tualimforum.com  

Geri git   tualimforum.com > KÜLTÜR VE SANAT > Dini Konular > Sahabeler - Evliyalar - İslam Alimleri
amp;markreadhash=guest" rel="nofollow">Bütün Forumları okunmuş kabul etrel="nofollow">Bütün Forumları okunmuş kabul et
Kayıt ol Yardım Üye Listesi Ajanda Arama Bugünki Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et

Sahabeler - Evliyalar - İslam Alimleri Sahabeler Hakkında Bilgiler.Evliyalar Hakkında Bilgiler.İslam Alimleri Hakkında Bilgiler.Sahabelerin Hayatı.Evliyaların Hayatı.İslam Alimlerinin Hayatı


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Yusuf Nebhani - Yusuf Nebhani Hayatı - Yusuf Nebhani Kimdir - Yusuf Nebhani Yaşamı
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
1238

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler
Alt 12.08.11, 23:07   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Moderator
 
Tuna - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Nerden: Konya
Mesajlar: 1.782
Konular: 1135
Puan Grafiği
Rep Puanı:3960
Rep Gücü:57
RD:Tuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 174
122 Mesajına 291 Kere Teşekkür Edlidi
:
Arrow Yusuf Nebhani - Yusuf Nebhani Hayatı - Yusuf Nebhani Kimdir - Yusuf Nebhani Yaşamı

Yusuf Nebhani - Yusuf Nebhani Hayatı - Yusuf Nebhani Kimdir - Yusuf Nebhani Yaşamı

Son asır İslâm âlimlerinin büyüklerinden ve evliyâdan. İsmi Yûsuf bin İsmâil'dir. Nebhânî nisbesiyle meşhûrdur. 1849 (H.1265) senesinde Hayfa’da Eczim köyünde doğdu. 1932 (H.1350) senesinde Beyrut'ta vefât etti.

Küçük yaşından îtibâren ilim tahsîline başlayan Yûsuf Nebhânî, 1866-1872 seneleri arasında Kâhire’deki meşhûr Câmiü’l-Ezher Üniversitesinde yüksek din ilimlerini tahsîl etti. Ayrıca zamânın büyük âlimlerinden ilim öğrenip, icâzet aldı. Câmiü’l-Ezher’i bitirdikten sonra 1874 senesinde kâdı tâyin edildi. Şam’da kâdılık, Beyrut’ta Hukuk Mahkemesi Reisliği yaptı. Beyrut’ta yerleşerek uzun yıllar kâdılık vazîfesinin yanında çok kıymetli eserler yazdı. Musul, Haleb, Diyarbakır, Şehrezûr, Bağdât, Samarra, Kudüs veİstanbul gibi beldeleri gezdi. Gittiği yerlerdeki âlim ve velîlerle sohbetlerde bulundu.

Zamânın büyük velîsi Seyyid Fehim Arvâsî hazretlerinin hac yolculuğu sırasında, onu ziyâret edip elini öptü. Bereketli sohbetinde bulunup istifâde etti. 1892 senesinde Hicaz’a giderek hac vazîfesini yerine getirdi. Mübârek ve mukaddes makamları ziyâret etti. Senelerce Medîne-i münevverede kalıp incelemelerde bulundu. Orada bulunduğu sırada Vehhâbîlerin Eshâb-ı kirâmın, âlim ve velîlerin kabirlerine ve onların yaşayışlarına karşı olan tutumlarını inceleme fırsatı buldu. Yazdığı Şevâhidü’l-Hak kitabında İbn-i Teymiyye’nin ve Vehhâbîlerin bozuk fikir ve inanışlarını reddetti. Bu eserinde ayrıca Eshâb-ı kirâmın üstünlüklerini, hazret-i Muâviye ile Amr bin Âs hazretlerinin yüksekliklerini ve İslâmiyete olan hizmetlerini anlattı. Câmiü’l-Ezher Üniversitesi profesörlerinden Allâme Şeyh Ali Muhammed Beblâvî Mâlikî, Allâme Şeyh Abdurrahmân Şerbînî, Şeyh Ahmed Hüseyin Şâfiî, Şeyh Ahmed Besyânî Hanbelî, Ârif Allâme Süleymân Şübrâvî, Şeyh Abdülkâdir Râfiî, Mısır Başmüftüsü Allâme Bekrî Muhammed Sadefî, Müderris Muhammed Abdülhay Kettânî İdrîsî Fâsî, Allâme Seyyid Ahmed Bey Şafiî, Allâme Şeyh Saîd-i Mûcî, Allâme Şeyh Muhammed Halebî ve daha pekçok Ehl-i sünnet âlimleri, Yûsuf Nebhânî’nin yazdığı Şevâhidü’l-Hak kitabını beğenmişler, uzun yazıları ile övmüşlerdir.

