![]() |
Ülkemizde Kullanılan Enerji Kaynakları Nelerdir Ülkemizde Kullanılan Enerji Kaynakları Nelerdir Türkiyede kullanılan enerji türleri Yurdumuzdaki enerji kaynakları neler Kömür Kömür havanın serbest oksijeni ile doğrudan doğruya yanabilen %55 ila %90–95 oranında karbon ihtiva eden organik kökenli kayaçtır. Enerji kaynaklarının belli başlılarından olan kömür, faydalı özelliği yanında çevre sorunları bakımından da insan sağlığına ve çevreye olumsuz etkileri hayli fazla bir maddedir. Ancak insan yaşamına olan katkısı dolayısıyla ve alınabilecek bazı tedbirlerle zararlarının azaltılması mümkün olduğundan kömür önemini koruyabilmektedir. Türkiye’de bulunmuş taşkömürü rezervi sınırlı bir havza içerisinde olup, üretim imkanları kısıtlıdır. Buna karşılık linyit kaynakları, ülkenin her tarafına yayılmış durumdadır. Genellikle düşük kalorili, karbon değeri düşük olan bu linyitler çeşitli sektörlerde kullanılmaktadır. Türkiye’de taşkömürü varlığı sadece Zonguldak havzasında bulunmakta olup yaklaşık 7.000 km²lik bir alana yayılmış şekildedir. Toplam taşkömürü rezervi 2004 yılı başı itibarıyla 550 milyon ton görünür, 425 milyon ton muhtemel ve 368 milyon ton mümkün olmak üzere toplam 1,343 milyar tondur. Isıl değerleri 5529–6725 kcal/kg arasında değişmektedir. Yıllık tüvanan üretim 3 milyon ton civarındadır ve üretimin tamamı yeraltı madenciliği ile yapılmaktadır. Havzadaki kömür damarları yüksek gaz içeriklidir ve ayrıca kömür damarları bünyesi ile yan kayaçlarda önemli miktarda metan gazı mevcuttur. Ülkemizde yaklaşık 9,3 milyar ton linyit rezervi olup, ülkemiz toplam dünya rezervinin yaklaşık %1,6’sını içermekte ve linyit açısından önemli bir yere sahiptir. Bununla birlikte linyitlerimizin %79’unun, 2.500 kcal/kg ısıl değerin altında olması daha çok termik santrallerde kullanımını ön plana çıkartmıştır. Üretimin % 85’i termik santrallerde tüketilmektedir. Linyite dayalı termik santrallerimizin kurulu gücü 6.549 Mw.(megawatt)olup bu güç toplam kurulu gücümüzün %22’sine karşılık gelmektedir. Petrol Petrol, fosil yakıt olarak tanımlanan gruba girer. Bunun sebebi, yaklaşık olarak 300 – 400 milyon yıl önce ölmüş olan hayvanların fosillerinin, petrolün ana maddesini oluşturmasıdır. Geçen bu uzun süre içersinde hayvan fosilleri, son derece yüksek bir ısıya ve basınca maruz kalırlar. Böylece petrol meydana gelmiş olur. Petrol günümüzde büyük kaya bloklarının içine sıkışmış olarak bulunur. Seri otomobil üretiminin başlaması, petrole olan talebi ciddi oranda arttırdı. Dünya enerji tüketiminin %39’u petrole dayanıyor. Ham petrolün ölçü birimi varildir ve bir varil, 159 litreye denk gelir. Ham petrol rafinerilerde işlenerek birçok yan ürün elde edilir. ,Benzin mazot, fueloil ve uçak yakıtı petrolün işlenmesiyle elde edilen en önemli akaryakıtlardır. Petrol %70 oranında ulaşım sektöründe kullanılmaktadır. Petrol, akaryakıt kategorisi dışında, ilaç, gübre, kozmetik, boya gibi yaklaşık 4000 civarında alanda daha kullanılmaktadır ve insan hayatının çok önemli bir öğesidir. Petrolün çevre kirliliği gibi çok önemli bir de negatif etkisi bulunmaktadır. Türkiye'de petrole ülkemizin değişik bölgelerinde rastlanmıştır ve ağırlıklı olarak Güneydoğu Anadolu bölgesindeki sahalardan üretim yapılmaktadır. Güneydoğu Anadolu bölgesinde Batman, Mardin, Siirt, Diyarbakır, Adıyaman ve Kilis illeri içinde bulunan sahalardan ve ayrıca Trakya bölgesinde küçük sayılabilir 1–2 sahadan petrol üretimi yapılmaktadır. Ülkemizde bilinen petrol sahalarına göre yapılan teorik hesaplama ile 2003 yılı sonuna göre toplam 940,3 milyon ton rezerv olasılığı bulunmasına karşın, üretilebilir petrol miktarı 162,4 milyon tondur. Bu rezervin bugüne kadar 119,6 milyon tonu üretilmiş olup, rezervuarda kalan 42,8 milyon tonluk petrolünde 2003 yılı üretim miktarı baz alındığında 18 yıllık bir üretimle tüketilmesi söz konusudur. 1990–2003 yılları arasında ham petrol üretimi yıllık ortalama % 3,4’lük bir azalma ile 3,7 milyon ton’dan 2,4 milyon ton’a düşmüştür. Üretimin aksine, aynı dönemde petrol tüketiminde yıllık ortalama % 2,3’lük bir artış gerçekleşmiş olup, tüketim 22,7 milyon ton seviyesinden 30,7 milyon ton seviyesine ulaşmış, 25,5 milyon ton olan nihai tüketim değeri ile de, Türkiye toplam nihai enerji tüketiminin % 41,3’nü oluşturmuştur. 2003 yılında toplam elektrik enerjisi üretiminin % 7’si petrol yakıtlı tesislerden elde edilmiştir. Bu yılda da, geçmiş yıllarda olduğu gibi ulaştırma sektörü, petrolün en fazla tüketildiği sektör konumunda olmuştur. 1990–2003 yıllarında ulaştırma sektöründeki petrol tüketimi yıllık ortalama artış hızı % 2,7 olarak gerçekleşmiş ve tüketim 8,3 Mt.’dan 11,7 Mt.’a ulaşmıştır. Karadeniz ve Akdeniz'de petrol ve özellikle doğal gaz aramaları bütçe elverdiğince sürdürülmektedir. Ülkemizde çıkarılan petrol ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. Bu sebeple petrolde dışa bağımlıyız. Doğal Gaz Doğalgaz da petrol gibi karbon bazlı bir fosil yakıttır. Oluşumu petrol ile aynıdır. Doğalgazın ana maddesi; renksiz, kokusuz ve tatsız bir madde olan metandır. Kullanım aşamasında, güvenlik amacıyla kokulandırılır. Petrol ve kömür ile karşılaştırıldığında, yanma anında ortaya çıkan sülfür, karbon ve kül daha az olduğundan, çevreye verdiği zarar çok daha düşük seviyededir. Doğalgaz fosil yakıtların en temizi olup içinde kükürt veya kükürt bileşenleri yoktur. Doğalgaz tam yanma sağladığından dolayı yandıktan sonra çevreye fuel-oilden % 30, kömürden % 45 daha az karbondioksit verdiği için sera etkisinde önemli rol oynayan karbondioksit miktarında azalma sağlar. Dünya enerji tüketiminin %22’si doğalgaza dayanmaktadır. İşyerleri ve evler ısınma amacıyla çok yoğun bir miktarda doğalgaz kullanırlar. Isınma, toplam doğalgaz kullanımında %75 gibi bir orana sahiptir. Bunun yanısıra elektrik üretiminde de doğalgaz kullanılmaktadır. Fakat %10 – 15 gibi düşük oranlarda kalmaktadır. Günümüzde doğalgazın dünyada tahmin edilen rezerv miktarının henüz %14-15'i gibi az bir bölümüne erişilip işletilebilmiştir. Doğalgazın işletilebilen bu küçük bölümünün bile dünya tüketimine yaklaşık 70 yıl yeteceği vurgulanmaktadır. Türkiye’de şu anda rezervuardaki doğalgaz miktarı 20,1 milyar m³, üretilebilir miktarı 14,1 milyar m³ olup, bugüne kadar üretilen 6,2 milyar m³‘ten sonra 2003 yılı sonu itibariyle toplam rezerv 7,9 milyar m³’tür. Ülkemizin uzun dönemli enerji politikalarından biri de, “Doğunun zengin enerji kaynaklarının batı piyasalarına taşınmasında Türkiye’nin enerji koridoru işlevini üstlenmesi”dir. Aynı zamanda doğalgazın en önemli enerji kaynaklarımızdan biri haline geldiği açıktır. Bu kapsamda doğalgaz boru hatlarının güvenliği ile verimli işletilmesi önem arz etmektedir. Bilindiği üzere doğalgaz yakıtı, 6 sera gazlarından biri olan metanı en az % 83 oranında, karbondioksiti ise en çok % 3 oranında içerir. Doğalgaz iletim ve dağıtımında kayıpların oluşmaması gerekmektedir. Ülkemizde İstanbul, Ankara gibi bükük şehirlerimizde doğal gaz enerjisinden ısınma ve sanayide yararlanılmaktadır. Ancak doğal gazda, petrolde olduğu gibi dışa bağımlıyız. Doğalgaz ihtiyacımızı Rusya ve İran’dan karşılamaktayız. Hidrolik (Hidroelektrik) Enerji Enerji amacı dahil su kaynaklarının geliştirilmesi ve kullanımı olarak tanımlanabilir. Diğer bir ifade ile suyun potansiyel enerjisinin kinetik enerjiye dönüştürülmesi ile sağlanan bir enerjidir. Büyük nehirlere kurulan barajlar sayesinde elde edilen elektrik önemli enerji kaynaklarından biridir. Ülkemizdeki mevcut yağış miktarları ve akarsularımızın durumu göz önüne alındığında bu enerji kaynağından güvenilir olarak tam kapasite ile yararlanma oranımız ancak % 65 olabilecektir. Türkiye 433 milyar Kwh teorik hidroelektrik potansiyeli ile dünya hidroelektrik potansiyeli içinde % 1 paya ve 126 milyar Kwh ekonomik olarak yapılabilir potansiyeli ile Avrupa ekonomik potansiyelinin yaklaşık % 16 civarında hidroelektrik potansiyele sahip bulunmaktadır. İşletmeye açılan 135 adet hidroelektrik santralin kurulu güç kapasitesi 12.579 Mw, yıllık ortalama enerji üretim potansiyeli ise 45.300 Gwh’dır. Türkiye’de teknik ve ekonomik yönden değerlendirilebilir hidroelektrik potansiyel 35.540 Mw kurulu güç ile yılda ortalama 126.109 Gwh olarak belirlenmiştir. Bu durum, ülkemizde teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir hidroelektrik potansiyelin ancak % 36’sının geliştirildiğini göstermektedir. Türkiye'nin 2003 yılı itibariyle kurulu güç toplamı 35.587 Mw olup, bu kurulu gücün 12.109 Mw’ını hidroelektrik santraller oluşturmaktadır. 1988 yılında ülkemizde toplam elektrik üretiminde hidroelektrik santrallerin payı yaklaşık % 60 seviyesinde iken, bu oran 2003 yılında % 20 seviyesine kadar düşmüş bulunmasının nedeni ise 1986 yılından itibaren doğalgazın elektrik enerjisi üretiminde önemli bir yakıt olarak kullanılmaya başlanmış olmasıdır. Elektrik Elektrik enerjisi; termik (kömür), hidrolik (akarsu), jeotermal (doğal sıcak su) ve nükleer kaynaklı olarak üretilmektedir. Ülkemizde elektrik üretiminde termik ve hidroelektrik santraller kullanılmaktadır. Odun, Hayvan, Bitki Artıkları Odun, ateşin keşfi ile insanlar tarafından kullanılmaya başlanan en eski klasik enerji kaynağıdır. Karalar yüzölçümünün %30’unun orman alanı olduğu tahmin edilmektedir. Tezek, birçok ülkenin kırsal kesiminde eskiden beri tüketilen önemli bir enerji kaynağıdır. Gerekli önlemler alınmadığında tarım için son derece önemli olan gübrenin ısınma amacıyla kullanılması devam edecek, bu da gelir kayıpları sebep olacaktır. Ayrıca, fındıkkabuğu, pirinç, ayçiçeği kabuğu, mısır koçanı gibi bitki artıkları ısınma amacıyla kullanılmaktadır. Türkiye’nin ekonomisinde tarım ve hayvancılık ön sıradadır. Ülkemiz ormanlar yönüyle de zengindir. Bu sebeple ülkemizin kırsal kesimlerde halen tezek, bitki artıkları, odun ısınmada kullanılan önemli enerji kaynağıdır. Halen şehirlerimizde de odun ısınmada kullanılan önemli enerji kaynağıdır. Jeotermal Enerji Yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş olan ısının oluşturduğu ve sıcaklıkları atmosferik sıcaklığın üzerinde olan sıcak su, buhar ve gazlar olarak tanımlanır. Sondajlar yoluyla yeryüzüne çıkarılan ve kaynama derecesinin üstünde sıcak, çoğunlukla da buhar şeklinde olan kaynaklardan ise, bir buhar türbünü aracılığı ile elektrik enerjisi üretilmektedir. Dünya jeotermal enerji rezervinin 5 x 10²º ton taşkömürüne eşdeğer olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye'de 1962'den bu yana MTA tarafından yapılan çalışmalar sonucunda, Türkiye'nin zengin jeotermal enerji kaynaklarına sahip olduğu anlaşılmıştır. Ülkemiz jeotermal kaynak bakımından dünyada yedinci sırada yer almaktadır. Özellikle, Batı Anadolu'da (Denizli - Kızıldere, İzmir - Seferihisar, Aydın -Germencik, Çanakkale - Tuzla, Afyon - Gerek, Manisa, Balıkesir, Kütahya-Simav) ve Orta Anadolu'da (Kızılcahamam - Kozaklı) dolaylarında enerji imkanı görülmüştür. Yüzey sıcaklığı 40 derecenin üzerinde olan 140 civarında kaynak mevcuttur. Bu kaynakların 136 tanesi merkezi ısıtma, sera ve konut ısıtılmasına ve endüstriyel kullanıma uygun iken sadece 4 tanesinden teknik ve ekonomik açıdan elektrik enerjisinin elde edilebilmesinin mümkün olduğu belirlenmiştir. Biogaz ve Biomas Biomas tabiri daha ziyade bitkisel ürünlerin, hayvan ve orman artıklarının, tropik çayırların, şehir ve endüstri artıklarının çevrimi yoluyla enerji elde etme metodudur. Bu teknolojinin alt grubu olarak bazı ülkelerde tezekten biogaz elde edilmekte ve bu ısınmada ve aydınlatmada kullanılmaktadır. Biogaz metotları ülkemizde geçmiş yıllarda yeteri kadar gündeme gelmemiştir. Ancak günümüzde alternatif enerji olarak gündeme taşınmıştır. Hatta çeşitli işlemlerden geçirilerek, dizel otomobillerde mazotla karıştırılarak kullanılmaktadır. Çeşitli ülkelerde yapılan çalışmalar neticesinde bir sığırın 10 kg. tezeği olacağı ve bundan günde 0,6 m³ biogaz elde edileceği ve biogazm metreküpünün 6,4 Kwh. enerji verebileceği dikkate alınırsa, bir hayvandan elde edilebilecek enerjinin 4 Kwh. olacağı hesaplanmıştır. Güneş Enerjisi Güneşten gelen ve dünya atmosferi dışında şiddeti sabit ve 1370 W/m² olan ve yer yüzeyinde 0–1100 W/m² değerleri arasında değişen yenilenebilir bir enerji kaynağıdır. Isıtmadan soğutmaya ve elektrik üretiminde kontrollü olarak kullanılabilmektedir. Ülkemizin yıllık güneşlenme süresi ortalama olarak 2640 saattir. Maksimum güneşlenme 362 saat ile temmuz ayında, minimum güneşlenme süresi ise 98 saat aralık ile ayında görülmüştür. Güneşlenme süresi yönünden en zengin bölge Güneydoğu Anadolu bölgesi olup bunu sırası ile Akdeniz, Ege, İç Anadolu, Doğu Anadolu, Marmara ve Karadeniz bölgesi izlemektedir. Güneş enerjisi günümüzde, konutlarda ve iş yerlerinde, tarımsal teknolojide, sanayide, ulaşım araçlarında, iletişim araçlarında, sinyalizasyon ve otomasyonda, elektrik enerjisi üretiminde kullanılmaktadır. Rüzgar Enerjisi İndirekt yani çevrime uğramış bir güneş enerjisi olarak tanımlanabilir. Rüzgardan elde edilecek enerji tamamen rüzgarın hızına ve esme süresine bağlıdır. Ülkemizin geneli olmasa da rüzgar enerjisi yönünden zengin sayılan yerleri mevcuttur. Dünyada ise 1990 yılında kurulu rüzgar santralleri gücü 2160 Mw iken bu rakam 1994 de 3738 Mw, 1995 de 4843 Mw, 1996 yılında ise 6097 Mw olmuştur. Burada dikkat edilirse özellikle son yıllarda rüzgar enerji santrallerinde gözle görülür bir artış trendi olmasıdır. Rüzgar enerjisi her ne kadar kaynağı doğa olsa bile bedava bir enerji değildir. Bu enerjinin temel hammaddesi olan rüzgar her ne kadar parayla alınmasa bile rüzgarın taşıdığı enerjinin tutularak enerjiye dönüştürülmesi için bir maliyet gerekir. ABD ‘de 750 Dolar/Kw olan maliyet Avrupa'da 1400 Dolar /Kw olabilmektedir. Ekonomik olması için 1000 Dolar/ Kw olması gerekmektedir. Denizlere kurulan rüzgar türbünleri ise karadakilere oranla iki kat pahalıya mal olmaktadır. Gelişen teknoloji ile bu rakamların yakın bir gelecekte çok daha aşağılara çekilmesi beklenmektedir. |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:45 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2