tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   M. Engin Karatay Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/12935-m-engin-karatay-siirleri.html)

Josephine 23.08.08 12:27

M. Engin Karatay Şiirleri
 
Bitecek Elbet...

Neden böyle perişân, neden böyle nâ-çârsın?
Sıkıntıyı görünce, hemen tüyüp kaçarsın...
Biraz yürekli olsan, bil ki dehşet saçarsın
Izdırâb dolu günler, bir gün bitecek elbet...

Yapayalnız kalınca, bükülüverdi belin
Çek önüne bendini, arsızca coşan selin
Nedir bu pısırıklık, tutar ayağın elin
Vîrân olmuş hânende, ocak tütecek elbet...

Akbabalar üşüşmüş, ha canlısın, ha ceset
Kartalca baksın gözün, sana kim dedi pes et?
Kılavuzun kendin ol, kargaları ört-bas et!
Bu bahçenin bağında, bülbül ötecek elbet...

Tufayı görüp sindin, şu surata bak hele!..
Âfet yemiş gibisin, andırırsın zelzele
Bu mu sendeki mertlik, dayanamazsın yele...
Uluttuğun çakallar, ine girecek elbet...

Âh vâh etme boşuna, bir şeye çâre değil...
Dirâyetini göster, kim emir verdi eğil?
Şecaatli tavırla, ürksün karşında cehil
Borusu çalanların, hükmü geçecek elbet...

Köroğluysan boynunu, Bolu Bey'i bükemez...
İfrit dâhi uğraşsa, o sihrini ekemez...
Ocağına inciri, kat'iyyetle dikemez...
Seyreyle bak o zaman, himmet gelecek elbet...

Sen'den meded bekleyen, kimler var şöyle düşün!...
Sırası değil şimdi, gafletin ve cümbüşün
Gâye âşikâr iken, ya senin nedir düşün?
Kararan bu bahtının, özü gülecek elbet...

Râm ol da buyruklara, bırak artık yalpayı
Sözde hareketinle, sezdirirsin kolpayı
Dürüst alır taksimde, dâimâ aslan payı
Bu sâyede insanlar, Hakk'ı bilecek elbet...

Landsberg - 21.07.2000 03:35

M. Engin Karatay

Josephine 23.08.08 12:28

Bizim Sevgimiz
 
Bizim Sevgimiz

Herkes barda pavyonda, eğlenip de coşarken
Uçkurunun peşinde, doludizgin koşarken
Kendini kaybedip de, hudutları aşarken
Efendice dürüstçe, sevdik diye suç oldu...

Densiz zübbeler gibi, zıplayıp oynamayız
Her güzeli görüp de, salçalı kaynamayız
Doksan-altmış-doksana, sırvanıp yaynamayız
Biz helâl süt emmişiz, anlattığım kaç oldu?

Çocukluktan almışız, bu köklü terbiyeyi
Ölüm içre yaşayıp, kollarız telbiyeyi
Azmak dâim getirir, mahvı ve tecziyeyi...
Bilgeler nasihâtı, başımıza tâc oldu...

Gönül eğlendirmeyi, nâ-hoş âdet belledik
Allah Emrin tutup da, gelinleri telledik
Besmeleyle hâtunun, zülüflerin elledik
Gayra tevessül eden, nazarlarda aç oldu...

Karac'oğlan âşıktı, ama Rabbin bilirdi,
Mecnûn, Leylâ uğruna, aceb neden delirdi?
Fuzûli şiir yazsa, dilber cehde gelirdi
Şimdi aşklar sevgiler, bel altı ve kıç oldu...

İstanbul - 12.07.2000 00:45

M. Engin Karatay

Josephine 23.08.08 12:29

Canım Mısın?
 
Canım Mısın?

Gözlerinde tebessüm, bana bir hâl ediyor
Sevdâ dolu sözlerin, çok hoşuma gidiyor
Yüreğimin ipini, tatlı dilin yediyor
Ben senin mübtelânım, sen benim canım mısın?

İşlemişsin içime, yakıp da kavurmuşsun
Samyeli gibi esip, aşkınla savurmuşsun
Etkili bakışınla, gözlerimden vurmuşsun
Dolaşıp sıcak akan, damarda kanım mısın?

Mehtâbda dolaşırken, seyrettiğim yıldızım
Ummânlarda görünen, efsâne deniz-kızım
Derde dü-çâr olup da, çektiğim tatlı sızım
Hayâlimi süsleyen, özlenen yanım mısın?

Mecnûn'dan çok yanmışım, belki olurum verem
İbret olur bu sevgi, gölgede kalır Kerem
Ferhât dağları delmiş, ya benim eksik nerem?
Kamber'i imrendiren, övülen şânım mısın?

Nerde beste yaptıysam, hâlâ hâtırân yaşar
İlhâmım'ın boyutu, değme aşkları aşar
Kalemim elimdeyken, kalbim coşup da taşar
İsmin söylenen yerde, canlanan anım mısın?

Bu iksîr-i kevn ile, bulalım derde devâ
Muhabbet Rızâ için, olamaz bunda hevâ
Yâr ol bana Ukbâ'da, bendeki gâm-ı cevâ
Uçmağım'da Sultânım, sâlihâ hanım mısın?

Landsberg - 19.03.2000 07:45

M. Engin Karatay

Josephine 23.08.08 12:29

Dostum
 
Dostum

Dostum, şöyle karşıma geç!
Sana içimi dökmek istiyorum...
Bu güne kadar, hiç duymadığın şeyler anlatmak istiyorum...
Bilmem ki, beni dinleme zahmetinde bulunur musun?
Yoksa,
Yoksa kaşlarını büzüp, suratını mı asarsın?
Hani insana dar günde,
Sıkıntılı anlarda dost lâzım olur derler ya;
İşte öyle bir günün gecesindeyim...
Sabah olmuyor bir türlü
Geçmiyor şu vakit...
Dakikalar içine, Asırlar sığmış sanki
Geçmiyor, geçmiyor...

Derdim çok be dostum,
Nereden başlasam ki?
Hangi birini anlatayım?
Hangisine öncelik vereyim?
Ooff, ooff, yanmışım ben yaa...

Bir zamanlar, gözbebekleri parlayan
Onlar'a baktığımda Dünyâ'yı unutturan
Hayâtımın akışı içerisindeki her Sâniye'yi,
Rûhumun taa derinliklerine işleyen
Geçen günlerde tat dersen tat,
Haz dersen haz,
Lezzet dersen lezzet,
Aşk dersen aşk, yaşatan
Duygulu şiirlerimde, kâğıdımın nakşı, süsü olan
İçimdeki yangınları,
Her gün eskisinden daha fazla alevlendiren
O hoş tebessümünde,
Ilık bûsesinde,
Sıcacık nefesinde, yüreğimi âdetâ eriten
Beni sevmenin doruğuna eriştiren
Dünyâ, âlem birleşse, kopmama sözü veren
Vefâsızlık örneği sergilemeyeceğine dâir yeminler eden
Bundan büyük aşk olmaz diyen
Beni, şimdiki ben yapan
O sevgilim var ya;
O, beni terketti, gitti dostum...
Gitti...
Ardına bakma zahmetinde bile bulunmadan gitti...

Gitti, hoşçakal dâhi demeden
Gitti, gözleri yaşarmadan
Gitti, hiç eziklik duymadan
Gitti, güzel günleri hatırlamadan
Gitti diyorum dostum, gitti...
Aahh vefâsız, aahh insafsız...

Yıkılmışım be dostum
Gayrı, bu kadar acıyla yaşanmaz
Bu derde tahammül olmaz
Bu yük kaldırılmaz...

İşte dostum, anlıyor musun şimdi?
Gecelerin niye geçmediğini?
Niye sabah olmadığını?
Niye gündüzlerin dâhi, kapkara zindan olduğunu?
Niye Dakîkalar içerisinde, Asırlar yaşadığımı?

Haa bu günlerde, bir de Cânân var dostum;
Sevmemeye yemîn ederken,
Sanki inadına beni sev dercesine
Parmaklarıyla kalbimi kavrayıp, yerinden sökercesine
Yaralıyım, yanmışım, duymaz...
Dinlemez...
İçime umulmadık kıpırtılar veren sesini hançer yapıp
Artık delinmedik yer kalmayan bağrıma
Defâlarca saplarcasına
Ve, artık ben varım hayâtında dercesine
Bir Cânân var...

Gel gör kim, anlamaz hâlimden dostum
Ben ne yapayım dostum, ne yapayım?
Bunca Yıldır, sırlarımı paylaşan
Ekmeği bir, aşı bir arkadaşım değil misin?
Söylesene şimdi bana bir çâre!..
Susma öyle, konuş!
Hani nerde aşk?
Nerede sevmek?
Kim anlıyor sevildiğini?
Kim anlıyor, ölümüne sevdiğimi?

O zaman,
Ya sevmek, aşk yalan
Ya da suç...
Ama bunun adı ne olursa olsun
Ben yine seviyorum, ölene dek seveceğim dostum...

Landsberg - 12.12.2000 04:50

M. Engin Karatay

Josephine 23.08.08 12:30

Eşref Saatim
 
Eşref Saatim

Eşref saatim geldi, dokunmayın hiç bana!..
Özümde öz belirdi, bunda tılsımlı mânâ
Yine efkâr gemisi, demir attı limana
Akrep'le Yelkovan'ın, arasındaki âna

Bu öyle bir ukde ki, mârifet ister çözmek
Deryâ içre olup da, deryâ dışında yüzmek
Kaç kişinin kaçına, nasibdir bunu sezmek?
Enginlerde rehbersiz, o yolu bulup gezmek...

Benzersiz kalınınca, keşifde keşif artar
Ne arşınla ölçülür, ne de terâzi tartar
Her atılan adımda, kâşif bir perde yırtar
Vukûfun te'siriyle, o bir nidâdır; kurtar!..

Cesâret gerektirir, böyle yükü yüklenmek
Bu yükün hamalına, yakışmaz büyüklenmek
Vezîri rezîl eyler, gururlanıp diklenmek
Bundaki asıl murâd, seleflere eklenmek...

Landsberg - 07.10.2000 03:20

M. Engin Karatay

Josephine 23.08.08 12:31

Gönül Yarası
 
Gönül Yarası

Uzakta erişilmeze, yanıp sevdâlanmışım
Mükemmelin peşinde, tutuşup gâmlanmışım
Gâye-i maksûduma, kalben evhâmlanmışım
Belli ki kapanmıyor, bende gönül yarası

Ararım uzaklarda, yitirdiğim dermânı
İletmek mümkün değil, bu buyruğu fermânı
Sözün tesiri için, yeğleyemem nermânı
Böyle izhâr eyliyor, bende gönül yarası

Tâ yürekten vurgunum, hayâlimi süslerim
Vuslat adlı kelâma, ümîdimi beslerim
Uzaklara daldıkça, alevlenir hislerim
Bir fâsıla vermiyor, bende gönül yarası

Aşk oduyla yanmışım, olacak mı söndüren?
Levh-i Mahfûz'da yazgı, var mı bahtı döndüren?
Bir tek "O" olacaktır, bu sancıyı dindiren
Neden hafiflemiyor, bende gönül yarası?

Bir suyken rahme geçtim, sonra Dünyâ'ya geldim
Bülûğa erip sevdim, nice güzeller bildim
Lâkin O'nun uğruna, hepsini birden sildim
Şimdi illâ "O" diyor, bende gönül yarası

Haftalar aylar böyle, kovalar birbirini
Görmüş müdür geceler, bu sevdâ'dan pîrini?
Müsâvî kılar ismim, dertlerin en mîrini
Rasûl bile kullanmış, "Hümeyrâ" tâbirini
Kuvvetli bir rüzgâr da, esip demez yerini...
Bu hasret bitsin diyor, bende gönül yarası...

Landsberg - 19.07.2000 22:55

M. Engin Karatay

Josephine 23.08.08 12:32

Gülüm Seni Arıyorum
 
Gülüm Seni Arıyorum

Seherlerde esen yelde
Karlı dağdan gelen selde
Hasret kokan yaban elde
Gülüm seni arıyorum

Güneş'in her batışında
Ay'ın ışık katışında
Sabah şafak atışında
Gülüm seni arıyorum

Masallarda, şiirlerde
Mısrâlarda, dizelerde
Adın'ın yazdığı yerde
Gülüm seni arıyorum

Zambak, menekşe, sümbülde
Gülistânda açan gülde
Hüzünle öten bülbülde
Gülüm seni arıyorum...

Landsberg - 19.05.2000 21:30

M. Engin Karatay

Josephine 23.08.08 12:32

Hümesrâ'sız Olur Mu?
 
Hümesrâ'sız Olur Mu?

Bağışlayıp Dünyâ'yı, verseniz de her şeyi
O'nunla öğrenmişim, adam gibi sevmeyi
Unuturum mecbûren, yokluğunda gülmeyi
Tüm dilberleri alsam, Hümeyrâ'sız olur mu?

Yâr bellemişim O'nu, hem de kavilleşmişiz
Bir istikâmet için, bu yolda birleşmişiz
Yekten atar damarlar, kalben bütünleşmişiz
Alıp verdiğim nefes, Hümeyrâ'sız olur mu?

Çok hâtunlar tanıdım, en ince detayıyla
Hasletleri sınırlı, parmaktaki sayıyla
İdrâkimi arttırdı, az veyâ çok payıyla
Hûriler imrendiren, Hümeyrâ'sız olur mu?

Var mı O'nun benzeri, biraz etrâfa bakın!..
Bulamazsınız derim, aramayı bırakın!...
Tâ içimdedir yeri, canımdan daha yakın
Bedenimde ki rûhum, Hümeyrâ'sız olur mu?

O'nu bana yâr eden, Rabb'e şükür vazîfem...
Nasıl sevmişim nasıl, tertemizdir nazîfem
Gözlerinin bebeği, ilhâmıma taz'îfem
Eğer mahrûm kalırsam, o gün olur âzifem
Böyle derin hissiyât, Hümeyrâ'sız olur mu?

Landsberg - 13.08.2000 05:25

M. Engin Karatay

Josephine 23.08.08 12:33

İstiyor
 
İstiyor

Yalnızlık istiyor yüreğim
Sessizlik, suskunluk istiyor...

Başını bilmediği ve sonunu kestiremediği bir duyguda...
Ve, etkisinden kurtulmak istiyor...

Uçsuz - bucaksız enginlerde
Sessiz - sedâsız ummânlarda
Muhteşem bir tayfunla,
Te'sirli anaforla
Alabora olmak istiyor...

Çatlamış, yarılmış, susuz kalmış topraklarda
Güneş'ten aldığı alevleri bağrına basan
Tek damla yağmur düşmemiş çöllerde
Kavrulmak istiyor...

Zifiri karanlıklarda
Sabahı olmayan gecelerde
Ve sır tutan, kuşatan gecelerde
Bulutlar ardına gizlenmiş
Zühre'yi istiyor...

Muhteşem barajların direncinde
Çağlayanların, şelâlelerin coşkusunda
Vâdilerin, ovaların uzantısında
Başı dumanlı dağların zirvesinde
O'nu istiyor...
Sâdece O'nu istiyor...

Landsberg - 10.10.2000 02:35

M. Engin Karatay

Josephine 23.08.08 12:34

Müslüman Evladı
 
Müslüman Evladı

Ey Müslümân evlâdı, senin bir kimliğin var
Yırtma hayâ perdeni, koru zînetindir ar
Düşün şöyle güzelce, neyi taklid edersin?
Koşturup dolu dizgin, hangi yöne gidersin?

Allı pullu bu zevkler, boyamasın gözünü
Hepsi bir gün bitici, belle işin özünü!...
Tatlı görünür sana, bir kaç günlük eğlence
Sonucunda bir kârın, oluşacak mı sence?

Benzeme gâfillere, bu zümreden sayılma!
Her gördüğün güzele, iç çekip de bayılma!
Sev dürüstçe birini, buna engel olan yok
Aç gözlülük yaparsan, bulacağın zarar çok

Huzûr vardır helâlde, meyletme hiç harâma!
Kaçırırsın keyfini, mâcerâ da arama!
Sokaklarda sürtenin, neş'esi çok mu fazla?
Belâyı buluyorlar, gittikleri bu gazla

Yosmalar, fırlamalar, ahlâkını bozmasın!...
Mîsâl ol etrâfına, millet hepten azmasın!...
Unutma her hatânın, ceremesi çekilir
Yârın evlâdın azıp, tam karşına dikilir

İster misin onlar da, kurda kuşa yem olsun?
Hayâtın baharında, tüm ümidleri solsun?
Nasıl Anan-bacına, istemiyorsan kem söz,
Kimsenin nâmusuna, dikme sakın sen de göz!...

Efendice olursan, bil ki dâim faydana...
Emînlikte hep yazdır, nasîbini paydana!...
Bilir misin Rehberin, Muhammed-ül Emîn'di...
Herkes güveniyordu, sadâkati yemîndi...

Sen O'nun Ümmeti'ysen, bağlılığını göster!
Sana can veren Allah, en başta bunu ister...
O Peygamber Kılavuz, Gönüllere Şifâ'dır...
Sünneti'ne uyman da, vazîfeyi îfâdır...

Boşver hayât geçici, sınırsız lezzeti seç!
Doyumsuzlar uğruna, tadımlık olandan geç!
Hûri-Gılmânlar hazır, hakedeni bekliyor...
İşlenen her sevâba, Mevlâ yeni ekliyor...

Orda bir düğün var ki, görülmemiş mîsâli
Kim arzulamaz ki, böyle tatlı vîsâli?
Hayâli bile güzel, anlatmaya söz yetmez...
Şeb-i Ârûz esrârı, kimin hoşuna gitmez?

Landsberg - 15.08.2000 23:50

M. Engin Karatay


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 06:03 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2