![]() |
Ömer Faruk Toprak Şiirleri Ağır ilkin onun çocuk gözlerine baktım yıldızlı bir gök dağlara doğru iniyor tembel tembel soluyan deniz sakin karanlıkta beraber yürüdük akşam vakti titrek bir mum ışığı kadar mahzun yarısı kapalı bir pencereden geliyor bir türkü kenara çekilip biraz durduk eskiden o türküden daha mahzunduk nasıl çatlarsa dal uçları arzuyla öyle istekle geçiyor bulutlar kurumuş ağaç kabukları yaşadım diyor birden başlıyor ıslak sabahlarıyla günlerimiz dudaklarımız söğüt yaprakları kadar memnun geceleyin bir çoban ateşinde dünyamız yanmaya başlıyor kurumuş otlarıyla ağlamayı unutuyoruz nar çiçekleriyle beraber soluk soluğa geçen günlerden haber yok haber yok denizin kıyısında ay ışığından baudelaire'le birlikte sakin ol diyoruz kedere bir düşse gözyaşlarımız sabrın kara taşına tekrar gün ışığına uzanır yapraklarımız nasıl yaşarsa bir nilüfer çiçeği sessiz tenha dağ yamacında öyle duruyor kulübemiz gözlerimizden atmışız düşmanca yaşları dimdik ayakta duruyoruz biraz mahzun insansız kıyıların uzağından geçiyor karanlıktan bir parça koparan rüzgar bir kuş kanat çırpsa camlara vuracak bilirim çiçeğe duracak yamaçta ağaçlar bir cigara yakıp dalacağım biraz aynen senin dudaklarını söyler kalbim hep böyle uzaktan bakmayacağız mutluluğa dans edeceğiz asfaltında şehirlerimin... Ömer Faruk Toprak |
Anı Anı Kimse yok mu diye çağırır bozkırların ortasından Durur karşımda tutuklular penceresi Yüreğimi ısırıyor bir acı hani son nefes öncesi İçime bakar çatlak dudaklar susuzluk tasından Dede Sultan'ın ağzında kırmızı gül Bir dizesi Sinop'tan gelmiş bir duvar Bir dizesi Sivas'ta dama tırmanmış salkımlar Ağaçtan ağaca sıçrıyor öldü sandığım bülbül Çekip oturtuyorum otuz yıl öncesini karşıma Nektar'ın buğulu camındayız ikimiz de Sait Faik siroz olduğunu bilmiyor daha Biralar unutulmuş bir öyküye girmişiz Son çiçeğini bize uzatıyor Mihriban kız Bir de bakmışız bardaklar boşalmış içmişiz... Ömer Faruk Toprak |
Ben Affetmem Ben Affetmem Her akşam böyle mahzun değilim Atina'nın kenar mahalle halkı gibi Kilometrelerce yol yürüyebilir Barış için tekrar bin mısra yazabilirim Unutmuyorum isimlerini anılarını Norveç'teki Danimarka'daki vatanseverlerin Nasıl affedeyim darağacı kuranları Özgürlüğü duvar diplerinde kurşuna dizenleri Yaşamak varken elim elinde göz göze İşte sarı başakları veren bereketli tarla Karpuz yüklü mavi boyalı çatanalar Kolay değil aşkı ve yaşamayı terketmek Her akşam böyle mahzun değilim Bir defa ayağa kalkıp konuşmaya başlarsam Kolay kolay susmaz bu yürek Kollarını aç göğsünü aç ben geliyorum Yaşamasını isterim her çocuğumuzun Ağrıya gözyaşına pişmanlığa rağmen Barış geliyorsun biliyorum gümüş kanatlarınla Ekmeği tuza banan memleketimin üstünden Biraz daha yaklaş yüzünü seçemiyorum Sana tekrar anlatmalıyım gelecek günleri Yaşamak ve özgürlük inkar edilmeyecek Görmeyeceksin artık korkulu rüyalar Bir akşam üstü karşı karşıya oturup Her sayfasında kan ve gözyaşı olan İkinci dünya savaşının kitaplarını okuyacağız Her akşam böyle mahzun değilim Yaşamış bir türkü gibi dudaklarda Özgürlüğe dair söylenen mısralar Her birinin çehresini hatırlıyorum Cepheden dönen başı sargılı asker Boşuna sual edecek kız kardeşlerini Bütün aşinaları alıp götürmüşler Bomboş Atina'nın elektriksiz caddeleri Bedbin değilim bütün bunlara rağmen Ben Türkiyeli demokrat şair Ben ağaç biçen yük taşıyan kazma sallayanların yaşamak hakkı ve emekleri adına konuşuyorum Ben geleceğe inanmış vatanseverlerin kardeşi... Ömer Faruk Toprak |
Gözyaşından Bir Sonnet Gözyaşından Bir Sonnet Biraz temmuz sıcağından al saat sekiz kırk beş Bu siyah zeytin az tuzlu ondan da tat Rıhtıma vuran şu mavi denizi gözlerinde yaşat Görmüyorsun kır çiçekleri atıyor sana güneş Ekmekler daha fırında az sonra ellerin yanacak Gökyüzünden biraz temmuz kırmızısı al vaktin çok az Hain faşistler gülümsedi beş dakika sürmez bu son yaz Bulutlar gözlerine doldu işte kapandı kapanacak Güpegündüz zifiri karanlık gidiyor tren Sırtüstü seyrettiğin pencereler saat dokuz buçuk Seni düşündükçe içime yağmur yağıyor incecikten Artık bitti dilsiz bir acı akıyor iki yanımdan Kapıyı açtı bana saçları ıslak senin altın çocuk Getirdi gözlerime görmediğim fotoğraflarından Dağların ak sabahında elimi silaha attım Soğuk zifiri karanlıkta kıvılcımlar saçarak Hızla tırmanacağım patikayı sönen ateşleri yakarak Çoban yıldızını gördüm usulca pusuya yattım Hey yirminci yüzyıl ilk yıldırımlar seninle çaktı Devrimler bayraklar alev saçan kitaplar getirdin bize Küçücük mutlulukları birleştirdin bıraktın gözlerimize Bir sabah dersin ki kırmızı güneş camlardan baktı Geleceksin biliyorum sıcak müthiş bir rüzgarla Atacaksın kalabalıklara gelincikleri papatyaları Kahkahalarla güleceksin fidel’inki gibi bir sakalla Sordun bana işte yanıt yenilgiyi yaşamından silersen Ölüm bir akşam soğuk ay ışığıyla gelse de aldırma Serçe titremesi değil bahar şarkıları gelmeli yürekten... Ömer Faruk Toprak |
Haliç Haliç Orada kavun kabukları gibi kurumuş ve çatlamıştır kayıklar atılmış karpuz dilimleri tenteneli sandallara çarpar Kıyıda katran ve zift kokusu içinde Kasımpaşa'nın uzun yüzlü delikanlıları bütün gün kızaklardaki gemileri boyamaktadır Bahardan sonra odun ve kömür yüklü çatanalar Bulgar limanlarından memnun ve kedersiz girerler bir gece yarısı Haliç'ten içeri. O zaman Pavli'nin meyhanesinde dile gelir kaç gündür saklanan arzular bir yumrukta söylenir beş kırk dokuzluk iki doksan altılık rakı Gece yarısından sonra Haliç'te deniz kımıldamaz fenerlerini akşamdan yakmış gemiler ölü bir gecenin ortasında sessiz durur Anlatılanlar bitmiş söylenecek bir şey kalmamıştır Güverteye uzanan tayfalar aşina denize ve yıldızlara karşıdır. Tenteneli kayıklar çekilmiş kumsala sönmüş ateşlerin kızıllığında ıslak ve aşınmış halatları farkedilir. Kara Ahmed'de güneş doğarken müteselli olmuş insanlar denize karşı yüzlerini yıkar ve ötede Marmara'ya dökülen balıkların hikayesini anlatır Çengel Halil Gün yükselirken başlamıştır dünyanın en tatlı meyvesi çalışmak çuval çuval Rumeli kömürü tozdan kararmış insanların sırtlarında sahile taşınır. Günlerden sonra bir sabah karanlıkta hiç tanıdık kimseleri yokmuş gibi sessiz ve mendil sallanmadan çıkarlar Haliç'ten lakin kalplerde hudutsuz bir sevincin titrek fakat hüzün vermeyen kanat sesleri içinde dert görmemiş adamlar gibi bir türkü söylerler direklerden denize... Ömer Faruk Toprak |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:23 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2