tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Turgut Uyar Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/13670-turgut-uyar-siirleri.html)

Josephine 01.09.08 09:37

Turgut Uyar Şiirleri
 
Acının Coğrafyası

kente kapandık kaldık tutanaklarla belli
sirk izlenimlerinden seçmen kütüklerinden
yüzlerimiz temmuzdan ötürü sallanır ve uzar
ve her köşe bir tuzaktır
birer darağacıdır her meydan saati
öğle vaktini kesinlikle gösteren
oysa hep güçlü dağları görmenin zamanıdır

çığlığım uzun uzun kalır içimde
yani güller giyinmiş bir adam nerde ben nerde
rüzgâr bir dirimi dört yöne bölerken tepelerde
ve gece duruşmasından yeni çıkmışken
sabahın terazisi eksik tartar gölgemi

artık öyle açık ki kuşkuya yer yok
kim gelirse gelsin acıya hep yer vardır
tutanaklarda duvar diplerinde ve bazı yerlerde
örneğin çukurova ve mekong köylerinde
acıdır ağacın gölgesini yapan
bunu herkes bilir

kutsal acı besleyen acı sütünü emiyoruz
yatıyoruz seninle terli döşeklerde
saati seninle kuruyoruz bir çalar saati
sen donatıyorsun kalbimizi
kalbimiz çoğu zaman yeterli ve ürkek
kendi çoğunluğunu kendi üreterek

kente kapandık kaldık iki cadde iki alan bir saat
mutsuzluk acıya varana kadar
artık yeminimiz bir tatar gölgesi gibi
öyle bir gölge ki belki çok dardır
kısa vakitlerinde aceleci akşamın

artık öyle açık ki kuşkuya yer yok
acıya hep yer vardır aramızda
dört cepli yeleğim aynı kolaylıkla taşır her şeyi
bozuk paraları da umutsuzluğu da
aynı kolaylıkla tutmuş gibi olurum
güneşin yedi renk ayasını

biliyor musun güçlü dağları görmenin zamanıdır
şimdi bir bağırsan çok iyi biliyorum
ya da üst üste silah atsan
kent tepinir belki bütün kuşlar uçar
belki değil mutlaka
ama
bir tanesi mutlaka kalır...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 09:38

Acıyor
 
Acıyor

Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık
onlar da orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak

En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da
ötede beride yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün işhanlarının tarihçesi
Bütün söz vermelerin tarihçesi
sevgim acıyor

Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar

Tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
Kış geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse

Eylül toparlandı gitti işte
Ekim falan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 09:45

Açlık Çogunluktadır
 
Açlık Çogunluktadır

Gülü çigdemi filan bırak
Sardunyayı karidesi filan bırak
Acıyı ve ölümleri bırak
Oy pusulalarını ve seçimleri bırak
Evet
Seçimleri özellikle bırak
Çünkü açlık çogunluktadır

Her kişinin ukala ömrü
Yeter sanılır çiçeklenmeye
Ve dünyanın karanlıgından
Bir aşk bahanesiyle kurtulmaya
Kaçıp giden baharların anısı
Elden ele devredilen bir gençlik duygusu
Laleler sümbüller bütün öbür boklar püşürler
Hakkım var mıdır bunları söylemeye
- vardır
Güneş dogarken ve batarken
Yazdan kışa girerken ve kıştan çıkarken
Ve dagda ve kırda
Hakkım vardır -
Çünkü en azından dünyadan
Dölsüz katırlar geçer
Yüklü vagonlar geçer
Demir yüklü şilepler geçer
Yelkenleri işletenleri ve tayfalarıyla
Ve onların karıları ve çocuklarıyla
Ve bilinmez sanılır gelecegi
Bir demiryolu makasçısının
Oysa kesinlikle yazılmıştır
Her sevgi kitabında
Asil olan açlıktır
Çogunluktadır

