tualimforum.com  

Geri git   tualimforum.com > GÖRSEL SANATLAR > Ünlü Ressamlar ve Resimleri > Türk Ressamların Biyografileri ve Eserleri
Kayıt ol Yardım Üye Listesi Ajanda Bugünki Mesajlar

Türk Ressamların Biyografileri ve Eserleri Türk ressamların hayatı,Türk ressamların eserleri...


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Selim Turan Hayatı Eserleri
Konudaki Cevap Sayısı
1
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
2490

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler
Alt 20.12.08, 19:56   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Delta Üye
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Nov 2008
Mesajlar: 561
Konular: 497
Puan Grafiği
Rep Puanı:1952
Rep Gücü:0
RD:Renklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant futureRenklerin Dansı has a brilliant future
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 3
26 Mesajına 86 Kere Teşekkür Edlidi
:
Arrow Selim Turan Hayatı Eserleri

Selim Turan

(d. 1915 İstanbul - ö. 1994 Paris )
Türk ressam, heykeltraş

İlkokulu İstanbul’da Ali Avni Çelebi ve Malik Aksel’in öğrencisi olarak bitirdikten sonra Galatasaray Lisesi’nde Cihat Burak ve Avni Arbaş’la tanıştı. Resim ile ciddi anlamda tanışması Malik Aksel’den aldığı resim dersleri ile oldu. Babasının da resme ilgi duyması ile birlikte, şu anda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne 1915 yılında girdi. Resim derslerini Nazmi Ziya Güran, Feyhaman Duran, Leopold Levy ve Zeki Kocamemi’den alan Turan, , İsmail Hakkı Altunbezer, Necmettin Okyay ve Kamil Akdik’ten Türk süsleme sanatları ve hat dersi aldı. 1938 yılında Akadademi’den mezun olduktan sonra 1939 yılında resim öğretmeni olarak Üsküdar'daki ortaokullarda ve Moda Kız Sanat Okulu’nda çalıştı. Bir taraftan da Akademi’de ki atölyelerde ve Topkapı Sarayı’nda Minyatür üzerine de çalışmalar yaptı. 1940 yılında açılan Yüksek Resim Bölümü’ne Nuri İyem, Turgut Atalay, Ferruh Başağa, Agop Arad, Avni Arbaş, Mümtaz Yener, Fethi Karakaş ve Haşmet Akal ile birlikte devam etti. Bir yıl sonra aralarına Abidin Dino’nun da katlımıyla "Toplumsal Gerçekçi" anlayış gözetilerek Yeniler Grubu’nun kurucuları arasında yer aldı. 1941 yılında Halkevleri aracılığıyla düzenlenen yurt gezilerine katılarak ; bu gezilerin 10. yıl sergisinde birincilik ödülü aldı.
1947 yılında Fransız Hükümeti’nin bursu ile Paris’e gitti. Yerleşik olarak resmi ve özel atölyelerde resim çalışmalarını sürdürdü. Ranson ve Goetz akademilerinde [[1953] - 1983 yılları arası ders veren sanatçı, bu arada mermer heykeller de üretti. İlk mobil heykellerini 1976 yılında gerçekleştirdi. Paris’e gitmeden önce izlenimci ve kübik peyzaj ile toplumsal içerikli çalışmalar yapan Selim Turan, sonraları Soyut’a yöneldi. Karışık teknikle gerçekleştirdiği mobil heykellerinden biri büyütülerek 1993 yılında İstanbul’daki Kurtuluş Parkı’na yerleştirildi. Fransa’nın bir çok kentinde fresk, seramik, mozaik ve heykelleri bulunan sanatçı Edremit’e bağlı Türkmen Tahtakuşlar Köyü’ndeki özel Etnoğrafya Galerisi’nin kurulmasına da katkıda bulundu.
1991 yılında Sorbonne Üniversitesi’nde Profesör olarak Doktora jurilerinde de yer alan sanatçı, 13 Ekim 1994 tarihinde Paris’te öldü. Cenazesi yurda getirildi ve Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılan bir törenden sonra toprağa verildi.

Alıntı.

