tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Türkan İldeniz Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/13678-turkan-ildeniz-siirleri.html)

Josephine 01.09.08 10:25

Türkan İldeniz Şiirleri
 
Adı Mehmet Efe'dir

Adı Mehmet Efe'dir
kavradımı kirişi şöyle bir
dağlar ardına yay gerer.
Evet odur
Çözülmez düğümlere kılıçsız İskender.

Can kurban insanı insan kılan özelliğe...
Çağına tanık olarak
geçmişi sonsuza yansıtmak için - bilgece-
kurutmaz asla, asla kurutmaz fırçasını
ebemkuşağını devşirip paletine
bir punduna getirir de mutlak
la minör ton katar maviye.
O çizebilirdi ancak
ki... işte bakın sevmek çiziyor
dünyanın yüreğine

Kucaklar gökyüzünü öper dolu dolu
selam gençlik, cömert doğa, kainat
tarihin kanlı sayfalarına inat
defolsun yeryüzünden öfke ve kin
işte zeytin dalı, işte güvercin
haydi barış çocukları hep birlikte yeniye
yaşasın hayat.

Pruvası gül dalından, pusulası rüzgar gülü
Rastgele Reis, bu ne sürat
sırasında fırtınanın gözüne dalmak - tam rota
yine de zor değil, büyük sularda balina
varmısın Efe Fırat
çölde balık avına
varmısın ha.

Her yan soğuk durgun, duvarsız duvar
kimler dikti bu binaları böyle kubat
biraz duygu harmanlayın harcına.
Ahşap, kerpiç, tuğla neyse de
bu beton canavarlarla boğuşmak yerine
varmısın Efe Fırat
okyanusta oba kurmaya
var mısın ha.

Kuran, İncil, Zebur, Tevrat
usanmadan söyler ya, her ibretin sonunda
aslolan yukarıdaki saltanat...
Fermanda tuğra, evrakta hatem, holdingde paraf nedir ki
varmısın Efe Fırat
yıldızlara imza çakmaya
var mısın ha.

2000

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:26

Atomlar
 
Atomlar

Direnmesi neyse ne yaşamak şartlarına
Ölüm zaten yakına yakın
Büyüsün çocuklar çiçekler arasında
Atomları kaldırın.

Sırıtır tarihten bin temennasıyla
Çirkin oyunlar, kötü bozgunlar
Ve bilenir her yenilgide kin
Birileri baş üzeri kahraman - bak hele!
Ötekileri tanımayız onlarda kim?..

Günlük çarkların dev yutarlığı
Öğütürken insafsız bir hızla
Bizi, sizi, onları
-Bırakın çocuklar korkusuz büyüsün
Kaldırın atomları...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:26

Bekleyiş
 
Bekleyiş

Sayısını unuttuğum günlerce bekleyişten
Ben yorgunum rıhtım taşları yorgun
Art arda geçen gemiler durmuyor bu limanda
Duranlardan sen çıkmıyorsun

Bil ki katıksız sancılara razıyım yokluğun olmasa
Bil ki bir avuç biber gözlerime serpilen
Ellerimde soğumadı ellerinin izleri
Durup şiirler yazıyorum yoluna.

İçimde sıkıntının en dayanılmaz şekli
Kaçıncı kere saatleri susturuyorum
Bensiz çözülüp sensiz bağlanması yok mu halatların
Tükeniyorum...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:27

Beyaza Dönsün Diye Devran
 
Beyaza Dönsün Diye Devran

Yanlış susuyorsun - gözlerin ağıt -
maviye bak.
Bir bugün mü, başında bunca bela.

Hatırla,
bulut değildi, umut hiç değil
üstümüze abanan - isli duman.
Biz ki milattan önce, milattan sonra
acı kara yıllar devşirdik sabırla
beyaza dönsün diye devran.
Kimi zaman bir çığlıkla çıktık, çığ altından
bir çığlıkla yıktık surları kimi zaman.
Biz ki nice tuzaklardan, sunaklardan
korlardan, korsanlardan kurtulan
kurban.

Yanlış susuyorsun - gözlerin ağıt -
maviye bak.

Sesin gökyüzüne akan ulu bir çavlan
susma, zamanın durağı yok.
yok tarihin molası.
Bırak sesin gökyüzüne aksın, yıkasın yıldızları.
Kapama şarkını, şarkını kapama
durma öyle kendine uzak.

Yanlış susuyorsun - gözlerin ağıt -
maviye bak.

Değer kıyımlarına en soylu yanıt
şarkıyla
güneşe köPage Rankingü kurmak...

Kaynak: Evrensel Kültür Dergisi Ağustos 1995

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:29

Buz Altında Yanardağ
 
Buz Altında Yanardağ

Yarına bir ses uzat, geleceği uyarsın
bir ağıt, bir türkü, bir marş, bir avaz...
Yarına mutlaka
bir ses: cesur ve beyaz
İnsan'ı kucaklasın.

Ninnileri annelere bırak.

Şiirler ses resmidir, sesle çizilir
hayatın özünde karılmıştır mayası, renkleri asla solmaz
yansıtır çağının gölgesini, güneşini
yansıtır devranın ölçeğini, ülkenin gerçeğini.
Şairi itişip kakılsa, hapse atılsa
derisi soyulsa, asılsa, kurşunlansa, yakılsa da
şiiri yaşar sonsuza kadar
ve dipdiri çıkar sayfalardan, binyılları aşarak.

Hallac'ı Mansur, Pir Sultan, Nesimi, Nef'i
Nazım Hikmet, Onat Kutlar, Sabahattin Ali
Zenea, Lorca, Neruda, Nielsen
Vaptsarof, Sabina, Kavakami, Milev
Chenier, Jara, Radnoti, Rileyev...
..... ..... ..... ..... ..... ..... ..... .....

O şiirler zamana kement atar
kemende basar parmak.

Evet hayatın özünde karılmıştır mayası
renkleri ondan solmaz
bin afetten bir mısra damıtılır sırasında
sırasında bir beyit doğar, bin kıyametten sonra
büyür ha büyür gece gündüz
yürekte o cehennem kahır
nasıl görmeze gelinir, nasıl kanıksanır
bu dağları sarsan deprem, bu gözyaşı, bu kan
bu kardeşi kardeşe kırdıran
korkunç oyun, zorlu dram
bu hıçkırık, çığlık, açlık
yıkılan dam, yakılan orman
bu ...

Bu rant, rüşvet, hortumlu servet
Vurgun, soygun, arpalık
önce nerden başlar kokmaya-balık
bu...

Nasıl görmeze gelinir, nasıl kanıksanır
dört bir yandan iştahla
toplumsal dokuyu kemiren bu tümör
yirmibirinci yüzyılda, uzay çağında
buyrun ülkemin genel görünümünden bir kaç satır.

Terör
Yargısız infaz
Fail-i meçhuller
İşkence
Kimsesizler mezarlığı
Kayıplar
Devletin seyrettiği katliam
... ... ... ...

Ve onlar
önce İnsan dediler, sonra İnsan.
Yanına-ekmek, çiçek, gerçek-çizdiler.
Aysın aydınlansın ortalık
saklanmasın karanlığa kirli işler.
Bilinsin çalma denizde kutsanan ,
yalan dolan, yağma talan bilinsin-diye
kelle koltukta gezdiler.
Ama hiçbir zaman
kalemlerinden eksik etmediler umudu.


Hasan Fehmi, Adem Yavuz, Hasan Tahsin
Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu
..... ..... ..... ..... .....

Onlar,
halk yaşamak, halk yaşatmak uğruna
yağmur, kar fırtınada
daha da şavkıyan çerağ
Onlar,
buz altında yanardağ...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:30

Çağ Yılgını
 
Çağ Yılgını

O çağ ki hiç bilinmeyen
Gizi kutsal - Yaban güzel
Merakımı çeker ve beni daha
Bırakırımda görüntümü burada
Alır başımı giderim yalın - kat
O bilinmezliğe
O ilkel güzelliğe...

Atom, beton, kömür, demir, petrol
Büyürler yerlerinde - siz onlarla
Antenler radarlar size bayram
Size bayram bonolar, çekler - ne denir -
Oysa saatin sarkacı
Dişliye tutsak.
Bir sağa bir sola - istemesede.
Bunalırım elbet, elbet duramam
Babasını hiç bilmemiş
Anası çoktan toprak
O savaş öksüzünün yaşını kurutacak
Bir mendil bulunmazsa
Bir meltem esmezse.

Gelişim müjdelenir boynuz borularla
Ateşler yakılır - ava koşarlar
Çizerler resmimi kuma göğe ve suya
Giyimleri post, yaşamaları ilkel
Ama yürekleri, yürekleri uygar
Günü gelen doğar, günü yiten gider
Yetki vermez orada atoma - ecel.

Güneşi bölüşürler avuçlarıyla şavk şavk
Ve
Orda Tanrıdır aşk...

Kaynak: Buz Altında Yanardağ

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:35

Denklem
 
Denklem

Bu denklemin bir çözümü olacak
Ben diyemiyorum vay

Ben diyemiyorum ama sen anla
Sen de konuşma gözlerin yeter
Ne çıkar dolansa dursa bu kara bulut
İki akkor parçasıdır bana gözlerin
Ne çıkar yani konuşmasak da
Bir bakış aramızda her şeye deger
Hem savaşlar, kavgalar bitiyor mu konuşmakla
Dilersen görme de beni, beni sevme, beni unut
Ama altın aşkına, petrol aşkına
Emekçi alınlardan dökülen ter aşkına
İnsanın insana sultanlıgını unutma

Bu denklemin bir çözümü olacak
Ben diyemiyorum vay

İşte bundandır ki hep böyle yorgun gezerim
Her çagdan sorular yüklenerek
Ne denli yorulsam omuzlarım düşmüyor nedense
Nedense sen hep kolunda kitaplarla gelirsin
Sen gelirsin gözlerime ışık gelir, evime renk
Hadi git suya bırak elini yüzünü
Bak tarhana çorbası yaptım bugusu ne hoş
Bir baş da sogan kırarım deme gitsin
Kasaplara dargınsam denizle aram iyi
Akşama balıkla salata var şarap yoksa neyleyim
Bilirsin seni ben içkilerden açık severim

Bu denklemin bir çözümü olacak
Ben diyemiyorum vay

Kızma dumanlanıyorsam sigaralarla bolcana... nedeni var
Dindiremedigim agrı kendimin degil inan
Hani. Şu helva meselesi, şekeri unu bol da
Kendisi bir türlü yapılamayan....

Sen de tutmuş beni oyuyorsun gönlüne... vazgeç
Vazgeç sevdanı büyütmekten
Sokaklarda kalan çocukları büyüt... kıvanayım
İnsanın insana hakkını ver... insanı kotar
Maden ocaklarına gir, kazma salla onlarla
Ya onlara güneşi indir, ya onlara güneşi çıkar.

Bu denklemin bir çözümü olacak
Ben diyemiyorum vay

Her sabah gazeteler yaylım ateş ve ben yenik
Her sabah bozguna ugruyorum ezilenlerle birlik
Kanını satışa çıkaran bir adam varken çaresizlikten
Bunca dogal zenginligimizde bebekler borçlu dogarken
Ve yirmibirinci yüzyılda cennet yurdumda
Toplumun tortusu insanlarım magaralarda yaşarken
Ben seni sevemem boylu boyunca
Kendimi bırakamam havasına sevdanın
Savaş çıglıkları uguldarken kulaklarımda

Ancak bunları ve dahalarını yok kılarsan bana
İşte o zaman ben sana koşa koşa...

Bu denklemin bir çözümü olacak
Ben diyemiyorum vay...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:36

Forsa
 
Forsa

Var belki kaçmalarda o belirsiz
Kendine sürgün kılmak kendini
Okları uzaya salarak
Sonra
Aramak izdüşümlerini.

Kaygı kulağıma çığlık savuran
Çıkmazlarda kesin buyruk - Dur
Önce bir majiskül, devamı susku
Damarda açan gül kurur.

Büyük el kumar açar
Akşam - sürerek hüznünü ortaya
Sen açık denizlerde umut feneri
Ben yaralı gemide Forsa

Kaynak: Buz Altında Yanardağ

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:37

Gecedir
 
Gecedir

Gecedir
Durdum ortasında hüznün

Yağmur mermi gibi iniyor sabrıma
Bu dar havadan bıktım artık

Yoluma mayın ekerek giden aralık
Yatmış pusuya

Ocak sapa kaldı
Yamacından geçtim şubatın da

Gecedir

Yumruğum kendi avcuma

Öylesine sürüldü ki yüreğim buzullara
Öğrendim ateş yakmasını suda

O hırçın nehir
Kö p rüleri yıkmış
Bahar karşı kıyıda

Gün olur bir şiir açar
Gökyüzü büyür
Tat gelir acıya...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:39

Gelme Sakın Perişan Olacağım
 
Gelme Sakın Perişan Olacağım

Öfkemin gülleridir, yağmura döner yüzünü
Küsüp senin güneşine
İçilecek bir kadeh schnaps'unu
Yarım bıraktım
Gelme.

Gölgeni yıkma yoluma
Bocalıyorum
Kasırgalar yaratma öyle çılgınca
Korkulu soluklarda geniş olmak kim
Yaşadıkça yaklaşırım sandım - oysa
Suyun ateşle uyumsuzluğu gibisin
Kopabilir desem en ince yerinde
Geçmişe uyanan gözlerinin
Ateş gemilerini bir bu ürkütür
Şimdi uzaktan gülüp geçtiğim

Şimdi
Uzaktan
Gülüp geçtiğim
Ne mi çıkar güneş tutulmasından
Nasıl mı çocukluğum
Ben o zamanlar da böyle üşürdüm
Evlerde katı yönetimli kuklalar
Çatışmalara hazırlar saygımı
Beklediğim günlere daha ne kadar
Anlatılmaz umutlara merhaba
Hatırlatma bütün onları ve onları
Benzer benim çektiklerim
Peygamber Yusuf'a

Bir anda çağrışımlar yok edince zamanı
Uzaklaştıkça ölçülere vurması kolaylaşan
Nasıl mı çocukluğum
Geçti mi çocukluğum
Çocukluğum mu - hiç yaşamadığım
Bırakır her yerde kendini hüzne
Unutmak pazarında en pahalı
Buyruklar - buyruklar - buyruklar
Buyruklar - itirazsız - hep baş üzre
Düşünmekti ezen gözlerimi yük
Yanlıştı yanlış şu benim korkularım
Ürkerek birer mum gibi
Yöresi sönük.

Ve bir gün
Yürüdüğünü her şeyin
Ve bir gün
Eh işte nasılsa
Korkularımı bilinçle kovdum
Dur dediler dinlemedim
Koştum
İsyanım onlara oh ola.

Belki özüm orda diye
İlle de İstanbul dersen
Hırçın bir deniz bulacaksın kıyıda
Sonra çok bunalıma itecek seni
Karanlığa kurşunla yazılan teoriler
Ve gölgelerin saygısız büyüklüğü
Aslına oranla
Gerekirse açıp bütün kö p rüleri
Yılma, yüklen şiirlere
Gücün Kartaca.

Kesin ayrılıklara yeni çiçek serpmek
En duygulu serüveni yaşarken
Güneşi güldürse de arada bir
Buzulları çözmeye yetmez
Ağusunu yüreğime akıtan aşkından
Yeni kavuştum kendime
Yine ayırma
Geçitlerde yol vermez yabanlar
Derim ki kimse aramadı böylesine
Kendini bulmak için
Benim kadar.

Benim kadar hiç kimse
Öyle ülke ülke dolaşıp...
Uzun da olsa yollar ne çıkar
Sabrımı almışım yedeğime
Ne çıkar uzatsa anılar
Ahtapot kollarını
Varsayıp her şeyi hiçbir şeye
Giderim doğacak günlere.

Sen yine eskiden olduğu gibi
Zenci mızrakları havayı yırtarken
Tam tamına katıksız
Malraux'yu mu okuyorsun akşam üzerleri
Bağ bozumu türküler yakılan
o sancılı günlerinde dört mevsim
-Hayli yakın eskidikçe onlar bana -
Ateşleri yak da öyle oku
Çünkü fenerini elinden alıyorlar
Diyojen'in.

Geciken bir şey var güz sularında
Bilmesem bahar belki diyeceğim
Artık hiç olmadık yerlerdeyim senden uzak
Söyleyemeden o çok ezberlediğimi
Düşüncenin yorulduğu yerden
Acıyla bıraktığım o köşeye
yeniden dönmek mi
İstemem bırak
- Çoğalan acılara yeni direnç nerede -
Öz şiirlerin Tanrısal havasında
Gelmesin eski aşklar
Yeni saltanatıyla.

Gelme sakın perişan olacağım...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:41

Havva’dan Beri
 
Havva’dan Beri

Bu şiir Hz. Adem’in sol kaburga kemiğinin yalnız bir t

İster ya ister elbet sana sulta kurmaklar
Öyle görmek alışkanlığı binler yıl önceden
Kuytu mağaralarda daha post giyinirken
Ta o zamanların diktası bu zamana

Papirüsler, parşömenler, tabletler
Meta derse sana ben hep isyankar
Bu ne bencil bir tanıtım, ne sakat bir empoze
Bin yıllar boyu süregelen...
Gerdek öncesi baba, sonrası koca uyruğunda
Dahasına elim varmaz mı ola... kalem uygar, sahi çağ uygar..!
Tutsak pazarlarından başlık parasına.

Daraltır soluğumu hatta tapınaklarında kederin
Yetmişiki ayrı kadın, yetmişiki aynı adım
Diyelim bir çarpı çizmek alnına senin
Çamaşır, bulaşık, ev tozu, dört duvardan
Belirir Radyum bir o kadar olur
Belirir hemen Kataca Halatları... saçlarından
Ve o mermiler ki omuzda taşınan.

Kadın, kadın bilmem ki nasıl duyurmalı seni sana
Sen dur ben geçeyim yarışmasında
Varlığın her şeye başlangıç, yani nasıl yeterli
Ama Havva Kızları neden habersiz kendinden
Oysa sizdiniz, gözlerim kapalı gördüm sizi
Hep birlikte elele bütün engelleri aşarken...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:43

Hayrola Yakışıklım
 
Hayrola Yakışıklım

Hayrola yakışıklım
Çapkınım "bıçkınım" delifişek zıpkınım hayrola
Ne bu zengin kalkışı böyle palas pandıras
Testisi mestane hurma şarabından
Doldurmadan som bir tas
Tam rübai kıvamını bulmuşken hüzzam
Elinde atlas
Kolunda Hayyam
Ne bu zengin kalkışı erkenden
Bakıyorum havalandın yine pupa yelken.

Daha doğru dürüst bir hatır sormadan
Hindiba kahvesi yudumlamadan daha
Henüz Evrenin Sesi’ni serpiyorken havaya Tagor
Sen Hayyam’ı takıp koluna...
Dinlemiyorum artık "öyle şok" gayrı sus
Açıl yakamozlara da deniz kızlarına sor
Nedir uykuda Okyanus ve Yunus.

Sahi nedir uykuda Okyanus ve Yunus
Ki...
Ne zaman gözlerimi kapasam.

Evet :
Ey deniz kucakla beni, sar bütün kollarınla
Öp iştahla iştahla
Sabahın sabahıma karışsın
Akşamın örtsün tenimi
Dehlizlerine çek beni
Şehvetinde kavrulayım, savrulayım, kaybolayım
Sende bulayım kendimi
Ten ateşim yansın hep Sular Tapınağında
Diyordum bazen
Yine de derim ama
Yok yok ısrar etme, ben şimdi gelemem
Bak hicivlerini civcivledi
Taksime başladı bile Neyzen...

Kaynak: Güzel yazılar dergisi - Ağustos 2000

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:44

Hiroşima Pişmanı
 
Hiroşima Pişmanı

Ben Albert Einstein, atom bilgini
Hiroşima’dan yükselen çığlıklar benim
Çürüdü beynim, çürüdü etlerim gerçi
Toprak eritti bedenimi ama
Kemiklerimde rahat yok, suçum ulu
Ben atom bilgini Albert Einstein
Bıkmadan lanetlerim kendimi ve bulgumu

Vah bana, vahlar bana, uğraşılarıma vah
Pişmanlığım sonsuza değin büyüyecek
Bir nükleer sözü geçmiyor mu sızlıyor kemiklerim
Oysa ben hiç de kötü kişi değildim
Mutluluk üstüne adamıştım beynimi
İyiliğe harcansın istedim emeklerim
Sebep başkaydı sonuç başka oldu neyleyim

Pınarların soğuk suyu söndüremiyor da içinizdeki kini
Buğusu tüten somunu bölüşmek varken kardeşçe
Kola kol mu istiyorsunuz, dişe diş mi
Karışamam sizin olsun
En güleç yüzüyle güneş - günaydın derken her sabah
Gülücükle uyanan bebekler büyüyecek gün beklerken
Siz doğanın silme cömertliğine inat
Yapılanları yıkmak mı diliyorsunuz
Nasıl isterseniz buyrun
Tek beni rahat bırakın, ilişmeyin bulguma
Ben atom bilgini Albert Einstein
Çilem dehamın çilesi... Sürer hatta toprak altında
Kemiklerimde rahat yok
Vah bana vahlar bana...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:47

İlkel Çıplaklığında Örtülü Havva
 
İlkel Çıplaklığında Örtülü Havva

Ben bunu önceden söylemiştim
Kanım Havva’nın kanı, etim afsundur diye
Sonra etkisiz kalır yakınmaların
Gelme üstüme üstüme...

İlkel güzelliği ne varsa Havva’nın
Giyimlerimle kat kat saklı
O zamanlar şölenlerde esrik olmak kımızdan
Ya da şimdi Yorgo’nun afyon yüklü şarabı
Tenimin alevinde şamanlar döndürürse her sefer
Neden kıskanırsın... kıskanma ki aldatmayayım.
Giyimler mi dedim kat kat inanma, yalan
Vitrinde seyretmiş olacagım

Arınık duru sular dökünürsün boşuna
Firavun... hani şu güneşin oglu canım
Tutsakların teninde yıkanırdı oysa

Türlü zamanları türlü inançlarla aldattım
Benimle başladı oh işte, benimle bu oyun
Doyumsuz kavgamız var ya, kavgalı doyumsuzlugumuz
Anlaşılmaz gibiligi hayır ama hem olsun.

Ben bunu önceden söylemiştim
Havva elmayı sunarken Adem’e
Kanım o kan, etim afsunlu benim
Gelme üstüme üstüme...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:48

Sevgi Bayrak Olursa Evrene
 
Sevgi Bayrak Olursa Evrene

Dağılıp belkileri aramak öyle
Sonuçta belki şenlik belki yenik
İnsan olmak sorunu ilk
büyük açılar bileşkesinde.

Hep kurtarmak baş tutku
Duyguları katı çarklardan
Korkusuz yaşamak hançer ucu
Şimdi yoluna ayna tutan.

Kurur savaşlar, haksızlıklar
Altı Kıta yürür el ele
Kurur şüphesiz kötülükler kökünden
Sevgi bayrak olursa evrene.

Yaklaşır arsız ve çabuk
Ölüm fırtınadır her an
Belirgin ve kesin
Tek tek başlarda esecek olan.

Yürek özgür yaşamak ister
Kimselere yüksünmeden, kızmadan
Buyurmaya açılan ağızlara bir tomurcuk
Barış Çocuklarından...

Kaynak: Buz Altında Yanardağ

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:49

Son Dua
 
Son Dua

Bu son damlasıdır
Yağmurun
Yıllanmış şarap misali
Ellerime düşen.

Çıldırtıcıdır
Deniz meltemine bağlanan umudun
Yarı yolda kopuvermesi
Çiçeğinden.

Ararım nice yıldır
Çaresini ölümsüzlüğün
Ulusundan bir şiir ver şimdi
Sonra al canımı istersen!

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:50

Taşra Kızının Deliceleri -I-
 
Taşra Kızının Deliceleri -I-

Gözlerim seni görünce güzel
Saçlarım senin için uzun
Tenim seninle sıcak böyle.

Sakınmaklar gereksiz bunu yeni anladım
kırıp dikenli telleri geldim yanına.
Dört tarafımda elle tutulan karanlıktı-bilirsin
raylarca uzuyordu yalnızlığım
körkandil kısır anlayışlara
bir kinim vardı , zamanın eritemeyeceği
bir sancım vardı öylesine belirgin
yokluğun özlü çıbandı sanki
Duramadım.

Duramadım dayanılmaz isteklere
bütün bağlardan kurtulup bir an
gözlerinin büyüsüne geldim
ellerinin ateşine
Yak beni.

Sen uykusun vazgeçilmiyorsun
Seni kendim kadar seviyorum
Günlerden bir gün duysam acısını
Beni ilk öpenin sen olmasını istiyorum
Beni ilk öpenin sen olmasını...

Kaynak: Taşra Kızının Deliceleri

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:51

Taşra Kızının Deliceleri -III-
 
Taşra Kızının Deliceleri -III-

Kınamalar çoğalırsa çoğalsın işte
Sana yaşıyorum teki tekine.

Gözlerim gözlerini bilmezken daha
Büyük büyük yergileri vardı...
Al ellerimi al ısıt inadına
Sebepsiz olmasın kıskançlıkları.

Yanımda olmadınmı ben zenciyim Afrika’da
Sana süslüyorum güzelliğimi
Ak-sert ellerini gördüğümde her
İstemekler doğuyor içime sevilmeyi.

Varsın çoğalsın kınamalar - duyan kim
Erkekçe solukla yakınımda - ürpereyim...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:52

Temmuza Karşı
 
Temmuza Karşı

Acının ağzından öpüyorsun yine
yine cehennem yürek
yine hüzne gönüllü devriye.

Turaçlar amansız iklimde kanat açmadı ama
ağaçlar zamansız açtı çiçek
kar vurdu birden, pusudaymış fırtına
ardından bir yağmur, bir yağmur ki
yağmur değil sanki kezzap...
heba oldu onca heves, onca emek
onca kitap.

Söylemeye gerek yok, zaten herkes farkında.

Ey nice cendereden süzülen direnç
hangi acı denenmedi ki bizde
kitap yakılan yıldan,
insan yakılan yıla vardık
katliam katladık, çağ atladık.

Gel de içlenme.

Bu şiir bir büyük Vah - Temmuza karşı
Ağustos kapısı nerede, nereye çıkar bu çarşı

Nereye çıkar bu çarşı
ki...
hem kalabalık, hem karanlık.

Tehlikeden geçiyoruz - belli etme - ilerle...

Kaynak: Akköy dergisi Eylül/Ekim 2000

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:54

Ufka Damlayan Alınteri
 
Ufka Damlayan Alınteri

Ası adın neydi - unutturdun
zaten ben sana hep Abbas diyordum
bir ayağın eşikteyse, tetikteydi diğeri hep.

Evet Abbas, Abbas yolcu
yine hangi iklime böyle - hangi mevsime
bu kez hangi serüvene olacaksın özne.

Çözülüp bin sevdadan
bir mavi uğruna dolaştın her çağı
karanlık sayfalarını kargılayıp, kargışlayıp dünyanın
İnsan için - yeniden yeniden - İnsan
durma sefer eyledin, Mut dedin, Umut dedin
ne çok sevdim seni ben, ah sen bunu hiç bilmedin
boşladın gönül yurdunda ocağı, kucağı.

Gurbetin soykütüğünde yazılıdır adın.

Seyir defteri, zirve defteri
kaçıncı bu, kaçıncı cilt Abbas
Ufka Damlayan Alınteri

Çölde Aruz yürürsün, kervanın kumda Kuma
- müstef'ilün failan -
her sahrada bir vaha bulursun mutlaka ama
bulunduğun her yer sana uzak...
Böyle gidip gidip nice - sonra ki eyvah
yine aynı noktaya varmak
ve görmek işte : barış çubuğunun bir ucu silah
tanımla - yorumla - anlatımla olmaz
hüsranı yaşayan anlar ancak.

Acının ve gecenin rengi siyah
diye yolları astarlama ömrüne
siyaha inat - kendi içinde değilse
nerde aradığın Sabah...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:56

Viran Kalpler Sokağı
 
Viran Kalpler Sokağı

Yani o ne ki sanki -o- ağzında kahkaha çiçeği
öyle geçilmez viran kalpler sokağından

Bak bu sokak adından belli
bu ad bu sokağa sebebsiz verilmedi

Seninse saçların Samson
güzelliğin Apollon
sırtındaki parka değil, marka
zaten marka konuşuyorsun baştan ayağa
-babam sağolsun-
burcun sağlam, yıldızın parlak
şanslı doğmuşsun aslanım, şanslı doğmuşsun
cebinde bol sıfırlı çekler halay çekiyor
sende kafayı çekiyorsun gece gündüz
neşen gıcır, keyfin keka
Allah ziyade etsin, ama
başka hayatlara hiç mi saygı yok sende
dikkatini süsünden ayırda biraz
durup şöyle etrafına bir göz at
bak bakalım var mı burda sendeki şatafat

burda bahar gelmeden başlar güz
işte tanı bu gençleri
Yeter-Kader-Hicran-Nalan-Garip-Fakir
kimi yetim kimi öksüz
hepsi alacakaranlıkta işe gider gelir
kavruk yapılı
gözleri sönük, avurtları çökük

Sen de nisbet yaparcasına
iriyarı, besili
şen şakrak
haşarı, uçarı, aylak
bir de ağzında kahkaha çiçeği
üstüne üstlük

Ne sakar şeysin sen öyle
koskoca kentte başka yer yokmuş gibi
tut da bu sokağa tosla

Bundan böyle besmeleyle çık yola

Hadi aslanım bas git, sana uğurlar ola
bas git havanı başka iklimlere at
koskoca kentte sokak mı bulamadın
burda almazlar
cakanı git de kendin gibi çakallara sat

Bu sokak adından belli
Bu ad bu sokağa sebebsiz verilmedi...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:57

Yankı
 
Yankı

Zamanın düğmesini çeviren dev
Güneş yorgununa su ver
Mavi kentler özlemi - sıcak
O ki yükünü atar omuzlarından
Güvercin alanına varırsa ancak.

Acılar çizdi onu böyle belirgin
Acılar ve acılar - daha belirgin
Yıllardır dağladı kalbini
Sabrıyla
Ve dedi ki
Ey zulüm var çoğal
Ey haksızlık büyü dur
Direncimin damlası deniz olur
Bu yolun sonunda.

O bunu böyle dedi
Her zaman bunu dedi
Ve hiç boyun eğmedi.

Şimdi kendi yürür ve dahi efsanesi
Duygusal yanını çocuk parklarına saklar
Doğacak çiçeklere
Ol rivayet
Temelinden sarsılır
Baktığı her duvar
Ve orada o öylece
Daha adı konmamış bir şiire
Suskunun çığlığını saplar...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 10:59

Yanlış
 
Yanlış

Düşünce kumsalında uçarı
Yazdığını birazdan bozar
Kararsızlığın gelip giden dalgaları.

Ne zaman insem o suya
Ayrı durumlu iki renk
Bellisiz sürüp gidecek nereye
Birine yönelsem
Öteki ondan içre.

Başlar yarışı zorlu ve kesin
Yeni çıkış kapılarından
Aramaya özdeğer,
Sonuca hangisi hızından önce?
Demek gene ben bir nokta
Gidiyorum gidiyorum hep aynı yer.

Boşluğa şimdi bu yanlış
Evet ama o şey
Olursa uzak gerçek
Nasıl varılır bilinçle
Sabrım taşmışsa denizlere
Bayrak açmışsa gençliğim
Aynalar yansıtmışsa övgülerini
Ve baharsa mevsim
Kişi yanılır bazen

Kendine hem de...

Kaynak: Buz Altında Yanardağ

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 11:02

Yazmak
 
Yazmak

Yazmak hani söylenemez ortası
Ve gerçekler vurur kaleme
Çürük kö p rüleri yıkar suları
Bir çizginin en duygusal yerinde
Us dokunulmazlıgı çokçası.

Yürür ışıga yıkılır kara
Uyansa çöllerin susamışlıgı
Uzak saatleri kuran el
Bilir bunu korkusundan
Gece... sogutur kumları.

Yedi iklim üzre sonsuz
Uçsun diye ak güvercin
Yazıda yay gerilir avcılara
Dagda ateş yakmak kolay... ben degilim
Uzanırım yıldızları yakmaya.

Silahları hile pusu ve tuzak
Diye işte biraz ondan
Tam yılgınlıgın belirdigi yerde
Bir şiirle yeniden tutunmak
Kendimize...

Türkan İldeniz

Josephine 01.09.08 11:03

Yitikler Çıkmazı
 
Yitikler Çıkmazı

-Quo Vadis?
-Kendimi bulmağa...

Ellerinde şaraplar tutuşuyor
Mecnunsun Leylanı arıyorsun hep diplenen kadehte
İğreti gülücükler kondurup dudaklarına peşpeşe
Laleliden İzmire selamlar veriyorsun.

Yaşantını geçmişte unutmuşsun aranışın bu yüzden
Seni kaç kez kayıp bürolarına kendini sorarken yakalıyorum
Paris-İstanbul trenine kaçak binerken
Beyrutun esrar tekkelerinde sızarken yakalıyorum.

Şimdi ağlarsın, herkeslerden başkaca ağlarsın İzmirlere
Gerçi kimseler görmedi, o bile görmedi gözlerinin yaşını
Ama ağlamak yanakları ıslatarak olmazki sade
Bunu bir ben anladım, Tanrı daha anlamadı.

Yeter diyorum dinle beni, bu sokak çıkmaz sokak
Bir elinde kadehin konuşuyor bir elinde kanlı bıçak
Dinlemeden yürüyorsun sendeleye sendeleye
Bırakıyorum artık peşini,var git nereye istersen
'Haydar Haydar günah senin bana ne'

Bana gelince: Ben yaşanmadan eskiyen dünlere küfür okuyorum
Beşik yıllarıma üç sıra,çocuk yıllarıma altı
Bugüne dokuz sıra okuyorum gelecekte bütün umudum
Çünkü geçmiş geçmiş değil yaşanmış olmalıydı.

Ne yapmam gerekti bilmiyordum tutunacak dalım yoktu
Kırsam bütün zincirleri açıkta kalırdım
Belki diyordum bir sabah güneş belki böler uykumu
Ben o zamanlar Düzce'de küçümen bir kızcağızdım.

Şimdi çığlar gibi büyüyen hıncımı alıyorum bilin
Gözlerim faili meçhul cinayetler işliyor
Kanlı cesetler çiğniyorum mola vermeksizin
Tolga durup durup sadistliğimi söylüyor.

Sahi hangi çağda hakkı verilmişti Sezarın
Altmışyedi ilimizde beni sevenler varsa
Bana ah edenler,yalvaranlar varsa
Ve ben sevemiyorsam kimseyi kendimden özge
'Haydar Haydar günah benim sana ne'

Lütfü kantinde Rodinin Düşünen Adamı
Bilmiyor oysa ki düşünmek yasak
Kendini nerde kaybetmişti bir bilse
Bir bilse sanıyor ki hemen bulacak

Çinkoyu eriten şarapları Yorgonun derdini eritmiyor
Süheylayı her gördüğünde çoğalıyor özlemi
Beş yıl önce kaybetmişti kendini hiç değilse bunu biliyor
Dön beş yıl önceye bul kendini diyorum hayır diyor gözleri.

Ne denli yakınsa aradıkları - bakışları o denli donuk
Herkes kendini bir başkası sanıyor
Hepsinde bir tedirgin soluk
Unutmuşlar - hiçbiri kimliğini bilmiyor.

Neden mi diyorlar koşmamız şaraplara - bulmak
Bulmak kendimizi çizginin ötesinde
Dört yol ağzındalar ama ne var ki yollar salkım saçak
Bulurlar mı bilmem bir adım yürüyüşe iki mola vermekle
Bulamazlarsa bile Haydar Haydar günah onların kime ne?

Kaynak: Taşra Kızının Deliceleri

Türkan İldeniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 02:02 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2