Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17.02.08, 16:07   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
tualim
Administrator
 
tualim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 2.920
Konular: 3793
Puan Grafiği
Rep Puanı:22454
Rep Gücü:20
RD:tualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 125
207 Mesajına 2.102 Kere Teşekkür Edlidi
:
Wink Türkiye Cumhuriyeti (6.Bölüm)

SCF'nin iktidar olma temayülünün yarattığı hava, CHF mensuplarını rahatsız etmiş ayrıca yerel seçimlerdeki yolsuzluk iddiaları mecliste sert tartışmalara neden olmuş, giderek büyüyen bu tartışmalar Mustafa Kemal Paşa ile Ali Fethi Beyi karşı karşıya getirmiştir. Bu olumsuz gelişmeler karşısında, Ali Fethi Bey 17 Kasım 1930'da Dahiliye Vekâleti'ne verdiği dilekçede; "...fırkanın,Gazi hazretleriyle siyasî sahada karşı karşıya gelmek vaziyetinde kalabileceği anlaşılmıştır" diyerek SCF'nin feshine karar verildiğini açıklamıştır.


SCF'nin kendi kendini kapatmasıyla, TCF'ndan sonra çok partili siyasî hayata geçiş için yapılan ikinci teşebbüs de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. SCF'nin kapanmasından sonra CHF ileri gelenleri daha katı bir tek parti yönetimi anlayışıyla siyasî iktidarı 1950 yılına kadar ellerinde bulunduracaklardır.


TCF ve SCF'nin siyasî hayatımızda önemli izleri olmakla beraber bu partilerin dışında kurulmuş veya kurulma teşebbüsünde bulunulmuş partiler de mevcuttur. Ancak kurulan bu partilerin gerek mecliste gerekse halkoyunda çok önemli etkileri olmadığı söylenebilir.


TCF ve SCF'nin yanı sıra 1930'da Ahali Cumhuriyet Fırkası, Türk Cumhuriyet Amele ve Çiftçi Partisi, Lâyık Cumhuriyetçi İşçi ve Çiftçi Fırkası gibi siyasî teşekküller kurulmuşsa da bu partilerin çalışmalarına izin verilmemiştir.

d-Şeyh Sait İsyanı
Şeyh Sait İsyanı, 13 Şubat 1925 günü Genç ilinin Ergani ilçesine bağlı Piran köyünde başlamıştır. Kısa zamanda genişleyen isyan hareketi bölgede etkili olmuştur. İsyancılar önce Genç'i, daha sonra Muş, Çapakçur, Elazığ ve Palu'yu ele geçirdiler. 7 Mart'ta Diyarbakır'ı kuşattılarsa da başarılı olamadılar. Daha sonra ordu birliklerinin olaya hâkim olmasıyla isyan hareketi gerilemeye başladı. Şeyh Sait ve isyanın elebaşıları 15 Nisanda ele geçirildi. Ancak isyanın bastırılması Mayıs ayı sonunu bulmuştur.


Şeyh Sait İsyanı, diğer isyanlarda görülmeyen birtakım özellikler taşır. Olay bütün ülkeyi içine almak amacı güden Türk inkılâbına karşı yapılmış bir harekettir. Bu harekette hilâfetin yeniden kurulmasını sağlama ve saltanatı geri getirme ideali de vardır.


Şeyh Sait İsyanı'nın arkasında, İstanbul'da bulunan Kürt İstiklâl Komitesi Reisi Seyyit Abdulkadir ile İngilizlerin etkisi görülmektedir .Bu komite İngiltere'nin mandası altında bağımsız bir Kürt devleti kurmayı plânlamaktaydı.


İngiltere himayesi altında bir Kürdistan Devleti kurulmasını, bölgenin petrol yönünden taşıdığı önemden dolayı istiyordu. Bu amaçla bölgeyi ellerinde bulundurabilmek için Kürtleri, Türklere, Araplara hatta İran'a karşı kullanabileceklerdi. Ayrıca Musul Meselesi'nin görüşüldüğü bu dönemde bir taraftan Musul halkının Türkiye ile birleşmesini önlerken, diğer taraftan isyan hareketiyle Türkiye'yi siyasî istikrarı olmayan bir ülke şeklinde dünyaya tanıtmak istiyorlardı.


Dönemin Başbakanı Fethi Bey, olayı bir karşı ihtilâl denemesi olarak değerlendirmiş ve sıkıyönetim tedbirlerini yeterli görmüştür. İsmet Paşa ise sert tedbirlerin alınmasında ısrar ederek, isyanı rejime yönelik ülke çapında bir hareket olarak değerlendirmiştir.2 Mart 1925'te Fethi Beyin başbakanlıktan ayrılmasıyla 3 Mart 1925'te İsmet Paşa yeni hükûmeti kurmuş, ilk iş olarak Takrir-i Sükun Kanunu'nu TBMM'ye sunarak çıkmasını sağlamıştır.


Yapılan plânlı bir askerî harekât sonrasında isyan tamamen bastırılmıştır. Şeyh Sait ve Seyyit Abdülkadir'in de dahil olduğu isyanın elebaşıları, Takrir-i Sükun Kanunu ile kurulan İstiklâl Mahkemelerinde yargılanarak idama mahkûm olmuşlardır.


Cumhuriyet döneminde meydana gelen en önemli isyan hareketi şüphesiz Şeyh Sait İsyanı'dır. Takrir-i Sükûn Kanunu'nun çıkarılmasına sebep olması bunun en çarpıcı delilidir. Ancak 1924 ile 1938 yılları arasında meydana gelen ve genelde Kürt kaynaklı isyan hareketleri de vardır. Bu ayaklanmaların hedefi daima rejime yönelik bir mahiyet arz etmiştir. Bu ayaklanma hareketleri şunlardır:
1) Nasturi Ayaklanması 12-28 Eylül 1924
2) Şeyh Sait Ayaklanması 13 Şubat- 31 Mayıs 1925
3) Raçkotan ve Raman Tedip Har. 9-12 Ağustos 1925
4) Sason Ayaklanması 1925-1937
5) Birinci Ağrı Ayaklanması 16 Mayıs-17Haziran 1926
6) Koçuşağı Ayaklanması 7 Ekim - 30 Kasım 1926
7) Mutki Ayaklanması 26 Mayıs-25 Ağustos 1927
8) İkinci Ağrı Harekâtı 13 -20 Eylül 1927
9) Bicar Tenkil Harekâtı 7 Ekim -17 Kasım 1927
10)Asi Resul Ayaklanması 22 Mayıs - 3 Ağustos 1929
11)Tendürük Harekâtı 14 -27 Eylül 1929
12)Savur Tenkil Harekâtı 26 Mayıs - 9 Haziran 1930
13)Zeylan Ayaklanması Haziran - Eylül 1930
14)Oramar Ayaklanması 16 Temmuz - 10 Ekim 1930
15)Üçüncü Ağrı Harekâtı 7-14 Eylül 1930
16)Pülümür Harekâtı 8 Ekim -14 Kasım 1930
17)Menemen Olayı 23 Aralık 1930
18)Tunceli (Dersim) Tedip Har. 1937-1938
Bu ayaklanma hareketleri içerisinde Nasturi Ayaklanması ve Menemen Olayı Kürtlerle ilgili değildir.


e-Takrir-i Sukûn Kanunu ve İzmir Suikast Girişimi :
Takrir-i Sükun Kanunu, Şeyh Sait İsyanı'nın yarattığı tehlikelere ve ülkede Türk inkılâbının gerçekleşmesine karşı çıkan bütün unsurları ortadan kaldırmak amacıyla çıkarılmıştır. 4 Mart 1925'de, İsmet Paşa Hükûmeti'nin Meclis'e verdiği önergenin 578 sayı ile kanunlaşması sonucu, iki yıllık bir süre için yürürlüğe konmuştur. Ancak daha sonra iki yıl daha uzatılarak 4 Mart 1929'a kadar yürürlükte kalması sağlanmıştır.


Üç maddeden oluţan Takrir-i Sükun Kanunu'nun çıkarılması sırasında muhalefet, kanunun "anayasaya aykırılığı" ve "temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik olduğu" gerekçesiyle tepki göstermiştir. Muhalefetin rahatsız olmasındaki esas neden hükûmetin meclise sunduğu teklifle, birisi isyan bölgesinde diğeri ise Ankara'da kurulması öngörülen "İstiklâl Mahkemeleri" konusu olmuştur. Görüşmeler sonunda yapılan oylamada kanun, 22 ret oyuna karşılık 122 oyla kabul edilmiştir. 117 nolu Meclis kararıyla da Ankara İstiklâl mahkemesi ve ayaklanma bölgesinde de Şark İstiklâl Mahkemesi kuruldu. Şark İstiklâl Mahkemesi'nin vereceği idam kararlarında TBMM'nin onayı gerekmiyordu. TBMM, 7 Mart 1925'te ise her iki mahkemenin başkan, üye ve savcılarının seçimini yapmıştır.


Mustafa Kemal Paşa'nın kanun ile ilgili görüşleri şöyledir: "Takrir-i Sükun Kanunu'nu ve İstiklâl Mahkemelerini bir baskı vasıtası olarak kullanacağımız düşüncesini ortaya atanlar ve bu düşünceyi benimsetmeye çalışanlar oldu. Biz, alınan fakat kanuni olan bu olağanüstü tedbirleri, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde kanunun üstüne çıkarmak için bir vasıta olarak kullanmadık. Aksine memlekette huzur ve güveni sağlamak için uyguladık".


TBMM ilk dönem milletvekillerinden Ziya Hurşit ile Çopur Musa, Lâz İsmail ve Gürcü Yusuf'un 17 Haziran 1926 günü Mustafa Kemal Paşaya bir suikast girişiminde bulunacaklarının ihbar edilmesi üzerine, suikasti yapmakla görevli olanlar yakalandılar.
--------------Tualimforum İmzam--------------
TUALİM



Tualimforum kurallarını okuyunuz Lütfen.
Forum kullanımı hakkında bilgi için TIKLAYINIZ%TIKLAYINIZ.
Soru ve sorunlarınızı BURADAN bize yazabilirsiniz.
Kurallara uymayan kişilerin tualimforum'a girişleri yasaklanacaktır.
Lütfen imzanıza site adı, link içeren resimler koymayınız sorgusuz silinecektir.
tualim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla