![]() |
Feyzi Halıcı Şiirleri İstanbul Caddesi Bu cadde İstanbul Caddesi, Aziziye minaresinde çifte ezan Nal sesleri, motor gürültüleri Arasında kaybolursunuz bazan. Burası dellal pazarıdır Eski eşyaların satıldığı Cömert oturak alemlerinin Kayıtsızca anlatıldığı... Ağzına kadar dolu dükkanlarda. Duyun ki ne ümitler eridi! Oturup seyredin şöyle-leyin Cadde değil, sinema şeridi! Bir para sesidir duyulmasın Tekmil kulaklar kirişte. Teraziler, vitrinler, hanımlar Alışverişte... Günbatı tarafından bizim dükkan Halı, kilim, çepeçevre yanları. Karşımızda çitlem çitlem bir otel Duvarında banka ilanları... Yolunuz İstanbul caddesine Düşmez mi bir zaman, ne dersiniz? Pahalılıktan falan konuşur Bir acı kahvemizi içersiniz... Feyzi Halıcı |
Aşktan Bahsedeceğim Aşktan Bahsedeceğim Sıyrılın gündelik düşüncelerden, Şimdi size aşktan bahsedeceğim. Bir arzu var içerimde hafiften, Şimdi size aşktan bahsedeceğim... İlk önce, bir bahar günü farzedin, Ne haliniz varsa yare arzedin. İster gülün, ister itiraz edin Şimdi size aşktan bahsedeceğim... Ya bir dosttan, ya bir arkadaşımdan Belki bir şey geçti kendi başımdan, Farkettiniz elbette, telaşımdan Şimdi size aşktan bahsedeceğim... Günler var, aşkla yüklü olduğumuz, Sevda bahsinde haklı olduğumuz Yetmez mi ağlamaklı olduğumuz? Şimdi size aşktan bahsedeceğim... Yadını duyduğum şey, bütün bir yaz Düşünceler, bulutlar kadar beyaz. Gayri niyet ettim, vazgeçsem olmaz Şimdi size aşktan bahsedeceğim... Küllenmiş bir ateş gibi eskiden Bir beste bilirdim, hasretle biten. Yollara bakınız, uzayıp giden, Şimdi size aşktan bahsedeceğim... Kapanmış sükûta bütün perdeler, O çocukluk günlerim nerdeler? Aşktır, kurşun gibi bağrımı deler, Şimdi size aşktan bahsedeceğim... Feyzi Halıcı |
Ayrılık Üzerine Ağıt Ayrılık Üzerine Ağıt Sevdadır çevre yanımda Bir nice nöbet tutmuştur Kar yağmıştır o dağlara Nilgün beni unutmuştur.. Hüznüm O, sevincim O'ydu Doğan günüm, gecem O'ydu Yıllardır düşüncem O'ydu Hayatta güvencem O'ydu Artık daldan uçan kuştur Kar yağmıştır o dağlara Nilgün beni unutmuştur.. O'ydu ufkumda altın iz Kaldım yollarda çaresiz Ne yapayım, ne dersiniz Aşk gözümde tüten deniz Ne çare ki buz tutmuştur Kar yağmıştır o dağlara Nilgün beni unutmuştur.. Gönlümde dert dilim dilim Aşkım tanımıyor iklim Dostlar kendimde değilim Gitti hayatım, sevgilim Gayri ne söylesem boştur Kar yağmıştır o dağlara Nilgün beni unutmuştur... Feyzi Halıcı |
Destan Şehri Konya Destan Şehri Konya Yoluna kurban olduğum Aziz bildiğim, evlattan! Şanın, şöhretin dörtnala Koşa gelmede milattan... Dört ufkundan mühür mühür Hayaller fışkıran şehir. Bağrında koca bir nehir akar durur hububattan. Sen ney dilinde uhrevi Mevlana'nın aşk alevi. Dile getir Keyhüsrev'i Nağmeler sun, Keykubat'tan! Toprak görünüşün hiçe Verdiğin şevk yeter içe Ey yeşil taşa, kerpiçe Destanlar söyleten vatan... Feyzi Halıcı |
Gül, Sonbahar, Sonra Gül, Sonbahar, Sonra Bir alev-gül baygın dudaklarında Düş düş... Yalnızlık ormanları kuytu Bütün masallar büyümüş... Oltalarda mercan balıklar Yalnızlık denizleri, derin... Düşünüyorum, kuytu odalarda Bir güle uzanıyor ellerin... Bir damla yaş gibi sıcacık Bakışlarında eylül bahçeleri... Bir gül gibi topluyorum usulca Uykusuz geceleri... Bir gül yaprağısın uzakta Hayal gibi yok musun, var mısın? Yalnızım, dertliyim, çaresizim Duyar mısın? Feyzi Halıcı |
Günaydınım Günaydınım Şavkıması sana doğru yolların Sana doğru, denizlerin çağrısı Çiril çiril ötelerde bir güzel Günaydınım, nar çiçeğim, sevgilim... Çıkmaz sokaklarda bu minyatür kim Bu göğüs kim, ya bu gözler, bu saçlar Uzak bir özlemde ayak seslerin Günaydınım, nar çiçeğim, sevgilim... Kırk odanın kırkında da kırk güzel Kırk aynada çengi çengi bir güzel Çağlar ötesinde bir avuç nota Günaydınım, nar çiçeğim, sevgilim... Bu yıldızlar doğan günü çağrışır Bu gündüzler gözlerini çağrışır Ya kimlere verdin avuçlarını Günaydınım, nar çiçeğim, sevgilim... Vurdum tellerine seni sazımın Sende anahtarı, alın yazımın Yağmur yağmur serpti, yalnızlığıma Günaydınım, nar çiçeğim, sevgilim... Feyzi Halıcı |
Her Şey Her Şey Yaşamak uğruna bir tanem ne varsa Her şey yüzün suyun hürmetinedir. Şu tablo, şu nehir, şu vişne dalı Her şey yüzün suyu hürmetinedir. Boş yere mi kumruların ötüştüğü, Yıldızların gece yarısı düştüğü. Şu yeşil kubbeleri süsleyen büyü Her şey yüzün suyu hürmetinedir. Şu dağ, beyaz beyaz, su mavi mavi, Aşkın şu bitmek bilmeyen alevi. Yolların sonunda ne varsa uhrevi Her şey yüzün suyu hürmetinedir. Bilinmez, ne sabırsa, işlenen taşa, Yanmak, kanarcasına dolun-ateşe; Hasret, vuslat dedikleri endişe, Her şey yüzün suyu hürmetinedir. Rüzgar gibi, dalgalar gibi, mesela; Bir içli türküyü söyler gibi hala, Şu taptaze sitem,şu tatlı bela, Her şey yüzün suyu hürmetinedir. Muhabbet bahsinde ey en büyük gerçek, Yorgun kanatlara kim yol gösterecek? Konuşan dil, büyüyen renk, açan çiçek Her şey yüzün suyu hürmetinedir. Feyzi Halıcı |
Kulluk Kahvesi Kulluk Kahvesi Beyazitte tütüncü dükkanları Tramvayda dizi dizi kadınlar Günlük endişeler, aşklar, günahlar Tanıyorum hepinizi kadınlar Bir yaşama gücüdür, sabahleyin Ala-canlı fabrika işçileri Dillerinde sırılsıklam türküler Bir demli semaver gibi içleri Yalnızlık, bembeyaz sandalyalarda (Beyim emriniz ne, kahve mi, çay mı?) Kulluk hahvesinde bir deli rüzgar Yeni baştan yola düşmek kolay mı? Günü birliğine açar yapraklar Konar bengi bengi omzuna bir kuş Aşk bu, şeker gibi erimez suda (Haydi Topkapı'ya bir kişi, dolmuş) Tütmek bunca olur burcu burcu hey Avucumda bir güzel iğde dalıydın Giderdim bir ışık gibi ardından Şu mavi takside sen olmalıydın... Feyzi Halıcı |
Misis Miniver Misis Miniver O ki yollar yeşildi, geçtiğimiz Turunç turunçtu dağların ardı. Aşikar, gün gibi güzelliği Bir Misis Miniver vardı. Akşam saatleri bahçeler ıssız Güllü evi nasıl hatırlamazsınız Pancur önünde yarı baygın, yarı kız Bir Misis Miniver vardı Efkar basar düşünürüm de bazı İçerimde bir gül açar, kırmızı Kaldı yalnız alevden hatırası Bir Misis Miniver vardı O'ydu dinlediğim masal, satır satır Aynalardan salkım salkım tüten ıtır Hâlâ o gül yadımda, o minyatür Bir Misis Miniver vardı Yıllar yılı değişmez kederim benim Bir sınırsız sevgiyle perçin perçinim Orda canım, Miniverim, güvercinim Bir Misis Miniver vardı... Feyzi Halıcı |
Nereye Nereye Ey aşk, mağrur yılların arkasından Gidiyorsun durul durul nereye? İşte, en güzelin alın yazısı Ey gerçeği arayan kul, nereye? Bin tekbirle doğar, gün pencereden Bir sonsuz duada bu can,bu beden. Gelir uğrak uğrak bu yol nereden Gider burcu burcu bu yol, nereye? Bilinmez özlemin ay aydın demi, Vuslat bu bembeyaz dönüşlerde mi? Kaldı arzun yemyeşil düşlerde mi? Ey, sonsuzu çağrışan dil, nereye? Boşanır bir yağmur gibi oluktan, Bu kesilen şey nicedir, soluktan. Bir sevimli, bir yüce yolculuktan Yeni döndün, söyle gönül nereye? En uzağa yakın olmak duygusu, Dökülür kalbe, kubbeler dolusu. Çağıl çağıl ey canda tutuşan su Ey teselli ey tahammül, nereye? Feyzi Halıcı |
Öz Duygu Öz Duygu Hasretin gönlümde artık bir ateşten perdedir, Görmüyor pek gözlerim ney'ler,kudümler, nerdedir? Çok değil, aşkınla mahzun hem perişan olduğum Aşikar, gönlüm senin varolduğun her yerdedir. Feyzi Halıcı |
Sen Söyle Sen Söyle Dünya nasıl dönerse, güneş etrafında Dönüyorum burcunda bir tanem, öyle. Neyse, salkım salkım ışık, neyse söz Örttüm cümle kapıları, tek sen söyle... Feyzi Halıcı |
Sevda Üzerine Ağıt Sevda Üzerine Ağıt Sevdadır, çevre yanımda Bir nice nöbet tutmuştur Kar yağmıştır o dağlara Nilgün beni unutmuştur. Hüznüm o, sevincim o'ydu Doğan günüm, gecem o'ydu Yıllardır düşüncem o'ydu Hayatta güvencem o'ydu Artık daldan uçan kuştur Kar yağmıştır dağlara Nilgün beni unutmuştur. O'ydu ufkumda altın iz Kaldım yollarda çaresiz Ne yapayım, ne dersiniz Aşk gözümde tüten deniz Ne çare ki buz tutmuştur Kar yağmıştır o dağlara Nilgün beni unutmuştur. Gönlümde dert dilim dilim Aşkım tanımıyor iklim Dostlar kendimde değilim Gitti hayatım, sevgilim Gayri ne söylesem boştur Kar yağmıştır o dağlara Nilgün beni unutmuştur... Feyzi Halıcı |
Takkeli Dağ Ve Ötesi Takkeli Dağ Ve Ötesi Dizivermişler keyfince Şöyle, dört ufka dağları. Kudüm oldum ince ince Getirdim şevke dağları... Işıl ışıl gün doğarken. Tepeler dinlemez erkan. Adımlar bir ulu kervan Göklerden yukarı dağları... Aşkın bir başka havası, Aman, o ne gök mavisi. Şaha kalkmış kadın göğsü Serapa, takke dağları... Yol bu yoldur diye gitsem Varıp yıldızları tutsam Hangi denizlere atsam Avucumdaki dağları... Feyzi Halıcı |
Yol Yol Aşk bahsinde bu muhabbet Yardan gelir, yare gider. Parça parça gelir sevda Gidince yekpare gider. Ateştir, çoğaltan külü, Dalında seyreyle gülü, Has aşığın tevekkülü Yar katına çare gider. Başladı bağın talanı, Seyreyle, elde kalanı. Bu gerçek yolda yalanı Huy edinen nare gider. Hak gerçeği ayan beyan Ey dost, aydınlığa uyan! Varlığı pekçe görmeyen Yokluğa avare gider. Yol gider,adımlar bitmez, Bu hasrete sabır yetmez. Şemsi -mana sır iletmez Ciğer pare pare gider. Güç ister, yanıp pişmeye, Meyve dalından düşmeye.. Aşk seline karışmaya Bir nice biçare gider... Feyzi Halıcı |
Zamana Vurulan Kerkit Zamana Vurulan Kerkit Bir ıslak masal, ebem-kuşağından Dudaklarda ak-pak okunmaktır. Boyanmış ipleri gün ışığından Ufukta bir halı dokunmaktadır. Büyümüş yaprağın, açmış çiçeğin Halıcı kız türküsünde gerçeğin. Altın tezgahında geleceğin Taptaze bir halı dokunmaktadır. Kopan meyve düşedurur dalında Ayrılamam düşlerin en güzelinden. Buğday başağından, Raman petrolünden Bembeyaz bir halı dokunmaktadır. Bir umuttur tuttu tutar bacaları İlmek ilmek boşa verdik acıları. Gündüz al al, yıldız yıldız geceleri Ufukta bir halı dokunmaktadır. Bakmayın biraz rüzgar gibi estiğine İçimde büklüm büklüm duygular yine Toprak toprak, destan destan, iğne iğne Ufukta bir halı dokunmaktadır. Feyzi Halıcı |
Zamanı Çağrışan Güzel Zamanı Çağrışan Güzel Zamanı çağrışan güzel Sular bıkmaz akmağınan Güzelliğin mi eksilir Bir göz ile bakmağınan... Sevgidir bedene düşer Ataşsız yemek mi pişer Gönül ziyade mi yaşar Gam yükünü çekmeğinen... Dostlar durmaz gel ederler Bir kapıya kul ederler Mutluluğu bal ederler Acı soğan, ekmeğinen... Dumanlı olur yüceler Geçer bu yoldan niceler Güne erişir geceler Bir çırayı yakmağınan... Donatır gönül burcunu Akça sevda güvercini Sevenler vurur harcını Zaman adlı tokmağınan... Göğe ersen bir başına Değmez damla gözyaşına Dönersin mezar taşına Gönül evi yıkmağınan... Düş mü, yalan mı, sahi mi Gönül bir boş sürahi mi Uğru olmaz can tohumu Bir bedene ekmeğinen... Yedi dağın bürümceği Şekle durur bir çiçeği Giyinirsin bin gerçeği Gözün yaşı dökmeğinen... Feyzi Halıcı |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 19:20 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2