tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Geçmiş Yıllarda Çıkmış Öss Ygs Lys Soruları (http://www.tualimforum.com/gecmis-yillarda-cikmis-oss-ygs-lys-sorulari/)
-   -   2008 Öss Soruları Türkçe 1 (http://www.tualimforum.com/gecmis-yillarda-cikmis-oss-ygs-lys-sorulari/6821-2008-oss-sorulari-turkce-1-a.html)

Başak 11.07.08 00:55

2008 Öss Soruları Türkçe 1
 
TÜRKÇE TESTİ

1. Ozanın ilk şiir kitabını bunca yıl ertelemesinin nedeni,
gizlenmeyi seven bir kişiliğinin olmasından çok, yazdıklarını
kolay kolay beğenmeyen, kusursuzu arayan
biri olmasıydı sanıyorum.
Kendisinden böyle söz edilen bir sanatçı aşağıdaki
deyimlerden hangisiyle nitelendirilebilir?
A) İğneyle kuyu kazan
B) İşi başından aşkın olan
C) İşine dört elle sarılan
D) İşini sağlama bağlayan
E) İnce eleyip sık dokuyan

2. Sokaktaki herkesti, her şeydi o: kediler, köpekler, topal
martılar, âşıklar dahil herkes. Biricikliğini herkesleştirerek
kurmuştu öykülerini. Kendini, anlattıklarıyla
özdeşleştirdi. O çakır gözler, kimsenin görüp algılayamadığı
gerçekleri gördü, başkalarının yazamadığı
şeyleri yazdı.
Bu parçadaki altı çizili sözle, yazarın hangi özelliği
belirtilmek istenmiştir?
A) Konularını etkileyici olaylardan çıkarma
B) Edebiyatta, öyküleriyle kalıcılık kazanma
C) Dil ve anlatımıyla öteki öykücülerden ayrılma
D) Seçtiği varlıkların dünyasını onların kalıbına girerek
kendine özgü biçimde anlatma
E) Öykülerinin kahramanlarını çevresindeki belirli
varlıklarla sınırlı tutma

3. Her iyi öykü, kendinden sonrakilere aşmaları gereken
bir çıta bırakır. Bu nedenle bir yazar, kendinden
önce yapılan yolculukları hesaba katmadan yola çıkma
yanlışına düşmemelidir. Böyle yaparsa hedefine
asla ulaşamaz.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşadığı dönemin havasını yapıtlarında yansıtamama
B) Geleceğe kalma düşüncesi taşımama
C) Var olan yazınsal birikimden yararlanmama
D) Yazarken, okurların beğenisini ölçü almama
E) Değişik nitelikli konular işlememe

4. O yönetmenle çalışmak son derece zevkliydi. O da
oynamamaktan yana olan bir yönetmen. Bu yalın ve
doğal tarz, benim oyunculuk anlayışıma çok uygun.
Birlikte iyi çalışmalar yaptığımızı düşünüyorum.
Bu parçadaki altı çizili sözle, oyunculuk konusunda
anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Canlandırılacak karakterlere çok iyi hazırlanmak
B) Yönetmenin söylediklerinin dışına çıkmamak
C) Zaman içinde deneyim kazanmak
D) Başka sanatçıların oynama biçimine öykünmemek
E) Rollerini, yapaylıktan kaçınarak, yaşıyormuş gibi
canlandırmak



5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde boş bırakılan yere,
ayraç içinde verilen sözün getirilmesi anlamca
uygun olmaz?
A) Yazarın çok yalın, basit, okuru yormayan ve okudukça
dilin tadını duyuran bir ---- var. (biçemi)
B) Hangi konuyu işlerse işlesin öykülerinin dokusunda
bir ----, daha doğrusu onu başkalarından
ayıran özgün yanlar vardır. (denenmişlik)
C) Yıllar önce yazılan “Yalnızlık” adlı şiir, bugüne
değin değerini yitirmemiş, ---- niteliği kazanmıştır.
(klasik)
D) Bu yapıtın dili çok akıcı, anlatımı sürükleyici, ----
karmaşıktır. (olay örgüsü)
E) Bir ara, yazdığı şiirlerde anlamı bir yana bırakmış,
---- önem vermiş. (biçime)

6. Yalnızca güneşli günlerde yürüyen kişi, amacına ulaşamaz.
Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak
istenene anlamca en yakındır?
A) İsteneni elde etmek her koşulda çalışmayı zorunlu
kılar.
B) Başarılı olmak için insanın ne istediğini bilmesi
gerekir.
C) İnsan, attığı her adımın sorumluluğunu taşımalıdır.
D) Değişik ortamlara kısa sürede uyum sağlamak
güçtür.
E) Seçici olmak insanları güçlüklerle yüz yüze getirir.

