tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Hilmi Yavuz Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/12471-hilmi-yavuz-siirleri.html)

Josephine 19.08.08 23:57

Hilmi Yavuz Şiirleri
 
Akşamın Yarısında

Herkes öteki gibi duruyor... akşam
Da durduğu yerde durmuyor artık;
Yolcu yolu kuşatıyor durmadan;
Kapanıyor 'Zaman' denen karanlık...

Hiçbir şeyde yok gibi ve herşeyde var;
Sıkışmış birileri ara yerde;
Kalbim! durma yetiş eski yazlara!
Nedense bir durgunluk var saatlerde...

Her şey nasıl da bütündü bir zaman:
Şimdi bahçe eksik, güllerse yarım;
Kar yağar, hüzün bile yok... ve nerdesiniz,
Ah, evet nerdesiniz, yok saydıklarım?

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:00

Ani-sonnet
 
Ani-sonnet

Aynalar dolaşıyor, bu kentin aynaları;
Sözlerim sisli sözler ve aşklar kırılmada;
Aşklardan isteniyor, ah, orda olmaları...
Kendini odalara benzeten odalarda,
Aynalar göğe ağar, bu kentin aynaları;
Kimi dilerse onu göstererek, buyurgan
Kimbilir hangi yazda bırakmış anıları?
Sen sidre, sen son ağaç, yeşil döşek ve yorgan...
Bilirsin, kalp gözüne ayn'a gerek... -ve soru-
Lar uzuyor isra'da... akşam çürük ve sarı
Lambalar yükseliyor, sırlarla, göğe doğru;
Ve toplanıp geliyor gece yolculukları...

Ah, aşklar paslanıyor, kent saklarken onları;
Bencileyin hep ayna yerine koyuyor anıları...

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:01

Ay Doğar
 
Ay Doğar

Ay doğar
Bir ay doğar umarsız gözlerinden
Bir ay batar bedir Allah
Karanlıklar bir silâh kahrı gibi oturur yüreğime
İflah olmaz bir silâh

Ya kara bir kırbaç gibi vur beni küheylânlara
Ya beni öldür allah

Dünyada
Nerede olursa olsun dünyada
Senin umarsız gözlerin
Kanlı bir avuç zehir
Bir de yangınlı yaz akşamlarıyla bir gelir
Ya da

Senin umarsız gözlerin
Mahzun eşkiya ateşleridir
Tutuşur rüzgârlı bayırlarda...

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:03

Ay Doğar
 
Ay Doğar

Ay doğar
Bir ay doğar umarsız gözlerinden
Bir ay batar bedir allah
Karanlıklar bir silâh kahrı gibi oturur yüreğime
İflah olmaz bir silâh

Ya kara bir kırbaç gibi vur beni küheylânlara
Ya beni öldür Allah

Dünyada
Nerede olursa olsun dünyada
Senin umarsız gözlerin
Kanlı bir avuç zehir
Bir de yangınlı yaz akşamlarıyla bir gelir
Ya da

Senin umarsız gözlerin
Mahzun eşkiya ateşleridir
Tutuşur rüzgârlı bayırlarda...

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:05

Baki'ye Rübai
 
Baki'ye Rübai

Ey bakışlar ustası umutlar pehlivanı
Sen anlattın bir gülde anlatılmaz olanı
Biz bir hüzne başlarken sana çıraklık ettik
Uçurduğun kuşlardır şimdi Bâki Divânı...

Kaynak: Bakış Kuşu, 1969

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:07

Bedreddin
 
Bedreddin

1. bedreddin

Mübalağa akşam olur

Güz, nefti dolaklarını kuşanır da gelir
Yaprağın fetrete düştüğü zaman

Sen ey yaz günlerini
Top top ak çuhaya tebdil eyleyip
Ve bir solgun gülümseme olarak
Eğnine giyen saman

Buyur otur
Şeyhim
Samanyollarının ılık sedirine uzan
Uzun, görklü ve sof
Yüzünü bizden yana döndür
Bize buğdayın ateşini
Gözlerin tımarını
Ve hüznün varidatını anlat

Elini elimize dokundurmadan

Sen ki öldüğü yere
Bir kök sümbül bırakır gibi
Usulca sevdalar bırakan
Ovaların ve kartalların müsahibi

Ne zaman diye sorma, ne zaman
Yaprağın fetreti gülün kıyamına
Gülün kıyamı ağacın isyanına
Dönerse işte o zaman

Mübalağa akşam olur
Güz, nefti dolaklarını çıkarır da gelir

Elini elimize dokundurmadan...

Kaynak: Bedreddin Üzerine Şiirler

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:09

Ben İçin Sonnet
 
Ben İçin Sonnet

Benim yüzümdür işte, mağrur, kalın, şizofren;
Unutmak ve aynayla, aşklarla azalmada;
Ben gideli beridir hilmi yavuz ile ben
Bazen burdayız işte, bazen de ürkünç oda
İçimize kapanan kapısıyla bugün de
Bir ben'e açılıyor, ah, yıldızlı ve çorak

Bir çökelti gibiyim ben kendi belleğimde...

Nereden açılırsa orasından akacak
Ur mu, ben mi, çıban mı? kötücül, irinli, pis...
Bıçak, bisturi, makas beni deşin ve yarın
Çıkarın ne vardıysa: teslis, teslis ve Teslis...

Bana çivilidir, isa'yla çarmıh neyse;
Aşksa bir iç kanama... gül, gülden içeri'yse...

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:10

Beyazıd Paşa
 
Beyazıd Paşa

8. beyazıd paşa

Gün akşamlıdır devletlim
Elbet biz de ölürüz

Gözüm hep o asılmışta kaldı

Sanki karanfil zülfünü dökmüş de
Şimşir topuzlu bir gürz
İndirilmiş gibi tanyerine
Kanlıydı kartal kanadı
Bir tarikat değneği gibi
Pürüzsüz ve düz
Bir beden, asılmış

Gözüm hep onda kaldı

Susan yazdı, konuşan güz
Usuldu, uzundu denizin boyu
Sanki tüy bacaklı bir tazı
Ya da kırmızı ve koyu
Bir masaldı,
Tarçından ve suçsuz
Bir beden, asılmış

Gözüm hep onda kaldı

Gün akşamlıdır devletlim
Elbet biz de ölürüz...

Kaynak: Bedreddin Üzerine Şiirler

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:13

Birinci Mehmed
 
Birinci Mehmed

7. birinci mehmed

Bedreddin yaşıyor mu hala?

Ben ki yazmalara ve bala
Hükmedendim; ihaneti gül diye
Resmedendim; denizin gönderine ölümü
Çektirendim ben, lala

Bedreddin yaşıyor mu hala?

Dersin ki onu, mülhidlerini
Ormandan ayırmak olası değil
Boynu laleden geçilmez
Saçları taflandır ve çağla
Ve alnı ak ketende yaban çileği
Gibi dağılan onlardı, lala

Bedreddin yaşıyor mu hala?

Kuşlarla akan ipeği
Göllerde uçan çiniyi
Ve sevdayı, umarsız kına çiçeği
Gibi bölüşen onlardı, lala

Bedreddin yaşıyor hala...

Kaynak: Bedreddin Üzerine Şiirler

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:14

Börklüce Mustafa
 
Börklüce Mustafa

2. börklüce mustafa

Biz ki sevdamızı, alaca
Kıl bir heybe gibi sunduk
Aba terlikle denizi yürüyenlere
Şavkımız dağlara vurunca

Börklüce mustafa, yonca
Ve hançerlerin piri
Ölümü masmavi bir hamayıl
Gibi boynunda taşıyıp
Gözleriyle bir acıya kalebent
Olmanın korkunç şiiri

Dövülüp tavını bulunca

Şerez çarşısına, ince
Kıvrık ve celali
Bir ayışığı gibi girmek
Ve sesiyle sayağa ve tunca
Sancağı buğdaysı, türküsü ebruli
Bir isyan diye işlenmek

Ve devrilmek, birbiri ardınca

Biz ki sevdamızı, alaca
Kıl bir heybe gibi sunduk
Aba terlikle denizi yürüyenlere
Gölgemiz dağlara vurunca...

Kaynak: Bedreddin Üzerine Şiirler

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:16

Bütün O Aşkları Yazdı Da Ne Oldu
 
Bütün O Aşkları Yazdı Da Ne Oldu

Bütün o aşkları yazdı da ne oldu
Gülleri çocukları denizleri tuttu da elinden
Hep bir ceviz yaprağı gibi belirdi ince yüzü
Bırakılmış gemilerin su kesimlerinden...

Kaynak: Bakış Kuşu, 1969

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:17

Deprem
 
Deprem

Sen benim kalbimin
Bakıcısısın
Güldeki karanlık yazıdan
Bir mesel
Söylemek üzre olan
Sussam, razı değil dile
Söylesem, derin ve geleneksel
Bir hüzündür, dolaşır
Elden ele

Ah bedenin, zakkum bedenin!
Bir dağyolu tadında
Ve ben o yolu
Kalbiyle bilen
Yüzün gizemdir senin, yokluk!
Acı, sessizce yedi dildedir
Sevdalar kimdedir, kandedir
Ve depremler
Senin neren?

Kalbim buluşmamızdır, ey ceren!

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:18

Devrim
 
Devrim

Bir gülün açılması devrimdir
Bildiğin anladığın bir devrim
Kimbilir nereye varmışlığımız
Bir av sonu ağırlayan gözlerim
Seni anmak öyle kolay değildir
Denizler: biraz çocuk kalmışlığımız

Bir gülün açılması devrimdir
Bildiğin anladığın bir devrim
Gecede bir bozkır kalmışlığımız
Bakışları ağırlayan seslerim
Sana bakmamak öyle kolay değildir
Simgeler: en çocuk yanlışlığımız...

Kaynak: Bakış Kuşu, 1969

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:20

Divan Edebiyatı Beyanındadır
 
Divan Edebiyatı Beyanındadır

Kuş sananlar yanıldılar
Bir bakıştır dedi kimi
Belki de bir bakış kuşu
Kimseler bilmiyor hala
Güzelliği yaz iklimi
Çiçek boyunca susuşu
Uçardı azala azala

Kaldı eski gazellerde
Uçarı gözlere talimli
Usulca yaklaşır sevmeye
Kuş dediğin de neresi
Bakışları gül resimli
Bir süâra tezkiresi
Yazılır azala azala

Hilmi anladı gizini
Giderdi hep hava üzre
Bakış mülkünce osmanlı
Issızlığı bir elinde
Öbür elinde divânı
Geçmiş bir gül saatinde
Okunur azala azala...

Kaynak: Bakış Kuşu, 1969

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:21

Dize
 
Dize

Taşırdı yaz kuşları kaygısız
Solukların kabuğunu teninde
Vebadan kırılmış boş kentlerinde
Diz dize oturuyor bakışlarımız

Son kuşun son yaprağa usulca
Değip geçerken anlattığı giz
Bir hüznünde konaklamış gibiyiz
Diz boyu bozgunlardan çıkınca

Sen ey bakışların yolgeçen hanı
Çılgınlığa yazla gelen ilk konuk
Adlarına deniz vuran soyluluk
Dize gelir önünde güllerin en yabanı...

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:25

Doğu 1310
 
Doğu 1310

İşte solhan ve işte kocaman
Dağlarıyla karaba
Ve gülleriyle hısım
Olduğumuz palu
Gözleri korkunç bir deprem
Hem aslı, hem kerem
Gibi yanan suvar:
İbrahim talu
İşte akşam ve işte çapakçur
Ve çapakçur'da akşam
Bir divanıharp gibi kurulur
Ağır giden bulut müfrezeleri
Hem bulanık hem firari
Yağmur
Ve bir vur emri gibi ansızın
Bir akar suya doğrulur
Hınıs'tan kopan süvari:
İbrahim talu

İşte caneşeren köyü ve kar
Kar, palandöken dağlarında
Bir isyan bastırır gibidir
İşte hörmek köyleri çevrilmiş
Duvar
Bir kurt yüzüdür, ince
Sivrilmiş
Cibran ovası
Sanki mevzi almış
Gibi kar
Hem başıbozuk, hem seferi
Hörmek;ten inmiş iniş
Ölümü savuran süvari:
İbrahim talu

II
Bingöl dağlarının eteklerinde
Kuytu meşeler vardır
O kuytu meşeler ki
Germiş kartala kanat
Ya da bir avcı kolu
Olup tek sıra
Ve sanki tütüne ve bakıra
Bir küf gibi musallat
Hamidye alayları

İşte dicle işte fırat
Ve acı su boyları
Sanki yazdan kapanmış
Sarp ve heybetli
Dağ yolu
Yanında üç ince patika
Üç küçük oğlu
Ve sanki süvari değil de
İlk kez eyer vurulmuş
Bir kısrak gibi tedirgin
İbrahim talu

Kış kararlı, ova dingin
İbrahim talu, sağır
Bir acıya dökülen tunç
Ve giderek daha belirgin
Korkunç
Bir kızıl çadır olup
Savrulan yalım
İşte hoyrat ve zalim
Ağır
Bir yangın

Binüçyüzondu ve sen
İbrahim talu
Ağıtlardan bir kış
Solgun ve mücerret
Ölümü sürmeli bir tüfek
Gibi omuzuna asmış
O sürmeli tüfek ki
Tetiği kartal
Namlusu aşiret
Kabzası yanmış...

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:27

Doğunun Bebeleri
 
Doğunun Bebeleri

Doğunun bebeleri taş bebek
Değildir; say ki onlara cefa
İnce yaralı bir gömlek
Ve ninniler en çok akşamları zor
Say ki onlar ağlarken lor
Say ki gülerken çökelek

Doğunun bebeleri taş bebek
Değildir; yaşmaklı siirt'i
Kınalı van'ı
Sılayla gerdeğe girercesine
Geçip gurbetin çobanı
Ölüm, güz üşüşür yüzlerine
Ay, gecenin şark çıbanı

Doğunun bebeleri taş bebek
Değildir; acıyı trahom,
Gündüzü emek
Gülüyse bir gelecek için kullanır
Say ki anaları ova, babaları dağ
Ve emzikleri tüfek...

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:29

Doğunun Diyalektiği
 
Doğunun Diyalektiği

Su şafağa dönüşür ve güzün felsefesi
Yaprağı akarına bırakmak

Günün yaşmağını örtünür bir tekke nefesi
Gibi usulca açılır toprak
Sesin kendini güle
Ve gülün kendini sessizliğe dönüştürmesi
Gibi kendi kendini yağmalayarak
Odur şafağı dönüştüren ölüme
Bu yağma sanki yıkık hanların
Bir yazından bac alınan erguvanların
Üzerinde bir dağ, örneğin nurhak
Olup geçmiştir
Ölüm hangi denizleri gezmiştir
Bilinir ama mutlak
Bir büyük hasretle kolan vurarak
Çıkar kalbimin önüne
Bir doğudur ki o gülerken bile bozlak
Hep susmuş, evet, ve nasıl ki sevdayı
Gök ekinler gibi tırpanlıyarak
Yeni sevdalar üretmiş, ve susmak
Yeniden gök ekinler göğertmiş
Göğertecek de,
Gurbeti sılaya bağlayarak

Su şafağa dönüşür ve güzün felsefesi
Yaprağı akarına bırakmak...

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:31

Doğunun Geçitleri
 
Doğunun Geçitleri

Çok uzun anlatmak gerekti
Ve biz, sadece ima ile geçtik

'Yol verin sevdaya'
Gördük ve yol verdik
Acıdan kalkıp acıya
Varan bir yol gibi
Kendini göstere göstere
Bir cihannuma ile geçtik

Ve kalbimiz bize sahip çıkmadı
Dağdır, kızılca kopup
Ve döne döne düştü
Döner dağdan sonbahar
Hüzne geçit yok, ziganalar
Ve kop'tan bu dönüşleri
Bir sema ile geçtik

Ateştir eski geceler
'Tut ve yan, tut ve yan
Kül ol, gülümüzden'
Şairler akşamdır, ateşgedeler
Ve biz kendi külümüzden
Bir huma ile geçtik

Bir hayal olmadadır göl şimdi
Göründü elele göl ve giz
Gördük, bir kuğuya yolcu olduğu
Yerde kayboldu nergis
Ve biz, öyle ki, bu yolculuğu
Bir rüya ile geçtik

Çok uzun anlatmak gerekti
Ve biz, sadece ima ile geçtik...

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:33

Doğunun Gurbetçileri
 
Doğunun Gurbetçileri

Acı biziz, biziz yine
Bir büyük bozguna yol olduğumuz

Artık ne acem bahçesi
Ne acem mülkü
Ne de yaprakla
Örtülü havuz
Bir kaçgün sonbahar ile talan edilip
Su yıkılıp, hüzün çürüyüp
Ve yol sefili dağlarımızdan
Bir ipek uçurum diye devrilip
Sel gittiyse kalan kumuz
Biz bir talanla başladık kendimize
Bundan böyle acının
Ekmek ve tuz
Konaklardan geçer yolumuz
Ölüm çarktır, sevda direk
Uçsuz bir gurbete bağdaş kurduğumuzda
Ve mahsus selam diye söylenerek
Bir ağıda durulur mektubumuz

Acı biziz, biziz yine
Bozguna bağlıyız, yola mahkumuz...

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:37

Doğunun Gurbetleri
 
Doğunun Gurbetleri

Akşam en güzel masaldır
İyi anlatılırsa

Doğru olan herşeyde biraz
Öfke, biraz yılgınlık vardır
Der, bir kıssa
Cam incelince şarap da incelir
Şaşam acıdan kırmızıya
Ölüm hüzünden beyaza
Ve bir gül gelirse
Bu yol ayrımından gelir
Mutlaka ve nasılsa
Kendi elimizle kurduğumuz gurbetten
Daha zor bir sürgün yoktur
Yaşasak da yaşamasak da
Umuda ve sonbahara hüküm ki:
Gülün saltanat devrinden
Ne sevdikse bugünden
Ve ne kaldıysa dünkü
Acıyı yakuta döndürsün
Hüznü döndürsün elmasa

Akşam en güzel masaldır çünkü
İyi anlatılırsa...

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:40

Doğunun Kadınları
 
Doğunun Kadınları

Biz batan güne sahip çıktığımızda
Ay, bitlis'te sarı tütün
Ya da bir akarsu imgesi
Gibi yiğit ve bütün
Bir ağıttı
Kadınlarımızda
Onlar hüznü bir çeyiz
Çileyi ince bir nergis
Ve gülerken bir dağ silsilesi
Taşırlar
Ve birer acıdan ibarettiler
Kayıtlarımızda

Kadınlar ki alınlarımızda
Doğuyu mavi bir nokta
Ve yazgıları çok uzakta
Bir nehir yoluna
Karışırlar
Ölümleri duvaktan beyaz
Ve ahlat, ercis, adilcevaz
Üzerinde geçen bir kederle
Yarışırlar
Ve birer yazmadan ibarettirler
Sevdalarımızda

Biz bir yazın ayağında
En küçük bir gurbeti bile
İçi titreyerek okuyan
Ve bir gülü tersinden dokuyan
Umutlarımızda
Başlığı kınadan turaç
Bebesi doğuştan kıraç
Ve bir ninniyle darılıp
Bir türküyle barışırlar
Ve birer hasretten ibarettirler
Mektuplarımızda...

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:42

Doğunun Kalıtı
 
Doğunun Kalıtı

Biz üç güzel kardeştik ve ölüm,
Ölüm en gencimizdi bizim

Bize doğunun büyük şiiri kaldı

O bir nehir gibi ve kendimizin
Nice ipek yollarına dökülüp
Ve derin kollarına bir gonca
Gül diye kapanıp ve tiftik,
Safran ve kilim gibi onca
Acılardan sonra, mağrur ve yitik
Bir külliyeye benzer gurbetimizin
Gide gide sonuna geldik

Biz üç güzel kardeştik
Ve ölüm, en gencimizdi bizim

Bize doğunun büyük şiiri kaldı

Sonra derviş defterimiz kapandı
Gün kara koyun, gece oğlaktı
Ve göçebe bir çeşme olan ikizim
Şiiri bir oba gibi kaldırıp
Dağ taş demeden, dizlerimizin
Bir bir büküldüğü baharat yollarından
Korkunç bir ağıt diye geçirip
Bizi düzlüğe çıkardı

Bize doğunun büyük şiiri kaldı...

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:44

Doğunun Ölümleri
 
Doğunun Ölümleri

Ölüm bir aşirettir doğuda

Ayışığı gülden hoyrat
Gölleri güzelden talandır
Ve asi , durak bilmez ağıtlarıyla
Uçsuz bucaksız turnalarını
Kat kat gırbete durmuş evvelbaharla
Sevdası göçer olandır
Ve bu nasıl bir serencamdır
Satılır umudu beye
Hasreti bir meta gibi
Ve alınandır
Ve tuzdan, bozkırdan ninilerini
Bir çığlık gibi mengeneden mengeneye
Sokup çürüten rüzgardır

Türküsü ki eşkiyaya geniş
Ve bir kekliğe dardır
Ovayı çelen bakışlı
Ve bir fişekliğe dizilmiş
Gibi omzu kuş nakışlı ağaçlarıyla
Acıya pusu kurandır

Ölüm bir aşirettir doğuda...

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:46

Doğunun Sevdaları I
 
Doğunun Sevdaları I

Sevda derinlerdedir, oysa ferhad
Üstünü kazmada dağın

Kalbimin, yani o yağmur
Ve acıdan ocağın
Madenini, laciverdi ve mahmur
Bir ağrıyla delmede
Şirin
Ve en aşılmaz, en derin
Bir şiirin yurt edindiği
Billur bir köşke girmede
Leyla
Ve mecnun'un, yani o çölden
Ve ağıttan otağın
Önünde, bir adak gibi
Ölüme diz çöktürmede
Leyla
Ve yakut, şafak ve irin
İle emzirdiği bir gözün
Boynunu vurmada
Şirin

Sevda derinlerdedir, oysa ferhad
Üstünü kazmada dağın...

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:48

Doğunun Sevdaları II
 
Doğunun Sevdaları II

Ay kanar, sevda akar, bir dağ
Bir dağ kendini delerse

Sesini yangına verse
O dağdır acıların külhanı
Ve usul uçan şahin
Kanadında bir cerağ
Ve kalbim bir şehrayın
Gibi kendinde yananı
Alıp hasrete giderse

Ay kanar, sevda akar, bir dağ
Bir dağ kendini delerse

Akşam ki pekmezle yanıp
Korkunç bir ipek humması
Ateşi kükreten, vahim
Ve kolsuz ve tecrid hırkası
Gibi kendini kuşanıp
Ölüm, bir yaz kadar hain
Alıp başını giderse

Ay kanar, sevda akar, bir dağ
Bir dağ kendini delerse...

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:50

Doğunun Sevdaları III
 
Doğunun Sevdaları III

Sen ilkyazı önce kendinde oluştur
Ve sonra büyüt hiç solmayanı

Bir dağ ki kendinden umulmayanı
Senin yüzünden devşirip birden
Ve en hoyrat, en sevecen
Gözlerin ağır bir suçtur
Ve benim kalbimi yeniden yazabilmek için
El aldığım çok olmuştur
Eski fütüvvetnamelerden
Sen o ki dokunuşların
Ve acının derin bahçıvanı
Sevda belki bir susuştur
Ve kimbilir, nasıl ve nerden
Gelen bir türküyle duyulmayanı
Bir soluk güldür, ki duyurmuştur
Eski fütüvvetnamelerden

Sen ilkyazı önce kendinde oluştur
Ve sonra yürü yol olmayanı...

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:51

Doğunun Sevdaları IV
 
Doğunun Sevdaları IV

Bir göl güle düşerse
Göl değil de gül bulanır

Gurbet sende pamuklarsa
Gece aya ordan doğar
Şiir acıya çullanır
İlkyaz düşeli beridir
Giden ben değilim, yoldur
Dili söyleyen sevdaysa
Mektubum kalbime yollanır
Nehir kuşa batsa birden
Aksa tersine aksa
Batsa kül, batsa turna
Ve batsa...
Ve benim bir yanım ki ferhadsa
Bir yanım dağdır
Hasret, kuluğunu? vurduğum yerdir
Ateş, kül ile dağlanır

Bir göl güle düşerse
Göl değil de gül bulanır...

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:54

Doğunun Sonsözü
 
Doğunun Sonsözü

Bir gece çölemerik üzerinde
Bakır bir bilezik gibi hilali
Gördü
Ezik çiğdemleriyle elazığ
Acı dağlarıyla ergani
Dersim pulumur, horasan
İbrahim talu'nun oğlunu gördüler
Ve bir keçe kilimi andıran elleriyle
Göğü bir beşik gibi sallayan
Fatma'yı zeynel'in ayalı
Kimse bizim sevdamızı anlatamadı
Ne mem u zin hikayesi
Ne de ahmede hani
Yaylalar kelepçeydi asi fırat'a
En büyük mahpushane dağlardı
Ve dicle, fırat'ın helali
Çoktandır akşam denen sanata
Alışmış olmanın acısı
Kavuşmuş olmanın hayali
İle akardı
Köpüğünü kanata kanata
Bir gece diyarbekir'den hozat'a
Ayın kızıl bir karpuz gibi
Çatladığını gördü
Bir heybenin morardığını
Ve ölümün bir zerdali
Ağacı olup köpürdüğünü
Nazif ergin, müfettiş-i umumi
Muğlalı paşa ve vali

İşte doğunun dünü, bugünü
Yaşamış olmanın tuzu, ekmeği
Ve yarını, acının düğünü
Gibi duyursun bizlere
Açsın bir yufka gibi umudu
Türküleri yeniden yoğursun
Közlesin ağıdı, melali...

