Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27.01.08, 10:28   #10 (permalink)
Kullanıcı Profili
Güllü
Gamma Üye
 
Güllü - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 2.538
Konular: 1710
Puan Grafiği
Rep Puanı:3968
Rep Gücü:0
RD:Güllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 54
146 Mesajına 240 Kere Teşekkür Edlidi
:
Red face Müslüman Türk Devletlerinde Kültür ve Medeniyet



Selçuklular devrinde eğitim ve öğretim en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Bu dönemde sultanlar, devlet adamları, hatunlar ve tabiplerin gayretleriyle yeni müesseseler kurularak, her biri tıp fakültesi mahiyetinde, Kayseri, Sivas, Konya, Divriği, Çankırı ve Kastamonu'da hastaneler ve medreseler yapılmıştır.
Müslüman Türk devletlerinde, büyük kısmı şaheser sayılacak derecede, mîmarî, kitabe, hat, tezhib, süsleme, minyatür, çini, halı, kilim gibi mükemmel sanat eserleri yapılmıştır. Asya içlerinden Akdeniz'e, Oğuz bozkırlarından Hindistan ortalarına ve Mısır'a kadar uzanan geniş sahada, o devrin Türk devletlerinden kalma saray, cami, mescit, imaret, han, hamam, dârüşşifa, medrese, hanekâh, türbe, künbet, şadırvan, çeşme, sebil, kale, sur ve mezar sandukası gibi binlerce sanat eseri günümüze kadar gelmiştir. Türkler, bu çağda, sanat dünyasına önemli yenilikler getirmişlerdir. Medrese ve medrese-cami mîmârîsi, çift kubbe inşaatı, silindir biçiminde bazan yivli, yüksek, ince minare tipi, demet sütun, sivri kemer, pencerelerin katlar halinde sıralanması, kubbe yapımında Türk üçgenleri, dikdörtgen veya beş köşeli mihraplar bunların belli başlılarındandır. Yazı, minyatür, tezhib ve süslemede, büyük hamleler olmuştur. Taş işçiliği, kuyumculuk, kakmacılık, bakır işçiliği, zırh, kemer, kalkan, mineli cam yapımı, seramik, dokumacılık, halıcılık ve döküm sanatının en zarif örnekleri verilmiştir. Bunların taşınabilir olanları, halâ Türk ve dünya müzelerinin gözde eserleri durumundadır. Taşınamaz olanları ise, Türkün ayak bastığı her yere, açıkhava müzesi görünümü verir.
Karahanlılarda halk dili ve edebî dil Türkçe'ydi. Gazneli ve Harezmşahlar saraylarında Türkçe konuşulurdu. Delhi Türk Sultanlığında, idareci tabaka ve ordu mensupları da Türkçe konuşuyordu. Selçuklularda da halkın ekseriyeti ile ordunun dili Türkçe idi. Bu devletlerde yazışmaların Farsça ve Arapça olması veya ilmî eserlerin bu dillerde yazılması, İslâm dünyasının ortak dili olmasından kaynaklanıyordu.
Müslüman Türk devletlerinde Türkçenin önemini gösteren vesikalardan biri, 11. asırda Kaşgarlı Mahmud tarafından, Bağdat'ta yazılan Dîvanü Lügati't-Türk'tür. Müellif, bu eserini, Türk olmayanların Türkçe öğrenme ihtiyacını karşılamak üzere yazdığını kaydetmektedir. Selçuklu teşkilatında çok önemli yeri bulunan atabeglik müessesesi, Türklerin İslâm dünyasına getirdiği bir yenilikti. Osmanlılarda bunlara lala denmiştir.
Üç kıtanın ortasında ve iç denizler üzerinde kurulan Osmanlı Devleti, Türk milletinin en büyük eserini, Türk cihan hakimiyeti tarihinin de en yüksek siyasî teşkilatını temsil eder. Osmanlı Devleti, siyasî istikrarı, sosyal adaleti ve bünyesinin sağlamlığı, kavimler ve dinler arasında kurduğu âhengi, çok yüksek ve ince idare sistemi, kudretli ordusu, yüksek askerî tekniği, geniş hukukî faaliyetleri ve nihayet edebiyat, sanat ve mîmarîde ortaya koyduğu ihtişamlı eserleriyle de, tarihte müstesna yerini almıştır. Osmanlı devri, bu azameti, hiçbir devlete nasip olmayan, zengin yerli ve yabancı tarih kaynakları, muazzam arşivleriyle çok geniş bir şekilde tetkik imkânlarını bahşetmektedir.
Osmanlı Devletinin bütün ülkeye yayılmış eğitim ve öğretim kurumları olduğu gibi, gayri müslim ve yabancıların da okulları vardı. Özellikle II. Abdülhamid Han zamanında, ülkenin her köşesine aynı şekilde ve değerde liseler yapıldı. Bunların bazısı halâ, açılış günlerinin tarihini taşıyan sağlam, eğitim ve öğretim düzeyi yüksek olan, Türkiye'nin en meşhur liseleridir. Osmanlı eğitim ve öğretim sisteminde öğrenci-öğretmen ve veli münasebetleri mükemmel olup, hocaya saygı gösterilirdi. O da öğrencisine şefkatle muâmele ederdi. Okullarda, bazı kaynaklarda ileri sürüldüğü gibi falaka ve dayak yoktu.
Osmanlılarda bütün dinî, fennî, sosyal ilimler ve teknik bilgiler, kuruluşundan sonuna kadar her seviyede öğretilip uygulanarak yayıldı. Devletin kuruluşunda, kurucuların etrafında, Türkiye Selçukluları devrinde yetişen âlimler vardı. Osmanlılar devrinde yapılan mektep ve medreselerden, yazılan kitap ve diğer eserlerin bazılarından, imkânlar ölçüsünde halen faydalanılmaktadır. Eserlerin çokluğu ve tasnif edilememesi, eldekilerin toplanamaması, bir kısmının çalınarak Avrupa'ya ve diğer ülkelere kaçırılması, bir kısmının Türkiye toprakları dışında kalması, kültür eserlerimizin Osmanlılar devrinde, akıllara durgunluk verecek düzeyde olduğunu göstermektedir. Ne yazık ki Osmanlı Türkçesi de bu eserlere paralellik göstermekte ve kelime hazinesi halâ bilinmemektedir.





ALINTIDIR.

Konu Güllü tarafından (16.02.08 Saat 22:34 ) değiştirilmiştir..
Güllü isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla