tualimforum.com  

Geri git   tualimforum.com > KÜLTÜR VE SANAT > Dini Konular > Sahabeler - Evliyalar - İslam Alimleri
Kayıt ol Yardım Üye Listesi Ajanda Bugünki Mesajlar

Sahabeler - Evliyalar - İslam Alimleri Sahabeler Hakkında Bilgiler.Evliyalar Hakkında Bilgiler.İslam Alimleri Hakkında Bilgiler.Sahabelerin Hayatı.Evliyaların Hayatı.İslam Alimlerinin Hayatı


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Seyyid Bilal - Seyyid Bilal Hayatı - Seyyid Bilal Kimdir - Seyyid Bilal Yaşamı
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
2251

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler
Alt 13.08.11, 16:57   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Moderator
 
Tuna - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Nerden: Konya
Mesajlar: 1.782
Konular: 1135
Puan Grafiği
Rep Puanı:3960
Rep Gücü:57
RD:Tuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 174
122 Mesajına 291 Kere Teşekkür Edlidi
:
icon Seyyid Bilal - Seyyid Bilal Hayatı - Seyyid Bilal Kimdir - Seyyid Bilal Yaşamı

Seyyid Bilal - Seyyid Bilal Hayatı - Seyyid Bilal Kimdir - Seyyid Bilal Yaşamı

Sinop evliyâsından. Peygamber efendimizin torunu hazret-i Hüseyin'in soyundan geldiği rivâyet edilen şehîd mücâhid.

Peygamber efendimizin; "İstanbul elbette feth olunacaktır. Onu feth eden kumandan ne güzel kumandan ve onu feth eden asker ne güzel askerdir." hadîs-i şerîfindeki müjdesine kavuşmak ve o büyük şehri İslâm beldelerinin sınırları içine katmak isteyenlerden birisi de Halîfe Ömer bin Abdülazîz idi.Halîfe bu düşünce ile bir gün ordu komutanlarını ve devlet ileri gelenlerini sarayında toplantıya çağırdı ve onlara şöyle dedi:

"İslâmı gönderen Allahü teâlâ nasıl olsa onu koruyacak ve muzaffer edecektir. Yalnız biz de ona hizmet vazîfesinden mutlaka sorulacağız. İslâm ordularının Anadolu'ya açılmasına Bizans engeldir. Bu sebeple de İstanbul'un fethi gecikmektedir. Dördüncü defâ onu kuşatmamıza rağmen bir türlü feth edemedik. Peygamber efendimizin müjdesi gerçekleşecek, bir gün surlar mutlaka yıkılacak ama, ben istiyorum ki bu şerefe biz nâil olalım. Yeniden sefer düzenleyip surları bir defâ daha sarsmak istiyorum. Bu seferle belki o yüce Habîbin müjdesine muvaffak olabiliriz. Ordularımızın muzafferiyeti için sizlerin de görüşlerinizi almak istiyorum."

Herkese seferin nasıl olması gerektiği ve sefer hazırlıkları hakkında görüşlerini belirttikten sonra Seyyid Bilâl hazretleri ayağa kalktı. Uzun boylu, geniş omuzlu, heybet ve vakar sâhibi bir zâttı. Herkes onu bir ordu komutanı olmasından ziyâde Peygamber efendimizin torunu olduğu için seviyor, hürmet ediyordu. O heybetli olduğu kadar mütevâzi de idi. Yavaş yavaş ve tâne tâne şöyle konuştu:

"Ey Emîrül-Mü'minîn! Ben ordumuza yeni kuvvetlerin katılmasında fayda görüyorum. Bunun için Orta Asya'dan cesur Türk savaşçılarını toplamayı arzu ederim. Türklerin savaşçılıklarının çok üstün olması inkâr edilmez bir gerçektir. Bu da İstanbul'un fethinde çok işimize yarayacaktır." Halîfe bu teklife çok sevinerek, Seyyid Bilâl'e şöyle dedi: "Çok doğru söylersin yâ Seyyid! Bunu hiç düşünmemiştim. Bu işin başına seni getiriyorum. Ordumuzun bir kolu Akdeniz'den, diğer kolu ise Anadolu üzerinden İstanbul'a yürüyecektir. Biz İstanbul'a ulaşıncaya kadar sen de Karadeniz'den yeni savaşçılarınla bize katılırsın. İnşâallah surların önünde buluşuruz. İstediğin kadar at, adam ve erzak alabilirsin." Bundan sonra Halîfe-i müslimîn ile Seyyid Bilâl hazretleri baba-oğul gibi birbirlerine sarılıp helalleştiler.

Böylece 675 senesinde merkezde ordu hazırlıklar yaparken, Seyyid Bilâl de yanına birkaç yiğit alıp Horasan'a doğru at sürdü. İran yaylalarını geçiyorlarken eşkıyâlar yollarını kesti.Yapılan çarpışmada yol kesiciler perişan oldular, reisleri esir düştü. Seyyid Bilâl ve yanındakiler, bütün Orta Asya'yı yer yer dolaşıp gönüllü savaşçılar topladılar. Gittiği her yerde İstanbul'un fethinin öneminden bahsetti ve Peygamber efendimizin müjdesinibildirdi. Kısa zamanda gözü pek, kalbi îmânla dolu yiğitlerden sanki ikinci bir ordu kurdu. Karadeniz limanlarında yeni kadırgalar inşâ ettirdi. Niyetleri en kestirme yol olan denizden kısa zamanda İstanbul önlerine varmaktı. Ancak deniz yolculuğu ümid ettikleri gibi çıkmadı. Yola çıktıktan birkaç gün sonra şiddetli bir yağmur ve fırtınaya yakalandılar. Karadeniz'in güçlü dalgaları gemileri öyle bir savurmaya başladı ki, Orta Asya'nın bahadır yiğitleri deniz havasına alışık olmadıklarından ümitsizlik içinde kalmışlardı. Seyyid Bilâl hazretlerinin metâneti, güven ve îtimât telkin edici sözleri olmasa hepsi kendilerini çoktan ölmüş sayacaklardı. Seyyid Bilâl onlara:

"Korku kadınlara, ümitsizlik de kâfirlere mahsustur. Siz ise Allah yolunda nice çölleri, geçit vermeyen dağları aşan cengâver mücâhidlerin torunlarısınız. Allahü teâlânın dînine hizmet edenin yardımcısı Allah'tır. Hak yolda cihâd edene O'nun yardım ve inâyeti haktır ve muhakkaktır. Ümitvâr olun, cenâb-ı Hakk'a güvenin kardeşlerim."

Seyyid Bilâl hazretleri bundan sonra ellerini semâya doğru kaldırarak gözyaşları içerisinde şöyle yalvardı: "Ey içimizi dışımızı bilen yüce Rabbim! Senin büyüklüğünün karşısında küçüldük, kapında kul olduk. Gönlümüzdeki ümitleri bu denizde boğma. Ümitsizliğe düşürüp karanlıkta koyma. Bizleri yalnız bırakma. Her şeyimizle sana emânetiz. Sen ise emâneti en güzel koruyansın!" Gâziler âmin diyerek ellerini yüzlerine sürerken, gözcünün; "Kara göründü." diye bağırdığı duyuldu. Bunun üzerine gâziler hep birden şükür secdesine vardılar.

Güçlükle sığındıkları yer Sinop limanı olup gemiler, hastalar bakıma muhtaç bir haldeydi. Seyyid Bilâl hazretleri, eski kölelerden Zeyd, Buhârâlı Ömer ve Semerkantlı Buğra isimli üç mücâhidi alarak ve kardeşi AliEkber'i yerine vekil bırakarak karaya çıktı. Etrâfı yüksek kulelerle çevrili olan kalede şehrin vâlisiolan tekfurla görüştü. Ona fırtınada gemilerinin hasar gördüğünü, dolayısıyla bakıma alınmaları gerektiğini, ayrıca kendilerinin de dinlenmeye ihtiyaçları olduğunu bildirip belli bir vergi karşılığında bu işleri görünceye kadar müsâade edilmesini istedi.

Bir kese altın karşılığı tekfurla anlaşan ve her türlü emniyet ve güvenleri için söz verilmesinden sonra saraydan ayrılan SeyyidBilâl ve berâberindekiler, kendilerine tahsis edilen alana döndüler. Çadırlar kuruldu. Hastalara sıcak yiyecekler ve içecekler hazırlandı.

Diğer taraftan tekfur, müsâade vermiş olmasına rağmen müslümanları göz hapsinde tutuyor ve kuvvetleri hakkında bilgi edinmeye çalışıyordu... Güneyden Arapların, doğudan Türklerin zaman zaman Anadolu'ya yaptıkları akınlar sebebiyle zâten tedirgin olan tekfur, verdiği sözde durmak ve belli bir süre sonra konakladıkları yerden ayrılmalarına müsâade etmek yerine, bir baskınla işlerini bitirmeyi düşündü. Bir gece, en nişancı ve savaşçı askerlerini seçerek, zırhlı elbiselerle kuşandırdı. Havanın da karanlık olmasından faydalanarak gece yarısından sonra saldırıya geçti.

Seyyid Bilâl hazretleri ve askerleri, neye uğradıklarını bile anlayamadılar. Onlar, vergisini ödedikleri bir yerde kendilerini güvenlikte sanmışlardı. Tekfurun kalleşlik yapacağını tahmin etmemişlerdi.

Çıkan çatışmada birçok mücâhid, pür silâh ve zırhlı kâfirlere karşı kahramanca karşı koydu ise de, sonunda bir bir düşüp şehîd oldu.Saatlerce çarpışan Seyyid Bilâl hazretleri ise pekçok kâfiri öldürdükten sonra tekfur tarafından şehîd edildi. Tekfur bir kılıç darbesiyle Seyyid Bilâl hazretlerinin mübârek başını gövdesinden ayırdı. Ancak o anda Seyyid Bilâl hazretleri mübârek başlarını alıp koltuğunun altına kıstırdı ve bu hâliyle tekfura yöneldi. Tekfur, gördüklerine bir süre inanamadı. Sonra da müthiş bir korku içerisinde kaçmaya başladı.

Seyyid Bilâl hazretleri birkaç adım daha yürüyüp yere düştü. Rûhu, büyük dedesi Resûl-i ekreme kavuşmuştu.

Tekfur, daha sonra çatışmayı durdurdu. Karşısındakinin alelâde birisi olmadığını, bilâkis ermiş veya ulu bir kişi olabileceğini anlamakta gecikmedi. Askerlerine dönüp bağırdı:

"Her şey bitti artık. Yaralıların yaraları derhal sarılsın. Müslüman ölüler, dinlerinin gerektiği gibi gömülsün!"

Aradan günler, haftalar ve aylar geçmesine rağmen tekfur, günlerce bu olayın tesirinde kalıp, azâbla kıvrandı durdu... Yatıyor; Seyyid Bilâl hazretlerinin, kesik başıyla yürümesigözlerinin önüne geliyor, uyuyamıyordu... Uyusa, rüyâlarında hep aynı hâdise ile karşılaşıyordu... Gündüzleri hayâlinde, geceleri düşünde hep o vardı.

Bu duruma daha fazla dayanamadı ve bir gün sarayında din adamlarıyla bir toplantı yaparak hâdisenin yorumunu istedi. Cevâbında kendisine; "Allah'ın çok sevdiği bir kulun öldürüldüğü, onun kerâmet ehli bir kişi olduğu, kendisini affettirmesi gerektiği" söylenince de, Seyyid Bilâl hazretlerinin mezarının üstüne bir çatı örtülmesini, kendisinin öldüğü zaman ise onun kapı eşiğine gömülmesini, bu sûretle onu ziyârete gelenlerin çiğneyerek üzerinden geçmelerini istedi ve; "Belki o zaman affolunurum." dedi.

Vasiyeti gibi yapıldı ve tekfur, şehîd Seyyid Bilâl hazretlerinin kabr-i şerîfinin yanına defnedildi.

Şehir, mîlâdî 1214 yılında Selçuklu Sultanı Birinci İzzeddîn Keykavus tarafından zaptedildikten sonra Alâeddîn Keykubat döneminde yeniden îmâr ve inşâ edildi. Bu arada Sultanınziyâreti sırasında Seyyid Bilâl hazretlerinin kabrinin yanına câmi ve türbe yapımı için ferman çıkartıldı. Kabr-i şerîfi yanında sürekli Kur'ân-ı kerîm okunması buyruldu.

Seyyid Bilâl hazretlerinin türbesi bugün de Sinoplular ve çevre illerden gelenler tarafından ziyâret olunmakta ve mübârek rûhu vesîle edilerek cenâb-ı Hak'tan af ve mağfiret niyâz edilmektedir.

1) Seyyid Bilâl, H.Ş. Erleli; s.1-32
--------------Tualimforum İmzam--------------
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.

Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.

Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.

Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.

Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.

Hoşgörülülükte deniz gibi ol.

Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol.

MEVLANA CELALEDDİN RUMİ

Tuna
Tuna isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
bilal, hayati, kimdir, seyyid, seyyid bilal, seyyid bilal hakkında genel bilgi, seyyid bilal hayatı, seyyid bilal kimdir, seyyid bilal yaşamı, yasami


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar son Mesaj
Bilal Erdoğan Biyografisi - Bilal Erdoğan Hayatı - Bilal Erdoğan Kimdir? ASYA Diger Ünlülerin Biyografileri 1 15.09.15 13:34
Rüyada Seyyid Görmek - Rüyada Seyyid Görmek Açıklaması ve Yorumu - Seyyid Rüya Tabiri Tarot N-O-Ö-P-R-S-Ş ile Başlayan Rüya Tabirleri 0 23.12.12 23:54
Bilal Bin Sad - Bilal Bin Sad Hayatı - Bilal Bin Sad Kimdir? EZEL Sahabeler - Evliyalar - İslam Alimleri 0 15.08.11 17:40
Seyyid Velayet - Seyyid Velayet Hayatı - Seyyid Velayet Kimdir - Seyyid Velayet Yaşam Tuna Sahabeler - Evliyalar - İslam Alimleri 0 13.08.11 16:25
Bilal Çatalçekiç Biyografisi-Bilal Çatalçekiç Hayatı-Bilal Çatalçekiç Kimdir? Tugba Pop Müzigi Şarkıcılarının Hayatları ( Biyografileri ) 0 24.12.09 23:07


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 20:53 .


Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2