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:56

Doğunun Soruları
 
Doğunun Soruları

Hangi umut, hangi sevda, hangi dağ
ve hangi
dağ, allahuekber dağlarıdır
sevda, nazımınki

Ve ozan bir garip derviş işte
acısı gevaş'ta, ağıdı muş'ta
kendini yollarla bezemiş

Mendili boydan boya meneviş
bir büyük akşamın külü
sabrı, hasreti doğulu

Ve ölüm, bir kır yoksulu
gibi gök ekin arıyor sanki

Hangi umut, hangi sevda, hangi dağ
ve hangi

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 00:59

Doğunun Şairleri
 
Doğunun Şairleri

İşte doğu, ki sen ki sanki
Pirsultan ile baki efendiyi
Sırmalı bir çiğdemde birleştirerek
Rumeli kılan dize
İşte doğu, hil'ati güzün
Ne zaman giydiysek o kadar hüzün
Ve ağır, ürkek ve beyaz
Bir sülüne benzeyen örtümüzün
Kat kat altındaki sağır bir hırka gibi
Ölümdür, dar gelir eğnimize
İşte doğu, ki orda her şey
Kendini yineliyor batarak
Orda herşey batıdan batıyor
Ve bir ayışığı dahil olup gülümsememize
O doğu ki daim düşen bir yaprak
Yahut utangaç bir yakut ile
Tartıla tartıla incelen sözün
Çıkarır nakışını gözlerimize
O doğu ki simyacısıdır
Siyaseten katledilmiş bir gülün
Yahut bir çilehaneye benzeyen yüzümüzün
Ve sevgili, gam sultanıdır orda
Yani doğuda, solgun bir melametle doğan
Büyük boynu gecenin ve gündüzün
Ve şairler ki sevda askerleridir
Kızıl bir kadife kadar mağrur
Yahut bir şayak kadar hırçın
Ve vakur
Gönlümüzün...

Kaynak: Doğu Şiirleri

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 01:03

Eros ile Thanatos
 
Eros ile Thanatos

Sana sarı bir yaz gönderdim
Onu bir zaman gibi koynunda sakla
Önce kuytular göle çekildi
Ayrılık, ayrıldıgın yerde degıldı
Herkes, artık, elbette
Dag’dır biraz
Ve sarı yaz senin perden

Suya gömdün yaprağın adını
Bir kentin hüznüne benzedin birden
Aşklar kimliksizleşti: süslü zamanlar!
Sen ki kendi kendinin özleminden
Sıkılırdın... sorardın:
‘Olur mu,
Anlamak aşkları eski güllerden?’

İşte bir söyleyişin solgun yüzü:
Artık ne bir anıdan arta kalanlar-
Dan söz var! ne bir şey!
-Boşuna!..
Ölüm, olmak’tır ve bir söz kanar;
Yalnız yalnızlıklardır bizden olanlar!
Onlardı, gittiler... daha gelmeden...

Bense akşam oldum artık
Ve akşamlar, benim gövdem...

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 01:09

Eylül
 
Eylül

Eylül! daha çocukluğumdan
Beri size bakardım ben
Bir yazın azalmakta olan
Sözcüklerinden nasıl da
Ansızın sökülürdünüz
Bahçelerle ve kül
Dolardı içim... eylül!

Eylül! kırılgan mevsim!
Cam hançeri güzün
Dağılırdı kalbimde
Birden gecenin ve gündüzün
Perdesiyle örtülürdünüz
Tenhâyla ve tül
Dolardı içim... eylül!

Eylül! unuttum sizi
Dağ kızarır yol sararırdı
Ve ben dönüşlere bakardım
O aman vermez belleğin
Paramparça güldüğünüz
Aynalarla ve gül
Dolardı içim... eylül!

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 01:09

Geçmiş
 
Geçmiş

Gide gide nereye vardım
Karlı bozkırda koşup koşup
Bodur bir ağaç kaldı belleğimde
Gümüş yüzükler gibi incelmiş

Babam didinirmiş hababam
Fincan çekilirmiş sırtına
Uzun ırmakları yorgunluğun
Oturma odamızdan geçermiş

Derken gökyüzü girmiş araya
Derken giriş o giriş
İbrişim örülü bencilliğimi
Büküp eğiren hep kelimelermiş

Bir çağ adı gibi hep anılacak
Diye düşünmüştüm ama değilmiş
Ey özenle dokunulmuş sırmalı kumaş
Bir kez bile giyilmeden eskimiş

Gide gide nereye vardım
Karlı bozkırda koşup koşup
Bodur bir ağaç kaldı belleğimde
Gümüş yüzükler gibi incelmiş...