Sevişmek o yüzden gereklidir
Evet açlık, yok olsun bütün incelikler
Mendiliniz var mı, kabak ograten
Bof strogonof mantar fileminyon
Güneş görmemiş midye
Midye görmemiş güneş
Ve soygun halindeki otel malzemeleri
Ve altın arayıcılar
Ve istedikleri yerlerde
Yüksek graviteli petrol bulanlar
Hem thames kıyısında
Hem mekong deltasında
Bir kalça fotografina bunlarla birlikte bakanlar
Çogunlukta degildir
Açlık çogunluktadır
Artık her şeyi yaşadık
Ve birlikte düşündük
Ve düşündük ki her şey cehennem
Bir bakışta
Ve cehennem
Başarılmamış bir savaştır
Dünyanın ortasında kullanılmamış bir su
Cehennem, insanın kendi cigeri
At sırtında taşınan ölü
Kundaga girmeyen bebe
Karanlıklarda açan çiçeklerin
Bir insanin ölümüne dönüşü
Bir insan ölümü olmaya
Çünkü açlık çogunluktadır

- İşte o zaman diyorum ki -
Gelişin şen olsun senin
Her şey esirgesin seni
Çünkü açlık çogunluktadır
Ve ezecektir gücüyle dünyayı
- İkimize bir aşk elbette yetmez
Türlü şeylerin savunuldugu -
Dirilige eşitlige tokluga
Artık ayıp olan tokluga
Çünkü açlık çogunluktadır
Açlık...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 09:50

Baharı Bekleyen'e
 
Baharı Bekleyen'e

Ben kışın güzelligini söylerim ne gelirse dilime
Çünkü kış bir hazırlıktır soluguma kıpkırmızı gülüme

Nice kırmızı ayaklar gelip geçti o gün katar katar
Kış günleri sözgelişi ben bir çöp bile almadım elime

Altı kız bir ayışıgı def çalıp şarkılar söylediler
Beri yanda ormanlar yanardı, cigerpareler lime lime

Artık su uyur aşk uyanır mendilim kana boyanır
Bilirim bu baharda da herkes hasetlenir halime

Ve ellerim batık bir suda akar gözlerim her şeye bakar
Bahar bir gelsin yeter artık eksikse de bırak elleme

Su uyur düşman uyumaz suların dibi güllerde

Altı kız bir oglan def çalıp şarkılar söylediler
Baktım birinin kara bir gecesi düşüvermiş mendilime

Şimdi elimde baston silah, başımda şapka öyle
Agzımda kurşun hızında seçtigim her kelime

Su. Hiç kimse durmazsa her şey yürür, bu aşk demektir
Her şey kullanılmazsa dirim bir ihanettir ölüme

Sakiniz elimiz filan temiz baharı filan bekleriz
Fincanı taştan oyarlar içine bade mi koyarlar

Biz silah kuşanırız bize bir şey söyleme...

Kaynak: Divan

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 09:52

Binlerce
 
Binlerce

Binlerce pazartesi geçti ömrümde
Hangisiydi o çıkaramıyorum
Bir kiraz yedigimi hatırlıyorum kurtluydu
Demek oldukça eski

Bir de saçmasapan şeyler
Bir kızın dizaltını örnegin
Bir adamın çirkin sigara içişini

Nasıl yaşanıyor bu vesayetli dünyada
Hangi çılgınlar nasıl dayanıyor buna
Kimsenin soyunu sopunu bulmak görevim degil
Kendi öykümü düzenlemek yetiyor bana
Güzel bir ögle vakti
Eski güzel bir akşamı hatırlayarak
Sonra dopdolu şeyler
Damacanalar gibi
İçim kabarıyor

Sonu olsun diyorum
Neyin sonu ama
Hiç degilse bu taş basamakların...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 09:54

Bir Gün Sabah Sabah
 
Bir Gün Sabah Sabah

Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni:
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten.
Vapur düdükleri ötmededir.
Etraf alacakaranlık,
Kö p rü açıktır henüz.
Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam...

Yolculuğum uzun sürmüş oldukça
Gece demir kö p rülerden geçmiştir tren.
Dağ başında beş on haneli köyler,
Telgraf direkleri yollar boyunca
Koşuşup durmuş bizle beraber.

Şarkılar söylemişim pencereden,
Uyanıp uyanıp yine dalmışım.
Biletim üçüncü mevki,
Fakirlik hali.
Lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
Sana Sapanca'dan bir sepet elma almışım..

Ver elini Haydarpaşa demişiz,
Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
Hava hafiften soğuk,
Deniz katran ve balık kokulu
Kö p rüden kayıkla geçmişim karşıya,
Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu...

Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-Kim o ? dersin uykulu sesinle içerden.
Saçların dağınıktır, mahmursundur.
Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni,
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten.
Fabrika düdükleri ötmededir...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 09:54

Çok Üşümek
 
Çok Üşümek

Bir kalır uzun resimlerde anısı sakallarımızın
Urban içinde üşüyüp üşüyüp kaldığımızın

Bir Kalır yanık yağlar kokusu şehirlerde
Uzun nehirlere binip uzaklaşmadıkça

Bir Kalır yabancı yataklarda o oteller
Meydanlar heykeller sizin olmadığınız o her yer

O çok yalınç gerçekli gelip gitmeler

Bir kalır uzun duvarlar ve onların dipleri
Bir kalır yılgın adamların hep "Evet" dedikleri

Çok üşürdük hep üşürdük üşümekti bütün yaşadığımız
Üşürdü ellerimiz aşkımız sonsuz uzun sakallarımız

Tükenir dağınık diriliği kaşıntımızın bir gün
Bir kalır uzun kitaplarda anısı çok üşüdüğümüzün...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 09:56

Çokluk Senindir
 
Çokluk Senindir

Özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir
Özenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir

Suya giden adam meselâ omuzunu eğri tutsa
Güneş su ve adamın omzundaki eğrilik senindir

Ayağa kalkarsın, adına uygunsun ve haklısın
Kararan dünya bildiğin gibi sık sık senindir

Kararan dünya, yeni bir güle bir ateş parçasıdır
Bir ateş parçasından arta kalan soylu karanlık senindir

Bir deneyli geçmişi aldın geldin yeniyi güzel boyadın
Ben bilirim sen de bil ilk aydınlık senindir

Çünkü bir silah gibi tutarsın tuttuğun her şeyi
Her yeri bir uyarma diye tutan ıslık senindir

Senindir ey sonsuz veren ne varsa hayat gibi
Tutma soluğunu, genişle, öz ve kabuk senindir

Ey en güzel görüntüsü çiçeklere dökülen bir çavlanın
Aşkım, sonsuzum, bu dünyada ne var ne yok senindir...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 09:57

Edirnekapı üstüne Şiir
 
Edirnekapı üstüne Şiir

İstanbul dediler mi benim aklıma,
Vaiz sokağı gelir hemen.
Edirnekapı gelir, evimiz gelir
Köşebaşında duran bir güzel kız gelir.
Biletçi zili çeker, tramvay durur
Bir manav, bir meyhane, iki akasya
Kumrular geçer kilisenin çan kulesinden
Beyaz bulutlar geçer...
Burası Hasan Efendinin kahvesi Edirnekapıda,
Bu taşçı Kemal, çocukluk arkadaşım.
Bulutu Haliçten, rüzgarı Boğaz’dan
Bir baygın gün içindeyiz, yazdan.
“Dört cıhar, sebayidü, pencüse
Akşam olur, güneş batar nerdeyse.”
Pırıl pırıl aşk içinde Mihrimah Sultan Camii
Eyüpten vapur düdüğü,
Yenikapıdan tren sesi.
Kalkarız ağır ağır kahveden
Ben, Kemal, Kemalin eniştesi...
Vaiz sokağına gelir eve varırım
Kapıya iki üç defa vururum
Karım kapıyı açar, çocuklar koşuşur
Ekmeğimiz var, yemeğimiz var
Yemeğe iştahımız var.
Oturur yemek yeriz cümbür cemaat
Alnımızın terinden, elimizin emeğinden
Etrafa yayılınca makarnanın buğusu,
Bize ne elalemin on türlü yemeğinden...
Alır karımı gezmeğe götürürüm
Bir dolmuşa bineriz Edirnekapıdan.
Sultanahmette atkestanelerinin en güzeli
Elli kuruş verir, cambaza gireriz.
İstanbul bizim memleket, yaşımız yirmibeş
Basmayı da, ipeği de aşkla giyeriz.
Yenicami önünden güvercinler uçan
Mavnalar, takalar, koca koca gemiler,
KöPage Rankingüden günde kimbilir kaç insan geçer
Denizde balıklar güzel, havada kuşlar
Bir gülüşü karımın, sevdamı yeniler.
Denizlerin kumuyum, balıkların puluyum
Adım Turgut, kendim İstanbulluyum
Ben Allahın bir sevdalı kuluyum
Üsküdara geçerken bir yağmur almadı ama
Bir güzel yaz günü Kadıköy vapurunda
Japone kollu bir kız aklımı aldı.
Bakıştık, gülüştük, hoşlandık
Derken o yoluna gitti, ben evime...
Bizim ev iki oda, bir sofa
Evsahibi ayda yetmiş lira alır.
Kapıda atnalından, sarmısaktan bir nazarlık
Önümüzde kaleler, arkası mezarlık.
Gün olur çoluk çocuğunla bir bakarsınız
Güzelim vaiz sokağında benim de
Ferah, aydınlık bir evim olur.
Bir büyük radyo da alır, yerleşirim
Geçerim pencereye akşamüstleri.
Boy boy sardunyalar, fesleğenler,
Boy boy bulutlar karşımda.
Saçağımızda bir kırlangıç yuva yapmış.
Ahmet efendi geçer, selam veririm
Bakkal İbrahim selam verir, alırım.
Fesleğenler kokar, sardunyalar kızarır
İstanbul sereserpe önümde geceye karşı
Gemilerden, fabrikalardan düdükler
Şimdi bir tren kalkar Sirkeciden bilirim.
Alacakaranlıkta kıpır kıpır gölgeler
Sesler gelir yakın sinema bahçesinden
Bir hoş olurum...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 09:58

Federico Gorcia Lorca İçin Üç Şiir
 
Federico Gorcia Lorca İçin Üç Şiir

Ah işte her şey orda...
Ben severim omuzlarımı bir gün
Sırmaları, apoletleri olmasa da.

Ben severim omuzlarımı bir gün
Göçen bir maden direğinin altında

Su akar kendir tarlalarından
Ah her şeyim...
Ben severim omuzlarımı bir gün
Savaşta bir başka omuzun yanı başında
Yatakta bir ince omuzun yanı başında

Yol uzun, hava sıcak
Kırbaçlarım atımı varırım Kurtuba'ya...

İndiğini görürsem bir gün sığırcıkların
ve sürüler halinde,ovaya
İnsanların dünyayı bölüştüklerini hatırlarım
Bir gün daha...

Sevişirim ölürüm, savaşırım ölürüm
Doldururum çantama kara ekmek ve peynir
Varırım Kurtuba' ya...
"saat beşte
akşamleyin"

Ah ellerim ve kalbim
Her şey orada kaldı.
Keçeler keçeler ve portakallar
Kireç döktüler yere. Kara gözlüm, kalbim,
Halkımın fakir akşamlarıdır, biliyorum
Kanlı bir mendil diye bağlanan gözlerime
Kireç döktüler yere,
Bir duvarın dibinde
Bir deppoy un önünde
Kiraz ağaçlarına ve sığırcıklara karşı

Bir halkın gösterişsiz, sessiz cömertliğinde
Ölüm nasıl söylenirse öyle
İspanyol dilinde
ve her dilde...

obra
completas

Artık kat iyen biliyoruz;
Halk adına dökülen kan
Sapı gül dalı güzelliğinde bir bıçaktır.
Dişlerin arasında...
İspanya da
ve her yerde...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 10:00

Gecenin Şarkısı
 
Gecenin Şarkısı

Gecenin şarkısı markısı kimindir
Hangi şarkısı üstelik
Gecenin şarkısı senin olsun ben istemem
Üstelik o şarkı herkesindir
Çünkü bulutlar konuşur
Kuşlar uyur
Ses uyanır
Şimdi kimindir gecenin şarkısı

Kimi hüzzamdan bir şarkı besteler uykusunda
Otlar büyür
Ocaklara girilir madenlerde
Ne düşler görür insan kimbilir

Gece onundur...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 10:00

Geyikli Gece
 
Geyikli Gece

Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk

Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak
Bir yandan, toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut döğüşerek
Geyikli geceyi kurtardık

Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden

Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ayışığı

İster istemez aşkları hatırlatır
Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli

Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.

Biliyorum gemiler götüremez
Neonlar ve teoriler ışıtamaz yanını yöresini
Örneğin Manastırda oturur içerdik iki kişi
Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
Koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi
Geyikli gecenin karanlığında

Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı

Ama ne varsa geyikli gecede idi
Bir bilseniz avuçlarmız terlerdi heyecandan
Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
Yahut bir adam bıçaklasak
Yahut sokaklara tükürsek
Ama en iyisi çeker giderdik
Gider geyikli gecede uyurduk

Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
İmdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
Sultan hançerIeri gibi ayışığında
Bir yanında üstüste üstüste kayalar
Öbür yanında ben

Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
Eskimiş şeylerle avunamıyoruz
Domino taşları ve soğuk ikindiler
Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
Gölgemiz tortop ayakucumuzda
Sevinsek de sonunu biliyoruz
Borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
İkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
İyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorum

Halbuki geyikli gece ormanda
Keskin mavi ve hışırtılı
Geyikli geceye geçiyorum

Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 10:05

Göge Bakma Duragı
 
Göge Bakma Duragı

İkimiz birden sevinebiliriz göge bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadıgım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göge bakalım.

Falanca duraga şimdi geliriz göge bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göge bakalım.

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göge bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi agaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyecegimiz bir yer begen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat...

Kaynak: Dünyanın En Güzel Arabistanı

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 10:07

Hiçsizliğe
 
Hiçsizliğe

Anrı sen ne kadar güzelsin
Bir hiç olarak
Ormansın belki bilmiyorum
Belki ormanda bir ağaçsın şuncacık
Bir pazartesi günüsün
İnsanları dupduru edemeyen
Bütün karayollarında ve demiryollarında
Gider gelirim bütün dünyada
Ama biliyorum Kırşehir'de mezarsın
Bir kilisesin Kapadokya'da
Sözgelimi yumurtada zarsın
Ustasın sabahları yapmada
En katı yoklukları koyarak insanın içine
Akşamüstlerinde biraz gaddarsın
Sular ve zamanlar kararırken

Ne yapalım
Bari bağışlayalım birbirimizi...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 10:13

Hızla Gelişecek Kalbimiz
 
Hızla Gelişecek Kalbimiz

Hızla gelişecek kalbimiz
Kalbimiz hızla.
Sürgünlerin umutsuzlugunda
Kırık kalpler, yaralılar, onulmazlar
Farksız çarpanların umutsuzlugunda
Ve kö p rü başlarının umutsuzlugunda
Ve kö p rü başlarının umudunda.
Sular bitse bile, çiçekler atılırken oralara
Temiz bir ilişkinin bulutsuzlugunda
Ve eski daglarda, eski daglarda kış
Kovalarken ülkesini
Hızla gelişecek kalbimiz.
Kendi öz hüznümüzün öz tarlasında
Bozkır dayanıklılıgımızın tarlasında
Kalbimiz
Ellerimiz ayaklarımız arasında
Ve kimsenin bölemedigi şarkıyı
Güllerin, bugdayların ve acının şarkısını
Bir haziran uygulayacak sesimize.
Sütçünün sesiyle birlikte
Erkenci işçilerin sesiyle birlikte
Söförün sesiyle birlikte
Sabah başlamış sarhoşların sesiyle birlikte
Yaman sarhoşların sesiyle birlikte
Ve yeni uyanışların ve yeni dogmuşların
Ve herkesin ve herkesin
Sesleriyle birlikte
Bir haziran uygulayacak
Kimse bölemiyecek ve kalbimiz
Hızla gelişecek.