Yûsuf Nebhânî hazretleri Şevâhidü’l-Hak kitabında, Vehhâbîlerin; “Mutlak ictihad her zaman vardır.” demelerinin yanlış olduğunu, Resûlullah’ın sallallahü aleyhi ve sellem ve bütün evliyânın mezarlarını ziyâret için uzak yerlere gitmenin uygun olduğunu, Resûlullah efendimizi ve evliyâyı vesîle ederek Allahü teâlâya duâ etmenin meşrû ve câiz olduğunu, dört hak mezhebdeki âlimlerin, İbn-i Teymiyye’nin çıkardığı bid'atlere karşı olan yazılarını bildirmektedir.

Yûsuf Nebhânî hazretleri ilmiyle amel eden fazîlet sâhibi derin âlim ve Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için gayret eden velî bir zâttı. Her sözü ve hareketi Allahü teâlânın emirlerine ve sevgili Peygamberimizin sünnet-i seniyyesine uygundu. Allahü teâlânın velî kullarını çok sever, onların yüksek hallerini ve menkîbelerini anlatırdı. Bu sebeple evliyânın kerâmetlerinin hak olduğunu ve onların pekçok kerâmetlerini ve kısa hal tercümelerini anlatan iki cildlik Câmiu Kerâmâti’l-Evliyâ adlı eserini yazdı. İçinde binlerce velînin kerâmetleri bulunan bu kitabı 1911 yılında Mısır’da basıldı.

Yûsuf Nebhânî hazretleri o zaman Osmanlı Devletine bağlı ve önemli ilim merkezlerinden olan Beyrut’ta, Arapça neşriyat yapan ve zamânının en iyi kitaplarını en iyi şekilde basan, önce hıristiyanlığın Mârûnî koluna mensûb iken, daha sonra İslâmiyeti kabûl etmekle şereflenen Ahmed FârisŞedyak’ın, Cevâib adlı matbaa ve yayınevinin bir çok kitaplarını tashih etti. O devirde bütün İslâm dünyâsını maddî ve mânevî yönden tehdid eden hıristiyanlık kültürüne karşı İslâmiyeti müdâfaa eden eserler yazarak âlem-i İslâmı uyandırmaya çalıştı. İslâmiyeti temelinden yıkmak isteyen misyonerler tarafından açılan kolejlere müslümanların çocuklarını göndermemeleri için gayret etti. Bu hususta İrşâdü’l-Hıyârâ min Tahzîri Medâris-in-Nasâra (Hıristiyan Kolejlerine Çocuk Yollamaktan Sakındırmak İçin Aklı Erenlere Yol) adlı kıymetli bir eser yazdı.

Yûsuf Nebhânî hazretleri, Kudüs tarafında yaşayan velîlerden Abdülhamîd bin Necîb Nûbânî ile görüşüp sohbet etti. Bir gün Abdülhamîd bin Necîb Nûbânî ona; “Zamânın evliyâsı seni seviyor ve işlerine de yardımcı oluyorlar. Bu velîlerden ikisi ile büyük câmide görüştüm. Hani Lazkiye’de bir iş için yardım istemiştin de sana yardım etmişlerdi.” dedi. Bu sözleri işiten Yûsuf Nebhânî hazretleri hayretler içinde kaldı. Çünkü seneler önce meydana gelen bu hâdiseyi kimseye anlatmamıştı. Hâdise şuydu:

Lazkiye’de Cezâ Mahkemesi Reisi iken bir hıristiyan öldürülmüştü. Onun akrabâsı ve diğer hıristiyanlar, kâtil olarak köyün ileri gelen müslümanlarından birini gösteriyorlar, hapsedilmesi veya îdâm edilmesini istiyorlardı. Halbuki o müslüman suçsuzdu. Ona iftirâ ediyorlardı. Vilâyetin vâlisi ile bu hususta telgrafla haberleştiler. Birçok yalancı şâhit buldular. Mahkemede, müslüman şahsı, öldürülen hıristiyana kurşun sıkarken gördüklerini söylediler. Nihâyet müslüman şahıs hapse atıldı ve üzerinden aylar geçti. Halk arasında bu işin iftirâ olduğu konuşuluyordu. Müslümanlardan pekçok kimse Yûsuf Nebhânî’ye gelerek hâdisenin iftirâdan başka bir şey olmadığını, gerekirse aleyhte bâzı deliller bulabileceklerini söylediler. Yûsuf Nebhânî hazretleri onlara; “İnşâallah hak ortaya çıkıncaya kadar bu meseleyi tetkik edip inceleyeceğim.” dedi. Ancak hâdisenin ortaya çıkışından îtibâren gelen haberlerden bunun kesin olarak yalan ve iftirâ olduğunu iyi anladı. Fakat hıristiyan yalancı şâhitler çok olduğu için, o müslümanı kurtarmak çok zordu. Kânun, şâhitlik husûsunda müslüman ile kâfir arasında fark görmüyordu. Bu sebeple Yûsuf Nebhânî hazretleri müslümanı kurtaramama endişesi içindeydi. Çünkü mahkeme heyetinde onunla beraber karar veren dört kişi daha vardı. Üçü müslüman kimsenin aleyhine hükmetseler ekseriyete göre karar verilir, müslüman zâtın suçluolduğu sâbit olurdu. Böyle bir durumda onun hakkında verilecek hüküm îdâmdı. Yûsuf Nebhânî hazretleri kendisinin bulunduğu mahkemede suçsuzluğunu bildiği bir müslümanın zarar görmesine çok üzülüyordu. Mahkeme günü geldi. Evinden üzgün ve zihni karışık bir halde çıktı. Yolda giderken bu işin kolay olması için Ehl-i nevbet denilen zamânın evliyâsından yardım istedi. Çünkü onlar Allahü teâlânın izniyle gizli tasarruf sâhibi olup, yardım ederlerdi. Yûsuf Nebhânî hazretleri; “Ey Allahü teâlânın sevgili kulları! Ey Ehl-i nevbet! Bu zor dâvâyı bir nazar buyurun da, eziyet ve meşakkat olmadan, bu müslüman, Allahü teâlânın izniyle kurtulsun.” diye yalvardı.

Mahkeme salonuna girdiği zaman herkesin iknâ olacağı bir usûl hâtırına geldi. Müslüman kimsenin suçsuzluğunun ortaya çıkması için şâhitlere işlenen suçun ne zaman ve nasıl meydana geldiğini, cinâyetin nasıl bir âletle işlendiğini, orada kimlerin hâzır bulunduğunu ve daha başka hususları sordu. Şâhitlerin bunların hepsini bilmesi mümkün olmadığı gibi, hepsinin aynı ifâde üzerinde birleşmeleri de mümkün değildi. Şâhitlerin hepsi de yalnız cinâyetin nasıl işlendiği ile ilgili hususta aynı cevâbı verdiler. Diğer sorulara çok farklı cevaplar verdiler. Şâhitlerin ifâdeleri tek tek alınıyor ve diğerlerinin de ifâdeleri alınıncaya kadar bırakılmıyordu. Nihâyet şâhitlerin hiçbirinin ifâdesi diğerini tutmadığı için yalancı oldukları ortaya çıktı. Müslüman ve hıristiyanlardan meydana gelen mahkeme heyetinin hepsi müslüman kişinin suçsuz olduğunu anlayıp, berâatine, serbest bırakılmasına ve mazlum olduğuna söz birliğiyle karar verdiler. Hıristiyanlar çok üzerinde durdukları ve ehemmiyet verdikleri halde, Allahü teâlânın izniyle bu zor mesele kolaylıkla halledildi.

Yûsuf Nebhânî hazretleri sevgili Peygamberimizin sünnet-i seniyyesine titizlikle uyardı. Bu sebeple Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem zamânında ve daha sonra meydana gelen mûcizelerini anlatmak için Huccetullahi alel-Âlemîn fî Mûcizâti Seyyidi’l-Mürselîn adlı eserini ve Peygamber efendimizin hayâtını anlatan El-Envârü’l-Muhammediyye mine’l-Mevâhibi’l-Ledünniyye adlı kıymetli eserini yazdı.

