Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05.07.09, 17:19   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
İpek
Gamma Üye
 
İpek - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2008
Nerden: Mersin
Mesajlar: 1.271
Konular: 1076
Puan Grafiği
Rep Puanı:3790
Rep Gücü:0
RD:İpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 71
210 Mesajına 272 Kere Teşekkür Edlidi
:
Post Gedayi Biyografisi,Gedayi Hayatı,Gedayi Yaşamı,Gedayi Kimdir?Şair Gedayi Hayatı

Gedayi Biyografisi,Gedayi Hayatı,Gedayi Yaşamı,Gedayi Kimdir?Şair Gedayi Hayatı

Ah u feryat eder gülün dalında
Bülbülün feryadı zarı vatandır
Derd ü hasret koymuş kendi halinde
Her garibin öz efkarı vatandır...

Gedayı, beşîktaşli gedâyî ya da tokatli gedâyî olarak da bilinir, asıl adı ahmed (D. 1826, Tokat - Ö. 1889, İstanbul), âşık edebiyatının 19. yüzyıldaki önemli temsilcilerinden. İlköğrenimini tamamlayınca, babasının keresteci dükkânında çalışmaya başladı. Başından geçen talihsiz bir aşk serüveni ve sevdiği kızın veremden ölmesi üzerine büyük bir üzüntüye kapıldı. Üzüntüsünü hafifletmek amacıyla arkadaşlarının sık sık kendisini sazlı sözlü eğlentilere götürmesiyle âşıklığa özendi ve çalıp söylemeye başladı. Bir ara Tokat’a gelen Batumlu Yesarî Baba, kendisine Gedâyî mahlasını verdi.

Askerlikte süvari başçavuşluğuna kadar yükselen Gedâyî, tarihi tam olarak saptanamayan bir savaşta birliği ile birlikte tutsak düştü. Savaş bitince Tokat’a dönerken uğradığı İstanbul’da Beşiktaş’a yerleşti ve yaşamının sonuna değin orada kaldı. Bu yüzden araştırmacılar önceleri, Tokath ve Beşiktaşlı olarak iki ayrı Gedâyî bulunduğunu sanmıştı. Bu yanlışlık daha sonra düzeltilmiştir.

Gedâyî, Tavukpazan’ndaki Âşıklar Kahvesi’nde yavaş yavaş tanınmaya başladı, giderek çevresi genişledi. Beşiktaş’taki saz ve söz âlemlerinde de İstanbul’un kalburüstü yazar ve şairlerince beğenildi. Onların yardımıyla Abdülaziz’in (hd 1861-76) huzurunda saz çaldı ve sarayın incesaz heyetine katıldı. Bu görevi V. Murad (hd 1876) döneminde de sürdürdü. II. Abdülhamid (hd 1876-1909) tahta çıktığında bu heyeti dağıttı ve ötekilerle birlikte Gedâyî de emekliye ayrıldı. Gedâyî’nin bundan sonraki yaşamı, Beşiktaş’taki dükkânında arzuhalcilik yapmak; İstanbul’un, özellikle Üsküdar’ın çeşitli semtlerinde çalıp söylemekle geçti. Bu dönemde “Medet Tophaneli top top kıvırcık perçemli” nakaratlı şarkısı çok sevilmiş, semai kahvelerinde okunarak moda olmuştu. Gedâyî, 19. yüzyıl âşıkları arasında, Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalara fazlaca yer verişi, aruz ve hece ölçüsünü kullanışıyla dikkati çekti; tasavvuf eğilimleri yanında İstanbul’un toplumsal yaşamım da şiirlerinde yansıtmasıyla önem kazandı. Bektaşiliğe girerek bu tarikatın 19. yüzyıldaki bellibaşlı temsilcilerinden Mehmed Ali Hilmî Dedebaba’ya kapılandı ve ondan “babalık” aldı. Elde edilebilen şiirleriyle, yaşamı ve sanatına ilişkin değerlendirmeler Sadeddin Nüzhet Ergun’un XIX. Asır Saz Şairlerinden Gedâî (1933), Muhtar Yahya Dağlı’nın Tokatlı Gedâyî (1943) adlı kitaplarında toplandı.

Eserlerinden Bazıları:

Bunca aşıkları sevdaya saldı
Hak cemaı-i paki dilbere verdi
Biçare bülbüller hayrette kaldı
Reng-i nıhsarını güllere verdi

Sevda çekip gözden dökenler pürnem
Hubb-i aşkı canandır Allah-ü alem
Nur-i Nübüvveti cümleden akdem
Taala Hazret-i Server’e verdi

Bağ-ı Nübüvvete halk etti bir gül
Sırrını anlamak bir nice müşkül
Eyledi Şeh-süvar göründü
Düldül Seyf-i zülfikarı Hayder’e verdi

Her derde sabr-eden olur imiş er
Razıyım Eyyüb’den olursam beter
Sabrım miftahını Şah-ı erenler
Ta ezelden Gedayi kemtere verdi

2
Beni mecruh etti hançer-i bürran
İki didelerim kanlı yaş döker
Rahmedip rize-i elmas her zaman
Gelir zahm-ı dile kalem kaş diker

Her dem bana ol şuh etmek ister naz
Bu pazarın zararı çok, karı az
Emsali bulunmaz rengi alınmaz
Vade-i vaslında ne kumaş diker

Gedai aleme bildirdin beni
Bütün halk-ı dehre güldürdün beni
Ecelimden evvel öldürdün beni
Hayatımda mezarıma taş diker.

3
Ah u feryat eder gülün dalında
Bülbülün feryadı zarı vatandır
Derd ü hasret koymuş kendi halinde
Her garibin öz efkarı vatandır

Beni gurbet ele düşürdü kısmet
Ne tükenmez hasret bu nasıl kısmet
Kimseye yar olmaz diyar-ı gurbet
Herkesin sevdiği yarı vatandır

Gedai gurbete düşse bir insan
Gitmez hayalinden vuslatı cinan
Yeri gülşen olsa gülse her zaman
Fikri zikri yine dar-ı vatandır

Gamzen tiri ile kaşların keman
Bu dertli sinemi delmek yol mudur?
Yok mudur göğsünde din ile iman
Bendeni feryada salmak yol mudur?

Eşiğinde mesken tutar kalırdım
Ol rakipten intikamım alırdım
Ağa yollum seni benim bilirdim
Varıp ellere yar olmak yol mudur?

Nasihattır tut guşunu sözüme
Şikar eksik olmaz yavru bazıma
Tenhada gördüğüm vakit yüzüme
Hercailik edip gülmek yol mudur?

Her kaçan gördükçe sen yüzü mahı
Zayi olur gider aklım billahi
Der Gedayi behey hubların şahı
Sende hak nazarım kalmak yol mudur?
İpek isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla