Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30.08.10, 02:38   #6 (permalink)
Kullanıcı Profili
SERDEM
S.Moderators
 
SERDEM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 7.687
Konular: 6910
Puan Grafiği
Rep Puanı:11076
Rep Gücü:20
RD:SERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 47
464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart --->: Fosillerin Dili

Piltdown adamı fosili

Charles Darwin gerçek amacı olan insanın kökenini açıklama konusunu Türlerin Kökeni'nde değil, bundan 12 yıl sonra yayın-ladığı İnsanın Türeyişi adlı kitabında ele aldı.
Bu kitabında insanın; evrimin en üst basamağında bulundu-ğunu varsaydığı maymunlara benzer primatlardan evrimleştiğini ileri sürdü.
Fakat Charles Darwin'in teorisindeki diğer varsayımları gibi bu iddiasını da doğrulayacak herhangi bir bilimsel kanıtı yoktu. Tek yaptığı, hayvanlar âleminde fiziksel olarak insana benzetebi-leceği en uygun canlı olan maymunlarla insan arasında bir akra-balık ilişkisi hayal etmekten, bu hayaline uygun kurgular yapmak-tan, iddialar öne sürmekten ibaretti.
Charles Darwin bu kitabında ırkçı argümanlar da geliştiriyor ve dünya üzerinde yaşayan bazı ilkel insan ırklarının evrime ka-nıt oluşturduğunu iddia ediyordu. Oysa günümüzdeki genetik incelemeler Darwin'in ve o dönemdeki diğer evrimcilerin savun-dukları bu ırkçı görüşleri haksız ve mesnetsiz çıkarmıştır.
Darwin, insanın maymunlarla ortak bir atadan geldiğini ileri sürdüğüne göre; teorisine inananlara, iddia edildiği gibi insanın evrimini kanıtlayacak fosiller bulma görevi düşüyordu. Onlarda bunu görevlerini canla başla yerine getirmeye çalıştılar. Sahte-karlıklarda dahil her yolu denediler.
19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren neredeyse tüm bir paleoantropoloji bilimi bu amaca yöneltildi. Darwinizm'e inanan paleontologlar insanla maymun arasındaki var olduğunu varsay-dıkları kayıp halkayı bulmak için yoğun araştırmalara giriştiler.
Umdukları büyük bulgu, 1910 yılında İngiltere'de ortaya çıktı. Bu, sonraki 43 yıl boyunca insanın evrimini kanıtlayan çok önem-li bir delil olarak dünyaya sunulacak olan Piltdown Adamı kafata-sıydı. Bu kafatası bilimsel bir buluşun ortaya koyduğu inkâr edi-lemez bir gerçek olarak empoze edilecek, yıllar insanları derin-den etkileyecektir.
Ünlü bir doktor ve aynı zamanda da amatör bir paleontolog olan Charles Dawson, 1912 yılında, İngiltere'de Piltdown yakınla-rındaki bir çukurda, bir çene kemiği ve bir kafatası parçası bul-duğu iddiasıyla ortaya çıktı. Bu nedenle bulunan bu yeni fosile Piltdown adamı veya Eoanthropus Dawsoni adı verildi.
Çene kemiği maymun çenesine benzemesine rağmen, dişler ve kafatası insanınkilere benziyordu. Beş yüz bin yıllık bir tarih biçildi ve çeşitli müzelerde insan evrimine kesin bir delil olarak sergilendi.
Eoanthropus Dawsoni garip bir fosildi. Kafatasının üst kısmı tam bir insan yapısına sahipken, alt çenesi ve dişleri maymunsu özellikler gösteriyordu.
Buluş kısa sürede büyük ün kazandı. İngilizler, İngiltere'de bulunan fosili kendi ırklarının atası olarak görüp büyük bir gururla sahiplendiler.
Kafatasının büyük oluşu, İngiliz zekâsının çok önceleri evrim-leştiğinin bir göstergesi olarak yorumlanıyordu. İlerleyen yıllarda Eoanthropus Dawsoni hakkında yüzlerce tez yazıldı ve fosilin sergilendiği Londra British Museum'u gezen yüz binlerce ziyaret-çi, insanın evrimi konusunda ikna edildi.
Kırk yılı aşkın bir süre, üzerine birçok bilimsel makaleler ya-zıldı, yorumlar ve çizimler yapıldı. Dünyanın farklı üniversitelerin-den beş yüzü aşkın akademisyen, Piltdown Adamı üzerine dok-tora tezi hazırladı.
Ünlü Amerikalı paleoantropolog H. F. Osborn da 1935'te British Museum'u ziyaretinde:
-Doğa sürprizlerle dolu. Bu, insanlığın tarih öncesi devir-leri hakkında önemli bir buluş yorumunda bulundu.
Zamanla, Australopithecus adı verilen soyu tükenmiş may-munların insanın en eski atası olduğu görüşü yaygınlaştı.
Australopithecus'un sırasıyla Homo habilis, Homo Rudolfensis ve Homo Erectus adı verilen türler tarafından izlendiği ve sonun-da bu çizginin Homo Sapiens'e yani günümüz insanına ulaştığı, bir evrim klişesi olarak yerleşti. Ders kitapları, bilim dergileri, ma-gazin dergileri, günlük gazeteler, filmler ve hatta reklâm filmleri bile, bu klişeyi ve onu temsil eden giderek ayağa kalkıp insanla-şan maymunlar dizisi resmini benimsediler ve hiç sorgulamadan on yıllarca kullandılar.
Fakat teknolojide evrimcilerin hiç akıllarına gelmeyen bazı gelişmeler oluyordu.
1949'da British Museum'un paleontoloji bölümünden Kenneth Oakley yeni bir yaş belirleme metodu olan flor testi metodunu, eski bazı fosiller üzerinde denemek istedi. Bu yöntemle, Piltdown Adamı fosili üzerinde de bir deneme yapıldı. Sonuç çok şaşırtı-cıydı. Yapılan testte Piltdown Adamı'nın çene kemiğinin hiç flor içermediği anlaşıldı. Bu sonuç, çene kemiğinin toprağın altında bir
kaç yıldan fazla kalmadığını gösteriyordu. Az miktarda flor içeren kafatası ise, sadece bir kaç bin yıllık olmalıydı.
Weiner'in yaptığı detaylı analizlerle bu sahtekârlık 1953 yılın-da kesin olarak ortaya çıkarıldı. Gerçektende beş yüz bin yıllık olduğu öne sürülen Piltdown Adamının kafatası bir kaç bin yıllık-tı.
Daha sonraki araştırmalarda bulunanlar daha ilginçti.
Kafatası 500 yıl önce ölmüş bir insana, çene kemiği de yeni ölmüş bir orangutana aitti. Çene kemiğindeki dişler bir insana ait olduğu izlenimini vermek için sonradan özel olarak yontulup tör-pülenerek şekillendirilmiş; buna göre sıralanmış, eklem yerleri de aynı yöntemlerle kafatasına uydurulmuştu. Daha sonra da bütün parçalar potasyum dikromat ile lekelendirilip çok eski görünmele-ri sağlanmıştı. Bu lekeler, kemikler aside batırıldığında kaybolu-yordu. Gerçek fosillerde ise bu mümkün değildi. Fosillerin yanın-da bulunan ilkel araçlar ise çelik aletlerle yontulmuş adi birer tak-litti.
Yüzyılın en büyük bilim sahtekârlıklarından birini ortaya çıka-ran ekipten Le Gros Clark bu durum karşısında şaşkınlığını giz-leyemedi. Bu büyük bilimsel skandal karşısında:
-Dişler üzerinde yıpranma izlenimini vermek için, yapay olarak oynanmış olduğu o kadar açık ki, nasıl olur da bu iz-ler dikkatten kaçmış olabilir? Diye sormaktan kendini alamadı.
Tüm bunların üzerine Piltdown Adamı, kırk yılı aşkın bir sü-redir sergilenmekte olduğu British Museum'dan alelacele çıkarıl-dı.
Piltdown adamı skandalı evrimcilerin tam bir yüz karasıdır. Sapık ideolojilerini canlı tutmak için neler yapabileceklerinin sa-dece bir örneğidir.
Bu gibi fiyaskolara rağmen evrimciler insanın kökeni konu-sunda fosil arayışlarını sürdürdüler.
