Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24.12.08, 20:45   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Tanem
Delta Üye
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Oct 2008
Nerden: Isparta
Mesajlar: 657
Konular: 414
Puan Grafiği
Rep Puanı:1850
Rep Gücü:0
RD:Tanem has a brilliant futureTanem has a brilliant futureTanem has a brilliant futureTanem has a brilliant futureTanem has a brilliant futureTanem has a brilliant futureTanem has a brilliant futureTanem has a brilliant futureTanem has a brilliant futureTanem has a brilliant futureTanem has a brilliant future
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 39
26 Mesajına 77 Kere Teşekkür Edlidi
:
icon1c Türkiye'de Sanat Eğitiminin Gelişimi

Lale ALTINKURT
*
Özet: Türkiye’de sanat eğitiminin gelişimi, özellikle Cumhuriyet döneminde önemli bir
aşama katetmiştir. Türkiye’den yurt dışına gönderilen sanatçılar yanında, yurt dışından davet
edilen sanat eğitimcilerinin önderliğinde, sanat eğitimi alanında gelişmeler yaşanmıştır.
Halkevleri ve öğretmen okulları sanat eğitimi alanındaki gelişmelerin yaygınlaşmasında
önemli bir etmen olmuştur. 1940’lardan günümüze kadar eğitim politikasındaki değişim,
sanat eğitimi alanında da farklı uygulamaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sanat eğitimi
alanında, Eğitim Fakültelerinin Güzel Sanatlar Eğitimi bölümleri ve Güzel Sanatlar
Fakülteleri, sanat eğitimcisi yetiştirmenin yanında sanatçı adayları yetiştirme görevini
üstlenmişlerdir. Günümüzde Güzel Sanatlar Fakültelerinin ve Eğitim Fakültelerinin Güzel
Sanatlar eğitimi bölümlerinin ülke çapında sayıları artırılırken; donanım, yetişmiş öğretim
elemanı ve mekan sıkıntılarının çözülmesi gerekmektedir.


GİRİŞ
Türkiye'de batılı anlamda ilk sanat eğitimi hareketleri, 1908 tarihli
Meşrutiyet hareketleri ile başlamıştır. Osmanlı Devleti'nin batılılaşma
hareketinin başladığı bu dönemde, özellikle biçim ve renk sanatlarında
Avrupa'ya yönelme gereksinimi duyulmuştur. Mühendishane-i Berri
Humayun’da (Kara Harp Okulu) okutulmaya başlayan resim dersleri ile
minyatür ve eski resim estetiği; ışık-gölgenin, bilimsel plandaki perspektifin
çizgi sanatına girmesiyle etkisini yitirmiştir (Berk, 1973,s.107).
İlk olarak Mühendishane-i Berri Hümayun (Kara Harp Okulu) adını taşıyan
askeri okulda (1793-94), daha çok askeri amaçlarla yeni resim teknikleri
öğretilmeye başlanmış; böylece batı perspektif kuralları ile nesneyi iki
boyutlu yüzey üzerinde modle ederek göstermeye yarayan ışık gölge
uygulaması gibi kurallar, resim eğitiminin programı içinde yer almıştır
(Tansuğ, 1993,s.43).
Mühendishane-i Berri Hümayun’un (Kara Harp Okulu) yanında 1831'de
Bahriye (Deniz Harp Okulu) gibi okullardan da batı tarzında resim yapan ilk
önemli sanatçılar yetiştirmiştir. Bu okullardan Harbiye'de 1846-1887
yıllarında, Fransız uyruklu ressamlar ders vermişlerdir. 1850’li yıllarda
Harbiye, "Menşe-i Muallimin" adı altında bir statüye layık gördükleri bazı
öğrencileri, askeri ve bazı sivil okulların resim dersi gereksinimlerini
karşılamak üzere öğretmenler olarak yetiştirmişlerdir (Tansuğ, 1993). Bu
dönemde Galatasaray Mekteb-i Sultanisi, Darüşşafaka Lisesi gibi batıyı
örnek alarak açılan yeni sivil okullarda da, resim dersleri yer almıştır.
XIX. yy'da askeri ve sivil okullar programında resim derslerinin yanısıra,
mimarlık ve heykel eğitimi de yer almıştır. 1835'te uygulamaya konan bir
programla resim eğitimi için Viyana, Berlin, Paris, Londra'ya iki yıl içinde
12 asker öğrenci gönderilmiştir (Tansuğ, 1993,s.54).
Batıya gönderilen asker ressamlar Paris'in o dönemdeki sanat akımlarından
etkilenmek yerine, David-İngres klasizminin akademikleşmiş eğitimi ile
Courbet'in etkileri ile dönmüşlerdir. Bu etkilenmelerini çalışmalarına
aktarmışlardır (Turanı, 1977,s.vıı).
1883 yılında ilk Güzel Sanatlar Akademisi (Sanayii Nefise Mektebi)
kurulmuştur. Sanayii Nefise Mektebi, güzel sanatlar eğitiminin gelişmesinde
önemli bir yere sahiptir. Osman Hamdi'nin müdürlüğünde, 1887'den 1908'e
kadar Sanayii Nefise’nin öğretim sorumluluğu yabancılara verilmiştir.
Osman Hamdi'nin Müdürlükten çekilmesi ile Nazmi Ziya - Çallı Kuşağının
Sanayii Nefise’de hoca olmaları ile okuldaki yabancı kadrosu egemen
gücünü yitirmiştir. Akademide görev alan Çallı kuşağının en büyük hizmeti
ilk hocalıkları sırasında ve Cumhuriyetin başında heyecanlı bir öğrenci
grubu yetiştirip Avrupa'ya göndermeleri olmuştur (Turani, 1977,s.xı).
Sanayii Nefise mektebinin resim atölyelerinde yapılan çalışmalar,
Türkiye'deki resim eğitiminin akademik bir disipline sokulması yönünden
bir aşamadır (Tansuğ,1993,s.52). Bu dönemde figür ve portre çizimlerine
önem verilmiştir. Sanayii Nefise’de, heykel ve mimarlık eğitimi için,
yabancı mimar ve heykeltraşlar görev almışlardır.
Cumhuriyet Döneminde Sanat Eğitimi
Cumhuriyet’in ilanından sonra, her alanda gerçekleştirilen devrimler batıyı
örnek alan bir tutumu sergiler. Cumhuriyet döneminde sanat eğitimi alanında
kurulmuş Sanayii-Nefise Mektebi, “Devlet Güzel Sanatlar Akademisi” adını
almıştır. 1926'da Namık İsmail, bu kurumun müdürlüğüne atanmıştır.
Cumhuriyetin toplumsal amacı, akılcı, yaratıcı, yapıcı bir nesil
yetiştirmektir. Bu amaca ulaşabilmek için; Cumhuriyetin ilk yıllarında
eğitimciler, okullarda çok sesli müzik, resim, batı edebiyatına önem
vermişlerdir.
Yaman (1994,s.156), Türkiye'de Plastik Sanatlar açısından 1923-1950 yılları
arasındaki kültür-sanat etkileşiminde devletin kültür-sanat politikasından, üç
ana fikrin ortaya çıktığını vurgulamaktadır.
Bunlar;
Ulusal bir sanat yaratma,
Ulusal olan sanatın yeni, modern çağdaş olmasını sağlama,
Ulusal çağdaş sanatının oluşmasında güzel sanatlar eğitimine yön vermedir.
1923-1933 yıllarında Türkiye'nin kültür politikası, çağdaşlaşmak için sanat
alanında en uygun olanı uyarlamak olarak belirlenmiştir. Sanat alanında
Kübizm'in gelecekçi ve yapısalcı nitelikleri ile yeni ulusun sanatına en
uygun akım olduğu düşünülmüştür. Ama oluşacak yeni ortamda Türk
Kübizmi
ulusal
nitelikleri
ile
diğerlerinden
farklı
olacaktır
(Yaman,1994,s.156).
Eğitim alanında Atatürk'ün direktifleriyle Türkiye'ye davet edilen, dönemin
ünlü eğitimcilerinin de yeni okullaşma ve eğitim politikalarının tespitinde
önemli etkileri olmuştur. Bu eğitimciler arasında John Dewey, Leipzing,
Parker, Steihler gibi isimler yer almıştır.
Bu yabancı uzmanlardan, ABD'li Eğitim Felsefeci John Dewey, 1924 yılında
Türkiye'de bir süre kalarak eğitim sistemi hakkında rapor hazırlamıştır. Bu
raporda John Dewey, Türk gençlerinde sanatsal yeteneklerinin güçlü
olduğunu, bunların iyi eğitilmeleri halinde güzel sanatlar kültürüne
yapacakları katkının, ülkenin uygarlık düzeyinin belirlenmesinde yaratacağı
etkiyi vurgulamaktadır (Özsoy,1998,s.59). Dewey İstanbul'daki Güzel
Sanatlar Akademisini görmüş, okulun kendi amaç ve işlevlerine yönelik yeni
mekan ve araç-gerece gereksinimi olduğunu belirtmiştir.
1926 yılında Türkiye'ye davet edilen Alman Eğitimci Stiehler de sanat
eğitiminde program ve yapılanma ile ilgili çeşitli önerilerde bulunmuştur.
Stiehler: "Resim ve el işleriyle öğrencinin yaratıcı yetenekleri geliştirilecek
ve sanat eserlerinin değerini anlayacak bir duruma getirilecektir. Bu bizzat
sanat değildir. Belki herkesi sanata doğru eğitmektir. Bizzat sanat, ancak bu
alanda yaratma gücü olan kısıtlı kişilerce başarılabilir" demiştir Stiehler
Resim-İş Derslerinde çevre, yurt bilgisi, halk sanatlarının da dikkate
alınması gerektiğini ve Sanat Eğitimi dersleri için özel yetişmiş branş
öğretmenlerinin gerekli olduğunu ifade etmiştir (Özsoy,1998,s.59).
Yabancı uzman eğitimcilerin raporları ve sanat öğretimi yöntemleri
konusunda 1910 yılında yabancı ülkelere gönderilen ilk Türk Sanat
eğitimcilerinden İsmail Hakkı Baltacıoğlu bu yıllarda bazı önemli
çalışmalara imza atmıştır. Bunlardan ilki, 1927 Güzel Sanatlar
Akademisi'nde açılan "Resim Öğretmenliği Kursu"dur. Bu kursta İsmail
Hakkı Tonguç'un gayretleri ile hazırlanmış müfredat programlarındaki
çalışmalar çerçevesinde "Resim öğretim metodu" adı altında ders verilmiştir.
John Dewey'in raporundan sonra ortaokullara öğretmen yetiştirmek amacıyla
Ankara'da Gazi Orta Öğretmen Okulu (Gazi Eğitim Enstitüsü) açılmıştır
(1926). İlk orta ve lise resim-iş programları değiştirilmiş, atölye ve işlikler
kurulmuştur.
Cumhuriyetin ilk yıllarında bu hareketli dönem sürmüştür. Bir grup eğitimci
Avrupa'ya sanat alanında uzmanlık eğitimi için gönderilmiştir. Gazi Eğitim
Enstitüsü’nün bünyesinde, 1932 yılında Resim-İş Bölümü açılmıştır. Resim-
İş bölümü ortaöğretimde Resim-İş Öğretmeni yetiştirmenin yanında,
yetenekli başarılı sanatçıları da Türkiye'ye kazandırmıştır. Bu bölümler daha
sonra diğer üniversitelerde de yaygınlaşmıştır.
Sanatı halka yaygınlaştırabilmek ve sanata bilinçli bir yön verebilmek için
1932 yılında Halk Evleri kurulmuştur. Anadolu'nun köylerine kadar yayılan
Halk Evleri'nde sanat alanında toplantılar yapılmış, sergiler açılmıştır.
1950'lere kadar en önemli plastik sanatlar etkinlikleri devlet tarafından
düzenlenmiştir. Müstakil Ressamlar Birliği, D grubu, Yeniler grubunun
etkinliklerinde devlet önemli bir rol üstlenmiştir.
Cumhuriyet Dönemi'nin diğer bir eğitim kurumu Köy Enstitüleridir. Köy
Enstitüleri; iş eğitimi ilkelerine dayalı, köyün çok yönlü kalkınmasını
amaçlamış ve Türkiye’de sanatın yaygınlaşmasında önemli bir rol
oynamıştır.
1940'lı yıllarda Resim-İş dersi, "özgür anlatım" amacına yönelmiştir.
Öğrencinin yaratıcı çabası sadece sanat yönünden değil, zihinsel
yeteneklerini de geliştirme gücüne sahiptir düşüncesi yaygındır.
Gazi Eğitim Enstitüsü'nün öğretmenleri, Resim-iş bölümünün ilk programını
hazırlamış ve bakanlığın bu alanla ilgili tüm çalışmalarına hizmet
vermişlerdir. Bu çalışmalar arasında; kitapların incelenmesi, yeni yazıyla
ilgili tüm çalışmalar, halk evlerinde kurslar, geziler, yarışmalar düzenlemek,
Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili tüm sergilerin hazırlığı, ders araç ve
gereçlerinin yapımında önderlik etmek, dergiler çıkarmak gibi görevler yer
almıştır.
1938'de başlayan geleneksel disiplinlere dönüş kavramı Resim derslerinin
saatinin azalmasına neden olmuştur 1949 tarihine kadar ortaöğretimde
Resim dersi bir saat olarak devam etmiştir.
