tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türkçe-Edebiyat-Dil Bilgisi (http://www.tualimforum.com/turkce-edebiyat-dil-bilgisi/)
-   -   Taşlıcalı Yahya Eserleri (http://www.tualimforum.com/turkce-edebiyat-dil-bilgisi/81023-taslicali-yahya-eserleri.html)

SERDEM 11.09.11 01:01

Taşlıcalı Yahya Eserleri
 
Taşlıcalı Yahya Eserleri



16. yüzyılda Mesnevi alanında tanınmış şairlerden biridir. Rumeli’de Taşlıca’dandır. Orada yetişmiştir. Aslen asker olan Yahya kendini sanat yanıyla da yetiştirmiş alim bir şairdir. Rüstem Paşa’nın sadrazamlığı sırasında yeniçerilik yapmış, Paşa’nın teveccühünü kazanmıştır. Kanuni’nin Bağdat seferine katıldığı ve Fuzuli ile Bağdat’ta tanıştığı kaynaklarca kaydedilmektedir. Taşlıcalı Yahya’nın hamsesinde bulunan mesneviler şunlardır: Gencine-i Raz, Kitab-ı Usul, Gülşen-i Envar, Yusuf u Züleyha, Şah u Geda.

Bu eserlerden Gencine-i Raz, Taşlıcalı Yahya’nın ilk mesnevisidir. Kitab-ı Usul’ ve Gülşen-i Envar ile birlikte din, ahlak, tasavvuf ve aşk konularında yazılmış küçük hikayelerden oluşmaktadır. Yahya’nın mesnevilerinden Şah u Geda, konusu İstanbul’da geçen te’lif bir hikayedir. Kendisi de eserinin çeviri olmadığını belirtir. Şah u Geda’da İstanbul’un bazı yerlerinin, Ayasofya, Sultan Ahmed Camii gibi tarihi eserlerin tasvirlerinin bulunması mesnevinin önemini artırmaktadır. Hamsesi’ni Kanuni döneminde yazmış olan, Taşlıcalı Yahya mesnevilerinin hepsinde onu övmüştür. Yahya Bey, aynı zamanda Divan sahibidir ve Divanı’ndaki şiirleriyle de tanınmıştır. Ayrıca, Kanuni’nin büyük Şehzadesi Mustafa’nın boğdurulması üzerine yazdığı Mersiyesi de ünlüdür.

XVI. asır Osmanlı şiirinin önde gelen temsilcilerinden olup divan ve hamse sahibi, mesnevi sanatkarı birinci sınıf bir şairdir. Fuzûlî’den sonra yüzyılın en üstün mesnevi sanatkarı sayılır. Dîvân’ında ve Hamse’sinin çeşitli yerlerinde Arnavutluk asıllı olmasından dolayı “sengistandan, taşlı yerden, taşlıktan” koptuğunu söyler. Muallim Naci’nin Esâmî’sinden sonra bu güne kadar “Taşlıcalı” diye anılmıştır. Arnavutluk’un ünlü Dukakin ailesine mensuptur. Milliyeti ile her zaman övündüğü halde mücahit Osmanlı gazisi hüvviyetini daima korumuş, şiirlerimde büyük bir heyecanla terennüm etmiştir. Yahya Bey devşirme olarak alınıp Acemi Oğlanlar Ocağı’na getirildi. Burada ilim ve sanata olan hevesi ile tanındı. Şairin odabaşsısı da bilgili ve hünerli bir kişiydi. Dışarı çıkıncaya kadar bu zatın himmet ve kendi gayreti ile o zaman için lüzumlu bilgileri öğrendi. (İSLAM ANS., 1997, C.13. s.343)

Yahya Bey, Yeniçeri Ocağı’na geçince buranın kâtibine çırak oldu ve onun sayesinde yeniçerilere uygulanan teklifattan muaf tutuldu. Böylece birçok şair ve nâsirle tanışma imkanı buldu. Nihayet bölüğe çıktı ve pek çok sefere katılıp “Yayabaşı” rütbesini kazandı. Divanından ve Yavuz Sultan Selim’e takdim ettiği bir kasidesinden onun Çaldıran ve Mısır seferlerine katıldığı anlaşılmaktadır. Kanûnî Sultan Süleyman’ın tahta çıkışından sonra alimlerin meclislerine ve devrin şairleri arasına katılarak şöhreti yayılmaya başladı. Divan’ında ne Selim’e bir mersiye ne de Kanûnî’ye bir cülûsiye vardır. Bu da şairin o dönemde devrin henüz büyük şairleri arasında yer edinecek kadar ilerlemediğini göstermektedir. Bizzat kendisi Kemal-paşazâde’den ders okuduğunu, Kadri Efendiye üstadım dediğini ve Fenârizade Muhyiddin Efendi’den istifade ettiğini söylemiştir.

Hayatı Anadolu ve Rumeli’de bir savaştan ötekine koşmakla geçen Yahya Bey, Kanûnî’nin Viyana ve Alman seferlerinde bulundu. I. Irakeyn seferine katıldı. Bu sırada Defterdar Çelebi’ye, sefer esnasında çekilen sıkıntı ve açlığı tasvir ile yiyecek ve para talebinde bulunduğu bir kaside sundu. Aynı dönemde orduda bulunan Hayâlî Bey ile aralarında bir rekabet başladı. Kaynaklarda açıkça belirtilmemekle birlikte divanında bulunan “Su” redifli gazelden aynı redif ve kafiyedeki meşhur na’tın şairi Fuzûlî ile bu sefer esnasında tanıştığı muhakkaktır. O sıralarda Bağdat’ta bulunan Hayâlî Bey’in de aynı tarzda bir gazeli vardır. 1548 yılında açılan II. Irakeyn Seferi dolayısıyla Kanûnî’ye sunduğu bir kaside de Hayâlî Bey ile kendisini mukayese edip padişahın ona iltifatından yakınır. Bununla da yetinmeyerek Hayâlî’ye hakaretlerde bulunur. Bu sırada kendisi sipahi zümresine dahil olmuştu. Selefi İbrahim Paşa’nın koruduğu Hayâlî Bey’i pek sevmeyen Rüstem Paşa, Yahya Bey’e hemen Eyyûb-ı Ensâri tevliyetini verdi. Seferden dönüşte Kaplıca, Orhan Gazi ve Bolayır tevliyetleri ile İstanbul’daki Bayezid tevliyetleri buna eklendi.

Yahya Bey saray çevresindeki şairler gibi yaltakçı değildi. Kendisine verilen hediyeleri şairlik ve kahramanlığının doğal bir karşılığı olarak görüyordu. Kanûnî’nin Nahcivan seferi sırasında Konya Ereylisi yakınlarında oğlu şehzade Mustafa’yı katletmesi üzerine Yahya Bey’in yazdığı meşhur mersiye Rüstem Paşa ile aralarındaki bağı koparmakla kalmadı onu kendisine düşman yaptı. Padişah isyan çıkmaması için Rüstem Paşa’yı görevden aldı fakat askerin hislerine tercüman olan Yahya Bey’e dokunmadı. Bu durun aynı zamanda Türk Edebiyatı Tarihi’nde hiçbir şahsa nasip olmayacak kadar Şehzade Mustafa’ya mersiye yazılmasına sebep oldu. Rüstem Paşa 1555′te yeniden sadrazam olunca Yahya Bey’in talihi tersine döndü. Otuz bin akçe ile İzvornik Sancağına sürüldü. Süleymaniye Camisi için her mısrası tarih olan bir kaside yazarak Kanûnî’ye sundu ve içinde bulunduğu zorluğu sıkıntıları anlattı. Rüstem Paşa’nın 1561′de ölümü üzerine bir hicviye yazarak ondan intikamını aldı. Şair, yeni sadrazam olan Semiz Ali Paşa’ya ve diğer devlet ricaline zaman zaman şiirler sundu ama umduğu ilgiyi göremedi. Sonunda Rumeli serhaddına varıp Yahyalı Akıncıları Ocağı’na katıldı. Son kasidesini padişaha Zigetvar seferi sırasında sundu. Padişahtan kendisi için bir şey istemeyip çocuklarının himayesini diledi. Hayatının son yıllarında Gülşeni şeyhi Uryani Mehmet Dede’ye bağlandı kendisini tasavvufa verdi. Kaynaklarda ölüm tarihi ile ilgili çeşitli bilgiler vardır. Üzerinde anlaşılan ortak tarih ise 1582′dir. İzvornik’te toprağa verilmiştir. (TDEA, C.8, ss.542-543)

Taşlıcalı Yahya Bey Edebî Şahsiyteti

Yahya Bey kuvvetli bir Divan şairi olmakla birlikte Türk Edebiyatı’ndaki asıl yeri mesnevi sahasındaki ustalığı dolayısıyladır. Bu taşralı şairin bir başka özelliği de sadece mesnevilerinde değil kaside ve gazellerinde de sade ve temiz bir dil kullanmış olmasıdır.

Yahya Bey beş mesnevi yazarak bir hamse sahibi olmaya çalışmış ve bu idealine ulaşmıştır. Divan Edebiyatı’nda büyük İran mesnevicisi Nizâmî’den beri beş mesnevi sahibi olmak Klasik Doğu romancılığının en sevgili ideallerindendir. Türk Edebiyatı’nda hamse sahibi olmuş şairler az değildir. Fakat Yahya Bey gibi beş mesnevisinin her biri ayrı bir değer taşıyan kıymetli mesnevi yazmak her şahsa nasip olamamıştır. (BANARLI, 1998, C.1, s.599)
Yahya Bey’in mesnevicilikte en üstün tarafı İran’da yazılmış olan örneklerden aktarmayarak kendi buluş ve ilhamlarına bağlı kalmasıdır. Eserlerinin önsözlerinde bu hususu önemle belirtmektedir. Bundan dolayı devrinin bazı tiplerini, kıyafetlerini, manzaralarını, düşünce tarzlarını Yahya’nın Hamse’sinde görebiliriz. Gelecek asırlarda bilhassa Lale devrinde gelişerek yerleşme akımının ilk belirtilerini Necâti ile birlikte Taşlıcalı Yahya Bey’de görmekteyiz. Sırf mesnevilerinde değil kaside ve gazellerinde de yerli çizgiler bulunmaktadır. Gününden aldığı motif ve intibaları aşırı süse kapılmaksızın oldukça açık bir üslupla anlatmıştır.

Dışa dönük, sinirli ve hırçın kişilikte olan Taşlıcalı Yahya Bey, Hayâlî’nin içe dönük mutasavvıf derviş mizacına uymayan ona aykırı denilebilecek bir karakter taşıyor. Şiirlerinde değişiklikler yenilikler arıyor. Şiirde kapalılık anlayışı onu ancak XVII. yüzyılda “Sebk-i Hindi” ile derinleşen Nâilî, Neşâtî, gibi şairlere yaklaştırıyor. Mesnevilerinin konularında, mecazlarında, şaşırtıcı orijinallik, mahalli tasvir, töre yorumu ve az çok sadelik gösterdiğini belirttiğimiz Yahya’nın bazı gazellerinde bu özellik derinleşiyor. (KABAKLI, 1990, C.2, ss.528-529)

Bunların yanı sıra Taşlıcalı Yahya Bey, korkusuz ve atılgan bir karaktere sahiptir. Divanında, mesnevilerinde kendinden bahsederken kahramanlığı ve savaşlarda gösterdiği kahramanlıklarla iftihar ettiğini belirtir. İçkinin ve içki içenin aleyhinde dindar bir kişidir. Divanının pek çok yerinde bilhassa kaside, musammat ve şehrengizlerde, ayrıca hamsesinde devrinin siyasi, içtimai ve askeri özelliklerini aksettiren çok kıymetli bilgiler vardır.
Giyim kuşamı, kişiliği, üslup ve muhtevası ile kendine has bir karakter gösterir. Bilhassa kasidelerinde onun savaşçı ruhunun ve askerlik mesleğinin tezahürleri hemen fark edilir. İlk gazellerinde aşıkane bir eda görülse de Üryâni Mehmet Dede’ye intisab ettikten sonra yazdıklarında tasavvufi fikirler hakimdir. Dili sadedir. Orijinal olmak için düşünce ve duygularını lafız ve mana sanatları ile perdelemek gayesine kapılma ve yapmacıklığa düşmez. Türkçe kelimeleri aruza uydurmak için başvurulan tatsız imaleler onda yoktur. Samimi ve akıcı bir üslubu vardır. Türkçe düşünmek ve Türkçe söylemek yolunda Necati’den başlayıp gelen ve Zâtî’nin çevresinde devam eden geleneğe bağlıdır. Bu özelliği seferlerde geçirilen bir ömür memleketin her köşesini tanımak ve her sınıf vatandaşla ilgilenmek sonucu elde etmiştir. (TDEA, C.8, ss.543-544)

Taşlıcalı Yahya Bey Eserleri

Yahya Bey’in elimizde bir Divan’ı bu divan içinde yer alan biri Edirne diğeri İstanbul hakkında iki şehrengizi ve beş mesneviden oluşan Hamse’si bulunmaktadır. Bunların dışında Latîfî, “Nâz u Niyâz” adlı bir eserin varlığından bahseder. Ancak elimizde böyle bir eser yoktur. Ayrıca 2000 beyitlik “Süleyman-name” yazdığı ve Peygamber’in mucizelerinden bahseden “Gül-i sadberk” adlı eseri olduğu kaynağı meçhul rivayetlerdir. Kendisi Gülşen-i envâr’ının “Hatimetü’l-kitab” bölümünde ve Divan’ının dibacesinde hamse sahibi olduğunu belirtir. Hamsesinin tamamı Kanûnî döneminde yazılmış ve ona ithaf edilmiştir.

Tohındı mihr-i cemâli bozuldı erkânı
Vebale koydılar âl ile Al-i Osmânı

(Onun güneş gibi parlak olan yüzü battı ve maîyeti bozuldu.

Osmanoğullarını hîle ile günaha soktular.

veya

Onun güneş gibi yüzü battı,bozuldu hayatı,

Hile ile günaha soktular Al-i Osmanı)


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 17:01 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2