Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12.01.09, 16:39   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Okyanus
Moderator

 
Okyanus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149
Puan Grafiği
Rep Puanı:16317
Rep Gücü:20
RD:Okyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 54
889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi
:
icon1c Gül Babanın Gülleri/Türk Tarihinden Hikayeler

Gül Babanın Gülleri

Fatih Sultan Mehmed'in yerine geçen oğlu ikinci Bayezıd
avdan dönüyordu. Bir an önce saraya varıp dinlenmeyi
düşünürken atını durdurdu, havayı kokladı ve derin derin nefes
alıp ferahladıktan sonra sordu:

"- Bu güzel kokular da nereden gelir böyle?"

Yanındaki vezirlerden biri cevap verdi:

"- Devletlü Padişahım! İstanbul kuşatmasına katılan
gazilerimizden tabiat aşığı biri vardır ki, O'na Gül Baba
derler. Ak sakallı, nur yüzlü bir ihtiyardır. Şu yamaçları
güllerle ve dahi türlü çiçeklerle donattı. Bu hoş kokular
O'nun bahçesinden gelmektedir."

Padişah, vezirin anlattıklarını tebessümle dinliyordu.
Sözlerini bitirince kararını bildirdi:

"- Merhum babamın bu gazi askerini ziyaret etmek isterim!"


Artık yorgunluklar unutulmuştu. Gül Baba'nın kulübesine
doğru yürüdüler. Kulübeye doğru yaklaştıkça gül kokuları
artıyor, insanın gözü - gönlü açılıyordu. Değerli misafirlerin
geldiğini gören Gül Baba koştu, onları kapıda karşıladı.
Padişah, daha atından inmeden sordu:

"- Savaşta bastığı yeri sarsan, barışta oturduğu yeri gül
bahçesine çeviren yiğit asker, selam sana!"

Gül Baba mahçup olmuştu, güçlükle konuşabildi:

"- Sizden böyle iltifatlar görmek bizim için ne büyük
şereftir Sultanım, sağolun!"

"- Sen ki, İstanbul'u fetheden ordunun bir neferi olarak
şereflerin en büyüğünü almışsın Gül Baba. O büyük şerefin
yanında bizim sözlerimizin hükmü mü olur?"

Gül Baba tebessümle başını öne eğerken Padişah atından
indi ve Gül Baba'nın gösterdiği mindere bağdaş kurup oturdu ve
O'nun kendi elleriyle pişirdiği kahveyi yudumlayıp
yorgunluğunu giderdi. Sonra da şöyle bir teklifte bulundu:

"- Dilersen seni saraya alayım. Artık çalışma da yaşlılık
devrini dinlenerek geçir!"

"- Sağolun Sultanım! Burada oturmak benim için daha iyi.
Amma bir iyilik yapmak istersen, şu kulübemin bulunduğu yere
bir mektep - medrese yaptır ki, memleketimizin çocukları ilim
- irfan öğrensinler!"

Gül Baba'nın sözleri Padişah'ı çok duygulandırmıştı.
Yerinden kalkarken O'nu mutlu edecek cevabı verdi:

"- Gönlün rahat olsun Gül Baba, dilediğin olacaktır!"

Sonra bahçeyi gezdiler...

Padişah gülleri okşuyor, eğilip kokluyor ve yanındakilerle
konuşuyordu. Bu arada Gül Baba da özenle seçtiği gülleri
koparıp demet yapıyordu. Padişah ayrılırken O'na bir demet
sarı, bir demet kırmızı gül verdi. Padişah gülleri alıp
kokladı, bağrına bastı ve atını sürüp gitti.

Kısa zaman sonra ise Gül Baba'nın kulübesi yıkıldı ve
oraya büyük bir bina yapıldı. Zaman içerisinde okul oldu,
hastane oldu ama hep insanlığa hizmet etti. 1868 yılında
"Mekteb-i Sultani" adıyla yeni bir kimliğe bürünen okul,
Cumhuriyet döneminde de "Galatasaray Lisesi" adını aldı.

Gül Baba'nın Sultan İkinci Bayezıd'a verdiği o güzel
kokulu sarı ve kırmızı güller önce bu lisenin, sonra da
Galatasaray Spor Kulübü'nün sembolü oldu.

Gül Baba'nın türbesi bugün de orada, okulun bahçesindeki
yeşillikler arasında duruyor ve ziyaretçilerinden fatihalar
bekliyor.


Kaynak: Dr. Bahattin ERGEZEN
--------------Tualimforum İmzam--------------
Okyanus isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla