tualimforum.com  

Geri git   tualimforum.com > EĞİTİM ve ÖĞRETİM > Dersler/Ödevler > Coğrafya
amp;markreadhash=guest" rel="nofollow">Bütün Forumları okunmuş kabul etrel="nofollow">Bütün Forumları okunmuş kabul et
Kayıt ol Yardım Üye Listesi Ajanda Arama Bugünki Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et

Coğrafya Coğrafya dersi ödevleri,Coğrafya ödevleri...


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Türkiyenin Jeopolitik Konumu ve Türkiyenin Jeopolitik Konumunun Önemi
Konudaki Cevap Sayısı
2
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
3965

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler
Alt 09.09.09, 06:41   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Moderator

 
Okyanus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149
Puan Grafiği
Rep Puanı:16317
Rep Gücü:20
RD:Okyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 54
889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi
:
icon1c Türkiyenin Jeopolitik Konumu ve Türkiyenin Jeopolitik Konumunun Önemi

Türkiyenin Jeopolitik Konumu ve Türkiyenin Jeopolitik Konumunun Önemi

Aşağıda yer alan Türkiye'nin Jeopolitik konumu ile ilhgili bilgiler çesitli kaynaklardan derlenmiştir. ard arda yazmış olduğum mesajlardaki içerik "konu" birbirinin devamı değil çeşitli kaynaklardan alınan bilgilerin tek bir yerde toplanmasıdır






Türkiye'nin Jeopolitik Durumu ve Önemi

Türkiye Dünya haritasında önemli bir yere sahiptir. Sebebi de, Türkiye'nin Asya ile Avrupa kıtaları arasında bir köprü olmasıdır. Balkanlar'ın, Kafkasya'nın ve Ortadoğu'nun gövdesidir. Bu civarda yaşayan ülkeler deniz yollarını kullanmak için Türkiye'yi çevreleyen denizlerden geçmek zorundadır.

Türkiye, Batı uygarlığı ile Doğu uygarlığının bir sentezidir. Batıda yeşeren demokrasi, gelişerek Türkiye'ye de ulaşmıştır. Türkiye'den Doğuya gidildikçe demokrasi yönetimi kaybolmaktadır. Yani Türkiye demokrasisiyle de bir geçiş köprüsüdür.

Gelişmiş Avrupa ülkelerinin doğal zenginlik kaynakları tükenmek üzeredir. Doğal zenginlik kaynakları (doğal gaz, petrol vb...) Kafkaslarda ve Ortadoğu'da yeterince bulunmaktadır. Buralara gidecek yok yine Türkiye'den geçer.

Ayrıca Türkiye'nin genç bir nüfusu vardır. Bu durum gelişmiş Avrupa ülkelerinde nüfusun büyük bir çoğunluğu yaşlı insanlardan oluşmaktadır. Bizdeki genç nüfus batıya umut vermektedir.

Bugün Türkiye'nin üzerinde bulunduğu coğrafi yerin önemi, bütün Dünyaca kabul edilmiştir. Hatta komşularımızın topraklarımızda gözü vardır. Bundan dolayıdır ki yeryüzünde tapusu en pahalı ülkelerden birisi de Türkiye'dir.

Bu topraklarda rahat yaşamak için Türkiye güçlü bir orduya sahiptir.

Devam edecek olursak; Türkiye'nin Marmara Denizi'ndeki İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı, Karadeniz'den Akdeniz'e, okyanuslara açılmak için adeta bir kilit durumundadır.

Çok eskilerden beri biliriz ki komşumuz Rusya'nın sıcak denizlere açılmak hayalleri vardır. Batıdaki komşumuz Yunanistan'ın da buna benzer emelleri vardır. Birinci Dünya Savaşı'nda İzmir'e asker çıkarmış, 12 adayı işgal etmiş ve Kıbrıs konusunda da sorunlar çıkarmıştır. Yunanistan'ın çok çok eskilerden beri Ege Denizi'ni bir Yunan Denizi haline getirme amacı vardır.

Güney komşumuz Suriye ile de Hatay sorunu yaşanmıştır. Suriye hâla Hatay'ı alma hayali peşindedir. Ayrıca bazı teröristleri besleyerek üzerimize göndermektedir.

Irak ile de pek fazla sorun yaşamazken Körfez Savaşı sırasında bazı olumsuz gelişmeler olmuştur. Onlarda bazı teröristleri besleyerek üzerimize göndermektedirler.

Doğu sınırımız olan İran sınırı en eski sınırımızdır. Yeni yeni iki ülke arasındaki rejim farklılıkları yüzünden bazen İran ile de aramız açılmaktadır.

Bulgaristan ise kendi sınırları içerisinde yaşayan Türk vatandaşlarını eritmeye çalışmış ve bu yüzden binlerce Türk Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç etmek zorunda kalmıştır.

Özetlersek; Türkiye, çevresi tarafından kıskaca alınmış durumdadır. Yurdumuzu çevreleyen bazı komşularımız, Türkiye'nin zor günlerini kollamaktadır. Türkiye'nin zayıf düşmesini ve zora düşmesini istemektedir. Böyle bir fırsatı bulduklarında saldıracaklardır. Güya topraklarımızın bir kısmını elimizden alacaklarını sanmaktadırlar. Bir örnek göstermek gerekirse; Türkiye'nin bir ili olan Hatay'ı Suriye hâla kendi sınırları içerisinde görmektedir. Zor bir günümüzde bizden burayı alabilmek için planlar yapmaktadır. Bütün bunlara rağmen Türkiye'nin dış politikası Ulu Önder Atatürk'ün belirlediği ve "Yurtta barış, Dünyada barış" ilkesidir. Kısaca Türkiye büyün komşularıyla barış, huzur içinde yaşamak istemektedir.

Ayrıca Türkiye'de içeriden gelen tehlikeler de vardır. İşte bunun içindir ki Türkiye bu konuya çok önem vermektedir. Dünya'nın gelişmiş ülkelerinin kurmuş olduğu "NATO" gibi uluslar arası kuruluşlara üye olmuştur. Asırlardır beraber yaşamış, aynı cephede çarpışarak ölmüş, birbiriyle etle tırnak gibi olmuş insanların arasına etnik farklılıklar sokularak ve dini inanç farklılıkları kışkırtılarak yurdumuzda yaşayan bazı alt kültür gruplar tahrik edilerek yurdumuz üzerinde her zaman oyun oynanmaktadır. Bizler çağdaş ulus olmak yolunda ilerleyen insanlar olarak yurdumuzda yaşayan bütün insanlara güvenmek istiyoruz. Madem bu topraklar üzerinde hep beraber yaşıyoruz; Türkiye Cumhuriyeti Devleti yurdumuzda yaşayan her insanın refahı ve mutluluğu için çalışmalıdır.

Bu tehlike dışarıdan gelecek tehlikeden daha büyüktür. Ayrıca Ulu önder Atatürk'ümüzün kurduğu cumhuriyet yönetimi de aşırı dinci guruplarca yıkılmak istenmektedir. Amaçları laik olmayan bir din devleti kurmaktır.

Bir de Türkiye bir imparatorluktan bu hale gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında üç kıtaya yayılmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun sonradan kaybettiği topraklarda soydaşlarımız kalmıştır. Bunlar bahane edilerek Türklere kem gözle bakılmaktadır. Tarihte birçok örneklerini gördüğümüz, sıkışan insanlara yardım eden bir ulusun çocukları olarak bu duruma üzülüyoruz. Gelişmiş ülkelerde bize yapılan suçlamalar; az sonra vereceğim örnekler karşısında bu suçlamaların ne kadar abes kaldığını gösterir.

Bosna Hersek'te, Kosova'da, Makedonya'da binlerce insanın göz göre göre öldürülmesini tüm Dünya seyretti.

Halbuki Osmanlı zamanında bir çok etnik ve dini gurup 400 sene kavgasız beraber yaşamıştır. Bugünkü Balkanlar'a baktığımızda, orada yaşayanların çoğu Osmanlı zamanındaki huzuru aramaktadır.

Tarih boyunca Ermeniler bize düşmanlık etmişlerdir. Ve hâla bir asır önceki olayları hortlatarak Batı ve Amerika meclislerinde "Sözde soykırım" yasaları çıkartmaya uğraşıyorlar. Dünya'nın gelişmiş birkaç ülkesinde lobi kuran Ermeniler Türkiye'yi zor duruma sokmak istemektedirler. Bunların karşısında bizim de bunları yok edici iyi bir diplomatik çalışmalar yapmamız gerekmektedir.

Bir zamanlar topraklarının büyük bir kısmını kaybetmiş, yıllarca birçok ulusla savaşmak zorunda kalmış bir neslin torunları olarak; ümidimizi hiçbir zaman kaybetmedik. Bu ağır şartlarda bile, çok az savaş malzememiz olmasına rağmen; Çanakkale'de neredeyse bütün Dünya'ya kafa tuttuk. Etten duvarlar ördük. Çanakkale'den düşmanları geçirmedik.

Tabi bunların yapılması Türkiye'nin hızlı kalkınmasını istemeyen ve örnek devlet olmasını istemeyen dış düşmanlar tarafından engellenmek istenmektedir.

Her Türk vatandaşı bu kadar zorluklarla kazanılmış topraklarımızın kıymetini iyi bilmektedir. Yine her Türk vatandaşı kendi kültürünü korumasını, geliştirmesini iyi bilmektedir. Her Türk vatandaşı devletinin sevmeli ve korumalı; onun sonsuza kadar yaşaması için severek vergisini vermeli, askere çağırıldığında davulla zurnayla gitmelidir.

Ayrıca üzerinde yaşadığımız şu toprak parçası bir cennettir. Üzerinde her türlü iklimi görebilirsiniz. Her türlü yiyecek yetişir. Her türlü zenginlik kaynaklarına sahiptir. Dünya'da gıdası en bol olan ülkelerden birisiyiz. Gelişmiş ülkelerde insanlar tek tek meyve alırken bizde kilo kilo alınır.

Bütün Dünya'nın imrenerek baktığı o kadar güzel tarihi, turistik, gezilecek, görülecek yerlerimiz vardır ki saymakla bitmez. Bu yüzden yurdumuz her yıl milyonlarca yabancı tarafından gezilmektedir. Böylece yurdumuzun kalkınması için büyük katkılar sağlanmaktadır.


İÇ TEHDİT

Yurdumuz, hem coğrafî konumu hem de jeopolitik durumu bakımından çok önemli bir yerdedir. Bu nedenle, çok eski zamanlardan beri yabancıların emelleri yurdumuz üzerinde olmuştur. Yurt toprağının korunması onun üzerinde yasayan ulusun basta gelen görevidir. Bir ulusun var olabilmesinin gerekli unsurları ise basta kültür olmak üzere dil, din, yurt, tarih ve ülkü birliğidir, iste bu özelliklerin, zayıflatılarak veya ayrılıklar yaratılarak bir ülkenin parçalanması ve yıkılması hedefleniyorsa buna iç tehdit denir.

İç tehdit unsurları; irtica, anarşi, terör, uyuşturucu madde kaçakçılığı ve ticaretidir. Bu unsurlar, ülkemizi bölmeyi ve yıkmayı amaçlamaktadır.

İrtica, geriye dönmek anlamındadır. Osmanlı Devleti'nin yenileşme çabalarından itibaren başlayan irtica hareketleri, Türkiye Cumhuriyeti'nde artarak devam etmiştir. İrticaî faaliyetlerin amacı Türkiye Cumhuriyeti'nin lâik, demokratik yapısını değiştirerek yerine baskıya dayalı bir devlet kurmaktır. Devletimiz "Diyanet isleri Başkanlığı" aracılığıyla yurttaşların ibadetlerine yardımcı olmaktadır. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra kurduğumuz çağdaş Türkiye'yi geriye götürme amacı taşıyan irticaî etkinliklerde bulunmak büyük yanlışlıklara ve olumsuz sonuçlara neden olabilir.

Dış güçler anarşi ve terör olaylarıyla demokrasinin sağladığı özgürlükleri, kötüye kullanmayı, ülke içinde karışıklık yaratmayı, ülkeyi yıpratmayı ve devlet otoritesini zayıflatmayı amaçlarlar. Bunun için de ulusal birlik ve beraberliği bozarak, halk üzerinde dehşet ve korku yaratarak halkı sindirme, gerçekleri kendi amaçları doğrultusunda değiştirme yoluna giderler. Halka ve devlet kuruluşlarına karşı saldırıda bulunurlar.

Ülkemizde yıkıcı ve bölücü unsurların hedefi; Türk Devleti'ni parçalamak, Atatürk ilkeleri doğrultusunda kurulmuş olan çağdaş anlayışı yıkarak yerine kendi görüşleri doğrultusunda bir düzen kurmaktır. Bu unsurlar, uyuşturucu madde kaçakçılığı ve ticareti yaparak bir ülkenin geleceği olan gençleri zehirlemeyi kendi hedefleri arasına almışlardır.


DIŞ TEHDİT

Türkler, tarih boyunca çok geniş ve değişik yerlerde (Çin'den Avrupa ortalarına) egemenlik kurmuşlardır. Çevrelerindeki ülkelerle iyi ilişkilerde bulunmakla beraber, varlıklarını devam ettirebilmek için zaman zaman da savaşmak zorunda kalmışlardır.

Türklerin Anadolu'ya yerleşerek birçok ülkenin ele geçirmeyi amaçladığı boğazlara sahip olması, bu ülkelerin bize yönelik tehditlerini ve düşmanlıklarını artırmıştır.

Dünyada jeopolitik açıdan çok önemli bir yere sahip olan ülkemize yapılacak bir saldırı dünya barışını tehdit edecektir. Bu nedenle dış tehdit unsurları ülkemizi içten bölerek ele geçirmek istemektedirler.

Ülkemize yönelik dış tehditler çok çeşitlidir. Bunlar;

Uyuşturucu madde ve silâh kaçakçılığı, uluslararası terörizm, Ermeni terörizmi, bati ülkelerinin ülkemiz üzerindeki emelleri ve casusluktur.

Türkiye üzerinde tarihî emelleri bulunan bazı ülkeler, ülkemize yönelik yıkıcı ve bölücü unsurlara her türlü yardımda bulunmaktadırlar.

Türkiye'yi doğrudan saldırılarla ele geçiremeyeceklerini bilen dış güçler, kendi amaçları doğrultusunda etkinlik gösteren yıkıcı ve bölücü unsurlara yardım ederken, onlardan Türkiye'nin sırlarını casusluk yoluyla öğrenmek istemektedirler. Bu güçler, Türk gençliğini, aydınlarını ve ülkenin hassas yönlerini hedef olarak seçmişlerdir. Ayrıca bunlar dost ve müttefik ülkelerde bulunan, Türk yıkıcı unsurları ve Türkiye'de etkinlikte bulunan yıkıcı unsurlarla is birliği halindedir. Türkiye'deki kanun dışı bu unsurlar ile Ermeni terör unsurları da ilişki içindedir. Öyle ki Türkiye'de meydana gelen kaçakçılık ve terör olaylarının bazılarını Ermeni terör unsurları üstlenmiştir. Ermeni terör unsurları, uyuşturucu madde ve silâh kaçakçılığını, hatta komsu ülkelerdeki büyükelçilik görevlilerimize düzenledikleri saldırıları diğer yıkıcı unsurlarla birlikte yapmaktadırlar.
Okyanus isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09.09.09, 06:42   #2 (permalink)
Kullanıcı Profili
Moderator

 
Okyanus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149
Puan Grafiği
Rep Puanı:16317
Rep Gücü:20
RD:Okyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 54
889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart --->: Türkiyenin Jeopolitik Konumu ve Türkiyenin Jeopolitik Konumunun Önemi

Türkiye'nin Jeopolitik Konumu

1.Türkiye’nin Jeopolitik Önemi

Türkiye, Kuzey yarım kürede ekvator ile Kuzey kutbu arasında eski dünya kıtaları adını verdiğimiz (Asya, Avrupa, Afrika) topluluğunun hemen hemen tam ortasında yer alır.Ülkemiz, üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımada (Anadolu) üzerinde bulunur. 814.578 km2 alan kaplayan ülkenin 23.764 km2 si (yaklaşık %3) Avrupa Kıtası üzerinde yer alırken, diğer büyük parçası Asya’dadır. 36-420 kuzey paralelleri ve 26-450 doğu meridyenleri arasında yer alan ülkemizin en kuzey ucu Sinop ilinde İnce Burun; en güney ucu Hatay’da Beysun koyu güneyi olurken, en batı ucu Gökçeada’daki Avlakaburnu, en doğu ucu ise Iğdır ilimizde Aras Irmağı dil kesiminde yer alır. Geometrik şekil olarak kabaca yatay bir dikdörtgeni andıran ülkemizin batı-doğu yönündeki uzunluğu 1.600 km’ yi bulurken, kuzey-güney yönünde genişliği ise 650km’ dir. Bu bakımdan ülkemizin doğusu ile batısı arasında 19 boylam, diğer bir deyişle 76 dakikalık bir zaman farkı vardır.Türkiye kuzeybatıda Bulgaristan ve Yunanistan; kuzeydoğuda Gürcistan, Ermenistan, doğuda Nahcivan, İran, güneydoğuda Irak ve Suriye ile sınır komşusudur. Bu komşular içinde en uzun kara sınırına 877 km ile Suriye sahiptir.Jeopolitik açıdan önemli bir konumda bulunan Türkiye, Anadolu yarımadası elverişli iklim koşulları nedeniyle tarihi çağlardan itibaren büyük ölçüde yerleşmelere sahne olmuş, bunun neticesinde de çeşitli uygarlıkların kurulduğu ve geliştiği bir alan haline gelmiştir. Bu bakımdan Türkiye Doğu ile Batı medeniyetlerine köprü olmuştur. Ülkemiz coğrafi açıdan birbirinden farklı özellikler gösteren yedi bölgeye ayrılır. Bunlar Marmara, Karadeniz, Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri olarak adlandırılır.

Jeopolitik demek bir ülkenin dış politikasını doğal konumunun belirlediğini öne süren siyasal bilgi kuramı demektir.
Özellikle iki dünya savaşı arasındaki dönemde Almanya’da ele alınıp geliştirilmiştir. 1924 yılında general Haushofer tarafından Münih’te bir jeopolitik enstitüsü kuruldu ve bir de jeopolitik dergisi yayımlanmaya başlandı.
Yaşam alanı bulma gereksiniminin toplumların doğal yönsemesi olduğunu öne süren ve buna dayanarak yayılma politikası güden Nazi yöneticileri jeopolitik kuramcılarını kendilerine danışman edindiler ve bu yeni modern bilim dalından daha teknik ve bilinçli bir şekilde yararlanmaya başladılar.
Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkedir. Asya ve Avrupa kıtaları arasında ulaşım ve ticaret gibi birçok alanda köprü görevi görmektedir.
Dünyada çok az ülkeye nasip olmuş derecede önemli “İstanbul ve Çanakkale Boğazlar” ına sahiptir. Bu boğazlara sahip olması ve dolayısıyla da böylesine önemli bir ulaşım merkezi olması Türkiye’nin en önemli özelliklerindendir.

Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler sıcak denizlere en kısa ve ekonomik yoldan ulaşabilmek için İstanbul ve Çanakkale Boğazları’ndan geçmek zorundadırlar. Özellikle Sovyet Rusya’nın dağılmasından sonra kurulan yeni cumhuriyetler büyüme ve gelişme umuduyla deniz ticaretine büyük önem vermektedirler. Bu yolla ülkemize daha çok döviz girişi sağlanır ve ekonomimiz gelişir.Zengin petrol yataklarına sahip doğu ve Ortadoğu ülkelerine yakın olmamız da diğer bir jeopolitik avantajdır. Orta Doğu’ da petrol çıkaran ülkeler ürünlerini tüm dünya pazarına en kısa ve en karlı yoldan sunabilmek için ya bizim topraklarımızdan petrol hattı geçirmek; yada limanlarımızdan dağıtım ve satış yapmak zorundadırlar. Yurdumuz dünya coğrafyasında ılıman iklim kuşağında yer alır. Bunun sayesinde aynı anda ülkemizde 4 mevsim birden yaşanabilir. Böylece ülkemiz turizm değerleri bakımından da değerli bir konuma gelmiştir. Kış turizmi yurdumuzun kuzey, doğu ve kuzeydoğu kesimlerinde yapılmaktadır.
Asıl önemli olan yaz turizmi ise Akdeniz ve Ege bölgeleri ağırlıklı olmak üzere yurdumuzun deniz kıyısındaki birçok yöresinde yapılır. Ülkemize yılda yaklaşık 9 milyon yabancı turist gelmektedir. Bu turizmden elde ettiğimiz gelirde yurdumuzun onlara göre ucuz olması nedeniyle sayıya göre biraz düşüktür(yaklaşık 13 milyar dolar).
Eşsiz kültürü, geçmişten beri kurduğu ve yücelttiği devletleri, gelenek ve görenekleri ve binlerce yıllık tarihi ile Türk Milleti dünyada tarihe damgasını vuran ender milletlerden biridir ve şu andaki varlığını Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde sürdürmektedir.

Yurdumuz Türkiye, dünya üzerinde birçok çatışmaların, sıcak ve soğuk savaşların yaşandığı Balkanlar ve Orta Doğu arasında yer almaktadır. Bu nedenle Türkiye tarihi boyunca hiç önemini kaybetmesine izin vermediği savunma ve askeri güç düzenini daima büyük bir dikkat ve kararlılıkla korumak zorundadır. Konumu nedeniyle birçok ülkeye hakim ve hükmedebilecek bir yerde bulunması ülkemizin stratejik bakımda ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir. Dünyadaki en güçlü devletlerden biri olarak kabul edilen A.B.D, ülkemizi Orta Doğu’ daki barışı sağlamak ve kendine güçlü bir ortak edinebilmek için müttefiki ilan etmiştir. Ülkemiz Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’ e 24 Ekim 1945; NATO’ya da 1951’de katılmasıyla dünyada ki gücünü kabul ettirme fırsatı bulmuştur.
Kısacası yurdumuz çok büyük bir jeopolitik güç potansiyeline sahiptir ve bunun da büyük bir bölümünden gerek askeri, gerek ekonomik, gerek de siyasal alanlarda yararlanmaktadır.
2.Yabancı Ülkelerin Ülkemiz Üzerindeki Emelleri

Dünyada ülkeler daima bulundukları konumdan daha iyi bir konuma gelebilmek için uğraş verirler. Daima çalışarak kendilerini rakipleri karşısında daha güçlü duruma getirmeye çalışırlar.
Bir devletin sadece kendini güçlendirmesi o devletin dünyada söz sahibi olmasını sağlamaz. Bir yandan kendi güçlenirken rakipleri de zayıflamalıdır. Bu istek ve arzularını gerçeğe dönüştürebilmek için dünyada soğuk savaş içerisinde olan devletlerin sayıları oldukça fazladır.

Nitekim Türkiye Cumhuriyeti sahip olduğu değerleri, jeopolitik konumu, tarihi ve gücü bakımından tüm dünya devletlerinin gözünü ayırmadığı ve tüm tarihi boyunca almayı istemekten vazgeçemediği çok büyük bir devlettir.
Büyük devletlerin sorunları büyük olur, ama çok büyük devletlerin sorunları fazla büyümemelidir. Aksi takdirde büyük devletler karşılarındaki büyük karşı güçler karşısında yenik düşebilirler.
Tüm tarihiyle dünyaya nam salan Türk Milleti bu büyük sorunların üstesinden gelmeyi her zaman bilmiştir. Ama gün geçmiyor ki başka yeni sorunlar çıkmasın...
Bu güzel vatanımızı elimizden almak için yabancı ülkeler adeta çok gizli bir şebekede çalışıyormuş gibi ülkemizle uzun yıllardır soğuk savaş içerisindedirler. Ülkemiz tam bir sorunun üstesinden gelmişken diğer bir yenisi çok farklı bir konumda oluşmaktadır.
80’lerin ortasına doğru ülkemiz tam gelişmek için yüksek bir hıza kavuşmak üzereyken *** terörü denilen bir canavar grup yurdumuzun güneydoğusunda baş göstermiştir. GAP’ iyle canlanacak ve kalkınacak olan bölgeye terör damgası vurulmuş yurdumuzun o bölgesi adeta diğer Türkiye olarak adlandırılmıştır.
Bu kötü günler fazla sürmemiştir. Kahraman Türk askeri üstün bilgi ve tecrübesiyle terör örgütüne her geçen gün ağır darbeler indirmiş ve yeni binyıla girmeden örgütü ortadan kaldırmıştır.
Çok büyük kayıplar verdiğimiz terörün kaynağını nereden aldığı yıllarca konuşulmuş ve tartışılmıştır.
Ve de en sonunda çoğu otoriter çevrelerce bu terörizmin ülkemizin ilerlemesini yavaşlatmak amacıyla oluşturulmuş yabancı ülkelerin ülkemiz üzerindeki kötü emellerinden biri olduğu anlaşılmıştır.
Diğer ülkelerin yaptıkları bunlarla da sınırlı kalmamıştır. Ortaya attıkları yalan yanlış iddialarla yurdumuzun yurt dışındaki otoritesini sarsmayı hedef belirlemişlerdir.
Osmanlı Devleti’nin tarihte hiç yapmadığı bir olay nedeniyle bugün Avrupa devletleri ve Ermenistan tarafında “Ermeni Soykırımı” yla suçlanmaktayız. Bunda bizim de suçumuz yok değil. Kendi tarihimizi onlar araştıracağına biz araştırırsak gerçeğin resmi bir şekilde ortaya çıkacağı şüphesizdir.

Dünya tarihine baktığınız zaman en çok savaş yapmış, en çok şehit vermiş ve en çok üzerinde haince planlar yapılmış millet Türk Milleti dolayısıyla da Osmanlı’nın varisi olan Türkiye’dir.
Bunun en öz nedeni dünyada çok değerli topraklar üzerinde bulunuyor olmamız ve bulunduğumuz yere hükmediyor olmamızdır.

Kısacası Türkiye tarihi boyunca birçok devlet tarafından alınmak, yıkılmak ve çökertilmek istenmiştir ama yüce Türk Milleti buna izin vermemiştir ve bundan sonra da vermeyecektir...
Okyanus isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09.09.09, 06:45   #3 (permalink)
Kullanıcı Profili
Moderator

 
Okyanus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149
Puan Grafiği
Rep Puanı:16317
Rep Gücü:20
RD:Okyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond reputeOkyanus has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 54
889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart --->: Türkiyenin Jeopolitik Konumu ve Türkiyenin Jeopolitik Konumunun Önemi

Türkiye'nin Yeni Jeopolitik Konumu

Soğuk savaş döneminin iki kutuplu yapısında Türkiye kutuplardan birine komşu olmasından gelen psikolojik baskıyı her an hissetmiştir. Özellikle,Stalin’in Türkiye üzerindeki toprak iddiaları,Türkiye’yi Batı İttifakına iterek NATO güvenlik şemsiyesi altına girilmiştir.bunun anlamı artık Türkiye’nin jeopolitik konumu itibarı ile,dünya adasının kilit noktası haline gelerek Sovyetlerin güneye inmesini engelleyen bir tampon bölge haline gelmesi idi. Soğuk Savaşın bitimi ile birlikte Türkiye’nin jeopolitik değerinin azaldığına dair yorumlar yapıldı ve bu tedirginlik hali dolayısı ile,ilerleyen yıllarda Türk siyasetçiler Türkiye etrafında dönen en küçük politik hareketliliğin dahi,batıya karşı Türkiye Jeopolitiğinin hala ne kadar kilit önemde olduğunu ispat için kullandılar.

Oysa Türkiye’nin jeopolitik öneminin azalması bir yana çevresinde ortaya çıkan yeni otoriteye boşlukları ile mevcut bulunan coğrafi ve tarihi bağlar,Türkiye’yi baştan kurulan bölgesel denklemlere gayri ihtiyari eklemişti bile. Balkanlar ve Kafkaslarda beliren siyasi boşluğu kendi lehine doldurmayı hedefleyen büyük aktörler,Sovyet Yönetimi altında unutulan etnik ve dini çatışma noktalarının yeniden gündeme gelmesine sebep olmuş ve bu iki bölge iki büyük savaş meydanına dönmüştür. Bu savaş alanı arasında ise her iki bölge ile derin tarihi ve kültürel bağları olan Türkiye vardır. Bu derin bağlar bölge halklarının yüzleştiği problemlerde Türkiye’yi bir kurtarıcı olarak görmelerine sebep olmuş Türkiye’nin omuzlarına yüklenen bu yeni misyonlar,ülkeye,bulunduğu jeopolitik konumu,tarihi, sosyal yapısı ve büyüklüğü dolayısı ile edilgen bir bölgesel güç politikası izleyemeyeceğini fark ettirmiştir. Almanya’nın bir anlamda “Drang nach Osten” politikasına devam ederek etki alanını Balkanlara yayma çabası,Sovyet yönetimi boyunca uyuyan “etnik çatışma canavarı”nı diriltmiştir. Almanya destekli Hırvatlar ve Rus destekli Sırplar arasında kalan Boşnaklar insanlık dışı saldırılara uğramış ve boyunlarındaki soykırım kılıcını hissettiklerinde Türkiye dışında hiçbir ülkeden aktif destek görmemişlerdi.

“Uluslar Hapishanesi” olarak nitelendirilen Sovyetlerin yıkılması ile kazandıkları bağımsızlıklar bu ulusların bazılarına daha çok esaret daha çok baskı dışında yeni bir şey getirememiş ve bu haklar için tek umut ve haklarını aktif olarak uluslararası arenada savunabilecek tek dost Türkiye görülmüştür.Balkanlarda Boşnaklardan Gagavuzlara,Kafkaslarda Çeçenlerden Azerilere ve hatta Abhazlara kadar tüm halklar ,Türkiye’yi varlıklarının devam edebilmesi için vazgeçilmez bir dost bilmektedirler ve siyasal manevralarında Türkiye’den destek ummaktadırlar.

“Balkanlar,Karadeniz,Kafkaslar,Orta Doğu ve Orta Asya olmak üzere başlıca beş ayrı bölgedeki bağımsız devletlerin hemen hemen büyük çoğunluğu Türkiye’ye komşu veya akraba bir konuma sahiptir.Bu nedenle ,bu devletlerin ortaya çıkışları olduğu kadar varlıklarını sürdürmeleri ve gelecek yüzyılda bağımsız bir yapılanma içinde olmaları Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği açısından son derece önem taşımaktadır.” Bu bölgelerdeki ülkelerin diğer büyük güçlerin etki alanına girmesi ve bu etki alanının Türkiye aleyhine genişlemesi,doğal olarak Türkiye’nin dış politikadaki manevra alanını daraltacaktır. Bu tehdidin asgariye indirilmesi için,Türkiye yakın çevresindeki ülkeleri ve Hazar Havzasının doğusunda kalan akraba ülkelerin bağımsızlığını güçlendirmek ve garanti altına alabilmek adına,söz konusu ülkeleri ekonomik,siyasi ve askeri entegrasyonlar konusunda teşvik etmek mecburiyetindedir.

Bu konunun önemi, ABD’nin Körfez Harekatı sonrası görülen gelişmelerle de tescil edilmiştir. Zamanla azalan Irak’ın merkezi otoritesi, Irak’ın işgaliyle ortadan kalktı ve Irak’ın kuzeyinde inşa edilen kürt devleti,Türkiye’nin bölgesel menfaatlerine tezat teşkil ettiği gibi, ülke içinde kürt nüfusunun çoğunlukta olduğu bölgelerde faaliyet gösteren ayrılıkçı hareketler için en azından manevi destek oluşturdu.

Türkiye’nin jeopolitik yönden en büyük zaafı,bilhassa Soğuk Savaş’ın bitimi ile güç kazanan ayrılıkçı kürt hareketedir. Bu zayıflık, tüm bölgesel ve küresel güç konumundaki hasımları tarafından kullanılmaya açıktır. Örneğin, Dugin “günah keçisi” ilan ettiği “Türkiye’de ki kürt ayrılıkçılığını desteklemek ve aynı zamanda İran’a etnik olarak yakın olan halkları laik-Atlantikçilik kontrolünden çıkarmak niyeti ile ön plana sürmek gerekliliğini” vurgulamaktadır. İşbu gerçekten hareketle,Türkiye’nin bağımsız ve iddialı bir dış politika stratejisi uygulayabilmesinin ilk şartı,iç politikada,devlet otoritesinin ve sivillerin otoriteye saygısının arttırılabilmesidir. Teritoryal bütünlüğünü koruyamayan bir Türkiye’nin kendi teritoryası dışındaki menfaatlerini savunması ve bağımsız ittifaklar oluşturma yetisi sıfıra iner.



Yeni Dünya Düzeninin,felsefi temeli olarak kabul edilen “globalleşme” akımının sac ayaklarından biri de ulus-devletlerin merkezi otoritelerinin,ülke içi bölgesel farklılıkları gündeme getirip destekleyerek,zayıflatmasıdır. Bu strateji “globalleşme” olarak tanılanmaktadır. Globalleşme stratejisi ulus-devletin örgütsel yapısını ve gücünü yıpratarak ülke içinde devleti mekanizmalarının kontrol edemeyeceği büyüklükte dışa bağımlı bir Pazar oluşturmaktadır. Aslında Globalleşme,tarih boyunca büyüklerin küçükleri sindirme politikası olan “parçala-yönet”in günümüze uyarlanmış,modern versiyonudur. Ülkemizdeki kürt ayrılıkçı hareketleri de bu politikanın tipik örneği olması,merkeziyetçi devlet yapısının ne denli vazgeçilmez olduğunu gösterir.

Türkiye,emperyalizmin panzehiri olan ulus-devlet yapısını muhafaza etmekle kalmamalı,komşuları ile de birbirlerinin bölünmez bütünlüğüne karşı hassasiyetleri çerçevesinde ilişkiler yürütülmesini sağlamalıdır. Bütünlüğünün herhangi bir sebeple zarar görmesiyle doğacak otorite boşlukları bu ülkeleri karşı karşıya getirebilecektir.

Bölgesel gelişmelerde,Türkiye’nin menfaatlerinin sağlanması diğer ülkelerin menfaatleri ile ne kadar örtüştürülebileceğine bağlıdır. Türkiye,dış orjinli bölgesel değişmelere karşı diğer bölge ülkeleri ile blok halinde kararlar alıp uygulamaya sokmalıdır.



ordan burdan derlemedir kaynak yazmıyordu.
--------------Tualimforum İmzam--------------
Okyanus isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
jeopolitik, konumu, konumunun, onemi, turkiyenin, ve


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar son Mesaj
Türkiyenin Matematik Konumunun Sonuçları SERDEM Kpss Sınavı Ders Notları 0 30.04.12 19:18
Türkiye'nin Jeostratejik ve Ekostratejik Önemi Ve Jeopolitik Konumu Okyanus Coğrafya 0 09.09.09 06:52
Türkiye’nin Jeopolitik Durumu ve Önemi Okyanus Coğrafya 0 29.02.08 23:00
Türkiye’nin Jeopolitik Durumu ve Önemi Okyanus Coğrafya 0 29.02.08 22:53
Türkiyenin Coğrafi Konumu Okyanus Coğrafya 0 29.02.08 22:38


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 11:14 .


Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2