Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29.02.08, 05:42   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
tualim
Administrator
 
tualim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 2.920
Konular: 3793
Puan Grafiği
Rep Puanı:22454
Rep Gücü:20
RD:tualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 125
207 Mesajına 2.102 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Cinsel Temasla Bulaşan Hastalıklar - TIP

CİNSEL TEMASLA BULAŞAN HASTALIKLAR

Cinsel temasla bulaşan hastalıklar ( CTBH ), vücut sıvılarının alışverişi yoluyla bulaşan 50’ den fazla hastalık ve sendromu niteleyen bir terimdir. Bir kişiden diğerine vajina, ağız ve makat yoluyla cinsel ilişki sırasında bulaşabilirler. CTBH, cinsel organlardaki basit bir iltihaptan kısırlığa ve diğer birçok ciddi hastalığa kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Tedavi edilmedikleri takdirde, ciddi sağlık problemlerine neden olabilirler.
Birçok ülkede sanayileşme ve kentleşme, göçmen işçiler, cinsel serbestlikle birlikte korunma yöntemlerinin yeterince uygulanmaması sonucu korunmanın sağlanamaması ve mikroorganizmaların ilaçlara direnç kazanması, cinsel temasla bulaşan enfeksiyonların toplumda sık rastlanır hale gelmesini sağlamıştır. 20. yüzyılın 2. yarısında koruyucu hekimliğin etkinliği ile diğer bulaşıcı hastalıklarla mücadelede başarılı adımlar atılmış olmasına rağmen, CTBH’ nin oranı, ürkütücü boyutlara ulaşmıştır.
Dünyada her yıl 350 milyon insan, tedavi edilebilir nitelikteki CTBH’ lere yakalanmaktadır.
CTBH’ nin Zararları
Böyle bir hastalığın tedavi edilmemesinin getirdiği en büyük zarar, hastalığı seksüel partnerinize bulaştırmaktır. Diğer zararları ise şunlardır :
● Hastalık belirtilerinin rahatsız edici boyutlarda devam etmesi
● Kansere zemin hazırlayıcı faktörlerin oluşumu ( özellikle genital organ kanseri )
● Üreme organlarının ciddi şekilde zarar görmesi
● İnfertilite – kısırlık
● Dış gebelik
● Hamile olan bir bayanın hastalığını bebeğine geçirme riski
● Düşük yapma
● Yenidoğanlarda görülen bazı enfeksiyonlar
● Kalp ve beyin hastalıkları
● Körlük
● Olüm

• Bazı CTBH’ ler hiçbir belirti vermezler. Bu da demektir ki, her birimiz bu hastalık etkenlerini vücudumuzda barındırıp, bilmeden başkalarına bulaştırıyor olabiliriz.
• Sifiliz, gonore, klamidya gibi hastalıklar, erken evrede saptandığında yoğun antibiyotik tedavisi ile başarıyla tedavi edilebilse de geri kalan hastalıkların çoğunun % 100 tedavisi yoktur.
• CTBH’ nin tanısı genellikle, üreme organlarının salgılarından elde edilen kültür ve kan testleriyle konur.
Ortak Belirtiler
Cinsel temasla bulaşan hastalıklarda bazen belirti yoktur ya da kişiyi rahatsız etmeyecek kadar hafif belirtileri olabilir. Belirtiler, hastalığın bulaşmasından 2 gün ila aylar sonra görülebilir.
Bayanlar için;
● Cinsel organdan gelen akıntı veya kötü koku
● Cinsel organın çevresinde yanma hissi ve ağrı
● Cinsel ilişki sonrası ve adet kanaması dışındaki kanamalar
● Sık sık, az miktarda idrara çıkma ve idrar yaparken kanama
● Bel bölgesinde ağrı
Erkekler için;
● Cinsel organdan gelen akıntı
Hem erkek, hem de bayanlar için;
● Genital organların çevresinde yara veya lezyonlar ( kabarcık, yara, siğil, kızartı )
● İdrar yapma esnasında yanma, sancı ve ağrı hissi
● İdrarda iltihap ve renginde değişiklik