Oysa gerçekler çok daha farklıydı. Elde edilen fosiller hiçbir evrim şemasına uymuyor, oturmuyordu. Daha fazla fosil bulun-dukça da, sorun çözülmüyor, aksine daha karmaşıklaşıyordu. Sonunda bazı otoriteler gerçeği itiraf etmeye başladılar. ABD'nin en önde gelen paleontologları arasında yer alan Harvard Üniver-sitesi'nden Niles Eldredge ve Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden Ian Tattersall, bu konuda şu önemli yorumu yaptılar:
-Canlıların evrimsel tarihlerinin bir keşif meselesi olduğu düşüncesi, bir efsanedir. Eğer öyle olsaydı, ne kadar çok hominid fosili bulursak, insanın evrimi hikayesinin de o ka-dar açık hale gelmesi gerekirdi. Oysa eğer bir şey olduysa, bunun tam tersi olmuştur.
Evrim teorisinin en önde gelen isimlerinden biri olan Harvard Üniversitesi profesörü Richard Lewontin'in 1995 tarihli bir maka-lesindeki sözleri de Darwinizm'in bu konuda içine düştüğü umut-suz durumu ifade ediyordu:
-Uzak geçmişi düşündüğümüzde, gerçek Homo sapiens türünün öncesine uzandığımızda, dağınık ve kopuk bir fosil kaydı ile karşılaşırız. Bazı paleontologlar tarafından ileri sü-rülen heyecanlı ve iyimser iddialara rağmen, hiçbir hominid türü bizim direkt atamız olarak kabul edilememektedir.
Son yıllarda konunun uzmanı olan diğer pek çok evrim teorisi taraftarı aslında savundukları teori hakkında son derece kötüm-ser düşüncelere sahip olduklarını açıkladılar.
Örneğin ünlü Nature dergisinin bilim editörü Henry Gee, bu konuyla ilgili olarak şunları söylüyordu:
-Ata-torun ilişkilerine dayalı insan evrimi şeması, tama-men gerçeklerin sonrasında yaratılmış bir insan icadıdır ve insanların önyargılarına göre şekillenmiştir. Bir grup fosili almak ve bunların bir akrabalık zincirini yansıttıklarını söy-lemek, test edilebilir bir bilimsel hipotez değil, ama gece ya-rısı masallarıyla aynı değeri taşıyan bir iddiadır; eğlendirici ve hatta belki yönlendiricidir ama bilimsel değildir.
Yale ve California Berkeley Üniversitelerinde yüksek lisans ve doktora yapmış Amerikalı bir biyolog Jonathan Wells Evrimin İkonları: Bilim mi Efsane mi, Evrim Hakkında Öğrettiğimiz Pek çok Şey Neden Yanlış? Adlı 2000 yılı basımı kitabında bu pro-paganda mekanizmasını şöyle özetler:
-Toplumun geneli, insanın kökeni hakkındaki derin belir-sizliğe dair bilimsel uzmanların yaptıkları açıklamalardan çok nadiren haberdar edilir. Bunun yerine, şu veya bu kim-senin en son teorisi ile besleniriz ve bize bizzat paleantropolog- ların bunun üzerinde anlaşamadıkları ger-çeği aktarılmaz. Ve tipik olarak, teori mağara adamlarının veya bol makyajlı insan atalarının hayali resimleri ile süsle-nir. Görünen odur ki, bilimin hiçbir alanında bu kadar az bir malzeme üzerine bu kadar fazla bir kurgu yapılmamıştır.
Bir evrimci bu konuda:
-Eğer bütün hayatınızı kemik toplamak, kafatasının ve çenenin küçük parçalarını bulmak için harcıyorsanız, bu kü-çük parçaların önemini abartmak için çok güçlü bir istek duymak zorundasınız demek mecburiyetinde kalmıştır.
Gerçek şu ki evrim teorisi savunucularının bin bir ümitle bul-dukları her yeni fosil, insanın kökeni hakkındaki evrimsel tezleri biraz daha çıkmaza sokmaktadır.
--------------Tualimforum İmzam--------------
Aksini Belirtmediğim Takdirde Yazdığım Konular ALINTIDIR



Liseler - Anadolu Liseleri - Fen Liseleri

Anaokulu - İlköğretim

Sınav Soruları ve Ders Notları
SERDEM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla