Sevgililer Günü’nün hikayesi
Tüm dünyada 14 Şubat tarihinde kutlanan St. Valentine Day, yani “Sevgililer Günü”nün M.S. 270 yılından günümüze kadar uzanan öyküsünü biliyor musunuz?
14 Şubat 2004 — 14 Şubat, yılın en romantik, en heyecan verici günlerinden biri... Çünkü her yıl bu tarihte tüm dünyada St. Valentine yani, “Sevgililer Günü” kutlanıyor... Bu özel günün öyküsü ise, M.S. 270 yılında Roma’da yaşamış olan bir azizin hüzünlü yaşam hikayesine dayanıyor.
ROMA’DA EVLİLİK YASAKLANMIŞTIR
M.S. 270 yılında Roma Claudius isimli bir hükümdarın yönetimindeydi. En büyük arzusu tüm dünyaya hükmetmek olan hükümdarın en büyük tutkusu ise askerlik ve savaştı. Claudius’un savaş tutkusu öyle ileri gitmişti ki, ordusunda yer alan askerlerin başka hiçbir şeyle ilgilenmemesi adına, tüm ülkede evliliği yasaklamıştı. Gençler şaşkındı... Ülkede kimse sevdiği insanla beraber olamıyor ve Roma’da, uzak ülkelerde gerçekleşen savaşlarda ölen sevgililerinin ardından ağlayan kadınların sayısı gittikçe artıyordu.
İmparator bununla da yetinmemiş, Romalılar’ın mitolojideki 12 tanrı dışında başka bir inanca sahip olmamaları dışında, Hıristiyanlar’la ilişkiye girmeyi de yasaklamıştı.
Roma’da imparatorun bu emirlerine uymayanlar arasında, bir Aziz olarak kabul edilen filozof Valentinus da vardı. Valentinus, halk arasında dolaşarak dinsel vaazlar veriyor ve İmparatorun hatalı tutumlarını anlatıyor ve birbirlerini seven gençleri gizlice evlendiriyordu. Sonunda yakalandı ve hapse atıldı. Valentinus’un hapiste olduğu günler yaşadıkları efsaneye dönüşerek günümüze kadar ulaşmıştır.
GÜZEL JULIA, VALENTINUS’A GİDER
Valentinus’un hapishane yaşamı başlamıştır. Hapishaneyi korumakla görevli gardiyanın ise, Julia isminde bir kız kardeşi vardır. Julia’nın gözleri doğuştan görmemektedir. Gardiyan, Valentinus’un hapishanede bile anlattığı İsa ile ilgili öykülerin birinde, inançları sayesinde körlerin bile gözlerinin açılabileceğini öğrenir. Bu nedenle kardeşi Julia’yı gizlice Valentinus’un yanına getirir.
Julia çok güzel ve zeki bir kızdır. Günlerce hapishanede Valentinus ile birlikte kalarak Roma tarihini, aritmetiği ve Hıristiyanlığı öğrenir. Julia dünyayı Valentinus’un anlattıklarıyla görür, onun bilgeliğiyle aydınlanır, güçlenir ve teselli bulur.
Bir gün sorar:
- “Valentinus, Tanrı gerçekten dualarımızı duyar mı?”
Aziz gülümser;
- “Evet, her birini.”
Julia:
- “Her sabah ve her gece ne için dua ettiğimi biliyor musun? Görebilmek için dua ediyorum, senin bana anlattıklarını görmeyi çok istiyorum.”
Valentinus:
- “Tanrı bizim için en iyi olanı yapar, yeter ki buna inanalım.”
Julia, yere diz çöker ve beraberce duaya başlarlar. Birden hücrenin içersi altın renkli bir ışıkla aydınlanır ve Julia haykırır:
- “Valentinus, görüyorum, görüyorum...”
14 ŞUBAT’TA ÖLDÜRÜLÜR
Valentinus duaya devam etmesini söyler. Ertesi gün Valentinus’un ölüm emri gelir, Aziz Julia’ya son bir not yazar, Tanrı’ya hep yakın olmasını öğütler ve notun altını “Senin Valentine’inden” diye imzalar. Mektup, ertesi gün Julia’ya ulaştığında, o günün tarihi 14 Şubat 270’dir. Valentinus, sonradan Papa I. Julius tarafından “Porta Valentini” adı verilen bir kemer kapısının altına gömülür (Valentinus’un gömüldüğü kemer kapısının yerinde şu anda Praxedes Kilisesi vardır)
Julia, mezarın yanına pembe çiçekler açan bir badem ağacı diker. Günümüzde sevginin ve dostluğun simgesinin badem ağacı olması buradan kaynaklanır.
ST. VALENTINE OLARAK KUTLANMAYA BAŞLADI
İşin aslına bakılırsa, 15 Şubat tarihi Roma tanrıçalarından Februata Juno adına yapılan kutsama töreninin günüydü. Birbirlerini seven gençlerin isimlerinin yazıldığı parşömenler, o gün tanrıçaya sunulurdu. Papalık daha sonra yasaklanan bu geleneğin yerine, azizlerin adlarının yazılı olduğu listeleri sergilemeye başladı.
Biz yine Roma’ya dönelim... 15 Şubat’ta kutlanan Aşk Festivali’nin özgün adı Lupercalia’dır. Kuşların çiftleşme döneminin başlangıcı kabul edilen Şubat ayında, gençler de onları örnek alarak eşleşirlerdi. Hıristiyanlığın güçlenmesinden sonra, Pagan inançları yasaklandı veya yerlerine Hıristiyan versiyonlar getirilmeye başlandı. Aziz Valentine, Hıristiyanlığın simgesi olan sevgi ve evlilik kuramı ile kişiselleştirildi, onun Lupercalia Festivali’nin arifesinde öldürülmüş olmasıyla da, Roma’nın bereketlilik kutsamalarıyla, Hıristiyanlığın evlilik ve çoğalma ilkesi bütünleştirilmiş oldu.
Günümüzdeki yorumuyla “St. Valentine” yani Sevgililer Günü, Roma’daki gibi sevenlerin birbirlerine sevgilerini Valentinus’un son mesajında olduğu gibi küçük kartlar ve hediyelerle sunmaları şeklinde kutlanmaktadır. Aslında kökende yine birleşme, bütünleşme ve çoğalma güdüsü yani bereketlilik vardır. Aynı zamanda da Tanrısal aşkla dünyasal aşkın birleştiği yer, Julia’nın öyküsünde olduğu gibi birleştirilir.