tualimforum.com  

Geri git   tualimforum.com > KÜLTÜR VE SANAT > Kitaplar > Türk Edebiyatından Kitap Özetleri
amp;markreadhash=guest" rel="nofollow">Bütün Forumları okunmuş kabul etrel="nofollow">Bütün Forumları okunmuş kabul et
Kayıt ol Yardım Üye Listesi Ajanda Arama Bugünki Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et

Türk Edebiyatından Kitap Özetleri Türk edebiyatı kitap özetleri,Türkçe kitap özetleri...


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Saatleri Ayarlama Enstitüsü / Ahmet Hamdi Tanpınar
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
1286

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler
Alt 21.11.08, 12:12   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
S.Moderators
 
SERDEM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 7.687
Konular: 6910
Puan Grafiği
Rep Puanı:11076
Rep Gücü:20
RD:SERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 47
464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi
:
icon1c Saatleri Ayarlama Enstitüsü / Ahmet Hamdi Tanpınar

Saatleri Ayarlama Enstitüsü / Ahmet Hamdi Tanpınar


Roman “Büyük Ümitler, Küçük Hakikatler, Sabaha Doğru ve Her Mevsimin Bir Sonu Vardır” adlı 4 bölümden oluşmaktadır.


1. Bölüm : Büyük Ümitler
Yazar hayatını kendince iki döneme ayırır. Bunlardan ilki Halit Ayarcı’yı tanımadan önceki yaşamıdır. Ama yaşamın bu dönemiyle yaşamak kelimesinin bağdaşmadığını anlatır. Ama hayatının ikinci dönemi onun için ikinci baharıdır. Adeta. İnsanlara yardımcı olmaktan büyük zevk alır. Kurdukları Saatleri Ayarlama Enstitüsü’yle eşe dosta hatta kalbini kıranlara bile iş bulur. Onları huzura kavuşturur. Kurdukları bu müessese (Vidolu ?), zamlı, ikramlı, ikramiyeli ve kolektif ceza sistemine dayalı bir müessesedir. Şehre ait yaygın saatler başta olmak üzere açıkta bulunan saatlerden biriyle uymayan her saatten beş kuruş alınır. Fakat bu saat ile bir başka saat arasında da ayar farkı varsa bu ceza iki kazına çıkarılır. Ayrıca bu hesaba bir de ilerilik - gerilik farkı ilave ederler. Saati geri olandan iki kuruş daha fazla alınır. Yazar bu uygulamayla hem geriliğe layık olduğu cezayı veriyor, hem de ileri düşünüşün hakkını teslim ediyordu. Müessesede tekrarlanan cezalarda %10’dan %30’a kadar varan bir artış uygulanır. Bu işe İstanbul ahalisi ile birlikte çevre köyler de merak salar. Şöyle ki Saat Ayar İstasyonlarında eleman sıkıntısı çekilir. Ayar ekiplerine personel almaya başlarlar.

Yazar fakir bir ailede doğmuştur. Arkadaşları okula uşaklarla giderken onun ne su geçirmez ayakkabısı ne de sıkı tembihle öpen kimsesi vardır. Buna rağmen mesut içinde geçer çocukluğu.

Yazarın dedesi başının çok sıkıştığı bir zamanda, kurtulursam bir cami yaptıracağım der. Caminin içinin eşyalarını alır ama bir türlü bu camiyi yaptıramaz. Oğluna “bu camiyi ben yaptıramadım bu sana borçtur. Onu yaptırmalısın” der. Bu yüzden yazar ve ailesi cami eşyası ile döşeli bir evde yaşarlar. Hatta bu sebeple camilerde çalışan kahramanımızın babasına (Numan Bey) camiden eşya getiriyor diye iftira ederler. Bu yüzden Numan Bey’in canı sıkkındır. Bu da yetmezmiş gibi kardeşinin tuhaf davranışları sıkıntıya bir sıkıntı daha katar. Hayri İrdal’ın halası somurtkan, neşesiz, kibirli, alıngan, kindar, zayıf, içine kapanıktır. Babası ise dindar olduğu halde neşeli, saza söze meraklı bir insandır. Bu iki insan yalnız bir noktada birleşirler. İkisi de sıkıntı içinde yaşar.Olmayacak ümitler içinde olan babası parasızlığı yüzünden sıkıntıdadır, halası ise zengin olmasına karşılık para canlılığı yüzünden yarı aç, yarı tok, kıt kanaat geçinir. Paramı yerler korkusuyla tekrar evlenmek istemez. Hayri’nin babası hastalandığı için kardeşine doktor götürdüğünde halası babasını ve doktoru kapıdan kovar.
- “Acele etme, nasıl olsa hepsi sana kalacak” der.
Bir gün halasının vefat ettiği haberi gelir. Numan Bey miras ve mal kaygısına düşer. Halası tam toprağa verileceği sırada tabutun kapağını açar. Etraftaki insanlar korkudan koşuşurlar. “Beni eve götürün” diyerek etraftakilere bağırır. Bunun üzerine insanlar tabuta koydukları Hayri’nin halasını tekrar eve götürürler. Hayri ve babasını konağında bulan kadın “Evimden defolun” diyerek onları kovar. Babası zengin olma ümidini konağa bırakarak oğlu ile birlikte ayrılırlar.

2. Bölüm : Küçük Hakikatler
Hayri İrdal terhis olup İstanbul’a döndüğünde insanları değişmiş bulur. Her şey dağınık, altüsttür. Askerdeyken babası ölmüş, üvey annesi evde tek başına yaşamaktadır. Üvey annesi Hayri’ye çok şevkâtle yaklaşmış ve yalnızlığını Hayri ile gidermeye karar vermiştir.

O dönemde uzunca bir süre iş arayan Hayri İrdal bir türlü iş bulamıyordu. Tekrar mâzinin ağına düşmemek için eski tanıdıklarından hiçbirini görmemeye özen gösteriyordu. Zaten Abdüsselâm Bey’den başka tanıdığı kalmamıştı. Ama Abdüsselâm Bey onu buldu. Ona derdini anlatan Hayri’ye iş bulma sözü verdi. Birkaç gün sonra Hayri’nin tahsilinin tamamlamasına karar verildi ve Posta Telgraf mektebine girdi.

Daha sonra Abdüsselâm Bey yalnızlığını paylaşması için Hayri İrdal’ın ısrarla Emine ile evlenmesini istiyordu. Bu her iki tarafında işine geliyordu. Zaten evden çıkmayan Hayri İrdal’ın Abdüsselâm Bey’e yakınlığı bu evlilik ile bir kat daha artacaktı.

Evliliğin ilk yılları çok mesut geçti. Hayri İrdal mektebi bitirdikten sonra Abdüsselâm bey vasıtası ile Tünel idaresinde işe girdi. Hayri İrdal her şeyden çok mutluydu. Fakat hür ve kendi başlarına olamamalarından yakınıyordu. Yaşlı adam evli çiftin üzerine çok düşüyordu.

Artık evden ayrılmayı düşünüyorlardı. Ayrılmak istemelerinin sebebi sadece ihtiyar adamın aşırı insan sevgisi değil, içerisinde bulunduğu maddi sıkıntıdan da ileri geliyordu. Adamın elinde avucunda olanların hepsi satılmış, kalanlar da rehine idi.

Koskoca köşkte ihtiyar adamla, bir karı – koca dan başka kimse yaşamıyordu. Bu arada evli çiftin kızı Zehra’nın doğumu, Abdüsselâm Bey’in hısım akrabası tarafından unutulmuş olmasından duyduğu ıstırapları hafifletti. Yaşlı adam ilk günden itibaren çocoğun başının ucundan ayrılmadı. Yaşlı adam küçük kıza Hayri İrdal’ın annesinin adı olan Zahide’yi vereceği yerde yanlışlıkla kendi annesinin adı olan Zehra’yı verdi. İşte birbirinin peşini bırakmayan felâketler dizisi bu yanlışlıkla başladı.

Bu yanlışlıktan sonra ihtiyar adam çocuğu “Valide” diye çağırmaya başladı. Bütün servetini bu çocuğa bıraktığını belirten vasiyetnameler yazan ihtiyar, evin her tarafını vasiyetname ile doldurdu.

İhtiyarın ölümü üzerine evden bir kucak dolusu vasiyetname çıktı. Abdüsselâm Bey’in ölümü üzerine akrabalar eve doluştu. Hemen hepsinin elinde bu vasiyetnamelerden biri bulunuyordu. Bunun üzerine hemen hemen herkes evli çifti, ortada miras denecek bir şey olmamasına rağmen ihtiyar adamı kandırmakla suçluyorlardı.

Evli çifti mahkemeye veren akrabalar olayların daha farklı gelişmesini sağlamışlardı. Hakimlerin çoğu evvela koskoca adamın küçük kızı “kendi annesi” zannetmesine önce gülüyorlar sonra bir kandırma olacağını düşünmeye başlıyorlardı.

Hayri İrdal anlatmaya çalışıyordu ;

- Efendim, merhum şakacıydı. Evladı gibi sevdiği kızımla bu tarzda lâtife ederdi.
- Üç yaşındaki çocukla latife edilir mi ? Hem evladı diyorsunuz ! Hem de anne diye şaka ettiğini söylüyorsunuz. Birinden birini seçin !
- Ama rahmetli ikisini birden seçmişti, ben ne yapabilirdim.
- Vasiyetnamelerin bazıları altı aylıkken başlıyor… Bu nasıl iştir. Altı aylık çocuk latifden ne anlar ?
- Anlamaz ama herkes yapar. Çocuklarla konuşurken hangimiz dilimizi sesimizi değiştirmeyiz ?… Sade çocukla değil, kedi veya köpekle oynarken bile ya kendimizi onun seviyesine indirir, yahut onu kendi seviyemize çıkarırız.

Fakat başka bir durum daha vardı. İhtiyar adam Zehra’yı da kendisine “oğlum!” demeye alıştırmıştı. Kız iki gözü iki çeşme, oğlunu arayarak ağlıyordum.

Mahkeme sonucunda vasiyetnamelerin iptaline karar verildi. Herkes Hayri İrdal’ın büyük bir mirastan men edildiğini sanıyor ve ona acıyorlardı. Hatta patronu bile durup dururken maaşına beş lira teselli zammı yaptı.

Hayri İrdal çevresindekileri bir türlü mirasın olmadığına ikna edemiyordu. Çalışma arkadaşlarından Sabri Bey ;

- Son dönemde borçlu olduğunu söylüyorsun. İyi ama ona bu vaziyette nasıl borç veriyorlardı ?
- Canım, bir yığın tanıdığı vardı. Yahut beklediği bir miras… Tunus’ta, Cezayir’de, bir yerde arazi filân.

Hayri İrdal’ın aklına birden Seyit Lütfullah’ın bahsettiği “Şerbetçibaşı” elması aklına geldi. Kendisinden etrafı dolandırmak için metod öğrenmeye kalkan bu adamla dalga geçmek istedi.

- Farz etki, şerbetçibaşı elması kendisinde olsun. “Satmıyorum, ali yadigârı. Çocuklarım satınca size borcunu öderler” gibi bir şey söylemiş olabilir pekâlâ !

Sabri Bey buna inandı. Fakat Hayri İrdal birdenbire yaptığı hatayı anladı ama iş işten geçimişti.

Ertesi gün korktuğu başına gelmişti. İş yerinde herkes bunu duymuş ve dahası inanmışlardı. Bütün tanıdıklar ;

- Yahu hiç de bahsetmezsin ! Böyle meraklı hikâye anlatılmaz mı ?…. diyoarlardı.

Yavaş yavaş semtteki kahvelerin önünden geçemez duruma gelmişti. Elinde tavla pulu, zar, iskambil kâğıdı, domino taşı, bir yığın insan yoldan çevirerek şerbetçibaşı elmasının hikâyesini dinlemek istiyorlardı.

Bunu duyan Abdüsselâm Bey’in alacaklıları Hayri İrdal’ı mahkemeye verdiler. Hayri İrdal evde seneler boyu yalnız başına adamla kaldığı için elmasın yerini bildiğini düşünüyorlardı. Kaldı ki Abdüsselam Bey vasiyetnamesinde “Borçlarımın edasından sonra kalan servetimi”,”bakiye-i servetimi” gibi tabirler kullanmıştı. Hayri İrdal’da bu elmastan yanlışlıkla bahsettiği için zor durumda kalıyordu.

İnkarlar neticesinde Hayri İrdal’ın Adli Tıbba gönderilmesine karar verildi. Doktor Ramiz’le de burada tanıştı.

Doktor Ramiz psikanalize merak salmış, bir müessesede yurt dılında iki sene çalışmıştı. Tatbik edecek hasta henüz çıkmadığından Hayri İrdal’la çok ilgileniyordu. Önce başından geçenleri dinledi. Daha sonra hayatını anlatmasını istedi. Çocukluğu üzerinde fazla duruyordu. Hemen her söylediğini birkaç defa tekrarlatıyordu.

Uzun süreler boyunca Doktor Ramiz sürekli Hayri İrdal ile meşgul olmuştu. Doktor Ramiz rüyalarını anlatmasını istiyordu. Hayri İrdal hatırladığı rüyalarını anlatıyordu. Hayri İrdal boş kalan zamanlarında başta müdürün saati olmak üzere pek çok kişinin saatini tamir ediyordu. Bazılarını tamir ediyor, bazısının da alet yokluğundan sadece hastalığını teşhis ederek gönderiyordu.

Psikanalizin onuncu gününde Doktor Ramiz, Hayri İrdal’ın babasını beğenmediğini ve başka bir baba arayışı içinde olduğu kanısına vardı. Eski saati babasının yerine koyduğunu düşünüyordu.


-alıntı-

--------------Tualimforum İmzam--------------
Aksini Belirtmediğim Takdirde Yazdığım Konular ALINTIDIR



Liseler - Anadolu Liseleri - Fen Liseleri

Anaokulu - İlköğretim

Sınav Soruları ve Ders Notları
SERDEM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
ahmet, ayarlama, enstitusu, hamdi, saatleri, tanpinar


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar son Mesaj
Ahmet Hamdi Tanpınar İlköğretim Okulu Yıldırım Bursa -Ahmet Hamdi Tanpınar İlköğretim Pelince Anaokulu - İlköğretim 1 01.08.16 09:00
Ahmet Hamdi Tanpınar-Huzur SERDEM Türk Edebiyatından Kitap Özetleri 0 25.08.08 23:08
Ahmet Hamdi Tanpınar Şiirleri Sevda Türk Şairlerin Şiirleri 29 27.02.08 10:21
Bir Gül Bu Karanlıklarda (Ahmet Hamdi Tanpınar) Sevda Şairlerden Seçme Şiirler 0 27.02.08 10:05
Ahmet Hamdi Tanpınar Hayatı ( Biyografisi ) Deniz Şairlerin Hayatı ( Biyografileri ) 0 02.02.08 22:43


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 15:16 .


Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2