Renklerin Dansı isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 27.12.08, 22:03   #2 (permalink)
Kullanıcı Profili
Administrator
 
tualim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 2.920
Konular: 3793
Puan Grafiği
Rep Puanı:22454
Rep Gücü:20
RD:tualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 125
207 Mesajına 2.102 Kere Teşekkür Edlidi
:
Arrow Selim Turan Hayatı Eserleri

Selim Turan

Doğu sanatları, kaligrafi ve Anadolu folklorundan hareketle gerçekleştirdiği özgün soyut yapıtlarıyla tanınan ressam ve heykeltıraş Selim Turan 13 Ekim 1994’de Paris’te öldü. 1915’te İstanbul’da doğan Turan ilk resim derslerini Malik Aksel’den aldı. 1935’te girdiği İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde önce Nazmi Ziya Güran’ın, ardından Feyhaman Duran’ın öğrencisi oldu. Aynı yıllarda Leopold Levy ve Zeki Kocamemi’den resim, İsmail Hakkı Altunbezer, Necmettin Okyay ve Kamil Akdik’ten Türk süsleme sanatları ve hat dersi aldı. Minyatür üzerine de çalışan sanatçı, 1941’de CHP’nin halkevleri aracılığıyla düzenlediği yurt gezileri programına katıldı. 1947’de Fransız hükümetinden aldığı bursla Paris’e gitti ve resim çalışmalarını çeşitli atölyelerde sürdürdü. 1953’te Ranson, 1976-1983 yılları arasında Goetz akademilerinde ders verdi. 1975-1979 yılları arasında mermer heykeller de yapan sanatçı, mobil adı verilen ilk hareketli heykellerini 1976’da gerçekleştirdi. Paris öncesinde izlenimcilik ve kübizm etkisi taşıyan manzara resimleri ve toplumsal içerikli resimler yapan Turan daha sonra soyut sanata yöneldi. Doğu sanatları, kaligrafi ve Anadolu folklorları etkisinde lirik soyut ve figüratif soyut yapıtlar gerçekleştirdi. Sarıkız efsanesi gibi geleneksel halk temalarını işleyen Turan karışık malzemelerle gerçekleştirdiği mobillerinde de çoğu kez bu efsaneden kaynaklanan ve hareketi simgeleyen kadın figürleri kullandı. En son mobillerinden biri büyütülerek 1993’te İstanbul’daki Kurtuluş Parkı’na yerleştirildi. Fransa’nın birçok kentinde duvar resimleri, seramik ve mozaik panoları, heykelleri olan sanatçı Edremit ilçesine bağlı Türkmen Tahtakuşlar Köyü’ndeki özel Etnoğrafya Galerisi’nin kurulmasına da büyük katkı da bulunmuştu.

1941 yılında Liman Sergisi gibi coşku dolu bir etkinlikle ilk çıkışlarını yapan dönemin genç sanatçıları, Türk resminin önemli isimleri olarak aradan geçen tam 60 yıllık zaman dilimine yayılan bir üretim tutarlılığı göstereceklerdir. Bunlar arasında Nuri İyem ve Avni Arbaş, bugün bile Türk resminin duayenleri olarak resim üretmekte ve sergiler açmaktadırlar. Yine, bu sanatçılardan Avni Arbaş ve Selim Turan hayatlarının önemli bir bölümünü Paris gibi önemli bir sanat merkezinde sanatçı olarak sürdürmeyi başarmışlardır.
Selim Turan 1915 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiştir. İlkokuldaki resim hocalarının Ali Çelebi, Malik Aksel gibi isimler olması ve babasının resme ilgi duyması, onun erken yaşlarda renkler ve biçimler dünyasıyla tanışmasına neden olmuştur.
Daha sonra geçtiği Galatasaray Lisesi'nde sıra arkadaşı olan Cihat Burak ve daha alt sınıftan Avni Arbaş'la tanışıklığı okulun atölyesindeki çalışma ortamıyla pekişince, babasının kendisine küçük yaşlarda almış olduğu bir resim defteriyle başlayan resim ilgisi, 1935 yılında Güzel Sanatlar Akademisi'nin resim bölümüne kaydını yaptırmasıyla sonuçlanmıştır.
Akademi'de; Nazmi Ziya, Feyhaman Duran ve Levy'nin öğrencisi olmuştur. Bu arada, komşuları olan İsmail Hakkı Altınbezer'in de etkisiyle Tezyini Sanatlar Bölümü'ndeki dersleri de izlemiştir. Aynı zamanda, yaz aylarında Zeki Kocamemi, Ali Çelebi ve Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun ortak atölyesinde çalışarak kendisini geliştirmeye çalışmıştır. Onun bu gayretli kişiliği, 1938 yılında diploma konkuru ile Avrupa'ya gitmesinin yolunu açmış ve bu seyahati sırasında Paris, Londra ve İtalya'da incelemeler yapmıştır.
Döndükten sonra Üsküdar ortaokullarında ve Moda Kız Sanat Okulu'nda öğretmenlik yapmış, Topkapı Sarayı'nda minyatürler üzerinde çalışmıştır. Aynı sıralarda, Akademi yüksek kısmına devam ederken atölye çalışmalarını sürdürmekte ve diğer arkadaşlarıyla görüşmeye devam etmektedir. 1941 yılında, yukarıda değinilen Liman Sergisi içerisinde yer almıştır. Aynı yıl yurt gezileri kapsamında Muğla'ya gönderilmiştir. Sanatçı buradaki çalışma koşullarını şu şekilde hatırlamaktadır:
"Halkevi bize bir para veriyordu; fakat Bodrum'da Cevat Şakir'i buldum ve orada onunla birlikte üç aydan fazla kaldım. Bodrum'da süngerci tekneleriyle Marmaris'e, Datça'ya, Fethiye'ye gidip resimler yapıp yeniden geri dönüyordum. Bodrum Belediyesi bana Halkevi'nde bir yer vermişti; orada kalıyordum."
[ANONİM; Yurt Gezileri ve Yurt Resimleri (1938- 1943), Milli Reasürans T.A.Ş., İstanbul, Ekim 1998, s.189; Dilek Şener- 1996, s. 17, Sanatçıyla yapılan 21 Ocak 1994 tarihli görüşmeden alınmıştır.]
Figüratif geleneğe bağlı manzara ve günlük yaşam sahneleri ile Muğla ve civarını yansıtan sanatçının günümüze ulaşmayan Tütüncüler adlı çalışması, 1942 sergisinin dikkat çeken resimlerinden birisi olmuştur. Bunun dışında Bodrum Görünümü, Muğla'da Pazar, Süngerci Teknesi gibi resimler üretmiştir.
Savaşın sona ermesiyle birlikte, batıda yaşanan değişim süreci Türkiye'yi de etkilemiştir. Tekrar dışa açılma dönemi yaşanmaktadır. 1947 yılında, Avni Arbaş ve Selim Turan Fransız hükümetinin bursuyla Paris'e gitmişlerdir. Sanatçı, burada çeşitli atölyelere devam etmiş, müzeleri gezmiş, farklı ressamlarla arkadaşlık kurmuş ve sanat ortamına katılmıştır. 1949 yılında Galerie Breteau'da ilk kişisel sergisini açmıştır. Savaş sonrasının Paris ekolünde etkili olan soyut yaklaşımlar, bir süre sonra Selim Turan'ı da etkisi altına almıştır. Burada Hans Hartung, Soulages gibi sanatçılarla yakınlığı soyut resme yönelmesinde önemli rol oynamıştır.
Sanatçı özel Ranson Akademisi'nde 1953 yılında minyatür ve tezhip dersleri vermeye başlamıştır. Onun akademi yıllarında başlayan bu alandaki ilgisi, şimdi ona Paris'te bir çalışma alanı yaratmış gözükmektedir. Kuşkusuz minyatür sanatı üzerindeki çalışmaları, onun soyut sanatın en canlı döneminin yaşandığı bir sanat merkezinde kendi tavrını belirlemesi açısından etkili olmuş olmalıdır. Turan'ın soyut resimlerinde; hareket ve ritmi ifade eden çizgi ve lekelerin resim yüzeyinin çeşitli bölümlerinde yığılmasıyla oluşturduğu kompozisyonlar dikkat çekmektedir. Bu anlayış, kontrollü bir kontrolsüzlüğü ifade etmektedir. Sanatçı kendine özgü resimleriyle, savaş sonrasının Paris ekolünün temsilcileri arasında yer aldığı gibi Türk resmindeki soyut anlayışın en önemli isimlerinden birisi olmuştur.
1963 yılında Fontainebleau sanat okulunda ve 1976 yılında Goetz Akademisi'nde dersler veren Turan, Fransa'da çeşitli bölgelere heykel tasarımları da gerçekleştirmiştir. Hayatının büyük kısmını Paris'te geçirmiş olan sanatçı, zaman zaman Türkiye'ye gelerek burada da sergiler açmıştır (1969 Türk- Alman Kültür Merkezi, 1970 Galeri 1, 1979 Galeri Artisan, 1985 Galeri Baraz, 1993 Galeri Selvin gibi).
Türk resminde önemli bir yere sahip olan Selim Turan, 13 Ekim 1994 günü Paris'te hayata veda etmiştir.
Selim Turan Kimdir:
1915 İstanbul’da doğdu
1935 İDGSA Resim Bölümüne girdi
1938 Resim bölümünden mezun oldu
1939 Üsküdar Ortaokullarında ve Moda Kız Sanat Okulunda öğretmenlik yaptı. Güzel Sanatlar Akademisi Atölüyelerinde çeşitli dallarda ve Topkapı Sarayı’nda münyatürler üzerinde çalıştı.
1941 Halkevleri Yurtiçi Gezileri 10. Yıl Sergisi, Birincilik Ödülü
1947 Paris’e yerleşti. Özel ve resmi atölyelerde çalıştı
1953 Akademi Ranson’da ders vermeye başladı
1963 Fotainbleau Sanat Okulu’nda ders verdi
1965 Liles, Dreppe, Toulousse, Arcachon, Douet, Feltriere, Rouen gibi bölgelere heykel tasarımları yaptı
1976 Goetz Akademisinde dersler verdi
1991 Paris Sorbonne Üniversitesinde Profesör olarak doktora jürilerinde yer aldı
1994 Paris’te öldü
Kişisel Sergiler
1950 Galeri Breteau, Paris
1953 Suzanne Michele, Paris
1954 Galeri Arnand, Paris
1955 Galeri Obeliks, Londra
1956 Galeri Europe, Brüksel
1958 Galeri Craven, Paris
1958 Galeri Obeliks, Londra
1958 Galeri Weite, New York
1958 Galeris İris Clert, Paris
1958 Galeri Antilope
1959 Ruth Wheit Galeri, Amerika
1960 Galeri Lucien Durand, Paris, Fransa
1961 Galeri L’Ancienne Comedie, Fransa
1961 Galeri Mercelle Dupuis, Paris, Fransa
1961 Drian Galeri, Londra, İngiltere
1962 Galeri R.Creuze, Paris, Fransa
1963 Galeri Kerehache, Fransa
1964 Galeri Maywald
1966 Galeri Claude Bernard, Paris, Fransa
1969 Türk-Alman Kültür Merkezi, İstanbul
1970 Galeri I, İstanbul
1975 Galeri Lagarde, Paris, Fransa
1975 Galeri Cristine Leurent, Lille, Fransa
1975 Retrospektif, Vivion Kültür Merkezi, Vivion, Fransa
1979 Galeri Artisan, Ankara
1982 Transept Lokali, Paris, Fransa
1983 Transept Lokali, Paris, Fransa
1984 Gla Eritsan, Ankara
1984 En Galeri, İstanbul
1985 Galeri Baraz, İstanbul
1985 Galeri Nev, Ankara
1989 Edpa Galeri, İstanbul
1992 Tuuğray Sanat Galerisi, İstanbul
1993 Selçuk Yaşar Sanat Galerisi, İzmir
1993 Galeri Selvin, Ankara
Grup Sergileri
1939 "Liman Sergisi", İstanbul Yeniler Grubu
1939 Devlet Sergis, Ankara
1946 Modern Sanatlar Müzesi, Paris, Fransa
1948 Güzel Sanatlar Ulusal Müzesi, Paris, Fransa
1948 Galeri Des Deux İles
1949 Galeri Rosenberg, Paris, Fransa
1953 Suzanne Michele, Paris, Fransa
1954 Galeri Voyelle, Paris, Fransa
1956 Galeri Arneaudd, Paris, Fransa
1956 Galeri Bretean, Paris, Fransa
1956 Galeri Craven, Paris, Fransa
1957 Edinburg Festivali , Edinburg, İngiltere
1958 New Vision, Londra, İngiltere
1958 Uluslararası Sergi, Brüksel
1964 Modern Sanatlar Müzesi -Türk Sanatı, Paris, Fransa
1964 Carnegie Enstitüsü, Amerika
1968 Galatasaray 100. Yıl Resim Sergisi, Galeri I
1969 Modern Sanatlar Müzesi Çağdaş Türk Resmi Sergisi, Paris, Fransa
1986 "Yüzyılın İkinci Yarısında Türk Resmi", Galeri Baraz organizasyonu, Yıldız Silahhane, İstanbul
1986 "Çağdaş Türk Sanatı" Sergisi, Ankara
1987 "Karma Resim Sergisi", Galeri Baraz, İstanbul
1987 I. İstanbul Bienali, İstanbul
1987 Les Fontaines Kültür Merkezi, Paris, Fransa
1987 "Yahşi Baraz Koleksiyonundan Bir Kesit", Galeri Baraz organizasyonu, Beymen Sanat Galerisi, Ankara
1987 "Türk Resminde Modernleşme Süreci", Galeri Baraz organizasyonu, AKM, İstanbul
1989 "II. Uluslararası İstanbul Bienali", İstanbul
1989 "Büyük Sergi/Çağdaş Türk Ressamları", Galeri Baraz organizasyonu, AKM, Ankara
1990 "Parisİstanbul", Uluslararası Sanat Merkezi, Paris, Fransa
1990 "Etkinlikler Sürecinde 15 Yıl", Galeri Baraz organizasyonu, AKM, İstanbul
1990 A.G.F Paris’in Türk Ressamları, Paris, Fransa
1992 "II. İstanbul Sanat Fuarı", TÜYAP, İstanbul
1992 "New York-İstanbul",Galeri Baraz organizasyonu,AKM, İstanbul
1994 "Cihat Burak/ Ergin İnan/ Selim Turan/ Burhan Uygur", Galeri Baraz, İstanbul
1995 "Çağdaş Türk Sanatında Resim ve Kavramsal Eğilimler I", Galeri Baraz organizasyonu, Koç Üniversitesi, İstanbul
1998 "Türk Resminde Soyut Eğilimler", Galeri Baraz Organizasyonu, AKM, İstanbul
Selim Turan (1915-1994)
Selim Turan, 1915 yılında, İstanbul’da doğdu. Büyük kültür adamımız Ali Turan’ın tek oğluydu. İkisi kız, üç kardeştiler. Değişik konulardaki derin bilgisiyle, kültürü sağlam bir babanın oğlu olarak iyi eğitilen Selim, ruh güzelliğiyle kibarlığıyla, örneği az olan kişilerdendi. Hafızasında yaşayan Üsküdar’daki büyük konak, zengin anılarının temel taşıydı. Galatasaray Lisesi yılları, unutulmaz gençlik döneminin kaynağı olmuştu. Resme küçük yaşta başlayan Selim’in Galatasaray’daki resim hocası Mehmet Ali Bey’di. 1935 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdiğinde ise ilk hocası kendisi gibi nazik ve huy güzelliği olan Feyhaman Duran’dı. Daha sonra Akademi’de, Fransa’dan gelen Profesör Levy ile tanışacak, fırçasının tılsımını, onunla Paris’te de sürdürecekti.
Selim’in mesleğindeki ilk başarısı, Halkevleri’nin bir programı ile başladı. CHP’nin desteğiyle Halkevleri, ressamlarımızı onurlandırmak için bir program hazırladı. Onları atölyelerinden çıkartıp, Anadolu ile kucaklaştırdı.
Sanatçılar tuvalleriyle fırçalarını alıp muhtelif illere gittiler. Seçtikleri manzaraları tuvallerine aktarıp Ankara’ya döndüler. Yaptıkları tablolar jüri tarafından değerlendirildi. Selim Turan’ın Muğla ilinden yaptığı manzara birinciliği kazandı. Selim’in eseri Çankaya’ya armağan edildi. Selim Turan, şöhretinin ilk basamağına adımını böyle atmıştı.
Sanatta sınır yoktur. Mesleğinde ilerlemeyi ve gelişmeyi arzulayan Selim, kafasına, dünyanın sanat merkezi olan Paris’i koymuştu. Hayalini gerçekleştirdi. Paris’e yarışının ilk gününde Alman işgalini Paris’te geçirmiş olan Fikret Mualla’yı buldu. Onu bir derbederlik örneği olan perişan evinde görmek Selim’i çok duygulandırmıştı. O geceyi hiç unutamadı. İmrenilecek bir rastlantıdır ki, yıllar sonra Selim Turan, bu binanın giriş katını satın alarak, ölünceye kadar boyaların koktuğu, fırçaların konuştuğu bu çıkmaz sokakta oturacaktı.
Selim Turan, yarım yüz yıla yaklaşan Paris yaşamında, Picasso başta olmak üzere, çok sayıda ünlü sanatkarlarla tanıştı. Onlarla kültür alış verişinde bulundu. Paris’te en çok eserleri sergilenen ressamlar arasında yerini aldı. Selim Turan’ın bir başka sanat alanındaki çalışması, heykel dalındaydı. Bunu hobi olarak değil, bu sanatın inceliğine vakıf ve yetenekli bir usta olarak yapıyordu. Selim, sanat alanın da yetenekli bir yazardı da. Kimseyle ihtilafa düşmezdi. Herkese karşı sıcak bir dostluk gösterirdi. Bilgisiyle, sohbetiyle, çevresini büyüleyenlerdendi. Cenazesi yurda getirildi ve Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılan mütevazi bir törenden sonra toprağa verildi. Resim dünyasının son çağ ustalarından olan bir altın fırça, renkli anılar bırakarak aramızdan ayrıldı.
Taha Toros,
Bir aydınlık daha söndü
Erhan Karaesmen
Selim Turan, çok bileşenli, karmaşık bir büyük adamdı. Herşeyden önce üstün zekalıydı. Yeni bilgileri anlama, gözlemleri algılama, sentez yapma sürati olağanüstüydü. Bir yandan da müthiş bir göz dikkatine sahipti ve normal bir sanatçı gözünün epeyce üzerinde bir ayrıntı yakalama yetisiyle donatılmıştı. Onun tarihten sosyolojiye, dinden fiziki bilimlere ve elbette sanatın her alanına yayılmış bir merak yelpazesi içinde, çok okumuşluğu, bu konuları bilenleriyle çok görüşüp irdelemişliği vardı: Bu özelliği cin zekasıyla birleştiğinde ortaya anıtsal bir kültür birikimi çıkıyordu. Bir diğer yüksek zeka ve kültür donanımı sahibi eşi Şefika Hanım ile birlikte kendisini bu denli filozof, alçak gönüllü, kalender, dünyevi işlere ve izzet-ü ikbal’e umursamaz yapan temel unsurlardan biri, belki de birincisi bu benzersiz kültür haznesiydi.
İnsancıllığı efsaneviydi Selim Turan’ın. Darda kalmış sade insanların işleri için koşuşturuculuğu, genç sanatçılara yol göstericiliği, kendisine haklı bir bilgece yardımseverlik ünü kazandırmıştı. Rançon ve Goetz gibi iki prestijli özel akademideki parlak eğiticilik döneminde Selim Turan’ın sanatsal ve kültürel yönlendiriciliğinden çok yararlanmış eski öğrencileri vardı. Kendi ülkelerinde güçlü sanatçı kariyeri yapmış olanlar dahil, bu eski tayfası kendisini yıllar sonra bile, sürekli arar, yeni birşeyler öğrenmeye, kapmaya çalışırlardı.
Bu yan ermiş bilge yanıyla tanıyacak kadar kendisiyle görüşmüş olan halktan, aydınlardan, sanatçılardan insanlar Selim Turan’ın bir gün ölebileceğini hiç düşünemezlerdi. Çok ötelerden gelen ve çok ilerilere gidecek bir büyük, değişik adamdı. Hem avangard hem büyük klasik; hem evrensel hem ulusal köklere çok bağlı ve hep öğretici, aydınlatıcı, yol gösterici. Ayrıca da alabildiğine farfarasız, sakin, iddiasız. Tanrı böyle bir adamı niye buradan alıp götürsün ki. Kendisi, ince alaycılığıyla bazen şöyle diyordu: “Çevreme bakıyorum da benim yüz elli sene falan yaşayacağımı sanıyorlar nedense. İnsanların mutlululuğu için birşeyler yapabileceksem, hadi biraz daha yaşayayım.” Mum yetmiş dokuzunda söndü.
Selim Turan yıllarca birlikte sürüklediği nefes darlığına karşın, görünürde sağlamdı. Son nefesinin bir kaç dakika öncesi ne kadar resim boyaya kadar azimli, çoşkuluydu. Sevenlerinin çokluğu ölümünü bir üzüntü hummasına dönüştürdü. Cenazesini uğurlarken Paris kültür ve sanat dünyasının düzenlediği törene damgasını vuran entelektüel ve insancıl havanın gösterdiği gibi, Selim Turan bir başka adam, bir başka sanatçı, bir başka Türk’tü.
Bu satırların yazarı Turan ailesini 32 yıl önce Paris’te tanıdı doktora öğrencisi ve coşkulu bir sanat meraklısı olarak. Selim Turan’ın şekil ötesi soyut (abstract non figüratif) akımı içinde çok parlak bir dönemiydi. Çevresi çok dolu olmasına rağmen, sanat meraklısı gençlere ayıracak zaman hep bulurdu. Bana ayıracağı zaman arttı ve ilişkimiz bir dostluğa dönüştü.
Paylaşılmış üzüntülerin en büyüğü ve en korkuncu Selim Turan’ın Türk uyrukluğundan çıkartılmasıyla geldi. O gün iki mektup alır: Birinden önemli bir uluslararası organizatörün bir dönemine ait resimlerini satın alıp, iki, üç de sergi düzenleme önerisi, diğerinden T.C.’nin filan Genel Müdürlüğünden vatandaşlıktan çıkarıldığını belirten yazısı çıkar. Yaşadığı acı gerçekten çok müthişti. Bazılarını hasetten çatlatacak kadar, evrensel ilişkilerinde başarılı olan Selim Turan, Picasso, Matisse, Eluard ile dostluk gibi “tekin olmadığı gammazlanmış faaliyetlerine binaen ve askere gitmediği için bu işlem yapılmıştı. Oysa muhbirin ya da işkilli küçük memurun havsalasının almayacağı kadar derinden toprağına bağlı biriydi o. Türk kültürünün kökenlerine son derece duyarlı, geleneksel sanatlarımızı çok iyi bilen biriydi. Bu nedenle çok üzülmüştü. Çok gariptir ki, yönetimdeki aklı başında herkes “yahu bu iş çok yanlış, hemen düzeltilmeli” diyordu ama bu akıl almaz yanlışın düzeltilmesi tam 14 yıl sürdü. Bu dönemde Selim Turan tam bir büyük adam gibi tek kelime yakınma ve sızlanmada bulunmadı, mağduriyet ve acındırma yüzsüzlüğüne başvurmadı. ABD, İngiliz ve Fransız tabiyetine geçmesi için yapılan teklifleri ısrarla reddetti, yanlışın düzeltilip kendisine “geri gel” denmesini bekledi. O cennet Paris’in zindana dönmesine katlanıp 14 yıl bekleme bahasına. 1980’lerden sonra gelip gitmeye başladığı Türkiye’sinde çok mutluydu özlem gideriyor, yeni çoşkular buluyordu; Plastik sanatlar ortamının vıcık tecimselliğinden, dünyadan habersizliğinden, kendi kendine gelin güvey oluşundan biraz rahatsızdı ama bu ortama bulaşmamayı yeğliyordu. Geleneksel sanatlarla ilgili bilgi derlemelerinden, araştırmalarından, çevresinde giderek artan genç insanların sevgi halesinden duyduğu tatmin kendisine yetiyordu. Bir kaç sergi de açtı. Bir yığın cahilin yalan yanlış değerlendirmelerine, “folklor ve gelenekle fazla uğraşıyor”, “yaşlandı, net çizemiyor”, “Paris’te yapacağı kalmadı, buralarda dolaşıyor” sözlerine gülüp geçiyordu. Onun Türkiye ile derdi başkaydı oysa, yeniden buluşma ve kucaklaşma sürecini yaşıyordu ve mutluydu. Bunlar ona yetiyordu.
Bilmeyenler ve bilemeyenler için bir küçük bilgi notuna gereksinim var: Paris Ekolü soyut dönemi, dünyadaki saçma sapanlıkların tıkanıklığının kaçınılmaz sonucu olarak her yerde yeniden hatırlanıyor, son yedi, sekiz senedir. Selim Turan adı, yerli cühelanın, hikmeti kendinden menkul çağdaşçı uzmanların minik havsalasının çok ötesinde bir evrensel tılsım kazandı yeniden. Dünya müzeleri ve koleksiyonları son yıllarda Selim Turan resimleri kapışıyor.
Selim Turan’ın derin kültürüne de bir örnek vermek isterim. Bir söyleşimizi anımsıyorum. Yabancı ülkelerde başarıyla çalışan öğretim üyesi, araştırmacı, bilim adamı bir dostumla onun Alesia’daki atölyesindeyiz. Selim Bey, en ciddi ve derin konular da bile elinden bırakmadığı ince şakacılığıyla konuşuyor: “Sanatçı, ‘nasıl’ı sezer, biçimlendirir, ortaya koyar. Bilim adamı bu ‘nasılın arkasından niçin’, ‘niçin’ diye koşturur. Cézanne, Kübizim’in ön düşüncelerini yumurtlayıp tuale aktarmayı denerken, görselliğin zamanla bağlantısındaki izafiliğin ipuçlarını veriyordu. Einstein daha sonra genelleştirilmiş izafiyetin ‘niçin’lerini açıkladığında bilimsel aklın ürünü ile sanatsal sezginin püskürtüsü tek bir gerçek etrafında bir birlerine kavuşup kolkola giriyordu. Devlet adamları, iş adamları, savaş komutanları, hepsi çok muhteremdir elbette. Ama silkelendiğinde sanatçı ile bilim adamı kalır sadece. Copernicus, Rembrandt, Stravinsky vardır, bir de Bohr vardır. İşte o kadar. Sanatçı ve bilim adamı her ikisi de hiç tanımadıkları, hiç tanımayacakları insanların mutluluk beklentilerine düzey yükseltici yanıtlar vermenin peşindedir. Gözü gönlü okşamanın yanısıra aydınlatıcı, umut vericidirler. Geriyi koyucu, ileriyi yücelticidirler. Bireylerin mutluluğu, ferahlığı, toplum düzeyinde gerçeklere ulaşmayı da kolaylaştırır.
Yüzyıllar boyunca pek çok sanatçı, düşünür sanatı toplumsallığa ilmeklemiştir kafasında.” Selim Turan o benzersiz en basite indirgeme gücüyle olayı şöyle özetliyordu: “Sanat toplumla vardır ve toplum kadar sanat vardır.” Selim Turan ile milyonlarca lümenlik bir aydınlık kaynağı gitti. Yokluğuna alışmak zor olacak.
--------------Tualimforum İmzam--------------
TUALİM



