Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29.07.08, 06:21   #2 (permalink)
Kullanıcı Profili
bad_boy
Epsilon Üye
 
bad_boy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145
Puan Grafiği
Rep Puanı:1332
Rep Gücü:0
RD:bad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud of
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 0
4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Birinci Dünya Savaşına Nasıl Girdik?

Birinci Dünya Savaşı’nın patlamasının ardından Osmanlı Devleti önce İtilaf Devletleri ile birlikte olmaya niyetlendiyse de, Rusya’nın bu duruma soğuk bakması Osmanlı’yı Almanya’ya doğru yönlendirdi ve 2 Ağustos 1914’te yapılan gizli bir antlaşma ile Alman-Türk ittifakı kesinleşti.

Bu tarihten sonra, güvenliği açısından seferberlik ve silahlı tarafsızlık ilan eden Osmanlı Devleti, 10 Ağustos 1914’te İngiliz donanmasından kaçan GOEBEN ve BRESLAU adlı Alman savaş gemilerinin boğazlardan geçmesine izin verir ve boğazları tüm yabancı gemilere kapatır.

GOEBEN ve BRESLAU’ın boğazlardan geçmesi itilaf devletlerinin tepkisine yol açar. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, bu iki gemiyi, daha önce İngilizlere sipariş ettikleri ve hatta parasını ödedikleri halde alamadıkları iki gemi yerine satın aldıklarını açıklar. Böylece, Yavuz ve Midilli adı verilen bu iki savaş gemisi Osmanlı Donanması’na katılmış olur.

27 Eylül 1914’te Amiral Souchon komutasındaki Yavuz, tatbikat amacıyla çıktığı Karadeniz’de Ruslar’a ait Sivastapol ve Novorosisk limanlarını bombalayınca (Sivastopol Baskını) 01 Kasım 1914’te Ruslar Kafkasya’da sınırı geçerek fiilen savaş başlatmış ve Osmanlı Devleti de sıcak savaşın içine çekilmiş olur.

Osmanlı Devleti’nin elinde bulunan boğazlar, konumları nedeniyle özellikle Avrupa için çok büyük bir önem taşıyorlardı. Tarih boyunca uğurlarında nice savaşlar verilen boğazlar stratejik, ekonomik ve kültürel açıdan paha biçilmez değerdeydiler. Bugün bile bakıldığında değerlerini korumaya devam ettikleri açıktır.

İtilaf Devletleri’nin Boğazları açma nedenlerinin başında, elbette ki boğazların sahip olduğu bu stratejik önem yatıyordu. Rusya’ya yardım edebilmek hedefiyle yapılanan bu düşünce ; aynı zamanda Almanya’dan yeterli yardım alamayacağı ve fazla direnemeyeceği düşünülen Osmanlı’yı tek başına ve planlanmış bir barışa mahkum etmeyi planlıyordu. Ayrıca boğazları kazanmak demek, İstanbul’u ele geçirip Osmanlı ve tüm Avrupa üzerinde manevi bir yıkıma sebep olmak demekti. Tarafsız kalan pek çok ülke bu başarıya kayıtsız kalamayacak ve İtilaf Devletleri’ne katıldıklarını açıklayacaklardı.

Boğazlardan geçilebilirse, kazanılacak olan başarı tüm Müslüman sömürgeleri sindirecek, güneyde sömürge devletlerini rahatsız eden hiçbir şey yaşanmayacaktı.

Bu düşünceyle İngiltere 28 Ocak 1915’te Osmanlı’ya savaş kararı aldı ve bu karara Fransa da katıldı.

1914 yazında Akdeniz’de Alman İmparatorluğuna ait sadece iki savaş gemisi, Amiral Wilhelm Souchon komutasındaki Goeben ve Breslau bulunuyordu.

Uluslar arası gerilimin doruğa çıkması Avrupa devletlerini savaşa doğru itiyordu. Amiral Souchon kendisini tehlikeli bir durumun içinde görüyordu. Kendi komutasındaki 2 savaş gemisi, Akdeniz filosu 27 gemiden oluşan İngiliz filosu karşısında tehlikedeydi.

O günlerde Goeben zamanın en hızlı ve ağır silahlı savaş gemilerinden biriydi. Binin üzerinde mürettebata sahip bu gemi, 640 feet uzunluğunda ve 34 değişik çapta topa sahipti. Goeben’in en uzun topu 15 milin üzerinde atış menziline sahipti.

Tüm bu ihtişamına rağmen kötü kömür kullanımından dolayı Goeben’in başı su sızdıran kazanlarıyla dertteydi.

Savaş başlamadan önce tamir ettirebilme umuduyla Amira Souchon Goeben’i Adriyatik limanı olan ve Alman-Avusturya güçleri tarafından kontrol edilen Pola’ya çekti.

Souchon’un diğer gemisi Breslau, iyi durumda ancak daha küçük ve zayıftı. Temmuz 1914 de Pola limanında Goeben’in tamiratı başladığında, 370 mürettebata sahip Breslau da İtalya’nın güney sahilinde demirlemişti.

01 Ağustos 1914’de Amiral Souchon çok acil bir telgraf aldı. Bu telgrafta Almanya’nın Rusya’ya savaş ilan ettiği, Fransa’ya da edeceği belirtiliyordu.

Amiral Souchon, önceki aylarda birçok gizli mesaj ile, Fransa’ya savaş ilan edilmesi durumunda hangi görevleri yerine getireceği konusunda emirler almıştı. Önce, Goeben ve Breslau Cezayir kolonisinde bulunan Fransız Askeri üslerine saldıracak, daha sonra, iki gemi Akdenizden kaçarak Kuzey Adriyatik’teki Alman filosuna katılacaktı.

Amiral Souchon, Goeben’in kazanları henüz tamir edilemeden 01 Ağustos’ta Pola’dan demir alarak Breslau’a doğru harekete geçti. İki gemi buluştuktan sonra, Sicilya’nın kuzeyinden batıya doğru hareket ettiler.

03 Ağustos 1914 ‘de, Sicilya’nın batı sahili açıklarında bulundukları sırada beklenen mesaj geldi. Almanya Fransa’ya savaş ilan etmişti. Ancak mesaj bir de beklenmeyen içeriğe sahipti, o da, Cezayir sahiline yapılacak saldırıdan sonra önceden planlandığı gibi Kuzey Adriyatik’e değil, Türkiye’ye gidilecekti. Amiral Souchon’un yeni görevi, Türkiye’yi Almanya safında savaşa sokmaktı.

Bu gelişmelerin üzerine, Souchon 04 Ağustos sabahı Cezayir’de Philippeville ve Bona limanlarını bombaladı. B u bombardıman sırasında da Fransızları yanıltmak için Rus bayrağı çekti.

Bu aşamadan sonra Alman gemileri rotalarını 1.000 mil doğuda bulunan İstanbul’a çevirdi. Amiral Socuhon, gerekli yakıt olan kömürü alabilmek için İtalya’ya uğramak zorundaydı.

Souchon’un yeni rotası kendisini doğrudan Sicilya’nın güneyinde demirlemiş olan İngiliz Akdeniz filosuna doğru götürüyordu. Souchon, İngilizlerin şimdilik tarafsız kaldığını biliyordu, ancak fiili olarak İngiltere Almanya’ya savaş ilan etmek üzereydi.

İngiliz filosunun komutanı Amiral Sir Archibald Berkeley Milne Londra’dan Alman gemilerini takip etmek için emir almıştı. Uluslar arası yasalar gereğince de Milne takip edebilir ancak saldıramazdı.

Amiral Milne, en güçlü iki kruvazörünü (Indomitable ve Indefatigable) Goeben ve Breslau’u aramak üzere görevlendirdi.İki kruvazör Cezayir’e yaklaştıklarında Goeben ve Breslau’un beklenmedik bir şekilde doğrudan üzerlerine geldiğini gördüler.

İki taraf için de sürpriz olan bu karşılaşma, ağır silahlı gemilerin yüksek hızla birbirlerinin yanından geçmesiyle devam etti. Bu geçiş sırasında bir yandan barışçıl selamlaşma gerçekleşirken, diğer yandan tüm gemilerin silahları da birbirine yönlendirilmiş ve atışa hazır şekilde bekliyordu.

Goeben ve Breslau geçtikten sonra İngiliz kruvazörleri de bir daire çizerek onları İtalya’ya doğru takip etmeye başladılar. Öğleden sonra saat 2 de Souchon makine dairesine tam yol emri verdi. Alman gemileri İngiliz gemilerinden hızla kaçmaya başladı. Ancak Alman gemilerinin kazan dairelerinde ısı tehlikeli boyuta ulaşmıştı. Nihayet Goeben’in kazanı bu hıza dayanamayarak, zaten arızalı olan sübaplar kazan dairesinin içerisine aşırı sıcak buharı salınca dört kişinin ölümüne yol açtı.

Goeben’in makinelerindeki soruna rağmen Almanlar İngiliz gemilerini atlatmayı başardılar ve 04 Ağustos akşamı Sicilya’nın kuzey sahilini geçerek yollarına devam ettiler.

Souchon, uluslar arası yasalara aldırmayarak İtalyan kara sularına girdi ve kendisini bekleyen Alman Kömür gemilerinin bulunduğu Messina limanına demirledi. Buna tepki gösteren İtalyan yetkilileri kendisine yakıt ikmali ve limanı terk etmesi için 24 saat süre verdiler.

Amiral Milne ise uluslar arası kurallara uygun şekilde davranarak İtalyan kara sularına girmedi ve takibi bıraktı. Buna karşın Indomitable ve Indefatigable’i Messina’nın batısında konuşlandırdı. Düşüncesi, Souchon’un Adriyatikk’e dönüş için mola verdiği ve Adriyatik’teki Pola’ya döneceği şeklindeydi. Milne, Almanlar’ın rotasını Türkiye’ye çevirmesini bloke etme şansını bu şekilde kaçırmış oldu.

Messina limanında Souchon’un mürettebatı acele bir şekilde Goeben ve Breslau’a 1.500 ton yakıt aktardı. Bu yakıt, Ege denizine ulaşmak için yeterliydi, ki burada Souchon yeni bir kömür gemisine rastlamayı planlıyordu.

Goeben ve Breslau kömür ile yüklenirken, gemilerin subayları da İngiliz gemileri tarafından batırılma ya da esir alınma ihtimali düşüncesiyle Almanya’daki ailelerine mektup yazıyorlardı. Bu sırada Souchon Berlin’den Türk Hükümetinin gemileri İstanbul limanına henüz kabul etmediğine dair üzücü bir telgraf aldı.

Bir taraftan İtalyan yetkililerin baskıları, diğer taraftan Akdeniz sularında kendisini bekleyen İngiliz filosu üzerine Souchon her şeyi göze alarak rotasını İstanbul’a yöneltti. 05 Ağustos gece yarısı Goeben ve Breslau Messina limanından güneye doğru açıldılar. Aynı sırada İngiltere Almanya’ya savaş ilan etmişti.

Goeben ve Breslau limanı terk ettiklerinde İngiliz filosunun kendilerini karşılayacağını düşünüyorlardı. Amiral Milne ise, daha önceden adı Gloucester olan hafif bir kruvazörünü limanın çıkışına göndermişti. Gloucester, Almanlar’ın kaçışını gece yarısı ay ışığı altında fark ederek, beklenmedik bir şekilde doğuda konuşlanmış olan Miln’e rapor etti.

Gecenin geriye kalanında sadece tek İngiliz gemisi dikkatli bir şekilde Alman gemilerini takip etti. Tam hız yol alan Souchon, Gloucester’a ateş ederek zaman ve yakıt harcamak istemiyordu. Bunun yerine İngiliz gemilerinin Amiral Miln’e radyo-telgraf göndermelerini engellemeye çalıştı.

Ertesi gün Gloucester Goeben ve Breslau’a ateş açtı. Ancak gemiler isabet almadı. Souchon, Gloucester’i atlatma ve Ege denizinde bir kömür gemisine rastlama umuduyla rotasını doğu’ya yöneltti.

Yunanistan batı sahili yakınlarında Goeben ve Breslau’u takibe dört İngiliz gemisi daha katıldı. Bu gemiler filonun ikinci komutanı Amiral E. C. Troubridge komutasındaydı. Goeben’den daha küçük, ancak daha hızlı olan bu gemilerin silahları da nispeten küçüktü. Troubridge'in gemileri Goeben ve Breslau’a yaklaştıklarında, silah subaylarından biri, çatışmaya girilmesi durumunda kendilerinin zararlı çıkacakları konusunda Troubridge’i ikna etti. Bunun üzerine İngiliz gemileri Goeben ve Breslau ile aralarındaki mesafeyi korudular.

Alman gemilerini Akdeniz’de tuza düşürdüklerinden emin olan Amiral Milne, Gloucester ve Troubridge’in gemilerini takipten geri çekti. Bazı gemileri de olası Alman saldırısını önlemek üzere Süveyş Kanalı’na gönderdi. Souchon’un Türkiye’ye gidebileceğinden hiç şüphelenmiyordu.

10 Ağustos sabahı saat 05:00 ‘te Alman gemileri İstanbul limanına ulaşmayı başardı.

İstanbul’da, Alman ve İngiliz subaylar Türk hükümet üyeleri ile kapılı kapılar arkasında bir toplantı yaptı. Alman diplomatlar gemilerin geldiğini haber alınca, Türkleri gemilerin limana alınması konusunda ikna ettiler. Amiral Souchon, Türklerin karşı koymasından endişe duyuyordu, bu yüzden küçük bir botun gelip kendilerini limanı koruyan mayınların arasından geçirerek limana sokması sürpriz oldu.

Böylece Souchon’un gemileri güvenli bir şekilde limana girmiş oldu. Alman diplomatlar, Türklere İngiltere’nin kendilerine iki savaş gemisini vermediğini hatırlattı. İngiltere, Avrupa’daki savaş ortamında, iki yeni gemiyi Türkiye’ye vermektense kendisi kullanmayı tercih etmişti. Bunun üzerine Almanlar Türklere Goeben ve Breslau’u satmayı önerdi.

Saatler süren pazarlıklar neticesinde Türkler bu gemileri satın almayı kabul etti. Alman mürettebat kalacak, gemilerin adları da Yavuz Sultan Selim ve Midilli olacaktı. Amiral Souchon da Türk donanmasında görev alacaktı.

Socuhon daha sonra tatbikat amacıyla Karadeniz’e açıldı ve Türk makamlarının bilgisi ve izni olmadan Rus limanları olan Odessa, Sivatopol ve Novorossisysk’i bombaladı.

30 Ekim 1914 ‘de Türkler Birinci Dünya Savaşı’na dahil oldular.

Goeben ve Breslau’un kaçmayı başarması Amiral Milne ve Troubridge’in de kariyerinin sonu oldu. Milne, yarım maaş ile savaşın geriye kalan bölümünde görev dışı bırakıldı. Troubridge ise karada pasif göreve atandı. Alman gemilerini takip eden filo komutanlarından sadece Gloucester’in komutanı görevine devam edebildi.

20 Ocak 1918 tarihinde İmroz adasındaki İngiliz destek üssüne yapılan saldırı sırasında Breslau mayına çarparak battı. 330 mürettebattan sadece 133'ü kurtulabildi, onlar da İngilizler tarafından esir alındı.

Goeben ise 1973 yılında söküldü.

Osmanlı donanması 27 Ekim 1914 günü keşif ve muhabere eğitimi yapmak üzere Amiral Souchon'un emrinde Karadeniz'e çıktı. Bu donanma ,Osmanlı donanmasının harekatını izlemek üzere boğaz ağzında daimi şekilde bekletilmekte olan Rus ticaret gemileriyle karşılaştı. Bu suretle Osmanlı Donanmasının denize çıktığı Rus Donanma komutanlığına bildirilmiş oldu.Alman yazarları gemi komutanı danışmanlarını gemilerin Alman komutanları olarak göstermişlerdi. Gerçekte ise ,Yavuz ve Midilli gemileri komutanları dışında bulunan gemilerdeki Almanların vazifeleri gemi komutanlarına danışmanlık etmekten başka değildi.Savaş gemilerine hareketten önce, Karadeniz'e çıktıktan sonra açılmak üzere Bahriye Nazırı Ahmet Cemal tarafından birer kapalı zarf verilmişti. Bu zarfın içindeki emirde şunlar yazılı bulunuyordu:

"Padişah Donanması birinci komutanlığına atanan Amiral Souchon cenapları tarafından, donanmanın denizde bulunduğu sırada, verilecek her emir harfi harfine yapılacak ve bu konuda kesinlikle tereddüt gösterilmeyecektir. Bu emirlerin her cins durum karşısında yapılmasını rica ederim".

Amiral Souchon 27 Ekim 1914 günü donanmayı eğitim amacıyla Karadeniz'e çıkardığını Bahriye Nezaretine bildirmişti. Lâkin eğitim yapacağı yerde donanmayı boğaz dolaylarındaki Sarıkaya mevkiine demirletecek ve saat 15.45 de komutan gemisinde bir gemi komutanları toplantısı yapacaktı. Bu toplantıda komutanlara aşağıdaki harekât emri dağıtılıyor ve harekatın nasıl yapılacağı anlatılıyordu.


Düşman hakkında bilgi:

Rus Karadeniz Donanmasının bir baskın yapmak niyetinde olduğu alınan çeşitli haberlerden anlaşılmıştır. Amaç: Rusya'ya karşı şiddetli bir hasmane hareket açılacaktır. Bu harekât sırasında birinci derecede Rus savaş kuvvetleri imha edilecektir. İkinci derecede, savaşın icrası için önemli olan, Rus beylik ve şirket mallan ile savaş amacı için kullanılacak gaz gemileri tahrip ya da zaptedilecektir. Tarafsız gemiler istisna edilecektir.


Harekâtın yapılışı:

Taarruz hareketi baskınvari yapılacak ve mümkün olduğu kadar çeşitli limanlara aynı anda taarruz edilecektir. Sancak gemisi, mayın gemisi (Nilüfer) ve 2 torpidobot Sivastopol'e Midilli ile Berkikisatvet Keçiboğazı ve Novresiskiye, Hamidiye kruvazörü Kırım'ın Güney kıyılarına, 2 torpidobotla Samsun mayın dökücü gemisi Odessa ve Oçakof a; Peykişevket gemisi de Varna-Sivastopol kablosunu kesmeye gidecektir. Birinci Gün Taarruza ayrılan gemiler, kömürlerini tamamen doldurdukları halde boğazdan çıkacaklardır. Çıkışa birleşik eğitim neden gösterilecektir. İkinci Gün Seyir iktisadî süratle yapılacak; torpidobotlar mümkün olduğu halde yedeğe alınacaktır. Üçüncü Gün emrolunan mevkilere sabahleyin ortalık ağarırken taarruz edilecektir. Taarruzdan sonra kruvazörler, kruvazör savaşı yapacaklardır. Torpidobotlarla mayın gemileri Ìstanbul'a döneceklerdir.


İstanbul Boğazının Muhasarası:

Turgutreis ve Barbaros zırhlıları ve Burakreis gambotu ve 2 torpidobot, mayın dökülmesine karşı İstanbul Boğazını muhafaza ve taarruzdan dönecek gemilerimizi karşılamak üzere İstanbul Boğazında kalacaklardır. Hafif düşman gemileri boğazdan uzak tutulacak, faik kuvvetler de oyalanmak suretiyle torpidobotların taarruzuna imkân hazırlanacaktır. Bu kuvvetler genel karargâhtaki Alman danışmanı emekli deniz Albayı Von Kühluvetter'in emrine göre hareket edeceklerdir. Telsiz Muhaberesi : Anadolu fenerinden 15 mil uzakta hiç bir gemi telsiz vermeyecektir. Ancak sancak gemisi tarafından çağrıldığı ya da düşman donanması emniyetle görüldüğü zaman rapor vermek üzere telsiz kullanılacaktır. Herhangi bir çağırmaya komutan gemisi cevap vermezse bu takdirde rapor birbiri peşine üç kez havaya verilecektir. Baskına takaddüm eden saatlerde Rusların Sivastopol'de 5 zırhlı, 2 kruvazör, 4 muhrip ve 15 kadar torpidobotları, Odessa'da 2 gambot ve 2 mayın gemileri vardı. Pirut adlı mayın gemisi yapmış olduğu görevden Sivastopol'e geri gelmekteydi. Batum, Poti, Sivastopol, Odessa, Nikolayef üsleri Önlerine mayın maniaları yapılmıştı. Bundan başka bir muhrip filotillası Sivastopol önünde karakol yapmak görevi almış olup görecekleri Türk gemilerine düşman muamelesi yapmak ve Pirut mayın gemisinin avdetini desteklemek üzere de emir almış bulunuyordu. En önemli olay Sivastopol'de oldu. Bombardıman sırasında şehirde önemli bîr hasar olmamıştı. Yavuzun, harekâttan bir gün önce, denizde görülmüş olması Rusları alarm etmiş ve mukabil harekete hazırlanmak konusunda onlara fırsat hazırlamıştı. Ancak bombardımandan sonra Yavuzla düşman filotillası ve Pirut mayın gemisi arasında cereyan eden muharebede mayın gemisi batmış ve filotilladan bir muhrip de yaralanmıştı.


Baskın Hareketini İzleyen Politik Olaylar:

Osmanlı Devletinin geleceğini Almanya yanında savaşa girmekte gördükleri için Enver, Cemal ve Talât Paşalar baskın olayından pek memnun kalmışlardı. Talât Paşa, savaş sonunda yapılan olağanüstü parti kongresinde söylediklerine nazaran, hükümet üyeleri de bu hareketten memnun kalmışlardı. Hattâ parlamentolar bile savaşa girmek kararını büyük çoğunlukla verecekti. Lâkin Başbakan Sait Halim Paşa kesinlikle savaş aleyhinde bulunmuş ve donanmanın yaptığı baskın hareketine rağmen Osmanlı Devletini savaşa sokmamak için bütün çabasını kullanmıştı.

Derhal iki harekette bulunacaktı : Petersburg'daki Osmanlı maslahatgüzarı Fahrettin Beye aşağıdaki talimatı yollamıştı : "Bir Rus Donanmasının düşmanca hareketine binaen iki memleket arasındaki dostça ilişkilerin bozulmuş olmasından ötürü duyduğum büyük üzüntüyü Rus Dışişleri Bakanına bildirmenizi rica ederim. Babıâli'nin soruna gereği şekilde bir hal çaresi bulmaktan geri durmayacağı ye bu gibi hallerin tekrarına mani olacak özel tedbirler alacağını Rusya İmparatorluğu hükümetine bildiriniz. Donanmanın Karadeniz'e çıkmasına müsaade etmemeye karar verdiğimizi, bilmukabele Rus Donanmasının da bizim kıyılarımızda dolaşmayacağım umduğumuzu şimdiden bildirebiliriz. Her iki memleketin çıkarları namına Rus imparatorluğunun da soruna bizim gibi barış fikrinin eserlerini göstereceğinden ümidim kuvvetlidir." Sait Halim Paşa, bundan başka İstanbul'daki Çarlık Rusya'sı, İngiltere ve Fransa Büyükelçilerini toplayarak onlara bir cins tarziye verecek ve devletin savaşa girmek istemediğini söyleyecekti. Bunun üzerine üç Büyükelçi aralarında toplanmışlar ve fikir teatisi yapmışlardı. İngiltere Büyükelçisi baskın haberini memnunlukla karşılıyordu. Fransız Büyükelçisi ya Osmanlı Devletine savaş açmalı ya da Alman askerlerinin Osmanlı topraklarından çıkarılmasını istemelidir diyordu. Rus Büyükelçisi, esasen, Osmanlı Devletini ittifakına alması için kendi Dışişleri Bakanına çok ısrar etmişti. Durum karşısında bu kanısını değiştirmiyor; arkadaşlarına "Alman askerlerini yurtlarından çıkarmak Osmanlıların elinde değildir; fakat Osmanlı Başbakanı savaş açmak istemiyor" diyordu. Osmanlı Devletine savaş açmaya en istekli kişi Rus Dışişleri Bakanı Sazanoff tu. Fransız ve İngiliz Büyükelçilerine, Osmanlı Başbakanının fikirlerini naklettikten sonra aşağıdaki sözleri söyledi ve Osmanlı maslahatgüzarına pasaportlarını verdi, İstanbul'daki Büyükelçiler de pasaportlarını aldılar. Böylece Osmanlı Devleti kendisini savaşın içinde buldu. Artık Hükümdar, Başkomutan vekili ve Bahriye Nazırlarına Silâhlı Kuvvetlere aşağıdaki emirleri yazmak düşmekte idi:
bad_boy isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla