tualimforum.com  

Geri git   tualimforum.com > KÜLTÜR VE SANAT > Dini Konular > Sahabeler - Evliyalar - İslam Alimleri
Kayıt ol Yardım Üye Listesi Ajanda Bugünki Mesajlar

Sahabeler - Evliyalar - İslam Alimleri Sahabeler Hakkında Bilgiler.Evliyalar Hakkında Bilgiler.İslam Alimleri Hakkında Bilgiler.Sahabelerin Hayatı.Evliyaların Hayatı.İslam Alimlerinin Hayatı


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Balî Efendi (Sekran) - Balî Efendi Hayatı - Balî Efendi Kimdir?
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
1057

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler
Alt 15.08.11, 17:25   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Moderator
 
EZEL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 1.089
Konular: 909
Puan Grafiği
Rep Puanı:2080
Rep Gücü:36
RD:EZEL has a brilliant futureEZEL has a brilliant futureEZEL has a brilliant futureEZEL has a brilliant futureEZEL has a brilliant futureEZEL has a brilliant futureEZEL has a brilliant futureEZEL has a brilliant futureEZEL has a brilliant futureEZEL has a brilliant futureEZEL has a brilliant future
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 41
64 Mesajına 108 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Balî Efendi (Sekran) - Balî Efendi Hayatı - Balî Efendi Kimdir?

Balî Efendi (Sekran) - Balî Efendi Hayatı - Balî Efendi Kimdir?


Anadolu'daki evliyânın büyüklerinden. Zâhir ve bâtın ilimlerinde âlim bir zât idi. Babası Amasyalı olup, Sultan İkinci Bâyezîd Hanın oğlu Şehzâde Ahmed'in hocası idi. Yavuz Sultan Selîm Han tahta geçince, bâzı yerlerde kâdılık vazîfesi verildi. Tire'de kâdı iken, oğlu Şeyh Bâlî doğdu. Bâlî Efendinin doğum târihi bilinmemektedir. Allah aşkı ile mest olup cezbeye tutulduğu için kendinden geçmiş mânâsında Sekran (sarhoş) lakabı verildi. 1572 (H.980) senesinde, İstanbul'da vefât etti. Fâtih Câmiinde kılınan cenâze namazından sonra, vazîfeli bulunduğu Kurşunlu (Altuncu) zâviyesindeki türbesine defnedildi.

Bâlî Efendi, zamânın âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri öğrendi. Kânûnî Sultan Süleymân'ın hocası Hayreddîn Efendinin yanında tahsilini tamamlayıp stajını bitirdi. Önce İstanbul'da Kepenekçi Medresesine müderris tâyin edildi. Burada bir müddet vazîfe yaptıktan sonra, Bursa'da talebe iken gördüğü bir rüyâyı aynen yaşadı ve hayâtının akışı değişti. Bu rüyâ onun tasavvufta yetişip kemâle ermesine vesîle oldu. Rüyâ ve hâdise şöyle idi:

Rüyâsında büyük bir caddede gidiyordu. Birden, Allahü teâlâyı zikreden, tesbîh ve tehlîl getiren insanların seslerini duyup yanlarına yaklaştı. Nûr yüzlü bâzı kimseler, halka hâlinde Kelime-i tevhîd okuyorlardı. Halkanın kenarında heybetli bir zât, murâkabe hâlinde oturuyordu. Başını kaldırınca Şeyh Bâlî'yi gördü. Onu da bu halkaya katılmaya dâvet etti. Şeyh Bâlî özür dileyerek; "Şu anda ilim tahsiline devâm ediyorum. Eğer dâvete uyarsam, tahsilim yarıda kalır. Fakat tahsilimi bitirdikten sonra dâvetinize icâbet edebilirim." dedi. O anda uykudan uyandı. Bu rüyâsı, birkaç sene sonra İstanbul'da aynen vâki oldu.

Bir arkadaşıyla berâber, Ali Paşa Zâviyesi yanından geçerken Kelime-i tevhîd sesleri duydu. Birkaç sene önce gördüğü rüyâyı hatırladı. Elinde olmayarak hânekâhın, zâviyenin içerisine girdi. Orada, rüyâsında gördüklerinin aynısını gördü. Kenârda duran zât, onu yanına dâvet etti. Hadîd sûresinin; "Müminlerin Allahü teâlâyı ve Hak'tan ineni (Kur'ân-ı kerîmi) zikr için kalplerinin yumuşama zamânı gelmedi mi?" meâlindeki on altıncı âyet-i kerîmesini okuyup; "Bundan önce bize katılmak için tahsili ve dersleri bahâne etmiştin. Artık bahâne kalmadı. Bundan sonra senin için en faydalı olan bu işle meşgûl olmaz mısın?" dedi. Bâlî Efendi, hemen o anda, bu dâveti cân u gönülden kabûl etti. Şeyhin elinde, daha önce yaptığı hatâlarına tövbe etti. Bu zâtın kim olduğunu araştırınca; Ramazan Efendi olduğunu öğrendi. Ramazan Efendinin yanında; ahlâkını güzelleştirmek, kalbini tasfiye ve nefsini tezkiye etmekle tasavvufta yetişip olgunlaşmakla meşgûl oldu. Zâhirî ilimlerindeki yüksekliklerine, bâtınî ilminin üstünlüklerini de ilâve etti. Ahlâkını Resûl-i ekremin sallallahü aleyhi ve sellem yüksek ahlâkı ile süsleyip, ibâdetleri zevkle ve seve seve yapmakla şereflendi. Kendisine verilen nîmetlere şükretmek için büyük gayret sarfetti. Ramazan Efendi 1555 (H.963) senesinde vefât edince, halîfesi olan Bâlî Efendiye talebeleri yetiştirmek vazîfesi verildi.

Meşhûr Şakâyık-ı Nu'mâniyye kitabına, zamânına kadar yaşayan âlimlerin hayatlarını da ilâve ederek zeyl yapan Atâî Efendi, babası Nev'î Efendi'den şöyle nakleder; "Bâlî Efendinin hâl ve sözlerini ihtivâ eden Hasb-i hâl isimli kitabı şiir şeklinde yazıp bitirince, Bâlî Efendinin huzûruna gidip, sohbetlerinde geçen bir sözünü kitaba isim olarak vermeyi düşündüm. Bâlî Efendinin huzûruna varınca, daha kitabı çantamdan çıkarırken; "Molla Nev'î! Hasb-i hâl mi? Hasb-i hâl mi?" diye sorup, kerâmetlerini izhâr ettiler."

Bâlî Efendi, bâzı sevdiklerinin cenâze namazını kılar, defnettikten sonra da mezarlarının başında telkîn verirdi. Telkîn esnâsında yanında bulunanlar, onun bir kerâmeti olarak ölünün sesini diri hâlindeki gibi işitirlerdi.

Zamânının evliyâsından Nûreddînzâde Muslihuddîn Efendi, Bâlî Efendi'ye haber gönderip; önce gelen evliyânın kerâmetlerini açıklamadıklarını, kendisinin de onlara uymasını, her yerde kerâmet göstermemesini bildirdi. Bâlî Efendi de, kerâmet inkârcılarının çoğaldığını bildirip; "Evliyâ, müslümanlara yardım etmek ve zâlimlerin zulmünü defetmekle emir olagelmişlerdir. İşleri düzeltmek, yetki sâhibi kimseleri ıslâh edip onlara nasîhatte bulunmak, halktan bin kişiyi irşâd etmekten doğru yolu göstermekten evlâdır." diye cevap verdi.

Bâlî Efendi, vefâtına yakın abdest aldı. Öyle göz yaşı döküyordu ki, görenler onun gözyaşları ile abdest aldığını zannederdi. Aldığı o son abdest ile, abdestli olarak vefât etti.

Bâlî Efendi, Allahü teâlâdan başka kimseye boyun eğmez, mevkı ve makam sâhiplerinin yanlarına gitmez, dâvetlerini münâsip bir lisanla reddederdi. Rüyâ tâbirinde çok ileri, cezbesi çok fazla idi. Serhatteki gâzilere yardım için para gönderirdi. Güzel ahlâkı ile herkes tarafından sevilirdi. Vefâtına yakın devamlı Allah aşkı ile sarhoş olduğu için, Sekrân Bâlî Efendi de denilirdi. Bu yüzden vefâtına târih düşüren zamânının şâirlerinden Sâ'î Çelebi şöyle dedi:

"Mâh-ı Zilka'de de sâkî-i ecel.

Şeyh Bâlî'ye içirdi bir mey.

Geçti ol mest-i mey cânı fenâ,

Nâr-ı hasretle kodu dillere key.

Rihletin gûş edip onun Sâ'î,

Dedi târihini "Hey şeyhim hey"(980).

SİZE ZARARI DOKUNABİLİR

Kendisi anlatır: "Bir gün hocamın hizmetinde idim. Bir kimse gelip zamânın ileri gelenlerinden birinden selâm getirdi. Evliyânın büyüklerinden olan Muhyiddîn ibni Arabî hakkındaki görüşünü sordu. "Füsûs kitabı hakkında ne dersiniz?" dedi. Celâllenen Ramazan Efendi; "Efendine söyle, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinden alıp veremediği ne? Her gün haram yemekle karnını dolduran bir kimsenin bâtınî sırlara ulaşması mümkün müdür? Sel gibi göz yaşı dökmeyenler, hakîkat denizinden inci-mercan toplamaya muktedir olamazlar. Muhyiddîn-i Arabî hazretleri o kitabı yazarken, on beş günde bir defâ yemek yerdi. Îtirâzı bıraksın. Muhyiddîn-i Arabî'nin adını söylerken, ağzını misk ve anber ile yusun. O mübârek kimsenin Füsûs adlı inceliklerle dolu kitâbından da elini ve dilini çeksin. Gücünün yetmediğini bırakıp, anlayabildiği şeylerle uğraşsın." diye cevap verdi. Biz de yine sohbetlerine katılmış olmakla; "Efendim, o kimse bu hususta mutaassıptır, olur ki size zararı dokunabilir." dedim. Ramazan Efendi; "Korkacak bir şey yoktur. Gâyesi meclis kurup, bizi tahkîr etmektir. Öyle birşey olursa, işte şöylece ederiz." deyip, başını paltosunun içine çekti ve o anda ortadan kayboldu. Beni bir dehşet kapladı. Bir hayli zaman o hâlde kaldım. Bir saat kadar geçince, tekrar mübârek yüzlerini görebildim."

1) Kitâb-ı Silsile-il-Mukarrebîn ve Menâkıb-il-Müttekîn (Münîrî Efendi), Süleymâniye Kütüphânesi, Şehîd Ali Kısmı, No: 2819, vr: 115a
2) Ikd-ul-Manzûm; c.2, s.259
3) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Zeyli (Atâî); s.208
4) Osmanlı Müellifleri; c.1, s.80
5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.13, s.306
--------------Tualimforum İmzam--------------
Allah'ım Hakkımızda Hayırlısını Ver.
Amin
EZEL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
bali, balî efendi, balî efendi biyografi, balî efendi biyografisi, balî efendi hakkında, balî efendi hayatı, balî efendi kimdir, balî efendi özgeçmişi, balî efendi yaşamı, efendi, hayati, kimdir, sekran


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar son Mesaj
Sümbül Efendi Biyografisi,Sümbül Efendi Hayatı,Sümbül Efendi Kimdir?Sumbul Efendi İpek Diger Ünlülerin Biyografileri 1 24.02.17 16:44
Ata Efendi - Ata Efendi Hayatı - Ata Efendi Kimdir? EZEL Sahabeler - Evliyalar - İslam Alimleri 0 14.08.11 17:38
Bali Sözleşmesi-Bali Konferansı-2008 Endonezya Bali Sözleşmesi Can Diger Dersler 0 29.04.10 23:18
Yahya Efendi Biyografisi,Yahya Efendi Hayatı,Yahya Efendi Yaşamı,Yahya Efendi Kimdir? İpek Diger Ünlülerin Biyografileri 0 29.06.09 17:59
Rıfat Bali Biyografisi,Rıfat Bali Hayatı Sude Türk Edebiyatçıların Hayatı ( Biyografisi ) 0 14.06.09 19:36


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 20:07 .


Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2