Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19.10.08, 21:11   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Kardelen
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2008
Nerden: izmir,istanbul
Mesajlar: 60
Konular: 41
Puan Grafiği
Rep Puanı:1233
Rep Gücü:0
RD:Kardelen has a reputation beyond reputeKardelen has a reputation beyond reputeKardelen has a reputation beyond reputeKardelen has a reputation beyond reputeKardelen has a reputation beyond reputeKardelen has a reputation beyond reputeKardelen has a reputation beyond reputeKardelen has a reputation beyond reputeKardelen has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 0
4 Mesajına 5 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart En iyi mesaj, güzel örnek olabilmektir




En iyi mesaj, güzel örnek olabilmektir

18.10.2008
- 18.10.2008 - 11:34

En iyi mesaj, güzel örnek olabilmektir
Türk Halk Müziği’nİn çağdaş ozanI, “Türkü Baba” Fatİh Kısaparmak

En iyi mesaj, güzel örnek olabilmektir

Gerçek sanatçı, dünyanın bir okul olduğu bilinci ile davranan; yaşamın öğretisinden sürekli yararlanarak iyiye, güzele, doğruya, gerçeğe yönelen ve yöneltendir. Değişim, dönüşüm ve gelişim sürecinde olgunlaşmış insandır. Gerçek sanatçı, insanlığa ve evrendeki kardeşliğin sağlanmasına hizmet edendir, ideal bir örnek sunabilendir. Çünkü en iyi mesaj, güzel örnek olmaktır.
NEDİM ODABAŞ
Sanat ve sanatçılık kavramları, popüler kültürün baskısı altında farklı bir boyuta taşındı. Toplum, artık “göz önünde” olanı sanatçı zannetmeye başlarken, üretken sanatçıların önü kesildi. Bu bağlamda toplum ve sanatçı ikilemini açabilir misiniz?
Ülkemizin içinden geçtiği sancılı süreçte, birçok bakımdan olduğu gibi, sanat ve edebiyat alanlarında da hızlı bir nitelik erozyonu yaşıyoruz. Değerler sistemimiz çürüyüp çözülmeye yüz tuttu. Kalite bunalımı, toplumsal bir travmaya dönüştü. “Göz önünde” olanla “gözde” olan birbirine karıştı. Unutulmasın ki, her bunalımın bir bedeli mutlaka vardır ve bu bedeli de mutlaka toplum öder…
Dünyayı kucaklamak gerek
* Türkiye, gerçekten çok zor bir süreçten geçiyor. Bir yandan iç dinamiklerdeki sorunlar, bir yandan uluslar arası kültürel işgal politikalarıyla iç içeyiz. Bu bağlamda, sanatçı ve medya arasındaki bağlantının ne olması gerektiğini düşünüyorsunuz? Sanatçı, kendi ülkesini işgal eden yabancı sanat ve sanat eserlerinin çanak tutucusu olabilir mi?
Gerçek sanatçı, ulusunun kendine ait olanı, kültürü, iç dinamikleri ve tarihsel misyonunu koruyarak evrensel ve çağdaş değerleri yaşayıp yaşatabilmelidir. Ülkemiz özelinde söylersek, ayaklarını Anadolu’ya ve Avrasya’ya basan, fakat içine kapanmadan tüm Dünya’yı da kucaklayabilen eserler üretmelidir gerçek sanatçı.
* İdeal ve gerçek sanatçı tanımı nedir sizce?
İdeal sanatçı, sanatına idealizm penceresinden bakandır. Çağının tanığı, toplumumun sözcüsü olandır. Yaşıyorsak görevliyizdir demektir. Gerçek sanatçı, dünyanın bir okul olduğu bilinci ile davranan; yaşamın öğretisinden sürekli yararlanarak iyiye, güzele, doğruya, gerçeğe yönelen ve yöneltendir. Değişim, dönüşüm ve gelişim sürecinde olgunlaşmış insandır. Gerçek sanatçı, insanlığa ve evrendeki kardeşliğin sağlanmasına hizmet edendir, ideal bir örnek sunabilendir. Çünkü en iyi mesaj, güzel örnek olmaktır.
