![]() |
Kurtuluş Savaşı Konulu Oratoryo Kurtuluş Savaşı Konulu Oratoryo Edebiyat öğretmeni Ebru Küçük tarafından yazılmıştır. Çanakkale Destanı -Yıl 1918.Kara bulutlar sarmıştı her yanı.Anadolu yaslı.Vatan toprağı düşman çizmesiyle paslı. -Dünyanın hükümdarı Osmanlı İmparatorluğu yavaş yavaş çöküyordu. Dünyayı titreten Osmanlı artık bir hasta adamdı. Kızlar: Anadolu’m hasta adam olamaz. Erkekler: Olamaz hasta adam Anadolu’m -1914 yılında başlayan 1. Dünya Savaşı tam dört yıl sürdü.Dört yıl boyunca birçok cephede savaşan Osmanlı İmparatorluğu iyice zayıfladı. Kıtlık ve yoksulluk Türk insanının belini büktü. - Düşman devletleri Osmanlının başkentini işgal etmek için Çanakkale Boğazını geçerek İstanbul’a çıkmaya karar verdiler. Böylece bu hasta adama son ve öldürücü darbeyi vuracaklardı. ÇANAKKALE DESTANI ON SEKİZ MARTTA BAŞLAR Bütün dünya Nusret’i saygı ile alkışlar Denizler tanır bizi bilirler o seferi Çanakkale geçilmez düşman dönsene geri Bütün dev silahların üzerime kan kussa Şurada tekbir sesleri birer birer hep sussa Değil müttefiklerin bütün dünya kudursa Bizlerden akan her damla sizlere şelaledir Geçemezsiniz beyler… bura Çanakkale’dir. Boğazı geçmek için toplansa da bütün cihan Toplanın efendiler… bu pınardan içilmez Yanlış kapı çaldınız. Çanakkale geçilmez. (Hüseyin YILDIZ) ( Çanakkale türküsü) -30 Ekim 1918. Osmanlı İmparatorluğu Mondros Ateşkes Antlaşması imzaladı.(1.Dünya savaşında yenik sayılan)bu anlaşma Türk milletinin boynuna asılmış esaret zinciriydi. -13Kasım 1918.Mondros anlaşması gereğince,İstanbul işgal edildi.Marmara’yı dolduran 60 savaş gemisi toplarını İstanbul’a doğru çevirdiler. -Tam bu sırada İstanbul’a gelen Mustafa Kemal düşman gemilerini görünce çok üzülür ve ağzında şu sözcükler dökülür. -Geldikleri gibi giderler. Giderler Mustafa’m Üzülme derin Bir millet bu uğurda Oldu neferin. (Ebru KÜÇÜK) -Anadolu’dan her gün bir işgal haberi geliyordu. Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar, Yunanlar dört bir yerden topraklarımıza giriyordu. -Yılların birikmiş kinini kusmak için önümüze,toplanmıştı Dünya’nın tek dişi kalmış canavarları. Düşman elinde kalmış nazlı Anadolu’m Bir kurtuluş çaresi arar Anadolu’m Zalimlerce bağlanmış eli ayağı İçin için yaş döker güzel Anadolu’m Dağ başını duman almış Gümüş dere durmaz akar Türk eline kafir dolmuş Dadaş ağlar,uşak ağlar,er ağlar. (Muzaffer ENDER) -Daha ne kadar yas tutar bu koca millet.Bu ölüm uykusundan silkindi elbet.Uzattı ellerini kurtuluşa.Bir ses aradı sesine ses verecek .Bir can aradı canına can katacak. Kemal paşa derler bir yiğit vardı. Millet Kemal Paşaya haber saldı. -Kemal Paşa bu çağrıyı yüreğinde duydu.Canından çok sevdiği aziz milletine döndü. Atatürk= Sahipsiz olan milletin batması haktır. Sen sahip olursan, bu vatan batmayacaktır. Toplandı bütün Anadolu Toplandı oğul uşak Toplandı kız kızan Toplandı ana gelin Toplandı Mustafa Kemaller. (Ebru KÜÇÜK) - Mustafa Kemal en umutsuz anlarda dahi vatanın ve milletin kurtuluşu için bir şeyler yapılabileceği inancındaydı. Bunun için Anadolu’ya geçmek, milli bir teşkilat kurup mücadeleyi Anadolu’dan başlatmak kararındaydı. - Bu arada Samsun’da Rum çeteleri ayaklanmış ve Türk köylerine saldırmaya başlamıştı. Bu olaylar Mustafa Kemal’e Anadolu’ya geçmesi için fırsat doğurdu. Bir gemi yaklaştı Samsun’a sabaha karşı. Selam durdu kayığı,çaparı,takası Selam durdu tayfası Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar Kalktı takalar İzin verseydi Kemal Paşa Ardından gürleyip giderlerdi Erzurum’a kadar. (Cahit KÜLEBİ) Samsun’un kıyıları dalgalarla hareli, Çayır,çimen başağı,yeşilinden yaralı Düşmanım allar giyer,Anadolu’m karalı. (Muzaffer ENDER) -Mustafa kemal bir kongre yapmak ve bütün dünyaya ulusal sınırlar içerisinde vatan bir bütündür, bölünemez mesajı vermek için 2 temmuz 1919’da Erzurum’a gitmek üzere Havza’dan yola çıktı. Gel gidelim Mustafa’m Erzurum illerine Toz olalım Mustafa’m bu vatan yollarına. (M. ENDER) - Kemal Paşa Erzurum’da çok sevdiği mesleğinden, yine çok sevdiği vatanı için istifa etti. Erzurum kongresinden sonra bir milli kongre daha yapmak üzere Sivas’a doğru yola çıktı. Gel koşalım Mustafa’m Sivas sokaklarında Karışalım Mustafa’m vatan topraklarında. (M. ENDER) Mustafa Kemal’in başlattığı bu kurtuluş çağrısına yurdun dört bir yanından cevaplar geliyordu. Telgrafhaneler hiç durmadan milli direniş çağrısını yayıyor, bu çağrıyı alanlar akın akın kuva-i milliyede yerlerini alıyorlardı. Telefon direkleri Hayırlı haber taşır Aydın’daki efeler Silahlarla oynaşır Ve İstanbul gökleri Gözü nemli dolaşır. Dur bakalım Mustafa’m şu Dünya’nın haline Düşmeyelim Mustafa’m cümle alem diline. . ( M. ENDER) Bizim gibi göklerden ay yıldızı indirene Ellerin emelini bir anda söndürene Kılıncın kabasından hıncını dindirene Zor gelir be Mustafa’m,esaret çok zor gelir Bu dipçik, bu da namlu Bu Sakarya,bu Dumlu. ( M. ENDER) - 17 Aralık 1918.Antep İngilizler tarafından işgal edilir.Düşman çizmesi altında yaşamayı içlerine sindiremeyen Antepliler Şahin Ağa etrafında birleşerek İngilizlerle mücadeleye başlarlar. Ben Antepliyim, Şahin’im ağam Mavzer omzuma yük. Ben yumruklarımla dövüşeceğim. Yumruklarım memleket kadar büyük. 2 : Vurun Antepliler namus günüdür. 5 : Vurun Antepliler namus günüdür koro : Vurun Antepliler namus günüdür. (kara yılan) -7 Mart 1919 Urfa İngilizler tarafından işgal edilir. Urfalılar vakit kaybetmeden milli birlik içinde düşman askerlerine Urfa’dan çıkarmayı başarırlar. 2 : Yaşasın urfalılar teslim olmadı 5 : Yaşasın urfalılar teslim olmadı koro : Yaşasın urfalılar teslim olmadı - 30 Ekim 1919 Maraş Fransızlarca işgal edilir.Maraş’ta Fransızlara karşı birleşerek mücadeleye başlar. Kimse yan bakamaz hürriyetine Toz kondurmamıştır haysiyetine Fatihler mi gerek,Türk milletine Valide Sultandır, Kahramanmaraş - 15 Mayıs 1919 İzmir işgal edilir.Yunan Generali İzmir’e önüne serilen Türk bayrağını çiğneyerek girer. Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal Kahraman ırkına bir gül,ne bu şiddet bu celal Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal -İşgale uğrayan yerlerde Türk bayrağı indiriliyor yerine işgal kuvvetlerinin bayrağı asılıyordu.Bu durum yüzyıllardır hür yaşamış nazlı bayrağımızı da üzüyordu. Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü Kız kardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü Işık ışık dalga dalga bayrağım Senin destanını okudum senin destanını yazacağım. Dalgalandığın yerde ne korku ne keder Gölgende bana da bana da yer ver Sabah olmasın günler doğmasın ne çıkar Yurda ay yıldızın ışığı yeter Ey şimdi rüzgarlarla dalgalı Barışın güvercini savaşın kartalı Yüksek yerlerde açan çiçeğim Senin altında doğdum senin altında öleceğim Tarihim şerefem ,şiirim her şeyim Yer yüzünde yer beğen Nereye dikilmek istersen Söyle,seni oraya dikeyim. (A. Nihat ASYA) - Artık Anadolu’nun her yerinde milli mücadele başlamıştı. Yaşlı, genç, kadın, kız demeden herkes bu mücadelede yerini alıyordu. -Eli silah tutanlar cephede savaşırken, kadınlar cepheden cepheye silah taşıyor, çocuklar mermi ve süngü yapıyorlardı. Ayın altında kağnılar gidiyordu Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünde Afyon’a doğru Toprak öyle bitip tükenmez Dağlar öyle uzakta Sanki gidenler hiçbir zaman menzile erişemeyecek Ve kadınlarımız Bizim kadınlarımız İnce,küçük çeneli,kocaman gözleriyle Kadınlar Bizim kadınlarımız Ve ayın altında kağnılar yürüyordu Akşehir üstünden Afyon’a doğru. (N. HİKMET) - Ancak bu kağnılar içinde birisi vardı ki o Mustafa Kemal’in kağnısıydı. ( Mustafa kemalin kağnısı) Türk milleti beklenen şahlanışını gerçekleştirmişti. Kurtuluş mücadelesi bütün hızıyla sürüyordu. Öldü sanılan bu millet işte vatanına sahip çıkıyordu. Bu topraklar bizim Öküzümüzle yardık bağrını Tırnağımızla koyduk tohumu Bu topraklar bizim Bu vatan bizim Bu vatan bizim Bu topraklar bizim Göz yaşımızla suladık ekinimizi Acılarla yaptık hasatımızı Bu topraklar bizim Bu vatan bizim Bu vatan bizim -Bu vatan uğruna ne canlar yandı bugüne kadar bundan sonra ne canlar yanacak. İşte Türk evladı ardına bile bakmadan cepheye gidiyordu. Yolda bir garip ana askerlerin yolunu kesiyordu. Yüreği yaralı bir anayım Ne kocam kaldı ne oğullarım Hepsini kahpe düşman aldı Şimdi gönlüm yorgun İçim kırık,gözlerim yaşlı Geriye bir vatanım kaldı Beni de yazın askere Beni de alın atanızın terkisine Beni de götürün İzmir’e Ellerim hala iş görür Pençelerim yeter düşmana Yapayalnızım bu hayatta Ölüp düşeyim sizlerle yan yana Çiğnemesin kara toprağımı Düşmanın zalim çizmesi Beni de yazın askere Beni alın atanızın terkisine Beni de götürün İzmir’e Sen hele biraz dur ana Bizler yeteriz düşmana Duaların yetişsin imdadımıza. (E. KÜÇÜK) Git oğul git Seni bu günler için doğurduk Hamurunu bu vatan için yoğurduk Adınızı da Mehmetçik koyduk Adları Mehmetçik olan bu isimsiz kahramanlar yıllardır süregelen bir kutlu töreye uyarak, namus saydıkları vatanlarını kurtarmak için sevinçle, gururla, kınalı elleriyle cepheden cepheye koşuyorlardı. Ben bir Türk’üm; dinim, cinsim uludur; Sinem özüm ateş ile doludur İnsan olan vatanının kuludur Türk evladı evde durmaz giderim Bu topraklar ecdadımın ocağı Evim, köyüm hep bu yerin bucağı İşte vatan, işte Tanrı kucağı Ata yurdu, evlat bozmaz giderim (Mehmet Emin YURDAKUL) - Tarih 23 Ağustos 1921. yer Polatlı. Ordular Başkomutanı Mustafa Kemal, ileriye bakıyor elleri çelik sonra bir kez daha yanındakilere saati soruyor sesi çağlardan süzülen ışıldaklı bir zaman aynası. Hazır olun tetik durun Ne erken ne de sonra Saat tam beş otuzda Başlasın top ateşi. - . 22. gün 22. gece Sakarya Meydan Savaşı başladı.. Atatürk Dünya tarihine geçecek şu emri verdi. -Hattı müdafa yoktur, sattı müdafa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağını vatandaşın kanıyla sulamadıkça terk olunamaz! Ve tarihin en kanlı savaşlarından biri olan, 22. gün 22. gece süren Sakarya Meydan Savaşı başladı.. SAKARYA İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak basmak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir. Akışta demetlenmiş, büyük küçük kainat; Şu çıkan buluta bak, şu inen suya inat! Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne, Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine; Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için. Hey Sakarya kim demiş suya vurulmaz perçin? Rabbim iterse, sular büklüm büklüm burulur, Sırtına Sakarya’nın, Türk tarihi vurulur. Eyvah, eyvah Sakarya’m, sana mı düştü büyük Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük!... Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya, Binbir başlı kartal nasıl taşır kanarya? Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya; Yüzüstü çok sürtündün ayağa kalk Sakarya. (N. Fazıl KISAKÜREK) - 1683 yılında Viyana önlerinde başlayan geri çekilme Sakarya meydan savaşıyla sona ermişti. artık düşmanın son çırpınışıydı. Tek bir hamlede İzmir’den denize döküleceklerdi. Mustafa Kemal onları ilk gördüğünde “Geldikleri gibi giderler” demişti. İşte gidiyorlardı. Ve Gazi Mustafa Kemal ordularına şu emri verdi: ordular ilk hedefimiz Akdenizdir. İleri! Gel uçalım Mustafa’m hedefimiz Akdeniz Asil doğduk Mustafa’m bir hürriyet isteriz. (M. ENDER) Türk ordusunun önünden kaçan düşman orduları son bir kez toplanıp son bir mücadele etmek istediler. Ve büyük taarruz başladı. Bizi Ne topun yıldırır, Ne kurşunun. Çünkü artık Başladı cengimiz. Er meydanında bulunmaz dengimiz… Sen misin Mustafa Kemal’im ileri diyen? İşte fırladık siperden. Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor. Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor. (M Akif ERSOY) ( beledim türküsü) Şu İzmir’den aman efem, ayva gelir nar gelir Dökmesen iki güde şu Yunanı denize Ar gelir be Mustafa’m, ölüm sana ar gelir. (M. ENDER) 30 Ağustos 1922’de vatanın bağrındaki bu irini sökmek için son hamle yapıldı. Ve 9 Eylül 1922’de Türk süvarileri İzmir’le kucaklaştı. Mustafa Kemal elde edilen büyük zaferden sonra şu açıklamayı yaptı. “ Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve bağımsızlık düşüncesinin ölümsüz anıtıdır. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkumandanı olduğum için sevincim ve mutluluğum sonsuzdur.” İzmir Marşı İşte dinlediğiniz bir milletin destanı tarih kadar eski, gelecek kadar yeni. Bir millet ki Uçsuz bucaksız bozkırlarda doğdu önce Beslendi,büyüdü kafilelerle Akın akın geldi Anadolu’ya Kök saldı bu kutsal toprakta Sökmek istediler onu bu topraktan Oysa onlar vatan bilmişlerdi bu toprakları Kutsal saymışlardı ana demişlerdi ismine Annesinin kollarına koşan çocuklar gibi Hep ona koştular, her yerden ona koştular Başları girince derde Şefkatli bir ana gibi besledi Anadolu onları Bastı bağrına sardı yaralarını Şimdi yaralıydı Anadolu, gözü yaşlı Bir kara pençe geçirmişti tırnaklarını bağrına Almak istiyordu yavrusunu kucağından Oysa ne vazgeçerdi yavru anadan Ne bırakırdı ana yavrusunu… Duyuldu Anadolu’nun çığlığı Yıllarca gözyaşlarını bu torakta dindirenler Şimdi koştular bu toprağın imdadına Aydından, İzmir’den kalktı efeler Antep’te Urfa’da vurdu çeteler Yetişti imdada Kafkas kartalları Bellerinde hançerle Karadeniz uşakları Trakya’dan koştu geldi vatan evlatları Yola çıkmıştı Elazığ’ın gakkoşları Çoktan sipere yatmıştı Erzurum’un dadaşları Ankara’da seğmenler kılıçları çektiler Maraş’ta kahramanlar dağları çevirdiler Önlerinde kağnılar yola düştü elifler Silahları yüklendi daha küçük bebeler Askere çorap ördü ak pürçekli nineler Süngüleri biledi ak sakallı dedeler Daha görülmemişti böyle bir mücadele Büyük küçük her nefer vermişti elele Böyle karşı geldiler işte yedi düvele Kurtardılar vatanı sildiler göz yaşını Sevinç vardı yüzlerde gurur vardı kalplerde Şimdi ana çocuk yaşıyorlar bu yerde İşte dinlediğiniz bir milletin destanı Ezel kadar eski ebed kadar baki. (Folklor oyunları) Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. Ebru Küçük |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 16:25 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2