tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Oktay Rıfat Horozcu Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/13068-oktay-rifat-horozcu-siirleri.html)

Josephine 25.08.08 06:16

Oktay Rıfat Horozcu Şiirleri
 
Ağzımın Tadı

Ağzımın tadı yoksa, hasta gibiysem,
Boğazımda düğümleniyorsa lokma,
Buluttan nem kapıyorsam, vara yoğa
Alınıyorsam, geçimsiz ve işkilli,
Yüzüm öfkeden karaya çalıyorsa,
Denize bile iştahsız bakıyorsam,
Hep bu boyu devrilesi bozuk düzen,
Bu darağacı suratlı toplum...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:17

Akşam Balığın Karnında Bekliyor
 
Akşam Balığın Karnında Bekliyor

Bir yağmurla çıkıyor rıhtımına
sıkıntının, büyük kayıkların
dönüşünü gözlüyordu,
akşam balığın karnında bekliyor.
Fitili tütüyordu servilerin
ve yazılar dallar arasında.

Mahallenin deniz koktuğu
kamburun atla dolaştığı
saatlerin saatlere benzediği
bir günde bekliyordu
insanların dönmesini oraya
oysa bir delik kalıyordu
yerinde umutların, kara bir yelken
yarını olmayan iskelede.

Mevsim, tonozların altından
geçerek basıyordu toprağa,
cöp yığınları leşler
yeni sözcükler otta ve yaprakta
yabancı bir kıpırtı ruhumuzda.

Bir tüy düşüyordu suya
karayelin dişlerinden geçirdiği.

Akşam balığın karnında bekliyor...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:17

Aracı
 
Aracı

Bağlı kollarımı çizmek kimin aklına gelir
kelepçeli o zamanlar
bir kız kaşıkla su içirir
başımı çevirince -yeter demekti bu-
kaybolurdu

büyük ağaçların gölgesiyle
geldiği çok oldu
arada bir geceleri yarı çıplak
ve daha çok
saçları uzadıkça

denize inerdik
ben yüzerdim o girmez
rıhtımdan suya bakardı
denizden çıkardım
yok

şaşırmazdım
ben onun doğumunu bilirim
doğmadan öncesini
yokluğunu...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:18

Aşık Merdiveni
 
Aşık Merdiveni

Dişli rüzgarlara karşı büyüttüm
Düşman gecenin içinde seni
Bir damlacık aydınlığım
Kalemime kağıdıma şavkı vuran
Avucumda koruduğum bugüne...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:19

Ayla Gezinti
 
Ayla Gezinti

Ağaçlar ki atlar gibi ayak üstü
Uyurlar, başlarında düş torbaları,
Dalgın, el ele geçiyorduk uykulu
Ağaçları. Bulutları geçiyorduk,
O yerde ben gökte, el ele, göz göze,
Ağır ağır kayıp giden bulutları .
Döküyordu akçıl, gümrah saçlarını
Denize, o yerde ben gökte, el ele;
İçiyordum yıldızlı, gecesel sütü
Dudaktan, omuzdan, en yüksek memeden...

Kaynak: Elleri Var Özgürlügün

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:20

Bağımsız
 
Bağımsız

Bütün karanlığı versem size giden geceyi durduramazsınız
Işır odamızın havası kaçar çeşmelerinizden durduramazsınız
Ben denize bakarım sandalca uzaktan
Siz yüzersiniz bir kuş uçar bir gemi geçer durduramazsınız...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:21

Balıkçı
 
Balıkçı

Denize vuran balıkçı
Bir aynadan döner bize
Yüreği rüzgara göre
Mintanı yamalı
Ayakları çıplak
Elleri güzel

Denize vuran balıkçı
Kuşu yıldızı getirir bize
Kabuklu böcekler ve yosun
Bırakır sepetini küpestesine
Denizde pupa yelken günümüzün

Geceler kısacık gündüzler uzun...

Kaynak: Koca Bir Yaz

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:22

Başka Biri
 
Başka Biri

Ölü bir kente sürülmüş, tutuk
Sinsi bir sokakta tek başına
Sorumsuz bir denizde gülümser.
Bencil renklerden uzak, benekli
Külü eşildi mi ışıl ışıl.
Her türlü sevgide yaprak veren
Dağıtmadan, bölüşmeden yana.
Özgürlükten, yoksullardan yana
Başka biri durmadan ve kendi...

Kaynak: Elleri Var Özgürlügün

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:23

Batak
 
Batak

Gökteki uçurumdan başım dönse de,
Sokulurdum az daha, az daha.
Gömük yarı belimize kadar, büyük
Yarı belimizden öte, cıvık
Batakta. Bir sarmaşık gibiydi batak,
Bir tuz ki aşımıza karışmış,
Oyar köstebekleriyle etimizi.
Kelepçelidir kirpiklerimiz,
Acır bir ışığa dönse yüzümüzü.
Aydınlığa versek elimizi,
Uzuyor koyu bir katranla yapışkan
Parmakların ucunda ip gibi.
Ak bir güvercin alsak avucumuza,
İnim inim karayel yerine,
Güvercinin tüylerinde batak. Batak
En uzak ışıltılı yıldızda.
Çektik kentin yorganını üstümüze,
Düşler kurduk, düşlerimiz batak.
Ve batak kişiler sardı yöremizi:
Suratları insana boyalı
Bütün o alıp satanlar, üleşenler;
İçimizde açan karanfili
Kara tırnaklı yaldızla kirleterek,
Sıkınca bir irin çıksın diye
Yalnızlığa gömenler, ün tacirleri,
Bağnazlar, despotlar ve ödlekler;
Havasız odalarda duman kişiler;
Yoksulun cebinden aşırırmış
Beşikleri yutturanlar altın diye.
Durgun batak, leş kokulu batak!
Atımı getirin benim, kır atımı!
Bataktan dörtnala çıkmak gerek!

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:24

Bayraklarımı Çektim
 
Bayraklarımı Çektim

Bütün bayraklarımı çektim gönderlere,
Kanımın sıcak rengine boyadım kenti.
Taşlar döşedim öfkelere giden yola,
Elimin tersiyle düzledim kuleleri.
Sevgiyi dörde böldüm, doğu, batı, kuzey
Güney, sıçraman için bir uçtan bir uca,

İlk çekirgem kilidime göre anahtar.

Bahar güneşi gibi taze, tomurcuklu,
Dalımda sevincimi taşıyan umutlar.
Ayrı bir aydınlık aydınlığın içinde,
Boşanın musluklarım, yağın yağmurlarım
Eskinin, karanlığın, korkunun üstüne

Dağdan ovaya inen sellere merhaba

Ben ortada duruyorum, günler, geceler,
Sokaklar, evler akıyor iki yanımdan.
Sivriyim, paslanmaz demirden ve gökten.
Topaç gibi çeviriyorum mevsimleri.
Bir fiskede devirdim sildim yalnızlığı,
Kendi sütümle büyüyorum ölmezliğe

Toprakta otlar, ağaçlar, ıslak yarınlar...

Kaynak: Elleri Var Özgürlügün

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:25

Ben Maksada Bakarım
 
Ben Maksada Bakarım

Madem ki maksat barış
Yurtta barış
Cihanda barış
Salla gitsin atom bombasını
Mister Fışfış
İnsan dediğin nedir
Abur cubur
Olsa da olur
Olmasa da olur
Maksat barış
Yurtta barış cihanda barış
Kendi savaş
Adı barış
Ama yanarmış yıkılırmış
Boş veeer
Maksat barış...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:26

Bir Aşka Vuran Güneş
 
Bir Aşka Vuran Güneş

Öyle sevdalar vardır, biter biter başlar;
Buruk tatlar vardır, ağızda sürüp giden;
Bir aşka vuran güneş kolayca batmıyor.
Yanıyor bin kollu şamdanı, tutuşuyor
Ufkunuzda camları göksel konağının
Ve bir yaz akşamı buhurdan gibi tüten
Hanımellerinin morumsu buğusunda,
Bekliyor bahçemize dönük balkonunda,
Sarmaşık gülleri kokladıkça kırmızı,
Hüzünler, japonfenerleri arasında.
Öyle günler var, öyle anlar, hiç bitmeyen!
Nasıl bir ışık emmişler ki sevginizden,
Ansızın başka bir yüzle güzel, kopmuşlar
Büyük Irmak'tan, ayrı düşmüşler desteden,
Yağmışlar ilkyaz yağmurlarınca ve özlem
Açmış yaban çiçeklerini tarlanızda.
Ölümsüz günler onlar, bir hiçle beslenen;
Zaman dişi güvercinler, uçma bilmeyen;
Uzay ötesi ovalar, ayak değmemiş;
Başka bir mevsim, başka bir dal, başka yemiş.
Erir kim bassa o toprağa ve kim tatsa
O yemişten. Balla dolar testi, açılır
Açılmayan kilit, çiçeğe durur badem,
Dolanır bilgelikle mutluluk yüreğe.
Ak bir bulut bekler üstünüzde havada,
Kuşlar iner, devinme birden bitiverir,
Çıt çıkmaz evrenden. İşte ortadasınız,
Havuz, ağaç, deniz, ne varsa size göre.
İşte aydınlıklarda, çekilmiştir bir resim
Gibi kalır aklınızda, gölgesiz, duru,
Küçük bir bahçede susar gibi yaparak
Karşılıklı gizemlere daldığınız gün...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:27

Bir Öpüşün Dudağında Buluşmak
 
Bir Öpüşün Dudağında Buluşmak

Uzak bir gündüzden gelirseniz
şu kapının ardında bulun beni,
eşikle sofa, güneşle mermer, aşkla ölüm
el ele oynarken taşlıkta.
Alın kılıcınızı vurun boynunu
perdelerin arkasında sevişen bulutların.

Minder bir yokuştur tırmandığımız,
kilim saçları örülen kız çocuğu,
kırık bir duvar saatidir maşrapa,
sandalye ölüme bırakılmış bir gemi sonsuzda.
Satın savın hepsini, küflenmiş somunumu
köpeklere doğrayın kahve falına havlayan,
bir taş su için bahçeyi akıtan
tulumbasından kiraz ağacının.

Uzak yazlardan gelirseniz evde yokum,
çarşıda olabilir ya da kahvede.
Benim işim unutmak, sizi unutmak,
boynuma dolayıp kesik kollarınızı
başınızın sedirinde uyumak.
Bakın şu elmalara tekmil çürük,
sokaklar limon çekirdeği gibi
ve evler dişsiz bir kedinin ağzında.

Sizin gözleriniz akrep gibi kabuklu.
Sizin avucunuzda bir sofa var,
bir yatak var içinde, dolambaçlı bir merdiven
Sizin saçlarınız, kirpikleriniz,
bütün kıllarınız taş bir dehlizin ucunda.
Bir ağaca bağlayabilirim sizi,
doğramadan, yolmadan, savurmadan önce,
çakmadan önce odanızın duvarına...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:29

Bir Şey Her Şeydir Her Şey Bir Şey
 
Bir Şey Her Şeydir Her Şey Bir Şey

1
Bir öpüş su içiyor maşrapasından gecenin,
her dudak yalnızlığımızın peşinde,
batık gemileri dirilen güneşleriyle
göksel balıklarına karşıcı gelebilir mahalle.

Ne güzel ölüler vardı bir vakitler,
yüzler, şimdi dirilerin bil çaydanlığı boş,
omuzları sarkık ceketler içinde,
çayırdaki evlerinin gözleri kör,
bir adamın boşluğunca sırtını denize dönmüş
kedileri nokta gibi sedirde,
unutulmuş bir anı kalıntısı gibi uzaktalar
içleri yok kutularıyla baş başa.

Yeniden uyumalı o kuşla kanadının altında,
aktarmalı damlayan suyu yavaşça
oluklarına ruhumuzun,
neresini veriyorsak yine orası,
örselemeden, incitmeden.

2
Her sabah bir gül tutarak uyanıyor,
her akşam bir sofranın dikeninde
uzatıyor saçlarını unutmak için,
dişlerini biliyor ya da bilmiyor,
avuçları belli ki güneşe dönmek için,
yüreği bir çardaktan sarkabilir.

Hep o kapıdan girip çıkıyoruz,
ak evler giyiniyoruz, sofamız, taşlığımız
gel diye sesleniyor kuleden
atladığımız kuleden denizin sesine doğru,
bir kent çekiyoruz ardımızda
avutulmaz bülbülle kadar hızlı.

Hep o saraydan görünüyor, bahçesinden,
tüm başlangıçlara gebe tek dilenci,
üfürülmüş bir saksağan karaltısı
gibi elleri nar tanesinde,
dudağında bayıltıcı
son karanfil kokusu, fesleğenler, fesleğenler.

3
Geri dönmesini, yüz geri etmesini seviyor,
seviyor geçtiği yollardan tersine yürümesini,
bakıyor eskiden düşürdüğü bir çakı otların arasında,
uyutuyor ağzında başka bir tadı var,
uyanıyor başka bir güneş damarlarında.
taş bir simgeymiş, yalnızlık tıka basa dolu,
yaprakların savruluşu rüzgarda
bir umudun suya vuran rengiymiş buluttan,
bulutsa uçan kuşmuş memesinden
tip tip bütün gece.

Kendini bir de rüzgarlarında bulsa

4
Ah sen en güzel taş, taşken su,
suyken kara burçak, yaba, bel, çivi,
bütün kapıların mandalı, ipler, serilmiş çamaşırlar,
ağızlık, mintan, camdaki saksı,
saksıyken bulut, bulutken tesbih,
çektiğim hali silktiğim, yatırdığım,
üstüne bindiğim, öptüğüm, mezarında yanında yattığım,
yatarken deniz, denizken balık, balıkken güneş,
güneşken tarla, tarlayken ev, pencere,
pencerede insan başı, kendim, bir başkası,
karanlık duvarda yürüyen akrep,
tenekelerle çekilen kuyudan suladığımız, kırptığımız,
bir sopa diktiğimiz yanına, iple bağlanan,
bağlanırken çözülen, çözülürken misina,
hepsi bir anda, hepsi bir solukta,
hepsi, hepsi, hepsi.

5
Gözlerim değince tarlada mısıra,
bir su akıyor içimden otlar arası,
bir kuş uçuyor üstünde yabanil,
gözlerim değince kuşa, yalayınca tüylerini
bir ağaç büyüyor boynumda kara yeşil,
güneşe bakıyorum, ırgatlara bakıyorum,
bulutum geçiyor başlarından salınarak,
veriyorum, alıyorum, öğütüyorum,
ekmek ediyorum saçta, çöreotu ekiyorum,
bebelere, yoksullara, acıkanlara...

Kaynak: Denize Dogru Konuşma

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:30

Biz ve Onlar
 
Biz ve Onlar

İçlerinden geçenleri anlıyorduk, sölylemediklerini.
Yoksulsunuz, iğrençsiniz, diyorlardı,
ne giysiniz var dolabınızda, ne iki türlü yemeğiniz, ne de paranız,
sevginize karnımız tok, özgürlükse özgürlük bizim için,
Sırıtmaya bile gerek duymadan arkalarını dönüyorlar soframıza.
Oysa biz alın terimizi bölüşürüz, yağma ve harç bilmeyiz.
Tütünü öküz için icat ettik, sürerken bir cıgara içimi dinlensin diye.
Öküz bizsek, hani soluk alacak vakit nerde!
Bu yüzden hor bakıyorlar bize, kanımızı içtiklerinden.
Bencillik en büyük bereket onlara, beylikleriyse
en büyük dolap...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:30

Çocuk
 
Çocuk

İhtiyarın yanındaki çocuk
Oyuncak bir güneşe benziyor.
Anasına uzayan dağlarda,
İnsanla balık arası, kaygan
Bulutların içine düşünce,
Kolundan yakalamış sıkıca
Sarı boncuk gizli ayışını.

Kaynak: Elleri Var Özgürlügün

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:31

Çocuklar
 
Çocuklar

Kapışıyorlardı yaz gök
güneş ne varsa, içimize
sıcakla gireni durgun,
mavi giyerek, saçları rüzgarda
koşarak çığlıklarla deniz aşırı,
avuçluyorlardı ot
ağaç ne varsa, altlarına alarak
üstte duranı ve büyüyeni kendi kendine.

Kaynak: Koca Bir Yaz

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:32

Duvar
 
Duvar

Kireç badanalı duvara
Kömürle adını yazdım
Bir gemi resmi çizdim üstüne
Balıklarını dizdim
Gemi aldı götürdü seni
Tükürdüm mavisine
Sildim denizlerini bozdum...

Kaynak: Koca Bir Yaz

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:33

Düşte
 
Düşte

Seni göremem bir daha
Sana dokunamam bir daha
Büzülmüş oturuyorsun
Arkan bana dönük
Sana sarılamam bir daha...

Kaynak: Koca Bir Yaz

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:34

Elleri Var Özgürlüğün
 
Elleri Var Özgürlüğün

1
Köpürerek koşuyordu atlarımız
Durgun denize doğru.

2
Bu uçuş, güvercindeki,
Özgürlük sevinci mi ne!

3
Öpüşmek yasaktı, bilir misiniz,
Düşünmek yasak,
İşgücünü savunmak yasak!

4
Ürünü ayırmışlar ağacından,
Tutturabildiğine,
Satıyorlar pazarda;
Emeğin dalları kırılmış, yerde.

5
Işık kör edicidir, diyorlar,
Özgürlük patlayıcı.
Lambamızı bozan da,
Özgürlüğe kundak sokan da onlar.
Uzandık mı patlasın istiyorlar,
Yaktık mı tutuşalım.
Mayın tarlaları var,
Karanlıkta duruyor ekmekle su.

6
Elleri var özgürlüğün,
Gözleri, ayakları;
Silmek için kanlı teri,
Bakmak için yarınlara,
Eşitliğe doğru giden.

7
Ben kafes, sen sarmaşık;
Dolan dolanabildiğin kadar!

8
Özgürlük sevgisi bu,
İnsan kapılmayagörsün bir kez;
Bir urba ki eskimez,
Bir düş ki gerçekten daha doğru...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:35

Eski Zaman Âşığı
 
Eski Zaman Âşığı

Ben eski zaman âşığıyım
Sevda çeker düşünürüm ağlarım
Bazen tilki kadar kurnaz bazen akılsız
Bazen çocuk gibiyim bazen bakakalırım.

Herkes âşık olur sevdalanır
Bir yolu var gönül çekmenin de
Benimki sevda değil ateşten gömlek
Bir kor düşmüş ışıl ışıl yanar içimde

Ama ben eski zaman âşığıyım
Sevmek kadar kanatlanmak da gelir elimden
Gece hayalimde gündüz fikrimde
Ela gözlü o yâr çıkmaz gönülden...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:36

Fadik Bastimar İçin
 
Fadik Bastimar İçin

Aşmış, körpe ve kolay, birdenbire,
Çocukluğun bir karış duvarından,
Tomurcuklu bir badem dalı sanki
Gencecik öç alma bilmiyor,
İlk cemre kadar yeni, havadaki.

Her ayrılık döneminde, bir ırmak
Bulur pencerede, yüzer usulca,
Yüzer bana doğru ; gelir ve gider.
Getirdiği büyük yalnızlığa denk
Başla yele ve gizli iskeleti.

Kaynak: Elleri Var Özgürlügün

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:37

Fadik ile Kuş
 
Fadik ile Kuş

Fadik kız Fadik kız
Kuşa bak kuşa
Süzüm süzüm süzülüyor havada
Kuş musun
Şeytan uçurtması mısın ağabey
Bu ne keyif böyle
Kedi desen öyle
Köpek desen öyle
Tavuklar horozlar öyle
Ağaç ver yansın etmiş pembeyi yeşili
Donanma sanki mübarek
Deliye dönmüş çayır çimen
Halı gibi kara toprağın üstü
Fadik kız Fadik kız
Fırlat çarığı çorabı
Yürü
Bir daha söyletmedi Fadik kız yürüdü
Az gitti uz gitti
Dere tepe düz gitti
Ballıbabaları emerek
Burnunu çekerek
Ver elini çekelek
Ben sana küselek
Gide gide bir ağacın dibine vardı
Ağaç büyük
Üç adam kucaklayamaz
Dalları nah belim gibi
Yaprakları yeşil
Ama ne yeşil
Karaya çalar yeşillikten
Ağaç dile geldi

Fadik
Buyur ağaç
Karnın aç mı
Aç ağaç aç

Çelerden dili dolaştı Fadik’in
Ağaç sordu
Ne yersiniz sizin köyde
Ekmek yerik
Başka
Pancar yerik
Başka
Başka ekmek yerik

Ağaç kızdı

Bana bak Fadik
Doğru söyle
Başka ne yersiniz köyde
Erik yemez misiniz erik
Yerik

Ağaç küplere bindi

Ulan piç kurusu
Siz et yersiniz köyde
Yerik
Siz börek yersiniz köyde
Yerik
Ha öyle imana gel
Yerik
Siz makarna yersiniz köyde
Yerik yemezik yerik
Vay

Ağaç sıyırıp köklerinden birini toprağın altından
Bir tekme salladı Fadik’in kıçına
Fadik balon gibi
Yükselmeye başladı havalara
Bereket
Şu bizim kuşa
Hani canım
Şu yukarda lafı geçen kuş
Kaptığı gibi Fadik’i
Gak deyince et
Guk diyince su
Yerden yedi kat arşa kanatlandı o hızla
Baktılar cennet
Cennette bir kalabalık
Bir kalabalık
İğne atsan yere düşmez
Çukurova ırgat kahvesi sanki mübarek
Ama öylesine değil
Lüküs kibar
Duvarlar silme muhallebi
Ayın on dördü gibi gılmanlar
Gılmanların peşi sıra rintler
Kırk dokuzluk ab-ı kevserler patlatılmuş
Ciğer kebapları sulu sulu
Kimi güler
Kimi konuşur
Kimi
Canib-i rahmete son çektiği sağarla döner
Kısacası alem
Rintlerden biri Fadik’e sordu

Ciğer yer misiniz sizin köyde
Yerik
Hindi dolması
Yerik
Bibido
Yerik
Mr. Pickwick
Yerik
Eveleme develeme deve kuşu kovalama
Yerik
Peki şey yer misiniz şey
Yerik
Miyan kökü
Yerik
Mısır koçanı
Yerik
Hayal Şehir
Yerik yemezik yerik

Bir tekme Fadik’in kıçına
Sür deveci develeri yokuşşa
Ak göğüste gül memeler tokuşa
Bereket şu bizim kuşa
Derken efendim cumburlop
Yeni baştan yeryüzüne indiler
Fadik iki göz iki çeşme doğru eve
Kuş
Şeytan uçurtması gibi süzülmeye
Bıcır bıcır söylenmeye havalara...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:47

Fadime Kız
 
Fadime Kız

İki elinde su dolu iki kova
Bahçe dibi serviye doğru
Fadime kız geliyordu
Anası çamaşırları yumuş
Çitin üstüne seriyordu
Ağası çömelmiş duvar dibine
Çenesi dizlerine dayalı
Tütün içiyor...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:48

Fatih'in Resmi
 
Fatih'in Resmi

Ayasofya kubbesinde ak bir bulut,
Baktım, gitti gider. Balrengi tesbihim
Kehribar günler, düştü yaprak ve umut,
Güz yağmuru indi camda düğüm düğüm.

Benimdi savrulan kaftanlar, benimdi
Atların boynu, yerinde yeller eser!
Surların taşlarına sürdüm elimi,
Benimdi İstanbul, burçlar bana benzer.

Altın sahanlarda aş yedim, su içtim
Altın kupadan, zorlu Tuna'dan geçtim,
Ben Sultan Mehmet, Avni, tuğlarla yüce.

Bir resimde kaldım cüce, ben değilim,
Sarığım, soğuk kürküm, kokusuz gülüm,
Ararım, aranırım yerde delice...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:48

Geceye Yakın
 
Geceye Yakın

Gözleri çukurda uzun yüzlü
iki adam yan dönmüş denize
geçmişi konuşuyorlar.
bir kurşun donukluğu havada
uzakta çizgi teknenin düz dumanı
ay doğmuş daha sular kararmadan
diyor ki bizlere : - Birazdan
geceye ve gündüze yabancı
bu melez akşam saati geçer
kentin gürültüsü yavaşlar
doğrulur koltuğundan cüceler sakatlar
yatışır can sıkıntısı
soylu bir gece başlar...

Kaynak: Koca Bir Yaz

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:49

Gün Usulca
 
Gün Usulca

Gün usulca karardı pencerede,
Gece oldu lambaya bakıyordum
Camda, yalnızlığı gördüm derinde.
Baktım ki başıboş sokak, mutsuz
Taş kesilmiş yüzümde, ellerimde

Vay benim alınyazım, işsizliğim...

Kaynak: Elleri Var Özgürlügün

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:50

Güzel
 
Güzel

Kadın vurmuş maltıza tencereyi
Fasulye pişiriyordu
Adam düşünüyordu
Altmış beş fasulye diyordu
Yirmi beş de soğan
Doksan
İki yüz de yağ
Etti mi sana iki yüz doksan
Yaaa
Adam düşünüyordu
Bir kundura almalı diyordu
Hayrı kalmadı bunların
Su alıyor bunlar diyordu
Nasıl etsem diyordu
Çocuk zıpzıp oynuyordu
Kedi sıçan tutuyordu
Kedinin tuttuğu sıçan
Ecel terleri döküyordu
Fasulyeler helme döküyordu
Çocuğun zıpzıpları
Kilimin sarısından mavisine
Mavisinden alına geçiyordu
Adamların kafasından hayaller geçiyordu
Kiminin han hamam geçiyordu
Soğan ekmek kiminin
Gökten bulutlar geçiyordu
Gök mavisi titriyordu bulutların ötesinde
Güzel güzel...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:51

Hangi Saatlerde
 
Hangi Saatlerde

Hangi saatlerde ve nasıl, ben de bilmem!
Birden, çözülüverir şifresi kilidin
Ve yüzün oturur gözlerimin yivine,
Öpüşür dalgın, tıpatıp erkekle dişi.

Kavaklar sallanır yol boyunda, ay doğar,
Savrulur kanatlı tohumlarım havada,
Yıldızı tüylenir gecemin, sonra kişner,
Büyük dört ayakta beyazlık ve akıtma.
Alsam gitsem seni yataklara! Hey benim
Balta girmemiş ormanlarım, mor dağlarım!

Hangi saatlerde ve nasıl ben de bilmem!
Budarım umutlara sarkan kollarımı.
Ay kızarır ve batar. Yontma taşlarımı
Kaldırıp şileplere, rüzgarlı kıyıda,
Bir mamut iskeleti hızıyla macuna,
Dağ gibi bulutların öfkesi altında...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:52

Harç Çeken İşçiler
 
Harç Çeken İşçiler

Harcını çekiyorlardı yapının,
kara bir don, belden yukarsı çıplak.
yıldızlarını çekiyorlardı evin omuzlarında,
pencereden görünecek dallarını, komşunun yarısını,
ağaçların arasında kaybolan yolunu,
durulacak yerlerini çekiyorlardı, bütün o noktaları,
aşkı, ki saklanırız çoğu kez sevişmek için,
köşeleri çekiyorlardı, merdiven başını,
mutfağın sofaya vuracak aydınlığını,
bir kızın ölüşünü ansızın
iki kapı arasında, yaz başlangıcı olabilir,
saksılar olabilir, hasekiküpesi, cezayirmenekşeleri,
yalnızlıkları çekiyorlardı, öpüşleri,
karşı çıkışları, susmalara karışan böğürtleni,
bir denizden uzaklara çıldırmanın sevincini,
bükük beli, koltuktakini, sofada yürüyeni,
kaynayan çaydanlığın mutfağa diktiği
o kokulu ağacı, kabuklarını döktükçe büyüyen,
semizotunu masada, maydanozu domatesi,
kaşığa uzanmayan eli ve lokmayı boğazda düğümlenen,
doğacak oğlanı ölmeden önce
bir nisan yağmurunda avucunda güneşle.
Çay soğumasın, bu reçeli seversin sen,
orasını çekiyorlardı işte, tam orasını,
umutların ömrümüzden döküldüğü yeri
ve ev yükseliyordu yavaş yavaş kaderine doğru.

Onlarsa gün batmadan gidecekler...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:53

Hatırlama
 
Hatırlama

Her dakikasını ayrı hatırlarım
Erenköy’de geçen zamanın
Rüyama girer bir arada
İstanbul, bahar ve Türkan’ım.
Bir odamız vardı etrafı sarmaşık
Bostanlara bakan penceremiz
O güller kadar taze
Ben ona deli gibi aşık.
Aynı yatakta dinlenir başlarımız
Saçlarım saçlarına karışırdı
O ince bir kızdı,ince alımlı
Ne giyse yakışırdı.
Yeter ki gönüller şen olsun
Şarkılar söylerdik yolda
Hep karşıma otururdu ellerini tutardım
Akşamları eve dönerken Baraşol’da.
Ağaçlar çiçekteydi
Türkan sağ beraberimde
İstanbul bahar içindeydi
Kalbim sevda içinde...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:54

Karıma
 
Karıma

Sofalar seninle serin
Odalar seninle ferah
Günüm sevinçle uzun
Yatağında kalktığım sabah

Elmanın yarısı sen yarısı ben
Günümüz gecemiz evimiz barkımız bir
Mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter
Yalnızlık gittiğin yoldan gelir...

Kaynak: Yaşayıp Ölmek,Adam yay

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:55

Kuş
 
Kuş

Eski bir aynada çoğalıyordum. Birden
On, onken yirmi; büyüyor kalabalığım.
Fırıncı, demirci, sabuncu, meyhaneci;
Deniz ben, sokak ben, ağaç ben, yalnızlık ben.
Kendimi içiyordum bardaktan, kendimi
Dişliyordum elmada.Yat kalk, uyu uyan
Çevreye serptiğim benler içinde ben
Sonra gün battı, morardı dağların ardı.
Bir kuş öttü ovada, başka bir hamurda,
Aynamızda ay ışığı gibi yansıyan...

Kaynak: Elleri Var Özgürlügün

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:57

Mahzun Tarafım
 
Mahzun Tarafım

Benim mahzun bir tarafım vardır.
Bakmayın neşeli olduğuma;
Sanki bir başkası içimde;
Pişman dünyaya geldiğine.
Bağ, bahçe ,deniz kenarı,
Güzel manzara faydasız;
Ben hazdan bitiyorum,
O daima neşesiz

Alışamadım yıllardır.
Bu ikinci varlığıma
Bakmayın neşeli olduğuma
Benim mahzun bir tarafım vardır...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:58

Mor Kalem
 
Mor Kalem

Her koşmana bir öpücük var dedi
Yaktı beni canevimden sürmelim
Durulur mu bunu bize yâr dedi
Haydi kalem nazlı kalem mor kalem

Boş kağıdı çizik çizik çizersin
Güzelleri övmesini bilirsin
İsteyince bülbül olur ötersin
Haydi kalem nazlı kalem mor kalem

Ela gözlüm sonra bize darılır
Bir koşmaya boynumuza sarılır
Has bahçenin gülü böyle derilir
Haydi kalem nazlı kalem mor kalem

Oktay der ki mor kalemim bir tane
Güzeller emrine gelmiş cihana
Gayri ela gözlüm olsun bahane
Haydi kalem nazlı kalem mor kalem...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 06:59

Ölmüş Bir Arkadaştan Mektup
 
Ölmüş Bir Arkadaştan Mektup

Eskisi gibi yaşıyorum
Gezerek, düşünerek
Yalnız biletsiz biniyorum vapura, trene
Pazarlıksız alışveriş ediyorum
Geceleri evimdeyim, rahatım yerimde
(Bir de sıkılınca pencereyi açabilsem)
ah... Başımı kaşımak, çiçek koparmak
El sıkmak istiyorum arada bir...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 07:00

Pembe Yalı
 
Pembe Yalı

Kızlar vardır kıvırcık salata gibi
Ağızları burunları kıvır kıvır
Bacak bacak üstüne vapurlarda
Rüzgar eser oraları buraları görünür
Baktıkça fık fık eder adamın içi

Vay canına tükürdüğümün İstanbul’u
Bir oynak olur Fındıklı önlerinde
Elimde yüz iğnelik çapari
Poyraz gibi dalarım palamutlara
Altımda Turgut Reis motoru

Rumelihisarı’nda Orhan’ın mezarı
Ne gittim ne gördüm gitmek de istemem
Taze ekmek bir parça beyaz peynir
Şimdi olsa şuracıkta rakı içer
Denize mi bakar kim bilir.

Ben rıhtımdan suya atlarım
Altımda balıklar
Üstümde bulutlar
Ağzımın kenarında çırpıntılı Boğaz suyu
Pembe yalıya doğru yüzerim...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 07:02

Penceremde
 
Penceremde

Sen benim penceremde olmasan.
Geçmesen önümdeki sokaktan,
İnan ki bitmişti. Bir toz duman,
Bir atlı dağlara doğru giden.
Ama şimdi bıraktığın yerden
Yeniden başlıyorsun, yeniden...

Kaynak: Elleri Var Özgürlüğün

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 07:03

Perçemli Sokak'dan -XLI-
 
Perçemli Sokak'dan -XLI-

Beyaz mendiller vardı havada
Çalgılı gemiler balkonlarda açık saçık
Bir kız vardı yok gibi öyle güzel
Ne yerde ne gökte belki tuzda
Acısında ekmeğin dilim dilim buğusunda

Kendine göre evlerin damı çatanası
Bacakların şakırtısında akşam akşam
Saksılar sedirler tahtaların güvercini
Otursa kısa çoraplarını çekse dilenmese
Beş çocuk anası el

Eciş bücüş maydanoz bahçeleri
Düğümlü balıkları bekleyişin
Uzun etme iki gözüm biraz da bize uğra
Bu lambanın karpuzu benim işte
Benim işte bu testi
Benim işte bu soysuz sevdaların musluğu...

Oktay Rıfat Horozcu

Josephine 25.08.08 07:04

Sen ve Başkaları
 
Sen ve Başkaları

Bir sen yürürsün sokakta, yürürken;
Oturursun koltuğa, oturunca.
Su, bir senin bardağında en çok su.
Bir senin kolların bileziklidir .
Bir senin ağzın dudaklı ve sıcak.
Bir sen memelisin, ince bellisin

Başkaları gitmiş olur, gidince;
Bir sen yakınsın, uzakta kalınca...

Kaynak: Elleri Var Özgürlüğün

Oktay Rıfat Horozcu


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 17:45 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2