* Bu bağlamda sanatçı yerel değerlerden evrensel değerlere ulaşabilecek köprüyü nasıl inşa etmeli? Hangi kaynaklardan beslenmeli? Bugün, böylesine kısır bir kültürel düzlemde, siz daima yeni olan, güzel olan, farklı olanı ortaya koymayı nasıl başarabiliyorsunuz?
Her ülkenin ve toplumun kültürel değerleri, kendinin olduğu kadar tüm insanlığındır. Bu bakımdan sanatçı, önce yerel olacak. Sonra da ulusal. Bu özgün değerleri kendi imbiğinde damıttıktan sonra ise evrenselin kapılarını zorlayacak. Bunları başarabilmenin ön şartı, gökkuşağı olabilmektir. Genele seslenebilmek ve zaman üstünü aramaktır. Ortak paydalarımız, ortak faydalarımızdır… Bunu idrak edenlerse, öncelikle gerçek sanat insanlarıdır. Sanatçı, hangi kaynaklardan besleneceğini iyi bilen, buna göre kendini yaşadığı çağın üstünde şeylere odaklayan, toplumun hem bir adım önünde, hem de onunla birlikte yürüyen insandır.
Şaşmayan tek terazi vicdanımızdır
* Geçtiğimiz dönemde bir Umre seyahatiniz olduğunu öğrenmiştik. Toplumsal manevi dinamiklerimizi yaşamak noktasında sizin düşünceleriniz neler?
İnsanların hem bedenen, hem zihnen, hem de ruhen iyilik egzersizleri, iyilik antrenmanları yaparak tüm yıl boyunca merhamet, hoşgörü ve sevgiyi yaşama irfanını kazanmaları için vesile olacak her şeyi değerlendirmemiz gerek… Ruhen, fikren ve vicdanen hassaslaşmamız, bu sayede idrak ve şuurumuzu geliştirmemiz için çok önemli bir fırsattır. Şaşmayan tek terazi vicdanımızdır. İnsanı gerçekten yargılayabilen yargıç odur. Vicdanını mutlu eden, mutlu olur. Tersinden bakarsak, vicdanını mutsuz eden, mutsuz olur. Hepimiz hata yapabiliriz. Hatanın cezası, onu telafi ettirmektir. Hatanın getirdiği pişmanlık tövbeyi, tövbe ise öğrenmeyi, olgunlaşmayı ve bu yolla tekamülü öğretir... Toplumsal manevi dinamiklerimiz ise, bizi millet yapan birer sosyal yapıştırıcıdır, tutkaldır. Toplumları toplum yapan değerler silsilesini iyi analiz etmek ve buna göre sosyal hayatı tanzim etmek gerekir. Yoksa, dünyayı çelik çomak oynama arenası olarak görürüz. Böyle bir şey yoktur. Yaşadığımız bugünler, dünyanın boş olmadığını ispatlıyor. “İnsan başıboş yaratılmış bir yaratık değildir”..İnsan, imtihan edildikçe, eşrefi mahlukat olmanın sırrına eriyor.
* Yaratılışın sırrına ermemiz gerek diyorsunuz?
Yaşadığımız evren 14 milyar yaşında. Modern bilim, gelecekteki yüz milyarlarca yıl sonra Güneş'imizin söneceğini; evrenimizin soğuk, karanlık, boş ve ölü bir duruma geleceğini söylüyor. Dünya’mız ise 5 milyar yıldan beri, milyarlarca galaksiden yalnızca biri olan “Samanyolu”nun uzak köşesindeki bir yıldızın etrafında dönen küçücük bir toz zerresi... Samanyolu'nda yaklaşık 200 milyar yıldız olduğu tahmin edilmekte. Bu pencereden bakıldığında, yaşamak hem çok sıradan, hem de çok olağanüstü. Hayat hem çok uzun, hem de çok kısa. Martı, kimine göre çöp yiyen bir kuş, kimine göre ise şarkıları, şiirleri süsleyen bir simge. Yani her şey göreceli ve bakışa göre değişken. Üstelik her şeyin bir de karşıtı var. Ama her yanımız ortak. Aynı şeye bakıp, sıkça farklı şeyler anlatıyor da olsak, en azından aynı havayı soluyoruz. Gökyüzümüz aynı. Yıldızlarımız ve denizlerimiz ve denizlerimizdeki mercan kayalıklarımız da. Doğuyoruz, yaşayıp gidiyoruz. Bir şeyler bırakıyor ve dev bir kâseye birer tutam tuz oluyoruz…



Kardelen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla