tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Osman Aktaş Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/13083-osman-aktas-siirleri.html)

Josephine 25.08.08 09:10

Osman Aktaş Şiirleri
 
Albino Sesli Bir Çocuğu Dinlemek

sizler
gülücüklerini çiçeklere içiren insanlar
bütün serçeliğinizle
bizleri dinleyin bir kere
bakın neler göreceksiniz

gözlerimiz birer kase
geceye ikram ediliriz
nabzımızda intiharlar
yalnızlığımızda karartılar
dolaşır
namusumuzda sırp elleri

ayrıntısı yitirilmiş anıları
her gece bir gömüte uzatarak
tanrıyı ve erliki şaşarız
sabaha ve sizlere yaklaştıkça

mehtap
yas ilanımız
yüreğimizi barikat yaptığımız
yollar mendil oldu bosnaya
sildi yanaklarından
süzülen eski yazıları
el altında yara saklayan halkın
gelin ve görün
yüreğinde kuruyan manzarasını.

Ankara - 29.08.1994

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:11

Anahtar
 
Anahtar

'Telgrafın tellerine...'
konmuş serçeler
giden bir treni seyrederler
buğulu camlara sınanan
hüzünlü gözler
bir enkaza dönüşürler
tinler ve tenler
ayrı ülkenin
ayrı kültürü
pıhtılaşmayan umutlar
yepyeni politik yalanların peşinde
yılmadan ve yorulmadan ilerler.

Ankara - Ekim 1987
Kaynak: ayarsız

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:12

Aynasız
 
Aynasız

'Çanakkale içinde aynalı çarşı'
çanakkale dışında
karakol
'Karakolda ayna var'
aynasız ne var
memlekette
sazan bile aynalı.

Erzurum - Mart 1987
Kaynak: ayarsız

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:13

Batak Oyunu
 
Batak Oyunu

umutlarımız
halısıyla uçan Hintli
sözlerimiz
büyücü sözleri
sevgililerimize çiçek yerine
ihanet veriyoruz
sonra
büyük övgüler
denizi ve yeşili çok ada gibi
sevdiğimizi söylüyoruz
tiyatroda dram oynayan aktrist gibi
aktör gibi
genç kalmış gibi
brütüse
kleopetraya
birer mektup
hayır not
ya da kart yazarak
kırmızı mürekkep kullanarak
hatta altını çizerek
onu rodosa
kendimizi kıbrısa sürgün ederek
bütün seferleri ve bütün sevgileri kapatıyoruz

otuz kilometre kadar yaklaştık olgunluğa
kırılmaz onurumuz çatladı
yazık ki
terkedilmiş manastır gibiyiz
'...sazdan samandan
...tozdan dumandan'
güneş yerkürenin yerine geçmeden
ana -vatan bir okyanus
çalkalanıyor - çalkalandırıyor.

Ankara - 03.07.1993

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:14

Beklemediğiniz Mehdi
 
Beklemediğiniz Mehdi

ben dizaynı bitmiş gökyüzünden geliyorum
ağzımda güneşi söndürecek alpheios
çocuk doğuran bakireleri yağmura kilitleyeceğim
iki kirpik arasında hemera
şifrelenmiş zamana gülümsedikçe
bütün çiçekler yasemin kokacak
ve ben geri döneceğim gelmediğim yere.

Ankara - 11.06.1988
Kaynak: ayarsız

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:15

Bir Denizin Okyanusa Kıyısı
 
Bir Denizin Okyanusa Kıyısı

kendi kıyılarımıza yanaşıyoruz
su alan bir gemideyiz
su veren denizden
ne nimet beklenir ki
balık dışında
içinde ürperten bir tenhalık
kalabalıksa dalgalar
insanı yalar
bir kedinin yavrusunu yaladığı gibi

çakan şimşekler
akan yıldırımlar
denizde sular
nereye akar
sakar bir dalganın kılavuzluğunda

zaman durgun
sular durgun
hayatın faniliğini kavramış gibiler
yıldızlar öperek uyandırırlar
lacivert bir sabahı
bir ana şefkatiyle

kendimi okşasam
kartopunu okşar gibi
yaşantım değişir mi
mevsimine göre değişen deniz gibi
renk alıp renk verir miyim
gemi güvertesinde
rast makamında
sinbatı dinlerken
sana nasıl zaman ayırayım
sevgili ömrüm

ben köhnemiş bir hayata zaman taşıyan
kambur bir hamal
dünyayı oynuyorum
ne zaman boş kalsam
adını sayıklıyorum
rotasız düşleri teğet geçerken
bir gülümsesen
gecenin rengi değişir

işte nuh
işte tufan
yaşam intihar ediyor
zaman zaman
istem dışı soyup giyinerek
huzur arıyoruz
okyanusun keşfedilmemişliğinde
huzur en derinde
ta yüreğimizin bir yerinde
ulaşabilirsen ulaş.

Nilüfer - 11.07.2007

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:16

Bir Eyüp Sabahı İstanbul Önlerinde
 
Bir Eyüp Sabahı İstanbul Önlerinde

ey duyulmamış rüyalar
kuşlar uçuşur
her gece eteklerinde
ergen güzellikler
karasevdalar
gözlerimizde
hoyrat bir saltanat
lavanta kokan akşamüstleridir
şu pişmanlık kapısını açan seher
ebedi yeminlerin türküsünü çiçekler
haliçte geceye sürüklenen garipler
yerini gemilere ve köp rülere bırakır
allaH şahittir
sarmaşıklarla balkonlara
-pardon surlara tırmanılır
güneş batar gemiler batar
her taraf yanık kokar
kan kokar barut kokar
havada oklar uçuşur
vurulur o an sancaktar
yirmisinde bir tezgâhtar
müşterisini komşusuna yollar
yirmibirinde fatihi sevindiren o güller
yetmişinde pir sultanı yaralar
neden dersiniz

şimdi istanbul önlerinde akşamlar uzun
gözlerimi bekleyedursun
bir gün mutlaka seyredeceğim
dalgaların gökyüzüne çarpmasını

şakaklarımda haydarpaşa ve trenler
yüzümün kırlarında ceylanlar koşuşur
sana mutlaka geleceğim beni bekleyedur.

Ankara - 19.06.1994

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:18

Bir Kadını Çoğalmak
 
Bir Kadını Çoğalmak

at başı kaçırıyoruz birbirimizi
her akşam
kıyamete kırılıyoruz
gözlerimiz ardına kadar açık
kulaklarımız asılı son-bahara
bir kadını yürüyoruz
hiç durmadan
istasyonları yaslanıyoruz
yağmur alabildiğine yağmıyor
akşamdan kalma bir bulut gerneşiyor
denize
kadını ağlıyoruz
kıyı boyunca
kadın buluta gülüyor bizi
göz kenarlarında
çocuk (g)izi
öpülmüş yanakları kan revân
onlar
bakımsız çoğalma kara-köyde
bizse
kendini fesheden anlaşmayız
kelimeleri yontma
taş devrinden kalma.

Ankara - Mart 1988
Kaynak: ayarsız

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:19

Bir Şair Bir Rüzgârı Dinletir
 
Bir Şair Bir Rüzgârı Dinletir

yaşamakla bitiremediğim gözlerin anlıyor yenilikleri
eskise de kelimeler
çocuklar ister
gündüzün bitmemesini
ne kelimelerde
ne de rakamlarda
uykularda oyun yoktur

ben bir şiirde
bir istanbuldayım
haliç hariç
her taraf beni bekler
insanı uyanmak için
niçin taksim coşar
fener alaylarsız
pankartlarla
sloganlarla
yollar aşınmasa da
sabırlar aşınır

ben hayli gece
dağlarsa aydınlık
bir ses akıyor
iki küreğimin arasından
karanlıkta kendime yetişemiyorum
gidiyor peşinden
yitirilenlerin

kıraç güneşler dağlarda
ben erzurumda
her gece
mevsimler kapatıyordu
söylediklerimi
yıpranıyordu
sevdalar konuşuldukça

kalemimde insanlar
üçüncü dünya savaşından kalan
mahmur gözlerle
rüzgâr kesen şiirleri okuyordu
o şiirler
rezil birer resim gibi
usturayla damarı kesilmiş gibi
boş bir gülüş
bir ağlayış
bir inleyiş
aksayan armoniler eşliğinde
terk edilmiş zeynepler
terk edilmeyen tanrı
piranalarla öpüştürür
sokak başlarında.

Ankara - 05.11.1994

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:20

Biz Barış ve Türkiyeyiz
 
Biz Barış ve Türkiyeyiz

ölgün kavisler çizdiler ufkumuza
bu solgun diyara
erişmeye uğraşan yolcular
yabancı ihtiraslar için
yerli yersiz konuşmamak için
en seçkin yoldu
yolmamak için saçlarını

her soruna olumsuz bir çıkış arayanlar
benimle olan kavliniz bitti
görüyorum titrediğini mevsimlerin
kirli elleriniz dokundukça
kendilerinden tiksinirler

yüzümün dağlarıyla çevrili
bu şehrin sahilleri
gümüşten sular
çizer tüm heveslerimi
yerlerde sürünür gölgem

gece yüzlerinden dökülür
gülmeyi unutmuş yunuslar
hayatı toprağa bağlayan zindanlarda
düşlerini nasıl görürler

hep o memleketler
gözümde tüter
bütün analar
ehramlarıyla örtünür
kocalarının peşlerinden giderler
düğünden toprağa dek

ağlanacak şeyler bulurlar
çocuklar
korkmaz
utanırlar
modalaşmış ilkelliklerden
konuşsan pembeleşir
bir anda bakışlar
kırılıp düşer
kristal bir vazo gibi
kristal yürekler

yusuf yüzlü adamlar değişir
resimlere baksam
ateşten mi
altında
düşman bildiğim zaman
bizi kuşatan
atlas bir libas
Hint kumaşından

dudakların kadar güzel olan şey
verimli toprakları olan bir ülke
gözlerinde doğan bembeyaz şehvet
bir akdeniz
yüzyıllardır
haksızlıklarla savaşan
bektâşîyiz
pîr sultânız
biz barış ve türkiyeyiz.

Ankara - 18.11.1994

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:21

Çekip Gitmiş Bir Militan
 
Çekip Gitmiş Bir Militan

erken ışıyan dağlarda
kaçak duygular
ve
kaçak düşünceler
eşlik ederken
çığ gibi büyüyen yüreklere
her sabah
bir sabah
bir masal
bir doğayı silmiş gözlerinden
ellerine sermiş
gökyüzünü
çırılçıplak bir yer yüzü kalmış
bir ihtilâl kalmış
kendisinden geriye.

Ankara - Mart 1988
Kaynak: ayarsız

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:21

Çocuklar Ne De Çocuklar
 
Çocuklar Ne De Çocuklar

çocuklar
yağmuru tersinden okurlar
şu kış kıyamette
okula gidip gele gele

çocuklar
her şeyde bir güzellik bulurlar
güzel olduklarından
temiz olduklarından
hükümete ve devlete uzak olduklarından
eğlence üretirler
en doğal duygularıyla
zaman bulsalar
çocukluğu geçmiş çocukların
baskılarından

çocuklar
okuldalar
önlerinde anıları
eski çocukların
düşünceleri
duyguları
hayata hazırlar
çocukları
eski çocukların ihtirasları
kirleri
pasları
dünyayı tersine döndürür

çocuklar
nevruzu kutlar
bugün ve her gün
eski çocukların 'elhan-ı şita'sına
aldırmadan
neyi neyin yerine koyarlar
hiç belli olmaz

çocuklar
olmadık yanlışları bulurlar
ellerine alırlar
eski çocuklara verirler
düşürdüklerini sanarak

çocuklar
kılı kırk yararlar
kırkı kıl yaramazlar
yaramazlar
ne de sevimlidirler
hayata daha bir farklı bağlılar
hayat onları nasıl bağlar kendine
düşünmezler.

İnegöl - 09.02.2006
Kaynak: Kuşluk Sanat Edebiyat Dergisi

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:22

Depresyon
 
Depresyon

yalnızlık heykelinin kalıbıyım
erimiş demir boşaltıyorlar
tunç ebedileşmiyor
ben ezelileşmiyorum
denizi alevlendirecek kadar
tanrıyı sil baştan yaratacak kadar
sıkmak istiyorum dünyayı
limon gibi
çamaşır sıkar gibi
dünyanın beni sıktığı gibi.

Erzurum - 17.08.1988
Kaynak: ayarsız

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:23

Dokunsak Zap Tersine Akacak
 
Dokunsak Zap Tersine Akacak

çocuklar mehtabı
yaz boz oynuyor
güle oynaya
gökyüzünü koşuyorlar
yıldızları sıçratıyorlar
paçalarına
yarına
birkaç kilometre yıl kala
bizler de adımızı yazalım
başkalEnin şurasına burasına

geceyi anlatıyorum çocuklara
bembeyaz doğu gecelerini
çoğunuz bilirsiniz
'Zap Suyu derin akar'
buralarda
bir genç kızın
bir aşk hikâyesine akan yüreği gibi

denizleri yorumlarız
kendimize göre
çocuklara sunduğumuz sayıtlılarda
terk bilinmeyenli denklemler kurarak
laboratuarlar açarız
ölçeriz biçeriz
tarihsel bir çözeltiyi denemek için
allaH yarattı demeden
çocuklara sunarız
kayda değer yanlarımızı
mega politik umursayışımızla

dokunsak zap tersine akacak
çocuklar
ter/sine ıslatacak
kurak cümleler için
itiraza çıkacak
sıfatlar zamirlere
zamirler isimlere
türküler okur
ihlas okurcasına
çocuklara
adımı denk tutarım
çünkü ben bir öğretmenim

beni elemeyi öğren çocuğum
yoksa ayıramazsın
kızıl şafakları maviden
üç denizi üçe bölen
memleket havalarını sana anlatsam da

işte sana ayarlıyoruz saatleri
tek yönlü giden mavzer kurşunu gibi.

Başkale - 23.04.1995

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:24

Düş Toplamak
 
Düş Toplamak

kanatları kırık kartalı ağlıyorum
erkekliğim işleniyor şafaklara
mor fotoğraf parlak delil oluyor
dostun elinde

hayat çok süslü bir yorgunluk
alnımı yasladığım yerde
sabır damlar önümdeki kadına
kıskıvrak merhamet
dolgun göğüslü dağlara solar
hazan yağmurunu andıran uykular
kaldırımdan toplanarak
kaç türlü sevgiliye verilir

sarp bir gece
diktatör yürek
dolunaya tırmandırır
ellerinde afrika
bakışlarında rulet oynayan endişe
salyalarını akıtır
yakıt akıtan gemi gibi

kuşak taşıyoruz
geçmişe ve geleceğe
yüz üstü
sırt altı bağlanmak için
araştırmalarım sürecek.

Nilüfer - 21.07.2007

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:25

Ellerimde Nar Çiçeği
 
Ellerimde Nar Çiçeği

İsmail Karakurt'un "Nar Çiçeği" şiirine yorum.

ben hiç nar çiçeği görmedim dostum
ben ilkin seni gördüm
dünyayı baş aşağı okuyordun
elinde bir kâğıt
mevsimleri yakıyordun
ayları çift haneli rakamlardan kurtarmak için
belki
gözlerimi ankaradan kurtarmak için
sana bakıyordum
ve sen yoktun
kimbilir neredeydin
kendi gölgesinin peşinde koşan çocuklar gibi
çocuklar için koşuyordun

ben hiç nar çiçeği gördüm dostum
ellerim buz kesti
dudaklarım söz
göze gelmemek için kapatıyorum gözlerimi
istanbulu da dinlemiyorum kendimi de
yırtık bir kitabın sayfalarına yaslanıp dinlenirken
seni göremiyorum
kış kıyamet yok
tipi boran da
işte şuramda bir yara
seni hatırlatıyor
şiire yakalanıyorum şuurluca

ben hep nar çiçeğini sende gördüm
seni gördüm nar çiçeğinde
yıpranmış düşler kurarken
bizler
sokakları türkülere çağırıyoruz
yarımağız
dünyayı bir ucundan tutacağız
çağrılırsak eğer
geceyi gündüze bağlamaya
gücümüz yeter
kafdağından kar getirmeye
bir devrimci onuruyla.

Bursa - 27.07.2008

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:26

Gül, Ay ve Yeşil Geceye Şiir
 
Gül, Ay ve Yeşil Geceye Şiir

gül
yitik bir aşkın unutulmuş gölgesi
avuçlarımda çözülür yaprak yaprak
eskiterek yaşamımızı
dağıtır gülümseyişiyle
korkular yağdırır
ışıl ışıl
gönüllere
çiğle kaplı
kanlı teninden
ve
siyah beyaz fotoğraflardan
uzun bir öpüşü canlandırıp
ağızlar ve gözler ulaştırır

ay
iki yarım küredir
geceye bölünen
o dinsiz çığlıkla yükselirken
ne karşılık verecek
dönen tekerlek
acımasızlığın kan dökücü şelâlesi
dağların ardında
güllere dokunur
bir yolcu gibi
karanlıkla yarışan
fosfor olur
yaprak yaprak düşer geceye

yeşil saçlarını karaya boyar
resim gibi
asılır
karanlık duvara
dağlar
umursazlığa boyanır
bu kentin yeşil geceleri
bıçkıyla yanlış yerinden kesilen
umutlar
ne işe yarar
ürkek türkülerde

şimdi olmayan her an
körlerle göz göze geldiğim zaman
is bırakırım
sesimin tedirgin yalazından
karanlık kimliklere
karanlık bir insan
yeni direktifler hazırlarken
sorgusuz sualsiz
sen çıkagelirsin
tenimin rengi değişir
heyecan ve utangaçlıktan

bu şiir seni aramaya çıkmış
en yeşil gecede
yüreğim yuvarlanmışken buhran çukuruna
beni nerede bulacak
körkütük şairim
kim bilir hangi şiirdeyim

saatler son limana yaklaştığında
sağanak bakışlarda
yeşerir ve serpilirim
yanardağ sabrıyla
sana varmak için
gecenin yeşermesi gerekmez.

Ankara - Eylül 1989
Kaynak: ayarsız

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:28

Hüzün
 
Hüzün

sizler
rüzgâr sesli çocuklar
ne değişken duruşunuz var
size bakmaya üşeniyorum
yeni sarf edilmiş sözcük gibisiniz
kâğıtlara yumuşayan türden.


Erzurum - Ocak 1987
Kaynak: ayarsız

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:29

İntihar
 
İntihar

intihar
sen ne güzel
ne kutsalsın
bu yüzden yasak
sana dokunmak

ah intihar
bulvarlar kapanıyor ayaklarıma
ayaklarım bir yer altı sütunu
gök üzerime kurulu
bedenim yeryüzüne sarılı
bu yüzden yıpranmışım
kirlenmişim bu yüzden

intihar
say ki
senin gözlerin kirlenmiş
benim ellerim
yüreğimle sileyim
ne dersin
bir düşün istersen

intihar
yüzünde masal
dallansın
budaklansın
sana sokuldukça yollarım
dipsiz bir uçurum olsun
beni kendine râm etmişsin
kuşkusuz
şartsız şurtsuz

ellerin nasıl da kış
gözlerin ne kadar bahar
intihar
gece gibi âsisin
seviyorum seni
yine de

gökyüzünü sarar şavkın
daha bir nazlı eser
rüzgârlar
meltemler
kuşlar
kıyama durur
huzurunda
gök kıratlı gürler
intihar.

Ankara - Eylül 1988
Kaynak: ayarsız

Osman Aktaş

Josephine 25.08.08 09:30

Sahte Dünya Gerçekleri
 
Sahte Dünya Gerçekleri

Sahte dudaklarda sahte gülücük
Sahte bir dünyanın karasındadır
Arsızca soyunan atar gülücük
Mutluluk hükümet kirasındadır

Yavan yenen ekmek beslemez iti
Acından kırılır fakirin biti
Dünyaya gelirken aldık bileti
Hayat ezel ve ebed arasındadır

Memur yorgun işçi ise perişan
Ankara'da bulur kendini aşan
Her kulvarda yalan ile yarışan
Yönetim şeklinin neresindedir

Azınlık hak alır haksızlık verip
Onuru ayaklar altına serip
Nefsini yüceltip imanı yerip
İnsan bu insanın teresindedir

Fizâhî gözlerin hep çakmak çakmak
Dünyaya dünyanın gözüyle bakmak
Gayemiz ölmez bir eser bırakmak
Harcımız alimler merasındadır...

Nilüfer - 01.02.2008

Osman Aktaş


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:44 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2