Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28.06.12, 03:51   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
ASYA
Moderator
 
ASYA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jun 2008
Mesajlar: 6.442
Konular: 5295
Puan Grafiği
Rep Puanı:9435
Rep Gücü:116
RD:ASYA has a reputation beyond reputeASYA has a reputation beyond reputeASYA has a reputation beyond reputeASYA has a reputation beyond reputeASYA has a reputation beyond reputeASYA has a reputation beyond reputeASYA has a reputation beyond reputeASYA has a reputation beyond reputeASYA has a reputation beyond reputeASYA has a reputation beyond reputeASYA has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 118
480 Mesajına 828 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Bazıları Daha Eşittir İclal Aydın - İclal Aydın Yazıları

Bazıları Daha Eşittir İclal Aydın - İclal Aydın Yazıları


Oy vermişsin... Seçmişssin yani... (Belki de vermemişsindir... Seçmemişsindir... Eğer öyleyse diye diyorum.) Kandırıldığın hissi içindesin. (Belki de hiç değilsin... Ama bazen öyle hissediyor olabilirsin diye düşünüyorum.)


Bir de karşında durmuş dalga geçiyorlar. “Ne oldu, pek kararlıydın, çok emindin? İçine mi kaçtı sesin“ diyorlar. (Belki de hiç kaçmadı, belki de sen zaten hep hayırcısın, ben tersi durum için diyorum.)

Kandırıldığını düşündüğü ve kendine sinirlendiği, kendine bilendiği o anlar var ya... Öfke ile üzüntünün harmanlandığı, pişmanlıkla nefretin buram buram tüttüğü o duygularıyla oynanmış genç kız duruşu... (Şiir gibi oldu... Fena!)

***


Gazetede bir haber okuyorum. Adamın biri Amerika’da ünlü Türk fotoğrafçı diye çıkmış ortaya. Dünyaca ünlü başka sanatçıların fotoğraflarını kullanarak kendine muazzam bir geçmiş yaratmış. Bir web sitesi varmış. Ödülleri, şunları bunları, her şeyi oradaymış. İnsanlara sizi model yapacağım diyor, onlardan 150 dolar alıyormış. Dolandırıcılık yapıyormuş aleni. Bir de isim uydurmuş kendine David Natu! Sonra bakmış işler sarpa sarıyor, kendi kendine yalandan bir ölüm haberi çıkarmış... Bir basın bülteni yollamış Türkiye’ye. Anadolu Ajansı ve Doğan Haber Ajansı “Ünlü Türk fotoğrafçı Kolombiya’da trafik kazasında öldü” diye haber gecmişler.

Gazetelerimiz de nasılsa ajans haberi diye şakır şukur kullanmışlar. “Genç yetenek gitti vah vah...”

İlk adımda kimse araştırmıyor ama kim bu adam, referans gösterdiği web siteleri, ödüller doğru mu değil mi diye...“Top Tens” denilen site dünyanın en uyduruk sitelerinden biriymiş Taraf Gazetesi’ne göre. (Bak ben de araştırmadım Taraf’ı referans alıyorum.) Adam aslında profesyonel fotoğrafçı değil. Gerçek Adı Sezer Gök. Kolombiya’da ölen filan yok. Böyle uzayıp giden saçma bir hikâye...

Kişinin ağzında çıkan kelamın doğru kabul edildiği son derece insani bir iletişim yolunda yürünmüş aslında...

***


Yıllar önce bir arkadaşım anlatmıştı. Üniversiteden yakın bir arkadaşı aralarında yaş farkı olan bir adamla nişanlanmıştı. Ben de tanıyordum kızı. Birkaç ay sonra adamın aslında evli olduğunu, nişandaki akrabaların da adamın iş yerinden arkadaşları olduğu çıktı ortaya... O zamanlar 20 yaşındaydı galiba arkadaşımız... Şimdi düşünüyorum da nasıl atlatmıştı acaba o şoku, o kandırılmayı... Küçük bir şey değil bu neticede...

Hayatının başlangıcında tazecikken, böyle bir tecrübeyle yola çıkmak nasıl biri yapar insanı düşünsenize...

Bazen dünya giderek David Natu gibiler tarafından ele geçiriliyor duygusuna kapılıyorum...

***


Olmadığın bir kişiyi giyinmeye çalışmak, yapamayacaklarını vaat etmek hem kendi ömrüne hem başkalarının ömrüne bir törpü...

Küçük hayatlarımız bunlarla dolu değil mi?

Kaçınız şu cümleleri hiç ama hiç duymadı?

“Ben sana bu haksızlığı yapacak biri değilim, bu yüzden kendi bileğimi keserim, gerekirse seni bir daha görmem ama bunu sana asla yapamam. Sen her şeyin en güzeline layıksın. Anlıyor musun beni!”

“Biliyorum ücret düşük. Şimdilik bu maaşla başlatıyorum, altı ay sonra bir düzenleme yapacağım. Ben adil biriyim. Çabuk yükseleceksiniz.”

“Sen söyle ben aklımda tutuyorum.”

“Annemlerle konuştum, iki ay sonra tamam, kendi evimize çıkabileceğiz.”

“Bana bak dedim, sen kiminle konuştuğunu sanıyorsun. Kolumdan filan tuttular. tutmasalar, basacaktım istifayı. Çok yalvardı genel müdür. Olmaz sensiz burası, iş yürümez, yıl sonu bizi yarı yolda bırakma dedi. Dayanamadım. Yufka yürekliyim. Kaldım yine.”

Hadi, bunlardan en az birini ben hiç duymadım deyin bana!

***


1950’lerde doğanlar zaaflarını, zayıflıklarını konuşmaktan dile getirmekten hoşlanmayan insanlardı ki mesela annem benim kuşağımın durmaksızın defolarımızı dile getirmemizi; “Şöyle zayıfız, böyle yeniğiz, böyle mutsuz bir nesiliz” dememizi çok ayıplıyor...

Bizden öncekiler suskun biz fazla konuşkandık tamam. Ama bizden sonrakilerın arasından biraz fazla mı uydurukçu çıktı ne? Tespit değil bu! Soru soruyorum sadece...

Sonuçta...

Zaaflarımız, yenilgilerimiz, üzerini örtmeye çalıştığımız çirkin yanlarımız, pişmanlık duyduğumuz seçimlerimizle birbirimizden farksız bir hayat yaşıyoruz aslında. Birbirimizi olduğumuzu gibi kabul edebilecek kadar eşitiz nihayetinde... (Belki bazıları daha eşittir bazıları daha az eşit...)

Sadece bu maymunlar cehennemini daha fazla genişletmenin bir manası yok diye düşünüyorum...

Hakikaten yok...


İclal Aydın
--------------Tualimforum İmzam--------------
<a href=http://img841.imageshack.us/i/ojug.gif/ target=_blank><img src=http://img841.imageshack.us/img841/3248/ojug.gif border=0 alt= /></a>
ASYA isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla