![]() |
Barut Kokusuyla Hesaplaşma Barut Kokusuyla Hesaplaşma Suskunluk bazen en buyuk sesleniştir Coşku çırpıntılar toplamı değil Öfkeyi aklın kınında büyütmektir Belki bir rastlantı fısıldar ayrılığı Belki etimi kemiğimi talan eden sızıyla Esmer gün sağanak halinde Neyeydi bu kendini bilmez sancılar damarlarımdaki Ve neyeydi iblislerin hıncı Bekleyişimin içine sarkan Aynı üzgün yürekler emziriyor Pıhtılaşmayan direncimizi Aynı akıntı aynı gümbürtüyle Aynı çağlayandan Gül değmemiş gözbebeklerine Kurşun yaraları düşer ömrümün. Kaynak: KAN, İzlek Yayınları, Mart 1997 Kaan İnce |
Bekleyiş Bekleyiş Kucak açmışım gecene, gel. Sırtımı dönemem, yıkılası sessizliğine geçmişken hasret. Şavkında ayın ağlamışım. Sıyrılıp düşene dek yüzümde kurumuşsun unutulan kelebek, sevdası pir ve özlem ateşleriyle yanan. Gel. Uyduruk sözlerinden betona yapışan ayrılık, boşluklarına zamanın dolunca gir doğandan yarı-güzel rüyama. Gel de gitme uykularıma dokun. Gözlerinin bütün açılımlarını çözecek gözbebeklerim. Her ya- bancının kaybolduğu gibi büyük kentte, gezeceğim öylece te- ninde. Açelya bırakıp yatağının ucuna, herkese beslenmekten kurtu- lunca, ne kalırsa bu yapıdan bana, onun haritasına katlanacak dünyam, unutma. Gelişin bekleyişimin görünmez gecesinde, ölüm sapmaz yollarına. Kaynak: KAN, İzlek Yayınları, Mart 1997 Kaan İnce |
Ben Ben Umut açtım rengine seherin Yaslanıp uyudum güneşin benzine Dem çekip ser verdim Ben ve yaşam üzre... Kaynak: KAN, İzlek Yayınları, Mart 1997 Kaan İnce |
Beş Kala Beş Kala Ay uykusunda sayıklar seni Pırıl pırıl yansırken tenin rıhtım kanatlı denizlere Ama sahte ölüm çocukları doğuyor geceden Gök pusuna bulayacak gözlerimi Sesimi rüzgârına boğduracak Ancak kurşun geçer yüreğimden Tenin yüzüyor ve yüzecek daha Çünkü bilmediğim bir saygınlıkla dokuyorum yüreğini Ay paramparça düşüyor suya Alacakaranlığı bölerek ikiye sıyrılıyor yaşamdan Betonlaşan yağmurlara tutuluyor sevdam Sis çöküyor iliklerine anarşist yüreğin Bedeninde tel örgülerin acı büzgüleri Od düşüyor gönlüme Uzun ince parmaklarından gecenin Beş kala ölüme... Kaynak: KAN, İzlek Yayınları, Mart 1997 Kaan İnce |
İçimde Mayın Tarlası Var İçimde Mayın Tarlası Var Dağılacağız yıldızlara bir bir Sarı ışıkları evlere bırakıp Sen ve ben Ardımıza bakmadan artık Kanserli bölgeyi alacak çünkü Yaşamımızdan bir el Serum şişeden akarken Hızlanan bir ivmeyle Yerçekimini tersine döndürmek Geçiyor içimden Serum şişesine işemek Damarlarımdan Gözlerinin içine bakarak Tükürerek suratına ölümün Mümkünü yok Ben bozulmuş insan eti Sen gecesin bayat Basat ölüm Çekinik hayat Dövüşürüz sövüşürüz Sabreden sarılık Karaciğerimde patlar İçimde mayın tarlası var... Kaan İnce |
Ölümün Oğlu Ölümün Oğlu Bir çocuk sesi uzanıyor Geçmişten geleceğe Canevimden geçiyor Eylül’ün pusuna karışarak Kuşların kanat çırpışlarıyla Dalıp gidiyorum yine Kıvranan lacivert düşlerime Albenisi gözlerinin Gün gibi döndü Bir çiçeğin kayboluşuyla Gecenin yalnızlığında Kızgın yüzümde ısınıyor sabah Ve gözlerimde büyüyen kara sevda Sevincin kanattığı sıcaklığı örterken Can çekişiyor buruk sesimde içlenen anlam Yok ağlamıyorum Bir deri bir kemik toz içinde Yemin ediyorum seni sevdiğime Kaç kez sarıldım sana Ey sıcacık öpüşlerin Uçsuz bucaksız yumuşaklığı Boğuldum kaç kez içinde Ölüm kokusu karışıyor yüreğimden gelen gül kokularına Karanlıkta çepeçevrelenen bedenime sarıldım sıkıca Özlediğim gülüşü yüzünde sakla Sen ey ölümün oğlu ve gecesi sevinin... Kaan İnce |
Ömrüm Ömrüm Hangi ırmaktan akıyor yüreğinin bozaran sevdası Hangi kolunda köPage Rankingüsü var gecenin Bir ucunda puslu gök bir ucunda sazlık, hasretle bilenen Aynı ürperti aynı heyecan Sensin boyun eğen acıya Gizlenmez yaraları taşırken bedenin Ömrümün genç yarısına... Kaan İnce |
Son Sevda Son Sevda kuruttuğum çiçek ölülerinden iplerle sabaha asılan boynum alkolik çocuklarına zamanın ve yaşadığım ıslak hüzünlere uçurtma yalnızlığı kesiyor bıçakların yarışı yarışı ince belini yağmurun donan soluğumu göğe yapıştırdım da gece maviyi rehin bıraktı okyanusa çamurla oynayan birileri leke kalıyor uykumda göğsümde kalabalık geçişler mezarımda tabutlar taşınıyor kalbim beşik acemi ateşlerin ihbarlı yatağı ıssız bir ada yüzünü aynada bırakıp giden kadın rujlu dudaklarını unuttun yakamda sanki daha bi kalktı burnu aşkların ama kanmadım dünyaya zamana kalamadım kalkamadım ayağa sevdaya açamadım gözlerimi hem kapayamadım ah ölüm son burgu çırılçıplak değil henüz şiirin yağmuraltı aşkları gözlerime akan benden geriye kalan ince bir buğu... Kaan İnce |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:19 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2