Yıkıntılara karışan eski bir bahar
Büyük olmaya elverişli bir bahar
Eskiden yaşanılmış ve her şeye ragmen
İnsanlara göre bir bahar
Suların kana kestigi yahut
Suların kana kestigi bir bahar.
Hızla gelişecek kalbimiz
Bir mavilik kalıbında
Bir odada, en olagan bir odada
En sade, en insanca bir odada
Bir kadınla bir erkegin oldugu bir odada
Bir kadın bir erkegin
Bir kadınla bir erkek oldugu
Ellerin ve omuz başlarının
Birbirini buldugu.
Birden gerçekligini algılıyarak
Saat çalınca ve görünce güneşi
Birden vazgeçilmezligini algılıyarak
Önemli ve gerekli buluşunu kendini
Birden hatırlıyarak
Gelecege hazırlayınca olanca gögüslerini
Ve herşeye ve ölüme.kalbimiz
Hızla gelişecek
Çagımıza pek uygun bir hızla
Gelişecek kalbimiz
(...)Kalbimiz
Yerin ve gögün altedilmez bir dirilikte oldugu
Tutkumuz, direnmemiz, ellerimiz, kalbimiz.
Kalbimiz
Kalbimiz hızla gelişecek...

Kaynak: Her Pazartesi,1968

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 10:16

Islak Çeltiklere
 
Islak Çeltiklere

Benim bir sevincim var yüzün artık akşam
Bir çocuğun gülüşünü görüyorum nereye baksam

Kıyımız uzak ve kuytuda ellerimiz sanki yok
Ellerimiz yok ama senin ellerini bir tutsam

Bazı çocuklar doğar bilirim bazı çocuklar doğmaz
Doğmayan çocuklar için bilmem ne yapsam

Ey çavlan. bitmeyen temmuz güneşi. ey aslan
Silkin. sakla harmanını. çocuğunu sakla

Ey aslan. suya kaptır kendini ellerin sanki yok
Bir güzel günde mızıkalarla bir alanda dursam

Sen yoksun gazeteler yok geçmişin razı değil
Bilmem ki doğmayan çocukları ben mi doğsam...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 10:17

Kankentleri
 
Kankentleri

Kan akıyor penceresi karanlık evlerden
Ölü kadınların üstüne tuğlaların üstüne
Denizse aydınlık ve incili mavili taşrada
Kana doğru ürkek en güzel yaban balıklar
Bu kandır akıttığımız sıkıntılı pazarlarda
Üst üste yergökyüzüne içki şişelerine

Kan içinde elleri ve öbür parmakları
Boşnak değil çocuklar dondurmacılarda
Mezarlı eyüplerde ve deniz kenarlarında
Sarışın kafaları ama analı babalı
Kan akıyor ahşap yapılardan sokaklara sokaklara
Mavi ülkeleri tatsız kısa pantolonlarda

Kan akıyor oluklardan öyle kan
Boyanır batmış gemiler perşembesi
Bir tesbih bir zımba bir yazı makinesi
Çektikçe böyle katil kralları...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 10:18

Senfoni
 
Senfoni

Önce sesin gelir aklıma
Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli!
Sonra cumartesi günleri gelir
Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
Bir yağmur yağsa da beraber ıslansak.
Kırk kere söyledim bir daha söylerim
Savaşta ve barışta karada ve denizde
Düşkünlükte ve esenlikte
Zamanımız apayrı bize göre
Yanyana olduk mu elele
Aç kalsak ağlamayız biliyorum.
İçim güvercinleri okşamış gibi rahat
Sen yanımdayken ister istemez
Geniş meydanlarda akşam üstleri
Üstüste üç kere deniz üç kere çınarlar
Sen yanımdayken ister istemez
Uzak ırmakları hatırlıyorum.
Arasıra düşmüyor değil aklıma
Yabancı kadınların sıcaklığı
Ama Allah bilir ya ne saklıyayım
Yanında ihtiyarlamak istiyorum...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 10:19

Sibertenik
 
Sibertenik

Üç kere üç dokuz eder
Bilirsin
Birin karesi birdir
Kare kökü de
Bilirsin
"Mutlu aşk yoktur"
Bilirsin

Ama baharda ya da dışarda
Sonsuz göğün altında
Aşkın aşkla çarpımı
Nedendir bilinmez
Garip bir biçimde
Hep sonsuzdur...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 10:20

Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiir
 
Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiir

Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız

Bütün ağaçlarla uyumuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız

Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yangelmişim dizboyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle döğüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 10:23

Türkiyem
 
Türkiyem

Seni boydan boya sevmişim,
Ta Kars'a kadar Edirne'den.
Topragını, taşını, daglarını
Fırsat buldukça övmüşüm.

Sen vatanımsın, ekmegimsin
Duydugum, bildigim zafersin yıllarca..
Zonguldak'ta 63 numara
Nazlı sahiller Akdeniz'de.
Sevdasın cigerlerimde parça parça
Yarı kalmış dilegimsin...

Sen Koçhisar'da tuzum,
Sille'de kızım...
Çift kulaklı Sürmene bıçagı belimde.
Varmışım çig köfte yemeye Adana'ya
Dadaloglu'ndan bir koçaklama dilimde:
- Şu yalan dünyaya geldim geleli..
Hey vatanım, bacım, sagdıcım, emmim
Senden bir yara her yerimde.
Desteye güreşmişim Kırkpınar'da.
Durmuş da yorgunluk çıkarmışım,
Bir akşam vakti
Dört bardak kırtlama çayla Erzurum'da..

Ardahan'a varmışım yollar uzamış
Bel vermiş, yol vermemiş daglar.
- Yüce Tanrı dört yanını bezemiş,
Beni yakan bir Konyalı kızımış.

Seni boydan boya sevmişim
Ta Edirne'ye kadar Kars'tan.
Taşını, topragını, yigidini,
Fırsat buldukça övmüşüm...

Turgut Uyar

Josephine 01.09.08 10:24

Uzak Kaderler İçin
 
Uzak Kaderler İçin

Birgün, bir yağmurla garip garip
-Çoluğu çocuğu terk edeceğim.-
Bir sevgiyle doymayacak kalbim, anladım
Alıp başımı gideceğim.

Asır yirminci asırdır, amenna
Bir yanımda sevgilerim, bir yanımda sancım
Neon lambaları büsbütün karartır gecemizi
Uzaklar daha uzaklaşır
Bir define çıkarır gibi kayalardan, Ademden beri
Sımsıcak sevgilere muhtacım.

Bir gün alıp başımı gideceğim
-Yıldızlar ışısın, yollar üşüsün, yollar...-
Belimi bir ılık şal sarsın, mavi
Hüzünlü bir serencamın ardından, şarkısız
Rüyalarım unutulmuş bir handa pes desin
Görmüş geçirmiş bir çift duygulu dudak karşısında.

Kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm
Her insanın ayrı ayrı yaşayabilsem kaderinde
Diyarı gurbette kanlı bir aşk
Bahtsız bir çocukluk uzak köylerin birinde
En uzak beyazlar,
En yakın ikindilerde, duygulu
Ve bir sahil meyhanesinde bir akşam
İçip içip ağlasam...

Nasıl kısa kesmeli bilmiyorum?
Herkesin derdinden pay isterken.
Uzak kaderlerin suları çağlar simdi
Yıldızlar dökülür sonsuza içimizden.

Birgün, bir parkta otururken, biliyorum
Bir el yağmurla dokunacak omuzuma
Bir çift göz, bir davet, bir kalp
Çoluğu çocuğu terk edeceğim.
Yapraklar dökülecek, çiçekler solacak

Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
Toprak ve insan kokularıyla,
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için
Başımı alıp gideceğim...

Turgut Uyar


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 22:43 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2