tualimforum.com  

Geri git   tualimforum.com > ÇOCUK DÜNYASI > Masallar ve Hikayeler > Çocuk Masalları/Çocuk Hikayeleri
amp;markreadhash=guest" rel="nofollow">Bütün Forumları okunmuş kabul etrel="nofollow">Bütün Forumları okunmuş kabul et
Kayıt ol Yardım Üye Listesi Ajanda Arama Bugünki Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et

Çocuk Masalları/Çocuk Hikayeleri Çocuk masalları,Türk ve Dünya edebiyatından çocuk masalları,Çocuklar için masallar...


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Bu Dünyadan Bir Yavuz Sultan Selim Geçti/Türk Tarihinden Hikayeler
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
1619

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler
Alt 12.01.09, 16:30   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Moderator

 
Okyanus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149
Puan Grafiği
Rep Puanı:16317
Rep Gücü:20
RD:Okyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 54
889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi
:
icon1c Bu Dünyadan Bir Yavuz Sultan Selim Geçti/Türk Tarihinden Hikayeler

Bu Dünyadan Bir Yavuz Sultan Selim Geçti

Osmanlı ordusu Mısır seferine giderken haliyle bağlık
bahçelik yerlerden geçiliyordu. Salkım üzümler, olgunlaşmış
elmalar, armutlar ve daha türlü türlü meyvalar vardı.

Ordu Gebze yakınlarında konakladığı zaman, Yavuz Sultan
Selim,'in içine bir şüphe düştü:

- "Acaba askerim sahibinden izinsiz üzüm ve elma koparmış
olabilir mi?" diye düşünüyordu. Hemen Yeniçeri Ağası'nı
çağırdı ve durumun araştırılmasını emretti.

Heybeler - torbalar araştırıldı, iyice soruldu ama, asker
üzerinde hiç bir iz bulunamadı. Yeniçeri Ağası gelip durumu
söylediğinde Padişah rahatlamıştı. El açıp dua etti:

"Ey Allah'ım!.. Bana haram yemeyen bir ordu ihsan ettiğin
için Sana şükürler olsun."

Sonra Yeniçeri Ağası'na dönüp şunları söyledi:

"Eğer askerlerim içinde bir tek kimse sahibinden izinsiz
bir meyve koparıp yese idi, Mısır seferinden vazgeçerdim.
Çünkü hay ağa, haram yiten bir ordu ile beldelerin fethi
mümkün olamaz!.."



*****


Mısır seferine gidilirken ordunun korkunç Sina Çölü'nden
geçmesi gerekiyordu. Kum fırtınalarının etrafı kasıp
kavurduğu, gündüzleri dayanılmaz sıcaklara sahne olurken
geceleri dondurucu soğukları davet eden bu çölü dünya- da hiç
bir ordu geçememişti. Yavuz Sultan Selim ordusuna moral verici
sözler söyledikten sonra atını çöle sürdü.

Herkes yanındaki suyu idareli kullanıyor, namazlar
teyemmüm yapılarak kılınıyordu. Yolculuk böyle sürüp giderken
Yavuz Sultan Selim'in bir ara atından indiği ve saygılı bir
halde yaya olarak yürüdüğü görüldü. Herkes şaşırmıştı ama,
kimse sebebini soramıyordu. Padişahın hiç yanından ayırmadığı
Hasan Can durumu öğrenmekte gecikmedi. Padişah O'na şunları
söylemişti:

"İki cihan sultanı Peygamber Efendimiz önümüzde yaya olarak
yürürlerken biz nasıl at üstünde olabiliriz Hasan Can?"



*****


Mısır'ın fethinden sonra esir Memluk kumandanlarından
Kayıtbay Yavuz Sultan Selim'in huzuruna getirilmişti.
Aralarında şöyle bir konuşma geçti:

"- Söyle bakalım Kayıtbay, cesaret ve kahramanlığın ne işe
yaradı?"

"- Cesaret ve kahramanlığım hâlâ var ey Sultan! Yalnız,
bize ne yaptıysa ordunuzdaki toplar yaptı!"

"- Anlamadım!.."

"- Berberilerden biri, Venedik'ten top getirerek bize
satmak istemişti de, Peygamberimizin, "ok ve kılıç kullanın"
şeklindeki emrine aykırıdır diye satın almamıştık. O satıcı
bize, "Yaşayan görecektir ki, memleketiniz top yüzünden
elinizden çıkacaktır" demişti. Meğer doğruyu söylemişmiş!"

"- Din kaidelerine böylesine bağlı idiniz de, Allah'ın,
"Düşmanın silahına aynı silahla karşılık veriniz" emrine neden
uymadınız? Bilmez misiniz ki, "Ok ve kılıç kullanın" demek
"Başka silah kullanmayın" demek değildir. O zaman o silahlar
varmış, şimdi de bu silahlar var!"

Kayıtbay başını önüne eğdi ve sustu.



*****


1517 yılında kazanılan Ridaniye zaferinden sonra kutsal
topraklarda huzuru sağlayan Yavuz Sultan Selim ordusuyla
birlikte İstanbul'a dönüyordu.

Yolculuk sırasında, İbn-i Kemal adıyla tanınan Anadolu
Kazaskeri ve ünlü bilgin Kemal Paşazade'nin atının ayağından
sıçrayan çamurlar Padişah'ın kaftanını kirletti.

Kemal Paşazade mahçup oldu, korktu ve ne diyeceğini
şaşırdı.

O'nun bu halini gören Padişah tebessümlü bakışlarla
süzdükten sonra şöyle teselli etti:

"Senin gibi bir bilginin atının ayağından sıçrayan çamur
benim için şereftir. Vasiyetimdir ki, öldüğüm zaman bu kaftan
bu haliyle sandukamın üzerine konsun!"

Padişahın sırtından çıkardığı kaftanın çamurları
temizlenmedi, öylece saklandı ve vasiyetine uygun olarak
ölümünden sonra sandukasının üzerine örtüldü.



*****


İki yıl iki ay süren Mısır seferi sonra ermiş; bugünkü
İsrail, Suriye, Lübnan, Ürdün, Mısır, Sudan, Cezayir ve Yemen
devletlerinin bulunduğu topraklarının tamamı ile Suudi
Arabistanla'la Libya'nın bir kısmı Osmanlı hakimiyetine
girmiş, halifelik Mısır Abbasilerinden Türklere geçmiş, Türk
toprakları iki mislinden daha fazla büyümüştü.

Şimdi, bütün bu işleri başaran kahraman İstanbul'a
dönüyordu. Üstelik O, artık yalnızca bir Padişah değil, bütün
müslümanların halifesi idi. İstanbul halkı yediden yetmişe
yollara dökülmüş düğün - bayram ediyor, Padişahlarını en güzel
biçimde karşılamanın hazırlıklarını yapıyordu.

O büyük kahraman durumun farkındaydı ama alkışlardan,
tezahürattan sıkılıp utanacağını düşünüyor, İstanbul'a sessiz
sedasız girebilmenin yollarını arıyordu.

Nihayet, yanına aldığı birkaç kişi ile birlikte tebdili
kıyafet ederek Anadolu yakasından kayığa bindi ve gece vakti
Topkapı Sarayı'na giriverdi.

Ertesi gün şaşalı bir tören için yollara dökülenler,
Padişah'ın sarayda olduğunu öğrenince hayretler içinde
kaldılar ve ne yapacaklarını şaşırdılar.



*****


Kutsal toprakların huzuru kavuşturulması için düzenlenen
bu sefer sırasında götürülen para yetmediği için bir
bezirgandan borç alınmıştı. Defterdar, bezirgana teşekkür
ettikten sonra bir arzusunun olup olmadığını sordu ve şu
cevabı aldı:

"- Verdiğim altmış bin altını istemem; hazineye kalsın.
Yalnız, bunun yerine oğluma günde iki akçe ile orduda
cebecilik verilsin!"

Defterdar bezirganın bu isteğini Padişaha iletince Yavuz
Sultan Selim öfkelendi ve şöyle haykırdı:

"- Böyle kanunsuz bir teklif getirdiğin için seni ve o
bezirganı katlederdim ama, el - alem, 'Mekke ve Medine fatihi
olan Sultan Selim bir bezirganın malına tamah ettiği için
bezirganı ve defterdarını öldürttü' derler. Bundan kaçınırım.
Tek elden bezirganın parasını verin ve bana bir daha böyle
kanuna uymaz işler getirmeyin!"

Bütün bunlardan sonra, "Hey gidi koca Yavuz bey!" demekten
kendimizi alamıyor; bir vesileyle yazdığımız sözü tekrar
ediyoruz: "Anlayana sivrisinek saz, anlamayana kıssalar da
hisseler de az!.."



*****


"Her nefis ölümü tadacaktır" ilahi hükmünce Yavuz Sultan
Selim Han'n ölüm anı da gelip çattı. Padişah olalı daha sekiz
yıl olmuştu, gençti devleti -milleti ve İslam alemi için büyük
idealleri vardı ama, ölüm ferman dinlemiyordu.

Kemak Paşazade çok sevdiği Padişahı için bir mersiye
yazmıştı. Bu alim kişi, O'nu ve kısa saltanat dönemine
sığdırdığı büyük işleri şöyle tasvir ediyordu:



Şems-i asr idi, asrda şemsin
Zıllı memdüd olur, zamanı kasir
Tâc ü tahtıyle fahreder beyler
Fahrederdi ânınla tâc ü serir




Yani, Kemal Paşazade Yavuz'u hem asrın (yüzyılın) güneşi
olarak görüyor, hem de ikindi vaktinde gölgesi uzun ama ömrü
kısa olan ikindi güneşine benzetiyor. Bütün beyler tac ve
tahtlarıyla övünürlerken tac ve tahtın Yavuz Sultan Selim'le
övündüğünü dile getiriyor.

Ve, Yavuz Sultan Selim'in naaşı, Mısır seferinden dönüşte
Kemal Paşazade'nin atının ayağından sıçrayan çamurla leke olan
kaftana sarılıp defnedildi.


Kaynak: Dr. Bahattin ERGEZEN
--------------Tualimforum İmzam--------------
Okyanus isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
bir, bu, dunyadan, gecti turk, hikayeler, selim, sultan, tarihinden, yavuz


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar son Mesaj
Kanuni Sultan Süleyman ve Karınca/Türk Tarihinden Hikayeler Okyanus Çocuk Masalları/Çocuk Hikayeleri 4 16.09.16 16:06
Dahi Sultan II. Abdulhamid Han/Türk Tarihinden Hikayeler Okyanus Çocuk Masalları/Çocuk Hikayeleri 0 12.01.09 16:46
İkinci Selim, Mimar Sinan Ve Selimiye Camii/Türk Tarihinden Hikayeler Okyanus Çocuk Masalları/Çocuk Hikayeleri 0 12.01.09 16:38
Fatih Yolunda Bir Işık: Eyüp Sultan/Türk Tarihinden Hikayeler Okyanus Çocuk Masalları/Çocuk Hikayeleri 0 12.01.09 16:24
Sultan Murad'ın Duası/Türk Tarihinden Hikayeler Okyanus Çocuk Masalları/Çocuk Hikayeleri 0 12.01.09 16:20


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:22 .


Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2