Tuğrul Asi Balkar Şiirleri Gölgesi Hep bir gölgeyle saklandı yüzüm fark edilmedim Kimi mutluluktan derdi kimi umutsuzluktan Bense bilirdim senin gibi, yıllar öncesi Alnımda seken bir kurşunun parlamasından Alnımda seken o kurşunun Beni hayata bağışlamasından (Durur izi sol üst köşesinde alnımın Yaşama atılmış bir çentik gibi) Hep bir gölgeyle saklandı yüzüm fark edilmedim Güneş doğudan doğardı sırtımı ona verirdim Güneş batıdan batardı sırtımı ona verirdim Tepede yükselirdi güneş her öğle vakti Bir saçak altı bulur beklerdim Uzasın diye gölgem - uzardı gölgem Uzasın diye gölgem - uzardı gölgem (Gölgem uzundur günahlarım gibi Gölgem uzundur günahlarım gibi) Öyle de denir - ki doğrudur: Gölgesi uzun olur hayata kısa gelenlerin gövdesi. İstemekle, İnsanın başına gelmesi arasındaki fark! işte bu: Hayata kısa kalan bir adamın uzun gölgesi... Tuğrul Asi Balkar |
O Duru Çocuk Bir Masal Belki O Duru Çocuk Bir Masal Belki O duru çocuksu alnın ölüme yüz sürmez Sır vermez bir gülüşle kıvrılır dudağın İnanma, karanlık geceleri süslemez güzel düşler Bir kent karartılmış mevsimleri yaşarken. Karartılmış mevsimleri yaşarken Bir yıldız kaysa biri olurmuş hani Kaç yıldız kaydı bir bilsen Morartılmış gecelerde düşler kurarken Morartılmış düşler kurarken, otursana Yüzüne dallarının nakışı düşşün. Hep akasyalarla vardi o cocuk, sensiz Şarkılarda unutulmuş bir masal. Bir masal belki, sevdası terkisinde Atını değiştirmiş bir süvariyle giderken. O süvariyle giderken hiç acı duyar mısın Bir yıldız kaysa ya da düşmese, ölümler Beklemiyor artık, bir bıçak saplanmış Gibi yüreğinde, her gün her gece. Her gün her gece acılıyım, söylemiştim O duru çocuk alnına sürmez ölümü Ne karartılmış mevsimlerde Ne morartılmış gecelerde. Sürerse sözüm sürer, masal mı o çocuk şimdi... Ankara - Ekim 2000 Kaynak: Bir Sevinç Depremi, Pervaz Yayınları Tuğrul Asi Balkar |
Tunçtan Bir Yalnızlık Tunçtan Bir Yalnızlık İlk o geldi rıhtıma demirlediği umutlarıyla Durdu. artık yaşamaktan yoruldum Diye yanıtladı oğlunu Ufku izledikçe sonsuzluğun çizgileri Yerleşirken alnına Uykusuzluk, soluğunu kesen öksürük nöbetleri ve kan Sığ sularında tekneler yüzdürdüğü kasaba: Bodrum, her insan bir bodrum burada Bir yalnızlık kalesi ve poyraz Poyraz olmalıydı uykularımın son limanı De oğul, kimin ağına takıldı ki Mutluluk, kimin Çekilirken deniz ağlardan. Tunçtan bir yalnızlık kalesi babam Gözleri çakır... Tuğrul Asi Balkar |
Tutu Tutu Neresinden tuttuysam orası elimde kaldı hayatın Seyircisi olmayı tercih ederek ömür boyu hapse mahkum ettiğimiz hayat Kurtar seyircilerini bu bedelli yükümlülükten Kurtar çakal pençesinden korkaklık payından Kurtar yenilgilerini yengi gibi gösteren ustalıktan Dilimden dökülen sözcükler bir çığlığa dönüşmeden söylüyorum bunları işte İşit! Dostlarımdan sakladım düşmanımın bildiği sırları İşit! Sözcük infilâk etti söz örselendi İşit! Anlam sırtlan payı oldu kabuk bağladı onulmaz yaram Kimdedir karşılığı şimdi bütün bunların? Neresinden tuttuysam orası elimde kaldı hayatın Gün doğsa ben gitsem sen düşümde saklı kalsan Gün doğsa deniz beni beklese dağ beni yurdum beni Beni dediğim umursamazlığına yenik düştüğüm taşra Beni dediğim ağıtların yanık sesini taşıran ova Beni dediğim hüzünlü ve büyüleyici ırmak Beni dediğim derinlerde gizlenmenin perisi Beni dediğim kirli sularında yüzen haylaz hayta, ve kendini usta zanneden tayfa Beni dediğim dedik kıldıkça mutluluğundan duyulan tiksinti Var mıdır karşılığı şimdi bütün bunların? Neresinden tuttuysam orası elimde kaldı hayatın Hey! Şaşırmayı unutturan sinsi alışkanlık Seni farkında olduğumuzda terk eden tanık Kararlı adımlarıyla üstümüze yürüyen yıkıntı Tepkisizliği sinirlerimize pranga kılan mülk Gövdemden çekilmeyi dene istersen bir kez Gel ve gör o zaman törpülenmiş inançlarımızı Sağırlaştırılmış kulaklarımızı karaşın dengemizi Görmeyi bir özür gibi taşıyan gözlerimizi Çevikliğini dağlarda unutmuş ayaklarımızı Kendisine bile pusu kurmaktan çekinmeyen hayat Yok mudur karşılığı şimdi bütün bunların? Neresinden tuttuysam elimde, orası kalmadı hayatımın... Tuğrul Asi Balkar |
Vazgeçmeler Ustası Vazgeçmeler Ustası Dünya kirletilmişse, Üstünüze sıçramış Bir şey vardır mutlaka. Benimki aşktan bir leke, Kazındıkça kendini temize çeken Gizlice. Sürtündükçe kıvılcımlar saçan Çakaralmaz renk cümbüşü işte. Ya sizinki? Ben vazgeçmeler ustasıyım. Reddedemem önerinizi, Paylaşalım elbette: Lekeniz sizde kalsın, Ben aşk'ı alırım sadece. Dünya kirletilmişse, Üstünüze sıçramış Bir şey vardır mutlaka. Benimki iki soluk arasında Gelip geçen zaman. Hangisi ölüm hangisi yaşam? Ya sizinki? Ben vazgeçmeler ustasıyım. Yaşadığınız bir ömür değil mi? Seçimi siz yapsanız, istediğiniz sahneyi seçseniz: İster ilkincisi olsun ister sonuncusu fark etmez ki, - Başarımızı arttıracaktır provalardaki performansınız - Artanıyla yetinirim zaten ben, ilk gösteri için siz önden buyrunuz lütfen! Dünya kirletilmişse, Üstünüze sıçramış Bir şey vardır mutlaka. Benimki korkusuz ve kuşkusuz bir aşk, Başdöndürücü ve anısız, Fısıldaşmaları dalgınlıklara takılı. Ya sizinki? Hâlâ anlamadınız mı? Demiştim: Ben vazgeçmeler ustasıyım. Aşk'ı bana terk etmiştiniz zaten, Üstü... kalabilir sizde... Tuğrul Asi Balkar |
Vox Clamantis In Deserto Vox Clamantis In Deserto Nuri'ye Orada dur ve bekle. dağ orada. deniz orada. Gökyüzü orada. Orada duruyorsun kımıltısızlığa gömülü korudağ'ın Yamacında. Sil, sil artık gözlüklerinin camını, Bu Sis yanıltmasın seni: Dağların görkemi uzaklaştıkça belirir, yalnızlığın da. Çantanı aç. çıkar içindeki gökyüzünü. Gökyüzü yetinmezliğin senin, yetmezliğin. Eskimezin ve eskimezliğin. Gökyüzü yorganın olsun. Yaşamdan ödünç aldığın sevinçle Paçalarını kıvır, çıplaklığını duyumsamalı saros. Nasıl unutursun: sen yalnız yaşıyorsun, Bense Tanımadığım kendimle. - Bak samur adası. Ne deniz çekilir ayaklarının çıplaklığından Ne çantandan çıkardığın gökyüzün, Yani biraz çocukluğun: Dokunulmamış yalnızlık yoktur Orada dur ve bekle. çocukluğundaki Kağıttan uçaklarla uçtuğun gök Dal kırıklarından teknen Dalgaları aşıyor denizde Kırılmazlığı öğrenen yüreğin bir de. Ne derdi annen: gülünü değerli kılan/ Ona harcadığın zaman. Orada dur ve bekle Orada dur ve Yaşamak Yarın erken gelmez Tam zamanında, hep Hazır ol Denizin dibindeki inciye uzanan eline bak. Yaşamdan ödünç aldığın sevinç orada Çıkmayı bekler paylaştıkça Orada artık dur!ma. Elma dersem sevinç Armut dersem yaşamak. Orada Dudaklarındaki gülümseyiş sönmesin Bir yanlış anlaşılmadır yaşamak Keyifle... Tuğrul Asi Balkar |
Yeryüzünde Yitirdiğim Bir Yağmur İzi Yeryüzünde Yitirdiğim Bir Yağmur İzi "Diriyiz. yeryüzüne bırakılmış bir iz. Yağmurun vuruşkan sesi: kuşdiliyle bir öykü. Yağmurun kırılgan sesi: teni yanık toprak. Karşılıklı gülüşür geçer gideriz. Çentikliyiz. nasıl da aldatılmış. anlaşılmaz Yeryüzündeki yaşımız. kimden düştük? Kimin izi... bir unutuşun başlangıcı mı? Yoksa bir anımsayışın kemendi mi? Gövdeyiz. yarılınca görülür içimiz. Görmediniz mi? ustaca hazırlanmış bir yitiriliş. Özünde dilsizlik olan şu yağmur neden susar?" Toprağa düşen damla! Sakın taşma Ve ömrümüzü sorma: "Zaten yalanımız kadar ömrümüz" Tuğrul Asi Balkar |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 19:12 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2