tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Sınav Soruları ve Ders Notları (http://www.tualimforum.com/sinav-sorulari-ve-ders-notlari/)
-   -   Dil Sınavları İçin En önemli 1000 Kelime (http://www.tualimforum.com/sinav-sorulari-ve-ders-notlari/28879-dil-sinavlari-icin-en-onemli-1000-kelime.html)

Başak 18.04.09 06:16

Dil Sınavları İçin En önemli 1000 Kelime
 
Dil Sinavlari Için En önemli 1000 Kelime
DİL SINAVLARI İÇİN EN ÖNEMLİ 1000 KELİME

1 abandon = (1) (birini) terk etmek (= leave) (2) bir şeyden vazgeçmek (= give up)
2 abbreviate = (1) kısaltmak, özetlemek (2) (matematikte) sadeleştirmek
3 abolish = (toplumdaki tabuları) yıkmak, sona erdirmek (= do away with)
4 absorb = içine çekmek, emmek
5 abstain from = (alkol, ilaç vb) --- den sakınmak/ uzak durmak (=avoid from) !
6 abundance = bolluk, bereket
7 abundant = bol, bereketli
8 accelerate = hızlandırmak, ivme kazandırmak *** accelerator = gaz pedalı
9 accept = kabul etmek, razı olmak
10 access = erişmek, ulaşmak
11 accessible to = ulaşılabilir, erişilebilir
12 accommodate = (misafir, konuk vb) ağırlamak (= put up)
13 accompany = (1) eşlik etmek, arkadaşlık etmek (= escort) (2) beraber bulunmak ya da bir arada gözükmek (* Pain and fever accompany inflammatory diseases)
14 accomplish = başarmak (= achieve)
15 accumulate = (1) birikmek, çoğaltmak (2) biriktirmek, yığmak
16 accuracy = doğruluk, kesinlik
17 accurate = doğru, hatasız, eksiksiz bir şekilde (= precise, correct)
18 accurately = doğru, hatasız, eksiksiz bir şekilde (= precisely, correctly)
19 accuse (of) = birini bir şeyle suçlamak, itham etmek
20 achieve = başarmak, yerine getirmek
21 acknowledge as = (1) kabul etmek, --- olarak tanımak (2) (mektup, mesaj vb) aldığını gönderen kişiye bildirmek
22 acquainted with = aşina olmak, haberdar olmak (= familiar with)
23 acquire = (dil, miras, huy vb) edinmek, kazanmak (= obtain, attain) (*She acquired a huge fortune) (* I acquired Turkish but I learned English in school)
24 acquisition = edinim
25 activity = faaliyet, aktivite *** activist = bir fikrin aktif destekçisi (= supporter)
26 adapt = bir şeye uyarlamak, uydurmak ( = adjust)
27 addict = bağımlı, tiryaki *** drug addict = eroin bağımlısı
28 addiction to = bağımlılık, tiryakilik
29 addition = ilave, ek
30 additionally = ayrıca, bunun yanı sıra, buna ilaveten (= furthermore, moreover)
31 adequately = yeterli bir şekilde (= sufficiently)
32 adjust = (1) uyarlamak (= adapt) (2) alışmak (= get used to)
33 adjustment = düzeltme,intibak, uyma
34 administer = (1) idare etmek, yönetmek (2) (damardan ilaç vb) vermek, sağlamak
35 admire = hayran olmak
36 admit = kabullenmek, itiraf etmek
37 adopt = (1) evlat edinmek (= take up) (2) (önlem, tedbir vb) almak (adopt measure) (3) (başkasına ait bir şeyi) benimsemek (dil, din vb)
38 adore = çok sevmek, tapmak
39 adverse = zıt, kötü
40 advocate = (1) savunmak (= defend) (2) desteklemek (= support)
41 affect = etkilemek (= influence)
42 aggravate = gittikçe kötüye gitmek, fenalaşmak (= deteriorate, worsen)
43 aggressive = saldırgan
44 aid = yardım etmek (= help)
45 alien (to) = yabancı
46 alongside = yanında, bitişiğinde (beside, next to)
47 alter = değiştirmek (= change)
48 alteration = değişiklik
49 amazing = şaşırtıcı, hayran bırakıcı (= astonishing)
50 amend = değişiklik yapmak (kanunda düzenleme yapmak anlamındaki gibi)
51 amendment = değişiklik, (kanun vb) üzerinde değişiklik yapmak (= alteration)