7. (I) Çağdaş Türk öykücülüğünün önemli kilometre taşlarından
biri olan Sait Faik, hem kendi kuşağını hem
de sonraki kuşakları derinden etkilemiştir. (II) Onun
adına düzenlenen ödüllerin dağıtımı yazara yakışır
bir saygınlıkla sürüyor. (III) Ama ben ilk öykülerimi
yazdığım seksenli yılların başlarında bir gün bu ödülü
alabileceğimin hayalini bile kuramazdım. (IV) Hatta
on beş yıl sonra kitabım bu ödüle değer bulununca
sevindiğim ölçüde şaşırmış ve korkmuştum. (V) Çünkü
öyküye daha sıkı sarılmam gerektiğini, sorumluluklarımın
arttığını biliyordum.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine
düşüncenin akışına göre “Böyle bir ödülle onurlandırılmayı
aslında her öykü yazarı ister.” cümlesi getirilmelidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

8. (I) Romanlar genellikle insanı konu alan kurmacasal
ürünlerdir. (II) Bu yönden onlar sorunları anlatmaz,
sorunların kaynağını gösterir. (III) İşledikleri konularla
insanların duyarlığını geliştirir, keskinleştirir.
(IV) Romanlarda gazete ve televizyonlarda rastlayabileceğimiz
sıradan konular da işlenebilir. (V) Ancak
romanı özel kılan, onun anlatılanları kahramanların
bakış açısından vermesi, okurun neden-sonuç ilişkisi
kurarak düşünmesini sağlamasıdır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde
romanın işlevinden söz edilmemiştir?
A) I. ve III. B) I. ve IV. C) II. ve V.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.

9. (I) Son yıllarda yayınevlerinin sayısında bir artış gözlendi.
(II) Bu, çeviri kitap sayısındaki artışı da beraberinde
getirdi. (III) Yurt dışında çıkan hemen her kitap
hiç gecikmeden bizde de yayımlanmaya başlandı.
(IV) Hatta bir kitabı çabuk satışa sunabilmek için iki
çevirmene bölüştürüp yayımlayanlar da var. (V) Bu,
benimsemediğim bir yöntem çünkü her çevirmenin
dili ve biçemi farklıdır, ikisi birleştirilince birbiriyle bağdaşmaz.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak
aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bir saptama yapılıyor.
B) II. cümlede, I. cümlede belirtilenin sonucu
açıklanıyor.
C) III. cümlede, başkalarından üstün olma durumu
belirtiliyor.
D) IV. cümlede, farklı bir tutumdan söz ediliyor.
E) V. cümlede, bir karşı çıkış, nedeniyle birlikte
belirtiliyor.


10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı
vardır?
A) Bu tedaviden sonra hastalığın seyri değişti.
B) Yıllık izninin bir bölümünü bu ay kullanıyor.
C) Organ nakliyle yaşama döndürülen hastaların
sayısı gün geçtikçe artıyor.
D) Çağırılmadığı için akşamki davette o yoktu.
E) Uzun süre yağmur altında yürüdükten sonra sığınacak
bir yer buldu.


11. Bütün yazarların kendine sorduğu, bilinen ,
I
kalıplaşmış
bir sorudur bu :
II
Niçin yazıyoruz ?
III
Bu soruya
verilmiş benim bildiğim en güzel yanıt ,
IV
bir öykücümüzün
o çok iyi bildiğimiz cümlesidir: “Yazmasam
deli olacaktım!” Ben de yazmaktan neden haz
aldığımı düşündüm elbette ve cevabını Baudelaire’de
buldum. Diyor ki ;
V
“Şair istediği anda kendisi ve bir
başkası olabilmek için müthiş bir ayrıcalığa sahip
olan kişidir.” Benim için de yazmak, kendim ve başkaları
olabilme ayrıcalığıdır.
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden
hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.


12. Aşağıdakilerin hangisinde, belgisiz zamir cümlenin
öznesi durumundadır?
A) Bunları kimden aldığımı anımsamıyorum.
B) İstanbul’a gideceğimi kimse bilmiyor.
C) Bize kiminle konuştuğunu söylemedi.
D) Okulda kimseyi göremedim.
E) Olanları kime anlattığını öğrenemedik.


13. Tamlayanı düşmüş ad tamlamalarında, tamlanana
getirilen -ler, -lar takısı, kimi durumlarda, sonuna geldiği
sözcüğün değil, tamlayanın çoğul olduğunu gösterir.
Aşağıdakilerin hangisinde bu kurala uygun bir
durum vardır?
A) Tatilden dönmüşler galiba, çarşıda annelerini
gördüm.
B) Kendisine kalsa eşyalarını hemen toplayacaktı.
C) Onun yaptıklarını duyunca çok üzülmüşler.
D) Dostlarımdan ayrılmak, bana çok ağır gelecek.
E) Yıllardır görüşemediği arkadaşlarını arıyor.


14. (I) Ankara’da kendini hemen göstermeyen bir güzellik
vardır. (II) Bundan dolayı, kentin kimilerine hiç de çekici
gelmeyen doğasıyla ilgili ilginç izlenimler aktarılır.
(III) Örneğin şair Yahya Kemal Beyatlı’nın “Ankara’
nın en çok İstanbul’a dönüşünü severim.” sözü de
bunlardan biridir. (IV) İstanbul’dan gelmiş öğrencilerin
dillerinde de henüz bu şehri keşfedememişlikten
gelen, “çorak”, “bozkır” sözleri dolaşır. (V) Oysa Ankara,
kendiliğinden değil, ancak dikkatli bakışlarla gizini
açığa çıkarır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak
aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede dönüşlülük zamiri kullanılmıştır.
B) II. cümlede belirtme sıfatı kullanılmıştır.
C) III. cümlede azlık-çokluk zarfı kullanılmıştır.
D) IV. cümlede -miş ekiyle türetilmiş bir sıfat-fiil
vardır.
E) V. cümlede birden fazla bağlaç kullanılmıştır.


15. (I) 1995 sonbaharıydı, çantamda fotoğraflar var, New
York uçağındayım. (II) İlk defa biniyormuşçasına heyecanlanarak
pencere kenarındaki koltuğuma yerleşiyorum.
(III) Çantamda yeni bir Anadolu Medeniyetleri
Fotoğrafları albümü var. (IV) Anadolu’nun hatta
insanlığın on beş bin yılına tanıklık eden fotoğraflar
bunlar. (V) Amacım, Neolitik Çağdan, Osmanlıya
uzanan Anadolu kültür mirasını fotoğraf sergileriyle
tanıtmak.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak
aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, ad cümlelerinden oluşan bağımsız sıralı
bir cümledir.
B) II. cümle, zarf tümleci, dolaylı tümleç ve yüklemden
oluşan birleşik bir cümledir.
C) III. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir fiil cümlesidir.
D) IV. cümle, özne ve yüklemden oluşan devrik bir
cümledir.
E) V. cümle, içinde sıfat tamlaması olan kurallı bir
cümledir.


16. Dişçiye hiç ya da çok seyrek gidiyorlar.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu nasıl giderilebilir?
A) “dişçiye”den sonra “ya” sözcüğü getirilerek
B) “çok” sözcüğü atılarak
C) “seyrek” yerine “az” sözcüğü getirilerek
D) “gidiyorlar” yerine “gitmezler” sözcüğü getirilerek
E) “hiç” yerine “ya hiç gitmiyorlar” sözü getirilerek


17. (I) Çağdaş anlamda çocuk edebiyatının asıl işlevi çocukları
eğitmek değildir. (II) Doğrudan eğitme, ders
kitaplarına özgü bir iştir. (III) İyi bir çocuk kitabının
yaşlara göre belirlenmiş değişik nitelikleri vardır.
(IV) Yazınsal çocuk kitaplarında yazar, çocuğa iletmek
istediklerini doğrudan değil, dolaylı olarak verir.
(V) Bu tür kitaplar sezdirme, duyumsatma yoluyla çocuğun
doğruya, iyiye, güzele karşı duyarlılık kazanmasını
sağlar.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi
düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.


18. Gün erken doğar baharat kokulu ülkede. İyi ki doğar.
Yoksa milyonlarca esmer, kara gözlü insanın yaşadığı
ülke nasıl aydınlanır? Kara gözlü insanların, baharat
kokulu kentlerindeki çelişkilerse yürek burkucu.
Okyanustan gelen esinti bile sokaklara taşan yoksulluğun,
derme çatma evlerdeki yaşamın sıkıntısını hafifletmiyor.
Muson yağmurları ansızın sizi ter ve sivrisinek
sarmalı içinde bırakıyor. Muson yağmurlarıyla
yıkanan şehir mi yoksa insanlar mı ayırt edemiyorum,
insana değer verilmeyen ve emeğin ucuz olduğu bu
ülkede.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden
hangisi yanlıştır?
A) Yinelemelere başvurulmuştur.
B) Anlatımda tekdüzeliği kırmak için devrik cümleler
kullanılmıştır.
C) Sözde soru cümlesine yer verilmiştir.
D) Karşılaştırmalarla anlatım somutlaştırılmıştır.
E) Anlatıcı, duygularını yansıtmıştır.




19. Benim dinlenme yöntemim, kapıyı kapattığımda onun
ardında kalanı düşünmemektir. ----. Elimde iş, ev, çocuklar,
eş ve onların kilitleri var. Birini kapar, ötekini
açarım. Bu benim yaşam kuralımdır.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına
göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Hiçbir zaman işteki sorunu eve, evdeki sorunu
işe taşımam
B) Çevremde olup bitene aldırmamayı ancak bu
yaşlarda öğrenebildim
C) Yaşamımda bir tercihte bulunmam gerekirse elbette
ki bu, ailem olur
D) İş yaşamımda ekip çalışması yaptığım için böyle
bir sorunla karşılaşmıyorum
E) Yaşamımı sürdürme açısından iş yaşamının
önemini hiçbir zaman unutmadım


20. Sinema, bence bir ürün ortaya koymanın en zor olduğu
alanlardan biri. Bir projenin senaryoya, sonra da
sinema filmine dönüşmesi, uzun, zahmetli, pek çok
kişiden ve teknolojiden yararlanmayı gerektiren pahalı
bir iş. Televizyon dizilerinde de buna benzer yanlar
yok değil. Ne var ki hızla yapılan, hemen seyirci karşısına
çıkarılan, bir gecede tüketilen bir dizinin tek
hedefi, izleyicisini ekran başında tutmak. Sinema filminde
önemli olan “özen, yaratıcılık, özgünlük”, televizyon
dizilerinde pek de görülmeyen özellikler. Özetlemek
gerekirse, ----.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre
aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) bir sinema filminin üretimi için gerekli olan her
şey televizyon dizilerinin üretimi için de gerekli
B) sinemada “sanatın kuralları”, dizilerdeyse “televizyona
özgü kurallar” geçerli
C) televizyon dizilerinin izleyiciyi televizyona bağlamasının
nedeni, onlardaki merak ögesinin yarıda
kesilmesidir
D) televizyon dizilerinde sinemanın etkileri görülür
E) çok sayıda dizi ve film üretme, bu alanların gelişmesine
katkıda bulunur


21. Anılarımı yazmıyorum. Çünkü tanık olduğum birçok
şeyi anlatamayacağım. Ölenlerin arkasından düşünce
belirtmem, kalp kırmak istemem. Bu, yaradılışıma
uygun düşmez. O insanlar, bana güvenmiş, kimi şeyleri
anlatmışlar. O hâlde ben niye öyle bir işe girişeyim?
Bu düşüncelerimi bilen yakın dostlarımdan biri
bir gün: “Sen artık yazamadıklarınla ve söyleyemediklerinle
önemlisin.” demişti.
Bu parçadaki altı çizili sözün söylenmesine yol
açan durum aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Yanlış anlaşılmaktan ve yorumlanmaktan
korkma
B) Yaşadıklarını değil, düşlediklerini yazma
C) İnsanları hep iyi yönleriyle görmeye çalışma
D) Başkalarıyla ilgili özel bilgileri dile getirmekten
kaçınma
E) Yazacaklarıyla ilgi uyandırmayacağını sanma


22. Çok uzun zamandır tartışılan bu konuda en güzel
sözü Milan Kundera söylüyor: “Roman 21. yüzyıla
yakışmıyor.” Bence de roman 21. yüzyıla yakışmıyor.
Çünkü bu yüzyıldaki insanların yaşam biçimi,
ne ağır şeyleri okumaya ne de oturup ağır şeyler
yazmaya izin veriyor.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık
söylenmiş olabilir?
A) Günümüzde romanın öteki yazınsal türler arasındaki
yeri nedir?
B) Okurların romandan beklentileri nelerdir?
C) Sizce roman neden artık hiç ilgi görmüyor?
D) Romanı öteki türlerden ayıran özellikler değişti
mi?
E) Roman okumanın kendine özgü bir yöntemi var
mıdır?


23. “Yarın”ın olması için “dün”ün olması şart. Bunlar öyle
birbirinden ayrılmaz şeyler ki yarın kavgası yapanın
dünden haberi yoksa o kişi gölgesini yumrukluyor demektir.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılabilir?
A) Geleceğe yönelirken geçmişte yapılanlardan yararlanılmazsa
bütün çabalar boşa gider.
B) Bugünle yarın arasında bağ kurmak düşünsel bir
sorumluluktur.
C) Geleceğin neler getireceğini ancak sezgileri güçlü
insanlar kestirebilir.
D) Bilginin yarar sağlaması, onun düşünülerek kullanılmasına
bağlıdır.
E) Tartışmaların bir sonuca ulaşması onların sağlam
verilere dayanmasını gerektirir.


24. Ben, kendine özgü patikası olmayan yazarları sevmedim
hiç. Ama özellikli olmak için zoraki başkaldırı yazıları
yazanları değil, kendiliğinden böyle olanları sevdim.
Bu sözleri söyleyenin, yazarlarla ilgili beklentisi
nedir?
A) Sanatsal yaratılarda, önemli konuları seçme ve
işleme
B) Başkalarından farklı olarak öteki sanatçılara yol
gösterme
C) Var olan biçimleri yeni arayışlarla zenginleştirme
D) Bilinen sanat akımlarının dışında kalmayı üstünlük
sayma
E) Kimseye benzememeyi doğallıkla başarabilme


25. Yazma eyleminin kimi durumlarda insana acı çektiren
bir yanı vardır. Sözgelimi hayatta en sevdiği insanı
kaybetmiş birini betimlerken sanki bir suçluluk duygusu
uyanır içinizde. Betimlediğiniz insanın gözyaşlarına
boğulmuş hâli ister istemez sarsar sizi. Hiç yaşamadığınız
bir acıyı, yalnızca yazarak hayata imza atmış
olursunuz.
Bu parçada yazma eyleminin hangi yönü üzerinde
durulmaktadır?
A) Okurların ilgi dünyasının zenginleştirilmesi
B) Yazılanların duyumsanarak anlatılması
C) Acının, hüznün ve sevincin birlikte yansıtılması
D) Başarıya ulaşmanın nesnel bir tutum gerektirmesi
E) Yaşamı anlamlı kılan olaylara dayandırılması

26. Okumaya başladığımız her kurmaca metnin başında
yazarla bir anlaşma imzalıyoruz aslında. Sen anlat,
ne olursa olsun inanacağım. Patlayan adamlara da,
tepsilerin üstünde savrulan şehirlere de, bir başka
gezegendeki hayata da… Yeter ki düşlerini inandırıcı
kıl, sahiciliğini kaybetme, benim inancımı da sarsma,
diyoruz.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Okurların anlatılanlara inanması, anlatılanların
gerçeklik duygusu uyandırmasına bağlıdır.
B) Sanatsal yaratıların başarısı büyük ölçüde onların
düşlemsel ögeler içermesinden kaynaklanır.
C) Salt gerçeği anlatan yapıtlar okurları yeterince
etkilemez.
D) Yazınsal ürünlerin inandırıcılığı okurların algılama
gücüyle ilgilidir.
E) Değişik yöntemlerle kurgulanmış metinler, okurlarda
okuma isteği uyandırır.


27. Kimleri okursunuz? Sevdiğiniz yazarlar kimlerdir? Bu
tür soruların yanıtına göre karakter tahlili yapılır mı,
bilmiyorum. Ama yazarla okur arasındaki doku uyuşumunun,
metinden alınacak yazınsal zevki artırdığına
inananlardanım. Örneğin canlı müzikleri, fosforlu
turuncuları seven biri, benim için uygun okur olmayabilir.
Çünkü benim dünyam, dingin ruh hâllerini anlatan
müziklerden, gül kuruları ve bordolardan hoşlananların
kendilerini bulabildikleri bir dünyadır.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Okunandan, farklı yollar denenerek tat alınabileceği
B) Bir yazarı yalnızca yapıtlarına bakarak tanımanın
olanaksızlığı
C) Okurların, kendi kişilik özelliklerine yakın sanatçıların
yazılarını daha iyi anlayabileceği
D) Bir kitabın okunup bitirilmesinin, okurca beğenildiği
anlamına gelmediği
E) Kimi yapıtları okuyabilmenin, zengin bir birikim
gerektirdiği


28. Duyguları, düşünceleri görünür kılan güç, dünya ile
uzlaşamama hâliymiş; bunu iyice kavradım. Frida
Kahlo’nun bedensel acıları olmasa, Salieri, Mozart’ı
kıskanmasa, Dali kendine sevdalanmasa, Nâzım yabancı
bir ülkede yaşamak zorunda kalmasaydı ----?
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre
aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) yazınsal ve kültürel tarihe bu ölçüde katkıda bulunabilirler
miydi
B) bugün yaptıklarıyla hâlâ adlarından söz ettirebilirler
miydi
C) onlar yaşamla uyum içinde olsaydı bugün sanatta
gelinen noktaya ulaşılabilir miydi
D) acaba onların yapıtları olan o resimler, o şiirler, o
senfoniler yaratılabilir miydi
E) o yapıtların günümüz insanını daha iyi yaşama
koşullarına ulaştırdığı söylenebilir miydi


29. Edebiyat öğretmenimizin kendine özgü bir yöntemi
vardı. Büyük yazarlardan, düşünürlerden seçilmiş
bir metni çoğaltır, dersten birkaç gün önce hepimize
dağıtırdı. O metni hepimiz tekrar tekrar okurduk. Metnin
ilginç yerlerini, yazarın dünya görüşünü, o dönemin
edebiyat anlayışını bulur çıkarırdık. Derslerde öğretmenimiz
düşüncelerini belirtmez, güler yüzle bizi
dinler ve asıl hedefe kendi çabalarımızla ulaşmamızı
sağlardı. Böylece derslerimiz tartışmalı bir şölen havasında
geçerdi. Sokrat’ın, Sofokles’in, Tolstoy’un,
Montaigne’in metinlerindeki bazı cümleler hâlâ belleğimdedir,
bana hâlâ yol gösterir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen
öğretmenin bir özelliği değildir?
A) Dersini çekici kılan
B) Konuşmaktan çok konuşturan
C) Okuyup araştırmaya yönlendiren
D) Belirli düşünce kalıplarına bağlı kalan
E) Değişik türdeki klasik yapıtları sevdiren

30. Elbette elektronik çağ önümüze yeni olanaklar getiriyor.
Binlerce yıllık hafızayı teknolojinin yardımıyla çok
küçük “çip”lere sığdırabilmek ve böylece bilgiye kolayca
ulaşabilmek bizler için de gelecek kuşaklar için
de çok önemlidir. Ama bütün bunlara karşın kitap dediğimiz
nesnenin öyküsü kolay kolay sonlanmaz gibi
geliyor bana. Bu durumda ben yayıncılığın iki yoldan
gelişeceğini düşünüyorum. Bilgi yoğunluğu olan malzeme
“e-kitaplar”da, sanatsal yoğunluğu olanlarsa
çok güzel görünümlü “butik kitaplar”da toplanacak
bence. Hatta giderek, kitap sahibi olmak, koleksiyonculukla
eş değer sayılacak.
Bu parçada aşağıdaki öngörülerden hangisi
yoktur?
A) Bilgi kaynaklarının sanal ortama taşınabileceği
B) Teknolojideki gelişmelerin eğitim düzeyini yükselteceği
C) Kitapların önemini koruyacağı
D) Kitapların biçimsel değişime uğrayacağı
E) Düşünsel ve sanatsal nitelikli kitapların birbirinden
ayrılacağı




1. E
2. D
3. C
4. E
5. B
6. A
7. C
8. B
9. C
10. D
11. E
12. B
13. A
14. B
15. C
16. E
17. C
18. D
19. A
20. B
21. D
22. C
23. A
24. E
25. B
26. A
27. C
28. E
29. D
30. B


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 11:16 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2