Kahraman Tazeoğlu Şiirleri Seni İçimden Terkediyorum Binmediğim hiç bir otobüs Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde Gittikçe azalıyor hayat Neyi erken yaşadıysam Hep ona geç kalıyorum Sana göçüyorum her sonbahar Yolların çıkmıyor aşkıma Unuttuğun yağmurların adı saklımda Seni içimden terk ediyorum Susmaktan yoruldum Kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri Efkar demliyorum gözlerimde yaşlarımı, yanağıma varmadan öldürüyorum Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp Seni içimden terkediyorum Ne unutacak kadar nefret ettin Ne hatırlayacak kadar sevdin Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin biliyorum Beni hep bulmamak için aradın Yanılgımdın Yandığımdın Yangındın Sensizliğe yenilmek Sana yenilmekten zor olsada Ardımda bir sürü "belki"ler bırakarak Seni içimden terk ediyorum Şimdi İçimde öldürecek bir anı bile bulamayan İki yarım kaldık Tamamlayamadık bizi Elinden tutamadık yanlızlığımın Saçlarımıda uzaklarına gömdün İçimin mavisi senin okyanusundandı Al! geri veriyorum. Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim Sana bensizliği terkediyorum "Yârime uzanmayan bütün dallarım kırılsın" demiştin Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi? Ne tuaf değil mi? İçimi acıtanda sendin Acımı dindirecek olanda "Ya öldür beni"dedim Ya da git benden İçi bulanık bir sevdanın ucunda Seni kaybettim Aldırmadın aldırmalarıma Bir gecede yakıp yârini Şafaklara sattın ihanetini Küllerime basanlar bile utandı yaptığından İşte soluk bir ömrün son nefesi Benden İçimden Terkediyorum Kahraman Tazeoğlu ---------------------------------------------- Düş Kavuran Gittiğine inansam dönmeni beklerdim Köhne gemiler geçiyor içimden Hangi sokağa dalsam hangi kapıyı açsam Ardında sen Hep sesine bir kulaç kala boğuluyorum Bilmem Sen mi erken demir alıyorsun Ben mi geç kalıyorum Ellerimi bıraktığın yerden Çığlar yuvarlanıyor ta şurama Her gece fırlatıp denizlere Yitirilmiş tebessumleri bir cigarayla parmak uçlarımı öldürüyorum çürümüş rüyalardan arta kalan mirasınla yolcusuzu yollara döndüm alnımdaki girdaplar şimdi kan tarlası fırtınalar kopuyor demişsin yüreğinin en rüzgarsız yerlerinde oysa ben bin mevsim sana fırtınalandım sen bilmedin gittiğine inansam dönmeni beklerdim Kahraman Tazeoğlu -------------------------------------------- Git Şimdi gidiyorsun Git Oysa senden tek bir damla istemiştim Sana kocaman bir deniz sunmak için Şimdi gidiyorsun Git Ne zaman başladı bu hikaye Anımsamak zor Gençtim Hazırda fırtınalarım vardı dört nala sevdalarım Komazdı öyle üç-beş nöbetleri Geceler içimi acıtmazdı böyle Bir insan bu kadar eksilebilir mi Hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adamvardı Bu şehrin biryerlerinde Düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona Gözlerinde gizledi o seni sen bilmedin O adam bendim unuttun mu Bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu Seni unutamadı İşin kolayına kaçmadım Uğruna ölmedim yani Uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep Sen bunu da bilmedin Ben bir bakışına bin anlam yükledim Sen aşka kestirmeden gittin Bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma Şimdi gidiyorsun Git Bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden Bütün ışıklarımı söndürüyorsun Bu cehennem cinayetlerini işliyorsun Sonra bunlara intihar süsü veriyorsun Yazıklar olsun yazıklar olsun Susuyorsun susuyorum susayacaklarım bitmiyor Hani sen sevdiğini Yarı yolda bırakacak kadar yüreksiz değildin Düşmemeyi öğretecektin nerdesin nerdesin Uzun lafın kısası yoktur Anlatacağım çok şey var Hoyrat bir rüzgar gibi geldin Aklımı hayatımı dağıttın Şimdi gidiyorsun Git Daha ayrılığa bile çarpmadan Aşk bize döndü Bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri Artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil Ama sana dokunmak da yasak bana Göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır Sen var ya sen Allah kahretsin Yani şimdi Gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı Yani şimdi başkaları mı sevecek seni Ben saçlarını okşadığım zaman Ellerin öksüz kalırdı Şimdi gidiyorsun git.... Kahraman Tazeoğlu ------------------------------------------------ Her Aşk Katilidir Bir Öncekinin Rüzgarlı bir tepenin yamacındayım şimdi Kent suskun Ve istasyonlar ayrılık için var bu şehirde İmlası buzuk, üşümüş ve kirli bir çocuk olurum seni Düşünürken Ömrüme iliştirdiğim martı leşleri yamalı bir geçmişi oynar İmtihanlar ve intiharlar üzerine kurulu hayatlardan Gecenin en serseri yanını alırım günceme Durup durup şiirler yazmak yoluna Yeni bir yaşam biçimim oldu son günlerde Kendimi sende kalabalık buluşum belki de bundan Her gece yorganımın altında sakladığım Kırlangıç sürüleriyle geliyorum sana Sen uykudayken Babam her gece ölüyor şimdilerde Annem nihavent bir çığlık oluyor Bana en çok sensizlik koyuyor Sonra babilin asma bahçelerine asıyorum kendimi Uyanmak için Eski bir aşkını anlatıyorken bana Konuştuklarından yapılma bir sessizlik oluyor ağzım Kaç kez kanıyorum bir bilsen (ya da hiç bilmesen) Sesinin ardında yüzün sessiz bir tabanca gibi duruyor Sendimi kötü kurulmuş bir cümle sanıyorum Gece yüklü bir kamyon uykularımı solluyor Yastığının altında yalnızlığın var biliyorum Oysa ben senden bir bardak su istedim Akdeniz değil Son yalnızı benimdir bu kentin İstanbul arkamdan gelir Ey hüznü yüzünde gülücük diye taşıyan kız Hep kendine mi saklarsın çocukluğunu Ağzıma bir bulut bulaşsa da yokluğundan yapılmış Kayadan seken kurşun En serseri yanımız olur kimi zaman Ve ben hep kendimi terk ederim senden Her katilin aşkı Her aşkın katili Bir öncekinin faili Hep ben olurum Hep ben ölürüm İçime uzanan koridorların ortasından Hep gülerdin beni görünce Bense sana hep geç kalırdım Sona kalırdım Sonra kanardım Yağmurlarla inseydin içime İçim senden yanaydı Yüzümdeki işgaller senden karaydı Seni sevmek en gizli ağlama biçimimdi Sana yazacaklarım sil sil bitmezdi Ve ben Sende hiçbir şeydim Sen bende herşeyken Canım Yastığının altında biriktirdiğin yalnızlıklarım Kendine varlaşıp bana yoklaşan biri yapar seni Ve ne kadar kaçsan o kadar yakınsındır aslında kendine Geciken sevdalar yıkık kentlere benzer bilirsin Ve sevgisizlik alır bir gün seni benden İşte bu yüzden Sen hep sevil Hep sevil Sevil Kahraman Tazeoğlu ---------------------------------------------------- Gece Geçilen Şehirler Işık Seli Gibidir Acılar büyütülerek unutulur sevdiğim Yüzünden kopunca bir buzul çığlık Ellerin buz tutmuş iki yarım şarkı olur Ve ben yoksulluk kokulu bir gidiş bırakırım sana Beni adresime sorsun esmer bakışların Dönsen de bulamazsın nasılsa gitsen de Kentlerden sakındığım bekçi duruşlarımı ara Emaresi boldur sokakların Sol omuz başımdaki kokundan yakalanırım Sokul ki geceme avuçların ıslanmasın Saat başlarını beş geçer yelkovanın Senle zamansızım amansızım Senle büyük susarım Kendime yenilirim her kavgada Sonra koca ağız bir çocuk olurum Bütün trabzanlardan kayarım Bütün köprülerden sarkarım Yüzüm kente sürülür İçime sesin kaçar Ben seni ağlarım Alışmak ölümdür Sanki hiç ölmedik Tanrının göğsümüze taktığı bir nişandır ölüm Teneşirlere yatırılıyor şimdi ellerim Sana uzanmaktan yargılıyım Hırçın bir iklimin sır girdabısın Seni anlamak kendine çelmeler takmaktır Ve kendini affetmesidir her seferinde (bazen beni affedebiliyorum istanbul) Zehir yüklü bir mektup var Dalgakıranlarımda parçalı bulutlu durur Sana kent şiirleri biriktirdiğim bir gecede Çok eşli bir yağmur başlar Kentin en dövüşçü çocukları ağlar Bilirim dışarıda yağmur varsa Sen içinde ağlıyorsundur Ağlama ki gülmesinler bize Bak sen seviyorsun diye var sonbahar Her mevsim gelişine söz veriyor Saçlarına fısıldıyor Saçlarına Bana bir pencere bile açmadığın saçlarına Sensizliğe alışmak bir bozgun ağırlamaktır içinde biliyorum Örtülerine unutma beni çiçekleri takıyorum Şimdi yaşama hakkım sana Gel de yağmurumdan iç Seni seviyorum Kahraman Tazeoğlu |
Kendini Biriktirme Koleksiyoncusu Kendini Biriktirme Koleksiyoncusu Aşkı ayrılıklar yaşatır Hadi küs kendini ona Sonra kendi içine kus Bir şiir kana Dilinden susul İntihar kurgulu gözlerinde Kör bir uçurum var dalgın Gölgen kendine dargın Ona çığlığın çok ama İçin kendinden yorgun Bir yağsan ıslanacaksın Kanamalı bir düşe Eski bir cinneti asacaksın Gece kara çalınca yüzüne Heybenden intihar çıkaracaksın Aşkı ayrılıklar yaşatır Kendini biriktirme Ayrılacaksın Kahraman Tazeoğlu --------------------------------------------------------- Nota Dudağında kırmızı bir notayla Şarkılar dokuyorsun sağırlığıma Hani gitmesen diyorum hani gitmesek diyorum Gitme sisli ülkemin çığlık notası Damarımda patlayan kırık şiirim Sen aşkın anadilisin Kalabalıktan yalnızlık yapma becerimsin Hayatın solfejini öğretip Notasız coğrafyalara çalmışlar seni Kendi cümleni kuramıyorsun Kenti dudaklarımdan öpemiyorsun Yetiştin bütün geç kalmalara İklimler biriktirdin kanına tenha(sızım) Aşk hep yazdan kalma Ayrılık ise kıştır Senden sonraki dünde Sulardan başka her yerde kulaçlar atıyorum Boğuluyorum Kırık notam Sol anahtarınla Kilitleme gözlerini Kör oluyorum Kahraman Tazeoğlu -------------------------------------------------- Seni İntihar Ettim Deli dolu geçtik ateş hatlarından Sevgim korkuyla beraber büyüdü içimde Sevdikçe korktum Korktukça daha çok sevdim Er geç birbirini boğacaktı bu duygular biliyordum Neden sonra farkına varıyor insan Ayağına takılan bütün taşları Yoluna kendi döşediğinin Senin yarınlara inancın benden yüklüydü Daha cesaretliydin Planı çatılmamış yarınlara ektiğin umutlar Er geç açacaktı biliyordun Deli sevdalı çocuk ruhumun Nicelerinin uğruna kıyametler kopardığı Değersiz değerlere sırt dönmüş güvenli saflığında Bir sonsuzluk buldun kendine Ve hayatımızın resimlerini çizdin duvarlarımıza Sonra birden Yeşil bir kentte Ilık bir yaz gecesine astın beni Sevdalı ömrümün dakikası beş para etmedi Ödedim Cümlelerim seni taşımaktan yorgun düştü Son sözün Ve son anın efendisi olmaya bilenmiş yüreğine yenildim Geçmişten nefes alıp geçmişe nefes verdim Anılar kemirdi yüreğimi Felç oldu hislerim Zamanın çoktan dibe çöktüğü kum saatimin belinden Tek bir saniye bile süzülmüyordu Ters çevirmeye cesaretim yoktu Çünkü yeniden başlayacak bir hayatın Korkağı olmuştum Aşkların sonrasında hüzün vardır Ya sen hüznü boğarsın Ya da hüzün seni boğar Ama birisi kanatlarını kırarsa eğer Yaralı kuş rolüne soyunacağına Yürümeyi denemelisin Hayata dönmelisin Bunları düşünebilmek bile kendime dönüşümdü Ve sonunu infaz ediyordu içimde O gece yüreğimden sağ çıksaydın eğer Ölen ben olurdum O gece Hayatın lekesiz bir anında Seni intihar ettim Şimdi katil benim Artık güncemde bir boşluksun Yavaş yavaş taze anıların altına gömülüyorsun Ve sana ait sandığım her şeyin Aslında benim olduğunu öğreniyorum Hiçbir duygunun tek ilhamı değilsin Kendimi keşfettikçe Seni kaybediyorum Ve ufkuma sensizliği Korkusuzca geriyorum Kahraman Tazeoğlu ------------------------------------------------------- Sesine Uyku Kaçmış Adam Bir adam vardı bu şehrin bir yerlerinde Sesine uyku kaçmış bir adam Ağlasa duyardınız Yağmur şırıltısı gibi yağardı düşler ormanına Yüzü silik bir adamdı Gözlerinde En çok da gözlerinde saklıydı hüznü Bu yüzden kısardı gözlerini Buz gibi sessizdi o Sesine uyku kaçmış bir adamdı Ne zaman düş kursa Çocukluğunun soğuk günleri gelirdi aklına Gençliğinin Deli fişek günlerine yazgılıydı yazgısı Vadesi dolmamış toprakların İnce tortularında saklıydı ruhunun gizemliliği Ve bir gün Bir şeylerin intikamını bıraktı ardında Bir türlü alamadığı Şapkalı günlerin umut kokan güvercinleriyle birlikte Gitti bu şehirden Sesine uyku kaçmış adam Gecelerdir onu düşünüyorum Uykularım kaçıyor. Kahraman Tazeoğlu ----------------------------------------------------------- Şehirler Olmasa Anılarımız Ölü Olurdu ... Ve hep uçurum kenarlarında gülümsüyordun bana Nicedir kendimi biriktiriyorum herşey aşka varır diyerek Ve utanmadan ağlayabiliyorum artık gidişlerine Bir tek sen çıkıyorsun şehirden tüm kalabalıklar yalnızlaşıyor İçi boşalmış bir kente içtiğim antları kusuyorum "Yanındayım" diyorsun en yanım bayramlanıyor Geceleri molasız geçiyorum şehirleri Bir aşka bir ölüm yetmiyor bu çağda Gecemin en zifiri yanını kemiriyor bir sırtlan Ve leşim bir aşkı kusmaya and içiyor Sönmüş olsa da Gölgeme bile sözüm geçmiyor artık Oysa ben şehir çocuğuyum Yani yorgunum Her karanlık bir kent kursa da bana İçinde ellerin olmayan herşey sadece kalabalık Bilir misin yanımdaki Düşler kırılarak çoğalır Ve yoklaşarak azalmak Bir varoluş şeklidir çaresizliğin Çünkü güneşi terk edenler çabuk ölür Elleri tütün kokulu gece yalnızları Nikotin biriktirir gece nöbetlerine Bu yüzden Bütün çay bardaklarına dudak izim bulaşıyor Buralarda ölmek ve gülmek arasında fark kalmamış Sürüyorum kendimi Büyük sevdalarını küçük korkulara yedirtenlerin şehrinden Ömrüm! Kendine saklı bir kent bul Yarin gözlerinden yapılmış Kahraman Tazeoğlu |
Araz "Yalnızım çünkü sen varsın" "gel" desen gelirdim gittiğin uzakta bendim dağ gibi bir ihanetten düştüm bu kendime son gelişim ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime kendimi suçüstü yakalıyorum ve kentsizliğimin isimsizliğini Araz'a uyak düşüyorum gözlerime senden düşler sürüyorum ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor bana en büyük tehdit yine ben oluyorum sonra bir durağa yaslanıyorum sonra bir kente ve sen gidiyorsun ben kanıyorum diyorlar ki "kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun" oysa "gel" desen gelirdim biliyorsun yorgun Haliç'e biraz inat biraz ihanet bırakıyorum ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum aklıma düşüyorsun düşüyorum düşünce üşüyorum azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum yalanlarımla bir hiçlikteyim beni içinden kaç bu kentte her yağmur kendini ağlar aklıma düşsen yalnızlık oluyorum ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir nerde kimi üşüyorsun artık kendini yakan bir ateşim kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz şimdi boş duraklara yaslanıyorum boş kentlere oysa "gel" desen gelecektim gün düşlerime dönüşlerimde bakışın içiyor beni gözlerimden gövdemi düşürüyorum güz yavrusu duraklara uzaklığına uzanıyorum sevdiğin sonbahar geçiyor üstümden ama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdan yıkılıyorum şarkılara "kimseler biliyor" yalnızlık dostumdu şimdi korkum oluyor oysa "gel" desen gelecektim artık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyor güz artığı saçlarımda oynaşan sensizlik göz karana yenik düşüyor en korkak yanlarımdan kendimi yitirdikçe sana gidiyorum göbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorum düş satıcısı ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorum uysal yalnızlıklar satın alıyorum gülüşümle ödeyerek ve içimde yalancı bir katil taşıyorum yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma cüzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum ben kirli sözlerimi temize çekme oysa "gel" desen gelecektim gözlerim ihanete ihbar taşıyor kuşkulu bir cinayeti fısıldıyor kaşlarına sözü namluna sürmelisin şimdi en yaralı yanımdan vurmalısın beni çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır avlunda bıraktığım az kullanılmış intiharları deniyorum ne vakit nikotinli ellerinden yola çıksam susuşuna kan döküyor gözlerim sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun oysa bilmelisin Araz'ım kimsenin içi görünmez ve hiç bulamadıklarını asla yitiremezsin bak şimdi aramızda sessiz kalıyor söylenecek bütün sözler her sabah akşam oluyorsun alnından ellerine damlıyorsun yüzündeki yağmurla iniyorsun kente içine dert oluyorsun kentin dışına yağmur yüreğinde dağılıyor kristal şehirler duvarların kan öksürüyor ve sen başkalarının gözlerini yüzümde aramamayı öğreniyorsun beni bir durağa yaslıyorsun beni bir kente gidiyorsun oysa "gel" desen gelecektim susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın en susmakta neydi öyle sen en dinlerken biliyorum Araz'ım insan kendini bulmamalı, hep aramalı gittiğin yerden başlıyorum öyleyse gece cinnetlerimi de alıp yanıma denize bakmayı bilmeyenler bir gün mutlaka boğulur işte bundandır gözlerinden kaçışlarım siz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı ben şimdi gurbetim içimde taşıyorum heba olsa da senlerce yılım oysa "gel" desen gelecektim ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden şairler ölüdür derler inanmıyorum en karanlık ceketimi giyiyordum ışığa kördüm çünkü şimdi ise güneşe ilerliyorum dirilmek için kimliği paslanıyor eski bir anarşistin gecenin kör gözünden utanıyorum hadi bana en militan kelimelerle saldır batır içime cümlelerini beyhude bir dehşet bırak hak ediyorum gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içime can kaybından ölüyorum cenazemde namaz kılacağım zan altındayım yalanıma inanıyorum yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin kinim kendime susuşum sana küsüşüm tüm dünyaya üstü kalsın ihanetimin "gel" desen gelecektim yine bir tren geçiyor içimden sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor görmüyorum söylemiyorsun kırılıyorum hiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenik bir gecede sana bir öykü çıkarıyorum ağzımdan süsle beni ey aşk geçtiğin yerleri öpüyorum yarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorum dişlerindeki nikotin tadı terkimde sirenler ve ateş hatları içip sesini peydahlıyorum kendimden ve kentimden ıslak ceplerimi buluyorum el yordamıyla yasadışıyım tutukla beni gözlerimden kalemim bitti yitirdi şiirini şuur öldü kanımdaki mürekkep balığı solumdaki sise intihar etti intiharlar bir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek yaşamak için geç bir zaman ölmek için ise erken çok davullu bir senfoni sürçüyor dikiş tutmaz ayrılığımda kirpiğinden yapılma bir darağacına geceyi asıyorum yoksun bu yağmurlar ıslatmıyor beni bir durağa yaslanıyorum sensiz gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum "gel" desen gelecektim oysa kulaklarımdan bordo denizler dökülüyor şimdi herkes biraz sen biraz acı göğsümde bir vagon gizli sözler batıyor fırtınalar çıkıyor üstüme şakağımda intihar acemisi bir şairin delilik provaları arkandan uluyan kapılardan söküyorum kokunu yokluğunu kokluyorum yokluğunu yokluyorum çöz gözlerimi senden hadi ücranda yak bakışımı gözlerine bekçi sevdam dünden ve senden kalmayım içine her düşen kendi keşfi sanıyor seni oysa sen melekleri bile kıskandıracak kadar kendinsin ve kendini acıtmak istiyorsun ama güller kendine batamaz bilmiyor musun "gel" mi diyorsun herkes kendi gördüğüne bakar peki hayatın rüzgarında kime yelkeniz kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu hadi en kanadığımız yerden susalım "gel" desen gelirdim "git" dedin ve gittin Aşka... Rüzgara... Ayrılığa... Zamana... eyy ağlaa Kahraman Tazeoğlu ---------------------------------------------- Yitikliğimize Birbirimize dokunmalarımız korkak kelebeklerdir, dokununca renkleri yıkılan... Çünkü küskün çocuklar inanmazlar. Ki inanmak küskün bir çocuğun en büyük kan kaybıdır. Susarım içimde bir yangın başlar. Dokunsam arta kalan sen, kül olan ben. Taş duvarlar yanmaz bilirim. Büyük yangınların isini giyinirler. (ama nafile.. hiçbir kalem ve hiçbir ben, sonraki sayfada aynı sen’i bulamıyoruz. uzaklar hep uzak kalıyor sevdaya... sen yine de artık sesime düşme.) Her gece gözlerimden hatıralar çalınmış. Bir denizci ağ atmış yalçınlaşmış düşlerime... Düşmüşüm. Bir ses... giden gitmiştir demiş... Susmuşum... Bir baharın bedeliydi bu... Kahraman Tazeoğlu ----------------------------------------------- Yanlış Anla Beni Keskin bıçak aşkının kestiği damarımdan fışkıran ayrılığı İntihar ediyorum Kırık şakaklarıma yapıştırdığın teselliyi dudağımda uçuklattım Gidiyorsun yağmurun kızı çekmişsin pimini ayrılığa Gözlerinden ağrılar sızıyor çığlığını yüklerken gemilere Geldiğin her yere yabancısın içinde taşıyorsun katilini Tokada doydu yüzünün sol yarısı Kalın bir kalem altını çiziyor şimdi Kanat sürçüyorsun bir gidişe Ardında gurbetleşen kavuşmalarımız Yakıştırıyor her intiharı bana Benden çok sağanaksın Parmaklarımın ucusun Yaktım ve içtim Dön ve gül Gül ki Gözlerim Çiçeklensin Yalanlarla Saklıyorum Sevdamı Ne olur yanlış anla beni Kahraman Tazeoğlu ---------------------------------------------------------- Usta Umrumdan taşıyor zamansızlığım. İsmin içimde titriyor, sesin sesime düşüyor; ses veriyorum... Oysa sen en sağır yarasın yüreğimde... Gözlerini günceme düşürdüğümden bu yana, yorgunum gitmelerin tümüne. Gözlerini günceme düşürdüğüm günden bu yana, dipnotlarda çürüyor sevda adına ne varsa... Meğer ne çok beklemişim gelmeyişlerini. Sen beni anlarsın be usta ne garip sıkıntıdır şu suskunluğuma en uygun makamı bulamamak. İçimin buz kestiği yerden çıkıp geliyorsun gözlerime. Sen geldiğinde ise düşürmüş oluyorum düşünden kendimi... Kahraman Tazeoğlu |
En Fazla İçimde Ölürsün... En fazla içimde ölürsün Cesedini sürüklerim gittiğim her yere Kızıl sonbaharım Hangi aşk kendi fırtınasına dayanabildi Ellerimde çoğul bir gölge kuşu Adının arkasına basmadan yürüdüm Alnımda birikti çizikler Adımdan çıkardım aklımı Aklımsız kaldım Neylersin İnsanız Ne yapsak eksiğiz işte Ölüme ayarlı saatiz En fazla içimde ölürsün Sorarım Şiir papirüslerinin hangi köşesine karaladın beni? Hangi hare’mden yakaladın da çiğnemeden yuttun gözlerimi? Kekeme repliklerin ezber bozduran kuşu Hangi rüzgârlara sattın da Saçlarını! Devrik cümlelerimin öznesi oldun? İçindeki kötü senaryoların kahramanı olmak istemezdim Dağıldı bak derlenip toplanmış dağılmalarım En fazla içimde ölürsün Nasılsa yokluk rehin bırakılıyor kalana Kalan gidene denk neyi varsa susuyor. Ve susmak inceltiyor her yarayı Ve susmak bakmak oluyor Gitmediğin her yere Kim tutuklanmış yalnızlıktan Gizin içine gizlenen kim Söyle beni nerene sakladın Ki şimdi bu kadar sokaktayım En fazla içimde ölürsün Karla karışık yağarsın yara Bereme Karma karışık kalırsın cinnet şeridinde Kaldırımların kaldıramadığı her neyse işte Bulamadığın her ne varsa büyük yıkımların izinde Sana borcum olsun Hiç yazılmayacak bir şiirin içinde En fazla içimde ölürsün Yanağında yanar avucum Avucumda imlası bozuk bir şiir kalır Gözlerinin namlusu döner, yakar kirpiklerimi Kulağımda bir tepenin rüzgârı uğuldar Gırtlağıma kadar aşka batarım Yeteri yok. Eksiği fazla. Neyin kaldı eksilenlerden arta İçeri doğru kapanan bir kapıydın Saçlarından geçtim önce Ve kendimden öylece Neyim yoksa var bildim Eğildim Eksildim Eridim Bir seni bitirmedim Hangi rüzgarlara sattın da saçlarını Uğultusuna tutunamadın Ömürden nefes çalarak ne kadar yaşarsa insan Öyle yaşadım gözlerini Tenimde itiş kakış Cebimde depremlerin Esrarlı gece ayinleri Volkanik şiirler Usul usul giymedim mi sözlerini Yalnızlığın tiradını kapamadım mı her sefer Sensizlik seni anlattı en çok Vazgeçmeler vazgeçmekten vazgeçti Söyle saçlarında öldüğüm Bir geri gidiş kaç günde gelirdi? En fazla içimde ölürsün Cesedini sürüklerim gittiğim her yere Tenimin yırtıldığı yerden mi girdin içeri Açar gibi yaparak açık bir kapıyı Beni ikiye böldün Hadi içimi kendine aldın da Beni nerde bıraktın Hangisini seçerdin benim için Ve hangisinden vazgeçerdin kendin için Ben yarama çoktan sen bastım Yaşım kadar gencim Adın çabuk diye geçti Ardında aç köpekleri bırakarak Ezberimden geçtim. Hızla biten aşk şarkılarından geçtim Senden bir şey eksiltmeden sana çok şey bırakmaktı aşk Bildim Biz dalkavuk bir aydınlığın yerine Onurlu bir karanlığı seçtik Ve bir öyküden ağlarcasına geçtik Cesurduk çünkü Kendimizi kendi düşlerimizden kovacak kadar Ömrüne yüz çevirmiş iki masalcıyız Gerisi hiçlik Gerisi yokluk Sensizliğin anlattığı ne vardı senden başka Bir hayatın tüm yanılgılarını Saçlarında çözdüm Şimdi beni hangi yanımdan susacaksın Sessizlikte bir dildir Çoğul susulur Pusulur Şimdi beni hangi yanımdan kusacaksın Yıkık şehrimin izbesi En fazla içimde ölürsün En çok Gözlerime gömülürsün. Gözlerimi kaparım Vasiyetimi yazarım Kahraman Tazeoğlu |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:43 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2