tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Nihat Behram Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/1734-nihat-behram-siirleri.html)

Sevda 28.02.08 11:48

Sürgün
 





SÜRGÜN

Uyandırın anamı
Söyleyin gidiyorum
Yolumu gözlemesin
Dönemem belki geri
Arkadaşlarım duysun
Kardeşim bunu bilsin
Söyleyin gidiyorum
Dönemem belki geri
Babama haber salın
Çiçekler onda kalsın
Sulasın günaşırı
Dönemem belki geri
Korulara söyleyin
Dağlara asmalara
Baygın çocukluğumun
Çınladığı kırlara
Söyleyin gidiyorum
Dönemem belki geri
Gelsinler anılarım
Uğurlasınlar beni
Sadece sevdiğime
Söylemeyin duymasın
O kadar körpe ki kalbi
Bilmiyor yitirmeyi
Söylemeyin bu akşam
Sevdiğim ağlamasın...

Nihat Behram

Sevda 28.02.08 11:49

üç Dağa Ağit
 





ÜÇ DAĞA AĞIT

Açlığın
Çıplaklığın acısı mı genişliyor
Dalları
Meyvaya çağıran rüzgâr mı?

Dalgın bir kuşun ötüşünden
Sevdiğinin kalbine düşen âşık mı?
Yağmuru emen toprak mı derinleşiyor

Yas mı tutmalıyım onurlu ölüme
Halkın gözlerini dolduran çizgilere
Umudu mu çağırmalıyım

Ah gidiyor işte gidiyor göz göre göre
Sıcak titreyişi varlığını hayata adamışların
Gidiyor
Öfkenin haykırışları
Yasalarıyla gidiyor kahredişin
Zulmün ve iğrençliğin buyruklarıyla gidiyor
Toprağa düşen bakımsız yapraklar gibi değil
Azarlanmış çocukların kederiyle değil
Doğuşun ve sevmenin feryadıyla gidiyor
Ölümü donatan arkadaşlarım

Ah gidiyor işte gidiyor göz göre göre
Durutarak gündüzleri geceleri
Durutarak adanmışlığı, mertliği, yüceliği
Damıtıp sevdalarına
Neferi toprağa aşılamaya gidiyor arkadaşlarım

Bulutlar da hafif mi kar taneleri kadar
Özgürlüğün borcu mu ödeniyor
Yaralar mı açılıyor yoksulluğa
Ezilmişliğin isyanı mı sesleniyor

Ah gidiyor işte gidiyor göz göre göre
Birer rüzgâr uğultusu bırakarak yanan ateşe...

Nihat Behram

Sevda 28.02.08 11:50

Yaşadikça
 




YAŞADIKÇA

Ah benim aşkla beslediğim sevgilim
Kalbimi zorlayan heyecanla sana
Savaşın gitgide yaklaşan uğultusuyum

Günler
Sazlarla çevrili göl kıyısında
Suyun inanılmaz berraklığıyla çalkalanıp geçti
Serçeler karla yıkadı tüylerini
Taşların oyuklarına doluşan kertenkeleler
Düşlerimde zamanla silikleşti
Bazan düşünmek acı veriyor bana
İçimde yırtılarak uzaklaşan çayırları

Ah, benim aşkla beslediğim sevgilim
Bütün güzel şarkıları sanki ben bestelemişim
Üstelik merakla bakıyorum tanıdık her yüze

Çayırları düşün
Anamdan emdiğim sütün tadı
Yırtarak uzaklaşan çayırları

Artık tek afiş kan kokusu şehrin sokaklarında
Gerisi düşmanın kurduğu pusu
Kan kokusu diyorsam
Ah, benim aşkla beslediğim sevgilim
Kalbimi zorlayan heyecanla sana
Savaşın gitgide yaklaşan uğultusuyum...

Nihat Behram

Sevda 28.02.08 11:51

Yenilgi
 
YENİLGİ

Ah susuşu o saf yüreğin
Ah, acısı acemi çocukluğun
Düş kırıklığı, coşkudaki bozgun

Ah yenilginin yorgun kısrağı
Kendi içini kavuran kızgın ateş
Bekleyişe bağlanan umut, tasası haykırışın

Ah, ardı ardına kenetlenen ölüm
Ah, hıncı sabırla bezeyen sır
Yazmadaki sırması ağlayışın, tırnaklara oturan kan

Sanki delirmenin eşiğindeyim
Boş bomboş gözlerine gömülmüşüm bir köpeğin
Mısırların süt taneleri, kestanelerin
Bademlerin daha olgunlaşmamış
Suyla susuzluk arası kayganlığında
Aranıp duruyorum kendimi

Ey yangınlarda patlamaya hazırlanan merak
Ey içimi ekşi sularla çalkalayan baş dönmesi
Issız ıpıssız boşluğu aysız gecenin
Ölümle yaşamak arasındaki şerit
Naneler, kekikler, ebegümeçleri
Ve şifalı bulutu kaynar kükürt deresinin
Çekiyor altımdan nemli döşeğimi

Ah, yürekleri toprağa saplanan arkadaşlarım
Ah, oğlakların, tayların, buzağıların
Acı otlarla kararan damakları
(Akşamları barut kokusuyla dönsem de odama,
Sancısı: çaresiz seyrettiğim ölümün

Ah, bir kere daha kederliyim
Ah, çılgın bir aşkın kollarında incelen bıçak
Seni öperek bilemeliyim...

Nihat Behram

Sevda 28.02.08 11:53

Yine De Gülümseyerek
 






YİNE DE GÜLÜMSEYEREK

Ne sağnaklar görmüşüz, yarılan gökyüzünden alnımız
Yıldırımlarla ağmış,
Ne rüzgarlar çınlamış bağrımızda, coşkusundan kırılmış
Kaburgamız,
Dişlenip kayaları ne ateşler yakmışız, aşmışız ne zifir
Uçurumlar,
Yine de ürkütmeden öpmüşüz bir ceylanı gözlerinin
Yaşından
İncitmeden tutmuşuz ağzımızda yorulan kelebeği;
Şimdi asmalardan korukların tadı silinmiş,
Sesimizde sendeleyen bir keder,
Uykusuzluk serin serin sızıyor acıyan tenimizden;
Ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzde aşkın yeri çok derin.

Ne azgın canavarlar üstüne yürümüşüz bir demet
Çiçek için,
Neyimiz var neyimiz yok vermişiz bir narin dilek için,
Yıllarını taş duvara örmüşüz ömrümüzün bir hırçın
Yürek için;
Şimdi çevremizde yosunlaşmış sessizlik,
Yabanıyız gittiğimiz her şehrin, çiğdemsiz, kükremesiz,
Kimsecikler sezmiyor boynumuzdan didişen örümceğin
Zehrini;
Ziyanı yok, nasıl olsa nabzımızda durulanır yaşamanın
İksiri.
Ne güzel sevmişiz, ağzımızda mavi bir tat kekremiş,
Ne sızılar sarmışız yumuşacık öpüşlerin çığlığını kuşanıp,
Şafaklar tutuşkunu şarkılar yuvalanıp ne mintanlar yırtmışız,
Şimdi usulcacık ürpersek kara gece uykumuz kaçacak
Kadar delik
Üstümüz çimensiz tepeler gibi bereketsiz, örtüsüz, serin;
Ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzün çayırları ipekten,
Bakışımız lekesiz.

Ne masalar düzmüşüz kıvrımları gümüş, kakmaları sedeften,
Ne milyonlar yanından başeğmeden geçmişiz, huyumuz
Değişmemiş,
Hayatımız günbegün çarpışarak yaşanılan sırların ürünüdür;
Şimdi kar altında avcumuz, avurdumuz ilaçsız,
Issızlaşmış sabahlar, yoksunluk arsızlaşmış,
Kaçışır yolumuzdan gölgesini de alıp o şaklabanlar
İnildesek açlıktan;
Ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzün dağı taşı altından.

Ne devlerle dalaşmış kanımızı göstermeden silmişiz.
Ne kudurgan günlerde elimizi dost eline titremeden vermişiz,
Bir ömür seğirtmişiz bir nefes beklemeden;
Şimdi nice anışların dudağı üşüyen bir çocuk kadar uçuk,
Nicesi elsıkışların sahtekar çıkmış.

- Bizi eşkiyalar soymamış abi
muhabbet yıkmış!

Nihat Behram


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:52 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2