![]() |
Necati Cumalı Şiirleri Adına yaktığım türküler Ne söyler bu türküler Ay karanlık gecelerde yüzen gemiler Sevilip sevdikten sonra İnsan böyle yalnız mı kalır Bahtına hatırlamak mı düşer Ne söyler bu türküler Bomboş ovalardan geçen trenler Bir kere Menemen'den Kolları kelepçeli bir adamla Bir cardarma oturdular yanıma Manisa'da indiler Küçüktün annem söyledi "Atımın adı Dilber'dir" "İskender Bey dayımdır" Büyüdüm neden sonra anladım Has bahçede kör sarmaşık Karışık güller arasına Ben şahin değilim Yükseklerde uçamam tek başıma Serçe kuşu değilim İnemem nar dalından Pınar başına Pencerem denize karşıdır Oturur düşünürüm bazı günler Seni beni mahzun eden bu haller geçer Gün gelir herkes gibi ben de ölürüm Bu aşk yürekten yüreğe yeniler Bir gün ağızdan ağıza dolaşır Adına yaktığım türküler Necati Cumalı |
Aşk Yaşayanlar İçindir Aşk Yaşayanlar İçindir Ağladığını istemem ben ölürsem. Beni en sevdiğin halimle hatırla. Uzak bir yerde çalıştığımı düşün. Hayatta olduğuma inan Bir gün gelir kendiliğinden Geçer bütün üzüntün Her yeni gelen günü Yeni bir ümitle beklemeli Her yeni gün yeni havalarla gelir Gece, yağan yağmurla uyursun Sabah, birde bakarsın odan güneşli. Her gelen vapur, tren Yeni insanlarla gelir... Ben esmerdim güzelim Bu sefer bir sarışını seversin Aşk yaşayanlar içindir... Necati Cumalı |
Ay ışığı Ay ışığı Ben uzaklardan beklerdim, Sayarak günlerimi. Bu gece penceremden düşen ay ışığında, Birden yanıbaşımda buldum Bir ağaç gibi çiçeklenmiş Anladım almış yürümüş Sarmış bu sevda içimi II Gece yarısı elbiselerim, Ayakkabılarım üstüne Düşen ay ışığı, İnsan böyle mi olur Sevdaya tutuldu mu? Bütün eski kitapları okudum, Yaşlanmış güzellere sordum, Mutluluk bu mu? Ama bu sarışın Ötekine hiç benzemiyor. Ah, daha yeni yeni anladım O küçük elleri, gülen gözleriyle Beni bu kadar seviyor... Kalmadı başka korkum Düşünmeden eline bıraktım kendimi Bütün dostlarım söylüyor Bu sefer mutlaka tutuldum III O yanından döndüğüm, gece yarıları Güler, konuşurdum, kendi kendime Tutmasam, kucaklayabilirdim ağaçları. Kimbilir, gelen geçen Görünce ne derdi halime. Sizin de, seviştiğiniz, kardeşler Mevsim bahara rastlarsa Benim canım açılmak isterdi Mutlaka bir başkasına Öperdim evde ilk karşıma çıkanı. Uzakta, şimdi çok uzakta... O nar tanesinden taze Kuştüyünden hafif geceler Kalbim ümit içinde yüzer Dünyam yıkanır ay ışıklarıyla... Necati Cumalı |
Buğdaydan öğrendim şiiri Buğdaydan öğrendim şiiri Buğdaydan öğrendim şiiri Canım kara buğdaydan Tadı tat binlerce yıldır İyilik cömertlikle alır Sofralarda yerini. Akan sulardan öğrendim Kimsesiz çeşmelerden kırda Duru pınarlardan dağların beleninde Denizden ya da, yazlar kışlar geçer Tükenmez bize anlattıkları. Kır çiçeklerinden öğrendim Ürerler dağ bayır kendiliğinden Renkleriyle kurumlanmadan Ayırmadan çobanı beyi Sunarlar güzelliklerini. Köy kahvelerinde öğrendim Yağmur, toprak, kadınlar, severek Bir ömür sözünü ettikleri Ne kıtlıklar kırar umutlarını Ne istekleri biter tükenir. Çarşıda pazarda öğrendim şiiri Küfürlerinden balıkçıların şoförlerin Saysam ustalarım hep böyle gider Adsız ağaçlar, göğün değişimleri İçgüdüleri kuşların böceklerin... Nasıl renk renk açarsa kır çiçekleri Kayanın dibinden patlarsa kaynak Sevince sarhoş olunca bizlerden biri İndirir yumruğunu yırtarsa gömleğini Şiir yazarım ben de kanımı akıtarak... Necati Cumalı |
Güneş Delisi Güneş Delisi Akan suyu severim ben Işıldayan karı severim Bir yeşil yaprak Bir telli böcek Yeşeren tohum Güneşte görsem Sevinç doldurur içime Bir günü Güzel bir günü Güneşli bir günü Hiçbir şeye değişmem Onun için savaşı sevmem Onun için zulümü sevmem Onun için yalanı sevmem Bilirim yaşamaz güneşte Bilirim yaşamaz yanyana aşkla Ne haksızlık Ne korku Ne açlık Necati Cumalı |
Güzel aydınlık Güzel aydınlık Akdeniz göklerinden Köpüklerden, limon çiçeklerinden Gözlerimde kalan Güzel aydınlık -Nesrin'i bir defa öptüm Beyaz badanalı odam Annemin yüzüne, soframıza Gençlik hülyalarıma düşen Güzel aydınlık -Ümitsiz kaldıkça seni düşündüm Biz fakirdik ama iyi insanlardık Bolluk yıllarında da Felâket günlerinde de Seni yanı başımda gördüm Güzel aydınlık Tatlı aydınlık Necati Cumalı |
Haziran Haziran Senin saçların, gülen gözlerin, Haziran günleri gibi aklıma gelir: Daha ağaçların gölgeleri serindir Kaçıp gidemem Gömülmüşüm sararan kitaplar arasına Arka odalarında evin Gölgeler düşer çinili tabaklara Hasır sepetlerde mavi ibrişimler Solar önünde pencerelerin Bir dakika rahat yok senden .......... Necati Cumalı |
İthaf İthaf Küçüğüm, sen şimdi onsekizindesin Güzelliğin gün günden dillere destan Hatıramda herbiri seninle canlanan İzmir'in günlerinde gecelerindesin Sönmüş yanardağlar, kaleler eteğinde Yüzyıllardır uyuyan şu bizim İzmir O âşık kadınları, levent erkekleri nerde? Sahiden yaşayıp göçtüler mi kimbilir? Balkonlara, yalılara dalar düşünürüm O günler uzaklaşan yelkenlerin peşi sıra Akan bulutlar gibi geçmiş: ne iz, ne hâtıra! Sır şimdi bunca güzel hayat, güzel ölüm! Sır şimdi gözyaşları, saadet dilekleri Bize gelen yüzyılların hikâyesi sır Eski İzmir diye ne varsa şunun bunun bildiği Yaşlıların kırık dökük anlattığıdır Aşkı şehirler yaratır, şehirler yaşatır Ben gönlümce yaşadım, gönlümce sevdim Bilirim saadetim, yalnızlığım bundandır Seni bulduğum, kaybettiğim günden bilirim. Aşklarının tarihi bir şehrin tarihidir diyorum Gün gelir aşklariyle anılır şehirler anılırsa Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa İzmir için ne yazarsam sana adıyorum! Necati Cumalı |
Kar Aydınlığında Kar Aydınlığında Uyandım kar aydınlığında O küçük kasaba uykuda Uykusuz bir sıra kavak Hem gider hem dinlerim Düş önüme yol göster derem benim Kar mıhı atımın nallarında Cebimde bir şişe konyak Evlerinin avlusunda ayna nar Sedirinde acı biber rengi bir kilim Odan ıslak tahta kokar biraz da toprak Gözlerim sana değer ısınır Uzattım mı mangalına ellerimi Her yanım tane tane mısır Sanırdım patladı patlayacak Sen sıcaktın yataklar sıcak Pencerende aydınlık kar Ateşim kömürüm esmerim benim O günlerin tadı başka nerde var Gençtik âşıktık deliydik Seviştikçe ağardı karanlıklar Bunca dağın karlarını erittik Necati Cumalı |
Karda Ayak İzleri Var Karda Ayak İzleri Var Karda ayak izleri var Vurulup düştükleri yere kadar Yüzleri tanınmayacak bir halde Olduğu yerde kalmış cesetleri Onlar için hatıra yok Saat durmuş Onlar için değil Yıldızlar ve bu gece Onlar için değil gelen güneş Artık onların yok Uzak şehirlerde Sevdikleri Artık hepsi bitti Açlık, susuzluk ve kin Ne matara ne ekmek torbası lâzım Ne silâh Elbise ve düşen şapka da lüzumsuz Artık üşümezler ki En güzel ocak ateşleri Artık ısıtamaz ellerini İsimlerini en yakın tanıdık Söylese işitmezler Kurt mu, dost mu, düşman mı? Bilmeyecekler baş uçlarına geleni Artık ne tren, ne gemi Onları getiremez bir daha Necati Cumalı |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 09:16 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2