Tualimforum kurallarını okuyunuz Lütfen.
Forum kullanımı hakkında bilgi için TIKLAYINIZ%TIKLAYINIZ.
Soru ve sorunlarınızı BURADAN bize yazabilirsiniz.
Kurallara uymayan kişilerin tualimforum'a girişleri yasaklanacaktır.
Lütfen imzanıza site adı, link içeren resimler koymayınız sorgusuz silinecektir.
tualim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
eserleri, hayati, selim, turan

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar son Mesaj
Birtan Turan Biyografisi - Birtan Turan Kimdir - Birtan Turan Hayatı - Birtan Turan Y Serap Tiyatrocuların Hayatı ( Biyografisi ) 0 09.09.14 23:01
Metin Turan Biyografisi - Metin Turan Kimdir - Metin Turan Hayatı - Metin Turan Yaşam Kartal Diger Ünlülerin Biyografileri 0 02.01.14 09:23
Selim Turan Eserleri-Resimleri Renklerin Dansı Türk Ressamların Resimleri 0 27.12.08 22:18
Turan Erol Hayatı Eserleri Renklerin Dansı Türk Ressamların Biyografileri ve Eserleri 0 20.12.08 20:10
Soyut Ressam Selim Turan tualim Biçimlendirme Teknikleri 0 02.11.08 18:45


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 13:53 .


Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2