tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Edebiyatçıların Hayatı ( Biyografisi ) (http://www.tualimforum.com/turk-edebiyatcilarin-hayati-biyografisi/)
-   -   Ahmet Turan Altan Biyografisi,Ahmet Turan Altan Hayatı (http://www.tualimforum.com/turk-edebiyatcilarin-hayati-biyografisi/34288-ahmet-turan-altan-biyografisiahmet-turan-altan-hayati.html)

İpek 07.07.09 15:29

Ahmet Turan Altan Biyografisi,Ahmet Turan Altan Hayatı
 
Ahmet Turan Altan Biyografisi,Ahmet Turan Altan Hayatı,Ahmet Turan Altan Kimdir?

1954 Sivas doğumlu. İlk ve orta tahsilini Sivas’ta tamamladıktan sonra 1978 yılında SBF’nin İdare ve Siyaset Bölümü’nden mezun oldu. Bu esnada Sivas’ta üç yıl süreyle mahalli matbuatta çalıştı. Çeşitli dergilerin yayınlanmasına katkıda bulundu. 1980 yılında askerlik hizmetini Tatvan ilçesinde yedek subay olarak yerine getirdi. Üç yıl serbest çalıştıktan sonra 1985′de Cumhuriyet Üniversitesi’ne girdi. 1987′de yüksek lisans eğitimini, 1991′de doktora çalışmasını tamamladı. 1993′de yardımcı doçentliğe atandı. 1994 yılında Cumhuriyet Üniversitesi bünyesinde kurulan İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi’ne geçti ve halen bu fakültede görev yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Muhtelif dergilerde (Türkiye Günlüğü, Tarih ve Toplum, Dergâh, Türk Edebiyatı, Yeni Türkiye, vb.) yayınlanmış yazıları vardır. Kitap şeklinde yayınlanmış sekiz çalışması bulunmaktadır.

ESERLERİ:
1. Birinci Meşrutiyet Devrinde Ordu ve Siyaset, Cedit Yayınları, Ankara, 1993, (Doktora tezi)
2. İstiklâl Mahkemeleri, Ağaç (Alternatif Üniversite) Yayınları, İstanbul, 1993
3. Doğu ve Batı Karşısında Cemil Meriç, Akçay Yayınları, Ankara, 1994, (Yüksek lisans tezi)
4. Yatağına Kırgın Irmaklar, Ötüken Yay., İstanbul, 1997.

Niçin hep güzeldiler, trajediden drama, dramdan komediye, oradan yeniden trajediye doğru şimşek hızıyla geçişiveren o herc-ü merc günlerinde onları, başkalarının yazdığı sinsi ve hesabi bir senaryonun piyonları durumuna düşmekten kurtarıp son tahlilde kahramanlaştıran nasıl bir ruh kimyası olmalıydı ki daima güzel kalabildiler? Onlarda, yalan yere Şems’den müjdeli haber getiren şarlatanı bile bile ödüllendiren Mevlananın neş’esi hiç eksik olmadı; Hazret, “dosttan gelen yalan habere müjdelik verdim; doğru olsaydı canımı verirdim” demişti hani. Ki canlarını bile verdiler.

Galiba hilkat, onların kumaşını bayrakların kumaşı ile birlikte dokumuş, hamurlarını Allah’a adanan kınalı kurbanlık koçların hamuru ile yoğurmuş, sütlerini haysiyet ve diğer kamlığın imbiğinden geçirmişti; onun için “maznun” iken de, “mahpus” iken de “mağdur” iken de hep güzel kaldılar: Edebiyatın, sanatın, estetiğin güzelliğinden söz etmiyorum; hani kıraç bozkırlarda ardını çok ama çok uzaklarda sislenmiş mor dağlara verip de Allah’dan gayrı kimseden nimet beklemeden kendi cürmünce yeşilin saltanatına itaat eden tek top ağaçların güzelliği vardır ya;İşte öyle bir güzellik bu; fark edebilmek için biraz “yerli” olmak gerekir!
Yatağına Kırgın Irmaklar, yazarın lisanıyla muaşakasının parmaz izleri niyetine de okunabilir.
(Arka Kapak)

5. Altıncı Şehir
Yerden mantar gibi biten betonarme binaların hergün birbirine biraz daha benzettiği şehirler, sadece dış görünüşlerini, ruhlarını (her şehrin bir ruhu vardır) yitirmekle kalmıyor, dur durak bilmeyen iç göç yüzünden kimbilir kaç göbektir bağırlarında besledikleri yerlilerini de kaybediyorlar. Hakiki yerliler, şehirlerde artık kelaynak kuşları gibi soyları tükenmek üzere olan cins adamlardır ve doğar doğmaz aşinası oldukları mekanların asli çizgileri bir bir silinirken derinden sarsılırlar. Ahmet Turan Alkan işte bunlardan biridir. Üniversite yılları sayılmazsa hep Sivas’ta yaşamış ve sevdiği şehri bütün hurda teferruatı ile tanımış bir aydın olan Ahmet Turan Alkan, folklorla sınırlı kalmayıp Türkiye’de yaşanan büyük değişmeyi Sivas bazında incelemiş olmak bakımından diğer şehir tarihçilerinden ayrılır. Altıncı Şehir, bu bakımdan sadece Sivas’ın değil, bütün Türkiye’nin hikayesidir.
(Arka Kapak)

6. Ateş Tecrübeleri
Ahmet Turan Alkan, öğrencilik ve askerlik yılları hariç, hiç ayrılmadığı “Altıncı Şehir”den fikir ve kültür dünyamızın nabzını tutan, Türkçe’yi, Ahmet Haşim’lerin, Refik Halit Karay’ların, Ahmet Hamdi Tanpınar’ların bıraktığı noktada yakalamış bir deneme yazarı. Onun yazılarını okurken aslında Türkçe’nin ne kadar kıvrak ve ifade imkanlarının ne kadar zengin olduğunu görüyor ve hayretler içinde kalıyorsunuz. Hafif ironiyle cilalanmış renkli, nefis bir üslup, ayrıntılara hakimiyet ve çok zengin bir kültürel arka-plan... Ahmet Turan Alkan, bir prototip, bu toprağın değerlerine sımsıkı bağlı, fakat ufku sonsuzluk ölçeğinde açık, içinde yaşadığımız çağın ve Türkiye’nin bütün meselelerini derinliğine kavramış yeni Türk aydınının prototipi... “Ateş Tecrübeleri”nde bunu göreceksiniz.
(Arka Kapak)

7. Üç Noktanın Söylediği
Üç noktanın ima ettiğini, yeri gelir, bütün bir edebiyat şerhten aciz kalır. Ki harfler şüphesiz sihir eseridir. İnsan hançeresinde çeşitlenen bütün sesleri, birkaç çizginin sadeliğine sıkıştırır, yanyana gelir kelime olur. Bu defa sesler “anlam”ın gökkuşağı gömleğini giyer; tutuşturur, çıldırtır, gama salar, müjdeler getirir, susturur söyletir. Ama hiçbir harf ve hiçbir kelime, üç noktanın ima ettiğini kucaklayamaz.

Nokta dediğimiz, adı üstünde noktadır işte. Geometrinin başlangıç yeri, sözün sonudur. Kalemin kağıtla vuslatının ilk meyvesidir. Onları yanyana getirerek çizgiye, çizgiyi üç boyuta kalbedebilirsiniz; arada dünyalar gizlidir.

“İlim bir nokta idi, onu cahiller çoğalttılar” sözü, size noktanın basitliğinde gizlenen olgunluk ve mükemmeliği çağrıştırabilirse de, sıradan üç noktanın ima ettiği mutlaka daha fazla birşeydir. Çünkü üç nokta arasındaki mesafeye kendinizi koyabilirsiniz; hayalhanenizi, hislerinizi ve tasavvurlarınızı. Üç noktalık bir hacmi siz inşa eder ve orada kendinizi tarif edebilirsiniz.
(Arka Kapak)

8. Ubeydullah Efendi’nin Amerika Hatıraları
Ubeydullah Efendi (1858 - 1937), sarıklı-cübbeli bir Jön Türk’tü. Onun çelişkilerle dolu kişiliği, Jön Türkler’in türdeşlikten ne kadar uzak oldukları hakkında fikir vericidir. II. Abdülhamid, Ubeydullah Efendi’yi (bugünkü Libya’nın güneyinde, Büyük Sahra’da bulunan) Taif’e sürmüş, İttihat ve Terrakki ise İkinci Meşrutiyet’te üç defa mebus seçtirmişti. Ubeydullah Efendi ayrıca hapse de girdiği (”Sultan Hamid devrinde bir buçuk sene hapis, beş bucuk sene nefiy, on sene kaçak olduğumuz için tecrübe-i didegandan sayılıyoruz”) Abdülhamid döneminde sultana jurnaller vermiş, İttihatçıları kıyasıya eleştirmiştir. Mütareke’de (iki kere) Malta’ya sürülmüş, Cumhuriyet’te Beyoğlu Evlendirme Memuru olmuştur. 1931 ve 1935′te, dönemin tek partisi CHP’nin Beyazıt milletvekilliğinde bulunmuştur.


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:27 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2