Ortaöğretimin ikinci devresi olan liselerde 1952 yılına kadar, Sanat Eğitimi
ile ilgili ders görülmemektedir. 1952-1956 yıllarında seçmeli ders olarak
Resim ya da Müzik dersi haftada iki saat şeklinde uygulanmıştır.
1956'larda liselerde Edebiyat Bölümleri'nde özellikle, seçmeli derslerden
"Resim dersinin bir saati Sanat Tarihi olarak uygulanacaktır" denmiştir.
1957-1970 yıllarında ise lise müfredat programında Edebiyat bölümü için
Sanat Tarihi mecburi dersler arasına katılmış, Resim dersi de mecburi dersler
kısmında seçilebilmektedir.
Ortaöğretim kurumlarının önemli bir kısmını da meslek okulları
oluşturmaktadır. Bu okullar, Ticaret Okulları, Sanat Okulları, Yapı
Enstitüleri, Kimya Sanat, Matbaacılık Okulu, Kız Sanat Okulları, Akşam
Sanat Okulları, Endüstri Meslek Liseleri vb. gibi okullardır. Meslek
Okullarının müfredat programlarında Teknik Resim, Mesleki Resim, Kıyafet
Tarihi, Desen, Resim (Atölye) gibi dersler görülmektedir.
Meslek okullarındaki bu dersler öğrencilerin yaratıcılıklarını geliştirmekten
çok, onların mesleki alanlarına yardımcı olma niteliğini taşımaktadır. Bir
başka meslek lisesi olarak da İlköğretmen okulları yer alır. Bu kurumlarda
Resim-İş dersi ağırlıklı olarak yer almaktadır. Çünkü, hem öğrencilerin sanat
yönünden yeteneklerini geliştirmek, hem de öğretmenlik yapacakları
ilkokullarda, Resim İş alanında nasıl hizmet vereceklerini öğrenmeleri
gerekmektedir (Telli,1990,s.24).
1946-1947 yılında İstanbul Öğretmen Okulu'nda Resim-İş ve Müzik
Semineri açılmıştır. Seminerin amacı ise, ilkokullara sanat eğitimi alanında
daha iyi yetişmiş elemanlar göndermek, Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-iş
bölümüne hazır öğrenciler alabilmektir. Bir yıl sonra kapatılan bu seminer
1951 'de ve 1963'de tekrar Resim-iş alanında gündeme gelmiştir.
Sanat eğitiminde 1960'lı yıllarda büyük değişimler yaşanmıştır. Bu dönemin
görüşüne göre; sanatsal öğrenme, büyümenin doğal bir sonucu değildir. Bu
ancak öğretimle gerçekleşir. Görme, çizme başlı başına bir yaratıcılıktır.
Sanat da diğer alanlar gibi bir düşünme ürünü, niteliksel anlamda bir
problem çözmedir (Arnheim, 1960). Barkan (1962), “Sanat Eğitiminde
Geçiş (Transition in Art)” adlı makalesinde, çocuğun bir bütün olarak
eğitilmesine gösterilen ilginin sanatın çocuk oyuncağı gibi algılanmasına
neden olduğunu iddia etmiştir. Barkan’a göre, sanatı öğrenmek için, kişi bir
sanatçı, bir sanat eleştirmeni, bir sanat tarihçisi gibi davranmalıdır
(Akt:Artut,2001,s.99). Bu görüşler ışığında sanat eğitimi bu kez "öğrenci
merkezli" sanat eğitimi görüşünden, "disiplin merkezli" görüşe kaymıştır. Bu
yaklaşımın istediği öğretmen tipi ise, öncelikle eğitimci/sanatçıdır
(Kırışoğlu,1994,s.141).
1970'lerde bilgi alanındaki gelişmeler, eğitimin amaç ve değerlerindeki
değişmeler, toplumun sanata ve sanatçıya yaklaşımındaki farklılıklar;
ekonomik, politik, toplumsal gereksinimler, bilimsel ve teknolojik gelişme,
resim-iş öğretmeni yetiştirmeye yeni bir görüşle yaklaşılmasına neden
olmuştur. Sanatın bir disiplin olarak programlarda yer alması görüşü daha da
güçlenir. Programlar dört yıla göre yeniden düzenlenmiştir (1974).
Programın yenilik getiren yanı, bir sanat dalında öğrenciye derinleşme
olanağı vermesidir. Bu program; öğrencilerin, dört yıllık lisans eğitiminden
sonra bir üst öğrenime devam edebilmesine olanak sağlamıştır
(Kırışoğlu,1994,s.141).
1970’li yıllarda nüfusun da fazlalaşması ile bütün alanlarda olduğu gibi,
sanat eğitimi alanında da öğretmen açığı giderek artmıştır. 1966'da Resim-iş
öğretmeni açığı 700 iken, 1972'de bu sayı 3126'ya yükselmiştir
(Telli,1990,s.24). Bu öğretmen açığını giderebilmek için; Gazi, İstanbul,
İzmir Eğitim Enstitüsü Resim-iş bölümü Güzel Sanatlar akademisi
mezunları yanında, resim öğretmenliği ile ilgisi olmayan; Kız Teknik
Öğretmen Okulu, Kız Enstitüsü, İlköğretmen Okulları, Yüksek Köy
Enstitüleri, Sosyal Hizmetler Akademisi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi vb.
gibi okulların mezunları öğretmen olarak atanmıştır.
1970 yılında toplanan VII. Milli Eğitim Şûrasında kararlaştırılan "Sanat ve İş
eğitimi" programı 5 Nisan 1971 tarihinde 1651 sayılı Tebliğler Dergisinde
yayınlanmıştır. Bu yıllarda liseler için Sanat eğitimi Programları yapılmış
ancak, bu programlar uygulama olanağı bulamamıştır.
Sanat eğitiminin doğru ve istenen yöntem tekniklerde ve koşullarda
uygulanamamasının bir nedeni de her iktidar döneminde farklı politikaların
uygulanmasıdır.
1983 tarihinde iş eğitimi ile ilgili yeni bir uygulama gündeme gelmiştir. (26
Eylül 1983 tarihli Tebliğler dergisinde İş Eğitimi Programının Temel
Eğitimde uygulama şeklini; amaç işleyişi yayınlanmıştır.) 1983-84 öğretim
yılında denenip geliştirilmek üzere sunulmuştur.
İş Eğitimi Programı tarım, iş teknik, ticaret ve ev ekonomisi derslerini
kapsamaktadır. Bu program öğrencilerdeki yönelim ve yetenekleri ortaya
çıkarmak, öğrenciyi istek ve ilgilerine göre geliştirmek, çok yönlü
gelişmesini sağlamak, öğrencinin; yapıcılık, yaratıcılık yönlerini geliştirme
vb. gibi amaçlar yer alır. İş eğitimi branşında öğretmen yetersizliği halinde
Hizmet-içi kurslarla yetişmiş öğretmenler ve Resim-iş öğretmenleri derslere
girecekleri ifade edilmiştir.
1987 tarihinde Resim-iş derslerinin orta öğretimde seçmeli dersler arasına
yerleştirildiği görülür. Böyle bir uygulama Almanya'da 1960'larda tepkiyle
karşılanmışken, Milli Eğitim Bakanlığı'nın 10 Ağustos 1987'de 2240 sayılı
Tebliğler dergisinde 1987-88 öğretim yılından itibaren değiştirilen dersler
arasında yer almıştır. Seçmeli dersler; resim, müzik, spor, bilgisayar dersleri
şeklinde belirtilmiştir. Liselerde seçmeli dersler okul idaresinin belirlediği
Okul öğretmenler kurulunun görüşü ile okul idaresi, okul ve çevre koşulları
dikkate alınarak belirleneceği belirtilmiştir.
Türkiye’de Sanat Eğitimi veren üniversitelerin sayıları artarken 1989'dan
itibaren Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri önce İstanbul, Ankara, İzmir'de
açılmıştır. Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri’nin açılışı, ilköğretimden sonra
yetenekli öğrencilerin yönlendirilmeleri açısından, Türkiye’de sanat eğitimi
alanında belki de en önemli gelişmelerden biridir. Okulun kuruluş amaçları
(15 Ekim 1990 tarihli 2323 sayılı Tebliğler Dergisinde) Güzel Sanatlar
Dallarında yetenekli öğrencilerin yaratıcı, yapıcı ve yorumcu yeteneğini
geliştirmek, şeklinde belirlenmiştir. Okullarda Fonetik (müzik), plastik
sanatlar (resim-heykel), drama (sahne ve görüntü) sanatları bölümleri
bulunabilir. Yine okullarda eğitim-öğretim, ortak dersler sanat dersleri,
seçmeli dersler, alan uygulamaları ve etkinlikleri şeklinde düzenlenmiştir.
1991'den sonra ülkemizde hazırlanan ilk ve orta öğretim resim dersleri
müfredat programlarında resim dışında diğer plastik sanatlar tasarımı
alanlarını kapsayan çalışmalara yer verilmiştir. Bu yönüyle "Resim'' adı
Müfredat Programlarının içeriğine ters düştüğü düşüncesini uyandırmıştır.
Gazi Eğitim Fakültesi'nin YÖK'e Resim-iş bölümlerinin isimlerinin
değiştirilmesi için sunduğu yazı 1993 yılında tekrar gündeme gelmiştir.
1992 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulunda oluşturulan
komisyon tarafından 27 Şubat 1992 tarihinde Resim-iş Dersinin adının
"Güzel Sanatlar" ya da "Sanat Eğitimi" olarak değiştirilmesi konusunda
rapor sunulmuş, Talim Terbiye Kurulu talebi haklı bulmuştur.
Üniversitelerin bu konuda görüşü alındıktan sonra değişikliğin yapılması
kararlaştırılmıştır (Özsoy,1998,s.54).
1935 yılında ilk mezunlarını veren Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş
Öğretmeni yetiştiren ilk kurum iken, 1998 yılında bu sayı 20'ye ulaşmıştır.
Günümüzde, "Sanat eğitimcisinin, kendi uzmanlık alanı dışında diğer plastik
sanatlar alarmlarında da genel bilgiyi alması gerektiği" görüşü yaygındır.
Üniversitelerdeki ana sanat dallarının ortak ve temel amacı sanat eğitimcisi
yetiştirmek şeklinde düşünülmüştür.
1973 yılında çıkarılan 1750 sayılı "Üniversiteler Kanunu" ile üniversitelere
geniş kapsamlı bir özerklik getirilmiş, "Yükseköğretim kurulu" kurulmuştur.
Yükseköğretim kurumları; üniversite, fakülte, enstitü, yüksekokullar,
konservatuvarlar, meslek yüksek okulları uygulama araştırma merkezleridir.
Plastik sanatlar alanında akademik eğitim, üniversitelerde yükseköğretim
düzeyinde verilmektedir. Liseden mezun olan ve sanat eğitimine yönelmek
isteyen öğrenciler Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezince (ÖSYM) yapılan
sınavdan sonra, puanları Güzel Sanatlar Fakülteleri'nin taban puanlarını
tuttuğu taktirde fakültelerin özel yetenek sınavlarına girebilmektedirler.
Üniversitelerin sanat eğitim veren kurumlarda, takip ettikleri akademik
program çerçevesinde; hem sanatçı hem de sanat eğitmeni yetiştirmeleri
amaçlanır. Amaç ne olursa olsun bu kurumlar; sanatın gelişimine katkı
sağlayan, yüksek öğretim düzeyinde sanat eğitimi veren kurumlardır
(Erbay,1997,s.150). Bu üniversitelerden; Marmara Üniversitesi, Mimar
Sinan Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi gibi
üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakültelerinin temeli Güzel Sanatlar
Yüksekokulu olarak atılmıştır.
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi sanat eğitimi veren kurum
olarak l Kasım 1955 yılında "Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu" olarak
kurulmuş, 1982'de alınan kararla Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu
adını almış, daha sonra Güzel Sanatlar Fakültesi olarak Marmara
Üniversitesi'ne bağlanmıştır. Fakültede, resim, heykel, seramik, iç mimari,
endüstri ürünleri, geleneksel Türk el sanatları bölümü, sahne sanatları ve
uygulamalı
sanatlar
ana sanat dallarında
eğitim
verilmektedir
(Erbay,1997,s.150).
Sanayii Nefise Mektebi Alisi (1883) adı ile anılan daha sonra İstanbul
Devlet Güzel Sanatlar akademisi adını alan bir diğer üniversite, Mimar Sinan
Üniversitesidir (1983). Bu üniversite,uzun yıllar Fransız geleneğini
sürdürmüş 1930-1968 yıllarında geçirdiği reformlar ile çağdaş bir bakış açısı
kazanmıştır.
Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 1985 yılında Uygulamalı
Güzel Sanatlar Yüksekokulu olarak kurulmuştur. Grafik, seramik
bölümlerine daha sonraki yıllarda heykel, iç mimari, resim, animasyon
bölümleri eklenmiştir. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
eğitime 1983-1984 yılında başlamıştır. Resim, heykel, seramik, iç mimari,
çevre tasarım, uygulamalı sanatlar alanlarında eğitim verilmektedir. Daha
sonraki yıllarda, Türkiye’nin diğer üniversitelerinde de Güzel Sanatlar
Fakülteleri açılmıştır. Bunlar arasında; Dumlupınar Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi, Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi,
Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi örnek olarak verilebilir. Bu
üniversitelerden mezun olan öğrenciler atölyelerde, fabrikalarda, tasarımcı,
sanatçı, yönetici ya da eğitmen olarak çalışabilmektedirler.
Türkiye’de sanat eğitmeni yetiştiren okullar ise Eğitim Fakülteleri
bünyesinde toplanmışlardır. Amacı sanat eğitmeni açığını kapatmak olan bu
fakültelere de plastik sanatlar eğitimi yanında eğitim psikolojisi, eğitim
sosyolojisi, eğitim yönetimi gibi psikoloji, pedagoji ağırlıklı eğitim
derslerine de yer verilmektedir.
Güzel Sanatlar bölümüne bağlı plastik sanatlar eğitimi veren bu kurumlarda
dört yıllık süre içinde Resim-iş Eğitimi, Müzik Eğitimi, Tiyatro Eğitimi
alanında lisans eğitimi verilir. Yüksek lisans ve doktora/sanatta yeterlilik
düzeyinde de eğitim verilmektedir (Erbay,1997,s.154). Sanat eğitimi veren
bu üniversitelere; Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi, Gazi
Eğitim Fakültesi, Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi, 19 Mayıs
Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Selçuk
Üniversitesi Eğitim Fakültesi, , Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi,
Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi örnek
verilebilir.
SONUÇ
Türkiye’de sanat eğitimi, gün geçtikçe değişime gereksinim duyarak,
yenilenerek çağdaş bir sanat eğitimine ulaşma çabasını göstermektedir.
Sanayileşme süreci; el emeği ürünlerin yerini, çoğunluğun ihtiyacını
karşılayacak seri üretim ürünlerinin alması, köyden şehre göçler ile
metropollerde yaşanan köy-kentlerin oluşması, kültürel yozlaşma, düzensiz
yapılaşma, kitap okuma yerine TV izleme, kültürel kimliğin yok sayılması
ya da abartılması şeklinde kendini göstermiştir. Böyle bir karmaşa içinde
yaşadığımız dünyayı düzenleme gerekliliği, ancak estetik kaygı ve bakış
açısı ile gerçekleşebilir. Sanayileşme süreci diğer ülkelerde olduğu gibi yeni
iş sahalarının oluşmasına, sanat alanında da yeni bölümlerin kurulmasına
gereksinim duyulmuştur. Almanya’da kurulan Bauhaus okulunun teknoloji-
sanat işbirliği amacı dikkate alınarak Güzel Sanatlar Fakültelerinde iç
mimari, animasyon, cam, takı tasarımı gibi bölümler açılmıştır. Fakat politik
değişikliklerin etkisiyle sanat eğitiminde özellikle ilköğretim ve ortaöğretim
sürecinde ders sürelerinin artırılmaması ve sanat eğitimi alanına yeterli
ilginin gösterilmeyişi, estetik duyarlılıktan yoksun bireylerin gün geçtikçe
çoğalmasına neden olmuştur. Bu sorun, ilköğretimden üniversiteye kadar,
yaşamının her alanında estetik duyarlılık ve sanat bilincinin
yaygınlaşmasıyla çözümlenebilir.
Türkiye’de ilköğretim okulları, ülkenin eğitim seviyesi düşünüldüğünde
nüfusun büyük bir çoğunluğunun beslendiği eğitim kurumlarıdır. Bu açıdan
bakıldığında, halkın büyük bir kısmının estetik duyarlılık, sanat sevgisi,
kendi yaşadığı bölgenin doğal ve tarihi güzelliklerini tanıyıp, sahip çıkma
bilinci kazanması açısından sınıf öğretmenliği alanındaki sanat eğitimi
dersleri, büyük bir önem taşımaktadır. 1940’larda Köy Enstitüleri ve
devamında kurulan Öğretmen Okullarından mezun öğretmenlerin en az bir
müzik aleti çalabildiği, resim yapabildiği, sanat tarihi, sinema, edebiyat gibi
sanat alanlarında bilgi sahibi olduğu düşünülürse, günümüzdeki eğitim
fakültelerinde bu konuda yeniden sorgulanması gereklidir.
Türkiye’de özellikle Üniversitelerin Güzel Sanatlar ve Eğitim Fakültelerinin
sayısının artışı sevindirici bir gelişmedir. Ancak fakültelerin açılabilmesi için
gerekli olan bina dışında; donanım ve yetişmiş sanat eğitimcilerinin de
ihtiyacı karşılayabilecek nitelikte olması gerekmektedir. Bunun dışında
Üniversitenin bulunduğu şehrin kültürel etkinlikleri destekleyecek müze,
sergi salonu, tiyatro binası gibi mekanları sağlaması gerekmektedir.
Eğitim Fakültelerinde güzel sanatlar eğitimi amaçlanırken, öğrencilerin
kendi alanında kuramsal bilgilere sahip, atölye etkinliklerinde başarılı ve
öğretmenlik mesleği ile ilgili donanıma sahip öğretmen adayları olarak
yetişmeleri beklenmektedir. Günümüzde, öğretmen adaylarının kuramsal
bilgi ve öğretmenlik mesleği ile ilgili derslerinde artış sağlanmış, ancak
atölye derslerinin süre ve kredi olarak yetersizliği ya da dağınık bir
programla uygulanması da diğer bir sorun olarak gündeme gelmiştir.
ÖNERİLER
Türkiye’de sanat eğitimi alanında zaman zaman umut verici uygulamalar
olsa da (Güzel Sanatlar Liseleri gibi); okul öncesi eğitimden üniversitelere
kadar sanat eğitimi politikaları, plan ve programları; üniversitelerin, sivil
toplum örgütlerinin ve diğer eğitim kurumlarının temsilcilerinin katkıları ile
Türkiye’nin milli bir sanat eğitimi politikalarının oluşturulması için, konusu
“sanat eğitimi” olan bir eğitim şurasının toplanması ve şurada alınan
kararların uygulanmasına ivedilikle gereksinim duyulmaktadır.
Sanat eğitimi ile ilgili son dönemde yapılan araştırmalar gözden geçirilerek,
ortaya çıkan sorunlar ve çözüm önerileri incelenmelidir. Bu alana dönük
yapılacak araştırmalarda sanat eğitimi yöntemlerine dönük deneysel
uygulamaların artırılması ve bunların değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sanat eğitimi veren kurumlarda program ve içeriklerin geliştirilmesine, ders
sürelerinin artırılmasına, gerekli mekan ve donanım gereksinimlerinin
giderilmesine dönük çalışmalar yapılmalıdır.
KAYNAKÇA
Arnheim,Rudolf. Art and Visual Perception. Los Angeles: Unıversıty of
California Press, 1974
Artut, Kazım. Sanat Eğitimi.Kuramları Ve Yöntemleri. I.Baskı, Ankara: Anı
Yayıncılık,2001
Baltacıoğlu, İsmail Hakkı. Tedrisat-ı Öğretmen Okulu Müdürünün Dergisi,
1915.
Barkan, Manuel. A Foundation For Art Education. New York: Ronald
Press,1962
Berk, Nurullah. “50. Yılda Resim Sanatımız ve Gelişimleri”, Kültür ve
Sanat. Ekim 1973.
Erbay, Mutlu. Plastik Sanatlar Eğitiminin Gelişimi. Boğaziçi Matbaası,
I.Baskı, Ekim 1997.
Fischer, Ernst. (Çev:Cevat Çapan). Sanat Gerekliliği, Konuk Yay. I. Baskı,
İstanbul: 1974.
Gökaydın, Nevide. Eğitimde Tasarım, Yöresel Algı. MEB yayınları,
İstanbul, 1998.
Kırışoğlu, Olcay. Sanatta Eğitim. Demircioğlu Matb, Ankara: 1994.
Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, Sayı: 1386, Temmuz 1993.
Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, A.G.S.L. Müfredat Yönetmeliği,
Sayı: 2323, 15 Ekim 1990.
Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, Haftalık Ders Programları, Sayı:
2240, 10 Ağustos 1987.
Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, Altı Yaş Grubu Programı, Sayı:
2195, 9 Eylül 1985.
Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, Temel Eğitim Uygulaması Yapan
Okulların iş Eğitimi Geçici Programı, Sayı: 2148, 26 Eylül 1983.
Özsoy, Vedat. “75. Yılda Sanat Eğitimi ve Öğretimi” Milli Eğitim Dergisi,
1998, Ocak-Şubat-Mart.
San, inci. Sanat ve Eğitim. Ankara Ünv. Eğitim Bil. Fak. Yay. Ankara,
Kasım 1985.
Tansuğ, Sezer. Çağdaş Türk Sanatı. Remzi Kitabevi, Evrim Matbaa,
İstanbul: 1993.
Telli, Hidayet. Türkiye'de Resim-İş
Öğretiminde Genel Bir Bakış.
Ortaöğretim Kurumlarında Resim-İş Öğretimi ve Sorunları. Türk Eğitim
Derneği Yayınları. Şafak Matbaacılık, Ankara: 1990.
Turani, Adnan. Batı Anlayışına Dönük Türk Resim Sanatı, Işbank Yay.,
1977.
Yasa Yaman, Zeynep. Kültür ve Sanat Ortamı. Kültürün Gelişiminde Sanat
Öncülüğü. Hacettepe Yay., Ankara: 1994.


Alıntı.
Tanem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla