tualimforum.com  

Geri git   tualimforum.com > EĞİTİM ve ÖĞRETİM > Dersler/Ödevler > Tarih
amp;markreadhash=guest" rel="nofollow">Bütün Forumları okunmuş kabul etrel="nofollow">Bütün Forumları okunmuş kabul et
Kayıt ol Yardım Üye Listesi Ajanda Arama Bugünki Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et

Tarih Tarih dersi ödevleri,Tarih ödevleri...


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Çanakkale Savaşı (Dev Araştırma)
Konudaki Cevap Sayısı
16
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
6447

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler
Alt 29.07.08, 06:19   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Epsilon Üye
 
bad_boy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145
Puan Grafiği
Rep Puanı:1332
Rep Gücü:0
RD:bad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud of
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 0
4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Çanakkale Savaşı (Dev Araştırma)

Birinci Dünya Savaşı Öncesi Politik Durum

Yirminci yüzyılın başlarında Avrupa sınırlarından taşıyordu. Ekonomik rekabet, sömürgecilik ve milliyetçilik akımları Avrupa’yı ikiye bölüyordu. Almanya-Fransa ve Rusya-Avusturya arasındaki çekişmeler gerginliğe dönüşüyordu. 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahdı Arşidük Ferdinand’ın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi bu gerginliğe son noktayı koydu.

Avusturya’nın 28 Temmuz 1914’te Sırbistan’a seferberlik ilanının ardından 1. Dünya Savaşı başlamış oluyordu. Bir yandan Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’dan oluşan üçlü İttifak Devletleri, bir yanda da İngiltere, Fransa ve Rusya’dan oluşan Üçlü İtilaf Devletleri sonunda Avrupa’yı ikiye bölmüşlerdi.

Savaş ilanlarının ardından İtalya tarafsızlığını ilan ettiyse de bir yıl sonra İtilaf Devletleri’ne katıldı.

Osmanlı İmparatorluğu tarihin gördüğü en geniş sınırlara sahip olmuş, her çeşit milleti ve inanışı içinde barındırmış ve yaklaşık 600 yıl süren saltanatını 20. Yüzyılın başında kaybediyordu. Dışta ve içte yaşadığı mücadeleler Osmanlı Devleti’ni çökertiyor, topraklarını ve gücünü dağıtıyordu. Son olarak Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile arka arkaya yenilgiler alan Osmanlı Devleti, Doğu Trakya dışında Avrupa’daki bütün topraklarını kaybetmiş, saygınlığını ve gücünü yitirmişti. Artık Osmanlı Devleti’nin ölümü bekleniyor ve diğer ülkeler tarafından paylaşım planları hazırlanıyordu.

Rusya boğazları ele geçirip sıcak denizlere inmeyi hedeflerken, İngiltere Süveyş Kanalı ve Hint yolunun güvenliği için Filistin’i ele geçirmeyi tasarlıyor, Fransa; Lübnan, Suriye ve Kilikya’nın kontrolünü düşlüyor; Almanlar doğuya yayılma politikası güdüyor, İtalyanlar ise Antalya’ya sahip olmayı istiyorlardı




Çanakkale Zaferi ( Genel Bilgi )
Çanakkale Zaferi ile İlgili Özlü Sözler
Çanakkale Zaferi ile İlgili Kompozisyon
Çanakkale Zaferi Konuşma Metni
Çanakkale Zaferi Kartları
Çanakkale Zaferi Şiirleri
Çanakkale Şiirleri
Çanakkale Savaşı
Çanakkale Zaferi Şiirli Kartları-Çanakkale Zaferi ile İlgili Şiirli Kartlar
Çanakkale Zaferi Resimleri-Çanakkale Zaferi Haftası Resimleri-Çanakkale Resim
18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü Resimleri
18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Programı ve Oratoryo
Çanakkale Savaşı (Dev Araştırma)
18 Mart
Şehitler Günü ( Genel Bilgi )
bad_boy isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 29.07.08, 06:21   #2 (permalink)
Kullanıcı Profili
Epsilon Üye
 
bad_boy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145
Puan Grafiği
Rep Puanı:1332
Rep Gücü:0
RD:bad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud of
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 0
4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Birinci Dünya Savaşına Nasıl Girdik?

Birinci Dünya Savaşı’nın patlamasının ardından Osmanlı Devleti önce İtilaf Devletleri ile birlikte olmaya niyetlendiyse de, Rusya’nın bu duruma soğuk bakması Osmanlı’yı Almanya’ya doğru yönlendirdi ve 2 Ağustos 1914’te yapılan gizli bir antlaşma ile Alman-Türk ittifakı kesinleşti.

Bu tarihten sonra, güvenliği açısından seferberlik ve silahlı tarafsızlık ilan eden Osmanlı Devleti, 10 Ağustos 1914’te İngiliz donanmasından kaçan GOEBEN ve BRESLAU adlı Alman savaş gemilerinin boğazlardan geçmesine izin verir ve boğazları tüm yabancı gemilere kapatır.

GOEBEN ve BRESLAU’ın boğazlardan geçmesi itilaf devletlerinin tepkisine yol açar. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, bu iki gemiyi, daha önce İngilizlere sipariş ettikleri ve hatta parasını ödedikleri halde alamadıkları iki gemi yerine satın aldıklarını açıklar. Böylece, Yavuz ve Midilli adı verilen bu iki savaş gemisi Osmanlı Donanması’na katılmış olur.

27 Eylül 1914’te Amiral Souchon komutasındaki Yavuz, tatbikat amacıyla çıktığı Karadeniz’de Ruslar’a ait Sivastapol ve Novorosisk limanlarını bombalayınca (Sivastopol Baskını) 01 Kasım 1914’te Ruslar Kafkasya’da sınırı geçerek fiilen savaş başlatmış ve Osmanlı Devleti de sıcak savaşın içine çekilmiş olur.

Osmanlı Devleti’nin elinde bulunan boğazlar, konumları nedeniyle özellikle Avrupa için çok büyük bir önem taşıyorlardı. Tarih boyunca uğurlarında nice savaşlar verilen boğazlar stratejik, ekonomik ve kültürel açıdan paha biçilmez değerdeydiler. Bugün bile bakıldığında değerlerini korumaya devam ettikleri açıktır.

İtilaf Devletleri’nin Boğazları açma nedenlerinin başında, elbette ki boğazların sahip olduğu bu stratejik önem yatıyordu. Rusya’ya yardım edebilmek hedefiyle yapılanan bu düşünce ; aynı zamanda Almanya’dan yeterli yardım alamayacağı ve fazla direnemeyeceği düşünülen Osmanlı’yı tek başına ve planlanmış bir barışa mahkum etmeyi planlıyordu. Ayrıca boğazları kazanmak demek, İstanbul’u ele geçirip Osmanlı ve tüm Avrupa üzerinde manevi bir yıkıma sebep olmak demekti. Tarafsız kalan pek çok ülke bu başarıya kayıtsız kalamayacak ve İtilaf Devletleri’ne katıldıklarını açıklayacaklardı.

Boğazlardan geçilebilirse, kazanılacak olan başarı tüm Müslüman sömürgeleri sindirecek, güneyde sömürge devletlerini rahatsız eden hiçbir şey yaşanmayacaktı.

Bu düşünceyle İngiltere 28 Ocak 1915’te Osmanlı’ya savaş kararı aldı ve bu karara Fransa da katıldı.

1914 yazında Akdeniz’de Alman İmparatorluğuna ait sadece iki savaş gemisi, Amiral Wilhelm Souchon komutasındaki Goeben ve Breslau bulunuyordu.

Uluslar arası gerilimin doruğa çıkması Avrupa devletlerini savaşa doğru itiyordu. Amiral Souchon kendisini tehlikeli bir durumun içinde görüyordu. Kendi komutasındaki 2 savaş gemisi, Akdeniz filosu 27 gemiden oluşan İngiliz filosu karşısında tehlikedeydi.

O günlerde Goeben zamanın en hızlı ve ağır silahlı savaş gemilerinden biriydi. Binin üzerinde mürettebata sahip bu gemi, 640 feet uzunluğunda ve 34 değişik çapta topa sahipti. Goeben’in en uzun topu 15 milin üzerinde atış menziline sahipti.

Tüm bu ihtişamına rağmen kötü kömür kullanımından dolayı Goeben’in başı su sızdıran kazanlarıyla dertteydi.

Savaş başlamadan önce tamir ettirebilme umuduyla Amira Souchon Goeben’i Adriyatik limanı olan ve Alman-Avusturya güçleri tarafından kontrol edilen Pola’ya çekti.

Souchon’un diğer gemisi Breslau, iyi durumda ancak daha küçük ve zayıftı. Temmuz 1914 de Pola limanında Goeben’in tamiratı başladığında, 370 mürettebata sahip Breslau da İtalya’nın güney sahilinde demirlemişti.

01 Ağustos 1914’de Amiral Souchon çok acil bir telgraf aldı. Bu telgrafta Almanya’nın Rusya’ya savaş ilan ettiği, Fransa’ya da edeceği belirtiliyordu.

Amiral Souchon, önceki aylarda birçok gizli mesaj ile, Fransa’ya savaş ilan edilmesi durumunda hangi görevleri yerine getireceği konusunda emirler almıştı. Önce, Goeben ve Breslau Cezayir kolonisinde bulunan Fransız Askeri üslerine saldıracak, daha sonra, iki gemi Akdenizden kaçarak Kuzey Adriyatik’teki Alman filosuna katılacaktı.

Amiral Souchon, Goeben’in kazanları henüz tamir edilemeden 01 Ağustos’ta Pola’dan demir alarak Breslau’a doğru harekete geçti. İki gemi buluştuktan sonra, Sicilya’nın kuzeyinden batıya doğru hareket ettiler.

03 Ağustos 1914 ‘de, Sicilya’nın batı sahili açıklarında bulundukları sırada beklenen mesaj geldi. Almanya Fransa’ya savaş ilan etmişti. Ancak mesaj bir de beklenmeyen içeriğe sahipti, o da, Cezayir sahiline yapılacak saldırıdan sonra önceden planlandığı gibi Kuzey Adriyatik’e değil, Türkiye’ye gidilecekti. Amiral Souchon’un yeni görevi, Türkiye’yi Almanya safında savaşa sokmaktı.

Bu gelişmelerin üzerine, Souchon 04 Ağustos sabahı Cezayir’de Philippeville ve Bona limanlarını bombaladı. B u bombardıman sırasında da Fransızları yanıltmak için Rus bayrağı çekti.

Bu aşamadan sonra Alman gemileri rotalarını 1.000 mil doğuda bulunan İstanbul’a çevirdi. Amiral Socuhon, gerekli yakıt olan kömürü alabilmek için İtalya’ya uğramak zorundaydı.

Souchon’un yeni rotası kendisini doğrudan Sicilya’nın güneyinde demirlemiş olan İngiliz Akdeniz filosuna doğru götürüyordu. Souchon, İngilizlerin şimdilik tarafsız kaldığını biliyordu, ancak fiili olarak İngiltere Almanya’ya savaş ilan etmek üzereydi.

İngiliz filosunun komutanı Amiral Sir Archibald Berkeley Milne Londra’dan Alman gemilerini takip etmek için emir almıştı. Uluslar arası yasalar gereğince de Milne takip edebilir ancak saldıramazdı.

Amiral Milne, en güçlü iki kruvazörünü (Indomitable ve Indefatigable) Goeben ve Breslau’u aramak üzere görevlendirdi.İki kruvazör Cezayir’e yaklaştıklarında Goeben ve Breslau’un beklenmedik bir şekilde doğrudan üzerlerine geldiğini gördüler.

İki taraf için de sürpriz olan bu karşılaşma, ağır silahlı gemilerin yüksek hızla birbirlerinin yanından geçmesiyle devam etti. Bu geçiş sırasında bir yandan barışçıl selamlaşma gerçekleşirken, diğer yandan tüm gemilerin silahları da birbirine yönlendirilmiş ve atışa hazır şekilde bekliyordu.

Goeben ve Breslau geçtikten sonra İngiliz kruvazörleri de bir daire çizerek onları İtalya’ya doğru takip etmeye başladılar. Öğleden sonra saat 2 de Souchon makine dairesine tam yol emri verdi. Alman gemileri İngiliz gemilerinden hızla kaçmaya başladı. Ancak Alman gemilerinin kazan dairelerinde ısı tehlikeli boyuta ulaşmıştı. Nihayet Goeben’in kazanı bu hıza dayanamayarak, zaten arızalı olan sübaplar kazan dairesinin içerisine aşırı sıcak buharı salınca dört kişinin ölümüne yol açtı.

Goeben’in makinelerindeki soruna rağmen Almanlar İngiliz gemilerini atlatmayı başardılar ve 04 Ağustos akşamı Sicilya’nın kuzey sahilini geçerek yollarına devam ettiler.

Souchon, uluslar arası yasalara aldırmayarak İtalyan kara sularına girdi ve kendisini bekleyen Alman Kömür gemilerinin bulunduğu Messina limanına demirledi. Buna tepki gösteren İtalyan yetkilileri kendisine yakıt ikmali ve limanı terk etmesi için 24 saat süre verdiler.

Amiral Milne ise uluslar arası kurallara uygun şekilde davranarak İtalyan kara sularına girmedi ve takibi bıraktı. Buna karşın Indomitable ve Indefatigable’i Messina’nın batısında konuşlandırdı. Düşüncesi, Souchon’un Adriyatikk’e dönüş için mola verdiği ve Adriyatik’teki Pola’ya döneceği şeklindeydi. Milne, Almanlar’ın rotasını Türkiye’ye çevirmesini bloke etme şansını bu şekilde kaçırmış oldu.

Messina limanında Souchon’un mürettebatı acele bir şekilde Goeben ve Breslau’a 1.500 ton yakıt aktardı. Bu yakıt, Ege denizine ulaşmak için yeterliydi, ki burada Souchon yeni bir kömür gemisine rastlamayı planlıyordu.

Goeben ve Breslau kömür ile yüklenirken, gemilerin subayları da İngiliz gemileri tarafından batırılma ya da esir alınma ihtimali düşüncesiyle Almanya’daki ailelerine mektup yazıyorlardı. Bu sırada Souchon Berlin’den Türk Hükümetinin gemileri İstanbul limanına henüz kabul etmediğine dair üzücü bir telgraf aldı.

Bir taraftan İtalyan yetkililerin baskıları, diğer taraftan Akdeniz sularında kendisini bekleyen İngiliz filosu üzerine Souchon her şeyi göze alarak rotasını İstanbul’a yöneltti. 05 Ağustos gece yarısı Goeben ve Breslau Messina limanından güneye doğru açıldılar. Aynı sırada İngiltere Almanya’ya savaş ilan etmişti.

Goeben ve Breslau limanı terk ettiklerinde İngiliz filosunun kendilerini karşılayacağını düşünüyorlardı. Amiral Milne ise, daha önceden adı Gloucester olan hafif bir kruvazörünü limanın çıkışına göndermişti. Gloucester, Almanlar’ın kaçışını gece yarısı ay ışığı altında fark ederek, beklenmedik bir şekilde doğuda konuşlanmış olan Miln’e rapor etti.

Gecenin geriye kalanında sadece tek İngiliz gemisi dikkatli bir şekilde Alman gemilerini takip etti. Tam hız yol alan Souchon, Gloucester’a ateş ederek zaman ve yakıt harcamak istemiyordu. Bunun yerine İngiliz gemilerinin Amiral Miln’e radyo-telgraf göndermelerini engellemeye çalıştı.

Ertesi gün Gloucester Goeben ve Breslau’a ateş açtı. Ancak gemiler isabet almadı. Souchon, Gloucester’i atlatma ve Ege denizinde bir kömür gemisine rastlama umuduyla rotasını doğu’ya yöneltti.

Yunanistan batı sahili yakınlarında Goeben ve Breslau’u takibe dört İngiliz gemisi daha katıldı. Bu gemiler filonun ikinci komutanı Amiral E. C. Troubridge komutasındaydı. Goeben’den daha küçük, ancak daha hızlı olan bu gemilerin silahları da nispeten küçüktü. Troubridge'in gemileri Goeben ve Breslau’a yaklaştıklarında, silah subaylarından biri, çatışmaya girilmesi durumunda kendilerinin zararlı çıkacakları konusunda Troubridge’i ikna etti. Bunun üzerine İngiliz gemileri Goeben ve Breslau ile aralarındaki mesafeyi korudular.

Alman gemilerini Akdeniz’de tuza düşürdüklerinden emin olan Amiral Milne, Gloucester ve Troubridge’in gemilerini takipten geri çekti. Bazı gemileri de olası Alman saldırısını önlemek üzere Süveyş Kanalı’na gönderdi. Souchon’un Türkiye’ye gidebileceğinden hiç şüphelenmiyordu.

10 Ağustos sabahı saat 05:00 ‘te Alman gemileri İstanbul limanına ulaşmayı başardı.

İstanbul’da, Alman ve İngiliz subaylar Türk hükümet üyeleri ile kapılı kapılar arkasında bir toplantı yaptı. Alman diplomatlar gemilerin geldiğini haber alınca, Türkleri gemilerin limana alınması konusunda ikna ettiler. Amiral Souchon, Türklerin karşı koymasından endişe duyuyordu, bu yüzden küçük bir botun gelip kendilerini limanı koruyan mayınların arasından geçirerek limana sokması sürpriz oldu.

Böylece Souchon’un gemileri güvenli bir şekilde limana girmiş oldu. Alman diplomatlar, Türklere İngiltere’nin kendilerine iki savaş gemisini vermediğini hatırlattı. İngiltere, Avrupa’daki savaş ortamında, iki yeni gemiyi Türkiye’ye vermektense kendisi kullanmayı tercih etmişti. Bunun üzerine Almanlar Türklere Goeben ve Breslau’u satmayı önerdi.

Saatler süren pazarlıklar neticesinde Türkler bu gemileri satın almayı kabul etti. Alman mürettebat kalacak, gemilerin adları da Yavuz Sultan Selim ve Midilli olacaktı. Amiral Souchon da Türk donanmasında görev alacaktı.

Socuhon daha sonra tatbikat amacıyla Karadeniz’e açıldı ve Türk makamlarının bilgisi ve izni olmadan Rus limanları olan Odessa, Sivatopol ve Novorossisysk’i bombaladı.

30 Ekim 1914 ‘de Türkler Birinci Dünya Savaşı’na dahil oldular.

Goeben ve Breslau’un kaçmayı başarması Amiral Milne ve Troubridge’in de kariyerinin sonu oldu. Milne, yarım maaş ile savaşın geriye kalan bölümünde görev dışı bırakıldı. Troubridge ise karada pasif göreve atandı. Alman gemilerini takip eden filo komutanlarından sadece Gloucester’in komutanı görevine devam edebildi.

20 Ocak 1918 tarihinde İmroz adasındaki İngiliz destek üssüne yapılan saldırı sırasında Breslau mayına çarparak battı. 330 mürettebattan sadece 133'ü kurtulabildi, onlar da İngilizler tarafından esir alındı.

Goeben ise 1973 yılında söküldü.

Osmanlı donanması 27 Ekim 1914 günü keşif ve muhabere eğitimi yapmak üzere Amiral Souchon'un emrinde Karadeniz'e çıktı. Bu donanma ,Osmanlı donanmasının harekatını izlemek üzere boğaz ağzında daimi şekilde bekletilmekte olan Rus ticaret gemileriyle karşılaştı. Bu suretle Osmanlı Donanmasının denize çıktığı Rus Donanma komutanlığına bildirilmiş oldu.Alman yazarları gemi komutanı danışmanlarını gemilerin Alman komutanları olarak göstermişlerdi. Gerçekte ise ,Yavuz ve Midilli gemileri komutanları dışında bulunan gemilerdeki Almanların vazifeleri gemi komutanlarına danışmanlık etmekten başka değildi.Savaş gemilerine hareketten önce, Karadeniz'e çıktıktan sonra açılmak üzere Bahriye Nazırı Ahmet Cemal tarafından birer kapalı zarf verilmişti. Bu zarfın içindeki emirde şunlar yazılı bulunuyordu:

"Padişah Donanması birinci komutanlığına atanan Amiral Souchon cenapları tarafından, donanmanın denizde bulunduğu sırada, verilecek her emir harfi harfine yapılacak ve bu konuda kesinlikle tereddüt gösterilmeyecektir. Bu emirlerin her cins durum karşısında yapılmasını rica ederim".

Amiral Souchon 27 Ekim 1914 günü donanmayı eğitim amacıyla Karadeniz'e çıkardığını Bahriye Nezaretine bildirmişti. Lâkin eğitim yapacağı yerde donanmayı boğaz dolaylarındaki Sarıkaya mevkiine demirletecek ve saat 15.45 de komutan gemisinde bir gemi komutanları toplantısı yapacaktı. Bu toplantıda komutanlara aşağıdaki harekât emri dağıtılıyor ve harekatın nasıl yapılacağı anlatılıyordu.


Düşman hakkında bilgi:

Rus Karadeniz Donanmasının bir baskın yapmak niyetinde olduğu alınan çeşitli haberlerden anlaşılmıştır. Amaç: Rusya'ya karşı şiddetli bir hasmane hareket açılacaktır. Bu harekât sırasında birinci derecede Rus savaş kuvvetleri imha edilecektir. İkinci derecede, savaşın icrası için önemli olan, Rus beylik ve şirket mallan ile savaş amacı için kullanılacak gaz gemileri tahrip ya da zaptedilecektir. Tarafsız gemiler istisna edilecektir.


Harekâtın yapılışı:

Taarruz hareketi baskınvari yapılacak ve mümkün olduğu kadar çeşitli limanlara aynı anda taarruz edilecektir. Sancak gemisi, mayın gemisi (Nilüfer) ve 2 torpidobot Sivastopol'e Midilli ile Berkikisatvet Keçiboğazı ve Novresiskiye, Hamidiye kruvazörü Kırım'ın Güney kıyılarına, 2 torpidobotla Samsun mayın dökücü gemisi Odessa ve Oçakof a; Peykişevket gemisi de Varna-Sivastopol kablosunu kesmeye gidecektir. Birinci Gün Taarruza ayrılan gemiler, kömürlerini tamamen doldurdukları halde boğazdan çıkacaklardır. Çıkışa birleşik eğitim neden gösterilecektir. İkinci Gün Seyir iktisadî süratle yapılacak; torpidobotlar mümkün olduğu halde yedeğe alınacaktır. Üçüncü Gün emrolunan mevkilere sabahleyin ortalık ağarırken taarruz edilecektir. Taarruzdan sonra kruvazörler, kruvazör savaşı yapacaklardır. Torpidobotlarla mayın gemileri Ìstanbul'a döneceklerdir.


İstanbul Boğazının Muhasarası:

Turgutreis ve Barbaros zırhlıları ve Burakreis gambotu ve 2 torpidobot, mayın dökülmesine karşı İstanbul Boğazını muhafaza ve taarruzdan dönecek gemilerimizi karşılamak üzere İstanbul Boğazında kalacaklardır. Hafif düşman gemileri boğazdan uzak tutulacak, faik kuvvetler de oyalanmak suretiyle torpidobotların taarruzuna imkân hazırlanacaktır. Bu kuvvetler genel karargâhtaki Alman danışmanı emekli deniz Albayı Von Kühluvetter'in emrine göre hareket edeceklerdir. Telsiz Muhaberesi : Anadolu fenerinden 15 mil uzakta hiç bir gemi telsiz vermeyecektir. Ancak sancak gemisi tarafından çağrıldığı ya da düşman donanması emniyetle görüldüğü zaman rapor vermek üzere telsiz kullanılacaktır. Herhangi bir çağırmaya komutan gemisi cevap vermezse bu takdirde rapor birbiri peşine üç kez havaya verilecektir. Baskına takaddüm eden saatlerde Rusların Sivastopol'de 5 zırhlı, 2 kruvazör, 4 muhrip ve 15 kadar torpidobotları, Odessa'da 2 gambot ve 2 mayın gemileri vardı. Pirut adlı mayın gemisi yapmış olduğu görevden Sivastopol'e geri gelmekteydi. Batum, Poti, Sivastopol, Odessa, Nikolayef üsleri Önlerine mayın maniaları yapılmıştı. Bundan başka bir muhrip filotillası Sivastopol önünde karakol yapmak görevi almış olup görecekleri Türk gemilerine düşman muamelesi yapmak ve Pirut mayın gemisinin avdetini desteklemek üzere de emir almış bulunuyordu. En önemli olay Sivastopol'de oldu. Bombardıman sırasında şehirde önemli bîr hasar olmamıştı. Yavuzun, harekâttan bir gün önce, denizde görülmüş olması Rusları alarm etmiş ve mukabil harekete hazırlanmak konusunda onlara fırsat hazırlamıştı. Ancak bombardımandan sonra Yavuzla düşman filotillası ve Pirut mayın gemisi arasında cereyan eden muharebede mayın gemisi batmış ve filotilladan bir muhrip de yaralanmıştı.


Baskın Hareketini İzleyen Politik Olaylar:

Osmanlı Devletinin geleceğini Almanya yanında savaşa girmekte gördükleri için Enver, Cemal ve Talât Paşalar baskın olayından pek memnun kalmışlardı. Talât Paşa, savaş sonunda yapılan olağanüstü parti kongresinde söylediklerine nazaran, hükümet üyeleri de bu hareketten memnun kalmışlardı. Hattâ parlamentolar bile savaşa girmek kararını büyük çoğunlukla verecekti. Lâkin Başbakan Sait Halim Paşa kesinlikle savaş aleyhinde bulunmuş ve donanmanın yaptığı baskın hareketine rağmen Osmanlı Devletini savaşa sokmamak için bütün çabasını kullanmıştı.

Derhal iki harekette bulunacaktı : Petersburg'daki Osmanlı maslahatgüzarı Fahrettin Beye aşağıdaki talimatı yollamıştı : "Bir Rus Donanmasının düşmanca hareketine binaen iki memleket arasındaki dostça ilişkilerin bozulmuş olmasından ötürü duyduğum büyük üzüntüyü Rus Dışişleri Bakanına bildirmenizi rica ederim. Babıâli'nin soruna gereği şekilde bir hal çaresi bulmaktan geri durmayacağı ye bu gibi hallerin tekrarına mani olacak özel tedbirler alacağını Rusya İmparatorluğu hükümetine bildiriniz. Donanmanın Karadeniz'e çıkmasına müsaade etmemeye karar verdiğimizi, bilmukabele Rus Donanmasının da bizim kıyılarımızda dolaşmayacağım umduğumuzu şimdiden bildirebiliriz. Her iki memleketin çıkarları namına Rus imparatorluğunun da soruna bizim gibi barış fikrinin eserlerini göstereceğinden ümidim kuvvetlidir." Sait Halim Paşa, bundan başka İstanbul'daki Çarlık Rusya'sı, İngiltere ve Fransa Büyükelçilerini toplayarak onlara bir cins tarziye verecek ve devletin savaşa girmek istemediğini söyleyecekti. Bunun üzerine üç Büyükelçi aralarında toplanmışlar ve fikir teatisi yapmışlardı. İngiltere Büyükelçisi baskın haberini memnunlukla karşılıyordu. Fransız Büyükelçisi ya Osmanlı Devletine savaş açmalı ya da Alman askerlerinin Osmanlı topraklarından çıkarılmasını istemelidir diyordu. Rus Büyükelçisi, esasen, Osmanlı Devletini ittifakına alması için kendi Dışişleri Bakanına çok ısrar etmişti. Durum karşısında bu kanısını değiştirmiyor; arkadaşlarına "Alman askerlerini yurtlarından çıkarmak Osmanlıların elinde değildir; fakat Osmanlı Başbakanı savaş açmak istemiyor" diyordu. Osmanlı Devletine savaş açmaya en istekli kişi Rus Dışişleri Bakanı Sazanoff tu. Fransız ve İngiliz Büyükelçilerine, Osmanlı Başbakanının fikirlerini naklettikten sonra aşağıdaki sözleri söyledi ve Osmanlı maslahatgüzarına pasaportlarını verdi, İstanbul'daki Büyükelçiler de pasaportlarını aldılar. Böylece Osmanlı Devleti kendisini savaşın içinde buldu. Artık Hükümdar, Başkomutan vekili ve Bahriye Nazırlarına Silâhlı Kuvvetlere aşağıdaki emirleri yazmak düşmekte idi:
bad_boy isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 29.07.08, 06:22   #3 (permalink)
Kullanıcı Profili
Epsilon Üye
 
bad_boy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145
Puan Grafiği
Rep Puanı:1332
Rep Gücü:0
RD:bad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud of
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 0
4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Deniz Harekatı

“Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur” düşüncesiyle hareket eden İngilizler, boğazları ele geçirmek için donanmanın yeterli olacağına inanıyorlardı. Bahriye Nazırı Churchill’in planları Akdeniz filosu komutanı Amiral Carden tarafından da desteklenince, Lord Fisher’ın şüpheli gördüğü bu harekatın donanma ile yapılmasına karar verildi. Tarihinde hiçbir yenilgi almamış olan İngiliz donanmasının silah, teknoloji ve başarı açısından kendine güveni tamdı. Dünyanın yenilmez donanması, Fransa’nın da desteği ile dünyanın en büyük armadasını oluşturuyordu. Bu donanmaya karşı gelebilecek hiçbir güç düşünülemezdi. Hele ki yıpranmış, teknoloji açısından zayıf ve parçalanmak üzere olan Osmanlı, bu armada ile asla baş edemezdi.

İtilaf Devletleri’nin deniz harekatı 19 Şubat 1915’te başladı. 13 Mart 1915’e kadar düşman gemileri tabyaları top ateşine tuttu, mayın tarama gemileri olabildiğince yol açtı. Boğazları zorlayarak geçebileceklerine inanan düşman kuvvetlerinin, kararlı ve dirençli bir karşılık almaları bu işin o kadar da kolay olmadığını gösteriyordu. Bir ay boyunca yapılan binlerce mermi atışının ardından çok da büyük bir gelişme elde edilememişti.

18 Mart’a kadar geçen bu dönemde boğazın girişinde bulunan Rumeli yakasındaki Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları ile, Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyaları tahrip edilmişti. Boğaza giriş kapıları aralanmış ama hala ilerde olacaklar belirsizdi.

Ve 18 Mart 1915 sabahı geldiğinde kimse günün sonunda neyle karşılaşacağını bilmiyordu.

17 Mart 1915’te Amiral Carden’in yerine Amiral De Robeck’in atanmasıyla 18 Mart da gerçekleşecek plan uygulamaya konuluyordu.

Plana göre; 18 Mart sabahı 3 deniz tümeninden oluşan düşman filosu boğazda belirdi. Filonun en güçlü gemilerinden oluşan 1. Tümen bizzat Amiral de Robeck tarafından kumanda ediliyordu.

Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson muharebe gemileri ve Inflexible muharebe kruvazöründe oluşan 1. Tümen, saat 10:30’da boğazdan içeri girdi. Filonun önündeki muhripler savaş alanını tanıyorlardı. Planlanan noktaya ulaşıldığında Queen Elizabeth’in hedefi Rumeli Mecidiye Tabyası, Lord Nelson’un hedefi Namazgah Tabyası, İnflexible hedefi ise Rumeli Hamidiye Tabyası idi. “A Savaş Hattı” olarak adlandırılan bu plan 11.30’da uygulanmaya başlandı ve 11.30’da merkez tabyalarına ateş başladı.

Bu arada düşman gemileri Kumkale’den gelen tedirgin edici ateş hattına da girmişlerdi. Obüslerden üstlerine ateş yağıyordu. Yine de mesafe uzak olduğundan Türk bataryaları savaş gemilerine karşılık veremiyordu. Saat 12.00 sularında Çimenlik, Rumeli Hamidiye ve Anadolu Hamidiye ateş almıştı. B Hattı diye adlandırılan Amiral Guepratte komutasındaki 3. Tümen Suffren, Bouvet, Goulois, Charlemagne adlı dört Fransız gemisiyle Triumph ve Prince George adlı iki İngiliz muharebe gemisinden oluşuyordu. Plana göre bu tümen 1. Tümenin arkasından hareket geçti ve B hattı önündeki yerini aldı. Yavaş yavaş yaklaşan gemiler bu cesurane ilerleyişlerinde Türk bataryalarından düşen mermi ateşi altında B hattına vardılar. Şiddetli yapılan karşılıklı çatışmalarda aradaki bataryalar sustuysa da merkez bataryalar ateşe devam ediyorlardı. 900 yarda kadar içeri sokulduklarından şiddetli ateş bu gemilerin üzerine yağıyordu. 3. Tümene ait olan iki İngiliz gemisi Triumph ve Prince George A hattının kıç omuzluklarında yerlerini almış Rumeli Mesudiye ve Yıldız Tabyalarını hedeflemişlerdi.