● Kasıkta ödemler, kasık ve lenf bezlerinde şişlik
● Boğazda üç haftadan daha uzun süre gözlenen ödem ve kızarıklık
● Karın ağrısı
● Deride yara, bere, kabarcık, siğil ve çatlak bulunması
● Cinsel ilişki sırasında sancı duyulması
● Oral yolla temas kuranlarda boğazda, anal yolla temas kuranlarda anüs etrafında ağrı
● Gözlerde ve ciltte sararma
● Ateş ve vücutta ağrılar
● Cinsel organlarda ve vücutta yaygın kaşıntı
● Sıradışı enfeksiyonlar

HASTALIKLAR
En sık rastlanılan hastalıklar şöyledir :
● Aids
● Bakteriyel Vajinozis
● Epididimit - Orşit
● Genital Kondilemler - Üreme organı siğilleri ve deri kabarıklıkları
● Genital Ülser Hastalıkları
○ Genital Herpes – Uçuk
○ Granüloma Inguinale – Donovanozis
○ LGV – Lenfogranuloma venerium
○ Sifiliz – Frengi
○ Şankroid – Yumuşak çıban
● Gonore - Belsoğukluğu
● Hepatit B
● HPV – Human Papülloma Virüsü
● Kandidiazis - Mantar
● Klamidya - Klamidyoz
● PID – Kasık içi iltihaplanması – Pelvik Inflamatuar
● Trikomoniyazis

AIDS - AKKİZ İMMÜN YETMEZLİK SENDROMU
Aids, Edinilmiş Yetersiz Bağışıklık Sistemi Sendromu olarak Türkçe’ ye çevrilmiştir. İlk olarak 1981 yılında ABD’ de keşfedilmiştir. 1981 yılında ABD’ de 316 kişinin aidse yakalandığı bilinmektedir. Günümüze kadar aidsten 225.000 kişinin öldüğü kaydedilmiştir. WHO’ nun açıklamalarına göre 15 milyon kişi HIV virüsü taşımaktadır. Halen kesin olarak bilinen bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Korunmak, bu tehlikeli ve ölümcül virüsün yayılmasını önlemek için uygulanılabilecek tek yoldur. Aidse neden olan virüs, ilk defa 1983 yılında Dr. Luc Montagnier tarafından kaydedilmiştir.
HIV ( vücut bağışıklık sistemi virüsü ), insan vücudunun hastalıklara karşı direncini sağlayan bağışıklık sistemini etkisiz hale getirmektedir. Bağışıklık sisteminin etkisiz hale gelmesi, onun virüsten etkilenmeden önce kolayca başedebildiği hastalık mikroplarıyla artık çarpışamayacak duruma gelmesi demektir. Bu da basit bir enfeksiyonun bile ölümcül hale gelmesine sebep olabilir. İnsan vücudu, bir defa HIV ile enfekte olmuşsa artık bu virüsün yokedilmesi ya da vücuttan atılması mümkün değildir. Fakat virüsün etkilerine engel olmak için birtakım ilaçlar geliştirilmiştir. Bunlardan ilki ve en çok bilineni, AZT (Zidovudine) adı verilen ilaçtır. Bu ilaç, virüsün çoğalmasını, virüsün belirtilerinin görülmesini engellemekte ve hastanın yaşamının az da olsa uzamasına neden olmaktadır.
Virüs, doğrudan beyin hücrelerine etki ederek zihinsel ve fiziksel denge sorunlarına neden olabilir. Hastalık bulaştıktan sonra ortalama 3 - 6 ay sonra HIV' a karşı antikorlar oluşur. Ancak, bu antikorlar HIV' ı öldüremezler. HIV vücuda girdikten 5-10 yıl sonra ortaya çıkabilir.



