tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Yavuz Bülent Bakiler Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/13756-yavuz-bulent-bakiler-siirleri.html)

Josephine 02.09.08 23:38

Yavuz Bülent Bakiler Şiirleri
 
12 Eylül'e Sitem

Kolum, kanadım diyordum.
Sevdalanıp gidiyordum
Yurdum diye seviyordum
Yurdum, felaketim oldu.

Türküm! dedim, Türk'ü sevdim
Öğünen bir koca devdim
Volkandım, alev-alevdim
Kor'dum... felaketim oldu.

Kimisi Rus, kimisi Çin...
Uşağıydı; dedim niçin?
Bayrağıma selam için
Durdum... felaketim oldu.

Vatan millet idi tasam
Çiğnenmişti ana-yasam
Vuracaklardı vurmasam
Vurdum... felaketim oldu.

Neyim varsa birer birer
Tutup çarmıha gerdiler
Bozkurt'uma 'it' dediler
Kurdum... felaketim oldu.

Bu ahlaksız dubaraya,
Tarih 'mim' koysun buraya
Eylül darbesini hayra
Yordum... felaketim oldu.

Gönlümün yiğit beğiydi
Gözlerimin bebeğiydi...
Ona da mı nazar değdi
Merdim... felaketim oldu.

Tarafsızlık diye diye
Şu en soysuz haramiye
Başımızı vermek niye
Sordum... felaketim oldu.

Ben değildim esip-tozan
Kanlı kuyuları kazan
Bütün tuzakları bozan
Zordum... felaketim oldu.

Kolum, kanadım diyordum.
Sevdalanıp gidiyordum
Yurdum diye seviyordum
Yurdum, felaketim oldu...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:39

A...
 
A...

Geceler kurşun gibi iner üstüme birden
Hayalin çıkıp gelir uzaklardan karşıma
Sonra yüreğimi bir kara sevda tutar
Ama sen duymazsın duyduğumu A...

Ne bir türkü söylersin gizlice ağlayarak
Ne bir akşam içinde bir yara göz göz açar.
Ne efkar basar seni akşamları ansızın
Ne uykuların kaçar.

Konuşsam bir türlü, sussam bir türlü
Yıllar yılı yüreğimde büyüyen sırsın
Bir sigara dumanına uzanır gibi usulca
Dokunsam saçlarına, kırılırsın.

Kaçtım şehir şehir çok uzaklara
Boşuna gurbet acısı tattım.
Oyalandım durdum seni unutmak için
Kendimi boşuna aldattım.

Anladım faydası yok uzak kalmanın artık
Seni kader çizgisiyle alnıma yazan haktır.
Unutmak ne mümkün gözlerinin rengini,
Seni çılgın gibi sevmek yaşamaktır.

Bir serin rüzgarsın yüzüme vuran
Yüreğimi yakan bir avuç korsun.
Gökler biliyor sevdamı, taş duvarlar biliyor
Sen bilmiyorsun...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:39

Ağgül
 
Ağgül

-I-

Ağgül'üm şimdi Sivas'ta
Serin rüzgârlar eser...
Rüzgârlar alıp gider ümitlerimi
Ümitlerim gitti gider

Ağgül'üm şimdi Sivas'ta sessiz, sedasız
Boy verir ince serviler...
Sallanır bütün dalları garip sızılar içinde
Uzaklardan el eder...

Ağgül'üm şimdi uzakta, çok uzaklarda
Kadınlar, kızlar, gelinler...
bir yandan iş görür; bir yandan duyulmamış
Sıcak türküler söyler...

Ve şimdi yollardan bilirsin inim inim
Kağnılar gelir geçer...
Düşer yollara köylüler kağnıların ardından
Garip, perişan, derbeder...

Bir gariplik çöker gönlüme birden bire
Yollarda yolcular birer ikişer
Oy benim garip başım!..
Oy garip gönlüm!..
Gayri her akşam yüreğim, yaylı tamburlar gibi
İnim inim iniler...

Ağgül'üm şimdi Sivas'ta içli türküler söylenir.
Bütün içli türkülerde sen varsın...
Her köşe başında ürkek bir gölge gibi
Karşıma sen çıkarsın.

Konuş Ağgül'üm derim ağızsız, dilsiz
Selviler gibi susarsın
Ağgül'üm şimdi Sivas'ta
Serin rüzgârlar eser...
Rüzgârlar alıp gider ümitlerimi
Ümitlerim gitti gider...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:40

Anadolu
 
Anadolu

Ben Anadoluyum...
Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç...

Şükrederek, kalktığım sofralarımda
Ya soğan ekmek olur, yahut bulamaç.

Hastalarım ölüm yataklarında
Ne doktor yüzü gördüm, ne ilaç.

Zaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum,
Gölge vermedi çok kere diktiğim ağaç...

Devlet denince hep vergi geldi aklıma
Jandarma deyince kırbaç...

En gümrah ırmaklarım boşuna akıp gitti
Üç beş adım ötesinde toprağım vardı kıraç.

Gittim, yiğitçe döğüştüm gazâ meydanlarında
Ne tak-ı zaferler istedim, ne taç...

Savaşta çiğnetmedim hilâli düşmanlara
Barışta düştü üstüme gölge gölge haç...

Yolsuz, okulsuz köylerim, kasabalarım hâlâ
Alın terine muhtaç...

Ben Anadoluyum, acılı, mahzun;
Bende bitmez tükenmez dert kulaç kulaç...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:41

Anadolu Acısı
 
Anadolu Acısı

Anadolu, Anadolu, ah Anadolu!..
Bir yanında güzellik, incelik ve nur...
Bir yanında bin yıldan beridir süregelen
Toz-toprak, tezek, çamur...

İnsanlar gördüm sende; imbikten geçmiş gibi
Yüreklerinde sıcak, misilsiz bir merhamet
İnsanlar gördüm yine: Hayın, cahil, asabi...
Taş Devrini yaşayan bir kaba kuvvet.

Sivas'ta, Divriği'de, Erzurum'da, Konya'da...
İnce sütunlar gördüm, şadırvanlar, kubbeler...
Bir yanda oya gibi işlenmiş pembe mermer
Öte yanda öbek öbek, çirkin kaba, şekilsiz
Kerpiçten harabeler...

Bağışlasın şimdi bizi, vatan uğruna
Şehid düşen yüzbinlerce adsız kahraman
Çünkü seller bir yandan götürür toprağımı
Rüzgarlar bir yandan...

Unutulmuş Türklüğün ceylan yürekli töresi
Çiğnenmiş İslamın koyduğu kesin yasaklar.
Bir avuç buğday, bir tutam ot, bir karış toprak için
Konuşur mavzerler, bıçaklar...

Ve dul kalır kadınlar bir hiç yüzünden
Vurulur gelinler telli-duvaklı.
Bir ağıt başlar sonra yetim kalan evlerde
İnce, uzun, ağlamaklı.

Anadolu, Anadolu, Ah Anadolu
Böyle görmeseydim seni, böyle tanımasaydım
Yüreğim olmasaydı binbir yerinde...
Yaşasaydım yine seni acı duymadan
Anamın Azeri türkülerinde...

Kaynak: Duvak, s. 15-16

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:42

Anadolu Gerçeği
 
Anadolu Gerçeği

Yalın ayaklarınla koştun mu tarla tarla
Duydun mu çıplak toprağın, çıplak insanın yasını
Ağlayan kadınlarla, ihtiyarlarla
Yaşadın mı bir yağmur duasını
Boz bulanık ırmaklarda çimdin mi
Kulak verdin mi yürekten kavala, saza
Bir ipek seccade üstünde gibi, huzurla
Durdun mu toprakta namaza?

Bilir misin köylerde akşam olunca
Çekilir el ayak ortalıktan...
Bir hüzünlü ay doğar karanlığa sapsarı.
Başlar bir ağıt gibi sulardan, kapılardan
Kurbağa feryatları, köpek ulumaları...

Geceleri süt kokan, gübre kokan evleri
Topraktır hep damları, duvarı kerpiç...
Seferberlik yıllarını dinlerken ürpererek
Tandır başlarında uyudun mu hiç?

Kış günleri trenlerle geçtin mi uzak köylerden
Gördün mü dehşetini, tipinin karın...
Çektin mi hiç acısını istasyonlarda
Tandır ekmeği satan, yumurta satan
Yarı çıplak çocukların...

Kılığın kıyafetin sarmadı beni
Söylediğin türküler bizim türkümüz değil
Başka çeşmelerden doldurmuşsun tasını
Yüreğinde nakış yok, acı yok bizden
Bulutlar rahmetini kesmeden yavaş yavaş
İnsanlar selâmını esirgemeden
Savuş git içimizden...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:43

Analar
 
Analar

Ne güzel hayatı analarla yaşamak
Yürekleri temiz, alınları ak
Duyguları bile haramdan uzak
Sıcak analar bilirim.
Yurdumuzun, yuvamızın orta direği
Dünyadaki varlıkların en mübareği
Elimize diken batsa yüreği;
Yanacak analar bilirim.

Bendedir öksüzlerin çektiği çile
Gözyaşımı oya yaptım mendile.
Ağlasam sesimi yattığı yerden bile
Duyacak analar bilirim...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:44

Analar
 
Analar

Garibin anası pencerelerden
Yanık türkülerle yollara bakar.
İncecik yüzünde her akşam üstü,
Çizgi çizgi, nokta nokta bir efkâr.

Fakirin anası her sabah sessiz
Ağlar çocuğunun aç çıplak durduğuna...
Elleri koynunda kalır çaresiz,
Bin pişman doğduğuna, doğurduğuna.

Mahkûmun anası susar, konuşmaz
Suçu kendisinde sanır.
Kaçar insanlardan, aydınlıklardan
Duvarlara bile baksa utanır.

Açılsa üstüm biraz duyar da gece yarısı
Kalkar yatağından gelir.
Bir mübarek el uzanır yorganıma usulca
Bilirim anamın elidir.

Bir merhamet, bir sıcaklık, bir gurur,
"Yavrum" diyen sesinde
Ve günde beş vakit nabzı vurur,
Beyaz tülbentinde seccadesinde

Karımın anası anama benzer,
Öylesine yakın duygulu, ince...
Özü sözü bir yayla gözesi kadar berrak
Oturtacak yer bulamaz çıkıp yanına gelince,
Yüreği, destanlar gibi sımsıcak.

Ve alnım açıksa, başım dikse
Dirliğimiz varsa, mutluysam,
Yüzüme gülüyorsa böyle bu şehir...
Bir beyaz zambak gibi pırıl pırılsa yavrum
Ve yavrumsa sevdiren bana her şeyi bir bir
Bu mutluluk, bu düzen, bu bitmeyen aydınlık
Anasının yüzü suyu hürmetinedir...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:45

Antep'li Şahin
 
Antep'li Şahin

Ben Antepliyim, Şahin'im ağam.
Mavzer omuzuma yük.
Ben yumruklarımla dövüşeceğim.
Yumruklarım memleket kadar büyük.

Hey, hey!
Yine de hey hey!
Kaytan bıyıklarım, delişmen çağım
Düşman kurşunlarına inat kö p rü başında
Memleket türküleri çağıracağım.

Bu dağlarda biz yaşarız, bu dağlar bizim dağımız.
Namusumuz temiz, bayrağımız hür
Analarımız, karımız, kızımız, kısrağımız
Burda erkekçe döğüşür

Bir bayrak dalgalanır Antep kalesi üstünde
Alı kanımdaki al, akı alnımdaki ak
Bayraklar içinde en güzel bayrak
Düşüncem senden yanadır

Hep senden yanadır çektiğim kahır
Bu senın ülkende, senin gölgende
Düşmesin kara kalpaklar, kirlenmesın duvaklar
Korkum yok ölümden kâfirden yana
Alacaksa alsın beni şafaklar.

Hey, hey!
Yine de ey hey!
Al bayraklar altında kara bir kartal gibi
Yaşamak ne güzel şey.

Bir sır var bu mavzerde, attığım gitmez boşa
Çıkmış bir eski savaştan
Türk'ün bir karış toprak parçası için
Destanlar yazacağız yeni baştan.

Yıktım toprağın üstüne bir sarı kurşunla birini
Çıktı karşıma biri,
Çıktıkça çektim tetiği bismillâhlarla beraber
Vurdum alnından kâfiri.

Bu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı bismillâh
Bu kaçıncı ölüdür?
Bir türkü söylenir siperlerde her sabah
Vurun Antepliler namus günüdür!

Ben Antepliyim Şahin'im ağam
Mavzer omuzuma yük
Ben yumruklarımla dövüşeceğim
Yumruklarım memleket kadar büyük...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:45

Ben Doğuluyum
 
Ben Doğuluyum

Serdengeçti Osman Yüksel ağabeyime

Ben doğuluyum!
Eteği dumanlı, başı dumanlı
Dağlarda doğmuşum
Dağ çocuğuyum!
Ben elleri toprak kokan bir babanın
Ve topraktan koparılmış canlı bir kaya gibi
Burcu burcu vatan kokan bir ananın oğluyum
Ben doğuluyum!

Sen buğday benizli mert delikanlım
Arslanım, ümidim, yiğidim, herşeyim
Gel alnından öpeyim.

Sen Erzurum'lusun, dadaşsın belli!
Duruşun çekilmiş bir hançer kadar güzel;
Sen bar başlayanda, davul vuranda
Zurnalar çalanda gel!..

Sen Kars'lısın balam, sen sınır taşı...
Sen Türkmen çocuğu benim sağ elim;
Gel seninle Kars'tan ve Ardahan'dan
Türküler söyleyelim...

Sendendir Bayburt'lum içimdeki hız
Sendendir ufkumda parlayan yıldız.
Yağız atlar üstünde seninle yeni baştan
Destanlar yazacağız.

Kurtar beni Sivas'lım gel tut elimden!
Tiyan-Şan Kadır-Gan ufuklarından
Getirdiğin halı gibi nakışlı türkülerle
Çektiğin güzelim halaylara can kurban.

Sen Van'lısın hemşehrim halinden belli!
Gözlerinde pırıl-pırıl ışıklar.
Sen Van'lısın hemşehrim kara kaşından
Kaytan bıyığına kadar!
Bilmez miyim senin Maraş'lı olduğunu
Söylediğin ağıt ve türkülerden.
Sen getir ışığı bize her seher
Güneşin doğduğu yerden.

Ve ey yiğitlerimin en şanlısı!
Sarıkamış yaylasının esmer delikanlısı!
Sen benim baş tacım temel taşımsın
Dadaşımsın, kardaşımsın, ülküdaşımsın!

Bir bayrak dalgalanır Ağrı Dağı'nın başında
Ve duyulur sonra bir Bozkurt sesi
Varlığı bizdedir bayrağın amma
Kafkas Dağları'na düşer gölgesi.

Varsın Kafkas'lara düşsün gölgesi
Kafkas Dağları'nın toprağı temiz.
Şehit dedelerimiz seslenir Kafkas'lardan
Ne güne duruyor mavzerlerimiz?

Biz ki Türk'üz, büyüğüz, tarihin al gülüyüz
Bir karış toprağımız bayraklar kadar aziz.
Palandöken Dağları'ndan bir selam gider
Altay Dağları'ndan gelir sesimiz.

Biz genç doğulular, bir gün hepimiz
Erzurum, Kars, Maraş, Bayburt, Ardahan...
Kılıçların kından çekildiği an
Bilin ki dostlarım vermeden aman
Al atlar üstünde bir şafak vakti
Sefere çıkacağız doğudan...

Kaynak: Yalnızlık, s. 68-70

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:46

Ben Sarhoş Değilim, Korkma Diyorum
 
Ben Sarhoş Değilim, Korkma Diyorum

Söylenenlere inanma
Ben sarhoş değilim, korkma diyorum
Bir mum gibi tek başına karanlıklarda yanma
Çok uzaklardan çıkıp geldim aç artık kapıları
Odalara saklanma.
Ben sarhoş değilim, korkma diyorum
Beni böyle ağlatan yüreğindeki gamdır
Başım göğsüme düşmüşse, sallanıyorsam
Yorgunluğumdandır.

Ben sarhoş değilim, korkma diyorum
Bir varmış bir yokmuş gibiyim sanki
Suçluysam gel bağışla utandır beni artık
Sensiz yapamıyorum inan ki...

Ben sarhoş değilim, korkma diyorum
Dökemiyorsam eğer içimi bir bir
Konuşamıyorsam susuyorsam gidemiyorsam
Seni sevdiğim içindir.
Ben sarhoş değilim, korkma diyorum
Beni böyle yapayalnız bırakıp kaçma
Ya gel tut ellerimden geceye karşı
Ya hiç kapıları açma
Beni böyle yapayalnız bırakıp kaçma
Ben sarhoş değilim, korkma diyorum...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:47

Benim
 
Benim

Ve büyür gözlerimde güvercin güzelliğin
Sonra bıkıp usanmadan sabahlara dek
Biri durur kapında korkulu ürkek...
O duran benim.

Bir gölge gibi düştüm ardına yıllardan beri
Sordum seni şehir şehir
Şimdi her gece yarısı rüzgâr değildir
Pencerene vuran benim.

Bir gün bölerse uykunu bir saat çıngırağı
Birdenbire yatağından kalkıp oturma
Öyle korkulu gözlerle etrafına bakınma
Saatleri kuran benim.

Senin bir suçun yok kabahat bende
Bitsin bu kıskançlık gayrı diyerek,
Boy verdiğin aynaları istemeyerek
Tekrar tekrar kıran benim.

Bir ceylan gibi durma artık gecenin ortasında
Ceylan gibi bakma oraya
Seni bir beyaz duvağa, altın halkaya...
Duyuran benim.

Kolay kolay unutulmaz adına yaktığım türküler
Kapanmaz yüreğime açtığın yara.
Her akşam saçlarını karanlıklara...
Savuran benim...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:48

Bir Gün Baksam Ki Gelmişsin
 
Bir Gün Baksam Ki Gelmişsin

Bir gün baksam ki gelmişsin...
Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yar.
Gözlerinde bir bitmez, bir tükenmez güzellik
Saçlarında ilkbahar...

Bir gün baksam ki gelmişsin...
Gülüşünde taze serin bir rüzgar
Ellerin yine eskisi kadar güzel
Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar...

Bir gün baksam ki gelmişsin...
Hasretin içimde sonsuzluk kadar.
Şaşırmış kalmışım birdenbire çaresiz.
Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar.

Bir gün baksam ki gelmişsin...
Ne yüzünde bir gölge, ne dilinde sitem var.
Tozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm
Benim olmuş dünyalar...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:49

Bizim Türkümüz
 
Bizim Türkümüz

Bizim türkümüzde gurbet var artık.
Hasret var, yürek var, toprak var balam
Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar
Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar
Kim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar.

Kerkük'te kurşunlar ansızın bizi vurur
Sürüklenir sokaklarda başsız cesetlerimiz
Zulüm bir hançer gibi içimize oturur
Bir mağara devrinden arta kalan insanlar
Kerkük'te kan kusturur...

Uzar gider bir sessizlik içinde
Bir uçtan bir uca Türkistan toprakları
Beyaz altın dediğimiz pamuk tarlalarına
Çöreklenir yedi başlı kızıl yılan
Baş kaldırsa esarete yeni bir Osman Batur Han
Bebekler bile vurulur beşiklerinde
Kana boyanır Türkistan.

Basmış kanlı çizmeler toprağına bir defa
Çiğnenmiş kara kalpaklar, temiz duvaklar
Susmuş minarelerinde mübarek ezan
Prangaya vurulmuş bir mahkûm gibi çaresiz
Boynu büküktürkülerde güzelim Azerbaycan.

Bir kanlı ağıt söylenir şimdi Kırım'da
Biz duyarız Kırım'ın öldüren feryadını
Bir büyük destanla birlikte yeniden yazacağız
Kırım topraklarına Kırım Türkünün adını.

Balkanlarda büyük, öksüz kubbeler
Minareler, şadırvanlar, kervansaraylar
Bizi söyler, anlatır Mimar Sinan'dan beri
Üsküp'te, Estergon'da, bir atar damar gibi
Davullar, zurnalar ve serhat türküleri...

Yüzyıllardan beridir Altaylardan Tuna'ya
Bizim türkülerimizdir söylenen
Konuşan dil, bizim dilimizdir
Renk renk, nakış nakış uzayan toprak değildir
Kilimlerimizdir...

Yine bir dağ gibi, bir dev gibi doğrulacağız
Yeni bir ruh doğacak toprağımızdan
Tanıyacak bizi dünya yeniden heyecanla
Burma bıyığımızdan, kalpağımızdan.

Bizim türkümüzde gurbet var artık.
Hasret var, yürek var, toprak var balam
Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar
Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar
Kim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:50

Cebeci İstasyonu ve Sen
 
Cebeci İstasyonu ve Sen

Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Sıcak bir kara sevda
Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
Acımsı, buruk.
Mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Sessizliği üstümüzden atamıyorduk
Bir saçak altında kararsız, yorgun
Saatlerce duruyorduk
Kimse görmüyordu bizi

Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
Bir başka türlüydü bu insanlar
Sen bir başka türlüydün
Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi
Gözlerin gözlerimde erimekteydi
Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
Beni bırakma diyordun

Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
Bir yalnızlık duyuyorduk
Ağlıyordun, ağlıyordun...

Cebeci İstasyonunda bir tren
Nefes nefese soluyordu
Gerilmiş bir keman teli gibiydik

Ankara Kalesi'nde bir eski çalar saat
Bilmem kaça vuruyordu
Bir yağmur yağıyor inceden ince
İçimizdeki binbir düşünce
Harmanlar misali savruluyordu
Islanmış bir ceylan yavrusu gibi
Tiril tiril titriyordun
Gitsek gitsek diyordun.

Yüreğimin atışından deli gönlümce
Sırılsıklam, paramparça, permeperişan
Türküler söylüyordum
Ağlıyordun, ağlıyordun...

Şimdi, şimdi seni düşünüyorum
Cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin
Paramparça düşmüş gönül ufkuma
İki yıldız gibi gözlerin
Gel ey ciğerime saplanan hançer
Gel ey yüreğime oturmuş kurşun
Göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan
Gel artık
Ne olursun...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:51

Çaresiz
 
Çaresiz

Ah bilsen, bir bilsen duyduklarımı
Sanki bir dağ ağırlığı kalkacak üzerimden
Ve nehirler boşalacak sanki içerimden
Sakın bilme!

Anlatsan duyarım bütün güzellikleri
Erir dağlarımın başındaki kar.
Sussan içimde kıyamet kopar
Sakın konuşma!

Ha küreğe mahkum olmak prangaya vurulmak
Ha görmemek gözlerini,ikiside bir
Bütün kördüğümleri çözecek gözlerindir
Sakın bakma!

Bir haberin gelse iki satırlık
Yüreğim birdenbire kanatlanır yücelir.
Bir martı gibi çıkar kapına gelir.
Sakın yazma!

Çıkıp gittiğinden beri sessiz sedasız.
Başıboş kalan esir, zindanda yatan hürüm.
Dönmesen çaresiz kalır ölürüm
Sakın gelme!

İşte dağlar taşlar şahidim olsun
Yüzüme bakma, konuşma, yazma istemiyorum
Dipsiz karanlıklara bağırıp duruyorum
Sakın işitme!

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:52

Çile
 
Çile

Bu şehrin sokaklarında her akşam yorgun
Sarışın kızlar dolaşır.
İsimleri teker teker benim üstüme çıkar
Sevdasını başkaları paylaşır.

Bu şehrin evlerinde esmer kadınlar oturur.
Ateş böcekleri gibi geceye karşı gerinir.
Başka delikanlılar uzanır yanlarına,
Elalem beni bilir.

Bilmiyorum, görmedim, duymadım, tanımadım
Bu sarışın kızlar kim, bu esmer kadınlar kim?
Birgün bu rezil şehrin rezil sokaklarına
Elveda diyeceğim...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:53

Demedim Mi?
 
Demedim Mi?

Demedim mi bu hasret bitirir seni
Ay dolanır gider, yalnız kalırsın.
Her gün yeni baştan dağılır, ufalırsın
Demedim mi yüreğim sevme!
İşte ne gözyaşı, ne yemin, ne söz
Geri dönen hangi güvercinin var?
Senin hangi çiçeğini sakladı bahar?
Demedim mi aklım inanma!
Birgün naza çeker kendini demedim mi?
Görmesen, zindana döner bu şehir
Görsen, umursamaz, aldırmaz kafir.
Demedim mi gözlerim bakma!
Demedim mi bu ürperten sıcaklık
Bu taze güzellik kaybolur birgün?
Sonra boşu boşuna aranır, dövünürsün
Demedim mi ellerim dokunma!
Demedim mi birgün susar şarkılar
Sesine ses veren rüzgarlar olur
İstediğin kadar artık bekle dur
Demedim mi kulağım duyma!
Bir gün çıkıp gideceği belliydi
Ayan-beyan belliydi anlayamadın.
Başka bir rüyada şimdi o kadın
Demedim mi kollarım sarma!

Bütün çektiklerim senin yüzünden
Gölge bile geçirmezdin bir zaman üzerinden
Ah! Şimdi paramparça oldun binbir yerinden
Demedim mi gururum kırılma!

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:54

Ellerin
 
Ellerin

Senin, ince uzun, beyaz ellerin
Yüreğimi alan bir serinlik sanki
Al bir kadife üstünde ellerin dursa biraz
Tabloların en güzeli olur inan ki.

Ellerini düşündüm geceler boyu
Ellerin içimde akıp duran su
Ellerin, türküler uykular kadar güzel
Ellerin karanfil kokusu...

Mısra mısra beyit beyit ördüğüm
Ellerindir düşlerimde ayan beyan gördüğüm
Uzat ellerini avuçlarıma
Uzaktan bakmak mı yüz görümlüğüm.

Ateşim var, hastayım, sayıklıyorum
Ellerin aklımda en güzel yorum
Koysan ellerini alnıma biraz
Bütün ateşimi alır diyorum.

Kapı, pencere, masa, duvar...
Odamın her yerinde ellerinden gölge var
Bir gün gelsen evime şaşıracaksın
Açılacak birer birer kendiliğinden kapılar...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:55

Emine Bacı
 
Emine Bacı

Ben Numanlar Köyü'nden Emine Bacı
Yaşım belki doksanbir, belki seksensekiz.
Ellerim ayaklarım buğdaylar kadar temiz
Yaz gelince dibeklerde çaresiz
Dövülen benim benim, benim!

Benim şimdi harmanlarda savrulan
Kara topraklarda buğu, yetim ocaklarda duman
Seferberlik yıllarından beri dul kalan
Gelinim, gelinim, gelinim!...

Ben Numanlar Köyü'nden Emine Bacı
Ürüzgarın erittiği karlara benziyorum.
Gayrı söner odamda geceleri yanan mum
Yüreğime bir ses verin diyorum
İnim inim, inim inim!...

Ben Numanlar Köyü'nden Emine Bacı!
Tadım tuzum yok gayrı, ağzımda dilim acı
Varıp hangi doktordan alsam ilacı
Ben kim, doktor kim, ben kim?...

Beni böyle ilmek ilmek dokuyup saran ağrı
Biliyorum gayrı, bölüme çağrı
Kuru dallar gibi Allah'a doğru
Uzar beş vakit ellerim, ellerim, ellerim!

Ben Numanlar Köyü'nden Emine Bacı
Üzerime dağlar gibi çile gelir de
Ya sabır çekerim evvel emirde
Bir kuru canım var çok şükür bir de
Bir yatak bir yorgan bir kilim.
Bir yatak bir yorgan bir kilim...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:56

Farkında mısın?
 
Farkında mısın?

Anneciğim bilmem farkında mısın?
Söylenmemiş en mübarek en aziz
Duygularla çepe çevre çaresiz
Sana yöneldiğimin farkında mısın?

Demeden yakın ırak
Bulutlarla savrulup, ırmaklarla akarak
Sana "Anne" diyen dilleri kıskanarak
Kapına geldiğimin farkında mısın?

Bütün anneleri düşündüm tek tek
Sensin benim için en güzel örnek
Seni dinleyerek, seni severek
Nasıl yüceldiğimin farkında mısın?

Seni göremedim diye bu bahar
İçimden bin türlü duygunun isyanı var
Turnaların gökyüzünü sevdiği kadar
Seni sevdiğimin farkında mısın?

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:56

Gel
 
Gel

Nasıl ağlamıştın öyle akşam sokaklarda.
Birden nasıl büyümüştü içimde yerin?
Japon türkülerine benziyordu gözlerin
Sen japon türkülerini bilmezsin...

Pişman oldum yaptığıma o günden beri
Gel gitme çocuk!
Buruk bir acı çöker yüreğime geceleri
Nereye bu hazin yolculuk...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:57

Gözlerin İstanbul Oluyor Birden
 
Gözlerin İstanbul Oluyor Birden

Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
Durgun sular gibi azalacağım
Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
Yalnız gözlerime bak diyeceksin.
Ellerim usulca ellerine değince
Kaybolup gideceksin
Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
Bir elim seni silecek.
Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere
Senin için yeni baştan can kesilecek.
Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
Yapayalnız kalmak iskelelerde.
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:58

İsimsiz Şiir
 
İsimsiz Şiir

Üstüme lapa lapa kar yağıyordu yeniden
Yeniden yüreğim beyaz bir lale
Berrak sular, ışıklar, çiçekler, renkler
Yeniden karşımda birer şelale

Artık benim için ne ekmek, ne su
Sağımda, solumda vehim ordusu.
Ve hep onu, bulamamak korkusu
Soyundum yeniden büyük melale.

Bana alev gibi bir şeyler yazdı
Sanki baştan başa şiirdi, nazdı...
Kırk yıl bile düşünsem olmazdı
Gelmezdi bu sevda akla, hayale.

Bitmiş tükenmiştim, efkarım çoktu
Salkım söğütlerden bir farkım yoktu
Yar beni yeni bir yarışa soktu
Şu halime bir bakın: deli-divane!

Gönlüm nakış nakış renkli bir kilim
Bir kınalı-güzel türküdür dilim
Yeminle anlatsam kim inanır kim
İçine düştüğüm bu çılgın hale.

Karışıp gitsem mi ebabillere
Adını versem mi karanfillere
Seslenip dursam mı sahillere
Lale! Lale! Lale!

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 02.09.08 23:59

İşte Böyle
 
İşte Böyle

Yalnızım.
Gündüzler, geceler boyu yalnız,
Ne elimden tutan dost, ne yüzüme gülen kız
Dolaşıp durduğum sokaklar ıssız.

Sokaklar unutturmaz yalnızlığımı,

Bekarım.
Beklemez yolumu penceresinde karım.
Ne bir türkü duyarım bekar odamda ince
Ne dağınık eşyama değer kadın eli
Ne olurdu her akşam eve gelince
Masal gözlü bir çocuk 'Baba' deseydi.

Rüyalar unutturmaz bekarlığımı

Çirkinim.
Usandım tek başıma türküler çağırmaktan
Biliyorum güzel değil gözlerim, dudaklarım
İçinizden çıkıp gitsem bir gün diyordum
Başladığım bütün türküler yarım
Öyle bakmayın yüzüme kahroluyorum...

Türküler unutturmaz çirkinliğimi...

Üstelik şairim bilemezsiniz
Her akşam rüzgar gibi sokaklara düşürek
Elleri ceplerinde birisi gezer
Bir yürek taşı gögsünde duygulu, ürkek
Ceylan yüreğine benzer

Mısralar anlatmaz şairliğimi...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:00

Laleli - Aksaray
 
Laleli - Aksaray

Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkar
Ve yine içimde şarkılı sesin.
Gözlerimde çizgi çizgi duraklar
Duraklarda hayal-meyal sen misin?

Sen misin yanyana gezemediğim?
İnce sitemini sezemediğim
Sırrını bir türlü çözemediğim
İçimdeki çetin sual sen misin?

Bu nasıl yürekten söylenmiş makam?
Dinlediğim bütün türkülerde gam
Laleli-Aksaray arasında her akşam
Dinlediğim tatlı masal sen misin?

Ne derse aldırma şimdi artık el
Gel bir akşam yine türkülerle gel!...
İstanbul seninle çok daha güzel
İstanbul'dan güzel hayal sen misin?

Biliyorum seni türküler yaktı,
Türkülü gözlerin ıslak ıslaktı.
Şimdi beni sokak sokak her akşam vakti
Dolaştıran 'Dişi kartal' sen misin?

Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkar
Ve yine içimde şarkılı sesin.
Gözlerimde çizgi çizgi duraklar
Duraklarda hayal meyal sen misin?

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:00

Liseli Kız
 
Liseli Kız

Benim de bir zamanlar sevdiğim vardı
Beyaz dantel yakalı liseli bir kız.
Bağlarda, bahçelerde, yaylalarda yeşeren
Al karanfiller gibiydi aşkımız...

Gülünce içimde rengârenk güzel,
Güller açılırdı iri.
Hani bilirsiniz ya yıldızsız siyah
Geceler gibiydi gözleri.

Bir mermer çeşmeden akan su gibi,
Geçip gidiyordu günlerimiz.
Biz bize yaşıyorduk kendi kaderimizi
Bütün yaratıklardan habersiz.
Ve yuvada bekleşen sabırsız, küçük
Serçeler gibiydik ikimiz.

Gözleri konuşurdu susunca, mahzun:
'Seni seviyorum' derdi.
Sevdadan, gurbetten, hasretten yana
Sıcak türküler söylerdi...

Üstelik bir ceylan gibi sebepsiz
Ürkek halleri vardı.
Ayrılık deyince oturup sessiz
Çocuklar gibi ağlardı.

Bilmiyorum şimdi kaç yıl, kaç mevsim
İçli mektuplar yazdık.
Bazen yan yana yürür, beraber otururduk
Ama konuşamazdık.

Ben görmedim şimdi öyle diyorlar
Büyümüş artık liseli kız, gelin olmuş...
Unuttum her şeyi diyormuş
Ve her gece rüyâsını nur topu kadar güzel
Sarışın çocukları süslüyormuş.

Görsem çocuklarını şimdi diyorum
Bakamam yüzlerine çaresiz
Bana bakar çocuklar sessiz.
Çocukları gözlerinden tanırım
Biliyorum, hiç birşey bilmezler ama
Bakamam, utanırım...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:01

Orda Bir Çocuk... Burda Ben
 
Orda Bir Çocuk... Burda Ben

Bir ana gülümserken yorgun ve güzel
Yüreği müjdelerle tüy gibi hafiflerken,
Orda, bir çocuk doğar sımsıcak dünyamıza
Burda ben...

Dal nasıl, yaprak nasıl, ekin nasıl büyürse
Toprak nasıl uyanırsa bir incecik yağmurdan
Orda bir çocuk büyür yumak yumak bir nurdan,
Burda ben...

Koştuğu, atladığı, durduğu, uzandığı,
Düşüp kaldığı yerlerde gözbebeğim var.
Orda, toz-toprak içinde bir çocuk ağlar,
Burda ben...

Ne oyun oynamak ister, ne uyku ne su,
Ne elişi resimleri gönlünü alır.
Orda, bir uzak evde bir çocuk yetim kalır,
Burda ben...

Dokunsam, martı gibi uçup gidecek sanki,
Solgun yüzlü bir avuç kar.
Orda, bir gece yarısı, bir hasta çocuk sayıklar,
Burda ben...

Birden bire uyanır bir ana uykusundan,
Sapsarı bir korkuyla bakakalır nefessiz.
Orda, sabaha karşı bir çocuk ölür sessiz,
Burda ben...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:02

Resim
 
Resim

Nerde tasa duymadan yaşadığım o günler
Bereketin nerde Rabbim, rahmetin nerde
Çavdar ekmeği yenen kerpiç evlerde
Sorulan ben olurum.
Kimse duymaz çilesini tütmeyen ocakların
Tanrım ne olursun yüzümüze bak.
Dolaşır sokaklarda dilenciler aç çıplak
Yorulan ben olurum.
Düşmez bir damla yağmur, kavrulur toprak
Ve çıplak ayaklar basamaz yere.
Dudakları susuzluktan şerha şerha bin kere
Yarılan ben olurum.
Ve bütün yetimlerin yüreği bende sızlar
Ağlar içimde her akşam isimsiz anasızlar
Oyuncaksız, salıncaksız, kucaksız çocuklara
Sarılan ben olurum.
Kalkmaz karanlıklar üzerimizden
Ölüm kol gezer her yerde.
Ve kurşunlar sıkılır uzak köylerde
Vurulan ben olurum.
Ezanlar yükselir sonra minarelerden
Bütün camilerde sabır, el-pençe divan durur.
Secdeye varır alınlar, Kur'an okunur
Durulan ben olurum...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:03

Sana Geldim Mevlana
 
Sana Geldim Mevlana

Sana geldim Mevlana...
Düştüm yollara Fatiha'larla
Önümde yemyeşil ışıktan bir iz
Yıkanmış yaprak gibi tertemiz

Sana geldim Mevlana...
Herşey öylesine mağrur, sessiz, tertemiz
Geçmiş asırlardan beri tertemiz
Bir el dokundurursam sandukalara
Uyanır Horasan erleri

Sana geldim Mevlana...
Divan durdum önünde, duygulu, sessiz
İçimde ne hasret, ne gül, ne bülbül
Şimdi ezan nur alem, nur Konya
İşte sabır, işte aşk, işte tevekkül
Sen bilirsin Mevlana...

Sana geldim Mevlana...
Ayet ayet İslam, nakış nakış Türk
Bir türbe içinde ne güzel mana
Serin bir rüzgarla çok uzaklardan
Sana geldim Mevlana...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:04

Sen Pişmanlığı Bilmezsin
 
Sen Pişmanlığı Bilmezsin

Gözlerin olmasaydı, beni ağlatmasaydı
Alıp giderdim başımı uzak iklimlere yarın
Hani bahar gelince pembe güller açar ya
Senin de öyle mektupların.

Şarkıların, türkülerin en güzel olduğu yerden
Ne olursun bir ses getir bana yetecek.
Seni güzelliğin mi alıp götürdü birden?
Ama bu yalnızlık beni hep kahredecek.

Burası İstanbul mu böyle yosun kokulu?
Gel gitme vakit erken.
Gel Beyazıt Kulesi'nden türküler söyleyelim.
İstanbul bu kadar güzelken

Şimdi Japon türküleri söyleniyor gel!
Rüzgar gibi uzaklardan, yelken gibi denizlerden
Gel bırakma sokaklarda böyle yapayalnız beni
İstanbul bu kadar güzelken...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:04

Sen Sen Sen
 
Sen Sen Sen

Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden.,
Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter.
Hiç kimse aramasa sormasa beni
Sen gelsen yeter..

Huzur ellerinin güzelliğidir.
Gözlerin karşımda mutluluk denizi.
Her sabah soframızda ekmeğimizi
Sen bölsen yeter..

Yüreğim seninle yaylalar kadar serin
Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam
Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam
Sen dolsan yeter..

Bende çaresizlik sonsuz kördüğüm.
Bende sabır sende naz..
Gündüzünden vazgeçtim düşümde biraz
Bir yüz görümlüğü sen olsan yeter..

Duymasa da hiç kimse şâir gönlümün,
Sende karar kıldığını...
Ve içimin şerha şerha yarıldığını,
Sen bilsen yeter..

Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi..
Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek..
Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek,
Eğilsen yeter...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:06

Seni Yazdım Ebem Kuşaklarına
 
Seni Yazdım Ebem Kuşaklarına

Seni yaşadıktan sonra anladım
Bana sensin mahşer nuru, kol-kanat
İçimde şahlanıp duran huysuz at
Dizginsiz gemsiz değil!

Unuttum gözyaşı döken kadını
Ördüm gerçek aşkın ruh mihrabını
Bir yay gibi gerdim göğe adını
Gönül kubbem artık alemsiz değil!

Benim neme gerek yıldız, dolunay
Rahatlığa paydos, çileye hayhay
Ne kuştüyü yatak ne ruhsuz saray
Günlerim İbrahim Etem'siz değil!

Açılın açılın kalabalıklar
İçerim zemheri, dışarım bahar
Bir alev halinde geçtiğim yollar
Hallac-ı Mansur'suz, Keremsiz değil!

Uzakların daha uzaklarına
Büyük zaferlerin nur tabakalarına
Seni yazdım ebemkuşaklarına
Ellerim çaresiz, kalemsiz değil!

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:07

Sivas'ta Yoksul Çocuklar
 
Sivas'ta Yoksul Çocuklar

Sivas'ta Ulu Camii avlusunda çocuklar
Yalvaran gözlerle etrafa baka baka
Açıyorlar küçük esmer avuçlarını:
-Emmilerim sadaka! Emmilerim sadaka!

Hükümet konağının yanında biri
Bir kemik kalmış bir deri...
'Boya cila yimbeş, boya cila yimbeş' diye ağlıyor
Ve daha fırça bile tutamıyor elleri.

Garipler Pazarı'nda körpe çocuklar
Yorgunluktan güzelim yüzleri al al...
Öldüren bir çığlık dudaklarında:
-Boş hamal!boş hamal!boş hamal!

Nane satan su satan yetim çocuklar
Şarkı söyleyemediler güneşe aya...
Biliyorum ne masal dinlemeye doydular
Ne oyun oynamaya...

Bezirci'de, Yüceyurt'ta Altıntabak'ta...
Çocuklar var incecik yüzleri nurdan
Ama toz toprak içinde elleri ayakları
Oyuncakları çamurdan...

Ve günahkar çocuklar, suçlu çocuklar
Mahkeme salonunda bakarım dizi dizi
Bu suç bizim suçumuz, bu günah bizim
Affedin bizi.

Gökteki yıldızlar kadar sayısız
Ah yurdumun kimsesiz ve yoksul çocukları
Anladım farkınız yok koparılmış başaktan!
Alın bu gözleri benden, alın bu yüreği artık
Utanıyorum yaşamaktan...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:07

Soru
 
Soru

Ellerin neden soğuk, üşümüş müsün?
Gerçek misin, düş müsün?
Kar mı yağdı sokaklara, rüzgar mı esti?
Üşümüş müsün?

Odaları bir büyük sessizlik almış
Anladım ki artık her şey masalmış.
Dudakların açık kalmış.
Gülmüş müsün?

Neden yatıyorsun böyle upuzun
Gözlerin neden dalgın, yüzün neden öyle mahzun
Bir bilinmez yerinde uykumuzun
Ölmüş müsün?

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:08

Şaşırdım Kaldım İşte Bilmem Ki Nemsin
 
Şaşırdım Kaldım İşte Bilmem Ki Nemsin

Sözde senden kaçıyorum
Dolu dizgin atlarla
Bazen sessiz sevdasın
İpekten kanatlarla

Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
Karşıma çıkıyorsun
En serin imbatlarda
Adını yazıyorum
Bulduğun fırsatlarla
Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla
Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla
Sözde senden kaçıyorum
Dolu dizgin atlarla

Ne olur bir gün beni
Kapından olsun dinle
Öldür bendeki beni
Sonra dirilt kendinle
Çarpsam kara sevdayı
En azından yüzbinle
Nasıl bağlandığımı
Anlarsın kemendinle

Kaç defa çıkıp gittim
Buralardan yeminle
Ama her defasında
Geri döndüm seninle
Hangi düğüm çözülür
Nazla, sitemle, kinle
Ne olur bir gün beni
Kapından olsun dinle

Şaşırdım kaldım işte
Bilmem ki nemsin
Bazen kız kardeşimsin
Bazen öp öz annemsin
Sultanımsın susunca
Konuşunca kölemsin
Eksilmeyen çilemsin
Orada ufuk çizgim
Burda yanım yöremsin
Beni ruh gibi saran
Sonsuzluk dairemsin

Çaresizim çaremsin
Şaşırdım kaldım işte
Bilmem ki nemsin...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:09

Turan
 
Turan

Sadık Kemal Tural Kardeşimize

Ben Altay dağlarından koparak geldim
Yüreğimde Türkistan'dan binbir nakış var.
Çok şükür aslım da neslim de belli.
Türküm müslümanım o dağlar kadar.

Dokuz tuğ taşıdım ben, dokuz davula vurdum.
Dokuz evliya gücüyle yürüdüm geldim.
Büyüdü benimle mübarek yurdum.
Ebed-müddet bu devleti ben kurdum.

Nevruz toylarımızda ateşler tutuşturdum.
Orhun'dan, Seyhun'dan, Ceyhun'dan geçtim.
Yol gösterdi kükreyerek bana Bozkurt'um.
Atımla hep yanyana gözelerden su içtim.
Baykal'da da çimdimben, Hazar Denizi'nde de
Toprağıma bağdaş kurup oturdum.

Ben ki Alper Tunga'ya gönül verenlerdenim.
Yurt uğruna dolu dizgin göğüs gerenlerdenim.
Sonra durgun sulara Bismillahlarla.
Kilim seccadesini serenlerdenim.
Yani hem Alplerdenim, hem Alperenlerdenim.

Ben Türkmen'im, Özbek'im, Kazak'ım, Kırgız'ım ben.
Azerbaycan Türkleriyle aynı kandanım.
Kıpçakları, Uygurları aşkla duyanlardanım
Ben ki Tatarlardan, Gagavuzlardan
Çuvaşlardan, Bozkurtlardan, Oğuazlardanım.

Kalem de tuttum çok şükür, kılıç da, gül de.
Güvercin bakışlı sıcak türküler de söyledim.
Anlayan anladı kim olduğumu.
Aman dileyeni sevdim, öfkemi yendim.
Övdü büyük peygamber İstanbul Başbuğumu
Kur'an'la da müjdelendim.

Sevsem gözbebeğim olur ne varsa
Öfkelensem öfkem dağları ezer.
Dilim bazan sularım çağlamasına
Bazan da bülbüllerin şakımasına benzer.

İşte bilge Tomyukuk, Kültikin, Bilge Kağan
Hepsi birbirinden daha mübarek
Süzme asaletimin nurdan kefili
İşte Dede Korkut, kaftanı ipek
Soyumun-sopumun bin yıllık dili

Ve Yusuf Hashacib, Mahdum Kulu, Fuzuli
Hepsi de peygamber soyunca asil
Sonra Kaşgarlı Mahmut; gönlüme düşen çemre
Ali Şir Nevai, Gaspıralı İsmail
Şiiri bir bakraç süt gibi Yunus Emre.

Cengiz Aytmatov ki, Cengiz Dağcı ki
Ayın ondördündenden sağılan huzur
Sabir Rüstemhanlı... ruh kadar eski
Ve daha binlerce nur üstüne nur.

Servetim Buhari'nin, Yusuf Hamedanî'nin
Ahmet Yesevî'nin nur servetinden
Güzelliğim, merhametim, şefkatim
Hep Şah-ı Nakşibent hazretlerinden.

Hunlardan, Göktürklerden alıp getirdim.
İpek ipliğimi altın tığımı
Mintanıma minyatürler işledim durdum
Selçuklu çinisine gönül mührümü vurdum.
Osmanlı ebrusuyla süsledim yastığımı
Mustafa Kemâllerle yeni baştan doğruldum.
Kim demiş 75 yaşıma bastığımı...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:11

Türkiyem, Anayurdum, Sebebim, Çarem!
 
Türkiyem, Anayurdum, Sebebim, Çarem!

Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim
Çocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye.
Mahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla
Ve tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye!

O tezek topladığım kırlar, yaylalar...
Başına oturduğum, yemek yediğim atandır.
Türkiye'm, anayurdum, sebebim, çarem...
Taşına toprağına vurgunluğum bundandır...

Akşam karanlığıyla başlardı kurbağalar
Susar gökyüzü kadar, dinlerdim biteviye.
Gecemi besteleyen cırcır böceklerinle.
Kurbağa seslerinle sevdim seni Türkiye!

Bir Peygamber sofrasıydı soframız:
Biraz tandır ekmeği, biraz çökelik...
Yoksulluğunla da bağlandım kaldım sana
Mecnunlar gibi üstelik.

Yağmurlar başlayınca, odalarımız damlardı
Dizlerini döve döve ağlardı anam.
Şimdi kırkikindiler boyunca sırılsıklam
Küçük kerpiç evlerin çıkmaz aklımdan!

Türkiye'm! Hasretim! Kınalı türküm!..
İçiçe güzellik, uç uca kahır
Yüreğimi bin parçaya bölseler
Her parçası yine seni çağrışır...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:11

Üsküdar Türküsü
 
Üsküdar Türküsü

İstanbul'da Üsküdar'lı bir kız var
Bir tramvay durağında evleri
Sarı kanaryalar, ak kanaryalar
Öter balkonunda geceleri...

Bulutsuz rüzgârlar gibi her sabah
Bir masal âleminden çıkıp gelirdi.
Ne adını düşünürdüm bir deniz kıyısında
Ne adımı bilirdi.

Bir gün bulutlar geldi habersiz
Sonra incecikten yağdı üstüme
Büyüdü içimde zamanla yeri.
İki mısra gibi aldı gönlümü
Bir gül yaprağından güzel elleri

Bendim artık gölge gölge sokaklardaki
Öylesine mahzun, kaygılı, ürkek.
Bendim her mevsim boyu sımsıcak
Sevdalar içinde vuran tek yürek

Bir gün baktım penceresi perdesiz
Yok odalarda çın çın şarkı söyleyen sesi.
Yok balkonda artık ak kanaryanın,
Sarı kanaryanın kafesi.

Benden sorun Üsküdar'ın şimdi her gece
Sokakları kaç adım.
Bir gece yarısı düştüm yollara
Her köşe başında ağladım...

Yavuz Bülent Bakiler

Josephine 03.09.08 00:12

Yağmur Güzeli
 
Yağmur Güzeli

Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince
Rüzgarlar esmiyor mu serince
Bir sigara yakıyorum efkarlanarak
Çıkıp karşıma sen geliyorsun
Saçların ıslanmış oluyor
?Gel? diyorum duymuyorsun beni bir türlü
Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor
Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden
Ellerim boşlukta kalıyor.

Bir gün çıkıp gideceksin
Sonra arkandan yine ince bir yağmur yağacak
Cadde cadde,sokak sokak
Sayıklar gibi dolaşıp seni arayacağım
Beni bir köşe başında ağlıyor bulacaklar.
Saklamak zor olacak,çaresiz kalacağım
Seni sevdiğimi anlayacaklar.
Üstüme yağmurlar yağacak
İnce bir dal gibi birden kopup kırılacağım
Kaldırım taşlarında sıcaklığım kalacak
Kahrolacağım.

Bu şiiri yağmur yağarken yazdım
Ezanlar okunuyordu minarelerden
Seni düşünmeseydim yağmurlu havalarda
Sokaklara çıkmayı göze almazdım.

Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince
Rüzgarlar esmiyor mu serince
Bir sigara yakıyorum efkarlanarak
Çıkıp karşıma sen geliyorsun
Saçların ıslanmış oluyor
"Gel" diyorum duymuyorsun beni bir türlü
Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor
Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden
Ellerim boşlukta kalıyor...

Yavuz Bülent Bakiler


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 02:25 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2