Rumeli merkez bataryaları çok yoğun bir ateş altındaydı. Mermilerin çoğu tabyalar içine düşmüş, telefon hatlarını bozmuş, yangınlar çıkarmıştı. Rumeli Mecidiye tabyası topçuların şehit olması ile devre dışı kalmıştı.

Planın ikinci aşamasında Türk bataryaları üzerinde yeteri kadar üstünlük sağlanabilirse Albay Hayes Sadler komutasındaki 2. Tümen devreye girecekti. Ocean, İrresistible, Albion, Vengeance, Swiftsun ve Majestic’ten oluşan 2. Tümen, 3. Tümenin yerini alacak ve B Hattından son olarak yakın muharebe yapılarak Tabyalar içinde olmayıp mayın hatlarını savunan toplar tahrip edilerek bombardımandan hemen sonra mayın tarama işlemlerine başlanacaktı. Fakat 3. Tümenin yerini alacak 2. Tümen gelmeden önce beklenmedik bir şey oldu. Saat 14:00’e doğru Suffren büyük bir hızla boğazı terk etmekte ve Bouvet’de onu izlemekteydi. A hattını geçmek üzereyken Fransız gemisi Bouvet’de bir iki patlama oldu ve Anadolu Hamidiye tabyasınca ateş altındayken 3 dakikada suların altına gömüldü. Derin bir şaşkınlık yaşanıyordu. Queen Elzabeth ve Agamemnon dışındaki bütün gemiler ateşi kestiler. Muhripler ve istimbotlar personeli kurtarmaya gittiklerinde 20 kişi kurtarılabilmiş, 603 kişi sulara gömülmüştü. Bu arada 12.30 sularında Goulois isabet almış ve ağır yaralarla boğazı terk ediyordu. 15.30 sularında mayına çarpan Inflexible’ın durumu kötüydü ama yoğun çabayla Bozcaada’ya ulaştı. 2. Tümen İngiliz gemileri, 3. Tümenin yerini aldığında bu manzara ile karşılaşmıştı. Saat 14.30’da ateşe başlayarak 10 yardaya kadar yaklaştılar. Namazgah tabyasını bombardıman ediyordu. Saat 15.00’te Rumeli Hamidiye daha sonra da Namazgah aldığı isabetle savaş dışına kalmıştı.

Anadolu Hamidiye tabyası hasar görmemişti ve İrrisistable’a ateş ediyordu. Saat 15.14’de İrresistable’ın yanında korkunç bir patlama duyuldu. Saat 16.15’te tabyalarda uzaklaşmak isterken bir mayına çarptı. Bu bölgede bir gece önce Nusret’in döktüğü mayınlar hiç hesapta yokken can alıyordu. Bölgenin mayınlı olduğunu anlayan Amiral de Robeck 2. Tümenin geri çekilmesi için emir verdi. 18.05’te geri çekilirken Ocean da mayına çarpmıştı. Güçlü top ateşine rağmen Ocean’ın personeli muhripler tarafından boşaltıldı.

18 Mart’ta yaşananlar şaşkınlık yaratmıştı. Lord Fisher gibi ordusuz bir donanmanın başarıya ulaşamayacağını söylayenler haklı çıkıyor, de Robeck ve Churchill gibi hala donanma ile boğazları zorlayıp İstanbul’a çıkılabileceği düşüncesi yeni hareket planları doğuruyordu.
bad_boy isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 29.07.08, 06:23   #4 (permalink)
Kullanıcı Profili
Epsilon Üye
 
bad_boy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145
Puan Grafiği
Rep Puanı:1332
Rep Gücü:0
RD:bad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud of
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 0
4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Kara Harekatı

Çanakkale Savaşları’nda Deniz Harekâtı’nın başarısızlığı umutları Kara Harekâtı’na çevirmişti.Daha 1 Mart’ta Yunanistan, Gelibolu yarımadasını işgal etmek, mümkün olduğu takdirde İstanbul üzerine yürümek üzere İngiltere’ye üç tümenlik bir kuvvet önermişti. İngiliz ve Fransızlara kalsa öneri kabul edilebilirdi. Ancak Rus Çarı, İngiliz Büyükelçisi’ne, hiçbir şart altında Yunan askerinin İstanbul’a girmesine izin vermeyeceğini bildirerek bu tasarıyı önledi.

Londra’da ise, harekâtı Donanma yalnız mı yapsın, yoksa Kara Ordusu ile birlikte mi hareket etsin tartışması yapılmakta idi. Bir Kara Ordusuna ihtiyaç olduğunu savunanların arasında Lord Fisher geliyordu. Bununla beraber son karar, Savaş Bakanı (Harbiye Nazırı) Lord Kitchener’indi. O ise, ısrarla elinde birlik olmadığını söylüyordu, ama seçkin bir birlik olan ve İngiltere’de bulunan 29’ncu Tümen’e hiçbir görev verilmemişti.

Nihayet Mart’ta Kitchener Çanakkalecilerin tarafına kayarak 29’ncu Tümenin Ege’ye sevk edileceğini, Çanakkale’de bulunan Deniz Piyadelerine Gelibolu Yarımadası’nın temizlenmesinde yardım edeceğini açıkladı. Bu haber Fransa cephesinde buluna İngiliz Generallerinin öylesine büyük tepkisine yol açtı ki, Mareşal sözünü geri alarak 18 Şubat’ta bu birliğin yerine o sırada Mısır’da bulunan Avustralya ve Yeni Zelanda Tümenlerinin gideceğini bildirmek zorunda kaldı.

Askeri durumu tetkik için Çanakkale’ye gönderilen General Sir William Birdwood, 5 Mart’ta Kitchener’a gönderdiği raporda, Donanmanın tek başına Bağaz’dan geçemeyeceğine inandığını, kuvvetli bir ordunun karadan donanmayı desteklemesi gerektiğini bildiriyordu. Bu rapor Kitchener’in bütün tereddütlerini giderdi. 10 Martda 29’ncu Tümenin Ege’ye gönderileceğini açıkladı. Ayrıca bir Tümen de kendilerinin göndermeleri için Fransızları ikna edeceğini ilave ediyordu.

Böylece Mısır’daki Anzac Tümenleri ile birlikte 70 bin kişilik bir kolordu bu işe ayrılmış oluyordu.

Birdwood’un raporuna rağmen, hala donanmanın tek başına Boğazı geçebileceğini düşünenler vardı. Bu karışıklık içinde Kara kuvveti hazır olana kadar Donanmanın harekatını geri bırakmasını, bu suretle Kara ve Deniz Kuvvetlerinin müşterek harekata başlamasının en iyisi olacağını hiç kimse aklına getiremiyordu.

O sıralarda Londra’ya hakim olan bu kargaşalık ve belirsizliği, ne yapacağı belli olmayan Sefer Kuvveti’nin Komutanlığına yapılan atamadan anlamak mümkündür. Bu komutan, Kitchener’in Güney Afrika savaşlarından eski bir arkadaşı General Sir Ian Hamilton’du.

Donanma asıl saldırısını yapana kadar, Hamilton’un birlikleri işe karışmayacaktı. Eğer deneme başarıya ulaşmazsa Hamilton Gelibolu yarımadasına çıkarma yapacak, başarıya ulaşırsa yarımadaya zayıf bir kuvvet bırakıp doğrudan doğruya İstanbul üzerine yürüyecekti. Oradan İstanbul Boğazına çıkarılmış bir Rus Birliği ile birleşmesi umuluyordu.

Türk tarafı ise, 18 Mart’ta kazandığı zaferden dolayı kendisine olan güvenini tazelemiş, Çanakkale’nin Boğazlar’dan geçilemeyeceğini tüm dünyaya göstermişti. Bu zaferin ardından, Müttefiklerin kaçınılmaz kara harekâtına karşı Türk tarafı da son sürat hazırlıklara başlamıştı. Çanakkale ‘de 5. Ordu oluşturulmuş başına da Mareşal Liman von Sanders getirilmişti. Kıyılara dikenli tellerle çevriliyor, birlikler önemli yerlere yerleştiriliyor, müttefiklerin her hareketi gözleniyordu. Müttefik çıkarmasını bekleyen bir başka kişi ise 19. İhtiyat Tümeni’nin başında bulunan yarbay Mustafa Kemal'di.
bad_boy isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 29.07.08, 06:23   #5 (permalink)
Kullanıcı Profili
Epsilon Üye
 
bad_boy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145
Puan Grafiği
Rep Puanı:1332
Rep Gücü:0
RD:bad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud of
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 0
4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart 25 Nisan 1915

Müttefik Devletler Donanması’nın 18 Mart 1915’de Çanakkale Boğazı’na karşı giriştiği birleşik deniz harekatının başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra, General Hamilton Lord Kitchener’e, donanmanın desteğinde yapılacak ortak bir kara harekatı olmadan, güçlü Türk savunmasının kırılıp, Boğaz’ın donanmayla geçilmesinin olanaksız olduğunu bildirir. Gerçi Kitchener ve Özellikle Churchill, işin başından beri yalnız denizden zorlanarak ve donanmayla bu girişimin başarıyla yapılabileceğini savunuyorlardı. Ancak, 18 mart Deniz Harekatının olumsuz sonuçlarını değerlendirdikten sonra, Hamilton’un görüşlerini benimserler

General Hamilton 25 Nisan 1915 günü, iki İngiliz ve bir Fransız tümeni ile, bir Hint tugayını Seddülbahir bölgesine, iki tümenden oluşan Anzak Kolordusu’nu da, ikinci derecede tuttuğu Karatepe bölgesine çıkarmayı planlamıştır. Bu planın nasıl uygulanacağı yukarıda özetlenmiştir

Aynı tarihte, Gelibolu’daki Türk kuvvetleri ise, 3 üncü ve 16 ıncı Kolorduların yanısıra 6 tümen, süvari tugayı ve bağımsız taburlardan oluşuyordu. Daha sonra, savaşın gelişme süreci içinde yapılan gerekli kıta kaydırmalarıyla, toplam tümen sayısı 16 ya çıkartılacaktır.

25 Nisan çıkarmasından yaklaşık bir ay önce, Gelibolu’da bulunan 5. Kolordu komutanlığına atanan Mareşal Liman von Sanders’in düşüncesine göre, müttefikler çıkarmayı Saros Körfezi’ne yapacaklardır. Bu nedenle de kendisi, birliklerin çoğunu Saros Körfezi ile Anafartalar bölgesinde; bir tümeni Seddülbahir bölgesinde ve iki tümenli 15nci Kolorduyu da, anadolu yakasında tutmayı uygun bulmuştur. Ayrıca savunma amacıyla kıyının belli noktalarında gözetleme ve koruma birlikleri bulundurulacak, asıl kuvvetler ise geride yedekte tutulacaktı. Aslında Liman von Sanders’in bu savunma planına Türk komutanlar karşıydılar. Onlara göre, düşman en zayıf ve kritik anları olan çıkarma sırasında kıyıda karşılanırsa, ilerlemesi önlenebilecekti. Mareşalin gelmesinden önce hazırlanan türk savunma tedbirleri de böyleydi. Ancak, uygulamaya konulan, ordu komutanı Liman von Sanders’in planıdır. Daha sonra çıkarma başlayınca, komutanların aldıkları ek önlem ve hazırlıklar sayesindedir ki , çıkarılan ilk düşman birlikleri kıyıda karşılanacak ve fazla ilerlemeye fırsat bulamadan, 3-4 kilometrelik bir ilerlemeden sonra savaş bitene kadar, bulundukları yerde çakılıp kalacaklardır






18 Mart
Çanakkale Zaferi Konuşma Metni
Çanakkale Savaşı
Çanakkale Zaferi ( Genel Bilgi )
Çanakkale Zaferi ile İlgili Özlü Sözler
Çanakkale Şiirleri
bad_boy isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 29.07.08, 06:24   #6 (permalink)
Kullanıcı Profili
Epsilon Üye
 
bad_boy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145
Puan Grafiği
Rep Puanı:1332
Rep Gücü:0
RD:bad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud of
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 0
4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Arıburnu Muharebeleri

Arı Burnu Çıkartması



Mustafa Kemal, Esat Paşa ve diğer Subaylar


Daha önce yabancı kaynaklardan ve Anzakların anılarından yapılan aktarmalarla nasıl başlandığı ve ilk günleri açıklanan Arıburnu’ndaki Anzak Kolordusunun Nisan’da yaptığı çıkarmanın temel amacı önce, Kabatepe ile Küçük Arıburnu arasındaki kumsallık bölgeye çıkmaktı. İlk aşamada Conkbayırı- Kocaçimentepe çizgisi denetim altına alınıp, oradan Maltepe bölgesi ele geçirilecek, böylece, Kuzey'deki Türk kuvvetlerinin Güneyde, Seddülbahir bölgesindeki Türk birliklerine yardımı engellenmiş olacaktı.

25 Nisan sabahı savaş gemilerinin, Türk mevzilerini sürekli vuran koruyucu ateş altında, Anzak Kolordusu’nun 1. Tugayından 1500 kişilik ilk hücum dalgası, çıkarma botlarının bir şekilde kuzeye kayması sonucu, saat 05.00’te, Kabatepe bölgesi yerine Arıburnu kesimine çıkmak zorunda kalır.

Bu noktada kıyı gözetlemesi yapan bir Türk takımının direnişine karşın, karaya çıkan Anzak birlikleri belirli bir noktaya kadar ilerler. Diğer taraftan, Bigalı’da bulunan ordu yedeği 19. Tümen, 24-25 Nisan gecesi Conkbayırı yönünde tatbikat yapmakta idi. Gün ağarırken, Arıburnu yönünden top seslerinin gelmesi üzerine, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, bir çıkarma yapıldığını anlayıp durumu Ordu Komutanına bildirir, ancak bir yanıt alamaz. Durum çok kritiktir. Mustafa Kemal, kıyıda çok zayıf gözetleme ve koruma birlikleri olduğunu düşünerek ve geniş bir sahile yayılmış olan 27. Alayın da, ağır kayıplar verdiği haberini alınca, düşmanın Conkbayırı-Kocaçimentepe çizgisi ve uzantısını ele geçirmesi durumunda, onarılamayacak durumlarla karşılaşacağını kavrar. Ordudan emir gelmemiş olmasına karşın girişimi ele alıp tüm sorumluluğu yüklenerek, 57.Alayı bir batarya ile Kocaçimentepe yönünde harekete geçirir. Kendisi de durumu izlemek üzere Conkbayırı’na çıktığında,, Arıburnu kesiminden bazı askerlerin çekilmekte olduklarını ve düşman birliklerinin de bunları izlediklerini görür.

O anı Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Ünaydın ile yaptığı görüşme sırasında şöyle anlatmaktadır.

“...Bu esnada Conkbayırı'nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırı'na doğru koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm... Bu askerlerin önüne kendim çıkarak:

-Niçin kaçıyorsunuz ? dedim.

-Efendim düşman dediler!

-Nerede?

-İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.

Gerçekten de düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün. Ben kuvvetleri (geride) bırakmışım, askerler on dakika istirahat etsin diye...Düşman da bu tepeye gelmiş...Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık bilemiyorum, bilinçli bir düşünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum. Kaçan askerlere:

- Düşmandan kaçılmaz, dedim.

- Cephanemiz kalmadı, dediler.

- Cephaneniz yoksa süngünüz var,dedim.

Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen askerlerinin ‘ marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır...”

Gerçekten de, çekilen Türk askerleri mevzi alınca, karşı taraf ta mevzi alıp duraklar. Böylece, 57. Alay Öncü Bölüğü'nün Conkbayırı’na yerleşmesi için gereken süre kazanılmış olur. İşte bu an, Çanakkale Savaşları Kara Harekatı’nın kaderini belirleyen önemli anlardan birisidir. Böylesine önemli anda kilit rolü oynayan kişi ise, tartışmasız Mustafa Kemal’dir. Bu husus, Çanakkale Savaşları tarihiyle uğralan Türk ve yabancı bütün uzmanlar tarafından doğrulanıp vurgulanmaktadır.

