Kehribar! Kehribar! Paris’e şimdi düştü bi’ napalım, harabelerini mimozalarla süsleyecek çocuklarımız eiffel’in; münih’in avuç içleri kanıyor; hiç kozu kalmadı, kesin kaybedecek bahsi berlin; iyisi mi sen bana gel! dağıtalım! Kehribar! militan bir sonbahar gibi sokul koynuma; saçlarından süzülen taze buse, bir buket sim endamın, bir okyanus kötürüm fok balığı ve fıçılar dolusu yaşlı petunya! bana gel Kehribar!; kaskatı, geçmişimi kütüğüne geçir! bi’ güzel dağıtalım! çünkü sevgi gösterilemiyor; çünkü öğretilemiyor sevgi Kehribar! sevgi, ancak yaşanabiliyor! yasak kaldırımlarında isyan çıkarmış asi yeniçeriler taksim’in; londra’da genel yas ilan edildi, duymadın mı: bir fil, kraliçeyi öldürmüş yedi gün önce bilfiil ve çok şehvanî; sofya fena dayak yemiş dün gece, gözleri mor; iyisi mi sen bana gel! dağıtalım! Kehribar! tomurcuklanan dudaklarına yağan asit yağmurları, ellerinde yıllardır bitmeyen yol çalışmaları! grapon kağıtları! krepon yanaklarını saran absürd koruma; o şeffaf jelatin, jilet üstünde amuda kalkan esrarkeş boyband tayfaları ve “zıvanasız içmem abi” tripleriyle ünlenen sosyete barlar; bombalayacağımız, boğazlayacağımız dominant soy! Kehribar! gel artık; sen de tut bir ucundan düşlerimin; hadi tut bir ucundan, hayatın haytalığına bir gökkuşağı gerelim! amsterdam aids olmuş diyorlar; diyafonda kirli bir kadın sesi: epey stresli olduğunu söylüyor, prag’ın uzay yolculuğu öncesi; dokunsak tokyo’ya parmak ucuyla, anafora kapılacağız; üşütürüz, bu mevsim votka zamlı moskova’da; iyisi mi sen bana gel! dağıtalım! çünkü; nasıl paralel doğrular hüzünlenip kavuşamamaktan ağlayarak ağıyorlarsa birbirlerinin üzerine; nasıl beraber olabilmek için birkaç saniye eğrilmeye bükülmeye çalışıyorlarsa! Kehribar! çünkü; nasıl dokunmak, ağlamak değilse sadece, sevmek! dağıtmadan sevilmiyor! çünkü; nasıl nefes almak değilse sadece, yaşamak! dağıtmadan yaşanamıyor Kehribar! Kaynak: Garipsemeler Şakir Özüdoğru |