tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Ceyhun Atuf Kansu Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/12212-ceyhun-atuf-kansu-siirleri.html)

Josephine 17.08.08 03:49

Ceyhun Atuf Kansu Şiirleri
 
Bağımsızlık Gülü

Yerden alıp o gülü
Hangi gülü?
Bir topçu neferinin
Sakaryalı yaz toprağında
Sıcak kan gülü.

Alıp koklamak o gülü
Hangi baharda?
Türkçenin özgür kırlarında
Türkülerde burcu burcu,
Bilgeliğin ana gülü!

Bir basmadan alıp o gülü,
Hangi basmadan?
Nazilli fabrikasından
Pamuğumuzdan, emeğimizden,
Dokuduğumuz halk gülü.

Hoyrat ellerinden alıp o gülü
Hangi ellerden?
Uzak Teksaslı çobanların

Bilmediği, uğruna can vermediği
Türkiyeli o çileler gülü.

Yerine koymak, kutsamak o gülü,
Hangi yerine?
Mustafa Kemal'in bahçesine
Bir ulusun suladığı beslediği
Yediveren bağımsızlık gülü!

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 03:50

Bekleyen Kadının Günü
 
Bekleyen Kadının Günü

Kadınım saçlarını tarar aynada,
Benim parmaklarım değmişçesine.
Bahçeye çıkıp şarkı söyler içinden
Sesinden sesim geçmişçesine.
Güneşin kızarttığı kayısılar gibi
Aklından ben geçerim güneşlenirken,
Kızarır al al olur ben öpmüşçesine.

Eğilmiş dikiş diker, gömleğimin düğmesi
Hayal eder beni, birden ürperir
İnce bir sızı duyar iğne batmışçasına.
Çocuğunu göğsüne bastırdığında
Erkekliğim geçer ta iliğinden
Benimle uzanıp yatmışçasına.

Bir sabah ayrıldım bir akşam kavuştum
-Ah, olgun dutlar gibi ballanmış gözlerinde-
saatlerin biriktirdiği o tatlı özlem
sanki uzak denizlerden dönüyorum,
karşılar, beni yıllarca beklemişçesine...

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 03:51

Bozkırda Yaz Saatleri - I
 
Bozkırda Yaz Saatleri - I

Geniş bozkırlar üstünde çocukluğum geçmiştir,
Onlar ne sabahlardır, onlar ne gecelerdir.
Hangi çiçeğe, hangi ota sorsanız akrabam çıkar,
Dostum çıkar, kardeşim çıkar, sevgilim çıkar,
Her biri bir yaprak kalbiyle yoluma bakar,
Dikenlerdir, Salkımlardır, yaban gülleridir.
Dünyamızın yaşanmaya değer güzel günleridir,
Çiçek aylarıdır, güneşli aylardır, yıldızlı aylardır,
İnsana ölümsüz olanı, sonsuz olanı hatırlatır.
Irgatların yalın toprakta boylu boyunca yattığı,
Güneşin er doğup, dağın ardından geç battığı,
Serin gecelerdir, kavruk gündüzlerdir onlar...

Kaynak: Tüm Şiirleri-1

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 03:52

Bozkırda Yaz Saatleri - II
 
Bozkırda Yaz Saatleri - II

Bozkırda rastlarım, her adımda yokluğa, hiçliğe,
Bizi suya, havaya çeviren değişikliğe,
Orada tattım gökyüzünden en derin boşluğu,
İçimde, bakarken düşen yıldızların sarhoşluğu,
Orada yanık toprakta bir tohum buldum,
Götürüp bir başka yanık toprağa koydum.
Bilmeden yitirmişim, bilmeden yitirdim,
Haberim yok, ne götürdüm, ne getirdim?
Geniş ovada, Konya'da, yeşil bir türbe durur,
İçinde, efendim Mevlana oturur.
Orman mıdır, deniz midir Antalya'da.
Kah kışlada, kah yaylada,
Kaygusuz Abdal'ın nağmesi okunur.
Garip bahçesinde açmış iğde,
Orada bir mezarda Sarıköy'de,
Yunus'um, taht kurar gönlüme kurulur;
O Tanrısal kaval, kaderini sürü saymış,
Götürüp çilenin kıraç otlağına yaymış.
Besleyip gönlünü aşkın en yücesinden,
Uzanuben, kavuşmayı sonsuzlaştıran yatağa,
Uykusu o uyku... uyanmamış bir daha...

Kaynak: Tüm Şiirleri-1

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 03:53

Bozkırda Yaz Saatleri - III
 
Bozkırda Yaz Saatleri - III

Bense yaşamak istedim geniş bozkırlarda,
Yaşamayı ölüme birleştiren tek bir baharda,
Esip gider seher yeli, uyuyan güllerin rüzgârı,
Düşüncelerim hasad gününde böyle sapsarı,
Olmaya yüz tutan kalbimdir dalında kızaran,
Üstümde, geniş gün örtüsüyle gölgesiz haziran,
Yaşamaya koyulmuşum günlerimle, yıllarımla, aşklarımla,
Uyanırım dertlerimle, canlanırım şevklerimle,
Bırakmışım zaman denizine kendimi,
Bulutlar içinde süzülüp giden gemi!
Dağlar uğrağıdır, Paşa dağıdır, Beyrek dağıdır,
Yollar vardır, hanlar vardır, köyler vardır,
Bulutları akıp giden masmavi göğüyle bozkır,
Yaz sıcağında ışıldar, önümde uzanır.
Vazgeçmem kahrından, yokluğundan, sevdasından,
Hem güller, hem dikenler, hem salkımlar arasından,
Varıp giderim, gitmekte karar kılarım,
Dağları duman diye sarar şarkılarım,
Yaşarım, yaşarım, yaşarım...

Kaynak: Tüm Şiirleri-1

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 03:54

Çocukluk Aşkı
 
Çocukluk Aşkı

Düşün, düşün ki anne ben daha çok küçüğüm,
Ilık ellerimden tut, beraber götür beni,
Oyuncakçıda büyük mavi bir gemi gördüm,
İşlenmiş, dalgaların köpüğüyle yelkeni.

Şu renk renk toplara bak, anne, ne güzel renk renk
Dönüyor içimde bir bayram yeri dönüyor,
Yuvarlanıyor gönlüm şu uçan toplara denk,
Bir yokuştan koşarak kalbim sana iniyor.

Kan değil, zafer akar benim savaşlarımda,
Hürriyet için ölür genç kurşun askerlerim,
İnsanlığın cenneti saklı göz yaşlarımda,
Yeni bir bahar çağı getirecek zaferim!

Korkma, korkma kaçmam ben, tahta atımla dağa,
Senden daha güzel bir dağ var mı rüyalarda?
Niçin uğraşsın küçük kuş yurdundan kaçmağa,
Yaşarken annesinin yeşerttiği kırlarda?

Kırılır, bütün iyi oyuncaklar kırılır,
Çocuk kalblerinden mi yaparlar hep onları,
Niçin oyun biterken en sonra hatırlanır,
Hâtıralarımızın en tatlı oyunları?

Satılır mı zengin bir oyuncakçıda söyle,
Anne, dün okuduğun masaldaki güzel kız?
Yeter, altın bir kalbim olsun, Tanrıdan dile,
Bütün zenginliğimi verir onu alırız...

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 03:55

Dağ Köyü
 
Dağ Köyü

Ben bir gün bu dağ köyünde,
Görülecek en güzel şeyleri gördüm.
Vâdiden geçen demiryolu,
Pırıl pırıl parlıyordu,
Irmak kıyısında bir istasyon,
Marşandizi ağırlıyordu.

Ben bir gün bu dağ köyünde
Duyulacak en güzel sesi duydum,
Rüzgâr, yüzyıllık ağaçların kalbinden,
Meşelerin, köknarların, pınarların
Gizli sazlarından haber verdi,
Yitmiş ormanların acısını dinledim, derinden.

Ben bir gün bu dağ köyünde
Bakılacak en güzel şeye baktım.
Dağ havasında, geniş yapraklı ümitlerin üzerine
Yattım, gökyüzünün altına
Hiçbir çağda bu kadar mavi olmamıştı.
Baktım da vuruldum maviliğine.

Ben bir gün bu dağ köyünde
Sevilecek en güzel şeyi sevdim.
Ağaçtan, kerpiçten, toprağınan taştan
Barınakları içinde doğan, yaşayan, ölen,
Vatan dediğimiz toprağı emeğine mülk eden,
Halk denen milyonları sevdim yenibaştan.

Ben bir gün bu dağ köyünde
Düşünülecek en güzel şeyi düşündüm,
Köy okulları dedim, dünyamızı dünya eden,
Bilgiler uğruna vurulmuş turnalar misali
Çırpınır, çaresizlikten ve sevgiden,
Düşmüş köy çocuklarının önüne bir öğretmen.

Ben bir gün bu dağ köyünde
Bulunacak en güzel şeyi buldum.
Kayalardan sızan sularda ne vardı, sular ne diyordu?
Dağların hikayesi kahramanların hikayesine benzer,
Gizlemiyordu dağ cevherini, yağmurdan kardan aldığını
Sebil gidiyor, kuşlara, kurtlara, insanlara veriyordu.

Ben bir gün bu dağ köyünde
Söylenecek en güzel şeyi söyledim.
Üstüne ay ışığı düşmüş bir tepede,
Bilge ve cesur kalbiyle hürriyet
Bütün insanlığın ateşini yakıyordu,
Yalazası dört yönde yansımış gökkubbede.

Ben bir gün bu dağ köyünde
Varılacak en yalın gerçeğe vardım.
Elli hanesiyle gömülü kalmış, unutulmuş
Yatmış tabiatın kurduğu en güzel yatağa
Acı rüyaların gecesine örtünüp köy,
Dağ güneşinden habersiz uyumuş....

Kaynak: Türkiye Şiirleri

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 03:56

Deniz Sevgisi
 
Deniz Sevgisi

Vatan denizleri! Mavi, zengin kırlar,
Rüyamda büyük kadırgalar yüzen,
Akdeniz! Bayraklar, ünlü bahadırlar,
Bir çiçekli destan havasında gezen.

Bağ bozumu kokan, tatlı İzmir,
İlyada, Odisse! Güller açan bir çağ,
Şiirden, destandan örülmüş bir devir,
Hür bir sonsuzluktan yaşamaya veda.

Kadifekale'den hürriyete gülüş,
Hayatı bir salkım gibi öpebilmek,
Sepetine sanki dal dal ışık düşmüş,
En mutlu bir anda yeniden dilemek.

Dalgalı bir sevinç veriyorsun bana,
Ey mavi hatıra! Bütün duygularım,
Denizlerle dolu; beni de alsana!
Gönlüne dökülsün hür, deli suların.

Bir masal gölü mü, su mavi nakışlı,
Marmara! Gül, kiraz, ıhlamur bahçesi,
O büyülü, o saf, o temiz bakışlı,
O hür vatanların coşkun hayat seli.

Yağmurlu bahçeler, hüzün dolu şimal,
Yeşil bir mevsimde gülümseyen Samsun,
Küçük fındıklarla eylen altın dal,
Mavnalar, köpüklü yollar, yeşil yosun...

Denizlerde, engin, mavi denizlere,
Bir deniz sevgisi: Rüzgarlar, türküler,
Gemiler ardından açılan izlere,
Taze, hür aşkların çiçekleri düşer...

Kaynak: Tüm Şiirleri-1, S. 129-130

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 03:57

Dünyanın Bütün Çiçekleri
 
Dünyanın Bütün Çiçekleri

"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin!"
Köy öğretmeni Şefik Sınığ'ın son sözleri.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçeklerini getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin...ve sonra öleceğim.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları
Geniş ovalarda kaybolur kokuları...
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kopdağına göçen,
Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencileri istiyorum.
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,
Niçin yaşadığımi ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,
Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya...

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 03:58

Gül Türküsü
 
Gül Türküsü

Gül diyorsam, durmadan
Bilinçaltı bahçemde bir
Ezik gül kaldığından belki
Çocukluğumun Mayıs dalından
Kimbilir?

Gül diyorsam bir zaman
Nedim'in övdüğü bir
O çok uzaklarda saraylı
Lale bahçelerinde soyut
Osmanlı gül değildir.

Gül diyorsam, ne zaman
Büyükannem bir
Avuç can eriğiyle birlikte
Üç yaprak çiy tanesi de
Getirir.

Gül diyorsam, hani Haziran
Hani şimdi açan bir
Gerçek güldür gündelik
Yapraklarını gül bitleri
Yiyip bitirir...

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 03:59

Kızamuk Ağıdı
 
Kızamuk Ağıdı

Ben, gamlı, donuk kış güneşi,
Çıplak dallarda, sessiz dinleniyordum.
Köyleri, yolları, dağı taşı
Isıtıyor, avutuyordum.

Bir köy gördüm tâ uzaktan,
Dağlar ardında kalmış, bilmezsiniz,
Kar örtmüş, göremezsiniz karanlıktan,
Yalnızlıkta üşür üşür de çaresiz,

Ben gördüm bu köyü, damlarının altında,
Çocukları kızamuk döküyor,
Gözleri, göğüsleri, yüzleri, ah bırakılmış tarla,
Gelincikler arasından öyle masum bakıyor.

Habersiz hepsi, kızamuktan ve ölümden,
Kirli yüzlerinde açan ölümden habersiz,
Ve, düşmüş bir gül oluyorlar birden,
Bebekler ölüyor, ölümden habersiz.

Ali'lerin kızı Emine'yi gördüm,
Öldü... Yusufların Kadir öldü, emmisinin Durdu öldü,
İkindiye doğru, evlerine vardım,
Gördüm, Döne öldü, Ali öldü, Dudu öldü.

Bir bir saydım, yirmi üç çocuk,
Ah, güllü Gülizar öldü,
Gördü kış güneşi, gamlı ve donuk,
Daldı oğlanlar, çiçekti kızlar, öldü.

Gamlı türkümle tepeden aşağı bıraktım,
Bıraktım kendimi düşesiye, ölesiye,
Bu acıdan sonra nasıl doğacaktım,
Nasıl dönecektim aynı köye?

İniyor ve karaltında örtüyordum,
Bu çocukları, bu habersiz çocukları,
Görmediniz, anlatamam, ürperiyorum.
Bir şey demek için açılmıştı dudakları.

Ah, ben bir gün tepelerden, tepelerden
Varıp önünüze, önünüze dikilip duracağım,
Aydınlardan, hekimlerden, öğretmenlerden,
Bir gün soracağım, bu çocukları soracağım.


O çaresiz, o yalnız, o karanlık günde,
Siz neredeydiniz diyeceğim, neredeydiniz?
Ben perişan, utanmış...bu köyün üstünde,
Kahrolurken, siz beyciğim neredeydiniz?

Ben, bir günde yirmi üç küçük ölünün,
Gömüldüğünü gördüm bu köyde kızamuktan,
Ya siz ne gördünüz, söyleyin, söyleyin,
Bir şey söyleyin, bir şey söyleyin uzaktan.

Ah, ben gamlı kış güneşi, aydınlığın
Bütün suçlarını kalbimde taşırım,
Görerek ah, görerek, bilerek bir yığın
Karanlık gündüzün üstünde yaşarım.

Her mevsim dolanıp geldiğinde bu köye
Gücük ayda, kar örtülü bu ovada,
Utancımdan, hıncımdan yaş dökerek böyle,
Gamlı ve perişan asılı duracağım havada.

İkindiye doğru bırakıp kendimi
Bu küçük mezarların üstüne.
Bilmeyeceksiniz, perişan, çaresiz halimi,
Gül diyeceğim, gül dereceğim gül üstüne.
Yol kıyısında yirmi üç çocuğun mezarı,
Ah diyeceğim, ah dökeceğim yol üstüne...

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 04:00

Lirik Şarkı
 
Lirik Şarkı

Öt, güzel serçe, öt yeşil çalıda,
Sabahın sesini duyayım senden,
Şarkınla beraber gir penceremden,
Oyununu oyna renkli halıda.

Meşe dallarından uçup bana gel,
Gel, güzel serçem gel, böğürtlenlerden,
Saksılarım, baygın fesleğenlerden,
Ve güllerim bütün güllerden güzel.

Bir delice sevinç, çocuk sevinci
Ötüyor dallarda, gel güzel sevinç!
Ruhum bir şadırvan, eğil eğil iç,
Çınar yaprağıyla dokunmuş içi.

Sabahı taşıyan o en güzel kuş,
Şarkısıyla göçmüş uzak kırlara,
Veda et bu bahar o şarkılara,
Senin pencereni serçen unutmuş...

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 04:01

Lumumba
 
Lumumba

Aldandın sen Lumumba
Aldandım ben.
Aldattılar aklı ve özgürlüğü.
Bilmem gerekliydi ya, bunu
Ben kurtuluş savaşı çocuğu
Tanımalıydım bu eski yüzü
İzmirden Ankaraya yangınlar alazında
Çocukların çığlığından, anaların acısından.

Aldattılar seni Lumumba
Aldatıyorlar beni.
Aldanıyoruz düpedüz
Tutsak halkların sunduğu tepsi
Belçikalı sofralara (amanın adı özgür ekonomi)
Bakır uranyum ve altın madeni
Kauçuk tarlalarında sömürge şapkaları
En ucuz zenginlik el emeği.

Aldandın sen Lumumba
Aldandım ben.
Aldatıyorlar gazetelerle, televizyonlarla.
Batı - O, Eflatunda kaldı - Batı? neymiş Batı?
Anamalın sömürgeci saltanatı,
Veren bir elle, alan bin elle
Bağımsızlıklar satılan çarşılar Çombelerle
Ve kanlı yumruğu bekçilik edenlerin
Tefeci konaklarına Batılı Brükselin.

Aldattılar seni Lumumba
Aldatıyorlar beni.
Güçlüdür o yargıçlar yargılıyız aldanmaya
Bankalardan uçaklarla roketlerle geliyorlar
Uyandığını duydular mı halkın gerinerek
İniveriyorlar ossaat tepesine
Tutulmuş paralı askerlerle.
Kongo bir halk ormanı değil artık
Kanlı sürgün avı doyumsuz çıkarların.

Vurdular seni Lumumba
Vururlar bizi.
Vuruyorlar o karanlık ırmaklarda
Ormanları delip geçen namuslu hançer ışıltıyı
Kara sıcak senin kanın akar Afrika gecesinden
Yağlı pırıl pırıl yüzleriyle iş adamları
Çil paralar atıyorlar dünya radyolarından
Düpedüz dilini tutmuş insanlığa.

Güçlüdürler, güçlü onlar: Kongo zengin,
Ezilmişlikle yoksulluk her yerde dilsizdir,
Dilsizdir fakir beyazlar ve zenci milyonlar
Aldanıyoruz durmadan, elimizde ne var?
Asyada, Afrikada, Güney Amerikada,
Perulu kızlar, Viyetnamlı oğullar
Ve sen Lumumba
Bedeni delik deşik zenci baba!

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 04:02

Marmara Türküsü
 
Marmara Türküsü

Marmara benim gölümdür,
Dalgalı deli gönlümdür,
Büyülü, mavi gülümdür,
Açmış vatanın dalında.

Kıyısında at sulamış,
İstanbul'da gönlü kalmış.
Kaleler kurup da almış,
Dedem tarihin yolunda.

Karlı Uludağ sislenmiş,
Kıyılar renk renk süslenmiş,
Süleymaniye yaslanmış
Yatar zamanın gönlünde.

Kiraz bahçesi, zeytinlik,
Uçsuz bucaksız zenginlik,
Karşıda kıyılar silik.
Uyur güneşin altında...

Kaynak: Türkiye Şiirleri

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 04:03

Tutuklamayın Ozanları
 
Tutuklamayın Ozanları

Bir ozanı tutuklamak
Tutuklamaktır ana dilini
Gökyüzünü yoksunlamak Türkçeden
Kırmaktır en taze dalı su yürürken

Bir ozanı tutuklamak
Tutuklamaktır ana sözcüğünü
Dili büyüten güneşli kapı önlerinde
Konuşurken gelen geçenle

Bir ozanı tutuklamak
Tutuklamaktır yaşamın pınarını
Bir ulusun yağmurlarını biriktiren
Ve akıtan zamanın dağ eteğinden

Bir ozanı tutuklamak
Nisan başlangıcında bir daldan
Üreyen bir gül haberini
Dondurmaktır ve sürdürmektir zemheriyi

Ozanı tutuklayan toplum, tutuklar kendisini
Bir büyük hapishanedir artık orası
Devlet adamı da tutukludur orda bir bakıma
Muş ovasında ot biçen bir köylüyü de...

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 04:04

Uzun Hava
 
Uzun Hava

Dumanlı dağın çobanı garip yıldız
Yağmurlar yağmasına yağıyor
Rüzgârlar esmesine esiyor
Ben ölmüşüm sen ölmüşsün kime ne
Kimsecikler derdimizi bilmiyor

Kemah pazarında sıra sıra testiler
Jandarmalar anacığım evimizi bastılar
Al kanlarım bulaştı kelepçenin demirine
Üstelik on sekiz ay ceza kestiler
Ya ben neyleyim neyleyim
Dumanlı dağın çobanı garip yıldız
Şimdi ben burda yalnızım sen orda yalnız
Kuş değilim lodos poyraz uçamam
Demirlerin gölgesi yüreğimi karartır
Ecel şerbetini yirmisinde içemem
Ben ölmeylen kahpe dünya yıkılır

Feranenin kapısında demir parmaklık
Hey gidi bulutlar! hey kemah yolları!
Ayağımda zincir kolumda zincir
Bu meret mapusluk bu ince hastalık
Bilir miyim nedendir nedendir nedendir

Dumanlı dağın çobanı garip yıldız
Ciğerim parçalanır dağlarda akşam oldu mu
Garibim zincirlerim boynuma ağır gelir
Anacığım ağlamaya durdu mu
Kör talih bu kimi gider kimi kalır
Ben ölmeylen kahpe dünya yıkılır...

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 04:05

Yanık Hava
 
Yanık Hava

Maviler içinde gördüm bir gün menevşemi
Yayla tutmuş başlamış aşkımın gül mevsimi.
Zühre olup yol düşmüş çeker beni şavkından,
O ışıldar sevdasından, ben yanarım aşkından,
Ben senin yüzünden güzelim konup göçücü oldum,
Böyle dağdan dağa yoldan yola geçici oldum.

Bir gün yine beyazlar içinde gördüm,
Kastı nedir bilmem, bir kere gönül verdim,
Turna derler böylesine halk türküsünde,
Çifte hasrettir uyuya kalmış göğsünde,
Aşkın dilini öğrenmeye Karacaoğlana varsam,
Diller döksem, güller döksem rüyasına uyandırsam.

Bir gün yine gördüm ki pembeler giyinmiş,
Güllerin aynasına bakıp ta övünmüş,
Sarı saçları düşmüş tel tel olmuş.
Şu garip gönlümü kul eden o ince bel olmuş,
Sorsam razı olur, hoşnut olur darılmaz,
Neyleyim ki inceciktir, dal kırılır, sarılmaz.

Bir gün de baktım giyinmiş macar olmuş,
Göğsünde Budin'in gülleri açar olmuş,
Karmendir güzel çingenelerin hası,
Kanlı olur Troubadour'ların rüyası,
Ah, şol meydanda ölesim gelir,
Bir gün bakarsınız İspanya'dan sesim gelir.

Ah, efendim ben ne diyarlar gezdim,
Türküler içinde bir de bu türküyü yazdım,
Aşktır rüzgârların en hovardası,
Bozulur insanın düzeni yıkılır obası,
Yeniden düzen tutmaya kervan kalkar yol alır,
Beri yanda yanık türkü kalır!

Ceyhun Atuf Kansu

Josephine 17.08.08 04:06

Yeşilırmak
 
Yeşilırmak

Hikayesi Kösedağ'dan başlar,
Yeşilırmağın macerası.
Ana sudan doğar, gelişir, büyür.
Çarşamba'ya doğru akar.

Hele ilkbahar selleri aman,
Dağ dağ açılır mı ovalara?
Sormaz toprakta ne var, ne ektiniz.
Kabarmış tarlaları ezdiği zaman.

Bu eski maceradır, bin yıl eski,
Hep ekmişler, o almış götürmüş.
Köyleri de basmış, kentleri de,
Ama bilmez ki, bilmez ki!...

Kaynak: Türkiye Şiirleri

Ceyhun Atuf Kansu


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 15:08 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2