Taşrada Hüznün Gölgesi Uzar       Taşrada Hüznün Gölgesi Uzar    Süslenip bir yangına gideriz seninle  rüyanın gümüş kapısına...  Akşamın kadehi kırılır dizlerimizde  evler, ağzında bir parça tabutla gelir  ve başlar sıkıntı mermerde.  Süslenip bir yangına gideriz seninle  dağlardan çalı çırpı toplayan sesimiz  bayırların ve kanaviçelerin üstüne  yemin eder.  Duvarda eski tüfekler,  yanlış uzatılmış bir cumartesi gibi  parklarda salkım saçak aşklar  ve kadınlar ses altında,  yüklü gözlerle bakar dallara  kar yağar iğnelerin ucuna  kapıların ve gözlerimizin arkasını eskiten  kar yağar, ırmaklar lekelenir.  Yokuşun dibinde kılıçlar ıslanır,  testiler kırık  terk edilmiş köyler gibi üstümüz  ve akşamın kanatlarında hıçkırık.    Süslenip bir yangına gideriz seninle  dalgın bir sahur vakti kalır bizden  kalbimizi yoklayan bu zâlim merhamet  bu çiçekleri kurumayan perdeler  nicedir camlar açıklansın diye bekler    Süslenip bir yangına gideriz seninle  buğudan bir göl kıyısı kalır bizden  yine de ip atlar çocuklar  dünyanın üstünde  göğümüzdeki haritalar düşsün diye  kül oluyor gittikçe trenler...    Şeref Bilsel        |