![]() |
Ahilik Kültür Haftası ( Genel Bilgi ) Ahilik Kültür Haftası ( Genel Bilgi ) Cumhuriyetimizin kuruluşunun yetmişbeş, Osmanlı devletinin kuruluşunun yediyüz ve Türklerin Anadolu'yu yurt edinmelerinin bininci yıl dönümünü kutladığımız bu yıllar bize Türk tarihinin en önemli kurumu olan Ahiliği hatırlatmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti 75 yıl önce Osmanlı'dan devir aldığı yönetimi, Osmanlı da 700 yıl önce Anadolu Selcuklu devletinden almıştı. Anadolu Selçuklu devleti de Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun bir parçası olarak bu topraklarda yaklaşık bin yıl önce kurulmuştu. Görüldüğü üzere 1000 yıldır Türkler Anadolu toprakları üzerinde yaşamaktadır. Türklerin tarihi aslında bin yıl ile sınırlı değildir. Bilinen en eski insanlık tarihine kadar uzanır. Oğuz Hanlığı, Uygur devleti, Göktürk devleti, Hun devleti M.Ö. 4000 yıldan beri, devletini ve kültürünü yaşatmaktadır. Dünyamızda bu süre içerisinde bir çok devletler kurulmuş, kültürler yaşamış, bunlardan birçoğu yıkılmış ve kaybolmuşlardır. Türkler'in altıbinyıldır tarih sahnesinde oluşunun önemli bir sebebi kültür değerlerini korumalarından ileri gelir. Bu kültür değerlerinin özü Ahilik Kültürü biçimine dönüştüğü XI. yüzyıldan sonra yeni bir anlayışla devam eder. Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel, bu konu üzerinde hassasiyetle durmuş ve Vakfımızın tertip ettiği bir Şed Kuşanma töreninde Ahilikle ilgili veciz bir konuşma yapmıştır.. Bu konuşmasında, "...bin seneye yakın bir zamandır Anadolu kıtasının sahipleriyiz. Bir büyük medeniyetimizin olduğunu bu medeniyetin birbirinden güzel, birbirini tesiri altında bırakmış hazinelerinin bulunduğunu biliyoruz. Öyle olmasa zaten bu kadar uzun süre bu kıtaya hakim olunamazdı..." demiştir. Tarih boyunca Türkler daima iyiyi güzeli aramışlar ve bulduklarında da tereddüt etmeden almışlardır. Türkler'in İslamitey'e geçmeden önceki kültür değerleri bile bugün birçok ülkede görülememektedir. Tarihi araştırmalarda o dönemde insan haklarına saygı, kadının toplumdaki saygın yeri, misafirperverlik, bir tehlikeye karşı birlik oluşturmak, dayanışma, yardımlaşma gibi birçok insani değerlerin bugünkü tabiri ile evrensel değerlerin mevcut olduğunu görüyoruz. Türkler bu değerler ile mücehhez olarak çağın en yüksek medeniyetini kurmuşlardır. Dünyada pekçok dinler, inançlar ile karşılaşan Türkler bazılarını denemişler fakat kendilerine en uygun gelen İslam dinini kabul etmişlerdir. Bu dini seçerken hiçbir zorlama, hiçbir baskı yapılmamış kendi istekleri ile bu yüce dine geçmişlerdir. Ahilik tüm bu değerleri kaynaştıran ve hayata geçirilmesini sağlayan bir yeniliktir. Türkler'in "Rönesansı"dır. Ahilik anlayışı, toplumda yaşayan fertleri birbirine yaklaştırmak ve aralarında dayanışma kurulmasını sağlamaktır. Bir toplumda birlik ve dayanışmayı sağlayan en önemli unsur müşterek değerlerin korunması ile mümkündür. Türkler'in Anadolu'da bin yıldan beri varlığını sürdürmelerindeki sır Ahilik anlayışı içerisinde bu değerlere saygı göstermeleridir. Bu anlayışa göre din, dil, ırk farkı gözetmeksizin herkese eşit muamele yapılmıştır. Bir toplumda sosyal tabakalaşma olabilir. Kimi zengin, kimi fakir olabilir; fakat ikisi arasındaki fark fazla olmamalıdır. Ahlik zenginliğe karşı değildir. Çalışmak ve üretmek, alınteri ile kazanmak Ahilikte bir ahlak kuralıdır. Bunun için herkesin mutlaka bir mesleği ve işi olmalıdır. Ahilik, halkın sırtından geçinenlere, bir köşeye çekilip miskin miskin oturanlara karşıdır. Ahilikte iş ve meslek ahlakı, kabul edilmesi mecburi kurallar haline gelmiştr. Kendinden önce başkalarını düşünmek ve kollamak, hakkettiğinden fazlasını istememek, kanaat ve tevazu ölçüleri içerisinde "hırs" ve "tama"dan uzaklaşmak, kendi yeteneğine uygun bir işle meşgul olmak, sanatını mutlaka bir 3 üstaddan öğrenmek ve birliğin, beraberliğin korunması için dayanışma içerisinde bulunmak ahiliğin mutlaka uyulması şart olan ahlak kaideleridir. Bu kaideler, Ahileri tekke ve türbelerde çöreklenerek, el açıp halkın kutsal duygularını sömürerek onların sırtından bedave geçinen asalak zümrelerden ayıran farklardır. Ahiler yeniliğe açık insanlar olup, halka sanat, meslek ve genel bilgiler öğretmek için var güçleriyle çalışırlar. Bu bakımdan Ahiliğin eğitimcilere ışık tutacak önemli özellikleri vardır. Ahilik sisteminde, işyerinde çalışanlar ile çalıştıranlar arasında pek fark olmadığı gibi aralarında baba-oğul ilişkileri vardır. İşyeri aynı zamanda sanatın ve ahlakın öğretildiği bir okuldur. Burada üretilen mal, belli bir ihtiyacı karşılayacak şekilde kusursuz ve tam olarak üretilir. Emeğin karşılığı çalışanının alınteri kurumadan ödenir. İşyerlerinde çalışan ve çalıştıranlar dayanışma içerisindedir. Bu uygulama emek ve sermaye'nin barışık olduğu bir model oluşturur. Günümüzde toplam kalite, müşteri beklentileri, tüketici korunması, standart üretim gibi kavramların önemi yeni yeni anlaşılmaya başlanmıştır. Bugün kaliteli üretim için başvurulan ve Toplam Kalite Yönetimi dediğimiz tedbirlerle tüketicinin daha ucuz, daha kaliteli mal alma imkanı doğmuştur. Ahilik sisteminde bir malın üretimden tüketicinin eline geçene kadar üretimin hersafhası bütün çalışanların sorumluluğu altındadır. Çıraklar, kalfalar ve ustalar hep birlikte malın kalitesinden sorumludur. Ayrıca oto kontrol sistemi ile malın kalitesi sürekli denetlenir. bugün de toplam kalite yönetimi kapsamında kalitede mükemmellik, verimlilik, hatasız üretim, kalite güvenliği, ülke ve uluslararası standartlara uyum, ISO 9001, tüketiciye cevap verme hattı, tüketici tatmini gibi konular henüz yeni yeni işyerlerinde gündeme gelmeye başlamıştır. Üretime katılan her kademedeki personelin eğitimi, işletme içi tüm personelden faydalanma, tam kapasite çalışma gibi tedbirlek yanında işyerinde her türlü üretim ve hizmetlerden işyeri çalışanları sorumlu 4 tutulmaktadır. Ahilik düşüncesinin kurduğu Ahi Birlikleri'ni batıdaki ve doğudaki benzer teşkilatlardan ayıran özellik, din adamlarının da devlet adamlarının da Ahiler üzerinde herhangi bir etkisinin olmayışıdır. Bunun sonucu olarak Ahilik sivil toplum kuruluşlarının en eski bir modelidir. Ahiler, daima toplum yararına hizmet yapmışlardır. Bugün görülen bazı sivil toplum kuruluşları gibi halkı bölmemişler, halka ve topluma zararlı faaliyetlerde bulunarak, yalnız kendi üyelerinin menfaatini korumamışlardır. Bugün sivil toplum kavramı, demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru olarak kabul edilmekte ve resmi otoritenin karşıtı bir örgütlenme olarak algılanmaktadır. Devlete karşı gelmek, devletin kurumlarını tahrip edenlerden yana gözükmek, sırf demokrat gözükmek için bu kurumlara destek vermek Ahiliğe ters düşer. Devlet olmaz ise sivil toplum kuruluşunun da olamayacağını bilmemek en büyük cehalettir. Sivil toplum kuruluşlarının görevi halkın ihtiyacı ve mutluluğu için devletle beraber devlete yol gösterici olmaktır. Ahilerin kendi üyeleri ile devlet ve toplumdaki fertler arasındaki ilişkilerde daima "demokratik ve laik" anlayış hakim olmuştur. Ahiler seçmede, seçilmede ve idarede tamamen demokratik bir sistem içinde yaşarlardı. Keyfilik, şahsi ihtiras ve emellere kesinlikle yer verilmezdi. Teşkilatın hak ve adalet ölçülerine riayet ederek toplumda saygın bir yer kazandıkları ve topluma hizmette kusur etmedikleri, devletle halk arasındaki koordinasyonu sağladıkları için, Ahi başkanı devlet başkanının ayağına gitmemiş, devlet başkanı Ahinin ayağına gelmiştir. Fransa'da, otoriter yapıyı yumuşatmak ve yönetimle vatandaş arasındaki ilişkileri iyileştirmek üzere on beş yıl önce kurulan "Ombudsmanlık" kurumu Avrupa Birliği anlaşmasında ele alınmıştır. Topluluk üyesi ülke vatandaşlarının yeni sisteme entegrasyonunda otorite ile halk arasında doğacak anlaşmazlıklarda arabulucu rolü oynamak, ortaklık kurumları arasında güven ilişkilerini güçlendirmek, ayrıca vatandaşın şikayetlerini 5 kabul ederek ortaklık kurumlarının demokratik işlemesini sağlamak amacı ile "Avrupa Ombudsmanı" kurulmuştur. Bu kurum aslında 1809 yılında yöneticiler ve yargıçlar hakkında yasal soruşturma yapmak üzere İsveç'te kurulan Ombudsmanlık kurumunun bir devamıdır. Dünyamızda yaklaşık yüz yıl önce kurulan ve Avrupa Birliği'ne örnek bir kurum olarak yaşatılan, bizim de belki herşeyde olduğu gibi kötü bir taktikçiliikle Avrupa'da var diye hemen bu senenin başında ithal ettiğimiz bu kurumun daha orjinalinin yeni yüz yıl önceki Ahilik sisteminde mevcut olduğunu bilmiyoruz. Almanya'nın kalkınmasında, Sanayi üretim birliklerinin önemili rolü olduğu, bu birliklerin eğitim ve teknek eğitime büyük önem vermelerinden, araştırmalarela elde edilen buluşların üretime uygulanmasından, bankaların bütün kaynakların sanayi emrine verilmesi ve devletin, yönetici yüksek memurlarnın bu birlikleri desteklemesi sayesinde Ortaçağ geriliğinden kurtularak kısa zamanda büyük ve zengin bir ülke haline geldiği bilinmektedir. Benzer uygulama Osmanlı'daki Ahi Üretim Birlikleri'ndeki eğitim sistemine, orta sandıklarını sanayi emrinde kredi kuruluşu olarak hizmet verilmesine benzemektedir. Nitekim Almanya'ya Sanayi Birliklerini tetkik için giden bir heyetimizin Alman kalkınmasının sırrının ne olduğuna dair sorusuna bir yetkilinin cevabı "Siz buraya boşuna gelmişsiniz. Eğer dört yüz yıl önceki Osmanlı'daki Ahi Üretim Birliklerini incelemiş olsaydınız, bizim nasıl kalkındığımızı öğrenirdiniz." olmuştur. Gazetci Yazar Hasan Pulur'un 21.08.1992 tarihinde Olaylar ve İnsanlar köşesinde "Almanlar'ın mesleki eğitim sistemlerine yüzyıl önce, Osmanlı'daki Ahilik sistemini örnek aldıklarını" yazmıştır. Japon sanayileşmesi, vazife şuur'u ve iş ahlakının samurayların geleneksel değerleri ve Konfüçyüzmin felsefesine dayandırılması sonucu elde edilen başarılarla gerçekleşmiştir. Japon Sanayi Birlikleri, Alman Sanayi Grupları Birlikleri'nin sistemini alarak kendi gelenekleri ile birleştirmek suretiyle kalkınmışlardır. Aynen Alman Sanayi Birlikleri'nde 6 olduğu gibi gençleri sıkı bir iş disiplini ve güçlü bir ahlak eğitim vererek yetiştirmişlerdir. Japonya'da işçi işveren arasındaki münasebetler aynı ailenin iki ferdi arasındaki münasebete benzer. Birbirine saygılı ve dayanışma içerisindedirler. İşyerinde tam dürüstlük, ahlaklılık ve özveri ile çalışmak her Japon gencinin ideali olmuştur. Ülkesi için çalışmayı her şeyin üstünde gören bu zihniyet Japon kalkınmasının en önemli dinamiği olmuştur. Bu bilgiler ışığında Japonların kalkınmasında, Ahiliğin temel kaidelerini oluşturan benzer değerler etkili olmuştur diyebiliriz. Ülkemizde yeni yeni kurumsallaşan Rekabet Kurulu, Patent Enstitüsü, Kosgeb, Reklam Kurulu yanında Ticaret ve Sanayi Odaları, İşçi ve İşveren Sendikaları, Kooperatifler, Esnaf Odaları, Belediye, Bağ-Kur gibi sosyal hizmet veren kurumlar Ahilik sisteminden günümüze yansıyan kuruluşlardır. 2000'li yıllara yaklaştığımız şu günlerde, Ahiliğin ahlak ve çalışmaya ait prensipleri kısaca Ahilik felsefesi, dünyamızda ilerleyen toplumların modeli olacaktır. Bu güröş bir kehanet değildir. Bugün nasıl ki kalkınmış birçok ülkede Ahilik prensiplerinin izlerini görüyorsak, yarın da ilerlemiş toplumların yükselmesinde Ahilik ilkelerinin, önemli rol oynadığı görülecektir. ( Alıntı ) |
Ahi Ahlâkını Meydana Getiren Kurallar Ahi Ahlâkını Meydana Getiren Kurallar Burgazi fütüvvetnamesi’nde Ahi ahlâkını meydana getiren kurallar şöyle sıralanmaktadır. 1- Ahiler birkaç iş veya sanatla değil, yeteneklerine en uygun olan tek bir iş veya sanatla uğraşmalıdır. 2- Ahinin emeğini değerlendirecek ve onurunu koruyacak bir işi, özellikle bir sanatı olmalıdır. 3- Ahi doğru olmalı, emeğiyle hak ettiğinden fazlasını kazanma yoluna sapmamalıdır. 4- Ahinin işinin ve sanatının geleneksel pîrlerinden kendi ustasına kadar bütün büyüklere içten bağlanmalı, sanatında, davranışlarında onları örnek almalıdır. 5- Ahi bilgi sahibi olmalı, bilginleri sevmeli, onlara karşı küçük düşmemeli, aldığı bilgileri yerinde ve zamanında kullanmalıdır. 13. yüzyılda Burgazi tarafından kaleme alınan Burgazi’nin Fütüvvetnamesi’ni, daha sonra diğerleri takip etmiştir. Ahi ahlâkını meydana getiren fütüvvet kuralları, öğrencilere anlayacakları tarzda öğretilirdi. Bu kurallar; 1-İyi huylu ve güzel ahlâklı olmak, 2-İşinde ve hayatında doğru, güvenilir olmak, 3-Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak, 4-Sözünü bilmek, sözünde durmak, 5-Hizmette ayrım yapmamak, 6-Yaptığı iyilikten karşılık beklememek, 7-Güler yüzlü olmak, 8-Tatlı dilli olmak, 9-Hataları yüze vurmamak, 10-Dostluğa önem vermek, 11-Kötülük edenlere iyilikte bulunmak, 12-Tevazu sahibi olmak, 13-Hiç kimseyi azarlamamak, 14-Anaya ve ataya hürmet etmek, 15-Dedikoduyu terk etmek, 16-Komşularına iyilik etmek, 17-İnsanların işlerini içten, gönülden ve güler yüzlü yapmak, 18-Başkasının malına hıyanet etmek, 19-Sabır ehli olmak, 20-Cömert, ikram ve kerem sahibi olmak, 21-Daima hakkı kullanmak, 22-Öfkesine hakim olmak, 23-Suçluya yumuşak davranmak, 24-Sır saklamak, 25-Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek, 26-İçi, dışı, özü, sözü bir olmak, 27-Kötü söz ve hareketlerden sakınmak, 28-Mahiyetinde ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek. (...) Yukarıda sadece bir kısmına yer verdiğimiz Ahiliğin 124 altın kuralı vardır. |
Ahi Birliklerinde Yönetim AHİ BİRLİKLERİNDE YÖNETİM Ahi birliklerinde iki çeşit üye bulunurdu. Birinci grupta çırak, kalfa, ustadan oluşan yönetilen grup, ikincisinde Ahi Baba, Yiğitbaşı, Kethuda’dan oluşan yöneticiler grubu vardı. İş yerlerinde çırak,kalfa usta hiyerarşisi içinde çalışan ve üretim yapan birinci gruptakiler aynı zamanda birliğin maddi gelir kaynağını sağlıyorlardı. YÖNETİM ŞEMASI AHİ SANAT BİRLİKLERİ BÜYÜK MECLİS BİRLİK YÖNETİM KURULU KETHUDA(AHİ BABA) YİĞİTBAŞI İŞÇİBAŞI *Orta sandık *Hakem heyeti *Hariciler *Dahililer |
Ahilerin Ahlak Dışı Saydığı Şeyler AHİLERİN AHLAK DIŞI SAYDIĞI ŞEYLER Ahilerin ahlak dışı saydığı, ahiyi ahilikten çıkaran şeyler şunlardı: 1. İçki içen, 2. Zina işleyen 3. Münafıklık, dedikodu ve iftira eden 4. Gururlanan, kibirlenen 5. Merhametsizlik eden 6. Kıskanan 7. Kin besleyen 8. Sözünde durmayan 9. Yalan söyleyen 10. Emanete hıyanet eden 11. Kişinin ayıbını örtmeyen, bu ayıbı yüzüne vuran 12. Cimrilik, eli sıkılık eden 13. Adam öldüren kişiler örgütten atılırdı. |
Ahiliğin Önde Gelen Altı İlkesi AHİLİĞİN ÖNDE GELEN ALTI İLKESİ Ahiliğin önde gelen altı ilkesi 1. Elini açık tut 2. Sofranı açık tut 3. Kapını açık tut 4. Gözünü bağlı tut 5. Beline sahip ol 6. Diline sahip ol. |
Ahiliğin Sosyo Ekonomik Yönleri AHİLİĞİN SOSYO EKONOMİK YÖNLERİ Türkler Anadolu da ki şehirlere yerleşirken bu bölgede el sanatları ve ticaret Bizans’ın geliştirdiği loncalara bağlı Rum ve Ermenilerin tekelindeydi. Sanatkar ve tüccar Türklerin yerli tüccar ve sanatkarlar karşısında tutunabilmeleri, onlarla rekabet edebilmeleri, ancak aralarında bir teşkilat kurarak dayanışma sağlamalarına, bu yolla iyi, sağlam ve standart mal üretip satmaları ile mümkün olabilirdi. Ahi birliklerin de bu şartların tabii bir sonucu olarak ortaya çıktığı görülür. Doğrudan bir devlet denetimi olmayan ahi örgütleri hem ekonomik, hem de sosyal bir kurumdur. Ahiliğin Türkleşme ve İslamlaşmada, toplum ahlakı ve dayanışma duygusunun gelişmesinde, hoş görü ve kardeşlik kültürünün oluşmasında ,toplumsal hukuk düzeninin kurulmasında, üretimin denetlenmesinde, ticaret ve tarımın koordinasyonunda, sendikal faaliyetler üzerinde ve siyasal örgütlenmenin oluşumunda büyük etkisi ve önemi vardır. Asya’dan Anadolu’ya gelen çok sayıdaki esnaf ve sanatkarlara iş bulmak Bizans sanatkarlarıyla rekabet edebilmek yaptıkları malların kalitesini korumak, üretimi ihtiyaca göre düzenlemek, sanatkarlarda sanat ahlakını yerleştirmek, Türk halkını ekonomik yönden bağımsız hale getirmek, ihtiyaç sahibi olanlara her alanda yardım etmek, sanatta dilde edebiyatta müzikte gelenek ve görenekleriyle milli heyecanı yaşatmak gerekiyordu. Bütün bu ihtiyaçlar, dini ahlaki kuralları “Fütüvvetnameler” de bulunan bir esnaf ve sanatkar dayanışma ve kontrol kuruluşunun, yani “ahiliğin” kurulmasına sebebiyet vermiştir. |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:41 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2