Daha sonra, Kolordu Komutanı Esat Paşa'nın izniyle, 27. Alay’dan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57.Alay'a şu emri verir:

“Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.”

25 Nisan 1915 günü, vakit ikindiye yaklaşırken, ilk çıkarma kademesi olan tümenin sahile çıkışı da tamamlanmıştır. Ne var ki, 27. Alayın birlikleri ve 57. Alayın yaptığı karşı saldırı ile süngü hücumları sonucu Anzaklar çok sayıda kayıp vermiş ve sahile çekilmişler, kritik ve endişeli anlar yaşamaktadırlar. Gene de gün batarken, Anzak Kolordusu’nun sahile çıkan Tümeni, Arıburnu’nun sarp yamaç ve tepelerinde yerleşme olanağı bulur. Bu tarihten başlayarak harekat, 1915’in Ağustos ayına kadar dört ay boyunca, Conkbayırı- Kocaçimentepe-kabatepe bölgelerinde, tarafların karşılıklı saldırı ve özellikle gece yapılan süngü hücumlarıyla, yakın boğuşmalar şeklinde ve çok kanlı çarpışmalarla geçecektir. Bu çarpışmalar sırasında Türkler de, Anzaklar da ağır kayıplar vermişlerdir. Ağustos ile birlikte ise savaş şiddetli çarpışmalara dönüşür. Tıpkı Seddülbahir’de olduğu gibi, Anzak ordusu da taarruz hedeflerine varamamış, çıktıkları yerlerde 3-4 km.lik bir mesafe ilerleyip, boşaltmaya kadar da o noktada kalmışlardır.
bad_boy isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 29.07.08, 06:24   #7 (permalink)
Kullanıcı Profili
Epsilon Üye
 
bad_boy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145
Puan Grafiği
Rep Puanı:1332
Rep Gücü:0
RD:bad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud of
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 0
4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Seddülbahir Muharebeleri

25 Nisan günü, Müttefik Kuvvetleri Donanmanın koruyucu bombardımanı altında, beş ayrı yerden Gelibolu Yarımadası’na çıkmaya başladılar. İngiliz ve Hint birliklerinin çıkarıldığı ilk hedef , güneyde Alçıtepe’yi ele geçirip Kilitbahir platosuna ilerlemek, oradaki merkez tabyalarını susturduktan sonra Boğaz’ın giriş bölgesini ele geçirmekti. Burada Müttefik donanmasına bağlı savaş gemilerinin yaptığı bombardımanın şiddetine bir örnek vermek gerekirse; sadece Ertuğrul Koyu sırtlarındaki 26. Alayın 10.Bölüğünün savunma mevzilerine 4650 mermi atılmıştı.

Buna rağmen Türk bataryaları ve kuvvetleri imha olunamadığından İngiliz Birlikleri ağır kayıplar vermekte ve bu durum, Müttefik kuvvetler arasında büyük bir şaşkınlık yaratmaktaydı. Bu günlerde, gerçek bir kahramanlık destanı yaratan Yahya Çavuş’un takımı, işte bu 10. Bölüğün takımıdır.

Temmuz 1915 sonuna kadar, çok kanlı geçen, göğüs göğüse süngü hücumları ve karşı hücumlarla süren Kirte-Kerevizdere- Zığındere Muharebeleri, özellikle Türk birliklerinin, Müttefik Donanması’nın ateşinden korunmak amacıyla, gece yaptıkları süngü hücumlar şeklinde olmuştur. Sekiz gün, geceli gündüzlü süngü hücumlarıyla geçen Zığındere muharebesi, iki taraf için de kayıpların en fazla olanı ve en kanlı geçenidir.

Bu bölgedeki harekat ağustos ayıyla birlikte mevzi muharebesine dönüşür. Böylece işgal kuvvetleri, 3-4 kilometrelik bir arazide çakılıp kalmış, Alçıtepe ve Kirte ele geçirilememiş, durum boşaltmaya kadar değişmeden böylece devam etmiştir.
bad_boy isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 29.07.08, 06:25   #8 (permalink)
Kullanıcı Profili
Epsilon Üye
 
bad_boy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145
Puan Grafiği
Rep Puanı:1332
Rep Gücü:0
RD:bad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud of
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 0
4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Kumkale Muharebeleri

25 Nisan 1915 günü saat 04.30’da Fransız filosu Kumkale önlerinde savaş düzeni almıştı. Kumkale ve Kumkale-Orhaniye arasını hedef alan şiddetli donanma ateşinin ardından Fransız birlikleri karaya çıktılar.

Kumkale’deki Türk takımı Fransız bombardımanlarına ve karaya çıkan iki Fransız bölüğüne karşı kahramanca dayandıysa da, sürekli takviye edilerek tabur seviyesine çıkan Fransızlar karşısında kaleyi bırakarak Kumkale köyüne çekilmek zorunda kaldı. Sadece yarım takımlık 6. Bölük’ün ihtiyatıyla takviye edilebilen takım, Kumkale sokaklarında Fransızlarla kısa süren sokak muharebelerine girdi. 6. Bölük komutanı, birliklerini Kumkale mezarlığına çekti. Takım komutanlarından birinin şehir düşmesine, diğerinin de yaralanmasına ve cephane sıkıntısına rağmen, bölük inatla savunmasını sürdürdü ve Fransız kuvvetlerinin kanadını Kumkale’de bastırıp, bütün cephesini hareketten alıkoydu.

Türk birlikleri Kumkale’yi geri almak için taarruza geçince Kumkale sokaklarında göğüs göğüse yakın muharebe başladı. Fransızlar da direnişlerini sertleştirmişlerdi. Türk hücumlarının en şiddetli bir anında Fransızlar beyaz bayrak çektiler. Üst rütbeli Fransız subayı da kendi rütbesine denk bir Türk subayına teslim olmak istedi, fakat dil farkı yüzünden anlaşılamadı.

Teslim alma olayı uzayınca Fransızlar tekrar toplanarak mevzilerine döndüler ve yer yer ateş muharebeleri başladı. Fransız filosu da kendi birlilerine zayiat verdirme pahasına, Fransız ve Türk birliklerinin birbirine girdiği Kumkale’ye şiddetli ateşlere başladı. Türk birlikleri Mezarlık-Kumkale-Orhaniye hattına çekilmek zorunda kaldılar.

Fransızlar da Kumkale’de kıyı başı tutmuşlar ama ilerleyememişlerdi. Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yapan İngiliz kuvvetlerinin takviye edilmesi amacıyla, Seferi Kuvvetler Başkomutan’ı General Hamilton’un emriyle, Fransız kuvvetleri 26/27 Nisan 1915 gecesi başarılı bir çekilme harekatıyla geri alındılar.
bad_boy isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 29.07.08, 06:26   #9 (permalink)
Kullanıcı Profili
Epsilon Üye
 
bad_boy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145
Puan Grafiği
Rep Puanı:1332
Rep Gücü:0
RD:bad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud of
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 0
4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Anafartalar Zaferi

25 Ağustos 1915’ten Ağustos sonuna kadar, Müttefikler hem Seddülbahir hemde Arıburnu’nda başarılı olamayınca, Çanakkale Boğazı’nı, geriden sarkarak ele geçirmek amacıyla harekete geçerler. Bu arada General Hamilton, Türk Ordusu’nun gerilerine sarkmak ve çember içine alıp yok etmek için, Büyük ve Küçük Kemikli Burunları arasında yeralan Suvla sahillerine çıkıp, Anafartalar’da üçüncü bir cephe açmaya karar verir. Hedef, Conkbayırı ve Koçaçimentepe blokunu ele geçirerek buradan ilerleyip, çanakkale Boğazı’na inerek hakim olmaktır.

Bu amaçla da, 9.İngiliz Kolordusu'nu ,6-7 Ağustos gecesi karanlıktan yararlanarak bölgeye çıkartır. Amaç, sabah gün ağarmadan von Sanders, Saros Grup Komutanına 7. ve 12. Tümenlerle süratle Anafartalar kesimine gitmesini ve karaya çıkan İngiliz birliklerine 8 Ağustos sabahı erkenden taarruz edilmesi emrini verir. Anafartalar Müfrezesi komutanı Yarbay Vilmer’e de, Saros’dan iki tümenin gelişine kadar, İngilizlerin ilerleyişine engel olunmasını emreder.

Liman von Sanders, bundan sonra, Kurmay Albay Mustafa Kemal’i, 8 Ağustos 1915 günü saat 21.45’de, Anafartalar Grup Komutanlığına atar. Anafartalar Grup Komutanı Kurbay Albay Mustafa Kemal, 9 Ağustos sabahı ,12. tümenle 9. İngiliz Kolordusuna. 7.Tümenle de Anzak Kolordusu ile işbirliği yapmasına engel olmak amacıyla, damakçılık Bayırı yönünde saldırıya geçer. Her iki tümenin saldırıları da başarılı olur. İngiliz Birlikleri, beklemedikleri bu karşı Türk taarruzu ile şaşkına dönmüş, ağır kayıplar verirler.

Birinci Anafartalar Muharebeleri olarak adlandırılan bu harekat sonunda, durum değerlendirmesi yapan Mustafa Kemal şöyle demiştir: “...Gerçekte, düşmanın bir kolordusunu zayıf bir tümenimle Kireçtepe-Azmak arasında yenmiş, Tuzla Gölüne kadar takip ederek orada tesbit etmiştim.”

Diğer taraftan yeni çıkan birliklerle güçlendirilen 9. İngiliz Kolordusu, Anafartalar yönünde iki kanat harekatı daha denediyse de başarılı olamamıştır. Ancak, Türkler açısından bu bölgede durum, savunulması güç bir konum olduğu için tehlikeli sayılırdı. Tehlikeli durumu düzeltmek için Liman von Sanders, Kuzey Grubundaki 8 Tümeni iki alayla takviye ederek, Anafartalar grup Komutanı Mustafa Kemal’in emrine verir.

Tümen karargahına 9-10 Ağustos gecesi gelen Grup Komutanı Mustafa Kemal, takviyeli 8. Tümeni 10 Ağustos sabahı karanlıkta, sadece süngü kullanarak hücuma geçirir. İngilizlere çok ağır kayıplar verdirilerek harekat başarılı olur. Daha sonra, savunma yapılabilecek ek arazinin ele geçirilmesi üzerine, ulaşılan bu ileri çizgide de destek ve güçlendirmeler yapılarak savunmaya geçilir. Böylece, diğer bölgelerde olduğu gibi Anafartalar Bölgesinde de savaş, boşaltmaya kadar , siper ve mevzi savaşına dönüşmüş olur. Diğer bir deyişle, General Hamilton’un İkinci Planı da başarısız olmuş, hedefine ulaşmamıştır.

Çanakkale Savaşları kara harekatıyla ilgili olarak belirtilmesi gereken önemli bir diğer nokta da şudur: tüm bu çarpışmalar ve karşılıklı saldırılar sırasında, Türkler mertçe, dürüstçe ve kahramanca çarpışmış, insancıl meziyetlerini ve güçlü kişiliklerini sergilemişlerdir. İster Seddülbahir’de, ister Suvla’da ya da, Anafartalar’da olsun durum aynıdır. Örneğin Kızılhaç çadırları ve hastane gemileri, yaralı taşıyan botlar, ya da sedyeleri hedef alan atışlar yapılmamıştır.

Tepeler Türklerin elinde olmasına ve olumlu doğa koşullarına karşın, düşmanın sürekli olarak çekindiği zehirli gaz kullanılmamış, su kaynakları zehirlenmemiş, bu yöntemler hiçbir zaman mert ve dürüstçe bir tutum sayılmamıştır. Savaş alanında ele geçen esirlere ve yaralı düşman askerlerine yapılan insancıl muameleler öyle görünüyor ki, Anzakları ilkin gerçekten şaşırtmıştır. Çünkü, daha önce kendilerine anlatılan , ya da Mısır’da karşılaşıp hakkında belirli ön yargılar ve imajlar geliştirdikleri Türk askeri Abdul, Gelibolu Yarımadası’nda çok farklı bir tutum sergilemektedir.
bad_boy isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 29.07.08, 06:26   #10 (permalink)
Kullanıcı Profili
Epsilon Üye
 
bad_boy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145
Puan Grafiği
Rep Puanı:1332
Rep Gücü:0
RD:bad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud ofbad_boy has much to be proud of
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 0
4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Çekilme

Anafartalar’da yaşanan zaferin ardından, Müttefik Kuvvetlerinin hem moralleri bozulmuş, hem de Çanakkale’nin geçilebileceği umutları yok olmaya başlamıştı. Ian Hamilton’un bütün ısrarlarına rağmen cepheye artık tek bir asker bile gönderilmediği gibi, Çanakkale’den iki tümen alınmış ve batı cephesine gönderilmişti.

Kısacası Ağustos’tan sonra çekilme planları yapılmaya başlanmıştı. Harbiye Nazırı Lord Kitchener, son defa bölgeyi ziyaret etmiş, artık Çanakkale bölgesindeki Türk savunmasını sökmenin ve buradan boğaz harekatını bir neticeye vardırmanın, hele hele İstanbul sevdasına kapılmanın imkanı kalmadığını anlayarak, Ocak 1916’da Çanakkale’deki kuvvetlerin, Selanik çıkarmasında kullanılmak üzere gönderilmesinin kararını komiteye sunmuştur.

Müttefik askerleri 8 Aralık’tan 20 Aralık’a kadar Anafartalar ve Arıburnu bölgelerini, 28 Aralık’tan, 9 Ocak 1916’ya kadar da Seddülbahir bölgesini tahliye etiler.

Boşaltma işlemi gerçekten çok iyi planlanmıştı. Askerler her türlü tedbiri almış, geride ayarlı ve sonradan patlayacak olan tüfekler, takip edilmelerine karşı mayınlar bırakmışlar, sessizlik için ayaklarına çuvallar bağlamış ve hatta son güne kadar ileri mevzilerden çekilmeyerek, savaşmışlardır.

Türklerin bu çekilmeden haberi yok muydu? Bu soru Türk tarafı için en çok sorulan sorulardan biridir. Müttefik kuvvetlerinin çekilmedeki başarısı yadsınamaz; çekilme iyi planlanmış, hava koşulları beklendiği gibi gitmiştir.

Türk kuvvetleri ise, Müttefik kuvvetlerine göre hep yüksek noktalarda mevzilenmişler ve bu nedenle de düşman askerlerine geçit vermemişlerdi. Türk resmi kaynaklarına göre Yarımada'nın Müttefik askerleri tarafından boşaltılmasından, Türk tarafının haberi kesinlikle olmamıştır.

Türk askerleri çekilmeden haberdar olsalar dahi, büyük bir taarruza kalkışmamışlardır. Çekilen tarafa çok büyük zayiat verdirmek mümkünken, saldırmamayı tercih etmişlerdir. Çünkü artık feda edilecek tek bir Türk askeri bile yoktu. Dört bir yanda savaş içinde olan Osmanlı Devleti’nin eli silah tutan herkese ihtiyacı vardı.

Sonuç olarak; 9 Ocak 1916’da Gelibolu Yarımadası’nda tek bir Müttefik askeri bile kalmamış, Çanakkale’nin geçilememesi ile Birinci Dünya Savaşı’nın çizgisi, savaşa katılan bir çok ülkenin de kaderi değişmiştir.
bad_boy isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
arastirma, canakkale, çanakkale savaşı, çanakkale savaşı (dev araştırma), dev, savasi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar son Mesaj
Çanakkale Savaşı İle İlgili Tiyatro Metinleri - Çanakkale'nin Son Kahramanları SERDEM Sinema-Tiyatro 2 14.01.20 17:51
Çanakkale Savaşı Kahramanlık Hikayeleri - Çanakkale Savaşı Hikayeleri SERDEM Efsaneler ve Yöresel Halk Hikayeleri 6 03.10.15 12:20
Çanakkale Savaşı Haritaları ASYA Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Resimler 0 24.02.14 16:31
Çanakkale Savaşı Resimlerle Anlatım ASYA Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Resimler 3 14.03.10 05:43
Çanakkale Savaşı Kedi Tarih 3 03.08.08 07:42


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 13:02 .


Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2