tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Halk Müziği Şarkı Sözleri (http://www.tualimforum.com/turk-halk-muzigi-sarki-sozleri/)
-   -   Yusuf Hayaloğlu Şarkı ( Türkü ) Sözleri (http://www.tualimforum.com/turk-halk-muzigi-sarki-sozleri/16965-yusuf-hayaloglu-sarki-turku-sozleri.html)

Busem 22.10.08 16:54

Yusuf Hayaloğlu Şarkı ( Türkü ) Sözleri
 
Adı Bahtiyar

Geçiyor önümden sirenler içinde
Ah eller üstünde
Çiçekler içinde
Tabutunda mor dağların büyüsü
Dudağında yarım bir sevdanın hüznü
Aslan gibi göğsü türküler içinde

Rastlardım avluda hep volta atarken
Cigara içerken
Yahut coplanırken
Sırtını duvara verip öyle tünerdi
Kimseyle konuşmaz dal gibi titrerdi
Çocukça sevdiği çiçeğini sularken

Diyarbakırlıymış adı: Bahtiyar
Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar

Beni tez saldılar o kaldı içerde
Çok sonra duydum ki
Yozgat'ta sürgünde
Ne yapsa ne etse üstüne gitmişler
Mavi gökyüzünü ona dar etmişler
Iki dişi de kırıkmış öldüğünde

Gazetede çıktı üç satır yazıyla
Uzamış sakalı
Ve çatlamış sazıyla
Birileri ona "ölmedin" diyordu
Ölüm ilanında kan gülüyordu
Yüz yüzeydim bir devrim enkazıyla

Geçiyor önümden gül yüzlü Bahtiyar
Yaralıyım yerde kalan sazı kadar...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 16:57

Ah Ulan Rıza
 
Ah Ulan Rıza

Neden hala gelmedi,yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar
Cebimde bir lira desen yok
Madara olduk meyhaneye
Ahh eşek kafam benim
Nasıl da güvendik bu hergeleye
Gelse balığa çıkacaktık
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık
Kafamız tam olunca şarkılar döktürüp,
Enterasan hayellere dalacaktık
Bu sandalı geçen hafta denk getirip
Çalıntıdan düşürdük
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de iyi olur, bize uyar diye düşündük.
Saat sekizde gelecekti
Bana bir kaç milyon borç verecekti
Yoksa O nemrut karısı kaçtı da,
Onun peşinden mi gitti?
Eğer öyleyse yandık
Gudubet gene yaptı yapacağını
Geçen sene de merdivenden itip
Kırmıştı Rıza'nın bacağını
Kadında boy şu kadar;
Kalça fırıldak,göz patal,kafa çatlak
Korkuyorum,bir gün ya kendini asacak,
Ya horlarken Rıza'yı boğucak
Bak şimdi acıdım,aşkolsun adama.
Ben olsam vallahi baş edemem
Hele beş tane velet var ki boy boy,
Allah'tan düşmanıma dilemem!
Aslında iyi çocuktur Rıza,efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider
Yoksa,kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder.
Bir keresinde,hiç unutmam
Üç beş zibidi haraca dadandı;
Rıza sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!
Aynı mahallede büydük,aynı kızları sevdik,
Aynı kafadaydık.
Orta ikiden bıraktık,matematik ağır geliyodu,
Biz başka havadaydık.
Aynı gömleği giyer,aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık
Fener'in her maçına iddaalaşıp
Millete az mı yemek ısmarladık
Bir tek askerde ayrıldık,
Bana Bornova düştü,ona Gelibolu
Döner dönmez evlendirdiler,
En büyük salaklığı da bu oldu
Bense hiç düşünmedim,zaten param yoktu.
Hep tek tabanca gezdim
Benim beğendiğimi anam istemedi,
Onun gösterdiğini ben sevmedim
Neyse bunlar derin mevzu,
Anlaşıldı,bu herif artık gelmeyecek,
Ufktan yol alayım
Anam evde yanlız,şimdi merakından ölecek
Gittim,vurup kafayı yattım,
Rüyamda gördüm gülümseyerek geldiğini.
Ne bilirdim,yolda kamyon çarpıp
Hastaneye kavuşmadan can vereceğini.
Vay be Rıza!
Sonunda sende gittin azrailin peşine!
Dün,boşuna günahını almışım
Ne olur kızma bu kardeşine.
Öğlen kahvede söylediler,Rıza öldü,dediler
Ne kolay söylediler!
Sanki dev bir taş ocağını
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!
Ah dostum!O kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler.
O zalim tabutun tahtalarını
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?
Yani şimdi sen gittin,yani yoksun,yani
Bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek,
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?
Peki,beni kim kızdıracak,
Kim zar tutacak,kim ağzını şapırtatacak?
Peki,beni bu köhne dünyada
Senin anadığın kadar kim anlayacak?
Ulan Rıza Ne hayallerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık..
Totoyu bulunca dükkan açacak
Adını dostlar meyhanesi koyacaktık
Talih yüzümüze gülücekti be,
Karıyı boşayıp sıfır mercedes alacaktık!
Hafta sonu iki yavru kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık
Ah ulan Rıza!
Bu mahallenin neresini beğenmedin de öte yere taşındın?
Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim en kral arkadaşımdın!
Ah ulan Rıza!
Ben şimdi bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden ayrılacağımı sanma,
Birkaç güne kalmaz,bende gelirim...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 16:59

Altı Kurşun
 
Altı Kurşun

İlk kurşun, uçuşan saçlarından
Yolarak ağarmış bir tutamı
Duvardan sekip yere düştü.

İkinci kurşun, omuz başından
Yırtarak adalesini neşter gibi
Canhıraş bir ses çıkardı.

Üçüncü kurşun saplanınca bileğine
Yüzünü dönerek haine
Dördüncü kurşunu
Buyur etti göğsüne.

Beşinci kurşun dağıtınca alnını
Kanlanan gözleri göremedi artık
Altıncı kurşunun
Yüreğine yol aldığını.

Dadandılar üstüne
Çığlıklar atarak, lakin
Ne olur, ne olmaz diyerek
İhtiyatı elden bırakmadan.

Ve gördüler ki
Duvara yapışmış kanlı saçın ucunda
Kırmızı bir gül uç vermiş, açıyordu
Yırtılmış adeleler ise
Kök salmıştı betona.

Ve gördüler ki
Çürütmek için, bileğindeki
Firari demir kelepçeyi
Gözpınarlarından boşanan
Umut mavisi dalgalar
Tuzlu bir deniz oluşturmakta.

Ve gördüler ki
Darmadağın alnından
Hışımla fışkıran yıldızlar
Çalarak ışıltısını, akan kanın
Yüreğinden havalanan güvercine
Güneşin doğduğu yeri göstermekte...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:01

Anne Ben Ölüyorum
 
Anne Ben Ölüyorum

Anne ben ölüyorum
Gözlerim kanıyor ikide bir,
Türk filmlerinin, yarı absürt senaryolarında,
Hüzünleniyorum,
Şizofreni diyorlar algınlığıma,

Anne ben ölüyorum
Gözlerim doluyor, gözlerim kanıyor,
Anne ben erken ölüyorum
Yüreğim yine benimle,
Ama ben yaralıyım,
Ve artık ata binemiyorum,
Aramızda dağlar var,
Kokun geliyor uzaklarda,

Hissediyorum,
Ellerin cennet kokuyor anne,
Kucağın cennet kokuyor,
Beni kucağına alsana,
Sarsana beni koklasana,
Anne ben ölüyorum ağlamasana

Sevdiğim kıza söyle,
Şarkımızı unutmasın,
'Her yerde sen her şeyde sen,
Bilmemki nasıl söylesem, '
Diye biten şarkımızı,

Nefes almak yaşamakmıdır anne?
Acı çekiyorum nefes alamam değil mi?
O halde ölüm acısız,

Daha mı güzeldir ölüm?
Keşke diyorum,

Hiç gitmeseydim oralara,
Keşke diyorum,

Hiç gitmeseydim,
Yolumu kesmeselerdi dar sokaklarda,
Kavgalara girmeseydim,
Seni bu kadar üzmeseydim,
Keşke diyorum ah keşke,
Düşün ki savrulmuşum,
Ateş iken kül olmuşum,
Alın yazım almış beni avuçlarına,
Uzaklarda bir yerlerde,
Bir şehir olmuşum,
Üşüyen, yanan, eriyen bir şehir,
Kül olmuş gitmişim anne,
Ve bir avuç toz olup,
Düşmüşüm ayak izine,

Ve şimdi yanıyorum,
Elini tutmadan ölüyorum,
Ona yanıyorum,
Saçlarım ağarmadan ölüyorum,
Ona yanıyorum,
Anne ben ölüyorum
Gözlerim doluyor, gözlerim kanıyor,
Anne ben ölüyorum
Kokun geliyor uzaklardan, hissediyorum,
Ellerin cennet kokuyor anne,
Kucağın cennet kokuyor anne,
Beni kucağına alsana,
Sarsana beni, koklasana,
Anne ben ölüyorum ağlamasana...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:03

Ayrılık Hediyesi
 
Ayrılık Hediyesi

Şimdi saat sensizliğin ertesi
Yıldız doğmuş gökyüzü ay aydın
Avutulmuş çocuklar çoktan sustu
Bir ben kaldım tenhasında gecenin
Avutulmamış bir ben
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
Ki bu yaşlar
Utangaç boynunun kolyesi olsun
Bu da benden sana
Ayrılığın hediyesi olsun
Soytarılık etmeden güldürebilmek seni
Ekmek çalmadan doyurabilmek
Ve haksızlık etmeden doğan güneşe
Bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
Mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun
Şimdi iyi niyetlerimi
Bir bir yargılayıp asıyorum
Bu son olsun be bu son olsun
Buda benim sana
Ayrılırken muazeretim olsun
Şimdi saat yokluğunun belası
Sensiz gelen sabaha günaydın!
İşi gücü olanlar çoktan gitti
Bir ben kaldım voltasında sensizliğin
Hiç uyumamış bir ben
Şimdi dişlerimi sıkıp
Dudaklarıma kanamayı öğrettim
Ki bu kızıl damlalar
Körpe yanağında bir veda busesi olsun
Bu da benden sana
Heba edilmiş bir aşkın
Son nefesi olsun
Kafamı duvara vurmadan
Tanıyabilmek seni
Beyninin içindekileri anlayabilmek
Ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
Bütün saatleri öylece dondurabilmek için
Çıldırasıya paraladım kendimi
Lanet olsun!
Artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
Olsun be! ne olacaksa olsun!
Bu da benim sana
Ayrılırken şikayetim olsun...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:06

Başım Belada
 
Başım Belada

Bugün düşünemeyeceğin kadar
Başım belada
Köşe başları tutulmuş
Üstelik yağmur yağmada
İler tutar yanı yok
Fişlenmişim adım eşkalim bilinmekte
Üstelik göğsümde yani tam şuramda
Kirli sakalıyla
Bir eşkiya gezinmekte

Başım belada
Adamın biri vurulmuş sokakta
Cebinde adresim bulunmuş
Başım belada
Tabancamı unutmuşum helada
Nerden baksan tutarsızlık
Nerden baksan ahmakça

Sevdim seni inanamayacağın kadar
Sevdim seni esmer kız
Kirpiklerimde çırpınan
Şu tuzlu gözyaşımda
İhanetin adın yok
Neylersin ki çember daralmakta
Şimdilik hoşçakal yaban çiçeğim
Yasal mermisiyle
Bir komiser yaklaşmakta

Başım belada
Üzerime kan sıçramış doğarken
Uykularım yarıda kalmış
Başım belada
Senelerce kuralsız yaşamışım
Nere gitsem çaresi yok
Nere gitsem yanmışım...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:07

Başkaldırıyorum
 
Başkaldırıyorum

Cevap veriyorum

Eli böğründe analardan
Mahpuslardan ve acılardan
Çokça bahsediyorum çünkü
Başını kuma saklayanlardan
Tiksindim başkaldırıyorum

Ve söz veriyorum

Kırmızı rujlu sokakların
Aşağılık pazarlıkların
Adı anılmayacak benle
Bir çiçeğim halk ormanında
Fışkırdım başkaldırıyorum

Ben bir bıçak ucuyum
Kavga vermiş halkına
Başkaldırıyorum işte
Varın benim farkıma

Yine söylüyorum

Gözü bağlanmış korkulardan
Yasaklardan ve baskılardan
Asla irkilmiyorum çünkü
Kan emici yarasalardan
Çıldırdım başkaldırıyorum

Yemin ediyorum

Üçkağıtçının pezevengin
Teslimiyetin ve mihnetin
Yolu uğramayacak bana
Bir dalgayım halk denizinde
Köpürdüm başkaldırıyorum

Ben bir namlu ağzıyım
Omuz vermiş halkına
Başkaldırıyorum hey
Herkes varsın farkına...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:16

Beni Düşün Unutma
 
Beni Düşün Unutma

Ay doğarken bir söğüdün ardından
Göl yüzeyinde sisli bir esinti ile
Akşamın gögsüne hüzün serperek
Ve yağmurdan geceye çiçekli perdeler çekerek

Beni düşün beni düşün unutma

En umarsız en umutsuz günümde
Bağrına bir yumruk çökeldiğinde
Ve dağların mazlum ateşi
O güzelim saçlarına
Cayır cayır yanıp ulaştıgında

Beni düşün beni düşün unutma

Beni düşün bir kavganın içinde
Helal bir ekmegin peşinde
Ve kurtlardan arta kalmış yüreğimin
Can çekişen o son parçasınıda
Sana sakladıgımı bil
Bil ki haykırırcasına
Bu esir gövdemi yakarcasına
Kavuşmak için o serin bagrına
Ateşten bir yol arıyorum

Kar yağarken mor dağların ucundan
Sol yerinde sessiz bir inilti ile
Yastıgın yüzüne yaşlar dökerek
Ve akşamdan gizlice bir ah çekerek

Beni düşün beni düşün unutma

Kan kızılı bir gelincik seherinde
Sırtıma kahpe bir hançer indiğinde
Ve bu gencecik ve bu hemencecik ölüm
Çıgırtkan bir gazete başlıgında
Çıglık çıglık sana kavuştugunda

Beni düşün beni düşün unutma

Beni düşün şehre her yağmur yağdıgında
Islak ve kırılgan bir türkünün içinde
Gögsünden dudaklarına dogru
Sancılı bir isyan kabardıgında
Bastırarak kalbini avuçlarınla
Sesini okşadıgımı bil

Bil ki yalvarırcasına
Uzayan yollara dagılırcasına
Sonsuz bir mahşerin ortasında
Bir zemzem suyu gibi seni
Seni özlüyorum...

Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:19

Bir Acayip Adam
 
Bir Acayip Adam

Suphi benim canım ciğerim
Kimse bilmez nereli olduğunu
Susar akşam oldu mu
Bir cebinde das kapital
Bir cebinde kenevir tohumu
Fırtınadan arda kalmış bir teknede tevekkül içinde
Görkemli sakalı ve iğreti parkasıyla gizlediği macerasıyla
Bir acayip adam yaşardı
Akşamları susardı
Ben konuşsam kızardı
Bir sürgün kasabasıydı
Bir eski zamandı, hazirandı
Çocuktum evden kaçmıştım
Gelip ona sığınmıştım
Küçüçük bir koydu, sığdı
Burayı keşfeden belki de oydu.
Uzaktan kasabanın ışıkları yanardı
İçim anneyle dolardı, ağlardım
Suphi söyle bir göz atardı,
Gizli bir cigara yakardı
Ağlardı, sonra barışırdık
Ben flüt çalardım, cigara sönerdi ağlardık

Nerden geldiğini bilmezdim,
Kimsesizdi, belki kimliksizdi
Onun macerası onu ilgilendirirdi
Kimseye ilişmezdi
Bir şeylere küfrederdi hep
Tedirgin bir balık gibi uyurdu
Bazen kaybolurdu
Arardım, yağmurun altında dururdu
Bir kalın kitabı vardı, cebinde dururdu, hergün okurdu
Ben bir şey anlamazdım
Kapağını seyreder duymazdım
Sakallı bir resimdi, kimdi, ne kadar mutebessimdi
Sordum bir gün suphi'ye soylediklerini niye anlamıyorum
Diye
Bildiklerini dedi; yüzleştir hayatla ve sınamaktan korkma
Doğru ile yanlışı o zaman ayırdedebilirsin
Ve onu anlarsın
Sonra gülerdi
Günlerim yüzlerce ayrıntıyı merak etmekle geçerdi
Sonra yine akşam olurdu.
Suphi susardı, ben konuşsam kızardı
Tekneye martılar konardı
Yüreğim suphi'ye yanardı, ağlardım.
Suphi denize tükürürdü
Gökyüzünü tarardı, ağlardı
Sonra barışırdık
Ben flüt çalardım
Yıldız kayardı, ağlardık.

Bir sürgün kasabasıydı, bir eski zamandı, hazirandı
Çocuktum, evden kaçmıştım, gelip ona sığınmıştım
Bir gün aksilik oldu
Annem beni buldu
Suphi kaçıp kayboldu
Kasaba çalkalandı, olay oldu
Ben sustum, kanım dondu
Polisler onu yakaladığında tekti
Felaketti
Herkes meydanda birikti
Karakoldan içeri girerken sanki mağrur bir tüfekti
Ansızın dönüp bana baktı
" anladın mı ? " dedi.
Anladım dedim anladım
Ve o günden sonra hiç bir zaman hiç bir yerde
Hiç ağlamadım...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:20

Bir İntihar Gibi
 
Bir İntihar Gibi

Birazdan kudurur deniz
Birazdan dalgaların sırtından
Üst üste fışkıran rüzgarlar
Bir intikam gibi çıldırınca üstüne

Yüzüne şarkılar çarpar
Yüzüne şiirler çarpar ağlarsın
Sen artık buralarda duramazsın
O büyük sessizliğin bağrımı olur

Kimsenin bilmediği bir ağrımı
Gider kendine gömülürsün
Yoksa bu şehir bu sokaklar
Seni alır kullanır seni alır kullanır

Santim santim çürürsün
Hani el değmemiş bir yanın vardır
Aynalara göstermediğin bir yüzün
Kendine sakladığın hüzün
Hadi durma üzülsende sen üzülürsün

Kim farkeder boşluğunu
Ardın sıra kim ağlar
Bir intikam gibi çıldırmış bu sevdalar

Bazen bir uçurum kalır
Bazende martıların ardından velvele koparan bir leş kalır
Bir intihar gibi puşt olunca sevdalar
Sırtını duvara yaslar sırtını ağaca yaslar susarsın

Sen artık hiç bir sözü kaldıramazsın
Şimdi yeni bir sevdamı olur
Kimsenin kapını çalmadığı bir inzivamı
Tutar sıfırdan başlarsın

Yoksa bu ilişkiler bu zaaflar
Seni yiyip bitirir seni yiyip bitirir
Dirhem dirhem azalırsın
Belki hiç söylenmemiş bir şarkın vardır

Henüz koyvermediğin bir kahkaha
Fırsatın olacakmıbir daha ne bekliyorsun
Yanılsanda sen yanılırsın
Kim hatırlar güzelliklerini senin için kim yanar

Bir intihar gibi puşt olmuş bu sevdalar...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:22

Bitsin Seninle
 
Bitsin Seninle

Be gün be gün ben seni düşünürüm
Sen benim her şeyimsin ey sevgili
Rüzgarlara ezberlettin türkülerimi
Ben hep uzaklara türkü yazarım
Sılamsın sevdamsın sabır taşımsın
Kalemim adından başka ad yazmaz
Bu kütükte başka bir ad okunmaz
Narına nuruna kurban olduğum
Seven sevdiğinden asla yakınmaz

Ben sevda bölüğünde kıdemli bir askerim
Terhis olsam gidecek bir yerim yok
Yüreğimden başka silah taşımam
Bütün adresleri iptal ettim
Benim senden özge gerçek yarim yok
Sen benim her şeyimsin ey sevgili
Ben rol gereği aşık değilim
Deme bu garibin benimle işi ne
Aşkın beni teşhir eder sesim içime saklanır
Aklanırsa adım seninle aklanır

İstersen durmadan adres değiştir
Gözlerimi bağlasalar da bulurum seni
Ben türkülerde tanıdım Fizan'ı Yemen'i
Anlasam ki sesin sesime değmiştir
Bütün gemileri yakar giderim
Bu bir taahhüttür sına beni
En deli rüzgarların önüne sür bulut bulut
Bir yerde yanlış yaparsam adımı unut
Son kurşunu kendime sıkar giderim
Bir et kemik torbası değilim ben
Bir hasar raporu değil yazdığım
Bir aşk mektubudur ey sevgili,kızıl kıyametten önce
Ve görmek için bakmaya gerek yok
Her dilde güzeldir senin adın
Meydanlara sarsılır sen ortaya çıkınca
Yeter ki görecek göz,göz olsun
Velhasıl uzun sözlere hiç gerek yok
Dil hicabından lal olmalı seni anarken
Ey benim tabibim tacidarım
Gündönümüdür ben seni bekliyorum
Seninle başladım bitsin seninle...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:23

Bugün Bana Ağlamak Düşer
 
Bugün Bana Ağlamak Düşer

Ne söyledim ne söyledim sana ne söyledim ki
Vurdun kapıyı gittin be vicdansız
Be insafsızın kızı be nankör kedi insan bir şey söyler
Sev dedin sevmedik mi
Aşka boyun eğmedik mi
Bütün kötü huyları hatta güzel dostları
Senin için terketmedik mi

Bugün yine bana bana ağlamak düşer
Deli gibi döne döne savrulmak düşer
Bugün yine bana bana of çekmek düşer of of of of

Bugün yine bana bana ağlamak düşer
Çıra gibi yana yana kül olmak düşer
Bugün yine bana bana ah çekmek düşer ah ah ah ah

Boş ver be gitsin Allah büyük
Her acının bir ahı vardır
Bir of çekersin biter her şey...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:26

Demek Şimdi Gidiyorsun
 
Demek Şimdi Gidiyorsun

Demek şimdi gidiyorsun;
Yazdığımız son şiir öyle yarım kalacak!
Demek şimdi gidiyorsun;
Kuşlarımız acıkacak,saksılarımız
Artık sulanmayacak!
Demek öykümüzü bir ruj lekesi gibi yapıştırıp
Aynanın sahtekar yüzüne
Oy benim yaralım
Demek şimdi gidiyorsun;
Beni böyle toz gibi dağıtıp merdivenlern dibine

Her şey tamam diyorsun,git
Beni viran bir şehir gibi terket
Haydi git!
Dışarısı ispiyon

Dışarısı ihanet
Seni bir gören olmasın,dikkat et

Dostlukmuş,ölüme yürümekmiş...
Üstüne titremekmiş,vefaymış!
Aşk dediğin,zavallı bir kapıyı duvara çarpıp
Çıkıncaya kadarmış
Bana komaz deyip
Sancını bir kilo rakıya gömsen de gece yarıları,
Oy benim yaralım
Asıl sancı,uyandığında
Bütün odaları boş görünce koyarmış

Gitmek istiyorsun,git
Bir savaşçı asla vedalaşmaz
Durma git
Dışarısı dinamit,dışarısı enkaz!
Şunu cebine koy,ne olur ne olmaz

Eylül mağdurlarıydık,kimsemiz yoktu,
Yaralarımız aman vermiyordu canımıza
Kimseye kıymamıştık oysa,masumduk
Rahatsız ediyordu bizi bu yalancı tarih
Yırtılan bir pankart gibi
Şehirlerin ortasına çığ düşürdüyse öfkemiz;
Oy benim yaralım
En az bir karıncanın yüreği kadar
Namuslu ve çalışkandı ellerimiz

Artık bitti diyorsun,git
Kırılsın kapı çerçeve,kırılsın bu cam
Sorma git!
Dışarısı panik,dışarısı izdiham!
Biliyorum,seni vuracaklar bu akşam

Ne çok fire verdik üstüste
Ne çok arkadaş yitirdik bu tozlu yolculukta
Kimliği tespit edilmemiş,
Ne çok ceset vurdu zeytin güzeli akşamlarımıza
Büyük ütopyalar ve büyük dağlar gibi
İçerden çürümüşüz meğerse
Oy benim yaralım
Her gelen ölüm yazmış,
Her giden ayrılık işlemiş bu talihsiz gergefimize

Kendini arıyorsun,git
Aptal bir hayat kur,içinde beni barındırmayan
Kalma git
Dışarısı barut,dışarısı gardiyan!
Yine bir tek ben olurum sana parçalanan

Demek şimdi gidiyorsun;
Sonunda bizi de çökertiyor bu kancık zelzele!
Demek şimdi gidiyorsun;
Yıkılan bir duvar gibi;ömrüme devrile devrile..
Demek mecburi istikametlerin,
Ayrılığı gösteren o adaletsiz kavşağında
Oy benim yaralım,maralım
Demek şimdi gidiyorsun,
Ve bana bir tek seçenek kalıyor:güle güle!

Beni öldürüyorsun,git
Kalmasın sende kahrım,kalmasın derdim
Bakma git
Kafamı yumruklayıp ardınsıra ağlarsam namerdim...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:29

Diyarbakır Türküsü
 
Diyarbakır Türküsü

Diyarbakır ortasında vurulmuş uzanırım
Ben bu kurşun sesini nerde olsa tanırım
Bu dağlarda gençliğim cayır cayır yanarken
Ay vurur gözyaşına ben gecede kalırım

Üzülme sen üzülme başını öne eğme
Gün olur kavuşuruz dert etme Diyarbakır
Aglama sen ağlama kanlı bezler bağlama
Bu yangın söner birgün ağlama Diyarbakır

Diyarbakır yolunda toz olmuş dağılırım
Bu hırçın depremlerle sarsılırım kanarım
Arkadaşların yüzü ağır ağır solarken
Gün dogar yaylalarda kahrımdan utanırım

Ey fırtınalı bayır ey mazlum Diyarbakır
Dağlarında kızıl ateş alnında kızıl bakır
Çigdemler solar gibi anneler yanar gibi
Dizlerine döküldüm ağlama Diyarbakır...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:29

Dün Gece Düşümde
 
Dün Gece Düşümde

Dün gece düşümde can dostu gördüm
Ulu bir çınardan dal verdi bana
Uzandım yüzüne yüzümü sürdüm
Ben zehir istedim bal verdi bana

Dağ yanarsa yağmur çiser mi dedim
Ten yanarsa rüzgar eser mi dedim
Can yağarsa canan küser mi dedim
Çağırdı yanına el verdi bana
Can dostum dostum kül verdi bana

Ben aşkı sırtıma vurdum da geldim
Hasretin acısını çöl verdi bana
Can dostu görünce eridim bittim
Yüreğime ateş kül verdi bana
Can dostum dostum kül verdi bana

Aşk olmazsa kalem yazar mı dedim
Dost olmazsa gönül tozar mı dedim
Hayaloğlu sana kızar mı dedim
Yanağımdan öptü gül verdi bana
Can dostum dostum gül verdi bana...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:30

Gözleri İntihar Mavi
 
Gözleri İntihar Mavi

Dağların dorukları dumanlı olur
Geriye dönmez savaşçılar

Fırtınayla sınanmıştır ömürleri
Karla yıkanmıştır yüzleri
Bu yüzden asla vedalaşmaz
Ve kılıçlarında taşırlar şiiri

Bu yüzden sevdaları mahzundur
Yürekleri kallavi
Alınları ihanet vurgunudur
Gözleri intihar mavi...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:32

Hangi Ayrılık
 
Hangi Ayrılık

Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz?
Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz?

Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın?
Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın?

Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye?
Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye?
Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren?
Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren.
Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline?
Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde?
Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı?
Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı?
Hangi cama kafa atsam?
Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam?
Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam?

Bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam
Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam
Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür?
Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür?
Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine?
Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene?
Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın?
Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?
Hiç sanmam
Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz!
Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz
Hangi mübarek dua,
Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye?
Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye?
Olur mu be,olur mu?
Bu da benim gibi adama yapılır mı?
Aşk dediğin mendil mi?
Buruşturup bir kenara atılır mı?
Vefa bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı?

Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden?
Hangi pense kopardı bizi birbirimizden?
Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini?
Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini?
Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı?
Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı?
Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti?
Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti?

Dağ gibi adamı eze eze
Hangi anası tipli parlak çömeze,
Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze?
Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı?
Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı?
Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı?
Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı?
Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni?
Ve Hangi su bağışlatır?
Hangi musalla temizler seni?

Bu nasıl ayrılık?


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:34

İstanbul Acılar Kraliçesi
 
İstanbul Acılar Kraliçesi

Bu akşam yemin ettim
Seni bir daha öpmemek için
Ben ki bütün duvarlarını
Afişlerle donatıp
Yumruğumla kanatmışım
Rezil bir aşktı
Bütün arkadaşları miting alanlarında
Ve mezarlıklarda bırakmıştım

İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
Umudun ve direncin yorgun anası
Ve ey çıldırmak üzere olmanın
Çamurlu ikonası
Tırnaklarım kopuyor
Görmüyor musun

Bir ben miyim kapıları şaşıran
Her yokuşun başında
Bir ben miyim ekmek arasına
Canını doğrayıp-doğrayıp yutan
Bir kedi bile sağarken yüreğini
Telaş içinde yavrusuna
Ey acımasız acuze
Utan şu türbelerinden
Minarelerinden utan

İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
Savaşın ve bozgunların gariban çiçeği
Ve ey teslimiyete düşmenin
O hazin gerçeği
Bayraklarım kanıyor
Sormuyor musun

Kadınların ki omuzları hicran
Saçları ihanet sarısı
Çocukların ki yağmur emiyor
Yıkılası kaldırımlardan
En ücra genlerime alyuvarlarıma
Kılcal damarlarıma ruhuma kadar
Bıktım
İliklerime gömlek ceplerime kadar sızan
Bu Allahsız yağmurundan

İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
İhtişamın ve sefaletin çaresiz bacısı
Ve ey çürümenin yok olmanın
Amansız sancısı
Ciğerlerim çatlıyor
Duymuyor musun

Hangi pencerene çıksam
O salya sümük pezevenk suratları
Hangi caddene dökülsem
O şangur şungur düş kırıkları

Bütün bu ezginler tükenenler
Yerlere serilenler tutunamayanlar
Sarsmıyor mu seni hiç
Bunca infilak
Bunca isyan çığlıkları

İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
Aldanışların ve hüznün
Yalancı tanrıçası
Ve ey ruhu kirlenmiş gecelerin
Cilveli yosması
İntihar anı geldi
Beni öpmüyor musun?

Ağlamak istemiyorum yenildim sana
Hikayenin özeti bu
Bir istimlak gibi ödedin
Ve çiğneyip geçtin maceramı
Şimdi ben
Suçlarımı didikleyen bu martı sürüsüyle
Şimdi ben hangi şehirde soğuturum
Zonklayıp duran bu yaramı

İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
İhanetin ve ihbarların
Arkadan dolaşan bıçağı
Ve bütün ödeşmelerin yüzleşmelerin
Erkekçe vuruşmaların kaçağı
Beni harcadın ulan beni sattın
Utanmıyor musun?


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 17:44

İşte Gidiyorum
 
İşte Gidiyorum

İşte Gidiyorum
Karşılıksız bir aşka kurban ettim ömrümü
İşte gidiyorum,
Toprak alsın benim de bu hazin öykümü

İşte gidiyorum, gurbet yorgunu gövdemi
Çukura kim indirecek?
İşte gidiyorum,
Bu menhur cinayeti, şimdi çıkıp kim üstlenecek?
Çürüdü gözlerim, yüregim, bu yagmurlu şehirde
İşte gidiyorum,
Beni kaldırın, hicranım kalsın teneşirde

Size yüzyıllardır sesini kaybetmiş
Bir türküyü söyleyecektim
Ve bir yayla rüzgarı şefkatiyle
Kirpiginizin ucundan öpecektim

Bir masum türküydü sadece
Yüzbünlerce magdurun gönlünde
Belki söyleriz hep birlikte
Belki, mahşerin birinci gününde

Nasıl sevmiştim hepinizi,nasıl böyle oldu akıbetim?
Ve nasıl çöle döndü
O benim gül gülistan memleketim?

İşte gidiyorum,

Hiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız,
Ben başımı verdim, sizinse
İnsafsız bir linç oldu karşılıgınız

İşte gidiyorum,
Penceresiz bir dünyanın bilinmez labirentine
İşte gidiyorum,
'Saçlarındaki yıldızları artık koparabilirsin anne

Sonunda kaptırdım gönlümü
Ölüm denen o kaypak türküye
Ve işte kurtuldun benden
Şen olasın ey Türkiye

Elbet benim de vardı,
Kendime ve yurduma dönük umutlarım
Belki bıraktıgım yerden sürdürür
Dostlarım, karım ve çocuklarım

Çatladı yüregim, çatladı sazım
Demek ki böyleymiş yazım
Sizlere armagan olsun
Sizlerden ödünç aldıgım bu yürek sizin

Bu nasıl hapis Tanrım
Sabah sabah bu ne hikmet, bu ne sis
Kalbime son mermiyi sıkmak
Sana mı düştü ey güzel Paris

İşte gidiyorum, kalmadı söyleyecek son bir sözüm
Dediginiz gibi olsun be
Dediginiz gibi olsun gözüm

İşte gidiyorum,
Tükenmişti inancım, bu nankör hayata dair
Belki benim için birkaç mısra döktürür
Hayaloglu diye bir şair...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 18:13

Kaçakçı Kurban
 
Kaçakçı Kurban

Lele kurban ben olaydım
Ah göğsünde ben olaydım
Senin yerin sıcak kalsın
Ah yine giden ben olaydım

Lele kurban zor gelir
Dağlara giden zor gelir
Avcı yaralar kekliği
Ağrıma gider zor gelir

Lele kurban boşa gider
Ne söylersin boşa gider
Çiğnenir ektiğin güller
Ah emeklerin boşa gider

Lele kurban gül verin
Dönmesemde gül verin
Mayın tarlasına düştüm
Kan kırmızı gülü verin...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 18:14

Kim Susturabilir
 
Kim Susturabilir

Kim susturabilir bizim türkümüzü kim
Biz ki bu hasreti semahların seyrinden alıp gelmişiz
Biz ki onu sitemkar anaların kirpiğinden derlemişiz
Süzülsün de acının derin izler bıraktığı gül yanaklardan
Yere dökülsün istememişiz
Bizim türkümüzü rüzgar söyler her gece
Ay vurdukça parıldar gün doğdukça hız alır
Nevroz ateşleriyle sağaltarak çırpınan yarasını
Can havliyle kardaş
Kan içinde bir kartal gibi vadilere saldırır
Türkülere ilişmeyin
Türküler nehirdir gecenin bağrına akar
Fazla eşelemeyin kardaş
Taşınca ne siperler kalır ne dev barikatlar
Deşmeyin diyorum deşmeyin
Kim susturabilir bizim türkümüzü kim
Biz ki nice amansız badirelerde serden geçmişiz
Biz ki ilmikler boynumuza takılıyken bile türkü söylemişiz
Sonra ırmak boylarında göğertip körpe otların serinliğinde
Dağlara emanet etmişiz
Biz ki her yangının külünden diri canlar yaratmışız
Bizki mazlumların defterine kanlı resimlerle sıralanmışız
Banaz yaylasından kerbelaya kar götürsün turnalar
Ölürüz sanma kardaş
Dostun attığı gülden yaralanmışız
Türküleri dövmeyin
Türküler gökyüzüdür karanlığa yıldızlar çakar
Üstümüze gelmeyin kardaş
Namuslu bir devrimcinin alnında kavga ışıldar
İncitmeyin diyorum incitmeyin
Kim susturabilir bizim türkümüzü kim
Bizki karacaoğlanı aşkla veyseli toprakla yüceltmişiz
Bizki köroğlunun narasıyla nice beyleri yere çökertmişiz
Yine de masum bir bebek gibi avuç avuç sevdamızı
Kalanlara vasiyet etmişiz
Adam dediğin sapına kadar yiğit olmalı
Ne karıncayı incitmeli ne ozanları yakmalı
Öyle sansar gibi punduna getirmek de neymiş
Adam dediğin kardaş
Yüreği varsa eğer getirip ortaya koymalı
Türküleri yakmayın
Türküler çiçektir en umutsuz zamanlarda açar
Kavgayı uzatmayın kardaş
Yüzyıllardır tuz döke döke çürüdü bu yaralar
Kanatmayın diyorum kanatmayın...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 18:16

Mülayim (Yıldızları Sen mi Yaktın?)
 
Mülayim (Yıldızları Sen mi Yaktın?)

Yıldızları sen mi yaktın Mülayim
Ozanlara sen mi kıydın Mülayim
Bir dikili ağacın bile olmadı
Herkes yedi sen mi doydun Mülayim

Sert oldun da ne değişti Mülayim
Mert oldun da ne değişti Mülayim
Cart curt edip biraz nutuk atsaydın
Hırt olsaydın yaşardın be Mülayim

Ormanları sen mi yaktın Mülayim
Çetelere sen mi taktın Mülayim
Düşüneni yazanı ve çizeni
Zindanlara sen mi tıktın Mülayim

Sert oldun da ne değişti Mülayim
Mert oldun da ne değişti Mülayim
Cart curt edip biraz nutuk atsaydın
Hırt olsaydın yaşardın be Mülayim
Alem adamsın be Mülayim

Kö p rülerden az mı geçtin Mülayim
Zemzemlerden az mı içtin Mülayim
Böyle susmak yakışır mı hiç sana
Hayatından vaz mı geçtin Mülayim...

Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 18:25

Neylersin
 
Neylersin

Bir gün bu mahsun sevdadan geriye
Kalırsa sadece o hüzün kalır
Sende anladın ki yapayalnızız
Buluşmamız yasak görüşmemiz uzak
Devrilmiş kadehler gibi dönüyor başımız
Neylersin
Ah güzelim incinmiş bir sesi vardır yagmurun yanaklarına
Vurdugun da hissedersin
Ve bir veda sözcügü saçlarına
Titreyen bir öpücükle dokundugunda
Bu ani dondurmaya yetmez nefesin
Bir film sahnesi gibi akar gider ayrılık
Neylersin
Biz zaten hiçbir romanda kendi hayatımıza raslamadık bütün
Şarkılar bizi yanlış anlatmıştı
Ve bütün bulmacalar yarım bırakılmıştı
Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız
Oysa tuttugumuz balıkları bile yeniden denize bagışlamıştık
Biz hayata dair hiçbir yanlış yapmamıştık
Neylersin
Biz bu sonucu hak etmedik hayır etmedik
Ömrümüz bu talana layık degildi
Bazen acı vurdu bazende yagmur
Hiç gülmedi yüzümüz hiç büyümedi gülümüz
Bizi yalnızca akşamlar kucakladı biliyorsun
Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz
Bazen acı dinmez bazende yagmur
Sevgilim gülümse her şey unutulur
Suskunuz bu akşam üstü hasrete yanmışız
Neylersin
Bir gün bu öykünün sonuna gelince
Ansızın desem ki hoşçakal canım
Unutursun mecburen unutursun
Yıldızlar söner bu aşkta biter
Bazı gün hatırlayınca sessizce aglarız
Neylersin
Ah bebegim ah
Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının
Dudaklarına sızınca farkedersin
İçindeki vurgun aşklar mezarlıgında
Ayrılık ölümden üste yazılınca
Gideni durdurmaya yetişmez sesin
Bir inme gibi dolanır bedeninde pişmanlıklar neylersin
Biz zaten hiçbir sinemaya tam vaktinde yetişemedik
Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı
Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı
Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi
Oysa Nuh'un gemisinde bile bize yer kalmamıştı
Ve hiçbir mutluluga adımız kaydolmamıştı
Neylersin
Biz bu aşkı sürdüremezdik inan sürdüremezdik
Kalbimiz bu heyecana musait degildi
Bize hep acılar kaldı bize hep yagmur
Unutmasan bile artık unutur gibi yapacaksın
Ve buruşturup buruşturup attıgım kagıtlarda
Hiç bitiremedigim bir şiir olarak kalacaksın
Bazen acı dinmez bazende yagmur
Sevgilim gülümse her şey unutulur
Suskunuz bu akşam üstü hasrete yanmışız
Neylersin...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 18:29

Sen Ağlama Yar
 
Sen Ağlama Yar

Dağlar beni koyver dedim
Yar ağlamasın yaşlar akmasın
Doymadım ömrüme nasıl ölim
Yar ağlamasın dizin vurmasın
Yollar tuzak ben ne edim
Yar ağlamasın ciğer yanmasın
Gülüm solmasın

Ağlama yar gel ağlama yar
Gadaların bana gelsin sen ağlama yar

Gül kırılmasın
Gönül kırılmasın
Kar fırtına boran olsun
Gülüme yağmasın
Ben öleyim
Oy ben öleyim
Bu canıma kurşun değsin
Dur ben öleyim
Dağlarıma bahar gelsin
Oy ben öleyim
Ağlama yar
Gadaların bana gelsin
Sana gelen bana gelsin
Sen ağlama gelsin
Sen ağlama yar

Gülüm darıldı
Gönlüm yoruldu
Kar fırtına boran vurdu
Gülüm kırıldı
Ben öleyim
Oy ben öleyim
Bu canıma kurşun değsin...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 18:32

Sen ve Ben
 
Sen ve Ben

Herkes dört gözle tatili beklerdi
Bense okulların açılmasını
Çünkü seni görmek vardı koridorlarda
Ve bana güleceği günü beklemek

Ben okul bahçesindeki ağaca, baş harflerimizi
Sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın
Ben sırama isimlerimizi
Sen kalbime ilk aşkı yazmıştın

Senden sonra sana yazdığım şiirlerden
Haberin bile yok
Ve yağmur yüzüme vuruyor
Ve soğuk

Okuldan sonra
Her dolma kalem, her lacivert kravat
Her beyaz gömlek ve yakalık
Ve her 12 aralık
Sen gelirsin aklıma
Çocukluk işte, belki de ilk aşk
Belki de ilk delilik

Seversin demiştin ya hani bundan sonrada
İnan ki o kadar kimseyi sevemedim
Ve o iki kelimeyi senden sonra kimseye
Ama kimseye söyleyemedim.

Belki hiç olmadın benim için
Belki de azdın
Ama olsun
Ben hep sana şiirler yazdım

Ceketimi ve kravatımı saklıyorum hâlâ
Birinin üzerinde tebeşir
Birinin üzerinde ayran lekesi
Ve seni seviyorum hala
Elmayı da, havayı da, suyu da

Ve bilmeni istemiyorum hala
Sana şiirler yazdığımı
Ve bilmeni istemiyorum bütün bunları
Çünkü her şey böyleyken güzel
En dokunulmamış,en yaşanmamış
Ve ne tadılmamış haliyle.
Bir sahilde el ele dolaşılmamış
Ve bir kafede çay içilmemiş haliyle
Her şey
Böyleyken güzel belki de

Ama sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın
Ben aşkına tutulmuş bir deli candım
Sen gönlüme sevdanın adını yazdın
Ben aşkına tutulmuş seni ararım.
Seni seviyorum...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 18:32

Şu Dağlarda Kar Olsaydım
 
Şu Dağlarda Kar Olsaydım

Şu dağlarda kar olsaydım olsaydım
Bir asi rüzgâr olsaydım olsaydım
Arar bulur muydun beni beni
Sahipsiz mezar olsaydım olsaydım

Şu yangında har olsaydım olsaydım
Ağlayıp bizâr olsaydım olsaydım
Belki yaslanırdın bana bana
Mahpusta duvar olsaydım olsaydım

Şu bozkırda han olsaydım olsaydım
Yıkık perişan olsaydım olsaydım
Yine sever miydin beni beni
Simsiyah duman olsaydım olsaydım

Şu yarada kan olsaydım olsaydım
Dökülüp ziyan olsaydım olsaydım
Bu dünyada yerim yokmuş yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım olsaydım...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 18:34

Tezgahtar Nebahat
 
Tezgahtar Nebahat

Tezgahtar bir kızdı o
Permalı saçlarıyla
Kime baksa gülümserdi
Prova ettiği bakışlarıyla
Haftalığından ne düşerse
Koparıp anasının elinden
Konserlere giderdi
Çılgın haykırışlarıyla

Kır çiçekli bluzuyla
Poz poz resimler çektirirdi
Keşfedilmek için belki de
Hep Beyoğlu'nda gezerdi
Her akşam o pop şarkıcı
Duvardaki posterden
Uzanıp bir rüya gibi
Dudağından öperdi

Ah Nebahat hiç görmedi rahat
Düşünür bulamazdı
Kimdeydi bu kabahat

Tezgahtar bir kızdı o
Evi bir kenar mahallede
Altı kardeş bir de ana baba
Babası bir iş kazasından
Kötürüm kalmış bir usta
Karı kumar peşinde
Boş vermiş bir abisi
Devlete karşı gelmiş
Diğer abisi mahpusta

O kır çiçekli bluzuyla
Artık resim çektirmese de
Zaman her şeyi eskitti
Duvardan söküp posteri
Rüyasını sandığa kilitledi
Derken mahalleden biriyle
Heveslendi evlenmeye
Hayırsız çıktı oğlan
Zengin bir dula gitti

Ah Nebahat ona gülmedi hayat
Sonunda anladı ki
Kendindeydi kabahat...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 18:37

Topal Sevda
 
Topal Sevda

Dün sahilde karşılaştık
Bir an gözüm ısırdı,sonra birden tanıdım
Düşmemek için zor tuttum kendimi
Bacaklarım titredi,bir ağaca yaslandım

Yırtılan bir mektup gibi
Sisli hatıraların gerisinden bakıyordu
Eski bir sevdanın durulmamış nehirleri
Çırpınarak yüreğime akıyordu

Hatırladığım bir sonbahar günüydü,
Karşımızdaki yeni eve taşındılar
Bütün gün bakışıp duruyorduk
Gözleri sanki birer kurşundular

O zamanlar ben, zıpkın gibi bir çocuktum;
Liseye yeni başlamıştım
Onun saçlarını geriye savurup
Çapkınca gülümsemesinden hoşlanmıştım

Ne zaman cama çıksam, karşı balkonda
Itırlı bir çiçek gibi tütüyordu
Ne zaman buluşalım desem, olmaz diyordu
Mektuplaşmak ona yetiyordu

Bir Temmuz akşamıydı, unutmam
Yazlık sinema daha yeni dağılmıştı;
Bahçe kapısında sıkıştırıp öpmüştüm,
İçeri kaçıp saatlerce ağlamıştı

Sonraları çok kanuştuk, gezdik
Bazen ağlaşıp bazen gülüştük
Çılgın gibiydik, her fırsatta buluştuk,
Uluorta öpüştük, herkesin diline düştük

Ailesi baş edemedi,

Mersin deki halasına gönderdi
Hiç arayıp sormadım
Ben o sıralar devrimci oldum.
Mahalleden ayrılıp yıllarca evede uğramadım

Dünyam değişmişti artık
Memleketin gidişatını hiç mi hiçbeğenmiyordum
Forumlara,yürüyüşlere katılıyor,
Durmadan şiir okuyup,ajitasyon çekiyordum

Ah o gençlik rüzgarı ah
Ezilen insanları tek başıma kurtaracağmı sandım
Anarşik bir eylem sırasında
Seken kurşunlarla bacağımdan yaralandım

Ameliyatın ardından yıllarca yattım içerde,
Dosyam bir hayli kabarmıştı
Beni o nemli koğuşlarda
Vefakar anamdan başka hiç kimse aramamıştı

İçerden çıkınca onu sordum
Bir astsubayla evlenip buradan gitmişti
Oysa kibrit ağusuyla koluma dağladığım
İsmi hala silinmemişti

Hayat devam ediyordu
İçkiye vurmuştum, unutmayı denyordum
Pencerenin önünde, kuruyan bir çiçek gibi
Günden güne tükeniyordum

Anam çökmüştü artık,ölmeden mürüvvet istiyordu
Bazan oturup dertleşirdik
Kimsesiz bir kadın varmış,körmüş, olur demiş
Bende fazla uzatmadım,evlendik

Geçmişe ait ne varsa; mektuptu,resimdi
Bir bir ayırıp yaktım ateşte
Nasıl gittiğini sorarsanız, ne bileyim,
Kör topal gidiyor işte

Ne varki, o hırçın saçları hep yüzüme savruluyor
Balkona her baktığımda.
Pişmanlık, bir eski yara gibi
Hala kımıldayıp duruyor onu hatırladığımda

Biiyorum, onunla olsaydım
Böyle kavga edip durmazdım yüreğimle.
Biliyorum, bu sevdayı ben yıktım,
Ben öldürdüm bu hoyrat ellerimle.

Dün sahilde karşılaştık
Bir an boş bulundum,sendeler gibi oldum
Öyle bir baktı ki, ben o gözlerde
Bir ömrün bütün acılarını buldum

Bir şeyler söylemek ister gibiydi
Başını eğip, gitti çocuklarının yanına
Nedendir bilmiyorum, fakat
Gimek istemedi sanki, kocasının koluna

Ardından koşup durduramadım, ona soramadım
Öylece dona kaldım
Çünkü o anarşik eylemden beri
Ben artık deynekli bir topaldım...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 18:38

Yaralı Kuş Garip Olur
 
Yaralı Kuş Garip Olur

Yaralı kuş garip olur
Mihman eder usanmaz kar
Bende de sana ağır geldim
Üç gün oldu usandın yar

Yaralı kuş dala değmez
Bu dünya bir pula değmez
Koklayıp da yare atma
İncittiğin güle değmez yar

Yaralı kuş seğer geçer
Yar boynunu eğer geçer
Senin bana ettiklerin
Bir kurşundur değer geçer...


Yusuf Hayaloğlu

Busem 22.10.08 18:39

Yetiş Nerdesin
 
Yetiş Nerdesin

Ne dağlar yıkılır ne de duvarlar
Of çeker ağlarım yetiş nerdesin
Kurumuş pınarlar gelmez baharlar eyvah eyvah
Ah eder ağlarım yetiş nerdesin

Canım nerdesin sen gülüm nerdesin sen
Bekle ben öyleyim ki o zaman gelesen
Beyaz mintanına bos yastığına
Yüs sürer ağlarım yetiş nerdesin

Yandım atasına kul oldum yana Allah Allah
Diz çöker ağlarım yetiş nerdesin?


Yusuf Hayaloğlu


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 21:25 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2