Aids hastaları, şakınlık, hafıza kaybı, denge kaybı, kekeleme, felç gibi problemeler oluşturabilen bazı enfeksiyonlardan kolayca etkilenebilirler. Bu problemler beynin direk olarak HIV ile etkilenmesinden yada texaplasmosis adı verilen bir hastalıktan kaynaklanmaktadır. Görülen diğer hastalıkların HIV enfeksiyonu taşımayan kişilerde görülmesi çok nadirdir.
Belirtiler : Aidsin belirtileri, zayıflamış bağışıklık sistemine özgü belirtilerdir. Bu yüzden bunlar, aidsin spesifik belirtileri değildir.
► Fiziksel ve zihinsel aktiviteleri etkileyen, sebebi açıklanamayan aşırı bir yorgunluk ve halsizlik
► Diet gibi herhangi bir aktivite sözkonusu olmadan iki aydan kısa bir sürede 7 – 10 kilo kaybı
► Birkaç haftanın sonunda ateşin oldukça yükselmesi
► Geceleri aşırı derecede terleme
► Vücuttaki salgı bezlerinin kabarması – lenfadenopati ve buna bağlı olarak boğaz ağrısı
► Dilin üzerinde ve ağız içinde beyaz noktalar ya da lekelerin oluşması
► Israrla devam eden ishal
► Herhangi bir solunum enfeksiyonuyla meydana gelen uzun süren kuru öksürük ve nefes darlığı
► Deri üstünde ya da altında oluşan leke ve şişliklerin meydana gelmesi
► İştah azalması
► Eklem yerleri ve kasıklarda ağrı
► Tüberküloz, zana ve akciğer hastalıkları
► Ağız ve boğazda iyileşmeyen ya da sık sık tekrarlayan aftlar
► Cinsel organlarda uzun süre iyileşmeyen yaralar
► Tekrarlayan enfeksiyonlar
Bulaşma Yolları
1) Bulaşma riski yüksek olan aktiviteler :
■ Prezervatifsiz anal ya da vajinal ilişki. Birey, aids hastası olmayan partneri ile olan karşılıklı monogami ilişkisi dışındaki ilişkilerden kaçınarak korunabilir. Cinsel ilişki sırasında, erkeğin penisinin veya kadının salgısının diğer eşin ağzı, vaginası veya anüsüyle teması, bulaşmaya neden olabilir.
■ Oral veya anal seks. Oral seksin, seksüel birleşmeden daha az riskli olmasına rağmen ağızdaki bir kesikle meni veya vajinal boşalma sırasında oluşan sıvılardan virüs bulaşması mümkündür.
■ Uyuşturucu kullanaların şırıngalarını paylaşmaları, virüs bulaşma riskini yükseltir.
■ Aids hastası bir kadının hamile kalması. Bu durumda hastalık doğmamış bebeğe bulaşacaktır. Virüs, anne sütüyle de geçebilmektedir.
■ Kan nakli. Virüs taşıyan kişiden alınan kan, organ, doku vb. ile virüs bulaşabilir.
■ Virüs taşıyan kişinin spermiyle suni döllenme.
2) Bulaşma riski orta derecede olan aktiviteler :
■ Derin öpücük. Normalde, öpücükle virüsün bulaşmadığı bilinmektedir. Ancak öpüşme esnasında veya önceden oluşmuş bir açık yaradan virüsün kan dolaşımına girmesi mümkün olabilir.
■ Prezervatifle yapılan vajinal birleşme. Latex prezervatiflerin labaratuar ortamında % 100 etkili olduğunun saptanmasına rağmen, normal yaşamda bu etkinin daha az olduğu düşünülebilir. Bu nedenle prezervatif dahi kullanılsa % 2’ lik bir virüs bulaşma riski olasıdır.
■ Prezervatifle yapılan anal birleşme. İlişkiler sırasında düzenli prezervatif kullanılması, riski büyük ölçüde azaltmaktadır. Ancak, anal birleşme esnasında prezervatifin yırtılma veya delinme olasılığı fazladır. Bu nedenle prezervatif dahi kullanılsa, anal ilişki sırasında virüs bulaşma riski vardır.
3) Bulaşma riskinin hiç olmadığı aktiviteler :
Kuru öpücük, mastürbasyon, korumalı oral seks, dokunma, solunum ve günlük yaşam aktiviteleriyle ( tuvalet, yüzme havuzu, banyo, tabak ya da bardak, giysi, sarılma, tokalaşma vb. ) hiçbir zaman aids bulaşmaz.
Testler
HIV enfeksiyonunu teşhis eden birçok test geliştirilmiştir. Bunlardan üç tanesi; ELISA, IFA ve Western Blot testleridir. Testler, vücut bağışıklık sitemindeki virüs mevcudiyetini araştırmaktadır. Her üçü de virüs konusunda kesin sonuçlar verebilmektedir.


Test sonucunun pozitif çıkması vücutta virüsün varlığına işarettir. Fakat bu sonuç kişinin aids olduğunu göstermez. Negatif test sonucu vücutta virüs bulunmadığı anlamına gelmektedir. Kişi aidse yakalanmış ise vücudunda HIV virüsü mevcut demektir. Vücudunda HIV enfeksiyonuna rastlanan bireyler aşağıdaki üç kategoriden birisine dahil olmuş demektir :
· HIV ile enfekte olmuş insanların bazıları hiçbir zaman kendilerini hasta hissetmeyebilirler. Fakat onlar da virüsü seksüel birleşme ya da diğer yollarla başka insana bulaştırabilirler. Bu insanlarda bulunan enfeksiyona belirtisiz enfeksiyon, bu tür insanlara da taşıyıcı adı verilmektedir. Bu insanlar hiç bir zaman virüsün enfeksiyonundan etkilenmez, ancak sadece bulaştırıcı etmen rolü oynarlar.
· HIV enfeksiyonu görülen insanların bazılarında hafiften şiddetliye doğru gelişen belirtiler görülebilir. Fakat bunların aids teşhisi için bir kriter oluşturabilecek şekilde toplanması mümkün olmayabilir. Çünkü bu tür hastalar aids virüsü tarafından meydana getirilen hastalıklardan birini taşıyor olabilirler. Bu hastalar için kesin bir aids teşhisi koymak mümkün değildir.
· Virüs enfeksiyonunu taşıyan ve hastalığın tüm belirtilerinin tamamını gösteren hastalar da olabilir. Bu hastalar artık aidslidir ve yaşamlarını uzatabilmek için tedavi olmalıdırlar.
Aids Hastalığının Ruhsal Boyutu Ve Hiv(+) Hastaya Yaklaşım
Aids ve aynı virüsün meydana getirdiği diğer hastalıkların belirlenmesinde ve tedavisinde birçok zorluk çekilmiştir. Bunlardan biri bu hastalıklardan birine yakalanmış bir kişiye aids hastası gibi davranılmasıdır. Her ne kadar yardıma muhtaç olsalar da bu tutum yanlıştır. Bir diğeri ise hastanın psikolojik durumudur. İnsanların aidsli hastalara yaklaşmaması ve dışlaması yanlış bir tutumdur. Bu nedenle insanların bu konularda korkutulması ya da yersiz bir kaygıya neden olunması çok yanlıştır.
Hastalık, HIV(+) olan kişi ile birlikte, o kişinin ailesini, çalışma arkadaşlarını, yaşadığı çevreyi ve tüm toplumu etkileyen önemli bir sorundur. Bu nedenle hastalığın ruhsal, nörolojik ve sosyal açıdan önemli etkileri vardır. Nörolojik belirtilerin dışında HIV(+) hastalarda sık görülen çeşitli ruhsal bozukluklar vardır. Bunların en sık karşılaşılanı depresyondur.
Depresyon : Aids hastalarında normal populasyondan %40 daha fazla görülür. Aids hastalarında tanı koymada zorluklar vardır. Somatik yakınmaların depresyona mı yoksa hastalığa mı ait olduğunu ayırt etmek zordur. Psikiyatrik semptomlar hasta ve çevresi tarafından hastalığın bulgusu olarak algılanabilir. Ayrıca çoğunlukla tek psikiyatrik tanı olmaması da tanı koymayı zorlaştırır. Depresyon daha çok ilk tanı konulduğunda ve demansın başlangıcında yoğunlaşmaktadır.
Bunaltı Bozuklukları : %2-38 oranlarda görülmektedir. Genellikle diğer durumlara eşlik eder. İntihar Girişimi : İntihar riski normal kontrollerden 10 kat fazladır. Depresyon, demans, deliryum, eşcinsellik ve madde kullanımı riski arttırmaktadır. HIV(+) olduğunu öğrendikten sonra ve yakın bir zamanda aidsli bir arkadaşın kaybından sonra ihtihar oranları artmaktadır. Hastalıkta dalgalanmalar, sosyal çıkmazlar, maddi sorunlar riski arttırır. Madde Kullanımı : Genellikle madde kullanımı hastalık öncesi döneme dayanır. Hastalıkla birlikte başetme yöntemi olarak madde kullanımı artabilir.
Aids hastalığını doğası nedeniyle daha test sonucu kişinin eline geçmeden özel yaklaşım gerektiren bir hastalıktır. Kişiye HIV(+) olduğu haberi verilirken sadece bir hastalık tanısı söylenmemektedir. Gerçekte verilen haber; tedavisi olmadığı için öleceği, kalan yaşam süresini fiziksel yetersizlikler ve diğer enfeksiyon benzeri ek sorunlarla mücadele ederek geçireceğini, ailesi, en yakın arkadaşları, iş çevresi ve tüm toplum tarafından red edilme olasılığının çok yüksek olduğunu, hastakığı başkalarına bulaştırmış olabileceğini bulaştırmadıysa da riskin büyük olduğunu veren bir haberdir. Tanıyı öğrenmeyi genellikle şaşkınlık ve inkar izler. İrrasyonel korkular ve panik oluşur. Hastalık hakkında çok bilgileri olmayan, ancak tedavi edilemediği ya da ölümcül olduğunu duydukları, üstelik ölüme giden yolunda acılı ve zor olacağını öğrenen hastalar, tanıyı kabul etmeyerek hiçbir şey yokmuş gibi davranabilirler. Hastalığın inkarı diğer kronik ve ölümcül hastalıklarda sadece hastalığın tedavisinde gecikmeye yol açabilirken, aids hastasının hasta olduğunu kabul etmemesi ve yaşamını sağlıklı bir birey gibi sürdürmesi hastalığın diğer kişilere bulaşmasına neden olabilmektedir. Bu devreyi de üzüntü ve depresyon izler. Daha sonra gelmesi beklenen evre hastalığı kabullenmedir. Tanının öğrenilmesi ile başlayan çevrenin tepkileri, hastalığın bulaşacağı korkuyla uzaklşmaları depresyonu arttırmaktadır.



Cinsel partnerin ya da aynı yaşam tarzını paylaştığı arkadaşların kaybı yasla birlikte depresyonun derinliğini etkiler.
Tedavi
Bugün HIV enfeksiyonlarına karşı halen etkin bir tedavi bulunamamıştır. Bu alanda en çok denenmiş olan, virüsün çoğalmasına engel olarak etki eden, 1986’ dan beri kullanılan AZT (Retrovir®) ilacıdır. Bu ilacın aslında beklenen yaşam süresini uzatmadığı, hastanın sadece aids basamağına daha geç ulaşmasını sağlayabildiği görülmektedir.
2) BAKTERİYEL VAJİNOZİS
Sadece kadınlarda görülen bir hastalıktır. Kokulu, grimsi ve yapışkan vajinal akıntı vardır. Pelvis ( leğen kemiği iç bölgesi, kadın üreme organlarının bulunduğu bölge ) içi iltihaplanma görülür. Hamile kadınlarda ise prematüre ve düşük kilolu doğumlara rastanır. Sadece cinsel temas yoluyla bulaşmaz. Antibiyotiklerle kısa sürede tedavisi münkündür.
3) EPİDİDİMİT – ORŞİT


Testislerde şiddetli ağrı ve aniden gelişen şişlik görülür. Üretral akıntıya da rastanabilir.
--------------Tualimforum İmzam--------------
TUALİM



Tualimforum kurallarını okuyunuz Lütfen.
Forum kullanımı hakkında bilgi için TIKLAYINIZ%TIKLAYINIZ.
Soru ve sorunlarınızı BURADAN bize yazabilirsiniz.
Kurallara uymayan kişilerin tualimforum'a girişleri yasaklanacaktır.
Lütfen imzanıza site adı, link içeren resimler koymayınız sorgusuz silinecektir.
tualim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla