![]() |
Duraklar DURAKLAR Bir kişiyi sevgilerde görmeye Kaç kapıdan geçeceksin : 1) Kimlik kartı 2) Yanına katılanlar 3) Bırakın eşyanızı Son kapı açılınca karşında başkası. Kaç merdiven çıkacaksın : 1) Görmen şart mı 2) Ya yoksa 3) Bakalım ister mi Son merdiven bitince Bir boşlukta kalacaksın. Yan yana daireler : 1) Gecikme 2) Çok geç 3) Gitti Aradığın hangisi Kime, neyi soracaksın? Hayal mi, gerçek mi Kollaya önleye Düşleri, düşmeleri İşte gene sokaktasın... Behçet Necatigil |
Duyuru DUYURU Sessizliği bir evin Telefon, kapı Açan yoksa Bir şeyler olmuştur. Ya gittiler uzaklara Ki bu kurtuluştur Ya yalnızlık adına Bir savaşa girdiler Bundan korkulur. Ya uzak bir çağrıya Kulak uydurulmuştur Duyulmaz başka sesler Er geç duyulur... Behçet Necatigil |
Dünya çocuk Yilinda - Ii DÜNYA ÇOCUK YILINDA - II Her çocuk bir nur topudur, Paçavralar içine bile düşse Bir nur topudur. Dar çağlara gelmese, Değmese hoyrat ayaklar, Çamurlara belenmese Her çocuk bir nur topudur. El üstü tutulunca, Çimli sahalarda Gezdirip koşturunca Güler nazlı, güzel Göklerde bir uçurtma. Örselenmiş doğmuşsa Onarılsın ister, Baksınlar, korusunlar Ana baba yanında olsun ister, Tanrısal dilekler: Her çocuk bir nur topudur... Behçet Necatigil |
Edebiyat Matinesi EDEBİYAT MATİNESİ Kaykılmış koltuğunda bir kız Çiğner ciklet. Bir oğlan dalgada, Geldiğine pişman uyuklar Bir başkası arkada. Hiç bulabilir mi beyaz evi çok uzak Uçurduğunuz kuş? Kılıç gibi keskin karlı dağ. Hiç yeri miydi açmak kalbi Bu çiğ ışık altında. Sizden önce birisi bir fantazi okudu, Kırdı geçirdi. Yayvan gülüşlerden ağızlar çok geç döner; Şimdi sıra sizde üzgün ağır, Ne güzel ! Olsa bari benzeri duygularla tedirgin, Sizdekini yaşamış Birkaç kişi. Işıktasınız seçilmiyor, Karanlıkta hepsi. Okudunuz, Bittiğine memnun, Anlamamış; Bozuk paralar gibi düşer önümüze Alkış. Gördünüz işte yerde Çürük domatesler gibi ezik, Avuçlarda mıncıklanmış kalbiniz. Büyürken leke ince ipekte, Yeniden eğildiniz ! Behçet Necatigil |
Engeller ENGELLER Sen benim engelimsin beyaza. Yaparım yıkılır, Saldıran sularda silinen Kumdan kuleler deniz kıyısında. Sen benim düşmanımsın değişen, Her seferinde ismin başka. Ama hiç tadı yok yaşamanın Tam doğrulurken yeniden Tarlamı suların basmasa. İnsanınla vur, hastalığınla yere ser, Sars beni paraca Her yıkılışımda kuvvetim artar Işıyan köşe er geç benim Sen benim geçidimsin beyaza... Behçet Necatigil |
Eski Sokak ESKİ SOKAK Küçük ahşap bir dizi evlerdi On yıl önce o sokak. Sonra geniş caddelere çıktık Apartman, sizden uzak. Çocuklar orda büyüdü Orda okula gitti, Komşunuzduk ama görüşemedik Hiç vakit yoktu. Sizdendik, yalnız biraz okumuş, İki kadın, bir erkek, iki çocuk Uykulu, acele bir karıkoca Bizdik geçen önünüzden başları eğik. Akşamları çanta, file, yorgun, ağır Dönerdik eve. Bir hamal bile tutmaz, cimriler! Diye düşünürdünüz her halde. Bilmezdik, siz (Hiçbir şey paylaşılamazdı) Çarşılardan neler getirirdiniz (Herkese kendi telaşı) . Girer miydi evinize, yer miydi Turfanda bir meyva, iyi bir besin Kalın kağıtlarda çöplerimiz Çocuklar görüp imrenmesin! Açılan kapıyı hemen kapatmak Karşılıklı gizlemekti bir şeyleri. Gelip gidenimiz olurdu ya Gülüşmeler bizden değildi. Kimi günler evdeydim Masada kağıtlara kapanarak. Ne de çok çocuk Sesleriyle dolardı sokak. Bir cami avlusunda kuşlarca Bunun sekiz, onun on , duyardım. Ürküp kaçmasınlar, pencereden Yavaşça bakardım. Hadi ben çok sigara, öksürükler Hele çalışırken. Ya gece yarısı, göğsü parçalanırdı O kadın, iki ev öteden. Bilmezdik kaç nüfus her hane Duyulurdu sertçe sesi bir kapının: Bağıran bir erkek boşluğa karşı Ağlayan bir genç kadın. Kimdin sen, karşımızdaki ev, Sarı ampul söner onbire doğru. Eğilirdim, havasız sokak Camlar kararırdı. Bitmezdi makinede dikişin, Kimdin sen, bitişik komşu? Üç yavrunla kalmışsın Bir tanıdık söylemişti. Kimsin sen, sorsaydım hepinize, Gelirdi aynı yankı hepinizden: Sana mı kaldı, işine bak, Kimsin sen? Bilinmedi, ne çare, sizdendik, Yalnız biraz daha iyi yaşamaya özlemli. Şimdi aynı uzaklık, aynı utanç, Düşündükçe o sokağı, o evleri. Behçet Necatigil |
Eskilemek ESKİLEMEK Dükkan duvarlarında Saatler Geçerken Bakınca. Kayıp çağ,uyulurdu Yıldızlara, aya. Belliydi bahar başlar Hangi fırtınalarda. Kuşlar göçmen, bulutlar gri Eriyen güz. Hangi lodos kış Kamçılar denizi. Nasıl gelirdi ülker Aşk atımı günleri Cemreler kalbe düşer Bilinirdi. Türedi kağıtlarda fal Duvarlar saatsiz Leylek, kırlangıç Yok kuş kemikleri... Behçet Necatigil |
Eşya Gücü EŞYA GÜCÜ Güçsüzüm eşyalara Kırılsa, bir şey olsa Nerde yapacak adam Git gel yalvar ! Kırılsam insanlara Çaresi var Çekil yalnızlığa Güçtür aynalar... Behçet Necatigil |
Evin Halleri EVİN HALLERİ Evin yalın hali İster cüce, ister dev Camlarında perde yok Bomboş, ev. Evini hali, sabah, Geciktiniz haydi! Uykuların tatlandığı sularda Bıracaksınız evi. Evine hali, gün boyu, Ha gayret emektar deve! Sırtınızda yılların yorgunluğu Akşam erkenden eve. Evinde hali, saadet, Isınmak ocaktaki alevde Sönmüş yıldızlara karşı Işıklar varsa evde. Evinden hali, uzaksınız, Hattâ içinde yaşarken Aşkların, ölümlerin omzunda Ayrılmak varken evden. Behçet Necatigil |
Evler EVLER İnsanlar yüzyıllar yılı evler yaptılar. İrili ufaklı, birbirinden farklı, Ahşap evler, kagir evler yaptılar. Doğup ölenleri oldu, gelip gidenleri oldu, Evlerin içi devir devir değişti Evlerin dışı pencere, duvar. Vurulmuş vurgunların yücelttiği evlerde Kalbi kara insanlar oturdu. Gündelik korkuların çökerttiği evlerde O fıkara insanlar oturdu. Evlerin çoğu eskidi gitti, tamir edilemedi, Evlerin çoğu gereği gibi tasvir edilemedi. Kimi hayata doymuş göründü, Bazılara zamana uydular. Evlerin içi oda oda üzüntü, Evlerin dışı pencere, duvar. Evlerde saadetler sabunlar gibi köpürdü: Eve geldi bir tane, nar gibi, Arttı, eksilmedi. Evleri felaketler taunlar gibi süpürdü. Kaderden eski fırtınalar gibi, Ardı kesilmedi. Evlerin çoğunda dirlik düzen Kalan bir hatıra oldu geçmişte. Gönül almak, hatır saymak arama. Evlatlar aileye asi işte, Bir çığ ki kopmuş gider, üzüntüden. Evlerde nice nice cinayetler işlendi, Ruhu bile duymadı insanların. Dört duvar arasında aile sırları, Bunca çocuk, bunca erkek, bunca kadın, Gözyaşlarıyla beslendi. Çocuklar, büyük adam yerine evlerin kiminde: Çocukları işe koştu kalabalık aileler. Okul çağının kadersiz yavruları, Ufacık avuçlardan akşamları akan ter, Tuz yerine geçti evlerin yemeğinde. İnananların kaderi besbelli evlere bağlı, Zengin evler fakirlere çok yüksekten baktılar, Kendi seviyesinde evler kız verdi, kız aldı. Bazıları özlediler daha yüksek hayatı, Çırpındılar daha üste çıkmaya Evler bırakmadı. Yeni yeni tüterken ocakların dumanı Kadın en büyük kuvvet erkeğin işinde Erkekleri kaçtı, kadınları kaçtı Evler dilsiz şikayet kaçmışların peşinde. Şu dünyada oturacak o kadar yer yapıldı, Kulübeler, evler, hanlar, apartmanlar Bölüşüldü oda oda, bölüşüldü kapı kapı Ama size hiçbir hisse ayrılmadı Duvar dipleri, yangın yerleri halkı, Külhanlarda, sarnıçlarda yatanlar... Behçet Necatigil |
Garnitür GARNİTÜR Ölümler söyletir Sağlık sağlık susarız Gömülü gönlümüzde Ölümdür. Türlü garnitürleri yaşamanın Yalın yemek bulduk da garnitür Kork fazla olandan Tanrı'ya isyan olur. Bir başka konu bu: Garnitür Nerede olursan ol Ölüm diye ne diye hor görmeli O da ayrı bölümdür. Bir yere dek dik Top...devrilir takoz Kork uzakta olandan Sevgi de bir çözümdür. Yaşamak yaşanmadıysa Daha çok görülür Sızlanmak, katık Bu yüzsüz yüzümdür. Konumuza dönelim Yaşamak ilk bölüm O kolay anlaşıldı Ölüm son bölümdür... Behçet Necatigil |
Gece Vakti GECE VAKTİ Erkekler evlere çekildi çoktan, Katran gibi camlara yapıştı perde. Göreyim sıkıntıyı sav başından, Gel de dolaşma caddelerde. Kale her zamankinden korkunç: Gece vakti, karlar altında, kışın. Üzüyor mu seni delikanlı, Yollar gibi sokaklarda kalışın? Yine yarın benimlesin bekleyiş, Gelmedi posta treni! Bu berbat düşünceler saatinde; Tanrım, başıboş bırakma beni! Behçet Necatigil |
Gençken GENÇKEN Niçin ölümden bahsediyorsun Bu sevda nerden esti Şairler yazmadan önce Kimse ölümü sevmezdi Sen onlara bakma Geldin gidiyorsun Kimin var seni düşünür Bu yol deli dolu yürünür Yakındır iki büklüm Ararsın gençliğini Elinde fırsat varken Beğen beğendiğini... Behçet Necatigil |
Gizli Sevda GİZLİ SEVDA Hani bir sevgilin vardı Yedi sekiz sene önce, Dün yolda rastladım Sevindi beni görünce. Sokakta ayaküstü Konuştuk ordan burdan, Evlenmiş, çocukları olmuş Bir kız, bir oğlan. Seni sordu Hiç değişmedi, dedim, Bildiğin gibi... Anlıyordu. Mesutmuş, kocasını seviyormuş, Kendilerininmiş evleri.. Bir suçlu gibi ezik, Sana selâm söyledi... Behçet Necatigil |
Gizli Sevda GİZLİ SEVDA Hani bir sevgilin vardı Yedi sekiz sene önce, Dün yolda rastladım Sevindi beni görünce. Sokakta ayaküstü Konuştuk ordan burdan, Evlenmiş, çocukları olmuş Bir kız, bir oğlan. Seni sordu Hiç değişmedi, dedim, Bildiğin gibi... Anlıyordu. Mesutmuş, kocasını seviyormuş, Kendilerininmiş evleri.. Bir suçlu gibi ezik, Sana selâm söyledi... Behçet Necatigil |
Hangi Han HANGİ HAN O zaman ki o hangi hanları ararsam Buldum desem de bulamam ki. Bir saksı kocaman ve devetabanları İçerden gelen ses dışardan duyamam ki. Duydum desem de bir aldanış bir sanrı Derinden uğultular kalabalık olmalı Hem kim geliyor seslerden anlamam ki Artan ayazda açılsa bile kapı Doluysa içerisi bir de ben kalamam ki. Hem beni o telaşta alırlar mı içeri Gene düşmek yollara yalnız neyle gitmeli Çürük çarık pek de çabuk eskidi Bulamam yenisini bulsam da alamam ki. Şu fena gecede sarpa sarmış bir yol Dinlenmek belki biraz sundurmada Yalnız bilmek isterdim bu geldiğim hangisi Daha önce kaldığım hanlardan hangi han ki? Behçet Necatigil |
Harman HARMAN Üstünüzde gözleri Camlar ardından yaşlı Bakar Tanır gibi sizleri. Ya da beklerler, siz Tanıyasınız onları, Durursunuz, hayır! Küskün uzaklaşırlar. Gördüğü birini yaşlı Ne çok kimseye benzetir, Yüzler, ayırmak zordur Her yabancı bulanık bir anı... Behçet Necatigil |
Hep Böyle HEP BÖYLE Hep böyle : Kömür aldı, mendiller sallandı; Trenler gitti ona doğru, İstasyonda deliler gibi bunaldım. Hep böyle : Demir aldı, sular çalkandı; Gemiler gitti ona doğru, Gözümden bir daha düştü rıhtım. Hep böyle : Emir aldı, günün birinde yollandı; Eller gitti ona doğru, Yine ben telaş içinde kaldım... Behçet Necatigil |
Ince Ipekli Yaşamak İNCE İPEKLİ YAŞAMAK Yaşarken, ölünce bilmesin çok kimse Taşıtlarda bilet Kime kesilmişse Herkesin kendine ölümleri. Sarılsa, saklansa nelerdendi Gelip açar bakarlar Yanlış gömütlüklere Koymayın ölenleri. Yaşarken ve sonra çok kısa ılık su İnce ipek kaynaşma anları Kaynatmaya gelmez Sıkmayın ölenleri... Behçet Necatigil |
Ince Yapili Göz İNCE YAPILI GÖZ Akar su üzerine düşünce Erimiş kurşun Üstünde düşününce. Bir eteğe takılıp, bir başka göze dalıp Söz söz yanınca gidince Sonu dalgalı deniz, suyu da derince. İş hanları dosyalar yarasalar Biri çıkıp araya bir posta koyunca Bir posta konulunca. Biriniz yoksunuz, yoğun sis Kapanır önünüz Göz bir yere dikilince... Behçet Necatigil |
Incir Yapraklari İNCİR YAPRAKLARI Yumuldular uğultular arasında İncir yapraklarını artık kim düşünürdü Sallanırken iki dalga arasında bir martı Bu yatağa, koltuğa, bu kara tahtalara Düşmeden önce Eksiydi eksi şimdi iki artı. Gömüldüler dalgalar arasına Ellerinde uzatılan iki elma Yüzlerinde alı al bir kızartı Bekleyen yan yana ayrılıklardı Perdeler inerse az daha sürerdi Yumuldular, gözlerini yumdular. Eksikti tamken bile hepsi bu kadardı Dumandı, dağılır, çiçekti solardı Uçuşurken üflenmiş şeytan arabaları Anladılar, duruldular, doğruldular Az önceki incir yapraklarını Aradılar, buldular, tutundular... Behçet Necatigil |
Kaçaklar KAÇAKLAR Bölün bölün kaç parça, evleri düşün Dayanılmaz özlem uzaklara. Önlenmez korku: Ölüleri düşün! Sonra bu kafayla yürüttüğün işin! Saçlarda akları nasıl saklamalı Sığınmaya yağmurla saçak Koy üst üste tabakları Kolay gider, tek tek taşıma! Ben şimdi yakındaki arsada (Siz de gelin, üç beş adım) Yaşıtım çocuklarla Bilye oynuyorum... Behçet Necatigil |
Kapi KAPI Çalınır Kim ne getirir Vazgeçemediklerin Anahtarları vardır. Sezilir Kim ne zaman gelir Yatağında uyuyan bir kedi Söyler içindeki türküyü İnsan bazan o kadar yalnızdır... Behçet Necatigil |
Kara Kehribar KARA KEHRİBAR Gözler, çekmeler ona göre Zaten dar Kalmasın geldiğinde Hepsi dolmuş olsunlar! Çok sıkıntı Ne yapalım karşılıklı Bir lamba karanlığa çarpınca Onlara da, size de geçmiş olsunlar! Bir yere bir şeyler koymuştuk Gözler, sözler arasında bir yere Belki işlerine yarar biz yokken Dilerim görmüş, almış olsunlar... Behçet Necatigil |
Keyif KEYİF Meyhane sen güzelsin, Satıcıların olmasa. Ezilir siteminde ufalmış gözlerin Masalar, bir masa İhtiyar adam gelir, açlıktan kalma, yanık Börek satar, taze. Aldınız, yiyemezsiniz, Oturur midenize. Siz kızarsınız başka, irin gibi yüzlü, Çiçekçi kadın gelir. Çoğaltır bardaktaki hüznü, Uzattığı karanfil. Karides, deniz gülü karides... Tatmadınız ömrünüzde. Duyarsınız al bir utanç gibi bikes, Pörsük antenleri gönlünüzde. Parfümlerim var esans.. Babacan bir adam. Muhteremdir, Diretiyor madem. Dolması, midye, sıcak.. Kirli beyaz önlüğü. Gizler bir pırıltı, içli, yaltak, Uykulu gözlerdeki yorgunluğu. Sen küçük kız ver bir gazete, Hangisi olursa olsun. Öperdim ellerini kötüye çekilmese Çocukluğunu satıyorsun. Hiç düşündünüz mü, sarhoşsunuz, İğrençtir adeta. İstediğiniz kadar sarhoş olunuz Keyfediyorsunuz ya ! Behçet Necatigil |
Kir şarkisi KIR ŞARKISI Tam otların sarardığı zamanlar Yere yüzükoyun uzanıyorum Toprakta bir telâş, bir telâş Karıncalar ötedenberi dostum. Ellerime hanım böcekleri konuyor Ne şeker şey onlar! Uç böcek, uç böcek diyorum Uçuyorlar Pan'ın teneffüsü bile Ilık, okşamakta yüzü. Devedikenleri, çalılık vesâire Bir âlem bu toprakların üstü. Tabiatla haşır neşir Kırlarda geçen ikindi vakti. Sakin, dinlenmiş, rahat Bir gün daha bitti... Behçet Necatigil |
Kirli Masa KİRLİ MASA İkisi de okumuş Ana baba Yoktu kimseleri. İçlerinde karanlık Çökerken bir daralma Ev zindan gibiydi. Alıp geldiler Bir süre Oyalandı yoruldu. Derken biri gördü Uyumuş kalmış Bir kenara yatırdı. Biri baktı bir ara Yüzünde seğirmeler İçki gürültü. Kansız soluk Çocuk küçük Başı yana düştü. Yürüdü saatler Doluysa masa Herkes şiirden konuştu... Behçet Necatigil |
Kirli Soru KİRLİ SORU Benim oralarda hiçbir işim yoktu Şeytana uydum Aç ahtapotlar kaynaşırken dipte Kaypak kalabalıkta sürükleniyordum İnce yüzünüzde üzgünce bir bakış Birden sizi gördüm Açtı arı doruklarda bir safran Durdum İlk sevgili güldü yitik anılardan Mutsuz, yalnız Sessiz kınamanızı, utançlarda küçülmüş Aldım, geri döndüm Gelsem Siz yine orda mısınız? Behçet Necatigil |
Kitaplarda ölmek KİTAPLARDA ÖLMEK Adı, soyadı Açılır parantez Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti Kapanır, parantez. O şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı Bir parantez içinde doğum, ölüm yılları. Ya sayfa altında, ya da az ilerde Eserleri, ne zaman basıldıkları Kısa, uzun bir liste. Kitap adları Can çekişen kuşlar gibi elinizde. Parantezin içindeki çizgi Ne varsa orda Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci Ne varsa orda. O şimdi kitaplarda Bir çizgilik yerde hapis, Hâlâ mı yaşıyor, korunamaz ki, Öldürebilirsiniz... Behçet Necatigil |
Küskün Yolcunun Türküsü KÜSKÜN YOLCUNUN TÜRKÜSÜ Uzun yürümelerden Sonra bitkin düşerek Bu bir çocuk oyunu: Ben seni çektim çekerek. Şimdi hangi kitaplardan Öğreneceksiniz onu, Gelmiyorsa bazı şeyler Çocukluktan geçerek. Kasırgayı, doluyu Yemiş de düşmüş gibi Issız kaldırımlarda Garip gece kelebeği Düşe kalka sekerek. Şimdi hangi yollardan Siliniyor izleri Çağ dışı bir çağrıyı Sigara içer gibi İçine çekerek. Dünya böyle gidiyorsa Elbet bir nedeni var Ben sana küstüm küserek... Behçet Necatigil |
Liman LİMAN Güçlü fırtınalarda direkleri kırılmış Gemiler bize sığınır, bulduk sanırız. Görmezler. Varsa yoksa uzaklar Onarırız. Giderler, kalırız. Sonra gecelerde. Bu son olsun, son Gönderme ; Engine yalvarırız. Sonra büyür daha da Korkunç yalnızlığımız... Behçet Necatigil |
Nerde Neden NERDE NEDEN Nerde neden kırılır Bir üçüncü varsa önemsiz bir sözde Birden kırılır Neyi neden saklar Arkasından konuşurlar bilir de Kendinden saklar Nerde neden ölür Uzak mezarlar Kendinde gömülüdür... Behçet Necatigil |
Nilüfer NİLÜFER Ben oraya koymuştum, almışlar, Arasına sıkışık saatlerin. Çıkarır bakardım kimseler yokken; Beni bana gösterecek aynamdı, almışlar. Kışken ilkyaz, sularımda açardı; Buzlu dağlar gerisine kaçıracak ne vardı? Eski defterlerde sararırmış yaprak. Beni bana gösterecek anlamdı, almışlar. Bir ışıktı yanardı gecelerde; Akşam, çiçekler uykuya yattı, Sardı karşı kıyıları karanlık Beni bana gösterecek lambamdı, almışlar... Behçet Necatigil |
ölü çizgi ÖLÜ ÇİZGİ Bir zehir Birikir odalarda, Almaz ki veresin rüzgâra Rüzgâr deli değil. Birden yayılır kanda Kararır dört yan. Bir çöküntü başlar yaşamanda Her şeyin değersizleştiği an. Deniz mi bu, geçilmez Aşılmaz dağ mı? Tam bana göre, uyuşuk Miskinlik gibi var mı? Nedir seni saran bu sis Yok dünyalarda tat. Kuvvetsiz Böyle daha rahat. Yaşamışım kaç para Mezar taşları neci? Deli gibi sarılsam da hayata Kalacak nesi var ki? Kitaplar seslenir, yüksekten, mağrur: Gel bize, kurtul, gel! Almanızla bırakmanız bir olur, Böyle daha güzel. Sokaklar seslenir, akpak, temiz: Hadi gel, avunursun! Bütün sokaklardan iğrenirsiniz, Avunmak şöyle dursun. Behçet Necatigil |
Sade SADE Ancak bulunduğun yerde, Gündüzüm gündüzmüş, Yokluğum seni de üzmüş, Allah kısmet ederse Kalkıp geleceğim. Fazlası istenmez bence, Gözlerin olmalı sade Görüp göreceğim... Behçet Necatigil |
Seni Yaşamak SENİ YAŞAMAK Seni her özlediğimde sevgilim, Gökyüzüne bakıyorum; Göğün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü. Seni her özlediğimde bir tanem, Denizlere bakıyorum. Ufuğa bakınca mucizeni görüyorum çünkü. Seni her özlediğimde bir tanem, Kuşlara bakıyorum. O kanatlardaki özgürlüğünü görüyorum çünkü. Ve aşkım, seni her özlediğimde, Adında isyan ediyorum. Seni özlemek istemiyorum ben, Ben seni yaşamak istiyorum, Seni her özlediğimde sana bakmak istiyorum Ve seni sende görmek sadece... Behçet Necatigil |
Ses SES Kopan çığlar altında kalanlar olduğu Oysa görülüyordu. Bir kadının ileride Bir şeyler hıçkırdığı; Bir erkeğin, birine, Görünmeyen birine bir şeyler seslendiği Oysa görülüyordu. Ama duyulmuyordu. -Ses! Sanki ses olmayınca hiçbiri olmuyordu... Behçet Necatigil |
Sevgilerde SEVGİLERDE Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız Sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden (Siz böyle olsun istemezdiniz) Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi Kalbinizi dolduran duygular Kalbinizde kaldı Siz geniş zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yılların telaşlarda bu kadar çabuk Geçeceği aklınıza gelmezdi. Gizli bahçenizde Açan çiçekler vardı, Gecelerde ve yalnız. Vermeye az buldunuz Yahut vakit olmadı... Behçet Necatigil |
Sisler Içinde Insanlar SİSLER İÇİNDE İNSANLAR Bir büyük kır bu dünya: Gece vakti ıssız kır cin peri. Bir baş uzanır gibi karanlıktan, Gün ortası biri selam verip geçer, Düşünürüm kimdi. Tenha sokaklarda giderken yalnız, Durdurur bir başkası beni dalgınlığımda; Sallanır iki el, anlatır bir ağız, Kırık dökük sözler kalır akılmda: Görüşelim, siz şimdi nerdesiniz? Sisler içinde insanlar, çoğu yakınken uzak; Bir yerden tanıyorum, ama nerden? Ardından bakarım, köşeyi döndü mü yok: Bir yarım rüzgar değer gider yüzüme Eski bahçelerden. Uykuların eşiğinde aynı şey: Yılların ötesinden biri Sisler içinde seslenir: -Hatırla! Gölgeler gibi erir uzatsam ellerimi, Buğularda. Sisler içinde insanlar, gün ortası, geceleyin; Hangisi gerçek, hangisi düş, şaşırdım. Daha demin vardı, şimdi birdenbire yok Issız bir kır akşamı Bu benim yaşadığım... Behçet Necatigil |
Solgun Bir Gül Oluyor SOLGUN BİR GÜL OLUYOR Çoklarından düşüyor da bunca Görmüyor gelip geçenler Eğilip alıyorum Solgun bir gül oluyor dokununca. Ya büyük şehirlerin birinde Geziniyor kalabalık duraklarda Ya yurdun uzak bir yerinde Kahve, otel köşesinde Nereye gitse bu akşam vakti Ellerini ceplerine sokuyor Sigaralar, kağıtlar Arasından kayıyor usulca Eğilip alıyorum, kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca. Ya da yalnız bir kızın Sildiği dudak boyasında Eşiğinde yine yorgun gecenin Başını yastıklara koyunca. Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor En çok güz ayları ve yağmur yağınca Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda. Uzanıp alıyorum, kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca. Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda Akşamlara gerili ağlarla takılıyor Yaralı hayvanlar gibi soluyor Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor Yollar, ya da anılar boyunca. Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam Solgun bir gül oluyor dokununca... Behçet Necatigil |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 17:55 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2