Ercüment Uçarı Şiirleri Aşk Peruda aşk Bir kuğu boynu gibi büyür Yasaktır Erkek ve kadının çirkinliği Bir deneydir aşk Bütün sıkıntımın üzerine yemin ederim ki Şarap Aşkın soluğudur Aşk bir askerdir sabahları Yalnız ve hüzünlü Pazarlarda pazartesilerde Kardelen çiçekleri gibi Türkiye'de Sıcak akdenizde Gemicilerin gözlerinde zebercet taşı Kırların ve böceklerin ötesinden Üç harf Çatısını çiziyor Kırmızı kiremitli bir evin Kuşlar kuşlar kuşlar Sıcak ülkelerden kutba Kutuptan ege denizine Adalar çiziyor Beyaz yeşil günlerinde Gözbebeklerinden Kan ve kalemle onarılmış Korkuyu yok eden bir çağda Fenikeliler araplar türkler Umutlu bir portakalı büyüttüler Sapsarı güneş gibi Babilin asma bahçelerinde Üç harf yüzünden Yasaktır Erkek ve kadın çirkinliği... Ercüment Uçarı |
Gene Ben Gene Ben Şimdi yazların o eski doruğundan Bir gül açacaktır ıslak denizlerden bu yana Benim ellerimi berberler kesiyor Saçlarımdan önce Ben hep kavgaya hazırlanan o eski çocuğum Şiirimi eskitmeden Çağlardan gelen bir korkuyu duyarak Eşkıya ateşlerini seviyorum Bir yalnızlık uykusuz gecelerde Eski şaraplardan bana gelen Dağlardan ovalara inen bir ırmak gibi Hangi güneş bu kendini öldüren Ne kadar çok yeniledim kendimi Kaç kez yorgundum kentler kadar Bir sevgi diyorum bir sevgi Gözlerin bittiği yerde başlar Durup saçlarımı yeniliyorum Gözlerim üşüyor apaçık olmaktan... Ercüment Uçarı |
Melike Melike deniz gitti dibe yorumlanamazcasına yuvarlanıp dibe gitti yargısının mutluluğunun efendiliğini de olgunca tadıp sesi şarkısını söylüyor kırların temiz ve sadeliğindeki dibe gitti deniz en derin olan kuyusuna dibin dibe gitti deniz en derinine koyu balçığının erotik çağının tutkun sıfatına da uygundu uzayan gölgeleri öğle vakti sana bir anısını anlatıyorum sözlerin çılgın gibi sana bakıyorlardı harfleri doğru dürüst çözülememiş bir alfabe gibi dilimize duvarının ta dibinden dikkat et öfke uzuyor gökyüzünün duyarlı şaraplarını taşırıyor julian bream tiyatrona kızılay sodası da yapışmış ve her çağımda bir şiirim soluk alıp verir kendi zenginliğiyle yağmurlarının altında yüreğinle delice susayarak ay ışığının paltosunun üşümesi büyüyor melikenin ağzında kolunuza girebilir miyim deyip girerek sıcaklığımdan imzasını sulayarak gür saçlarının banıp geliyorken ilk çağ yelkenlerime kalçaları melikenin değdikçe göğüs uçları melteminin takvimlerine parmaklarımın aynalarındaki eciş bücüş şeytan maskelerini veto ediyorum lâv resimli çırılçıplaklığımın adaleli fotoğraflarını seçiyorken yeşilırmağın elma kokulu düşlerimdeki genelevlerinin tükenmez şallarına bürünürken sokaklarım umarsızlığımın yitmiş sembollerindeki sevda cumhuriyetimin yüreğini süresiz ve ödünsüz pompalayan kıyasıya en saf zümrütünden oluşan asidinde bittim senin kı-nın-mı sancısı derin bakışlı süt rengi olunca da alevimde anı taşıverdi deli kirpiklerinden ve göz uçlarından akıp sürüklenen yüreğinin kesitleri için peşinatsız çıkarlı beni seviyordun... Ercüment Uçarı |
Pırıltılı Aşk Pırıltılı Aşk Sımsıcak göğüsleri Çorapları sıcacık Utanır Kızlığı yitik Bir ışık düşer bedavadan İçim aydınlanır Sabahlığının dünyasını görürüm Soyunurken Topukları Öylesine yuvarlak Titrer Bir takım sesler çevremde Öpüşmeler Işıltılı bir ayna da donanır Çık desem sokağa çıkar Çırılçıplak Memnunluğu kadınlığından gelir Ve erkeklerin okşamalarından Uyanır. Yeni bir gün çevresinde Yeni bir ışık düşer saçlarına Öpsem hatırı kalmaz Bunca otun bunca kuşun bunca ağacın Hatırı kalmaz o dünyada ki ışıltının Ellerim şimdi yepyeni Gözlerim yepyeni Kuşlar otlar ağaçlar yepyeni İçim fıkır fıkır Yaşamım toz pembe dudaklarda Ele geçmez şarkılarda Dokunuyorum Aşkla karışık Şimdi yeniden dünyaya... Ercüment Uçarı |
Şiir Yazın Şiir Yazın Dur o eski silahlar pas tuttu Zaman aktı osmanlı sultanları rengini yitirdi Belirsizlik bile ulaşmıyor suya bu yüzden mi Hep o telefon sesi yanlış diyen size Hangi radyo saat kaç şarkı söylüyor bir kadın Sahi siz bir uzay kahramanı mısınız ki masalda Hangi masal bu içtiğiniz kavun suyu mu ki Uşakta bir çakı aldınız halk işi Önce parmağınızı kestiniz aşk aktı Sahi sorumsuzdunuz siz unuttuk Hep rakı üstüne bira içtiniz akşamları Varsın sazlardan kızlar da gelsin yanınıza O kitap bakışı Siz şiir yazın gözünüze kan otursun... Ercüment Uçarı |
Ut Ut Ben yaşarsam utlar gibi yaşarım Eski zamanlarda gül bahçelerinde Bir orman aydınlığını getirir meyvelerin Aşkın eğilmiş mor ağzından Ben gözlerini severim ceylanların Kalbimi duyarım balıklar soluyunca mavilerde Hanımelleri mantarlar kuzukulakları Unutulmuş aşkları kırların Ben ellerimi severim sabahleyin uyanınca Büyülü masallar limanında En erken kalkan gemi benim Rüyalarımda deniz kızları... Ercüment Uçarı |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:49 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2