Kaynak: Bakış Kuşu, 1969

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 01:11

İnançsız
 
İnançsız

Açılır gecesi inançsızların
Tanrı sarı bir çiçektir
Ormanın içinden atlılar
Geçerken çocuklar ölecektir

Denizin gözlerinden tuzlu
Bir sıkıntı vurur karalara
Uzakta olduğumuzu kö prülerden
Atlar nereden bilecektir

Mavi kuşlar çiziyor biri
Eli değdikçe camlarına
Avcılar doğrultup namlularını
Nasılsa bir bir düşürecektir

Yorgun yıkılmış ölü
Bir yaz büyütür karnında
Soyunup toprağa yatınca
Kadınlar göklerle sevişecektir

Açılır gecesi inançsızların
Tanrı sarı bir çiçektir
Ormanın içinden atlılar
Geçerken çocuklar ölecektir...

Kaynak: Bakış Kuşu, 1969

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 01:13

Kalp Kalesi
 
Kalp Kalesi

Kalp kalesi! ben sana
Sürgün, sen bana hüzün
Dayanır mı hüsn ü aşk bu
Kırgındır yollar döndükçe
Burçları bengisuyunda Aşk'ın
Ve kimbilir hangi soyunda güzün

Kalp kalesi! sen yaslı Söz'ün
Kopar zincirlerini
Hem oğlun hem mahpusun
Olan Söz bu! hem gece
Hem gündüzün kanadını aç
Atım, geç ateşi ve... Hüzün

Kalp kalesi! her dize
Bir gizli bahçedir
Sevda senin hisarın
Ah çeken kılıcın
Bir düğüm olan adın
Sonunun başındadır yaz
Ve güller çözülsün...

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 01:14

Kanto
 
Kanto

Denizdir en güzeli martıların
Martıların birazında ak köpük
Martıların martıların en güzeli
Aşktır

Nerde bir deniz buldumsa soyundum
Sonsuz kumsallar aldı yöremi
Kumsalların kumsalların en güzeli
Aşktır

Sen bir çocuksun annesi ezik beyaz
Sen bir çocuğu anlamak için birebir
Annelerin annelerin en güzeli
Aşktır...

Kaynak: Bakış Kuşu, 1969

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 01:15

Kaside
 
Kaside

Ay karanlık gibi durma öyle gel
Sensiz bir şey duyulmuyor sevişmemizden

De ki halkın gözleri al gelincik sürüyor
Uğrular geçiyorken güz şölenlerinden

Bu hüzünler benim mi diye baktım ki tamam
Akıyor yakut bir ıssızlık kentlerimizden

Yanardı mürted lambası ta sabaha değin
Karanlık kilimlerin kan işlemesinden

Hilmi Elbet sürersin günleri bir yangına
"Ateş kesilir geçse saba gülşenimizden"

Kaynak: Bakış Kuşu, 1969

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 01:16

Kış Meditation'ları
 
Kış Meditation'ları

Ürkek ayak sesiyle kış
Geyikler çizen sesimdir
Her kelime bir resimdir
Sanki bakmaya asılmış

Beyaz deriz ama neden
Duyduğumuz karlı tarla
Görüntü çeken atlarla
Aşılmaz yollar kapanmış

Kuşlarımı koymak için
Bir gök resmi bulamadım
İlkel bir dil benim adım
Onunla gül çizmek varmış...

Kaynak: Bakış Kuşu, 1969

Hilmi Yavuz

Josephine 20.08.08 01:18

Kimlik Sonnet'si
 
Kimlik Sonnet'si

Ben aynada büyüdüm, aynalar ise bende:
Acıları gezerken, sözlerimizle ikiz:
Birlikte olduğumuz, ah, o ürkünç bedende
Bakarken kendimize, sevişen günlerimiz
Birer birer görünüp dibe çöker...ah, kısır
Bir yolculuk bizimki... hani durak, yol nerde?
Hangimiz ötekine giz oluruz ya da sır?
Ayna tende dağılır, ten aynada yiter de
Fırtına saatlerde aşklardaki ince kum
Üstüme yığılırken, akşamları kederle
-Ve sanki sevişirmiş gibi ikindilerle,
O dökülüp düşerse kırılan ben olurum...

Kimliğim oldu benim, çoktan geçtim adımdan,
Ah, başka bir şey değilim aynalarımdan...

Hilmi Yavuz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 01:33 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2