tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Nilgün Marmara Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/13064-nilgun-marmara-siirleri.html)

Josephine 25.08.08 04:46

Nilgün Marmara Şiirleri
 
Beklemek

Taşıl kaygısı kaotik özlem
Neydi beklediğimiz ve gelecek olan
Salt acı
Sonsuz yeşil sonsuz gelişkin bir orman
İçinde göllerini nehirlerini çağlayanlarını
Gök kuşaklarını yitirdiğimiz kara sözcük
Yokluğun dayattığı doğurgan sözcük: acı
Bir deniz kızının uçma tutkusu
Belleğin unutuş çılgınlıklarında
Bilinmeyen organizmalar dönüştürürken
Bedenlerimizi duygularımızı ben'imizi
Çürüyorduk... kaçış yoktu... çıkış da...

Yeşil maytap patlatan sahte mesihin sözleri
Yalandı acımasızdı efendilerin belirlediği
Ölçtüğü biçtiği yaşattığı kendimiz
Umarsız öte benler-nesneler
Ağlayın
Ağlayın ve kanayın
Yok olduğunuz irin zamanında...

Nilgün Marmara

Josephine 25.08.08 04:47

Cam Kelepçeye Evet
 
Cam Kelepçeye Evet

Ilık bir süzülüşle
Geri dön hayat,
Bırakma yeryüzü salına
Tünemiş pek kara kuşlar
Örtsün bakışımı,
Görmek acısı sürsün
Pencere tutsağının
Düşsün hayatı suya...

Nilgün Marmara

Josephine 25.08.08 04:47

Çok Güzel
 
Çok Güzel

Durma artık burada uysal âşık!
Aydınlık milinin yatağında.
Bilemiyoruz belki de meşe o ağacın adı,
Anlayamıyoruz varolduğumuzu gölgesinde
ağırbaşlılığının.
Veda geliyor şimdi, öğretmek için
sergilenmeyi, uçuşan geriye dönen
vakitte.

Kime, kime gönderiyor incelen yapraklarını
yüzün, kavisin beyaz yanağıyla?

Bu aklıkta, minarem mavi benim.
Işığım denize kayıyor, bir sayıklama
izleğiyle, bir zamanlar pay verdiğimiz
insanlığa!

Nilgün Marmara

Josephine 25.08.08 04:48

Düşü Ne Biliyorum
 
Düşü Ne Biliyorum

Kimdi o kedi, zamanın
eşyayı örseleyen korkusunda
eğerek kuşları yemlerine,
bana ve suçlarıma dolanan?

Gök kaçınca üzerimizden ve
yıldız dengi çözüldüğünde
neydi yaklaşan
yanan yatağından aslanlar geçirmiş
ve gömütünün kapağı hep açık olana?

Yedi tül ardında yazgı uşağı,
görüldüğünde tek boyutlu düzlüktür o
ve bağlanmıştır körler
örümcek salyası kablolarla birbirine
sevişirken,
iskeletin sevincini aklın yangınına
döndüren, fil kuyruğu gerdanlıklarla.

Yine de, zaman kedisi
pençesi ensemde, üzünç kemiğimden
çekerken beni kendi göğüne,
bir kahkaha bölüyor dokusunu

Düşler marketinin,

Uyanıyorum küstah sözcüklerle:
Ey, iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini
gördüm ben!

Nilgün Marmara

Josephine 25.08.08 04:49

Gökkuşağından Darağacı
 
Gökkuşağından Darağacı

Şimdi'nin bedeni yok,
Yontuyor geçmiş bilgisiyle
gelecek belki olur diye taşı,
taşını kokluyor
yontu dağılıyor...

Şimdi'si yitik
bundan boyuyor
boyuyor evine aldığı
ağacın üzerine tüneyip
duvarını, tavanını, geçmişi
ve geleceği ve her yanını;
dal kırılıyor...

Şimdi'si yitik
diziyor diziyor notalarını,
göğe ışık üzerine boncuklarını,
ucuza getiriyor varlığını
sonsuzun sessizliğiyle
sonlunun gürültüsü arasında,
O bitirince kıyısında gezindiği
yol çöküyor...

Şimdi'si yitik
bundan yazıyor
yazıyor enine boyuna
içini ve dışını ve yeri
ve göğü ve suyu,
bindiği kadırga
o inince batıyor...

Ağustos 1987

Nilgün Marmara

Josephine 25.08.08 04:50

Kan Atlası
 
Kan Atlası

-Emel'e-
"Ben babamın yuvarladığı
çığın altında kaldım."

Çolak mırıltılarla dövmelenen çocuk
her gün her gece eğer adasında,
Gözü ağzı elinden alınmış, yosunlar
sarmış bedenini çığlıklarken bunu
su içinde...

Karada, hançer suratlı abinin rüzgârında
uçar adımları.
Geçmiş ilmeğinde saklıdır arzusu
İçinden karanlık, tekrar ve ilenç
sızdıran hayret taşında.
Soruyor hatırasında, "sırtımda ve
sırtında gezinen bu ürperti kim,
bir damla süt yerine bu ağu kim?"
ay gözüyle bakmayan kavruk akıllara
-boy atmış da salgıları,
cücelmiş sezgileri-
bir yanılgı rehavetinde debelenenlere...

Ey, yüzleri
bir babakuş gölgesine
çakılmış olanlar,
Üzgün adım, ileri marş!

Aralık 1986

Nilgün Marmara

Josephine 25.08.08 04:51

Kuğu Ezgisi
 
Kuğu Ezgisi

Kuğuların ölüm öncesi ezgileri şiirlerim,
Yalpalayan hayatımın kara çarşaflı
bekçi gizleri.

Ne zamandır ertelediğim her acı,
Çıt çıkarıyor artık, başlıyor yeni bir ezgi,
-bu şiir -
Sendelerken yaşamım ve bilinmez yönlerim,
Dost kalmak zorunda bana ve
sizlere!

Çünkü saldırgan olandan kopmuştur o,
uykusunu bölen derin arzudan.
Büyüsünü bir içtenlikten alırsa
Kendi saf şiddetini yaşar artık,
-bu şiir -
Kuramadığım güzelliklerin sessiz görünümü,
ulaşılamayanın boyun eğen yansısı,
Sevda ile seslenir sizlere!

Nilgün Marmara

Josephine 25.08.08 04:51

Kuşum Ve Ben
 
Kuşum Ve Ben

Kuşum ve ben bir aynada
uyuyoruz, kafesimiz yatağımız
yüzlerimiz eşlerine baka baka
sonsuz kar altında uyuyoruz
kuşum ve ben.
Eşim ve ben kızıl bir bağla
bağlıyız birbirimize
Çözülürse yoksulluk sevinir

Aynamızın içinde tek bu bağ...
Kızıl kıskanç eşim kuşum ve ben...

Nilgün Marmara

Josephine 25.08.08 04:52

Mezar
 
Mezar

Tükenirdi monolog
Kaçarken içine düştüğüm kara toplum
Big bang sonrası büyük yalnızlık bilinmeyeni
Saçlarında titreyen iblisler karartırken güneşi
Üstüste gömülürken
Saydam yaşamlar
Bir yankı duyulurdu hiç'likten
Bütün yalnızlıklarınızın ilenci
Korusun çoğulluklarınızı
Cinnet koyun erdemin adını
Maskelerinizi kuşanıp yalanlarınızı çoğaltın
Hepiniz mezarısınız kendinizin...

Nilgün Marmara

Josephine 25.08.08 04:53

Pek Önceleri Ben-Merkezciliğin Dışavurumu
 
Pek Önceleri Ben-Merkezciliğin Dışavurumu

yontusal bir dinginlikle sıralarım
sözcüklerimi vasat bir yere
bu duyumlanmaz imgeleme -
taşkınlıktan ırak mı ırak

ah! ya benim ele geçirilemez coşkularım
varolamamış henüz
biçimleyemediğim
neredesiniz siz ey bilinçsizliğin bilinçleri
varılamaz yengisinden sonra
ulaşılır esriklik alanları?

bir uçuş diliyorum salt kanat
gökyüzünün üçgen bir köşesinde,
bir tozlaşma... miriabilis bir jalapa'da
görsün her gözenek ait bana
süresiz dolun ve sonsuz bir ay
patlaması tüm içkinliğimde

bildiğimi biliyorum çemberimi
yarıçapları oturtsam bir kez özeğe -
ve eğretilikten arınmış parçacıkların
uyumsuz hiçbir üstüstelenişi düşünülemez

bu uyumlar elaçıklığıyla ulaşacak hep
çembere...

kuşkusuz mu?

Nilgün Marmara

Josephine 25.08.08 04:53

Tomorrow Will Be Another Day
 
Tomorrow Will Be Another Day

Sevim'e

Belki ona gideriz yarın,
Belleksiz sevgiliye,
Poplin elli korkak çocuğa,
Duyarlığı, unutkanlığının kanı
anaya-
Ona belki gideriz yarın,
Gören gözlü kör güzele,
Çılgın gülüşlü bebeğe,
Yüreği, sızlanan ruhunun göğü
yavrucağa-
Yarın gideriz belki ona,
Unutuşun türküsü, bekleyiş
tortusunda,
Esnek kokulu çiçeğe,
Kaynak bakışlı Venüs'e-

Ya nasıl dönüş sonra?

Nilgün Marmara

Josephine 25.08.08 04:54

Toz-Dem
 
Toz-Dem

Kısacıktı
karşı yolculuklarımız kara
ve deniz üzerinde-

Şafağın bodrumuna inerken sen,
Hançerin ivmesiyle yükselirdim
dul pencerelere.

Azıcıktı
köpük boz
denizde ve karada
Koyu bir saatin içinden
çıkılamadı
bir an yine de!

Belki gülden
kalma bir iz yanağındaki,
Eski sabahın sarı gülünden
üzerine deli gözünü bıraktığın...

Öldüğünde,
çekmecemde duran bu göz,
incelikle çıkarılacak,
bir jiletin enginliğine,
Çözülecek gizi
O çarpık retinanın, ağ tabakanın...

Kaynak: Kasım 1985

Nilgün Marmara

Josephine 25.08.08 04:55

Yürek: Kutup Tan Vakti
 
Yürek: Kutup Tan Vakti

Su ılık burada.
Yine göç kendiliğindendi,
Yine gözlerim açık.
Bu gizli alanda ne görürüm, böylesine
mavi ve saf, tek başına?
Ah! Bir oluk geceden acuna yönelmiş,
Bir ağaç, yeşil çığlığını aya vuran
yapraklarıyla.
Ben, buhar resitalini ya da buzulun
çağrısını düşlerim.
Göz gözü görmesin, irisler donsun ya da!
Ses boğulsun,
Boyum bu boy kalsın!
Yüreğim bu çifte olurlukta,
Ilığın en karşıtı, deli düşmanı,
Kutup tanının kendisi olmaya ant içerek,
Dilerse kardan, buzdan bir igloo olsun,
dilerse eritsin bu vücudu kendi iç şafağında,
yunsun gök taşında!

Su, şimdi aydınlık ve hafiftir,
Yüzeyi çok karanlıkla solmuş olsa da...

Nilgün Marmara


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 20:24 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2