Sultan İkinci Abdülhamîd Han zamânında Beyrut’ta vazîfeli olduğu sırada, Beyrut vâlisi bir takım gerekçeler ileri sürerek Yûsuf Nebhânî’nin vazîfeden alınması veya başka bir yere tâyin edilmesi için pâdişâha teklifte bulundu. Sultan Abdülhamîd Han, Yûsuf Nebhânî hazretlerini Beyrut’a yakın bir yere tâyin ederek, vazîfelendirmeyle ilgili kararnâmeyi imzâladı. O gece Peygamber efendimiz, Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın rüyâsına girerek; “Beyrut’ta bizi en çok seven Yûsuf Nebhânî idi. Bizim bu âşıkımızın Beyrut’taki aslî vazîfesinde kalması uygundur.” buyurdu. Pâdişâh bu rüyâ üzerine hazırlattığı kararnâmeyi iptal ettirdi ve Beyrut’ta kalması için emir çıkarttı.

Yûsuf Nebhânî hazretleri ilim ve fazîlette yüksek bir zât olduğu gibi, bütün gücüyle Ehl-i sünnet dışı zararlı ve reformcu cereyanlarla mücâdele etti. Hakîkî kurtuluş yolu olan Ehl-i sünnet vel-cemâati müdâfaa etti. Bu sebeple Vehhâbîler ve kendilerinin selefi olduğunu iddiâ eden reformcu çevreler, bu büyük zâtı sevmezler, isminden ve eserlerinden bahsetmezler.

Osmanlı Devletinin son zamanlarında yaşayan Yûsuf Nebhânî hazretleri, devletin parçalandığını ve yıkıldığını görmüş, İslâm düşmanlarının bilhassa İngilizlerin türlü hîleleriyle Türklerle Arapların birbirlerine düşman edildiklerine ve düşmanların maskarası durumuna düştüklerine şâhid olmuştu. Osmanlıların İslâmiyete yaptıkları hizmetleri takdir eden, ileri görüşlü bir zât olan Yûsuf Nebhânî hazretleri, 1932 (H.1350) senesi Ramazan ayında Beyrut’ta vefât etti.

Yûsuf Nebhânî hazretlerinin çeşitli konularla ilgili pekçok eserleri vardır. Brockelmann elli iki eserinden bahsetmiştir. Bunların bâzıları şunlardır:

1) El-Fethu'l-Kebîr: Bu eserinde on dört bin dört yüz elli hadîs-i şerîfi harf sırasına göre toplamıştır. Üç cild hâlinde basılmıştır. 2) Câmiu Kerâmâti’l-Evliyâ: İki cild olup içinde binlerce evliyânın kerâmetleri anlatılmıştır. 3) Tayyibâtü’l-Garrâ fî Medhi’l-Enbiyâ, 4) El-Mecmûat-ün-Nebhâniyye fil-Medâihi’n-Nebeviyye ve Haşiyyetühâ, 5) Müntehabü’s-Sahihayn min KelâmîSeyyidi’l-Kevneyn, 6) El-Ehâdisü’l-Erba'în fî Vücûbi Tâati Emîri’l-Müminîn, 7) Hizbü’l-İstigasât bi-Seyyidi’s-Sâdât, 8) İrşâdü’l-Hayârâ fî Tahzîri’l-Müslimîn min Medârisi’n-Nasârâ, 9) El-Burhân-ül-Musaddak fî İsbâtü Nübüvvet-i Seyyidinâ Muhammed, 10) Câmiu’s-Salevât, 11) Riyâzü’l-Cenne fî Ezkâri’l-Kitâb ve’s-Sünne, 12) Saâdetü'd-Dâreyn, 13) Hulâsâtü’l-Kelâm fî Tercihi Dîni’l-İslâm, 14) Es-Sihâmü’s-Sâibe)

RESÛLULLAH’I GÖRDÜ

Yûsuf Nebhânî hazretleri Peygamber efendimizi sık sık rüyâda görür; “Beni rüyâsında gören sağlığımdayken görmüş gibidir.” hadîs-i şerîfinde müjdelenen yüksekliklere kavuşurdu. Bir defâsında Lazkiye’de vazîfeli bulunduğu sırada bir gece Peygamber efendimize çokça salevât-ı şerîfe okuduktan sonra yatağına uzandı. Uyuduğu zaman rüyâsında ayı on dördüncü gününde parlak olarak gördü. Yeryüzünü çok yakından aydınlatan ay ile Yûsuf Nebhânî hazretleri arasında çok kısa bir mesâfe vardı. Aya biraz dikkatli baktıktan sonra ayın üzerinde cemâl ve güzelliği gâyet çok bir çehre belirdi. O çehrenin sâhibi Yûsuf Nebhânî hazretlerine bakıyordu. Yûsuf Nebhânî de o çehreye bakıyordu. Dikkatlice baktığında o çehrenin sevgili Peygamberimize âid olduğunu anladı. Onu görmesinin çok kısa olacağını düşünerek, bu kısa zaman içinde en önemli bir husûsu istemeye niyet etti. Kendi kendine; “En önemli şey, son nefeste îmânla gitmektir.” diye düşündü. Peygamber efendimize dönüp; “Yâ Resûlallah, ölüm ânında îmân ile gitmeyi istiyorum.” diye tekrar tekrar yalvardı. Peygamber efendimiz memnun ve tebessüm eder bir vaziyette bakıyordu. Biraz sonra ayın ışığı fazlalaştı. Peygamber efendimizin mübârek çehreleri kayboldu. Ay aynı şeklinde ışığını saçmaya devâm etti.

Bir defâsında da Peygamber efendimizi Medîne-i münevveredeki bir yerde rüyâda gördü. Peygamber efendimiz yüzü açık bir halde uyuyordu. Yûsuf Nebhânî yakınınavarıp oturdu ve uyanmasını beklemeye başladı. Orada başkaları da vardı. Biraz sonra Peygamber efendimiz uykudan kalkıp bir kürsünün üzerine çıktı. Yûsuf Nebhânî hazretleri herkesten önce Peygamber efendimizin huzûruna vardı, önce elini sonra da mübârek ayaklarını öptü. Peygamber efendimiz ona; “Cennet’e girersin.” buyurarak müjdede bulundu.

1) Seâdetü’d-Dâreyn; s.478
2) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) s.1164
3) İslâm Meşhûrları Ansiklopedisi; c.3, s.2077
4) Câmiu Kerâmâti’l-Evliyâ; c.2, s.52
--------------Tualimforum İmzam--------------
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.

Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.

Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.

Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.

Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.

Hoşgörülülükte deniz gibi ol.

Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol.

MEVLANA CELALEDDİN RUMİ

Tuna
Tuna isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
hayati, kimdir, nebhani, yasami, yusuf, yusuf nebhani, yusuf nebhani hakkında genel bilgi, yusuf nebhani hayatı, yusuf nebhani kimdir, yusuf nebhani yaşamı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar son Mesaj
Sami Yusuf Biyografisi,Sami Yusuf Hayatı,Sami Yusuf Yaşamı,Sami Yusuf Kimdir? Esra Yabancı Şarkıcıların Hayatları ( Biyografileri ) 1 11.07.17 18:24
Yusuf Kamiti - Yusuf Kamiti Hayatı - Yusuf Kamiti Kimdir - Yusuf Kamiti Yaşamı Tuna Sahabeler - Evliyalar - İslam Alimleri 0 12.08.11 23:13
Yusuf Mahdüm - Yusuf Mahdüm Hayatı - Yusuf Mahdüm Kimdir - Yusuf Mahdüm Yaşamı Tuna Sahabeler - Evliyalar - İslam Alimleri 0 12.08.11 23:10
Yusuf Erbay Biyografisi - Yusuf Erbay Kimdir - Yusuf Erbay Hayatı -Yusuf Erbay Yaşamı Kartal Siyasetçilerin Hayatı ( Biyografisi ) 0 08.03.11 12:53
Yusuf Kaplan Biyografisi,Yusuf Kaplan Hayatı,Yusuf Kaplan Yaşamı,Yusuf Kaplan Kimdir? İpek Diger Ünlülerin Biyografileri 0 25.06.09 13:09


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 16:14 .


Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2