52 amusing = eğlenceli, zevkli
53 announce = anons etmek, ilan etmek (= give out, declare)
54 anticipate = ummak, beklemek
55 apologize = özür dilemek (apologize to someone for something)
56 appalling = korkunç (= dreadful, horrendous)
57 appointment = (1) atama, tayin (2) randevu (= rendezvous)
58 appreciate = (1) takdir etmek, değerini bilmek (2) anlamak, farkına varmak
59 approach = (1) (zaman/ mesafe bakımından birine/bir şeye) yaklaşmak (* Do not approach with fire! (2) (bankaya/yüksek bir mevkiye vb) müracaatta bulunmak, ricada bulunmak (* She approached the bank for a loan)
60 appropriately = uygun olarak (= suitably)
61 approve of = onaylamak, uygun bulmak, tasvip etmek
62 arrange = düzenlemek, ayarlamak (toplantı, randevu vb)
63 artefact = insan eliyle yapılmış (sanat)
64 ascend = yukarı çıkmak, yükselmek, tırmanmak (= go up / climb up)
65 ask for = ricada bulunmak, bir şey istemek
66 aspire = şiddetle arzu etmek, çok istemek (* I’ve always aspired to be a singer)
67 assemble = (1) bir araya getirmek, toplamak (= gather) (2) monte etmek (= put up)
68 assess = değerlendirmek (= evaluate)
69 assign = atamak, tayin etmek, görevlendirmek (= appoint)
70 assist somebody in something = birine bir konuda yardım etmek
71 associate = (zihninde insanlar/eşyalar arasında) çağrışım yapmak, çağrıştırmak (* I always associate the smell of baking with my childhood) (2) (kötü yolda olan veya kötü alışkanlıkları olan insanlarla) arkadaşlık yapmak, düşüp kalkmak (* Don’t associate with those glue-sniffers)
72 assume = (1) elinde delil olmadan bir şeyin doğru olduğunu düşünmek veya kabul etmek, farz etmek (= conclude) (2) (sorumluluk/vebal vb) üstlenmek, üzerine almak (= take on) (* I temporarily assumed the responsibility for her)
73 assure = birine teminat vermek, emin kılmak, garanti vermek
74 astonishment = şaşırtmak, şaşırmak (= amazement, bewilderment)
75 attach = iliştirmek, eklemek (= enclose)
76 attack = saldırmak, saldırı
77 attain = elde etmek, erişmek (= gain, obtain)
78 attainment = ulaşmak, erişmek
79 attend = iştirak etmek, katılmak
80 attribute = (bir sebebe/nedene) dayandırmak (= base on/upon)
81 auditorium = dinlenme/izleme salonu, seyircilerin oturduğu bölüm
82 available = mevcut, var olan
83 avert = (1) olmasını önlemek (2) başka yöne çevirmek (trafik akışını vb)
84 avoidable = kaçınılabilir, engellenebilir
85 award = ödül
86 backward = geri kalmış, geriye doğru
87 badly in need of = bir şeye/birine çok muhtaç olmak
88 barely = (1) hemen hemen hiç, neredeyse hiç (2) güçlükle (= hardly, scarcely)
89 bargain = (1) pazarlık, anlaşma (2) pazarlık etmek (3) kelepir, ucuz eşya
90 barren = kurak, verimsiz (= infertile, arid)
91 basic = temel (= essential, fundamental)
92 bazaar = pazar, alışveriş yeri
93 behave = davranmak
94 believe = inanmak
95 belongings = birinin kişisel eşyaları (= possessions)
96 beloved = sevgili, hazret
97 bitingly satirical = aşırı alaycı, insafsızca eleştirme
98 bizarre = tuhaf, acayip (= strange, weird)
99 blanket = battaniye
100 blaze = (1) ateş, alev, yangın (2) parlamak
101 bolt = fırlayıp kaçmak, tabanları yağlamak
102 branch = dal, branş
103 break off = (nişan, nikah vb) bozmak, ayrılmak
104 breed = (1) (hayvan için) doğurmak, yavrulamak (2) hayvan yetiştirmek
105 bribery = rüşvet *** offer bribes = rüşvet teklif etmek
106 bride = gelin
107 brief = kısa, öz *** in brief = kısaca, öz olarak
108 bring up = (1) çocuk büyütmek (2) kusmak (3) ortaya (konu vb) atmak
109 broadcast = (radyo, televizyon, hava durumu için) yayın
110 Broadly speaking = Genel konuşmak gerekirse (= generally, mostly)
111 broil = ızgara yapmak, kavurmak
112 bullfight = boğa güreşi
113 bully = (1) kabadayı, zorba (2) kabadayılık yapmak, zorbalık yapmak
114 burial = gömü, gömme
115 burn = (1) yakmak (2) yanmak
116 button = düğme
117 calculator = hesap makinesi
118 call for = talep etmek, istemek (= demand)
119 calm = sakin
120 can’t take one’s eyes off = gözlerini birinden veya bir şeyden alamamak
121 cancel = iptal etmek (= call off)
122 captivating = büyüleyici (= enchanting, fascinating)
123 captive = tutsak, esir
124 captivity = tutsaklık, esaret
125 capture = yakalamak, ele geçirmek, tutsak etmek (= apprehend)
126 careless = dikkatsiz
127 carry out = (çalışma, deney, anket vb) yürütmek, icra etmek (= fulfil, conduct)
128 carve = (1) (tahta vb) oymak (2) (et vb) kesmek
129 casually = günlük, sıradan, havadan sudan
130 caution = uyarı, dikkat
131 cease = sona erdirmek, durdurmak ( cease-fire= ateşkes)
132 ceaseless = aralıksız, durmadan (= non-stop)
133 celebration = kutlama
134 celebrity = ünlü
135 census = nüfus sayımı
136 ceremony = tören
137 charge (with) = --- ile yargılamak (mahkemede) (= try)
138 circulate = dolaşmak, dolaştırmak, deveran etmek (vücuttaki kan vb)
139 circulation = (1) dolaşım (2) gazete tirajı, günlük satış oranı
140 cite = örneklemek, adından bahsetmek, değinmek (= refer to, mention)
141 citizen = vatandaş *** Citizenship = Vatandaşlık
142 clarify = açıklamak (= explain)
143 claw = pençe, hayvan pençesindeki kıvrık tırnak
144 clearance = (1) mağazayı boşaltma, malları elden çıkarma, tasfiye (2) izin, yeşil ışık
145 close = (sıfat) yakın
146 closed = kapalı
147 closure = (1) kapanış (2) iflas
148 coincide with = aynı zamana denk gelmek/tesadüf etmek (= fall on the same date)
149 collapse = (1) (bina vb için) çökmek (2) bayılmak
150 collapsible = katlanabilir (kanepe vb)
151 collar = (1) yaka (2) tasma
152 colleague = iş arkadaşı
153 collide with = çarpışmak (= crash into)
154 commence = başlamak (= start) *** commencement speech = açılış konuşması
155 comment on = yorum yapmak (= interpret)
156 commercial = ticari
157 commit = (1) (intihara vb) kalkışmak, yeltenmek (2) (suç, cürüm) işelemek (3) (kendini işine, ailesine vb) adamak (= devote)
158 commit = kalkışmak, yeltenmek *** commit suicide = intihar etmek
159 common = (1) ortak (2) sıradan, yaygın *** in common with = --- ile ortak nokta
160 commonplace = yaygın, sıradan (= ordinary, usual)
161 commuter = ev ile iş arasında mekik dokuyan/gidip gelen
162 companion = dost, arkadaş
163 company = (1) arkadaşlık, dostluk (2) şirket
164 compel = zorlamak, mecbur bırakmak (= force, oblige)
165 compensation for = (1) tazminat ödemek (2) telafi etmek
166 compete = rekabet etmek, yarışmak ***competition = müsbaka, yarış
167 compete against = başkasıyla yarışmak, rekabet etmek
168 compete with = başkasıyla aynı yerden beslenmek/geçim sağlamak (kangurular koyunların otlaklarından otlanan rakip hayvanlar olması gibi)
169 competition = (1) rekabet (2) müsabaka, yarış
170 compile = derlemek, bir araya getirmek (bilgi, delil vb)
171 complain to somebody about something = şikayet etmek
172 completely = tamamen, bütünüyle (= entirely)
173 comply (with) = --- e uymak,--- e itaat etmek (= abide by)
174 compose = oluşturmak, meydana getirmek *** be composed of = --- den oluşmak
175 compound = bir sürü binanın bulunduğu etrafı çevrili mekan
176 comprise = içermek (= include)
177 compute = hesap yapmak, bir notu bilgisayara girmek(= calculate )
178 conceal = gizlemek, saklamak (= hide)
179 conceive as = (1) --- olarak algılamak/düşünmek (2) conceive of = bir şeyi ilk kendisi akıl etmek (= senaryonun konusu vb) (3) gebe kalmak
180 conclude = sonuç çıkarmak (= assume)
181 conclusion = sonuç, netice, yargı
182 condition = durum, hal / koşul,şart
183 conditionally = şartlı olarak, belli şartlara bağlı
184 conduct = (1) (deney, anket vb) idare etmek, yürütmek (= carry out) (2) (isim hali) davranış (= behaviour)
185 conduct = (1) (deney,çalışma vb) yürütmek,icra etmek (2) davranış (= behaviour)
186 confess = itiraf etmek (= speak out)
187 confident (of) = emin
188 confine to = (1) sınırlamak, bir yere mahkum etmek (2) hapse atmak (= imprison)
189 confirm = (1) onaylamak, doğrulamak (= verify) (2) (bir iddiayı, davayı vb) güçlendirmek, pekiştirmek (= strengthen)
190 conflict = (1) çatışma, savaş (2) anlaşamama, tartışma
191 conflict with = çatışmak, çarpışmak, savaşmak
192 conform to = uymak, uyuşmak (= obey the rules)
193 confront = (1) karşılaşmak, yüz yüze gelmek (2) confront about = yüzleştirmek
194 confuse = karıştırmak, şaşırmak
195 conquer = (1) fethetmek (2) yenmek, galip gelmek
196 consent = (1) razı olmak (2) izin,rıza (= permission)
197 consent to = razı olmak
198 consequence = sonuç, netice (= result)
199 conserve = korumak, muhafaza etmek
200 considerable = büyük ölçüde, önemli miktarda, azımsanamaz X negligible(=neglicıbıl)
201 considerably = önemli ölçüde, oldukça
202 considerately = düşünceli/nazik bir şekilde
203 consideration = göz önünde bulundurma/düşünme
204 consist of = ibaret olmak, meydana gelmek
205 conspire against = birine komplo kurmak (= plot against)
206 constantly = 1-sürekli 2- aralıksız
207 constantly = sürekli
208 constitute = oluşturmak, meydana getirmek (= make up)
209 constrain = zorlamak (= restrain, force)
210 construct =inşa etmek, yapmak (= build)
211 consult = danışmak (= check with)
212 consume = tüketmek (= use up)
213 contact with = birisi ile kontak/temas kurmak, irtibata geçmek
214 contemporary = çağdaş, aynı çağda yaşayan
215 content with = --- den memnun
216 contest = yarışma, müsabaka *** beauty contest = güzellik yarışması
217 continent = kıta
218 contract = (1) sözleşme yapmak (2) küçülmek, büzülmek (= shrink) (3) hastalık kapmak
219 contradict = çelişmek
220 contradictory = çelişkili, tutarsız, kendini yalancı çıkaran (= inconsistent)
221 contribute to = katkıda bulunmak
222 controversial = tartışmalı, fikir ayrılığına sebep olan (= disputable, debatable)
223 controversy = anlaşmazlık, fikir ayrılığı
224 conventional = geleneksel, alışılagelen
225 converse = (1) karşıt, zıt (2) konuşmak
226 convert into = dönüştürmek (= change)
227 convict = mahkum, tutuklu
228 convince = ikna etmek
229 correctly = doğru bir şekilde, düzgünce (= accurately, precisely)
230 correspond to = bir şeyle uymak, uygun düşmek, tekabül etmek (= agree, match)
231 correspond with = birisi ile yazışmak
232 counterpart = karşılığı, dengi (“Sultan” kelimesinin counterpart’ı “Kral” dır)
233 couple = çift
234 course = (1) gidişat, ilerleme (zaman/mekan içinde) *** in the course of = ---nın esnasında (2) (nehir için) akış yönü (3) öğrenim, kurs
235 cramped = hijyenik olmayan
236 crash = (1) kaza, şiddetli ses, iflas (2) yere düşme , çarpma
237 crawl = emeklemek
238 create = yaratmak
239 credibly = inanılır bir şekilde (= believably)
240 criminal = ciddi bir suç/cürüm işlemiş,suçlu
241 crippled = felçli, kötürüm (= paralysed) (2) engellenmiş, gerilemiş (ekonomi vb)
242 crocodile = timsah (= alligator)
243 cross out = üstünü çizmek, silmek (= delete)
244 crumble = ufalanmak, parçalanmak (= disintegrate, fall apart)
245 cultivate = tarım yapmak, tarlayı vb sürüp ekmek
246 curator = sanat galerisi/müze/kütüphane görevlisi
247 currency = döviz
248 curve = eğim, eğmek
249 custom = gelenek, görenek *** customs = gümrük
250 customary = geleneksel (= traditional)
251 debate = tartışmak
252 debt = borç
253 deceit = kandırmak *** deceitful = hilekar, hileci
254 deceive = kandırmak, kafaya almak (= take in)
255 decipher = şifresini çözmek
256 decipher = şifresini çözmek, anlamını meydana çıkarmak
257 declare = ilan etmek, beyan etmek
258 decline = (1) azalmak, gerilemek (2) kibarca reddetmek (= turn down)
259 dedicate = kendini adamak (= devote to, commit oneself to)
260 dedicate to = kendini adamak (= devote to)
261 deduce = sonuç çıkarmak (= conclude, assume)
262 deduction = tümevarım, sonuç (= conclusion)
263 deepen = derinleştirmek, derinleşmek
264 defeat = yenmek, bozguna uğratmak (= beat)
265 defect = bozukluk, kusur, hata, sakatlık *** speech defect = konuşma özrü
266 defend = savunmak
267 define = tanımlamak
268 degeneration = yozlaşma, aslını kaybetme
269 delay = geciktirmek
270 delightful = zevkli, hoş
271 deliver = (1) siparişi teslim dağıtmak/teslim etmek (= distribute) (2) doğurmak vermek (3) deliver speech = konuşma yapmak
272 demand = (1) talep, istek (2) talep etmek, istemek ***in demand = revaçta
273 demobilize = askerden terhis etmek
274 demolish = yıkmak, parçalamak (= do away with)
275 demonstrate = (1) uygulamalı bir şekilde göstermek (= show) (2) gösteri yapmak, protesto düzenlemek
276 deny = (1) inkar etmek (2) yapmasını yasaklamak (deny somebody to do something)
277 depress = (1) üzmek (= sadden, upset) (2) bastırmak (= press down)
278 derive from = çıkarmak, gelmek
279 descend = inmek, azalmak
280 desert = çöl
281 deserve = hak etmek
282 design = plan çizmek, tasarlamak
283 design = tasarlamak, dizayn etmek
284 desire = (1) istek, arzu (2) istemek, arzu etmek (= wish)
285 desolate = mutsuz, kederli (= depressed) (2) terkedilmiş (= deserted)
286 dessert = tatlı
287 destination = hedef, varılacak yer
288 destiny = kader, kısmet
289 destroy = yıkmak, yok etmek (= damage, ruin)
290 detain = alıkoymak, göz altında tutmak (= take into custody)
291 detect = meydana çıkarmak, işin aslını ortaya çıkarmak (= discover, notice)
292 detection = teşhis etmek, belirlemek
293 deter (someone) from = caydırmak, engel olmak (= discourage)
294 deteriorate = kötüleşmek, kötüye gitmek (= aggravate, worsen)
295 determination = (1) azim, kararlılık (= ambition) (2) inat (= stubbornness, obstinacy)
296 devastate = yıkmak, tahrip etmek (= destroy)
297 develop = (1) geliş(tir)mek, genişle(t)mek, ortaya atmak (teori, fakir vb) (2) (foto) film banyo ettirmek (3) (vücudun ürettiği bir hastalığa) yakalanmak “develop cancer”
298 deviate = sapmak, yönünü değiştirmek (= diverge, stray)
299 devote = adamak
300 diagnose as = teşhis etmek
301 differentiate = ayırmak (= distinguish)
302 diminish = azalmak (= decline)
303 direct = (1) yönetmek (2) (turiste vb) yol göstermek (guide)
304 disappearance = ortadan/gözden kaybolmak (= vanish)
305 disclose = açığa çıkarmak, gün ışığına çıkarmak (= reveal, display)
306 discover = keşfetmek
307 discriminate (against) = (ırk, yaş, cinsiyet vb) ayrımcılık yapmak
308 discriminate against = ayrımcılık yapmak
309 discuss about = tartışmak (= argue)
310 disease = hastalık, maraz (= illness, ailment)
311 dismiss = kovmak (işten), kafasından çıkarmak
312 dismissal = kovma, başından savma
313 dispatch = göndermek, yollamak (= send, submit)
314 display = göstermek, sergi *** on display = sergide
315 displeased = hoşnut kalmamış, memnun olmayan (= discontented, unsatisfied)
316 dispose of = başından atmak, --- den kurtulmak (= get rid of)
317 dispute = (1) tartışmak, anlaşamamak (= disagree) (2) anlaşmazlık (= controversy)
318 disqualify = diskalifiye etmek, elemek, yetersiz görmek
319 disseminate = (bilgi, fakir vb) yaymak, dağıtmak
320 distinct = (1) farklı, ayrı, bağımsız (= different) (2) açık seçik, net (= clear)
321 distinguish = ayırmak, farkını söylemek (= differentiate)
322 distort = (1) (olayın aslını) çarpıtmak, farklı bir anlam yüklemek (= misrepresent) (2) (şeklini/biçimini vb) bozmak, tahrif etmek (= disfigure)
323 distress = (1) tehlike (2) acı, ıstırap
324 distribute = dağıtmak (= deliver, hand out)
325 divert = (trafik yönünü vb) saptırmak, başka yöne çevirmek
326 dizzy = başı dönen, kendini bayılacak gibi hisseden (= giddy)
327 docile (dosayl) = uysal, evcil
328 dominate = egemen/baskın olmak, hakim olmak, idaresi altına almak
329 donate = (para, kan vb) bağış yapmak (= contribute)
330 donation = (para, kan vb) bağış yapmak (= contribution)
331 dowry = çeyiz
332 dramatic = (1) tiyatro ile ilgili (= theatrical) (2) önemli, kayda değer (= drastic) (3) ani, çok hızlı (fiyatlarda ani ve hızlı artış gibi)
333 draw = (1) (resim vb) çizmek (2) (perde vb) çekmek, kenara almak (3) (sonuç) çıkarmak (***draw a conclusion) (4) bir maçın berabere bitmesi
334 dress code = (bir işyerinde veya okulda) kıyafet genelgesi
335 drug addict = eroin bağımlısı
336 drug dealer = eroin ticareti yapan kişi
337 dustbin = çöp kutusu (= trash can)
338 earth***** = deprem
339 edit = bir kitabı basılabilir hale getirmek, editörlük yapmak
340 edition = (kitap için) basım, baskı, yayın
341 educate = eğitmek (= train)
342 effect = etki (= influence, impact) *have an effect on = üzerinde etkisi olmak
343 elect = seçmek (= vote for)
344 eliminate = elemek, den kurtulmak (= get rid of) (2) yok etmek, yıkmak (= destroy)
345 elimination = (1) ortadan kaldırma, yok etme, bertaraf etme (2) hesaba katmama
346 embarrass = utandırma (= humiliate)
347 embrace = (1) kucaklamak (= hug, cuddle) (2) (fikir, din vb) benimsemek
348 emerge = ortaya çıkmak (= come out)
349 emphasize = vurgulamak
350 employ = (1) işe almak (2) (metot, yöntem vb) uygulamak
351 empty = (1) boşaltmak (2) boş
352 emulate = taklit etmek,(= imitate, copy)
353 enable = olanaklı kılmak
354 enclose = çevresini sarmak
355 encounter = karşılaşmak ( to face)
356 encourage = teşvik etmek
357 endure = dayanmak
358 enhance = büyülemek
359 enhancement = yükseltme, artırma, çoğaltma (= improvement, enrichment)
360 enlarge = büyütmek, genişletmek
361 enquire = soruşturmak
362 enslave = köleleştirmek, esir etmek
363 ensure = birini temin etmek/emin kılmak, birine garanti vermek
364 entertain = eğlendirmek
365 entirely = tamamen (= completely)
366 entrance = giriş
367 envy = kıskanmak, imrenmek
368 epic = destan
369 epic = destansı (şiir vb)
370 equal = eşit, adil
371 equality = eşitlik (= parity, fairness)
372 equate = eşitlemek
373 equip = donatmak
374 equip = donatmak ***equipment = donanım, teçhizat
375 erode = yıpratmak, aşınmak
376 erupt = patlamak
377 establish = kurmak, doğruluğunu kanıtlamak, kabul etttirmek
378 estimate = tahmini bir şey/rakam söylemek, tahminde bulunmak (= guess)
379 eternal = kalıcı, ebedi
380 evaluate = değerlendirmek (= assess)
381 evaluation = değerlendirme (= assessment)
382 evidently = açık ve şüphe ***ürmez bir şekilde, delillere dayanarak (= obviously)
383 evolve = (1) geliş(tir)mek (= develop) (2) (Biyolojide) evrim geçirmek
384 evolve = değişmek, evrim geçirmek
385 exaggerated = abartılı, mübalağalı
386 excavate = kazı yapmak
387 exceed = aşmak
388 excessive = aşırı, abartılı (sayıda, miktarda)
389 exchange = takas etmek, değiş tokuş etmek (= swap)
390 exclude = çıkarmak
391 exclusive to = herkese açık olmayan, özel (otel, tatil yeri vb)
392 exclusively = sadece, yalnızca
393 excursion = keşif gezisi
394 exhibit = sergilemek
395 exist = var olmak, mevcut hale gelmek
396 existence = var oluş, mevcut olma
397 expand = genişlemek, büyümek, nüfuz olarak artmak
398 expect = ummak, beklemek
399 expectation = umut, beklenti
400 expense = masraf
401 experience = (1) tecrübe (2) tecrübe etmek, yaşamak (3) olay, vukuat
402 expire = (yiyecek, ilaç vb için) son kullanma tarihi gelmek, miadı dolmak
403 expire = süresi dolmak
404 Expiry Date = Son Kullanma Tarihi
405 explode = patlamak
406 exploit = patlatmak, sömürmek
407 explore = keşfetmek,araştırmak
408 export = ithal etmek
409 expose = (1) açıklamak, arz etmek (= reveal) (2) (tehlikeye vb) maruz bırakmak
410 express = (1) ifade etmek, iletmek (2) çabuk, hızlı (= fast)
411 extend = (1) (tatilin, ödevin vb) süresini uzatmak (= prolong) (2) ekleme yapmak (eve birkat daha çıkmak veya balkon eklemek gibi) (= make bigger) ***extension
412 extract = elde etmek, çekip çıkarmak (üzümden sirke elde etmek gibi)
413 extraordinary = (1) fevkalade, olağanüstü (= exceptional) (2) tuhaf, alışılmadık
414 fabricate = (1) uydurmak (= make up) (2) (raf vb) monte etmek (= put up)
415 facilitate = kolaylaştırmak
416 fade = (1) solmak (2) solgun
417 failure = başarısızlık
418 faint = (1) bayılmak (= pass out) (2) solgun (ses, renk vb)
419 fairly = oldukça (= quite, rather)
420 falsify = (1) hesaplar üzerinde oynamak (2) sahtekarlık yapmak (= fake)
421 familiar (with) = aşina, tanıdık
422 famish = aç kalmak, açlıktan ölmek (= starve)
423 fare = (otobüs, uçak vb için) fiyat
424 fatal = ölümcül ***fatally injured = ağır yaralı, ölümcül yarası olan
425 favourable = olumlu, yapıcı (= positive, constructive) (2) uğurlu (= auspicious)
426 fearful for = --- için korkan/endişelenen
427 fertilize = (toprağı vb) verimli hale getirmek, verimli kılmak
428 fetch = gidip getirmek
429 fiancé = (erkek) nişanlı
430 fiancée = (kız) nişanlı
431 field trip = kır gezisi, arazi gezisi
432 fierce = (1) şiddetli, kıyasıya, çetin (rekabet vb) (2) azgın, azmış (köpek vb)
433 figure = (1) şekil, figür (2) rakam, sayı (3) figure out = anlamak (= make out)
434 filthy = (1) pis, kirli (2) dayanıksız, sağlam olmayan
435 finance = finanse etmek, paraca desteklemek
436 fine = (1) ince ince/küçük doğranmış (et, patates vb) (2) iyi, güzel (3) para cezası
437 firework = havai fişek
438 fit = (1) sağlıklı, zinde, sıhhati yerinde (= robust, healthy) (2) (bir kıyafetin şıklık bakımından değil de bedene oturması anlamında) yakışmak (3) sara nöbeti (= seizure)
439 flatmate = ev arkadaşı
440 flattery = birine yağ çekme
441 flee = kaçmak (= escape)
442 fleece = koyun postu (yünlü) *** hide = yünsüz post
443 flight = (1) uçuş (2) uçak (= airplane = aeroplane)
444 flow = (nehir vb için) akmak *** overflow = taşmak
445 fluctuate = dalgalanmak, istikrarlı gitmemek, bir artmak bir azalmak
446 fluctuate = dalgalanmak
447 focus on = odaklanmak, yoğunlaşmak (= concentrate on, centre on)
448 fold = (1) katlamak, kıvırmak, bükmek (2) bir şeyin --- katı, --- misli (twofold, tenfold = iki katı/misli, on katı/misli)
449 force = zorlamak
450 forceful = (1) güçlü, zorlu (2) etkili, ikna edici
451 forecast = önceden tahmin etmek (= predict)
452 forge = taklidini yapmak, sahtesini çıkarmak
453 forgery = sahtekarlık (= counterfeit, fake)
454 forgery = sahtekarlık, kalpazanlık
455 former = önceki (iki şeyden bahsederken ilk söylenen kişi veya şey)
456 formerly = evvelki, önceki
457 formulate = formülleştirmek, formüle dökmek
458 forthcoming = yakınlaşmakta olan, gelmekte olan ( Christmas vb)
459 fortify = takviye etmek, sağlamlaştırmak, kuvvetlendirmek (= strengthen, enrich)
460 fracture = kırılmak, çatlamak ( kemik, kolon vb)
461 frail = zayıf, cılız (= feeble)
462 frame = çerçeve
463 freed = serbest kalmış, özgür (= at liberty, at large)
464 fulfil = (görev, sorumluluk vb) yerine getirmek, icra etmek (= carry out)
465 fundamental = esas, temel, zorunlu (= essential)
466 funeral = cenaze töreni
467 fussy = aşırı titiz (= fastidious, meticulous, diligent)
468 fuzzy = tüylü
469 gather = (1) toplamak, bir araya getirmek (2) bir araya gelmek
470 gender = cinsiyet (= ***)
471 generate = (1) (ısı, elektrik vb) üretmek (2) (tartışma vb) ortaya atmak
472 genre (= canr) = tür, çeşit, nevi (= type, sort)
473 get rid of = başından atmak, defetmek
474 giant = dev X dwarf
475 give up = vazgeçmek, bırakmak (= abandon, abort)
476 glance = göz atmak
477 gloom = karanlık ***gloomy = üzüntülü, hüzünlü
478 glorify = yüceltmek, övmek (= praise)
479 goal = amaç, gaye (= aim)
480 govern = yönetmek
481 government = hükümet
482 grab = kapmak, el koymak (= snatch)
483 gradually = yavaş yavaş, kademeli olarak
484 grant = vermek, bahşetmek (burs, bağış vb)
485 grasp = (1) (bir nesneyi) kavramak (2) (bir konuyu) kavramak, anlamak
486 graveyard = mezarlık (= cemetery)
487 groom = damat
488 grow tired of = --- den yorulmak
489 growl = köpek ve benzeri hayvanların çıkardığı hırlama sesi
490 guide = rehber, rehberlik etmek
491 harass = saldırmak, taciz etmek ******ual harassment = cinsel taciz
492 harbour = (1) liman (2) barındırmak, sağlamak
493 hardship = zorluk
494 harshly = (1) sert bir şekilde (2) kabaca
495 hasten = acele etmek
496 havoc = hasar, yıkım (= destruction)
497 hazard = tehlike
498 hazardous = tehlikeli (= perilous)
499 hectic = heyecanlı, telaşlı, hareketli (program, ofis vb)
500 hesitate = duraklamak


Erda 02.10.09 08:13

--->: Dil Sınavları İçin En önemli 1000 Kelime
 
Paylaşım için çokkkkk teşekkür ederimmmmm....


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 23:12 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2