Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18.11.08, 17:59   #3 (permalink)
Kullanıcı Profili
Renklerin Dansı
Delta Üye
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Nov 2008
Mesajlar: 561
Konular: 497
Puan Grafiği
Rep Puanı:1952
Rep Gücü:0
RD:Renklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant future
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 3
26 Mesajına 86 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Batıya Göçün Sanatsal Evreleri

ORTAÇAĞ İSLAM -TÜRK KÜLTÜRÜ SORUNSALI

11. ve 12. yüzyıllarda Türklerin İslam'ı kabul edip Yakındoğu ve İran'a geçişleri İslam tarihi, İran tarihi ve Türk tarihinin bağımsız evreleri olarak anlaşılamaz. Kentlerde mezhep kavgalarının sürdüğü, Türkmenlerin yer değiştirdikleri dönemde ulusal bilinç hatta devlet bilinci de oluştuğu söylenemez. Türk egemenlik anlamının varlığı, kültür ve sanat alanında ortak kavram ye biçimleri teşvik etmiştir.
Doğu İslam'a egemen olan Türklerin kurduğu devletler değişik yapılarla karşımıza çıkar. Gazneli ve Selçuklu bölgelerinden farklı olarak Karahanlı bölgesinin yapısında Türk bilinçli olma özelliği vardır. Karahanlıların egemenlik alanında Selçuklu ve Gazneliyle mücadelede olsalar bile Orta Asya İslam Kültürüne katkıları büyüktür.
Selçuklu devleti büyük Türk göçleriyle eşzamanlı bir egemenlik alanı tanımlar. Egemenliğini göçer ve göçmeye devam edenler üzerinde kurmuştur. Yerleşik toplum yöntemlerine sahip çıkmıştır. Büyük Selçuklunun sonunu getiren; Oğuz göçerleriyle çatışmalarıdır. Selçuklular bir yandan Türk göçerlerin yerleşik düzenini sağlayacak yapılaşmaya önem vermişlerdir.

ERKEN TÜRK - İSLAM ÇAĞININ SANAT ÜRÜNLERİ MİMARİ
Bütün sultanlar yerleşik toplum yapı etkinliklerine önem vermiştir. Sultanların, hemen her kentte sarayları vardı. Anıtsal mimari; ancak göçer olmayan dünyanın ifadesi olabilir. Değişik mimari üsluplarının doğmasına büyük olanak sağlamışlardır.

ANA BİÇİMLERİ VE YAPI TEKNİKLERİ
Bu yüzyılda görülen örnekler Orta Asya mimari geleneğinin devamıdır. Ker*** ve tuğla taşıyıcı duvar, tonoz ve kubbe örtüsü, tromplar, pişmiş toprak, mozaik cephe bezemesi, ahşap örtü, alçı bezeme, duvar resmi, mimari elaman olarak avlulu yapı eyvan, silindirik yüksek kubbeli yapı, revak Selçuklu dönemi öncesine aittir. Büyük bir kısmı İslam öncesi geleneklerin uzantısıdır.
Mekansal kompozisyon öğesi olan eyvanlar Part dönemine uzanır. O dönemde, saray ve mezar cephelerinin anıtsal motifidir.


BAŞLICA YAPI PROGRAMLARI CAMİLER
Selçuklu döneminde İran tipi cami denen; eyvanlı avlulu camiler görülür. Bu cami tipi tek kullanılan bir tip değildir. Caminin sosyo - kültürel statüsünü, din ve devletin iç-içeliğini ve Arap kökenli din imgesini düşünürsek caminin köklü değişiminin açıklamasını sultan - devlet imgesinin gücüne bağlayabiliriz. Selçuklu camilerinde maksure kubbesine büyük önem verilmiştir. Onlardan sonra yapılan camilerde bunu kanıtlar. Emeviler dönemindeki maksurenin ortaya çıkışı halifelere karşı suikast yapılmasıyla ilgiliydi. Bu dönem camilerinde eyvanlı avluya verilen önem büyüktür. Eyvanlı avlu İran ve Türkistan dışındaki Türk bölgelerinde karakteristik değildir.

Orta Asya'nın 11.yüzyıldan bu yana cami tipine kazandırdığı diğer öğe, silindirik, poligonal yada yıldız biçiminde minarelerdir. Kule yapı, İslam geleneğinin yarattığı bir yapı türü değildir. Tuğla minare bezeme açısından, taşıyıcı gövdeye kaplanan mozaik pişmiş tuğlanın olanak verdiği geometrik desenlerle süslenmektedir. Yatay kufi şeritleri de 11. yüzyılda çıkmış olmalıdır. Mihrapların mozaik çiniyle bezenmesi Selçuklu döneminde başlanmıştır.

İLK MEDRESELER
Devletin sunni politikasını yürütecek, yeni idari ve dini sınıfı yetiştirmek amaçlı kurulmuştur. Abbasi döneminde, idareci sınıfı ile İslam öğretimi aynı değildi. Bunların birleşmesini sağlayan medreseler olmuştur. Cami ve medresenin birlikte yapılması, İslam geleneğinin din ve ilmi birleştirici eğiliminin ifadesidir. Anadolu Selçukluları ise birleştirmeseler de yan yana yapmışlardır. Selçuklu döneminin tarih bakımından ayakta kalmış en eski medreseleri Suriye ve Anadolu' dadır. Nedeni taş malzeme kullanılmasıdır.

İLK TARİKAT YAPILARI
Zaviye kurucuları, Horasanlı tarikat şeyhleri tümüyle Orta Asya ve Horasan'dan Anadolu'ya gelmişlerdir. Zaviye yapıları şeyh için, devlet büyüğü yada doğrudan şeyh ve müritleri tarafından yapılmıştır. Bu yapıların kökeni Orta Asya'dır. Sosyal açıdan Selçuklu döneminin başından buyana devletin desteğiyle kurulmuştur ve Horasan konut yapısındadır.


MEZAR YAPILARI
Peygamberin ve onu izleyenlerin davranışlarına bakıp mezar yapısının İslam'da gelişmemesi gerektiğini söyleyebiliriz. 9.yüzyıla gelinceye kadar İslam ülkelerinde mezar yapısı gelişmemiştir. Peygamberleri miraca yükseldiği kayanın üzerine yapılan kubbet es-sahra önemli anıtsal yapıdır. Peygamber ve halifelerin olduğu kadar diğer ashabın, şeyhlerin, evliyaların mezarlarının İslam öncesi geleneklerin etkisiyle kutsal bir niteliğe büründüğü gerçektir. İslam dünyasında anıtsal mezarı en erken geliştiren bölge Orta Asya'dır.
Türk politik egemenliği mezar yapısını vurgulayarak sultanlara, evliyalara mezar yaptırdıkları görülür. Karahanlı ve Selçuklu döneminde büyük boyutlu anıtsal geleneğe dönüşen iki tip mezar yapısı vardır. İlki kare kubbe ikinci ise kümbet tipidir.

SARAY MİMARİSİ
Tarihte adını bildiğimiz sarayların pek azı günümüze gelebilmiştir. Samanoğulları döneminden itibaren Türk emirleri saraylar yaptırmışlardır. Her kentte bir saray, bahçe, ribat ve hamam bulunurdu. Büyük yapı ve saray sultanlık simgesiydi..

KERVANSARAYLAR
Kervansaraylar dikdörtgen planı, dışarıdan köşeleri kulelerle güçlendirilmiş ve tek taş kapılı yapılardır. Bu plan hiç değişmemiştir. Orta Asya yapı geleneğinin Türk egemenliğine ürettiği anıtsal mimari ürünler içinde kervansaraylar çok önemlidir. Anadolu kervansarayları bazı değişiklik geçirse de işlev ve şema olarak aynı kalmıştır.

MİMARİ BEZEME
Mimari bezeme; Orta Asya bulgularına göre, ker*** üzerine kaplanan tuğlanın geometrik bezeme oluşması için istiflenmesi ve aralarında alçı dökme motiflerle süslenmesine dayanıyordu. Saraylar halkın angarya yoluyla çalıştırılmasıyla yapılıyordu. Bu antik dönemden bu yana yöntem olarak kullanılmıştır. Gazneli'lerin güçlü bir yerel yapı geleneği olmadığından saraylarda değişik kökenli bezemelere rastlanır. Sultan Mesut'un sarayı hakkındaki betimleme ilginçtir
Mimari bezeme teknikleri sonradan gelişen mozayik çini ve çini levha dışında İslam'dan önce görülen tekniklerdir. Dönemin yapı tasarımında önce tuğla, sonra mozayik tuğla onu izleyen alçı bezeme malzemesi olarak kullanılmıştır.
Anadolu'da alçı İran ve Orta Asya'ya göre az kullanılmıştır. Mimari bezeme taş oyma ve çiniye kaymıştır.


ANADOLU’YU ETKİLEYEN PROTOTİPLER
Türk politik egemenliğinin yer ve sınır değiştirmesi, düşüce, biçim ve sanatçı alışverişinin sınır tanımaması Türklerin girdikleri bölgelerden prototiplerini seçen bir mimarlık önce İran'da sonra Anadolu'da gelişmiştir. Anıtsal mimari Türk egemenliğinde gelişimini tamamlamıştır. Ribat, zaviye, kervansaray Arap-İslam dünyasında olmasına rağmen İran'dan Anadolu'ya geçen Orta Asya prototipleridir. Saray ve konutlar sanatçıların kökenine göre biçimlenmiştir. Fakat biçim düzenleri İran Orta Asya geleneğine dayanır. Bütün yapılan kökeni neresi olursa olsun tek yöreye özgü değildir. Orta çağdaki ağırlık merkezi, Karahanlı, Gazneli ve Selçuklu'dur.

KENT YAPISI
Kaynaklara göre dönemin kent yapısı önceki dönemden farklı değildir. Dış surlar, iç kale, bazen duvarla çevrili mahalleler, pazar, cami ve hamamlar karakteristik öğelerdir. Toplumsal örgütlenme kooperatifseldir. Bugün ki arkeolojik araştırmalarla orta çağ kentlerinin analizlerini yapmak zor bir yöntemdir. Daha iyi incelenirse kapsamlı tanımlar yapılabilir ancak yapılar için gösterdiğimiz süreklilikleri kent yapısında gösteremeyiz.
Renklerin Dansı isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla