Editörlük - Editörlük Hakkında Bilgi - Editörlük Mesleğinin Özellikleri Editörlük - Editörlük Hakkında Bilgi - Editörlük Mesleğinin Özellikleri Editör kelimesi bir on yıl öncesinde pek kullanımda değildi. Şimdiyse hayli revaçta. Daha ziyade medyadaki editörlük mevkileri sayesinde itibarlı bir etiket haline geldi. O itibarın ışığı biraz olsun yayınevi/kitap editörlüğünün de üzerine vurdu. Birçok yayınevinde “editör” kimliğiyle özdeşleşmiş ve öyle tanınan bir küçük nüfus oluşmuş bulunuyor. Buna karşılık Türkiye’de tartışılan bütün konular arasında en başta gelen “kurumlaşma” sıkıntısı burada da söz konusu: Editörlük bu sıfatı taşıyanların “kurumlanmasını” sağlayan bir iş olmakla birlikte tam anlamıyla “kurumlaşmış” değil. Türkiye’de tartışılan bütün konuların baş konusu olan kurumlaşma meselesinin sabit sorusu olan “Batı’da bu iş nasıl?”dan hareket edersek yayıncılığın endüstriyel bir sektör haline geldiği ortamlarda belirginleşmiş bir işbölümü olduğunu görürüz. Öncelikle lektörlük-editörlük-redaktörlük işleri ayrışmıştır. Lektör yani okuyucu bir tür üstat-editör olarak basılacak kitaba karar verir. Bu kararla birlikte telif bir metinde yapılacak değişikliklerle ilgili önerilerde bulunur. Bu önerilerin hükmü gerek üstadın gerek yazarın rütbesine göre tavsiye niteliğinde olmaktan emredici olmaya dek değişebilir. Editör yayına hazırlayandır; dosyanın/metnin kitaba dönüşmesi sürecini “yönetir.” İçerikle ve biçimle ilgili önerilerde bulunur; kâh yazarla veya çevirmenle birlikte mesai yaparak kâh resen müdahale ederek metinle oynar. Bu işi ghost-writer seviyesine vardıranlar yani kitabı oturup yeni baştan yazanlar da eksik değildir! Bu arada diyelim tarih konusunda diyelim ekonomi konusunda uzmanlaşmış işi gücü bu alanlardaki metinleri tamir etmek olan editörler de vardır. Redaktör ise metnin maddi işleriyle boğuşur; imlayı tashihleri gerekirse dipnot-atıf düzenini vs hale yola koyar.
Bu şemayı bire bir almayın. Grossmarket boyundaki yayınevlerinde bu işlevler kendi içinde de kademelenebilmektedir. Tersine görece küçüklerde veya butik-yayınevlerinde ise bu üç işlevin ikisini (pek ender olarak üçünü) birden üstlenen azimkâr eski usul editörler görülebilir. (Şu da var: Bilgisayar teknolojisinin gelişmesine bağlı olarak birçok yayınevi redaktörlük hizmetini anahtar teslimi şeklinde yazardan/çevirmenden talep etmeye yöneldi birkaç yıldır.) Benim burada anlatmak istediğim bu üç işlevin ayrı mütalaa edilmesi gereken işlevler olduğu.
Aslında iki işlev daha eklemeliyiz buraya. İşletmeci olarak yayıncının işlevi ve kitabın “üretim sonrası” işlerini reklamını/tanıtımını yürütenlerin işlevi. Bu iki işlev endüstrileşme sürecinin kemale erdiği ortamlarda kesin olarak ayrışmıştır. |