![]() |
Boş Odalar Boş Odalar Şu karşı evin boş odalarında, Duvarlara sinmiş bir hayâlet var. Elinde mum, gece ortalarında, Bucak bucak gezer, birini arar. Camlar tutuşurken, eski kafesler, Beyaz duvarlara aksetmiş, durur. Dağınık sürüyü toplayan sesler, Kapıya sokulup tokmağı vurur. Sonra işitilir sert bir hıçkırık, Basar odaları belirsiz cinler. Karanlık avluda döner bir çıkrık; Sanırsın, kundakta bir çocuk inler. Akşam, dağılırken yerli yerine, Bu evin önünde ürperiyorlar. İçlerinden, kendi kendilerine: Şu karşı ev tekin değil, diyorlar. Necip Fazıl Kısakürek |
Boş Ufuklar Boş Ufuklar Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gitti, 'İyi insanlar iyi atlara binip gitti. Necip Fazıl Kısakürek |
Bu Dünya Bu Dünya Bu dünya bir tamam'dan eksiklikler âlemi; Kopuşlar, ayrılıklar, kesiklikler âlemi... Necip Fazıl Kısakürek |
Bu Yağmur Bu Yağmur Bu yağmur... Bu yağmur... Bu kıldan ince, Öpüşten yumuşak yağan bu yağmur. Bu yağmur... Bu yağmur... Bir gün dinince, Aynalar yüzümü tanımaz olur. Bu yağmur kanımı boğan bir iplik, Tenimde acısız yatan bir bıçak, Bu yağmur, yerde taş ve bende kemik, Dayandıkça çisil çisil yağacak. Bu yağmur, delilik vehminden üstün, Karanlık, kovulmaz düşüncelerden. Cinlerin beynimde yaptığı düğün Sulardan, seslerden ve gecelerden. Necip Fazıl Kısakürek |
Büyük Doğu Marşı Büyük Doğu Marşı Allah'ın seçtiği kurtulmuş millet! Güneşten başını göklere yükselt! Avlanır, kim sana atarsa kement, Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet. Allah'ın seçtiği kurtulmuş millet! Güneşten başını göklere yükselt! Yürü altın nesli, o tunç Oğuz'un! Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun. Nur yoklu izinden git, kılavuz'un! Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun! Yürü altın nesli, o tunç Oğuz'un! Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun. Aynası ufkumun, ateşten bayrak! Babamın külleri, sen, kara toprak! Şahit ol, ey kılıç, kalem ve orak! Doğsun büyük doğu, benden doğarak! Aynası ufkumun, ateşten bayrak! Babamın külleri, sen, kara toprak!.. Necip Fazıl Kısakürek |
Büyük Randevu Büyük Randevu Büyük randevu... Bilsem nerede, saat kaçta? Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta? Necip Fazıl Kısakürek |
Çan Sesi Çan Sesi Odamda yanan mumu üfledi bir çan sesi. Gözlerim halka halka gördü bu uçan sesi. Önümden bir hız geçti, aktı ateşten izler; Açıldı kıvrım kıvrım toprak altı dehlizler. Şimşekler yanıp söndü, şimşekler sönüp yandı; Derindeki sarnıçta durgun sular uyandı. Sağa sola sallanıp, dan, dan, dan, çaldı çanlar, Durmadan çaldı çanlar, durmadan çaldı çanlar, Sular ürperdi, eşya ürperdi, tunç ürperdi; Çanlar, kocaman çanlar, korkunç korkuç ürperdi. Gördüm ki, adım adım, gölge gölge keşişler. Ebedi karanlığın mahzenine inmişler... Necip Fazıl Kısakürek |
Canım İstanbul Canım İstanbul Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale. İstanbul benim canım; Vatanım da vatanım... İstanbul, İstanbul... Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; Servi, endamlı servi, ahirete perdelik... Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at; Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat... Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?.. Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet; Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet... O manayı bul da bul! İlle İstanbul'da bul! İstanbul, İstanbul... Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği. Oynak sular yalının alt katına misafir; Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir. Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar, Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar... Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi? Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i... Kadını keskin bıçak, Taze kan gibi sıcak. İstanbul, İstanbul... Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler... Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu, Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu. Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından. Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar... Gecesi sünbül kokan Türkçesi bülbül kokan, İstanbul, İstanbul... Necip Fazıl Kısakürek |
Cansız At Cansız At Bilmem, kaçı kaç geçe, Bilmem, kaça kaç kala, Ya erkence, ya geçce, Sıram gelir hoppala! Altımda gacır gucur, Kişner durur cansız at... İşte servili çukur; Ve ölümsüz hakikat! Necip Fazıl Kısakürek |
Cehennem Cehennem Ateş benim yıkayan, yuyan, emzirem annem! Bir arınma kurnası olsa gerek cehennem... Necip Fazıl Kısakürek |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 18:41 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2